Dünya Geçici “Mini Uydusuna” Veda Ediyor

Dünya’nın geçici “mini uydusu” asteroit 2024 PT5, Dünya’nın yörüngesine girişinden iki ay sonra yani 25 Kasım’da gezegenin yörüngesinden ayrılmaya hazırlanıyor.

Haber Merkezi / 10 metre genişliğindeki asteroit, NASA’nın Asteroid Son Uyarı Sistemi (ATLAS) tarafından keşfedilmişti. Dünya için bir tehdit oluşturmasa da minik ay, Ay’ın tarihi hakkında değerli bilgiler sunmuştu.

Spektral analizler, 2024 PT5’in özelliklerinin NASA’nın Apollo programı ve Rusya’nın Luna görevleri de dahil olmak üzere geçmiş Ay görevlerinde toplanan materyallerle uyuştuğunu gösteriyor. Bu, 2024 PT5’in milyarlarca yıl önce meydana gelen bir çarpışma sırasında Ay’ın yüzeyinden fırlayan bir malzeme parçası olabileceği anlamına geliyor.

Madrid Complutense Üniversitesi’nde Profesör Carlos de la Fuente Marcos, bu asteroitin Ay kökenli olduğuna dair çok sayıda kanıt bulunduğunu söyledi. Marcos, mevcut araştırmaların, kanıtları desteklediğini de sözlerine ekledi.

Ay’ın aksine, 2024 PT5 gibi asteroitler Dünya yörüngesinde uzun süre kalmıyor. Düşük hızları nedeniyle geçici olarak yörüngeye yakalanırlar ve Ay’ın Güneş’in etrafında dönmesi gibi Dünya’nın etrafında dönerler.

Dünya ile minik uydusu ile arasındaki ilişki Ay’ın oluşumuna kadar uzanıyor. Dev çarpışma hipotezine göre Ay, yaklaşık 4,5 milyar yıl önce Dünya ile Mars büyüklüğünde bir gök cisminin çarpışması sonucu oluşmuştur.

Çarpmanın etkisiyle erimiş maddeler uzaya fırladı ve soğuyarak Ay’ı oluşturdu.

Mini ay nasıl keşfedildi?

“2024 PT5” isimli mini ay ilk olarak 7 Ağustos’ta Güney Afrika’nın Sutherland kentinde bulunan otomatik bir teleskop tarafından keşfedildi.

Bu otomatik teleskop, potansiyel olarak tehlikeli asteroitleri tespit etmeyi amaçlayan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından finanse edilen bir sistemin parçası.

Bu ayın başlarında Marcos ve araştırma ortağı Carlos de la Fuente Marcos, 2024 PT5’in keşfini Amerikan Astronomi Topluluğu Araştırma Notları dergisinde duyurdu.

Paylaşın

Pakistan’da Mezhep Çatışmaları: 80’den Fazla Ölü

Pakistan’ın kuzeybatısında yer alan Kurram kentinde üç gündür devam eden mezhep çatışmalarında en az 82 kişi hayatını kaybettiği, en az 156 kişinin de yaralandığı bildirildi.

Haber Merkezi / Pakistanlı yetkililer, hayatını kaybedenlerden 66’sının Şii ve 16’sının ise Sünni Müslüman olduğunu, bölgede gerginliğin devam ettiğini bildirdiler.

Çatışmalar devam ederken, yüzlerce aile evlerini terk etmek zorunda kaldı.

İnsan hakları grupları ve siyasi liderler, Şii azınlığı hedef alan acımasız saldırıları şiddetle kınadılar.

Pakistan Adalet Bakanı Aftab Alam Afridi, çatışmaların altında yatan sorunları tartışmadan önce ateşkes sağlanmasının aciliyetini vurguladı.

Bölgede mezhep çatışmaları yeni değil. Temmuz ve eylül ayları arasında yaşanan çatışmalarda da onlarca kişi hayatını kaybetmişti. Pakistan İnsan Hakları Komisyonu, bu saldırılarda 79 kişinin öldüğünü bildirmişti.

Pakistan nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Şiiler, sistematik ayrımcılık ve sık sık silahlı saldırılarla karşı karşıya kalıyor.

Afganistan’ın Khost, Paktia ve Nangarhar eyaletleriyle sınırı olan ve Hayber Pahtunhva eyaleti sınırları içerisinde bulunan Kurram, uzun zamandır Sünni – Şii gerginliklerinin merkezi olmuş durumda.

Pakistan Talibanı (TTP) ve Horasan Eyaletindeki İslam Devleti (ISKP) gibi örgütlerde sık sık bölgede silahlı saldırılar düzenliyor.

Paylaşın

Hatimoğulları: Asla Biat Etmeyeceğiz Boyun Eğmeyeceğiz

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Kurulu’nda konuşan DEM Parti  Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, kayyım atamalarına ilişkin, “Bizler kayyımcı zihniyete ve rejime asla biat etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Bizler, bize dayatılan faşist otoriter rejimlere dün boyun eğmedik bugün de eğmeyeceğiz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kayyım halkın iradesini çalmaktır. Kayyım yargı ve polis eliyle yapılmış bir siyasi darbedir. Bunun 12 Eylül’de askerlerin postallarıyla, tankıyla, topuyla yaptığı darbeden hiçbir farkı yoktur. Seçilmişi ortadan kaldırıp yerine atanmışı getirmek yurttaşımızın erken dönemde elde etmiş olduğu hak olan seçme ve seçilme hakkını ortadan  kaldırmak demektir. Seçimsiz şekilde atanmışlarla bu ülkeyi yönetmeye kalkmak demektir ki bu demokrasiyi tabuta koymak ve son çivisini çakmak demektir. İşte bunlar kayyım rejimiyle bizlere bunu dayatıyorlar ve bunu asla kabul etmeyeceğiz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı 13. Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Burada konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:

“Değerli canlar hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın kongresini kutluyorum. Bugüne kadar görevlerinden hiç ödün vermeden  mücadele eden bütün arkadaşların emeklerine sağlık. Yeni belirleyeceğiniz yönetim kuruluna da şimdiden başarılar diliyorum. Bizler  tarih boyunca acılarla yoğrulmuş bir coğrafyada yaşayan Aleviler olarak birçok zorluğa, baskıya, asimilasyon politikasına maruz kaldık. Ne yazık ki çokça canlarımız katledildi. Birçok Alevi katliamına tanıklık ettik, yaşadık. Hala bizler 21. yüzyılda evlerimizin işaretlendiği bir dönemde yaşıyoruz. Bizler elbette Koçgiri’yi, Dersim’i, Maraş’ı, Çorum’u, Gazi’yi, Sivas’ı ve Suriye’de İştebrak’ta katledilen Alevi canlarımızı unutmadık. Onları sizlerin huzurunda bir kez daha saygıyla anıyorum, mücadeleleri önünde saygıyla eğiliyorum.

Değerli canlar benden önce konuşan değerli başkanlarımız ifade etti. Bizler tarih boyunca katledildik, asimilasyon politikalarına maruz kaldık. Bu dönemde AKP-MHP iktidarı katliam ve asimilasyon politikalarının biçimine yeni bir şey daha ekledi. Biraz önce sizler de bahsettiniz Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Cemevi oluşturmaları. Bizlere Turizm Bakanlığına bağlanacak tırnak içinde bir kültürel motif gözüyle bakanlar şunu bilsin ki Alevilik bir inançtır. Alevilik tarih boyunca bedeller ödeyerek inançlarını yaşayabildikleri bir toplumdur. Turizm Bakanlığına bağlı bir başkanlığın kayyım ataması yöntemiyle Aleviliği dizayn edemezsiniz, asimile edemezsiniz, inançlarından vazgeçiremezsiniz. Alevilik tekçi, ırkçı anlayışınıza tarih boyunca teslim olmadığı gibi bugün de teslim olmaz, olmayacaktır da.

Bu süreç içinde değinmek istediğim önemli bir konu şudur. Bu iktidarın başvurduğu en önemli yöntemlerden biri içimize oynamak, içimizde olay çıkarmaktır. Şu bilinsin ki Alevilik rızalıktır ve dedeler, pirler, analar rızalıkla, Alevi toplumunun rızasıyla varlıklarını bugüne kadar sürdüre gelmiştir. Alevi toplumundan rıza almayan, saraydan kayyım atanmış olan zihniyetin vereceği rızalığı bizler asla kabul etmedik, etmeyiz. Devletin gücünü arkasına alarak güç zehirlenmesi yaşayan bu iktidar Alevilerin içine parayla, pulla, statüyle, koltukla oynamaya kalkmaktadır. Ama şu bilinsin ki Hacı Bektaş ona sunulmuş olan bütün sofraları reddetmiş, mazlumun yanında yer almış olan bir felsefedir, bir öğretidir. Hacı Bektaş böyle yapmıştır. Bizler de onun bu öğretisinin öğrencileri olarak öyle yapmaya da devam edeceğiz.

Burada iki projeden bahsetmek istiyorum. Bunları hepimiz gayet iyi biliyoruz ama ben buradan bunlara dönük mücadelemizi daha güçlü kılmak açısından bir kez daha bahsetmek istiyorum. Bugün ÇEDES projesiyle müfredat programına yapılmış olan asimilasyon politikalarını başka bir evreye taşımak amacıyla yapılan değişiklikleri asla kabul etmiyoruz. Maarif programını asla kabul etmiyoruz. Bugün Alevi öğrencilere ilkokuldan başlayarak verilmekte olan bu eğitimleri, bu programı asla kabul etmedik, etmeyeceğiz. Bizler DEM Parti olarak dün olduğu gibi bugün de bilimsel, laik, anadilinde eğitim için mücadele etmeye devam edeceğiz. Değerli canlar yine önemli noktalardan biri Alevi Bektaşi Veli Dergahı’nı müzeye çevirme planları. Biraz önce bahsettik, başkanlık aracılığıyla Alevilere kayyım atamaya kalktı bunlar. Bunu bizler asla kabul etmiyoruz. Hacı Bektaş Veli Dergahı Alevi inancının kalbidir, ser çeşmesidir, ondan asla vazgeçmeyeceğiz.

Alevi yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık hakkı temeliyle ilgili bizler çok yoğun çalışmalar yürüttük. Burada bu salonda bulunan Alevi canlarla beraber birlikte çok toplantılar yaptık, çok çalışmalar yürüttük. Ben Eş Genel Başkan olmadan önce HDP’de MYK üyesiyken Halklar ve İnançlardan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısıydım. O dönemde Alevi canlarımızla çokça çalışmalar yürüttük. Ben şunu biliyor ve görüyorum, bizler daha çok çalışırsak, daha çok dayanışırsak, biraz önce değerli başkanımızın ifade ettiği gibi, Türkiye’nin demokratik bir anayasaya kavuşmasını pekala sağlayabiliriz. İhtiyacımız olan, 72 milletten insanının kendini hissetiği, kendini orada gördüğü, o sayfaları çevirdiğimizde sadece kelimelerde ve cümlelerde değil ruhen kendimizi içinde hissettiğimiz bir demokratik Anayasayı pekala bizler hep birlikte yapabiliriz.

Biz siyasi partilere bu konuda çok büyük görev ve sorumluluk düşüyor, farkındayız. Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerine, Alevi canlarımıza, Alevi canlarımızın örgütlerine bu anlamıyla çok önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Çünkü bizler 72 millete aynı nazarda bakan insanlarız. Biz öyle bir ülkede, coğrafyada yaşamak istiyoruz. Ortadoğu, Türkiye, Anadolu, Mezopotamya toprakları rengarenk bir çiçek bahçesidir. Rengimizi soldurmak, bizi dalımızdan koparmak istiyorlar. Buna karşı mücadelemizle, farklılıklarımızla, hangi dine, hangi kültürel değerlere, hangi dile sahipsek o dokuyla bu ülkede yaşayacağımız demokratik bir cumhuriyeti hep birlikte el ele kurabileceğimize yürekten inanıyorum.

Kayyım zihniyeti bu iktidarın bütün toplumsal hücrelere yaymaya çalıştığı bir yöntem haline geldi. Artık bu tek adam rejimi, kayyımcı rejim anlayışı sarayda belirlenip toplumda tatbik edilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda en muzdarip partilerden biri bizleriz. Üçüncü dönemdir yerel yönetimlerde oylarımızı katlayarak kazandığımız belediyeleri, sayıları katlayarak arttırdığımız belediyelerimize bir kez daha kayyım atanmıştır. Kayyımlar Hakkari’de başladı daha sonra Esenyurt’ta sonra Batman, Halfeti, Mardin, Dersim ve Ovacık’ta devam ettirildi. Dün Dersim’deydim ve Belediye Başkanımız da katıldı dün yaptığımız buluşmaya. Ben Dersim halkının o derin, kültürel inançları bir arada bulunduran, kültürel değerlerini bu zamana kadar mücadeleyle ayakta tutmuş Dersim halkının selamlarını getirdim size.

“Faşist otoriter rejimlere dün boyun eğmedik bugün de eğmeyeceğiz”

Bizler kayyımcı zihniyete ve rejime asla biat etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Bizler, bize dayatılan faşist otoriter rejimlere dün boyun eğmedik bugün de eğmeyeceğiz. Kayyım halkın iradesini çalmaktır. Kayyım yargı ve polis eliyle yapılmış bir siyasi darbedir. Bunun 12 Eylül’de askerlerin postallarıyla, tankıyla, topuyla yaptığı darbeden hiçbir farkı yoktur. Seçilmişi ortadan kaldırıp yerine atanmışı getirmek yurttaşımızın erken dönemde elde etmiş olduğu hak olan seçme ve seçilme hakkını ortadan  kaldırmak demektir. Seçimsiz şekilde atanmışlarla bu ülkeyi yönetmeye kalkmak demektir ki bu demokrasiyi tabuta koymak ve son çivisini çakmak demektir. İşte bunlar kayyım rejimiyle bizlere bunu dayatıyorlar ve bunu asla kabul etmeyeceğiz.

Değerli canlar bir konudan daha bahsederek sözlerimi tamamlayacağım. Bizler Türkiye’de bütün farklı inançların ve halkların bir arada olduğu, çalışmalarını ortak yürüttüğü bir siyasi partiyiz aynı zamanda. Bütün farkıllıkların kendi renkleriyle temsil edildiği bir partiyiz ve özellikle son süreçte Kürt sorununa ilişkin kimi tartışmalar ve parlamentonun gündemine gelen kimi konular var. Bizler şunun altını bir kez daha çizmek isteriz, bu ülkede en çok ezilen, en çok dışlanan, inkar edilen, asimilasyon politikalarına, tekçi inkarcı politikalara maruz bırakılan kimlerdir?

Alevilerdir, Kürtlerdir. Aleviler ve Kürtlerin sorunlarının demokratik ve barışçıl bir zeminde çözülmesi için mücadelemizi daha güçlü bir biçimde ortaya koymamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Özellikle başta Ortadoğu, Kuzey Afrika olmak üzere aynı zamanda Rusya ve Ukrayna’da devam eden savaş ve şimdilerde üçüncü dünya savaşı arifesinden bahsedilen bir dönemden geçiyoruz. Dünya nükleer silah tehdidi altında olduğu bir dönemden geçiyoruz.

Barış dışında bir seçeneğimiz yoktur. Sınır güvenliğimiz için de barışa ihtiyacımız var, iç barışı sağlayabilmezsek bizler Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözemezsek emin olalım ki ne Alevilerin, ne kadınların, ne de demokrasinin uygulanmamasından mağdur olan hiç kimsenin sorununu çözemeyiz. O yüzden bu adım çok önemlidir. Gelin Alevi canlar, bizler de hep beraber Kürt halkının verdiği bu demokratik mücadeleye katkı verelim ve Türkiye’de barışı, demokratik Türkiye için barışçıl bir zeminde ilerleyecek Ortadoğu politikası için gelin hep birlikte mücadele edelim.

Bizler bu iktidarın baskılarına, bu iktidarın şantajlarına, tehditlerine dün boyun eğmedik bugün de eğmeyeceğiz. Biraz önce başkanımız ifade etti biz korkuyu Kerbela’da bıraktık. Bizler “yürü Bre Hızır Paşa senin de çarkın kırılır, güvendiğin padişahın gün gelir o da bir gün devrilir” diyen Pir Sultan’ın torunlarıyız. Bizler derisi yüzülen, işkence gören ama En-el hak diyen Hallacı Mansur’ların torunlarıyız ve bizler bu öğretinin öğrencileri, bu öğretinin, bu felsefenin gücüne inananlar olarak asla ve asla Hızır Paşalara, saraylara padişahlara boyun eğmeyeceğiz. Bunun için bir olalım, beraber olalım, diri olalım. Hızır yar ve yardımcımız olsun. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

Paylaşın

AK Partili Çelik’ten Erken Seçim Çağrılarına Yanıt: Söz Konusu Değil

Muhalefetin erken seçim çağrılarına yanıt veren AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Kuşkusuz bugün biz seçim olsa yine aynı yenilgiyi tadacaklar. Ama daha önce de söylediğimiz gibi Türkiye’nin gündeminde bir erken seçim söz konusu değildir” dedi.

Ömer Çelik, açıklamasının devamında, “Muhalefetteki karışıklık, kendi aralarındaki kavga, kendi aralarındaki huzursuzluk, her söz konusu olduğunda sürekli olarak AK Parti’ye bir saldırı gerçekleştiriyorlar. Cumhurbaşkanımıza bir saldırı gerçekleştiriyorlar. Sesimizi kısa bileceklerini zannediyorlar” ifadelerini kullandı.

İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Sözcüsü Ömer Çelik, muhalefetin erken seçim çağrılarına yanıt vererek, “Türkiye’nin gündeminde bir erken seçim söz konusu değildir,” ifadelerini kullandı.

Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Lideri Özgür Özel, erken seçim çağrısını cuma günü yenilemiş ve, “Ne kadar erken o kadar iyi. Aday Erdoğan olsun, başkası olsun ama seçim hemen olsun. Derhal seçim istiyoruz,” demişti.

T24’te yer alan habere göre, Çelik pazar günü Adana Arkeoloji Müzesinde yapılan Seyhan Sekizinci Olağan İlçe Kongresi’nde konuştu ve muhalefetin sıkıştığında erken seçimden bahsettiğini savundu.

“Kuşkusuz bugün biz seçim olsa yine aynı yenilgiyi tadacaklar. Ama daha önce de söylediğimiz gibi Türkiye’nin gündeminde bir erken seçim söz konusu değildir,” diyen Çelik, “Muhalefetteki karışıklık, kendi aralarındaki kavga, kendi aralarındaki huzursuzluk, her söz konusu olduğunda sürekli olarak AK Parti’ye bir saldırı gerçekleştiriyorlar. Cumhurbaşkanımıza bir saldırı gerçekleştiriyorlar. Sesimizi kısa bileceklerini zannediyorlar,” diye ekledi.

“Geçen gün de gördünüz mecliste çirkin bir eylem oldu. İçişleri bakanımız komisyon toplantısına girerken önünü kesmeye çalıştılar. Ama bir kere daha gördüler ki AK Parti’yi herhangi bir şekilde susturmak, hiçbir şekilde mümkün değildir. Cumhur İttifakını susturmak mümkün değildir. Türkiye’nin önünde bir erken seçim yoktur. Ama biz her gün seçim varmış gibi çalışan bir teşkilatız.”

Paylaşın

Süper Lig: Beşiktaş Galibiyete Hasret

Süper Lig’in 13. hafta maçında Beşiktaş ile Göztepe, İnönü Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Hakem Alper Akarsu’nun yönettiği karşılaşmadan Göztepe, 4-2 galip ayrıldı.

Haber Merkezi / Göztepe’nin gollerini,  12. dakikada Malcom Bokele, 32. dakikada Taha Altıkardeş, 82. dakikada David Datro Fofana ve 90+1. dakikada David Tijanic, Beşiktaş’ın gollerini 3. dakikada Semih Kılıçsoy ve 9. dakikada Malcom Bokele (KK) kaydetti.

Beşiktaş, bu sonucun ardından 21 puanda kaldı. Göztepe ise 21 puana yükseldi. Bir sonraki maçta Beşiktaş, Avrupa Ligi’nde Maccabi ile karşılaşacak. Göztepe ise ligde Başakşehir deplasmanına çıkacak.

3. dakikada Rashica’nın pasında Svensson ceza sahası dışı sağ çaprazdan bekletmeden ortasını yaptı. Semih’in yaptığı vole vuruşunda top filelerle buluştu. 1-0

9. dakikada Rashica’nın ara pasına hareketlenen Semih’ten önce kaleci Lis topu uzaklaştırmak isterken Bokele’ye çarpan top kaleye yönelerek ağlara gitti. 2-0

12. dakikada sol taraftan kullanılan köşe vuruşunda arkaya açılan topa Heliton kafayı vurdu. Kaleci Mert’in çeldiği meşin yuvarlak üst direğe çarpıp oyun alanına dönerken Bokele kafayla topu ağlara gönderdi. 2-1

32. dakikada sağ taraftan kullanılan köşe vuruşunda Taha Altıkardeş’in kafa vuruşunda, top uzak direğin dibinden ağlara gitti. 2-2.

82. dakikada Romulo’nun ara pasında topla buluşan Fofana, süratle ceza sahasına girdi. Fofana, Masuaku’dan sıyrıldıktan sonra altıpasın önünden yaptığı vuruşta meşin yuvarlağı filelere gönderdi. 2-3.

90+1. dakikada ani gelişen atakta Romulo’nun pasında Tijanic’in ceza sahası içinde bekletmeden yaptığı vuruşta kaleci Mert Günok’un müdahalesi yeterli olmadı ve meşin yuvarlak filelerle buluştu. 2-4.

Stat: İnönü

Hakemler: Alper Akarsu, Kerem Ersoy, Bahtiyar Birinci

Beşiktaş: Mert Günok, Gabriel Paulista, Felix Uduokhai, Emirhan Topçu (Ciro Immobile dk. 59), Jonas Svensson, Al-Musrati (Cher Ndour dk. 59), Gedson Fernandes, Artur Masuaku, Milot Rashica, Rafa Silva, Semih Kılıçsoy

Göztepe: Mateusz Lis, Taha Altıkardeş, Heliton, Malcom Bokele, Ogün Bayrak (Nazım Sangare dk. 77), Anthony Dennis, Isaac Solet (Victor Hugo dk. 43), İsmail Köybaşı (Novatus Miroshi dk. 77), Kuryu Matsuki (David Tijanic dk. 72), Romulo, Juan (Datro Fofana dk. 72)

Goller: Semih Kılıçsoy (dk. 3), Bokele (dk. 9 k.k) (Beşiktaş), Bokele (dk. 12), Taha Altıkardeş (dk. 32), Datro Fofana (dk. 82), Tijanic (dk. 90+1) (Göztepe)

Paylaşın

Saadet Partisi’nde “Mahmut Arıkan” Dönemi

Saadet Partisi’nin yeni genel başkanı seçilen Mahmut Arıkan, “İktidarın ülkemize vermiş olduğu zararları tez zamanda kaldırabilmek için üzerimizde olağan üstü yükler var. 81 ilde, 973 ilçemizde, 50 bin mahallemizde, 240 bin sandıkta bir kaç gün sonra bismillah diyeceğiz, çalışmalara başlayacağız” dedi ve ekledi:

“Az zamanda çok iş yapmak zorundayız. Seçimler 1 veya 2 yıl sonra mı olur bilemiyoruz ama çok yakın zamanda seçim olacakmış gibi hep beraber omuz omuza vereceğiz, en güzel zaferleri hep beraber kazanacağız.”

Saadet Partisi’nin ‘Yaşanabilir bir Türkiye ancak Saadet’le olur’ sloganıyla düzenlenen 9. Olağan Büyük Kongresi, Atatürk Spor Salonu’nda yapıldı. 823 delegenin oyunu alan Mahmut Arıkan, Saadet Partisi’nin yeni genel başkanı seçildi.

Arıkan, şöyle konuştu: “9. Olağan Kongremizi gerçekleştirdik. Hayırlı uğurlu olsun. Cenabı hak en güzel hizmetleri yapmak için karar aldığımız bir kongre nasip eylesin. Recai Kutan büyüğümüz ‘Cumhuriyet tarihimiz en büyük badireli günlerini yaşıyor’ derdi. O cümle bugün 24 Kasım’da ışık tutuyor.

Cumhuriyet tarihi en badireli günlerini yaşıyor. Yakın tarihimizin milli görüşe en çok ihtiyaç duyduğu zamanı yaşıyoruz. Hepimizin omuzlarında çok büyük yükler var. 5-6 aylık bir süreç geçirdik. Saadet Partisi teşkilatları ne kadar büyük bir teşkilat olduğunu ortaya koydu. Her zaman kucaklayıcı oldu. Hiçbir zaman ötekileştirmedi. İktidarın ülkemize vermiş olduğu zararları tez zamanda kaldırabilmek için üzerimizde olağan üstü yükler var.

81 ilde, 973 ilçemizde, 50 bin mahallemizde, 240 bin sandıkta bir kaç gün sonra bismillah diyeceğiz, çalışmalara başlayacağız. Az zamanda çok iş yapmak zorundayız. Seçimler 1 veya 2 yıl sonra mı olur bilemiyoruz ama çok yakın zamanda seçim olacakmış gibi hep beraber omuz omuza vereceğiz, en güzel zaferleri hep beraber kazanacağız.”

Görevi Mahmut Arıkan’a devreden Temel Karamollaoğlu kongrede bir konuşma yaptı. Sağlık sorunları nedeniyle Karamollaoğlu, partililere masada oturarak hitap etti. “Bugün Saadet Partisi Genel Başkanı olarak son kez hitap ediyorum” diyen Karamollaoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Elbette bugünden sonrada bir kardeşiniz olarak ama en önemlisi bu büyük hareketin bir neferi olarak sizlerle kol kola, omuz omuza yürümeye devam edeceğim. Çünkü bizler davaya koltukla değil yürekten bağlıyız. Saadet Partisi herhangi bir zorlukta veda edenlerin değil, ahde vefa gösterenlerin partisidir. Saadet Partisi konjonktüre göre değişmez. Saraydaki Yusuf’a dost olmak kolay, asıl olan Kuyudaki Yusuf’a dost olabilmek, kuyudaki Yusuf’un yanında olabilmektir. Saadet Partisi, sarayların şatafatına kananların değil kuyudaki Yusuf’a el uzatanların partisidir.”

Karamollaoğlu, partisinin genel başkan seçimlerinde Genel Başkanvekili Mahmut Arıkan’ı desteklediğini açıkladı. Konuşmasında “Minnet eylemem” şarkısının sözlerini de söyleyen Karamollaoğlu, İsrail başta olmak üzere iktidarın politikalarını eleştirdi.Karamollaoğlu şunları söyledi:

“Siyasi ikbal için, makam için, mevki için, oy için, koltuk için, asla kule minnet eylemedik. Kınayanların kınamasından korkup hakikati dile getirmekten çekinmedik. Evet Netanyahu ile el sıkışmakta beis görmeyenler, Sayın Kılıçdaroğlu ile el sıkıştık diye bize demediklerini bırakmadılar. Şimon Peres’i Meclis’te alkışlatıp, İzak Herzog’u sarayda ağırlayanlar, millet için bir araya gelen Altılı Masa için demediklerini bırakmadılar. Beyaz Saray’da oval masada Trump ile Biden ile buluşanlar, biz Altılı Masa’da buluştuk diye bize demediklerini bırakmadılar.

Herkes bir şeyler söyledi. Washington’u, New York’u kendilerine mesken edinenler, bize İrancı demeye kalktılar. BOP eşbaşkanlığı yapmakta bir beis görmeyenler, İslam birliği dedik diye bizi hayalcilikle suçladılar. Ocu dediler, şucu dediler, bucu dediler. Ama elhamdülillah hiçbir zaman ‘yetim hakkı yiyorlar’ diyemediler. Hiçbir zaman ‘haksız ihale alıyor’ diyemediler. ‘Karanlık odalarda BOP projelerine eş başkanlık ediyorlar’ diyemediler. ‘Gazze’de masum çocuklar katledilirken, İsrail’e ticaret gemisi gönderiyorlar’ diyemediler.”

Karamollaoğlu’nun konuşması sırasında salonda partililer, “Katil İsrail, iş birlikçi AKP”, “Kahrolsun zalimler, işbirlikçi hainler” sloganları attı. Sloganlar atıldığı sırada kongreyi izlemek üzere salonda bulunan AK Parti Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz salonu terk etti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

COP29: Gelişmiş Ülkeler 300 Milyar Dolar Ödemeyi Kabul Etti

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen küresel iklim konferansında, gelişmiş ülkeler küresel ısınmayla mücadelede daha az gelişmiş ülkelere yardım etme konusunda anlaşmaya vardı.

Gelişmiş ülkeler, 2035 yılına kadar daha az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelesine yardımcı olmak için yılda en az 300 milyar dolar finansman sağlamayı kabul etti.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, yıllık 300 milyar dolar seviyesindeki finansmanın beklentileri karşılamadığına işaret etti. Guterres, “Karşı karşıya olduğumuz büyük zorluğun üstesinden gelmek için hem finansman hem de emisyon azaltma konusunda daha iddialı bir sonuç umuyordum” dedi.

Azerbaycan’ın başkentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 29. Taraflar Konferansı’nda (COP29) varılan anlaşma çerçevesinde, gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele için taahhüt etmesi gereken asgari meblağın en geç 2035’e kadar yıllık 300 milyar dolara çıkarılmış olması öngörülüyor.

Daha önce belirlenen ve iki yıllık gecikmeyle 2022’de ulaşılabilen 100 milyar dolar iklim finansmanı hedefi 2025’e kadar geçerli olacak.

COP29’da varılan anlaşmaya göre, yıllık 300 milyar dolarlık meblağın hükümet bütçeleri, özel sektör yatırımları ve diğer finansal kaynakları da içeren geniş bir kaynak yelpazesinden sağlanması hedefleniyor. Anlaşma metninde, havacılık ve denizcilik sektörü için hâlihazırda gündemde olan potansiyel küresel vergiler ve zenginlerden alınacak potansiyel vergiler gibi “alternatif kaynaklara” da atıfta bulunuluyor.

Anlaşmada, Birleşmiş Milletler (BM) uzmanlarının 2035 itibarıyla ihtiyaç duyulacağını belirttiği yıllık asgari 1,3 trilyon dolar hedefine ilişkin de iyimser ifadeler yer verildi. Gelişmiş ülkelerden gelen finansmanın özel sektör yatırımlarını artırması yoluyla bu hedefe ulaşılabileceğine değinildi.

Avrupa Komisyonunun iklim eyleminden sorumlu üyesi Wopke Hoekstra da “Bu fonlarla ve bu yapılandırmayla, 1,3 trilyon hedefimize ulaşacağımızdan eminiz” diye konuştu.

Ülkeler ayrıca, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik daha fazla finansmanı mobilize etmesi beklenen karbon kredilerinin alınıp satılmasına yönelik küresel piyasa düzenlemeleri üzerinde de mutabık kaldı.

Üzerinde uzlaşılan meblağ, bir önceki taahhüde kıyasla 200 milyar dolarlık bir artışa işaret etse de en az 500 milyar dolar finansman talep eden gelişmekte olan ülkelerin hayal kırıklığı yaşamasına neden oldu.

Hindistan heyeti temsilcisi Chandni Raina, “Bu anlaşmanın optik bir illüzyondan ibaret olduğunu söylemekten esef duyuyorum” dedi. Zirvenin kapanış oturumunda konuşan Raina, anlaşma metnine ilişkin “Bu, bizim görüşümüze göre, hepimizin karşı karşıya olduğu zorluğun boyutlarını karşılamayacaktır. Bu nedenle bu belgenin kabul edilmesine karşı çıkıyoruz” ifadelerini kullandı.

Varılan anlaşma, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in beklentilerini de karşılamadı. Guterres, “Karşı karşıya olduğumuz büyük zorluğun boyutuna paralel olarak hem finansman hem de emisyon azaltma konusunda daha iddialı bir sonuç ummuştum” açıklamasında bulundu. BM Genel Sekreteri “Ancak varılan anlaşma, üzerine koyabileceğimiz bir temel sağladı” diye ekledi.

Marshall Adaları’nın COP29’daki temsilcisi Tina Stege, anlaşmanın yeterli olmadığını vurgulayarak, “İklim açısından savunmasız ülkelerin acilen ihtiyaç duyduğu fonun küçük bir kısmıyla ayrılıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

ABD Başkanı Joe Biden ise varılan anlaşmayı “tarihi bir sonuç” ve “iddialı” bir iklim finansmanı hedefi olarak tanımladı. AB yetkilisi Hoekstra da anlaşmayı övdü. “Daha iyi bir dünyaya inananlar kazandı” diyen Hoekstra, “iklim finansmanında yeni bir dönemin belirmekte olduğunu” ve bunda Birliğin öncü bir rol üstleneceğini belirtti.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise zirvede varılan anlaşmayı savundu ancak taahhütlerin yetersiz olduğunu da kabul etti.

2025’te Brezilya’da düzenlenecek olan bir sonraki İklim Zirvesi’nde, gelişmekte olan ülkeler için iklim finansmanının nasıl artırılacağına ilişkin bir rapor yayımlanması bekleniyor.

2024’ün “en sıcak yıl” olacağı kesinleşti

Öte yandan, Avrupa Birliği’nin (AB) dünya gözlem platformu Copernicus’tan 7 Kasım’da yapılan açıklamada, 2024’ün kayıtlardaki “en sıcak yıl” olacağının belli olduğunun kesinleştiği ifade edilmişti.

2024’ün 10 ayı için ortalama küresel sıcaklık anomalisi, 1991-2020 ortalamasının 0,71 santigrat derece üzerinde ölçüldü. Bu dönem için kayıtlardaki en yüksek değere karşılık gelen ölçüm, 2024’ün kayıtlardaki en sıcak yıl olacağını şimdiden kesinleştirdi.

İklim değişikliğinden etkilenen gelişmekte olan ülkeler, ABD, Kanada ve Avrupa’daki bazı ülkelerin iklim finansmanına daha fazla katkı sunmasını isterken, özellikle Avrupalı ülkeler, Çin ve Körfez ülkelerinin destek sağlamasını talep ediyor.

Paylaşın

Son Bir Ayda 72 Taliban Üyesi Öldürüldü

Afganistan’da Taliban rejimine karşı savaşan silahlı Ulusal Direniş Cephesi (NRF), son bir ayda 11 eyalette düzenlenen saldırılarda, 72 Taliban üyesinin öldüğünü ve 43 Taliban üyesinin ise yaralandığını duyurdu.

Haber Merkezi / NRF, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, saldırıların Kabil, Herat, Badghis, Farah, Badakhshan, Parwan, Kapisa, Baghlan, Kunduz ve Sar-e Pol illerinde gerçekleştirildiğini ifade etti.

NRF açıklamasında, can kayıplarının yanı sıra, onlarca askeri aracın imha edildiği ve önemli miktarda silah ele geçirildiğinide belirtti.

NRF, Afganistan halkı “acımasız” Taliban’ın dayattığı baskı ve cehaletten kurtulana kadar Taliban’a karşı silahlı mücadelesini sürdüreceğini de vurguladı.

Ahmed Mesud liderliğindeki NRF, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi ve Taliban’ın Ağustos 2021’de iktidara dönmesinin ardından kuruldu. NRF, son üç yılda yüzlerce Taliban üyesini öldürdüğünü iddia ediyor.

NRF, mart ayında yayınladığı yıllık raporunda, son bir yılda 17 eyalette Taliban’a karşı en az 150 hedefli saldırı gerçekleştirdiğini ve bunun sonucunda 400’den fazla Taliban üyesinin hayatını kaybettiğini iddia etmişti.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, eylül ayında BM Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) sunduğu raporda, üç aylık bir süre zarfında (Mayıs – Temmuz) NRF’nin Taliban’a yönelik en az 52 saldırı gerçekleştirdiği bilgisine yer verdi.

NRF’nin kurucusu ve lideri Ahmed Mesud, CNN’e verdiği son röportajında, grubunun yaklaşık 5 bin aktif savaşçısı olduğunu ve sadece Taliban’la değil, Afganistan’daki 20 başka örgütle de mücadele ettiğini öne sürdü.

Ahmed Mesud, “Mücadelemiz sadece Afganistan için değil; küresel güvenlik için. Terörizmi bir tehdit olarak algılayan her ulus, davamızı ve çabalarımızı desteklemenin stratejik gerekliliğini kabul etmelidir” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Türkiye’de Bir Yılda 366 Gazeteci Yargılandı

1 Eylül 2023 ile 20 Temmuz 2024 arasınd 281 davada toplamda toplam bin 856 kişi yargılandı. Sanıklar arasında aktivistler, öğrenciler ve gazeteciler başı çekti. Bu dönemde 860 aktivist, 376 öğrenci, 366 gazeteci yargılandı.

Haber Merkezi / Aktivistler ve öğrenciler genellikle toplumsal protestolar nedeniyle “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla yargılandı. Gazeteciler ise haber içerikleri ve yorumları nedeniyle hedef alındı.

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), 2023 – 2024 adli yılı boyunca izlediği ifade ve basın özgürlüğü davalarını ele aldığı 2024 Adalet Gözlem Programı Raporu’nu açıkladı. Türkiye’de yürütülen en kapsamlı dava izleme programı çerçevesinde hazırlanan rapor, ifade özgürlüğü ihlallerinin boyutunu ve yargılama süreçlerindeki adil yargılama ihlallerini ortaya koyuyor.

Rapora göre, 1 Eylül 2023 ile 20 Temmuz 2024 arasında MLSA’nın gözlemlediği 281 davada toplamda toplam bin 856 kişi yargılandı. Sanıklar arasında aktivistler (yüzde 46,3), öğrenciler (yüzde 20,25) ve gazeteciler (yüzde 19,7) başı çekti. Bu dönemde 860 aktivist, 376 öğrenci, 366 gazeteci yargılandı. Bunun yanı sıra siyasetçiler, avukatlar, akademisyenler ve sanatçılar da düşüncelerini ifade ettikleri için mahkeme karşısına çıktı.

Raporda ifade özgürlüğüne yönelik davaların büyük çoğunluğunun devlet yetkililerine yönelik eleştiriler ve toplumsal protestolara katılım gerekçesiyle açıldığı vurgulandı.

Aktivistler ve öğrenciler genellikle toplumsal protestolar nedeniyle “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla yargılandı. Gazeteciler ise haber içerikleri ve yorumları nedeniyle hedef alındı.

Devlet görevlilerinin taraf olduğu davalara ilişkin bulgular da raporun dikkat çekici verilerinden. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, devlet görevlileri ve polislerin şikâyetçi olduğu 107 davada toplam 230 kişi yargılandı. Bu davaların yüzde 64’ünde sanıklar gazetecilerdi.

Raporda, izlenen duruşmaların yüzde 68,4’ünde adil yargılama hakkı ihlali tespit edildi. Duruşmaların geç başlaması, savunmaların kesilmesi, sanıklara söz hakkı verilmemesi ve mahkeme salonlarındaki yetersiz fiziksel koşullar öne çıkan sorunlar arasında yer aldı. Ayrıca, polislerin mahkeme salonlarında bulunması da gözlem raporlarına yansıdı.

Rapor, tutuklamanın gazeteciler için bir cezalandırma aracı olarak kullanıldığını ortaya koyuyor. Türkiye’de 1 Eylül 2023’te 30 gazetecinin tutuklu bulunduğu belirtilirken, bu sayı dönemin sonunda 21’e düştü. Bir diğer çarpıcı bulgu, gazetecilerin uzun süreli tutukluluklarının beraat kararlarıyla sonuçlanması ve gazetecilerin tutuklanıp 5 veya 10 günlük süreler sonunda tahliye edilmeleri oldu.

Paylaşın

UNICEF’ten Dikkat Çeken Rapor: Çocukların Geleceği Tehlikede

UNICEF Direktörü Catherine Russell, çocukların yaşanan iklim değişikliklerine bağlı şoklarından çevrimiçi tehlikelere kadar sayısız kriz içinde yaşadığını vurguladı. Russell, “2050 ve sonrasında çocuklara daha iyi bir gelecek yaratmak için sadece hayal gücü değil, eylem de gerektiriyor” dedi.

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu’nun haberine göre; Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), yayımladığı son “Dünya Çocuklarının Durumu 2024” raporunda, giderek değişen dünyamızda çocuk haklarının korunması için acilen harekete geçilmemesi halinde çocukların geleceğinin tehlikede olduğu uyarısında bulundu. UNICEF tarafından hazırlanan “Dünya Çocuklarının Durumu 2024” raporunda, değişen dünyamızda çocukların geleceği son verilerle kapsamlı olarak değerlendirildi.

Rapor, üç mega eğilim; demografik değişimler, iklim ve çevre krizleri ile yeni teknolojilerin bugün ile 2050 arasında çocukların yaşamlarını derinden etkileyeceğini vurguluyor. Raporda, gelecekte çocukların yaşamlarını değiştirecek bu eğilimler sonucunda yaşayabilecekleri zorluklar, tehlikeler, pozitif etki yaratabilecek faktörler ve fırsatlarla ilgili öngörüler verilerle paylaşılıyor.

UNICEF Direktörü Catherine Russell, kapsamlı raporla ilgili yaptığı değerlendirmede, çocukların yaşanan iklim değişikliklerine bağlı şoklarından çevrimiçi tehlikelere kadar sayısız kriz içinde yaşadığını vurguladı. Russel, bu faktörlerin önümüzdeki yıllarda çok daha yoğunlaşarak artacağını belirterek “Bu raporda yer alan öngörüler, dünya liderlerinin bugün aldıkları ya da alamadıkları kararların çocukların gelecekte bir miras olarak devralacaklarını ortaya koymaktadır. 2050 ve sonrasında çocuklara daha iyi bir gelecek yaratmak için sadece hayal gücü değil, eylem de gerektiriyor. Özellikle kız çocukları için onlarca yıldır kaydedilen ilerlemeler çok büyük tehdit altında” dedi.

Raporda, iklim değişikliğine karşı çocukları korumak ve karşılaştıkları riskleri azaltmak için hedefe yönelik çevresel eylemlere duyulan acil ihtiyaçlar da vurgulandı.

UNICEF Direktörü Russell, dünyanın yaşadığı iklim krizinin daha şimdiden vahim boyutlara ulaştığını, 2023 yılının kayıtlara geçen yaşanılan en sıcak yıl olarak kayıtlara geçeceğini belirterek “Rapora göre 2050-2059 yılları arasındaki on yıllık dönemde iklim ve çevre krizlerinin daha da yaygınlaşması beklenmektedir. 2000’li yıllara kıyasla sekiz kat daha fazla çocuk aşırı sıcak hava dalgalarına, üç kat daha fazla çocuk aşırı nehir taşkınlarına ve neredeyse iki kat daha fazla çocuk aşırı orman yangınlarına maruz kalacaktır. Bu iklim tehlikelerinin çocukları nasıl etkileyeceği yaşlarına, sağlık durumlarına, sosyoekonomik ortamlarına ve kaynaklara erişimlerine göre belirlenecektir” dedi.

Raporda, Afrika ve Güney Asya’nın 2050 yılı ve sonrasında en büyük çocuk nüfusuna sahip olacağı, Afrika’da 2000’li yıllarda yüzde 50 olan çocuk nüfus oranının, hala yüksek olmakla birlikte yüzde 40’ın altına düşmesinin tahmin edildiği belirtildi.

Raporda, yapay zekâ gibi teknolojilerin, uygulamalara, oyuncaklara, sanal asistanlara, oyunlara ve eğitim yazılımlarına yerleştirilmiş olmasının çocuklar ve gelecekleri için fayda sağlasa da bir taraftan büyük tehlikeler yaratabileceği özellikle vurgulandı. Raporda, çocukların internete erişim oranlarında, “dijital bir uçurum” olduğu vurgulanarak, 2024 yılında, yüksek gelirli ülkelerdeki insanların yüzde 95’inden fazlasının internete ulaştığı ancak düşük gelirli ülkelerdeki insanların sadece yüzde 26’sının internete bağlanabildiği belirtildi.

Raporda, dünya genelinde çocukların eğitime erişiminde son 100 yılda elde edilen kazanımların devam edeceği, 2000’li yıllarda yüzde 80 olan küresel çocuk nüfusunun yaklaşık yüzde 96’sının 2050’lerde en az ilkokul eğitimi alması beklendiği kaydedildi.

Raporda, eğitim ile kamu sağlığına yapılan yatırımların artmasının, çevrenin daha sıkı bir şekilde korunmasının çocuklar için pozitif etkiler yaratacağı, eğitimde cinsiyetler arasındaki uçurumun daralacağı ve çevresel tehlikelere maruz kalma oranının azalacağı belirtildi.

Raporda, devletlere çocukların geleceği için öneriler de yer aldı. Hükümetlerin, demografik geçişlere hazırlıklı olması gerektiği vurgulandı. Eğitimin erken çocukluk döneminde başlaması, ilk ve orta öğretime yatırım yapılması, öğretmen eğitiminin arttırılması, gençler için yeni iş sahaları açılması çağrısı yapıldı. Rapor, çocuklara yönelik sosyal koruma sistemlerinin genişletilmesi, bilinçli aile planlamasının teşvik edilmesi, çocuk ve anne sağlığı hizmetlerine erişiminin arttırılması, çocuk dostu şehirler oluşturulması, nüfus azalmasının yaşandığı kırsal alanlarda hizmetlere adil erişimin sürdürülmesi ve yaşlanan toplumlarda nesiller arası eşitliğin sağlanması ve çocuk haklarına ve çocukları kamu hizmetlerinden yararlanmasına öncelik verilmesi gerektiği kaydedildi.

Paylaşın