DEM Parti: 2025, Umudun Ve Barışın Yılı Olacak

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, yeni yıl dolayısıyla yayınladıkları mesajda, “2025 yılını umudun ve barışın yılı yapmaya kararlıyız” ifadelerine yer verdiler.

Haber Merkezi / Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayınladılar. Mesajda şu ifadelere yer verildi:

“Dünya, Ortadoğu ve Türkiye’de halkların özgürlük, eşitlik, ekmek ve adalet için büyük bedeller ödediği, ancak dayanışmayı ve mücadeleyi de büyüttüğü bir yılı geride bıraktık. Tecrit, savaş, ekonomik kriz ve eşitsizliklere karşı kararlılıkla mücadele ettik ve insanca yaşam talebimizi her koşulda savunduk.

2025 yılına umutla giriyoruz. Emeği, eşitliği ve dayanışmayı esas alan siyasetimizle savaşsız ve adil bir gelecek için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Başta Kürt sorununun çözümü olmak üzere her alanda diyalog ve müzakereyi esas alacak; ezilenlerin, gençlerin, kadınların ve emekçilerin sesi olmayı sürdüreceğiz.

2025 yılını umudun ve barışın yılı yapmaya kararlıyız. Devir, Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir. Bunu başaracağımıza inancımız da tamdır. Tüm halklarımızın yeni yılını kutluyor; barış, özgürlük ve refah dolu bir yıl diliyoruz.”

Paylaşın

Devlet Bahçeli: Çözüm Veya Açılım Diye Bir Süreç Yok

Yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayınlayan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Öcalan- DEM Parti” görüşmesine ilişkin, “Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Olan ve olması gereken milli beka ve gelecek adına muhataplarının aktif, önşartsız, hesapsız, hilesiz, güven veren ve hasbi şekilde devreye girmesidir. Oyalanacak ve israf edilecek vakit kalmamıştır. Türkiye için kader ve karar anı gelmiştir. Ya bir ve beraber kardeşçe yaşayacağız ya da dış dayatmalarla, bölgesel fay hatlarının kırılmasıyla tetiklenen şiddetli bir yıkıma maruz kalacağız.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Devlet Bahçeli, mesajında şu ifadeleri kullandı: “Büyük Türk Milleti, aziz vatandaşlarım, yeni yılın arifesinde en kalbi duygularla, hürmet ve muhabbetle selamlarımı iletiyor, milli varlığımız ve birliğimiz payidar olsun diyorum.

Tarihsel değişimlerin hızlandığı, coğrafya temelli hesapların güncellendiği bir yılı geride bırakıyor; yepyeni ümitlerin, düğümü açılmamış beklentilerin, gün yüzü görmemiş gelişmelerin kundağı ve kuluçkası olan taptaze bir yıla giriş yapıyoruz.

Takvim yapraklarından kopan her yılın samimi, sağlıklı, sağduyulu, safsatadan uzak ölçüde muhasebe ve mütalaası hiç kuşkusuz geleceğin doğru okunmasında altın bir fırsattır. Önyargıların tasallutuna kapılmadan, hayatın gerçeklerine kapanmadan, politik ve ideolojik dogmaların sinsi davetine kanmadan akli, ahlaki ve ruhi arka plana dayanan sosyal, ekonomik ve siyasal kalkınma vizyonuyla yeni yüzyılı lehimize çevirmemiz mümkündür.

Mücadelemiz süper güç Türkiye’nin gerçekleşmesine hizmettir. Yaşanmış ve hıfza emanet edilmiş yılları üst üste biriken hadiseler yığını veya meydana gelmiş hikâyeler mecmuu olarak değil, ders alınması gereken, sonuç çıkartılması icap eden, bununla birlikte önümüzü aydınlatması lazım gelen bir zaman kervanı şeklinde ele almak en makul tercihtir.

Ağırlaşan yüklerden kurtulmanın, çağın hızına ayak uydurmanın, değişmez değerlerimize tutunmanın, her anı karmaşık karar vermeyi ve keskin zekayı gerektiren tarihi misyonumuz istikametinde inançla ve irfanla yürümenin haricinde her arayış, her amaç, her arzu çıkmaz sokaktır.

2024 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılında ilk eşik, ilk eşref, ilk etaptır. Bu vasfı ve varlığıyla 2024 yılının maşeri vicdan ve milli hafızada mühim ve müstahkem bir mevkie tekabül ettiği her türlü izah ve ifadeden varestedir. Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin tıpkı bir saat kadranı gibi işleyen ve sesi işitilen çarkı önümüzdeki yüzyılın ana çerçevesini ihata etmektedir.

Yerimizde saymaya, vakit kaybetmeye, olanla yetinmeye, hayatı ve hadiseleri uzaktan seyretmeye ne halimiz ne de hakkımız vardır. En başta Asya, Afrika ve Ortadoğu olmak üzere; tüm dünyanın zor sınavlardan, zorlu sınamalardan geçtiği tarihi bir kavşakta ülkemizin muazzam bir şuurla kalkışa geçmesi, yoğunlaşan dış basınca karşı iç barış ve kardeşlik kümesini bütünlük içinde tutma gayesi ve gayreti ancak büyük medeniyet ve milletlere has bir meziyet olarak değerlendirilmelidir.

Doğası gereğince, hayat ve siyaset geriye değil ileriye doğru akmaktadır. Bu akışı kesmek, değilse bile debisini azaltmak amacıyla yapılan veya yapılması muhtemel olan çoklu provokasyonlara karşı uyanık olmak, her türlü ihtimali gözeterek milli ve manevi ortak paydada kenetlenmek tehlikeleri en az seviyeye indirecek hamle üstünlüğünü ikmal edecektir.

İnsan kaderinin göze çarpan müessir ve münhasır özelliklerinden birisi de bugün atılan adımların kendisini nereye götüreceğini bilmemesidir. Kader planımıza koordinat çizen bir başka vaki gerçek de şudur: Ağzımızdan çıkan her söz ebediliğin bir köşesinde erguvan gibi kanamakta ve yankılanmaktadır.

Bu nedenle bin ölçüp bir konuştuğumuz sözler bir yanda özümüzün hüneri, diğer yanda da özgüvenimizin hüsnüniyet ve hüküm özeti olmalıdır. Klişelerle beslenen, ezberlerle benimsenen, statükoyla belirginleşen, peşin hükümlerle belgelenen bir hayat ve siyaset sürecinin yeni ufuklara yelken açması, tehlikeleri aşarak güvenli limanlara demir atması görülmüş, duyulmuş, tecrübe edilmiş bir şey değildir.

Yeni yüzyılın ana çatısı kutuplaşmayı dışlayıp kucaklaşmayı esas amil kabul eden kaynaşma menşeli yeni bir siyasetle örülmelidir. Kronik ve kemikleşmiş ihtilafları üzerinde uzlaşılmış milli ilkeler temelinde ele almak artık bir mecburiyettir. Yeterince dış düşman varken, yeterince iç huzur ve barış hazinemizi yağmalamak için kuyruğa giren zulüm ve zillet failleri ortadayken, aramızda ve içimizde muhasım odak üretmenin hiçbir sonu olmayacağı gibi sonucu da yoktur.

Bu mukadder gerçeği müdrik bir vicdanla ve objektif esaslara bağlı bir görüş derinliğiyle kavramak meselelerin can alıcı noktasına nüfus etmeyi kolaylaştıracak, ülkemize ve milletimize mukayeseli üstünlük kazandıracaktır. Türkiye dar kalıplara, vesayet kapanlarına, taviz ve teslimiyet kabuklarına sığmayacak, sığdırılamayacak kadar büyük bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti, bütün Türk vatandaşlarının şan ve şerefi; istiklal ve istikbal şevketidir.

Türk milleti ayrılmayacak, ayrışmayacak, kopmayacak, bölünmeyecek kadar iç içe geçen, aynı zamanda mensubiyet onurunu şuur hisarlarında bayraklaştırmış her insanımızın birbiriyle yekvücut halinde birleşerek can verdiği beşeri bir zirvedir. Hiçbir zırva, hiçbir zırlama, zehir karışımlı hiçbir zıtlık bu zirveyi aşağıya çekemeyecektir.

Türk tarihi, Türk kültürü, geçen Türk asırları üzerinde yaşadığımız coğrafyayı vatan yapan kardeşlik kuvvesinin ve kader ortaklığı kudretinin marifetiyle önümüzdeki yüzyıla izi ve iradesi asla silinmeyecek bir mühür vuracaktır. Bu kapsamda herkesin milli ve manevi değerler muhtevasında birleşmesi ve el ele vermesi yalnızca bugünümüzü değil aynı şekilde geleceğimizi de güvenceye kavuşturacaktır.

Tarihi bir film şeridine benzer şekilde geri sarmak söz konusu değildir. Ancak tarihin ve coğrafyanın ötelerin ötesinden süzülüp gelen mesajlarına kulak verilmesi, buna müzahir bir gelecek kubbesinin altında toplanılması, ezcümle Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonunun hayata geçmesi kaçınılmazdır, bu siyasi ve stratejik yükseliş elbirliğiyle sağlanacaktır.

Komşu ülkelerde vasat bulan kırılmalar, yumuşama göstermeyen sert cepheleşmeler, devamlı mesafe alan soğuk ve sıcak çatışmalar, biri biterken diğeri başlayan dış bağlantılı operasyonlar; ortak tarih, inanç ve kültür boyutlarıyla birlikte jeopolitik sarkaç da dikkate alındığında Türkiye’nin her zaviyeden ilgi sahasına girmektedir.

Özellikle 27 Kasım 2024 tarihi itibariyle Suriye’de yaşanan seri ve baş döndürücü gelişmeler katil Esad’ın 8 Aralık’ta ülkesini terk etmesiyle yeni bir dönemin miladı olmuştur. Suriye’nin istikrarı, huzuru ve barışçıl siyasi ortamı bölge ülkeleriyle Türkiye’nin ortak yararınadır. Suriye’de provası yapılan ve devamlı tahrik edilen etnik ve mezhep temelli kamplaşmanın ülkemiz ve bölgemiz adına devasa tehditler vaat ettiği de açıktır.

Şam’da tezahür eden geçiş hükümetinin ilerleyen aylarda geçici yönetimi kurması, Suriye’de yaşayan her kesimi ve herkesi bir ve eşit telakki etmesi, bu ülkenin derlenip toparlanmasının ana dinamiğini oluşturacaktır. Bölgesel ve küresel çıkar gruplarının, yayılmacı siyaset takip eden vandal emelli ülkelerin Suriye’yi iç savaş şartlarına sürükleme hazırlıklarına tetikte ve teyakkuz halinde duruş göstermek elbette mutlak bir zorunluluktur.

Belirlenmiş takvim çerçevesinde demokratik mekanizmaların gecikmeksizin çalıştırılarak Baas kalıntılarının tamamıyla silinmesi, seçimlerin olabilecek en kısa sürede yapılarak meşruiyet sorunlarının çözülmesi temennimizdir. Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğü tartışma kabul etmeyen bir konudur. Üniter Suriye Cumhuriyeti daima Türkiye Cumhuriyeti’nin dost ve kardeş ülkesi olacaktır.

İki ülke arasında kurulacak siyasi temaslar ve sahici diyaloglar bölge barış ve istikrarına çok güçlü destek verecektir. Dahası terörizme karşı ortak eylem planı ve ortak direniş kararlılığı iki ülke güvenliğini, karşılıklı yapıcı ve pozitif ilişkiler ağını tahkim ve temin edecektir. Yeni şartlarda, dönüşen konjonktürde, değişen güç dengelerinde, oyun kurucu Türkiye’nin karşısında PKK/YPG terör örgütünün Irak’ın kuzeyiyle birlikte Fırat’ın batısı veya doğusunda tutunması hayaldir ve tasfiyesi kaçınılmazdır.

Mücavir topraklardan kaynaklanan terörist emel ve eylemlerinin harekat ve manevra sahası kalmamıştır. Silahlar ya gömülecek ya da silah tutanlar gömülecektir. Yurt içinde ve yurt dışında elinde silahla gezen hiçbir caniye ve terör örgütüne müsamaha yoktur. Bu çerçevede Suriye’de teessüs eden geçiş hükümetinin açıklamaları umut ve memnuniyet vericidir.

Ne yurt içinde ne de yurt dışında teröre kesinlikle ödün verilmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti terörle mücadelesini dirayet ve cesaretle icra etmektedir, buna da devam edecektir. Geldiğimiz bu aşamada Kürt kardeşlerimiz oynanan kanlı oyunun içyüzünü okumuş, hıyanetin azılı figüranlarını tanımış, emperyalizmin cinayet kampanyasını görmüştür. Bu nedenle bölücü terör örgütünün Kürt kardeşlerimizin iradesine ve istikbaline ipotek koyma teşebbüsü boşa düşmüştür.

“Komşu coğrafyalar kaynayıp karışmışken…”

Türk ile Kürt’ün arasına girmek, fitneye koçbaşılık yapmak, bozgunculuk ve bölücülük dayatmasıyla bin yıllık kardeşliği baltalamaya çalışmak boşuna bir hevestir. Türk milleti bu ihanete boyun eğmeyecektir. Komşu coğrafyalar kaynayıp karışmışken; dahası ülkeler deprem geçirirken Türkiye’nin milli birlik ve kardeşlik hissiyatını çok güçlü şekilde sahiplenmesi hayranlık uyandıran bir hususiyettir.

İlkel, iradesiz ve inkarcı anlayışın hastalıklı bir uzvundan ibaret olan bugünkü yamalı ve yaralı muhalefet ne söylerse söylesin, bölücü terörün ülke gündeminden çekip çıkarılmasından korkup çekinen melez ve devşirme sözde milliyetçiler hangi iftiralarla avunursa avunsun, Türkiye iki asırlık ağırlığından kurtuluş için inisiyatif almıştır.

Büyük çapta Türk-Kürt kardeşliğiyle inşa ve ihya edilen Türk milleti kimliği yeni yüzyılın demokratik itibarı, haysiyet ve hürriyet timsali olmayı hak etmektedir. Manasız kuşkulara, maksatlı kurcalamalara ve mesnetsiz kuruntulara yer yoktur. Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur. Olan ve olması gereken milli beka ve gelecek adına muhataplarının aktif, önşartsız, hesapsız, hilesiz, güven veren ve hasbi şekilde devreye girmesidir.

Oyalanacak ve israf edilecek vakit kalmamıştır. Türkiye için kader ve karar anı gelmiştir. Ya bir ve beraber kardeşçe yaşayacağız ya da dış dayatmalarla, bölgesel fay hatlarının kırılmasıyla tetiklenen şiddetli bir yıkıma maruz kalacağız. Sabırla, sebatla, anlayışla, hoşgörüyle, milli ilke ve ülkülere sadakatle birlik ve kardeşliğimizi perçinlemenin, pekiştirmenin ve pekleştirmenin tarihi mesuliyeti omuzlarımızdadır.

Türk vatanı; üzerinde yaşayan, altında yatan, henüz doğmamış bulunan herkesindir. İmralı ile DEM Parti temsilcileri arasında 28 Aralık 2024 tarihinde gerçekleştirilen görüşme ve bu görüşmenin genel hatlarıyla medyaya yansıyan bazı bölümleri demokrasiyi, Türk-Kürt kardeşliğine bağlanan umutları nispeten takviye etmekle kalmamış hayırlı bir başlangıcın ivmesi olmuştur.

Sırayı sözden eylem safhasına geçiş almalı, nihayetinde müspet ve müşahhas sonuçların kademe kademe sahnelenmesi gecikmeksizin ifa ve ilan edilmelidir. 2025, Türk ve Türkiye Yüzyılının ikinci yılıdır. Bu yıl içinde önümüzdeki yüz yılın barış ve huzur temeli ortak iradenin eşgüdümünde kazılacaktır. Ne müzakere ne de mütarekeden söz açılabilecektir; terörsüz ve huzurlu Türkiye’nin müteyakkız doğruluşuyla yeni yüzyılın müjde ve mükafatını ihtiva eden mütemadi manifestosu çok yakında tekemmül edecektir.

Sınırlarımızın diğer yakaları krizden krize savrulurken kendi içimizde birbirimizin can suyu olmanın zamanı gelip çatmıştır. Devir Türk Devri, Yüzyıl barış içinde var olacak Türkiye’nindir. 2024 yılında uzaya ayak basan Türk astronotunun önümüzdeki dönemlerde sayıları artmalıdır. Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan bir maden işletmesinde yaşanan toprak kaymasında hayatlarını kaybeden işçilerimiz Türk milletinin tamamının yüreğine ateş düşürmüştür.

Acılarımızın, kayıplarımızın ve gözyaşlarımızın kimliğini sorgulamak akıl dışılıktır. 2024 yılında ilk uçuşunu yapan Milli Muharip Uçağımız Kaan hepimizin, milletimizin tamamının ortak gururudur. Doğumuz üzülürken batımızın sevinmesi diye bir şey hiç görülmemiştir. Türk ve Kürt kardeşliğini hiçbir tuzak ve tertip tahrip edememiş ve edemeyecektir.

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde katledilen Narin yavrumuz, Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde hayattan kopartılan Sıla yavrumuz 2024 yılında hepimizi kahretmiştir. Adımız ve anılarımız acılarımız kadar bir ve aynıdır. Çözümsüzlüğe havale edilip muhasım çevrelerin eline koz olarak geçecek, müteakiben aleyhimize silah gibi kullanılacak hiçbir sorun alanımız olmamalıdır.

Milli birlik ve dayanışma hasletimiz Cudi kadar göz alıcı, Toroslar kadar sıralı, Fırat kadar engin, Dicle kadar coşkun, zeybek kadar canlı, bar, horon ve karşılama kadar heyecanlıdır. Türkiye iç çatışma girdabına asla düşmeyecektir. Ortadoğu’nun kaos salgını Türkiye’mize bulaşamayacaktır. Bilakis ve bilahare dostluk ve barış kuşağı etrafımızı kuşatacaktır.

2025, Türk ve Türkiye Yüzyılının huzur ve sükûnet sayfasını iyice aralayacak, anlaşmazlık ve uyuşmazlık kilitlerini açan ferah, feragat ve refah sıçramasıyla uçurumları kapatacaktır. Emevi Camii’nde kılınan şükür namazından rahatsız olan, garabet şeklinde şükür namazının kazası olmayacağını söyleyerek dinden diyanetten ne kadar uzak olduğunu gösteren, okunan Fetih Suresi’nden dolayı da bunalıma giren kifayetsiz muhterisler basit ve bayağı tutumlarının bedeli yüksek akıbetine muhakkak katlanacaklardır.

2025, Türkiye’nin ve Türk milletinin yılı olacaktır. 2025, bin yıllık kardeşliğimizin çelikleştiği, bölünme rüyası görenlerin sukutu hayale uğradığı, bölücü terörün kökünün kazındığı kutlu doğuma sahnelik yapacaktır. 1 Ocak 2025’te karşılayacağımız mübarek üç ayların ve bir gün sonra idrak edeceğimiz Regaip Kandilinin nice manevi güzelliklere vesile olması niyazımla birlikte; büyük Türk milletinin, bütün Türk vatandaşlarının, Türk-İslam aleminin, huzur ve barışa susamış insanlığın yeni yılını kutluyorum.

Yöresi, kökeni ve anasının dili ne olursa olsun milletimin her evladını hasret, hürmet ve muhabbetle kucaklıyor, en iyi dileklerimi paylaşıyorum. Filistin’de varoluş mücadelesi veren kardeşlerimize Rabbim’den kolaylıklar diliyorum. Vatan ve millet yolunda kara toprağın bağrına giren kahraman şehitlerimize, Gazze ve Lübnan başta olmak üzere soykırıma maruz kalan mazlum din kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler temenni ediyorum.

Yeni yılda; yeni Türkiye, yeni yüzyıl ve yeni hayatın muhterem kazanımlarıyla Türk milletinin yeni bir destan yazacağına canı gönülden inanıyorum. Yeni yılımız hayırlı ve uğurlu olsun diyorum.”

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Hizmet Enflasyonu Yüzde 53,44

Hizmet enflasyonu kasım ayında bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 48,12, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 53,44 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 69,81 arttı. Hizmet enflasyonu, kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 0,76 azaldı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) Kasım 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; Hizmet enflasyonu kasım ayında bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 48,12, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 53,44 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 69,81 arttı. Hizmet enflasyonu, kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 0,76 azaldı.

Bir önceki yılın aynı ayına göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 47,10, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 55,20, bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde 64,72, gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 52,20, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 63,31, idari ve destek hizmetlerde yüzde 56,81 arttı.

Bir önceki aya göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 0,54, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 2,25, gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 5,42, mesleki, idari ve destek hizmetlerde yüzde 1,63 azaldı. Bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde 2,49, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 0,87 arttı.

Paylaşın

“DEM Parti – Abdullah Öcalan” Görüşmesi: Beklenen Adımlar Atılmamış

DEM Parti ile Abdullah Öcalan görüşmesine ilişkin açıklama yapan DEM Partili Meral Danış Beştaş, “Hazırım dediğine göre beklenen adımlar atılmamış. Görüşmelerin devam edeceği sonucuna varıyoruz. Bir sürece evrilmesi muhtemel” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Erzurum Milletvekili ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, DEM Parti heyetinin İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeyi ve görüşmenin ardından DEM Parti’den yapılan açıklamaları değerlendirdi.

“Dün görüşmenin ardından bir açıklama yayınlandı. O açıklama dikkatli okunursa orada ne konuşulduğunun, üzerine tartışılan meselelerin ne olduğu, Kürt ve Türk halklarının kardeşliğinden demokrasiye evrilmesine kadar birçok ayrıntıyı barındırdığını ifade etmek istiyorum” diyen Meral Danış Beştaş’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Sonuçta 3 saatlik görüşmenin tamamının bu aşamada kamuoyu ile paylaşılmasının doğru olmadığına karar verilmiş. Çözüm sürecine evrilmesini umduğumuz bir görüşme gerçekleşti. Biz uzun yıllardır Kürt meselesinin demokratik ve siyasal yöntemlerle çözülmesi gerektiğini ve diyalog ile müzakereden geçtiğini ifade eden bir yerde Türkiye siyasetinde yerimizi alıyoruz. Tecridin bir hukuksuzluk olduğunu, bir işkence olduğunu ifade ettik. Bu sadece bir temenni değil, 2013-2015 yıllarında nelerin değişebileceğini deneyimlemiş olduk. Olumsuz sonuçlanmış olabilir ancak dersler çıkarabiliriz.

(Açıklamanın Cumhur İttifakı’nda nasıl yankı bulduğu sorusu üzerine)  Açıklama metninin kendisinde ve 1 Ekim’den sonra yaşananları bir bütün olarak ele alınması gerekiyor. Bu metinde yer alan Bahçeli ve Erdoğan göndermesi var. Öcalan kendi başına, tek taraflı bir görüşle, Sayın Bahçeli ve Erdoğan’ı zikretmiyordur. En azından karşılıklı bir konsensusun olduğunu düşünüyorum. Buna pozitif bir yaklaşım olduğunu ifade edebilirim.

İlk dönemde “Bahçeli’nin çağrısı Erdoğan’dan habersiz mi” diye tartışıldı ama Türkiye’nin en önemli meselesine ilişkin Cumhur İttifakı böyle bir uzlaşı sağlamadan böyle bir girişimde bulunmaz kanaatindeyim. İktidar bloğunda negatif bir durum görmedim, kendi görüşümü böyle iletebilirim.

“Her şeyden önce bir muhataplık meselesi var”

Metnin içi boş olduğunu, yol haritası sunmuyor değerlendirmelerine katılmıyorum. Aksine 7 maddelik metinden çokça üzerine tartışılabilecek ve sonuç çıkarılabilecek bir süreç de dünden beri yaşıyoruz. Her şeyden önce bir muhataplık meselesi var. Öcalan İmralı Adasında. Bizim çözüm için işaret ettiğimiz bir aktör Öcalan’dı. Bu üç ismin geçtiği metinden söz ediyoruz. Bir kere görüşmelerin devam edeceği sonucuna varıyoruz. Demek ki bir sürece evrilmesi kuvvetle muhtemel. Zaten büyük umut da orada yatıyor.

(Yeni anayasa ve Erdoğan’ın 3. kez adaylığına destek istendiği iddiaları) Her seçim dönemi öncesinde, Kürtler ile AK Parti’nin anlaştığı, anlaşacağı tartışmaları gırla gider. Böyle bir şey olabilir mi? HDP hakkında kapatma davası var. Biz müzakere ile mücadeleyi ayırt etmeyi iyi biliyoruz. Biz damdan düşenleriz. Bu konuda deneyime ihtiyacımız yok. Maalesef o kadar büyük olaylarla sınandık ki.

Biz müzakereyi her koşulda savunuruz ama siyaseten mücadeleyi bırakmayız. Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin bu sürece olumlu bakmasını tabii ki olumlu buluyoruz. Biz Özel’in Dervişoğlu’nun ve Erbakan’ın da partilerini temsilen bu sürece aynı hassasiyetle yaklaşması gerektiğini savunuruz. Bizim bütün bu partilerle ittifak yapacağımız çıkarılması mümkün mü? İktidar ile muhatap olarak görüşmemizden bu sonuç asla çıkarılmamalı.”

Paylaşın

Bukleleri Kaldırın Düz Saçlar Geri Döndü

Bir süredir bukleli saçlara karşı bir saplantı vardı. İster doğal, ister şekillendirilmiş olsun, baktığınız her yerde her tarzda ve boyutta bukleli saçları görebilirdiniz.

Haber Merkezi / Ancak bu yılın trendi düz saçlar olduğu için bukle maşanızı düzleştiricinizle değiştirebilirsiniz.

Doksanlar ve iki binler düz ve parlak saçların revaçta olduğu zamanlardı. Saç düzleştirme yöntemleri yıllar içinde değişmiş olsa da, şık ve düz saçlara olan bakış değişmedi.

Milenyum kuşağı ve Z kuşağının doksanlar ve iki binlere olan hayranlığı sayesinde, düz saçlar son zamanlarda yeniden popüler oldu.

Gerçeği söylemek gerekirse, düz saçlar, Kim Kardashian ve Jennifer Lopez gibi ünlüler sayesinde her zaman popülerdi.

Düz saç trendini yakalamak için saçınızı düzleştirmeniz gerekmiyor, yumuşak ve doğal bukleler de oldukça revaçta.

Bu trend de, Julia Roberts, Beyonce ve Sarah Jessica Parker gibi ünlülerin bukleli saç stillerini sergilediği döneme kadar uzanıyor. Doğal bukleler bu trendin önemli bir parçası.

Gerçek şu ki saç trendi, doğal güzelliğinizi kucaklamakla ilgili. Yani bukleli, düz veya kıvırcık saçlarınız varsa, onları özgür bırakmaktan asla korkmayın.

Ayrıca son birkaç yılda saç bakımıyla ilgili teknoloji hızla gelişti. Düzleştirme söz konusu olduğunda, bu birinci sınıf ısı koruması ve en iyi şekillendirme araçları anlamına gelir.

Paylaşın

Aylık Yüz Bakımının Yedi Faydası

Birçok erkek ve kadın, özel bir gün yaklaşana veya bir cilt rahatsızlığı (atipik sivilceler, kuru ve kaşıntılı cilt, koyu lekeler vb.) oluşana kadar yüz bakımı yaptırmayı erteler.

Haber Merkezi / Daha önce bir yüz bakımı yaptırdıysanız, bunun ne kadar iyi hissettirdiğini biliyorsunuz demektir.

İşte sizin de bildiğiniz aylık yüz bakımının yedi faydası:

Cildi iyileştirir: Ölü deri hücrelerinin temizlenmesine ve yeni deri hücrelerinin oluşmasına yardımcı olan peeling, aylık yüz bakımının önemli bir parçasıdır.

Peeling, cildin tonunu ve dokusunu iyileştirmenin yanı sıra, cildi de iyileştirir. Sık sık peeling yaptırmak, yaş almayla birlikte ortaya çıkan kırışıklıkların ve ince çizgilerin görünürlüğünü de azaltabilir.

Stres seviyesini düşürür: Sakinleştirici bir müzik eşliğinde yaptıracağınız bir yüz bakımı seansı, sizi günlük yaşamın stresinden uzaklaştırabilir.

Kan akışını artırır: Yüz bakımları genellikle yüz masajını da içerir. Bu masajlar kan akışını artırır, bu da cildin oksijen ve besin alma özelliğini iyileştirir.

Cildi nemlendirir: Nemlendirici maskeler ve serumlar, yüz bakımı uygulamalarının yaygın bir bileşenidir. Bu ürünler cildin nemlenmesini ve nem dengesinin yeniden sağlanmasını destekler. Yeterli nemi alan cilt daha sağlıklı olur ve doğal olarak parlar.

Yaşlanma belirtilerini azaltır: Yüz bakımı uygulamaları yaşlanma sürecini geciktirmeye yardımcı olabilir.

Ayrıca, ince çizgilerin ve kırışıklıkların görünümünü azaltmaya yardımcı olan retinol ve peptitler gibi yaşlanma karşıtı tedaviler, profesyonel yüz bakımı uygulamaları sırasında sıklıkla kullanılır.

Detoksifikasyon: Aylık yüz bakımı cildin detoksifikasyonuna yardımcı olur. Bu detoksifikasyon süreciyle donukluk ve akne gibi cilt rahatsızlıkları önlenebilir.

Derinlemesine temizlik: Evde yapılan cilt bakımı prosedürleri, aylık yüz bakımı uygulamalarının sunduğu temizlik seviyesine ulaşamaz.

Uzman estetisyenler, özel araçlar ve yöntemler kullanarak ciltteki gözeneklerin derinliklerindeki kalıntıları, yağı ve kirleticileri ortadan kaldırır.

Paylaşın

RevLite Lazer Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

Cilt yaşlanmasının etkilerini tersine çevirebilecek bir cilt gençleştirme tedavisi mi arıyorsunuz? O zaman, yüzde 100 güvenli ve yan etkisi olmayan RevLite lazer tedavisini düşünmenin zamanı geldi.

Haber Merkezi / Cildinizin daha iyi ve daha genç görünmesini sağlayan invaziv ve ablatif olmayan bir lazer tedavisi türü olan RevLite lazer, cildi dengeleyen ve düzelten en iyi lazer prosedürlerinden biri olarak kabul edilir.

RevLite lazerin iyi yanı, sadece ince çizgileri ve kırışıklıkları azaltmakla kalmaz, aynı zamanda genç görünümlü bir cilde kavuşmanıza yardımcı olan yeni kolajen üretimini de nazikçe uyarır.

RevLite lazer yüzde 100 güvenlidir, çünkü yüksek enerjili darbeler hedeflenen pigmentte yoğunlaşır ve bu da çevre dokuya minimum hasar verir. Dahası, ablatif olmayan bir lazer tedavisidir, yani alttaki cilt dokusunu ısıtarak çalışır (cildin yüzeyine fiziksel hasar vermeden).

RevLite kimler için en iyisidir?

RevLite lazer, aşağıdaki cilt rahatsızlıkları olan hastalara önerilir:

Statik ve dinamik kırışıklıklar
Cilt pigmentasyonu (epidermal ve dermal pigmentli lezyonlar, güneş lekeleri veya diğer koyu cilt lekeleri ve sivilce veya yaralanma sonucu oluşan) yara izleri.
Damarsal durumlar
Cilt tonu kaybı
Cilt donukluğu
Dövmeler

Bu lazer tedavisi tüm cilt tipleriyle uyumludur ve yüz, göğüs, boyun, eller ve vücutta kullanılabilir.

RevLite lazer tedavisini kaç kez yaptırmanız gerekiyor?

RevLite lazer tedavisinin en iyi sonuçlarını elde etmek için, tedaviler arasında 2 ila 4 haftalık aralıklarla 5 ila 10 seans alınması önerilir. Bu prosedürde yalnızca sıcak ve hafif karıncalanma hissi gibi minimal rahatsızlıklar yaşanabilir.

Sonrasında bakım gerekliliği yoktur, ancak güneş hasarını önlemek ve eşit bir cilt görünümünü korumak için güneş kremi önerilir.

Paylaşın

21 Günde 35 Bin Suriyeli Ülkesine Geri Döndü!

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ”21 günde 35 bin 114 kişi geri döndü. 8 Aralık’tan sonra günlük dönüş sayısı bin 700’e yaklaştı. 9 Aralık-29 Aralık tarihleri arasında günlük dönüş ortalaması bin 672 oldu” dedi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, NTV’de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yeni yıl kutlamaları hakkında konuşan Yerlikaya ”Yılbaşına yönelik güvenlik tedbirleri 3 gün boyunca devam edecek. Yılbaşında 309 bin 819 kolluk gücü görev başında olacak. Kontrol noktalarının sayısı artırıldı. 294 bin 934 litre sahte içki ele geçirildi ve 25 kişi tutuklandı. Buraya gelen insanlara geçici koruma statüsü verildi. İnancımız, mazlumun bir gün haklı geleceği yönündeydi. Esed onuruyla gitmedi ve onuruyla yaşamayacak. Yasal kalış hakkı olan vatandaşlarımıza dair paylaşımlar yapıldı. Yasal kalış hakkına sahip 2 milyon 905 bin Suriyeli bulunuyor” dedi.

Geri dönen mülteciler hakkında bilgi veren Yerlikaya ”Suriye’nin Kuzeyi’nde süren operasyonların bulunduğu bölgede 6 milyon insan yaşadı. STK’larımızla birlikte destansı mücadeleler verdik. 740 bin insan gönüllü olarak oraya döndü. 8 Aralık’tan sonra büyük bir mutluluk yaşanıyor. Bu insanlar onurlu ve güvenli bir şekilde dönüyorlar. Bunu ilk kez açıklıyorum; 21 günde 35 bin 114 kişi geri döndü. 8 Aralık’tan sonra günlük dönüş sayısı bin 700’e yaklaştı. 9 Aralık-29 Aralık tarihleri arasında günlük dönüş ortalaması bin 672 oldu” açıklamasında bulundu.

“Birçok bilinmezlik mevcut”

Türkiye’de doğan Suriyelilere vatandaşlık verildiği iddialarına yanıt veren Yerlikaya ”1 milyon 36 bin Halepli var. 2 milyon 905 bin olan Suriyelilerin yüzde 30’u burada doğan çocuklar. Burada doğan çocukların vatandaşlık kimliği yok. Geçici Koruma Statüsü kimliği var. Şu anda kış mevsimi ve okul zamanı. 880 bin okuyan öğrenci bulunuyor. 13 yıldır evlerinden uzaklar. Evleri yıkıldı mı? Yerinde duruyor mu? Birçok bilinmezlik mevcut. Cumhurbaşkanımız her fırsatta talimat veriyor. Orada tekrar Suriye halkına sağlıklı hizmet verme konusunda onlara yardımcı olmaya hazırız” şeklinde konuştu.

Ülkede faaliyet gösteren terör örgütleri hakkında konuşan Yerlikaya ”Terörü kaynağında bitireceğiz. İçeride terörü bitirme noktasına getirdik. İçeride son 1.5 yılda bin 425 teröristi etkisiz hale getirdik. 214 terör eylemi engellendi” dedi. 2024 yılında yaşanan trafik ihlalleri hakkında konuşan Yerlikaya ”Yeni yasadan sonra sahte çakarların kullanımı yüzde 70 oranında azaldı. Trafik alanında çalışmalarımız devam edecek” açıklamasında bulundu.

 

Paylaşın

İstanbul’da Yaşayanların Yüzde 39,1’i Kıt Kanaat Geçiniyor

İstanbul’da yaşayanların yüzde 28,7’si bazı ödemelerini yapamadığını, yüzde 8,4’ü aslında pek geçinemediğini, yüzde 39,1’i kıt kanaat geçinebildiğini ifade etti.

Haber Merkezi / İstanbul Planlama Ajansı (İPA), İstanbullunun gündemini içeren “İstanbul Barometresi Aralık 2024” araştırmasını yayınladı.

Buna göre; Katılımcıların yüzde 53,3’ü ekonomik sorunların, yüzde 7,2’si ise asgari ücret tartışmalarının gündemlerinde olduğunu belirtti. Üçüncü sırada yüzde 5,4 ile Suriye’de Esad rejiminin yıkılması yer aldı.

Katılımcıların yüzde 4,3’ü Suriyelilerin tamamının, yüzde 17,7’si çoğunluğunun, yüzde 20,7’si yarısının, yüzde 47,8’i küçük bir kısmının ülkelerine geri döneceğini düşündüğünü belirtirken, yüzde 9,4’ü ise hiçbir Suriyelinin ülkesine dönmeyeceğini düşündüğünü belirtti.

Yılbaşı gecesi planı olan katılımcıların yüzde 54,4’ü ekonomik sebeplerle yılbaşı gecesini eskisi gibi kutlayamadığını belirtirken yüzde 45,6’sı aynı şekilde kutlamaya devam ettiğini belirtti. Katılımcıların yüzde 71,9’u yılbaşı gecesini genellikle çekirdek ailesiyle, yüzde 91,8’i yılbaşı gecesi genellikle evde olduğunu belirtti. Katılımcıların yüzde 40,5’i sevdiklerine yılbaşında hediye aldığını belirtti.

Katılımcılara belirli konularda 2025 yılına dair beklentileri soruldu. Katılımcıların yüzde 26’sı 2025 yılında ülkenin ekonomik durumunun olumlu yönde değişeceğini belirtirken, yüzde 16,9’u ülkenin adalet sisteminin olumlu yönde değişeceğini belirtti. En yüksek olumlu yönde beklenti aile ilişkilerine ilişkin kişisel kanılar temasında gerçekleşti. En olumsuz beklentinin bulunduğu alanlar ise adalet ve eğitim sistemine ilişkin alanlar oldu.

Katılımcıların yüzde 49,8’i ekonomik sorunların konuşulduğundan bahsetti. İkinci sırada, yüzde 20,7 ile asgari ücret tartışmaları, üçüncü sırada ise yüzde 14,7 ile Suriye’de Esad rejiminin yıkılması yer aldı.

Kredi kartı kullananların yüzde 44,1’i aylık kredi kartı borcunun tamamını, yüzde 32,5’i ise borcun asgari tutarını ödeyebildiğini belirtti. Yüzde 8,7’si asgari tutar ile borcun tamamı arasında bir miktarda, yüzde 4,9’u asgariden az miktarda ödeme yapabildiğini belirtirken, yüzde 9,8’i ise kredi kartı borcunu hiç ödeyemediğini ifade etti.

Aralık ayında katılımcıların yüzde 28,7’si bazı ödemeleri yapamadığını ve borca girdiğini, yüzde 8,4’ü aslında pek geçinemediğini, yüzde 39,1’i kıt kanaat geçinebildiğini, yüzde 23,8’i ise geçinebildiğini ve kenara da para koyabildiğini belirtti. Birikim yaptığını belirten katılımcıların yüzde 52’si altın, yüzde 19,6’sı döviz, yüzde 12,7’si hisse senedi aldığını belirtti.

Katılımcıların yüzde 66,1’i kripto paraları güvenli bir yatırım aracı olarak görmediğini, yüzde 6,9’u güvenli bulduğunu, yüzde 9,3’ü kısmen güvenli bulduğunu, yüzde 17,7’si ise fikrinin olmadığını belirtti.

Aralık ayında katılımcıların yüzde 27,1’i Türkiye ekonomisinin iyileşeceğini belirtirken, yüzde 41,1’i değişmeyeceğini, yüzde 31,8’i kötüleşeceğini belirtti. Aralık ayında katılımcıların yüzde 34,5’i kendi ekonomisinin iyileşeceğini belirtirken, yüzde 45,6’sı değişmeyeceğini, yüzde 20’si kötüleşeceğini belirtti.

Katılımcılara Aralık ayındaki duygu halleri soruldu ve 10 üzerinden değerlendirmeleri istendi. İstanbulluların ortalama stres seviyesi 6,6 olarak ölçülürken kaygı seviyesi 5,8 olarak ölçüldü. Aralık ayındaki yaşam memnuniyeti 5 ve mutluluk seviyesi 6 olarak ölçüldü.

Katılımcılara göre İstanbul’un ilk üç sorunu yüzde 58,6 ile trafik, yüzde 44 ile ekonomik sorunlar ve yüzde 42,1 ile olası İstanbul depremi olarak belirlendi.

Paylaşın

SDG İle SMO Arasında Şiddetli Çatışmalar: 31 Ölü

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında devam eden çatışmalarda, tarafların 31 kayıp verdiğini bildirdi.

Suriye’nin kuzeyinin büyük bir kısmı, ana unsuru olan YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) altında. SDG, 2019 yılında ABD desteğiyle ülkede IŞİD’in yenilgiye uğratılmasına öncülük etmişti. Türkiye, YPG’nin PKK’nın Suriye kolu olduğunu söylüyor. PKK, ABD’nin de terör örgütü listesinde yer alıyor.

İngiltere merkezli gözlemevi SOHR, Halep’in kuzeydoğusundaki Menbiç bölgesinde çıkan çatışmalarda, Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) 7 kayıp verdiğini bildirdi. SOHR, Menbiç şehrine sızdığını da belirtti.

Gözlemevinin açıklamasında, bir gün önce de Halep vilayetinde SMO’nun 6, SDG’nin 3 kayıp verdiğini kaydetti. SDG yaptığı açıklamada, Fırat Nehri üzerindeki stratejik bir köprünün yakınında “Türk işgaline ait iki radar, bir sinyal bozucu sistem ve bir tankı” imha eden saldırılar düzenlediğini açıkladı.

SOHR, köprü ve Tişrin Barajı yakınlarında yaşanan şiddetli çatışmalarda Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) 13 üyesi ile SDG’nin iki üyesinin öldürüldüğünü bildirdi.

SOHR, bölgedeki çatışmaların yaklaşık üç haftadır “her iki tarafın da ilerleme çabası” nedeniyle sürdüğünü söyledi. Türkiye, 2016’dan bu yana SDG bölgelerine çok sayıda operasyon düzenlerken, SMO son haftalarda Suriye’nin kuzeyinde SDG’nin kontrolündeki birkaç kasabayı ele geçirdi.

Suriye’de çatışmalar, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğindeki silahlı grupların 8 Aralık’ta uzun süredir iktidarda olan Beşar Esat’ı devirmesinden bu yana devam ediyor.

El-Şara’dan DSG’ye ulusal ordu çağrısı

Uzun zamandır Türkiye ile ilişkileri bulunan HTŞ’nin ve Suriye’deki yeni yönetimin fiili lideri Ahmed el-Şara, El Arabiya televizyonuna yaptığı açıklamada, DSG liderliğindeki güçlerin ulusal orduya entegre edilmesi gerektiğini söyledi.

El-Şara, “Silahlar sadece devletin elinde olmalı. Silahlı olan ve Savunma Bakanlığı’na katılmaya yetkili olan herkesi memnuniyetle karşılayacağız” dedi. El-Şara, “Bu şartlar ve koşullar altında uygun bir çözüm bulmak üzere SDG ile bir müzakere diyaloğu başlatacağız” diye konuştu.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın