Giresun: Hacı Hüseyin Çeşmesi

Hacı Hüseyin Çeşmesi; Giresun’un Merkez İlçesi, Hacıhüseyin Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Yığma yapım sistemiyle inşa edilen çeşmede malzeme olarak kesme taş kullanılmıştır. Yapı, kitabesine göre, Hicri 1319 (Miladi 1898) tarihinde Hattatzade Hacı Ömer Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Yazılı kaynaklara göre, şimdiki Taşbaşı Parkı olarak bilinen yerde bulunan Selimiye Camii’nin bahçesindeyken caminin yıkılmasıyla şimdiki yerine taşınmıştır. Ongen planlı olan çeşmenin her bir köşesinde sütunçeler bulunmaktadır.

Sütunçeler arasındaki aynalık bölümlerinde bitkisel motifli taş işçiliği görülmektedir. Her yüzde lülesi bulunan çeşmenin yalağı tüm etrafını dolaşmaktadır. Çeşmenin üzeri beş adet demir direkle taşınan çatı ile örtülmüştür. Çatının kaplama malzemesi Marsilya kiremittir.

Paylaşın

Giresun: Hacı Hüseyin Camii

Hacı Hüseyin Camii; Giresun’un Merkez İlçesi, Hacıhüseyin Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Giriş kapısı bitişiğinde yer alan kitabesine göre 1594 (H. 1002) tarihinde Ramazanoğlu Hacı Hüseyin tarafından yaptırılan cami, Dizdarzadeler’den Murat Bey kızı Emetullah Hanım tarafından 1861 (H. 1277) yılında yeniden inşa ettirilmiştir. Kâgir sistemde inşa edilen yapı, dikdörtgen planlıdır (16.25X14.10 m.) Malzeme bakımından beden duvarlarında bazalt, kapı ve pencere sövelerinde ise andezit taş kullanılmıştır. Dıştan kırma çatı örtülü olan yapının ahşap tavanın ortasında bir kubbe bulunur. Son cemaat yerinin tavanı, 6 adet yuvarlak formlu ve başlıklı ahşap sütunla taşınmaktadır.

Yapının cephelerinde, saçağın alt seviyesine gelecek şekilde yuvarlak formlu birer pencere yer alır. Yapıda yer alan diğer pencereler, düz atkı taşlı ve dikdörtgen formlu olup, demir parmaklıklıdır. Tek şerefeli minaresinin gövdesi onikigen kesitlidir. Minarenin şerefe altı bölümünde zikzak, şerefe korkuluklarında kıvrık dal motifleri yer alır. Şerefeden sonra incelerek yükselen petek kısmının üstünde yuvarlak kemerli ve renkli camlı altı adet pencere bulunmaktadır.

Yapının harim kısmına, kuzey cephesinin ortasında yer alan andezit taşı ve mermerden inşa edilmiş bir kapı ile girilir. Dikdörtgen formlu ve düz atkı taşlı giriş kısmının üzerinde meander ve örgü motifi ile çevrelenmiş alınlığı vardır. Alınlıkta, celi sülüs yazı ile Nisa suresinden bir bölüm yazılıdır. Yazının iki yanında çarkıfelek motifleri görülür.  Girişin iki yanında iyon başlıklı sütunceler vardır. İki kanatlı ahşap kapının tablaları, baklava dilimi ve gülbezek motifleri ile süslenmiştir.

Harimin kuzeyinde altı adet ahşap sütunla taşınan kadınlar mahfili yer alır. Güney duvarının ortasında yer alan mihrap nişi çokgen olup, dokuz kenarlıdır. Mihrap tepeliği zülfelerden oluşan bir taç kısmıyla son bulur. Minber ahşap olup, düzenleme bakımından sadedir. Korkuluğu ajur tekniğiyle hareketlendirilmiştir. Cami 2010 yılında restore edilmiştir.

Kad vaka hâzihi’l- câmii’ş-şerifi’l-mübarek sâhibuhû el-Hâc Hüseyin bin Ramazan

Kad büniye fî evâhir-i şehr-i zi’l-ka’de sene isney ve elf

“Bu mübarek câmi-i şerif, Ramazanoğlu Hacı Hüseyin tarafından 1002 yılı Zilkade Ayı sonlarında yaptırılmıştır”

Paylaşın

Giresun’un Mimarlık Harikası ‘Camileri’

Giresun, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Doğu Karadeniz bölgesindeki şehirler içerisinde tarih öncesi dönemden itibaren iskân izlerine rastlanılan Giresun, görülmesi gereken yerleri arasındadır.

Giresun’un gezilecek yerleri bitmez. Gezilecek yerler arasında camilerde önemli bir yer tutar.

Kale Cami: Kent merkezinde, Hükümet Konağı yakınında mimari değeri yüksek bir yapıdır.  İki kitabesi vardır. Giriş kapısı üstündeki 1830 tarihli kitabesinde ilk camiyi Dizdarzade Emetullah Hanımın yaptırdığı bilinmektedir. 1911-1912 tarihli kitabesinde ise caminin Sarı Mahmutzade El-Hac Mustafa Efendi tarafından yeniden inşa ettirildiği bildirilmektedir.

Fahrettin Behram Camii: Şebinkarahisar ilçe merkezinde bulunan bu küçük cami, Mengücek Hükümdarı Fahrettin Behramşah adına oğlu Muzeffirrüddin Mehmet tarafından 12. yüzyılda inşa ettirilmiş, 1978 yılında ise onarım görmüştür.

Hacı Hüseyin Camii: Kent merkezinde bulunan cami, 1594 yılında Çobanoğlu Hacı Hüseyin tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra yıkılan yapı, 1861 yılında Dizdarzade Murat Bey’in kızı, Ayşe Emetullah hayratı olarak yenilettirmiştir. 1901 tarihli kitabesinden mermer şadırvanının Hattatzade Hacı Ömer Ağa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Kurşunlu Camii: Şebinkarahisar ilçe merkezinde, 1587 yılında inşa ettirilmiştir. 1968 yılında restore edilen cami, Osmanlı mimari özelliklerini taşıyan müstesna bir eser olma özelliği taşımaktadır. Üç kubbeli bir son cemaat yeri ile tek kubbeli bir ana mekandan oluşmaktadır.

Çekek Camii: Giriş kapısı üzerindeki 1884 (h.1301) tarihli kitabeden bu camiden önce aynı yerde bir mescidin bulunduğu, zamanla harap olduğundan Sarı Alemdar Zade tarafından bugünkü camii inşa ettirilerek imam ve müezzin için birer bahçe vakfedildiği anlaşılmaktadır.

Taş Mescit: Şebinkarahisar’da kalenin batı eteğindedir. Ertanoğulları zamanında 1352 yılında Melik Ahmet Bey tarafından yaptırılmıştır.

Soğuksu Camii: Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeden, Müslim isminde bir zat tarafından yaptırıldığı; 1896 yılında da Giresun Kaymakamı Mahmut Rüştü Bey tarafından “ianeten” genişletilerek yenilendiği anlaşılmaktadır.

Şeyh Keramettin Camii: Aynı adla anılan mahallede bulunan kagir camii daha önce Şeyh Keramettin adlı zat tarafından yeri vakfedilerek inşa ettirilen ahşap caminin yerinde yaptırılmıştır fakat camii zamanla yıkıldığından 1900 (h.1318) yılında Sarı Alemdarzade İzzet Kaptan’ın varisleri tarafından hayrat olarak yeniden yaptırılmıştır.

Kapu Camii: Kapu mahallesi, Fevzipaşa caddesinde bulunan bu zarif yapı Mutasarrıf Seyyid Mehmet Paşa tarafından 1593 yılında inşa edilmiştir. Doğu cephesine yakın bir yerde bulunan Medresesi’nin uygulama camii olarak da kullanılmıştır. Şehrin çekirdeğini oluşturan Kale girişine inşa edildiği için, halk arasında daha çok Kapu Camii şeklinde anılmıştır.

Tarih içinde birçok onarım görmüş olan mabet, bu günkü şeklini Giresun eşrafından Karamustafazâde Mahmut Efendi’nin 1896 yılında yıkıp yeniden inşası ile kazanmıştır. Bu yüzden 19. yüzyılın mimari özelliklerini taşımaktadır. Cami müştemilatından olan medrese ve hamam etrafında zaman içinde meydana gelen yerleşime Kapu Mahallesi denilmiştir.

Bektaş Bey Camii: Sarpkaya köyünde Osmanlı dönemine ait oldukça eski bir cami vardır. Halen faaliyette bulunan camii, görülmeye değer bir güzellik sergilenmektedir. Bektaş Bey Camii’ni Bektaş Bey adında bir Osmanlı’nın yaptırdığı ve bu caminin 1232 hicri yılda yapıldığı bilinmektedir.

Yaklaşık 200 yıl önce yaptırılan Bektaş Bey Camii’nin futuhat sırasında başarısı nedeniyle Kelkit havzasına Trabzon Beyi’i tarafından gönderilen Bektaş Bey’in Kelkit Vadisi Beyliği sırasında bu camiyi yaptırdığı söylenmektedir.

Bektaş Bey’in ismini taşıyan bu caminin duvarları kesme taşla yapılmış ve tavanı ahşap olarak bitirilmiş ancak son yıllarda mevsim şartlarından etkilenmemesi için çatı yapılarak saçla kapatılmıştır. Camii’nin yapımında kullanılan süsleme işlerinde kök boyası kullanılmıştır.

Giresun’un kısa tarihi

Şehrin nerede kurulduğu ve kimler tarafından iskan edildiği konusu tartışmalıdır. Bu tereddüt M.Ö. 350 yıllarına ait kaynaklarda da yer almaktadır. Coğrafyacı Strabon, Farnakia dediği şehrin; bugünkü Giresun kentinin olduğu yerde kurulduğu üzerinde durmuştur. Romalı idareci Arrien Farnakia´nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinoplular tarafından kurulduğunu yazmıştır.

Şehir hakkında Roma, Bizans ve Rum Pontus İmparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler yoktur. Eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde dil incelemeleri sonucunda, bu bölgede M.Ö. 2000´li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

M.Ö. 7.y.y.da İskitlerin Karadenize göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç´ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur.

Karadeniz bölgesinde, ilk ve orta çağlarda, İskit, Kimmerler, Hun, Hazar, Bulgar, Uz, Peçenek göçlerinin sonucu Türk iskanının olduğu, Karadeniz ağızlarının fonetik ve morfolojik yapısıyla birlikte yer adlarından da anlaşılır. Giresun´un batı yakasındaki Çıtlakkale mahallesinin adının Deliorman ve Selanik civarından gelerek buraya yerleşmiş olan Türk topluluğu Çıtaklardan geldiği, bölgede konuşulan lehçenin ve kültür unsurlarının Çıtak ve Gagavuz Türklerinin ki ile benzerlik gösterdiği görülür.

Hitit İmparatorluk dönemi tabletlerine dayanan tarihi kaynaklarda, Giresun´un Azzi Bölgesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Karadeniz bölgesinde 90´a yakın koloni şehri kuran Miletoslular, Giresun ve Tirebolu şehirlerinin de kurucularıdır. Amaçları bu bölgeyi kendilerine yurt edinmek olmayıp, buraların her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmekti. Bu yüzden yerleşim birimlerinin korunabilecek kısımlarını alıp buralara yerleşmişlerdir.

Çevresinde önemli gümüş ve demir üretim yerleri olan Giresun´a Romalılar tam bir hakimiyet kurmamışlardır. Onların döneminde bu bölgede para basıldığı rivayet edilmektedir. Roma idaresinin ilk dönemlerinde Romalı yazarlardan Ammianus Marcel´e göre Romalı komutan Lucullus buraya geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görmüş ve bu ağacın fidanlarını Roma´ya götürmüştür. Bu bilgi kirazın dünyaya Giresun´dan yayıldığı inancının kaynağı olmakla birlikte Roma´da daha önce de kirazın varolduğu belirtilmektedir. Giresun Romalıların ardından Bizanslıların denetimine geçmiştir.

Bizans egemenliği döneminde Yunan medeniyetinin büyük bir hızla gelişip yayılmasına karşılık, Yunan soyu gittikçe zayıflamıştır. Bu sebeple, Bizans İmparatorları, ülkelerinin içerisinde yaşayan ve başka soydan gelen insanları asimle etmeye çalışmışlar ve bu yolda en çok dil ve dinden yararlanmışlardır. Doğu Karadeniz´in ormanlık alanlardaki kabileleri itaat altına almak için ormanlar kesilerek yollar açılmış, yol boylarına muhafız kulübeleri yapılmış, hatta bir miktar Hıristiyan Bulgar Türk´ü de getirilip bölgeye yerleştirilmiştir. Bizanslılar bu yolda çaba harcarken 705 yılında ilk kez Müslüman Arap orduları bölgeye gelip İslamlığı tanıtmaya başlamıştır.

Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244´te Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir. Trabzon´a bağlı bulunan Giresun ve çevresi Moğol nüfuzu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan biri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Bayram Bey, Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin beyidir. Oğlu Hacı Emir Bey döneminde bu bölgeye “Bayramlu Beyliği” denilmeye başlanmıştır. O da aynı şekilde Trabzon Rum İmparatorluğunu sıkıştırmaya devam etmiş olup, Hacı Emir Beyin Oğlu Emir Süleyman Bey de, 1397´de Giresun´u fethetmiştir.

Böylece onun zamanında Giresun ve çevresinin fethi ve Türkleşmesi tam manasıyla sağlanmıştır. Bu beylik iç ve dış çatışmalar sonucu zayıflayıp Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin´in hakimiyetine girmiş ve dolayısıyla Giresun da bu devletin sınırları içinde kalmıştır.

Bugüne kadar yanlış bir kanaat olarak Giresun´un Türkleşmesi Fatih Sultan Mehmet´in 1461´de Trabzonu fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun´un Osmanlı Devletine bu tarihte katıldığı doğrudur. Oysa Giresun´un Türkleşmesi 1397´de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Beyin Giresun´u fethetmesiyle gerçekleşmiştir. Bu yanlış kanaat yüzünden Giresun´da onun adını taşıyan hiçbir eser bulunmamaktadır. Dolayısıyla Giresun´un ilk fatihi tanınmamaktadır.

Paylaşın