Tarihin Suya Yansıdığı Hamam Ve Kaplıcalar!

Tarihi Antik Roma dönemine kadar uzanan hamamlar, toplumların kişisel temizlik ve arınma ihtiyaçlarını karşılamakla beraber, sosyal faaliyetlerin bir bölümün gerçekleştirdiği mekanlar olması sebebiyle de önemli yapılardır. 

Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı hamamları, mimari kurgu ve ısıtma sitemleri bakımından temel olarak benzerlikler göstermektedir. Ancak, iç mekan tasarımları ve yapıldığı dönemin üslup özelliklerini taşıyan süslemeleri ile birbirinden ayrılırlar.

Kültürümüzün en önemli geleneği olan hamam ritüelinde kese ve köpük masajı uygulamaları yapılır. Yapılan bu ritüel, yaptıran insanı gevşetmek, rahatlatmak ve vücudundaki kirden arınması için yapılan bir uygulamadır..

Hamamlarla ilgili önemli bir deyim olan “Hamam’a giren terler” deyimi hamamların sıcaklık ortamının ne kadar fazla olduğunu anlatan önemli bir deyimdir.

İmparatorlara, kraliçelere, sultanlara hizmet vermiş olan Bursa’nın hamam ve kaplıcalarını ziyaret edecek olanlar çeşitli dönemlere ve kültürlere ait izleri taşıyan yapılarda tarihin suya yansımalarını göreceklerdir.

Bursa’da eskiliği ve tarihiyle ünlü pek çok hamam ve kaplıca bulunur. İşte bunlardan gidilip görülmesi gerekenler….

Mudanya / Tirilye Hamamı: Hamamın kesin adı ve yapım tarihi bilinmemekle birlikte, 16. yüzyılın ilk yarısında Yavuz Sultan Selim zamanında Kastamonu ve Üsküdar’dan getirilen Türklerin yaptırdığı yolunda bir bilgi vardır.

Perşembe Hamamı: Perşembe Hamamı Hanlar Bölgesi’nin kuzeyindedir. Hacı Hasanzade Kazasker Mustafa Efendi tarafından Fatih Sultan Mehmed Döneminde yaptırılmıştır. Mütevellilerin çoğunun Kadı ve Hoca olması sebebiyle Kadı Hamamı  da denmiştir. Perşembe Hamamı küçük boyutlu “Tek” hamamdır. 1903-1906 yılları arasında Cumhuriyet Caddesi yol genişletme çalışmalarında, soyunmalık bölümünün bir kısmı yıkılmıştır. Bu gün hamamda tekstil ürünlerinin satışı yapılmaktadır.

Mudanya Hasan Bey Hamamı: Hasan Bey tarafından 1652 yılında yaptırılan hamam, zamana yenik düşerek uzun bir dönem marangozhane olarak kullanılmıştır. Günümüzde hamam, özgün yapısına uygun olarak kültür merkezi fonksiyonuyla yeniden Mudanya’ya kazandırılacaktır.

Reyhan Paşa Hamamı: Bu gün Reyhan Çarşısı diye adlandırılan Hanlar Bölgesinin kuzeyindeki ticaret alanındadır. Sultan II.Murad’ın haremağalarından Reyhan Paşa tarafından, Yenişehir’de ki zaviyesine gelir sağlamak için 1433’te yaptırılmıştır. Reyhan Paşa Hamamı Küçük boyutlu “Tek” hamamdır. 1969’da sahiplerince onarılmıştır.

Mudanya Tahir Ağa Hamamı: 1870 yılında Bursa eşrafından Tahir Ağa tarafından yaptırılan hamam Nure Hamamı olarak da anılmaktadır. Çifte hamam tipolojisine uygun olarak yapılmış olan hamamın bugün özgün kimliğinden uzaklaşmadan, aslına sadık kalınarak restorasyon çalışmaları gerçekleştirilmektedir.

Davut Paşa Hamamı: Bat Pazarı Hamamı olarak da anılan hamam, adından da anlaşıldığı üzere Bat Pazarı’n da yer alır. Sultan II. Bayezid’in sadrazamı Davut Paşa, bu hamamı 1485 yılında İstanbul’da ki Davut Paşa Camii’ne akar olarak yaptırmıştır. Hamamın suyu Gökdere’den sağlanmaktadır. Orta Boyutlu tek hamam olan Bat Pazarı Hamamı yapıldığı döneme göre yenilikçi mimarisi ile dikkat çeker.

İznik: II. Murad Hamamı: Yapı 15. yüzyıl Osmanlı eseridir. II. Murad Hamamı çifte hamam tipolojisine uygundur. Yakın bir tarihte restorasyon geçirmiş olan yapının, bir bölümü yine hamam olarak işlevine devam etmektedir.

Tavuk Pazarı Hamamı: Hanlar Bölgesinde, Pirinç Han’nın doğusundaki hamam, bir zamanlar önünde Tavuk Pazarı kurulduğu için Tavuk Pazarı ismi ile anılmaktadır. Sultan II.Murad  Bursa’nın en süslü hamamının 1426 yılında Muradiye Camii ve İmaretine  vakfetmiştir. Hamamın suyu Pınarbaşı deresindendir. Tavuk Pazarı Hamamı bir çifte hamamdır. Bu gün giyim eşyalarının satışının yapıldığı bir çarşı olarak hizmet vermektedir.

Mahkeme (İbrahim Paşa) Hamamı: Hamamın 1421 tarihli vakfiyesinde, Çandarlı İbrahim Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Çifte hamam sınıfındadır. Kubbeli mekanların yanı sıra iç içe eyvan uygulaması yapılmıştır. Günümüzde bir kısmı kültür merkezi olarak kullanılmaktadır. 

Kayhan Hamamı: Kayan Camisi’nin yanındaki Kayan Hamamı 15. yüzyıl başında Vezir Koca Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taş ve tuğla ile inşa edilen ve Dülgerler, Ağaççılar, Mehmed Ağa Hamamı olarak da bilinen bina, çifte hamam tipolojisine sahiptir. 18. ve 19. yüzyıllarda çeşitli yangınlar geçirerek tamirat gören hamam, yaklaşık yüz yıl özgün işleviyle değil, depo ve imalathane olarak kullanılmıştır. 2010 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından kiralama yoluyla mülk sahiplerinden on yıllığına devir alınan Kayhan Hamamı restorasyon çalışmalarının ardından sosyo-kültürel amaçlı kullanılacaktır.

Ördekli Hamamı Kültür Merkezi: Hamam, “çifte” hamam tipolojisine uygundur. Eski Yeni Hamam olarak da bilinir. Yapımına Yıldırım Bayezid döneminde başlanmış olup, Bursa’nın Timur ordusu tarafından işgali nedeniyle, yapımı yarım kalmıştır. Hamam Çelebi Mehmed döneminde tamamlanmıştır. 1485’te Çandarlı İbrahim Paşa hamamın duvarına bir çeşme yaptırmıştır. Uzun bir süre harap durumda olan yapı, 2006-2008 yılları arasında kültür merkezi işlevi verilerek, restore edilmiştir. Hamam bünyesinde biri büyük diğeri küçük iki adet seminer salonu, fuaye salonu, kahve salonu, sergi salonları, geleneksel sanatlar kurs ve uygulama salonları ve Türk mutfağından yemeklerin sunulacağı bölümler yer almaktadır.

Şengül Hamamı: Bedesten ve Ulucami yakınındaki Şengül Hamamı, Sultan Yıldırım Bayezid Han tarafından yaptırılmış ve Ulucami içn vakfedilmiştir. 15. Yüzyıl yapısı olan hamam, küçük boyutlu tek hamam özelliğine sahiptir. Hamam tarihte çeşitli onarımlar görmüş olup, 1930’lu yıllara kadar hamam olarak kullanılmıştır. Bugün ise gümüş takılar satan esnaflara ait küçük dükkanların yer aldığı bir çarşı olarak işlev kazanmış ve Gümüşçüler Çarşısı olarak bilinmeye başlamıştır.

Timurtaş (Demirtaş) Paşa Hamamı: 14. yüzyılın sonlarında Yıldırım Bayezid döneminde Demirtaş Paşa’nın oğlu Oruç Bey tarafından yaptırılmıştır. Uzun bir süre harap durumda olan hamam, 1987 yılında onarılmış ve yeniden hamam işlevi kazandırılmıştır. Günümüzde de hamam olara hizmet vermektedir.

Çakırağa Hamamı: Tahtakale ve Hanlar Bölgesi arasında bulunan Çakırağa Hamamı’nı, Bursa ve İstanbul Subaşısı Çakır Ağa yaptırmıştır. Hamam orta büyüklükte bir “çifte” hamamdır. 1962’de hamam büyük çapta bir onarım görmüştür. Günümüzde hamam olarak işlevini devam ettirmektedir.

Çekirge Hamamı: Bursa Çekirge semtinde I. Murad Caddesi’nin yol seviyesinin altında kalan Çekirge Hamamı XIV. yüzyılda 1365’de yapılmıştır. Bursalı kadınlarca şifalı ve kutsal bilinen bu hamam başlangıçta halka açık, ücretsiz olarak yapılmıştır. Yolun birkaç basamak altında girişi bulunan hamamın kapısı üzerinde tuğla ile deniz dalgalarına benzeyen bir motif işlenmiştir.

Dayıoğlu Hamamı: Gökdere’nin batı yakasında At Pazarı Mevkiinde bulunan At Pazarı Hamamı Dayıoğlu Hamamı adıyla da anılır. Yapıya ilişkin bulunan ilk kayıt 1605 tarihlidir. Ancak Yapının bu tarihten önce yapılmış olduğu kuvvetle muhtemeldir. Hamamın vakıf suyu Gökderedendir. Dayıoğlu hamamı çifte hamam tipolojinde bir hamamdır. 1950 li yılların sonuna kadar işlek olan hamam belli aralıklarla kapalı kalsada, günümüzde de mahalleye hizmet eden bir hamam olarak kullanılagelmektedir.

Armutlu Hamamı (Eski Kaplıca): “Eski Kaplıca” ismi ile tanınan Armutlu Hamamı, Sultan I. Murad döneminde 1385 yılında yapılmıştır. Bursa’da yapılmış en eski kaplıca hamamı olup, ilk yapımının Bizans Döneminde olduğu bir çok kayıtta geçmektedir.

Eski Kaplıca Mimari özelliği bakımından Bursa’daki hiçbir hamam yapısının planına uymaz. Kaplıcanın Bizans sütunlarıyla çevrili havuz kısmında, “havuzdan yükselen buharla, kendinizi bir Wagner opera sahnesinde hissedebilirsiniz.

Havuzdaki su 45 derece, kaynakta ise 90 derecedir.İlginç olan, aynı yamaçta, Türklerin tabiriyle–karpuz çatlatacak-derecede,buz gibi soğuk pınarlar da yer almaktadır”. Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre, burada bir banyo yaptıktan sonra insan vücudu, kulak memesine kadar yumuşuyor ve insanın eli vücudunda bir sabun gibi kayıyor.

Günümüzde, hamamın altında bulunan zarif Kemerli Çeşme’den kalp çarpıntısına iyi geldiği söylenen su içilebilir ya da kaplıcanın sularında şifa aranabilir. Eski Kaplıca suyunun; sindirim yolu, kadın ve kalp-damar hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir.

Nalıncılar Hamamı: I. Murad tarafından yaptırılan hamam,Hüdavendigar, Gale Pazarı, Postacılar ve Tahıl Pazarı adlarıyla anılmaktadır. Yapı Tuz Pazarı Çarşısı içinde yer almaktadır. Nalıncılar Hamamı, çifte hamam özelliğine sahiptir. 14. 15. yüzyıllar boyunca en gözde hamamlardan biridir. 19. yüzyıla kadar hizmet veren hamam, mutemelen 1855 teki büyük deprem sırasında zarar görmüş, kadınlar kısmı yıkılmıştır.

Bursa Kaplıcaları: Bursa´nın kaplıca suları şehrin batısındaki Bademli Bahçe ve Çekirge bölgelerinden çıkar. Her iki bölgeden çıkan termal suların kimyasal analizleri farklı olduğu gibi, aynı bölgeden çıkanlarınki de farklıdır. Buna göre kaynakların aralarında bağlantı olmadığı kabul edilebilir. Çekirge´de bulunan sulara çelikli, Bademli Bahçe´de bulunanlara kükürtlü sular denir. Kara Mustafa Kaplıcası´nın suyu ise tamamen farklıdır. Vakıf Bahçe´de bulunan kâgir depodan çıkan su 32 yere verilir.

Oylat Kaplıcaları: İnegöl´ün 27 kilometre güneyinde Uludağ eteklerinde 840 m. yükseklikte yer almaktadır. Aynı zamanda çam ve kayın ağaçları arasında şifa kaynağı bir kaplıca ve mesire yeri olan Oylat Kaplıcaları; suyunun özellikleri bakımından dünyada 2. sırada yer almaktadır. Oylat suyunun en büyük özelliklerinden birisi içilebilmesidir. Suyunun 40 derece sıcaklıkta olması nedeniyle, soğutulmadan banyo yapma imkânı vardır. Su verimi dakikada 3000 litre olduğundan, radon gazının fazlalığı bir avantajdır. Bu gazlar etrafa yayılarak, solunum yolu ile vücuda geçer. Oylat Kaplıcası bol sulu bir kaplıcadır. Üç aslan ağızdan havuza dökülür. Kurnalarında musluk yoktur. Devamlı akar. “Arsenikli, sülfatlı, karbonatlı” bir sudur. İçmeye elverişlidir. Modern havuzları vardır. Romatizma, nevralji ve kadın hastalıkları, idrar yolları rahatsızlıklarında büyük yarar sağlar. Özellikle ağrılı sinir hastalıkları için bir şifa kaynağıdır.

Yeni Kaplıca: Yeni Kaplıca, bölgedeki suyun,Kanuni Sultan Süleyman’ın nikris hastalığına iyi gelmesi üzerine, Kanuni Sultan Süleyman´ın Veziri Rüstem Paşa tarafından 1552 yılında yaptırılmıştır.

Kanuni Sultan Süleyman’ı da iyileştiren bu kaplıca cilt, bağırsak, romatizma ve mesane hastalıklarına iyi gelmektedir. Kaplıcanın duvarları çini, tabanı mozaiklerle kaplı olup, dönemin sanatını yansıtan  en güzel örneklerdendir.

Tümbüldek Kaplıcası: Tümbüldek Kaplıcası, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde bulunmaktadır. Akarca Köyü’ne yakın olan kaplıcanın varlığı çok eski dönemlerden beri varlığını devam ettirmektedir.

Kükürtlü Kaplıcaları: Kükürtlü Kaplıcası’nın kadın ve erkek kısımları ayrı tarihlerde yapılmıştır. I. Murad tarafından 1380’lerde yaptırılan erkekler kısmında iki eyvan, bir halvet ve bir hela bulunmaktadır. Erkekler kısmının soğukluk bölümü ve kadınlar kısmı ise II. Bayezıd tarafından 16. yüzyılda yaptırılmıştır. Kaplıcanın duvarları ve kubbe kasnağı kesme taştan yapılmıştır. Sonradan kasnağa ikinci bir kasnak daha oturtularak, kubbe meyili azaltılmış ve üstü kiremit ile örtülmüştür. II. Bayezıd döneminde, mevcut hamama, ayrıca, günümüzde hamamın giriş bölümü olarak kullanılan camekanlı bir bölüm eklenmiştir. Kagir olan ana binalara 19. yüzyıl ortalarında bazı ahşap otel odaları ilave edilmiştir.

Kaplıca, fabrikatör Osman Efendi’nin mülkiyetine geçtikten sonra, 1930’ların sonunda otel bölümü, hamamı üç taraftan kuşatacak şekilde büyütülmüş, kuzeyine tonozlu bir banyo halveti, güneyine uzun bir sıra banyolar dairesi eklenmiştir.

1978 yılına kadar otel olarak işletilen tesislerin, 1978’de Uludağ Üniversitesi tarafından bir rehabilitasyon merkezi şeklinde kullanılmak üzere kamulaştırılmasına karar verilmiş ve 1981’de Üniversite’ye tesislerin teslimi yapılmıştır. Bu süreçten sonra başlatılan restorasyon çalışmaları 1992 yılında tamamlanmıştır. Kükürtlü Kaplıcası olarak bilinen tesislerde kullanılan suyun sıcaklığı 65oC’dır.

“Bademli Bahçe Kaynağı”na bağlı olan bu kaplıcalar, Bursa merkezi ile Çekirge arasındadır. Yedi kaynağı vardır. Kükürtlü Oteli, Yeni Kaplıca, Kaynarca ve Karamustafapaşa hamamları bu kaynağa bağlıdır. Kükürtlü ve radyoaktif olan bu sular, banyo ve içme olarak Vakıfbahçe Kaynağı ile aynı özelliklere sahiptir. Ayrıca Kükürtlü suları periferik damar hastalıklarına ve kronik iltihaplı hastalıklara iyi gelmektedir.

Paylaşın

Ticaret Merkezi Bursa’nın Hanları ve Çarşıları

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Bursa, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı, ile Cumhuriyet dönemlerinin mekânsal ve mimari özelliklerini günümüze taşıyan tarihi bir kenttir.

Önemli bir ticaret merkezi olan Bursa, “Apolyont Han, Havlucular Çarşısı, Sipahi Çarşısı, Bat Pazarı, Demirciler Çarşısı, Kayan Çarşısı, Çancılar Çarşısı, Okçular Çarşısı, Tuz Pazarı Çarşısı, Eski Aynalı Çarşı, Kavaflar Çarşısı, Yorgancılar Çarşısı, Gelincik Çarşısı, Hacı İvaz Paşa Çarşısı, Bakırcılar Çarşısı, Uzun Çarşı, Kapalı Çarşı, Kubelli Han, Abulyont Hanı, Eskişehir Hanı, Galle Pazarı Hanı, Bali Bey Hanı, Pirinç Han, Koza Han, Kütahya (Çukur) Han, Kapan Han, Tuz Pazarı Hanı, Bedesten, Geyve Han, Pirinç Han, Fidan Han, İpek Han, Emir Han” gibi birçok tarihi çarşı ve hana ev sahipliği yapmaktadır.

Apolyont Han: Bursa’nın, bilinen en eski ahşap hanlarından biri olan Apolyont Han, şehir içi ahşap hanların en güzel örneklerinden biridir.

Havlucular Çarşısı: Tarihte Köfüncüler Çarşısı olarak nitelendirilen Havlucular Çarşısı, restorasyon çalışmaları ile ziyaretçilere daha rahat bir alışveriş imkanı sunmaktadır.

Sipahi Çarşısı: Bursa’nın en ünlü çarşılarından biridir. Çarşıya çeşitli dönemlerde Yorgancılar, Sandıkçılar, Döşekçiler, Sipahi Pazarı adları da verilmiştir. Bugün de çarşıda, çoğunlukla yorgancı ve mobilyacı esnafı bulunur.

Bat Pazarı: Çarşının esas adı, Bayat Pazarı’dır. Bu bölge Bursa’nın ikinci Tahtakalesi olmuştur. Yangınlardan oldukça zarar görmüştür. Bugün ise Bat Pazarı eski ve kullanılmış eşyaların satıldığı bir çarşıdır.

Demirciler Çarşısı: Demirciler Çarşısı, tarihte olduğu gibi bu günde, ihtisaslaştığı alanda çizgisini bozmadan  üretimine devam eden ender çarşılardandır. Bu çarşıda halen devamlı çekiç seslerinden oluşan madeni musikî duymak mümkündür.

Kayhan Çarşısı: Bursa’nın önemli çarşılarından biridir. Burası çeşitli yıllarda yangınlar geçirmiş, yanmış, yıkılmış ve yeniden yapılmıştır. Kadı sicillerine göre bu çarşının Selçuk Hatun tarafından yapıldığı bilinmektedir. Demirci ve bıçakçıların bulunduğu çarşıdır. Bu dükkanlarda ocakların bulunmasından dolayı sık sık yangın çıkmıştır.

Çancılar Çarşısı: Çancılar Çarşısı Daha çok tahta eşyaların satıldığı bir çarşıdır. Hayvanların çanlarının satıldığı bir yer olduğu için bu adı almıştır. Hiçbir yerde bulamayacağınız her hangi birşeyi Çancılarda bulabilirsiniz. Hırdavatçılar, tahta eşya satıcıları, evcil hayvan satıcıları bulunur.

Okçular Çarşısı: Osmanlı Devletinin kurulduğu ilk yıllarda orduya gerekli olan silahların üretildiği bir çarşı olarak kurulduğu ve adını da buradan almış olabileceği düşünülmektedir. Çarşıda önceleri ok, bıçak, ve kılıç yapıldığı ancak tarihsel süreç içerisinde devrin çağdaş silahı olan tüfek yapımı ve tamirinin de bu çarşıda yapıldığı bilinmektedir. Silah yapım ve tamiri dışında çarşıda çıkrıkçılık da giderek yaygınlaşmıştır. 18. ve 19. yüzyılda ise çarşı büyük ölçüde ayakkabı üreten ve satılan bir yer olmuştur. Bugün çarşıda daha çok konfeksiyon ürünleri satılmaktadır.

Tuz Pazarı Çarşısı: Uzun Çarşı’da yer almaktadır. Tarihte Suk-ul Milih olarak da adlandırılmıştır. Bugün meyvenin ve sebzenin en taze ve en güzelini bulabileceğiniz bir pazar olarak hizmet vermektedir.

Eski Aynalı Çarşı (Orhan Hamamı): Orhan Gazi’nin Hisar dışında kurduğu Külliyenin hamamı olan yapı, aynı zamanda şehrin ilk çarşı hamamıdır. Yapım tarihi olarak Orhan Camii’nin de yapım tarihi olan 1339 yılı kabul edilmektedir. Çifte Hamam özelliğine sahip yapı, 16. yüzyıla kadar çarşının ihtiyacını karşılarken, 1584’te meydana gelen yangında büyük hasar görmüştür. Yapılan onarımlar sonrasında kadınlar kısmı hamam, erkekler kısmı ise kahve olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1958 Çarşı yangınından sonrada onarım gören yapı, bu gün  Bursa’nın simgeleri haline gelmiş bazı turistik ürünlerin satıldığı bir çarşı olarak işlev kazanmıştır.

Kavaflar Çarşısı: Haffaflar Çarşısı olarak da bilinmektedir. Kapalıçarşı’da eski ayakkabıcıların bulunduğu çarşıdır. Bedestenin güneyinde, günümüzde de ayakkabıcıların bulunduğu yerdedir.

Yorgancılar Çarşısı: Sof (yün) Pazarı olarak da anılmıştır. Karaca Bey tarafından yaptırılmıştır. İplik ve pamuk yapan esnafların bulunduğu çarşıdır. Kapalıçarşı’nın bir bölümünü oluşturmaktadır. Bedesten’in doğusunda, kuzey-güney istikametinde uzanan çarşı, günümüzde de aynı adla anılmaktadır. Kapalıçarşı’nın özgün haliyle yangından kurtulabilen ender bölümlerinden biridir. Günümüzde de aynı işleve sahiptir.

Gelincik Çarşısı: Hallaçlar Çarşısı, Fi Suk-i Gelincik olarak da adlandırılmıştır. 15. yüzyılda Çelebi Sultan Mehmet döneminde İshak Paşa tarafından yaptırılmıştır. İçinde hallaçlar bulunduğu için bu adla da anılmıştır. Evliya Çelebi, koku maddelerinin bu çarşıda satıldığını belirtmiştir. Günümüzde ağırlıklı olarak çeyiz malzemeleri satışı yapılmaktadır.

Hacı İvaz Paşa Çarşısı: Kazzaz, Kazzazhane Çarşısı, Kökçüler Çarşısı olarak da anılmıştır. Bedesten’in kuzeyinde, günümüzde de aynı adla anılan çarşıdır. K. Kepecioğlu, Ütücüler ve Sandıkçılar Hanı olarak da anıldığını belirtmektedir. Günümüzde ağırlıklı olarak mobilya satışı ve tekstil ticareti yapılmaktadır.

Bakırcılar Çarşısı: Bursa’da etraflarındaki esnaf sûkları ile bir bütünlük gösteren ve çevresine adını veren çarşılarımızdan biri Bakırcılar Çarşısı’dır. Han-ı Cedid (Prinç Hanı)’in bulunduğu, Uzun Çarşı çevresinde yer almaktadır. Bakırcı esnafının 1620’de Bursa’da Bit Pazarı ve Gelincik Çarşısı’nda alışveriş edip, her zaman bu çarşılara yayılıp eski ve yeni bakır sattıkları Bursa sicil kayıtlarında belirtilmektedir. Bir dönem torna atölyeleri bu çarşıda yer almıştır. 1958 yangınında çok zarar gören çarşı yangın sonrasında yeniden yapılmıştır. Günümüzde tekstil ağırlıklı ticaret yapılmaktadır.

Uzun Çarşı: Kapalı çarşının 15. yüzyılın ilk yarısında Uzun Çarşı olarak adlandırıldığı anlaşılmaktadır. Uzun Çarşı aksının zamanla kuzey ve güneyinde, hanlara sırtlarını dayamış küçük işyerleri kurulmuştur. Bu çarşıda sırasıyla elbiseciler, şekerciler, ayakkabıcılar ve bıçakçıların yer aldığı bilinmektedir. Gayrimenkullerin açık artırma usulüyle satılması Sûk-i Sultani olarak da adlandırılan bu çarşıda gerçekleştirilmiştir.

Kapalıçarşı’nın devamında yer alan Koza Han’ın kuzey kapısından doğuya Bat Pazarı’na doğru uzanan Uzun Çarşı’nın üstü günümüzde yeniden örtülmüştür. Çarşıda ağırlıklı olarak tekstil ticareti yapılmaktadır.

Kapalı Çarşı: Bursa çarşısının en eski bölümünü oluşturan Uzun Çarşı, Emir Han’ın kuzeyinde yer alan dükkanlar ile oluşmaya başlamıştır. Eski belgelerden günümüzdeki kapalıçarşının 15. yüzyılın ilk yarısında Uzun Çarşı olarak adlandırıldığı anlaşılmaktadır. Uzun Çarşı aksının zamanla kuzey ve güneyinde, hanlara sırtlarını dayamış küçük işyerleri kurulmuştur. Bu çarşıda sırasıyla elbiseciler, şekerciler, ayakkabıcılar ve bıçakçıların yer aldığı bilinmektedir. Gayrimenkullerin açık artırma usulüyle satılması Sûk-i Sultani olarak da adlandırılan bu çarşıda gerçekleştirilmiştir. Bugün de keyif alarak gezebilecek aynı zamanda alışveriş veriş yapabileceğimiz, ağırlıklı olarak kuyumcu esnafına ait dükkanların bulunduğu bir çarşı olarak hizmet vermektedir.

Kubbeli Han: Vezir Hanı olarak da bilinen Kubbeli Han, Lala Şahin Paşa Hanı ve Demir Paşa Hanı gibi çeşitli imsilerle de anılmıştır. Han, 1376’da ölen ve Rumeli Belerbeyi olan Lala Şahin Paşa tarafından, Orhan Döneminde yaptırılmıştır. Yapıldığı dönemden itibaren şehrin ticaret kesimi tarafından kullanılan yapı günümüzde de ticari amaçlı kullanılmaktadır.

Apulyond Hanı (Hoca  Sinan Hanı, Mudanya Hanı): Pirinç Han’ın kuzeyinde yer almaktadır . Mudanya Han’ın adı, Müftü Suyu vakfiyesin­de geçmektedir. İki katlı olup üst katında 16 oda bulunduğu belirtilmektedir. Yakın bir zamanda restorasyonu tamamlanan han ticaret işlevine sahiptir.

Eskişehir Hanı: Davut Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde özgün hana ait sadece birkaç kemer ve hücresi kalmıştır. Eskişehir yönünden gelen, İpek Yolu ticaret kervan yolunun üzerinde bulunmasından dolayı Eskişehir Hanı olarak anılmıştır.

Günümüzde bu ad ile anılan hanın ise 150 yıllık bir geçmişi bulunmakta ve ‘’arabacı hanları’’ olarak tariflenen ahşap hanlara ait bir örnek oluşturmaktadır. Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyonu yapılmaktadır.

Galle Pazarı Hanı: 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın devlet adamlarından Semiz Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Adından da anlaşılacağı üzere, han buğday, arpa gibi ürünlerin satıldığı bir borsa olarak yapılmıştır (26) .

1906 yılında Cumhuriyet Caddesi’nin açılmasıyla, cadde bu hanın ortasından geçtiği için ikiye bölünmüş, bir kısmı caddenin güneyinde, diğeri kuzeyinde kalmıştır. Günümüzde güneyde kalan kemerli, büyük ve sac ile kaplı ahşap bir kapısı bulunmaktadır. Kuzeyde ise, hanın sadece bir duvarı ayakta kalmıştır. Alt ve üst katlarda çeşitli esnafların yerleştiği, ağırlıklı olarak Anadolu’ya araba yapıp gönderen imalathaneler ile demirci, dökümcü ve marangozların yer aldığı bilinmektedir.

Bali Bey Hanı: Hamza Bey’in oğlu Bali Bey tarafından Yenişehir’deki mescit ve imaretine gelir getirmek amacıyla yaptırılmıştır. Bursa’da üç katlı olarak yapılan tek handır. Hanın Kırkmerdiven’e bitişik ve giriş kapısının dik olduğu, gelen yaylı arabaların hanın yüksekte olan avlusuna dik bir yoldan zorlanarak ulaştıkları bilinmektedir. Günümüzde el sanatları çarşısı, restoran ve yeme-içme amaçlı olarak kullanılmaktadır.

Pirinç Han: II. Bayezid tarafından 1490 yılında başlanıp, 1508 yılında bitirilmiştir. II. Bayezid’in İstanbul’daki cami ve imaretine gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. Yabancı tüccarların 19. yüzyıl öncesinde Pirinç Han’da konakladıkları bilinmektedir.Yapı, Bursa’ya gelen yabancı tüccarların en fazla uğradığı hanlar­dan biri olmuştur. Hanın kuzeyi çapraz olarak, Cumhuriyet Caddesi’nin açılması sırasında yıkılmıştır. Günümüzde hanın zemin katında yeme-içme, üst katında da ağırlıklı olarak kitap satışı yapılmaktadır.

Koza Han: Koza Han (Yeni Han, Han-ı Cedid, Simkeş Han, Sırmakeş Han, Acem Han, Beylik Han, Yeni Kervansaray), II. Bayezid tarafından 1490 yılında İstanbul’daki cami ve imaretine gelir getirmesi amacıyla yaptırılmıştır. Günümüzde handa yerli ve yabancı turistlere yönelik ipek eşarplar satılmakta, eskiden ahır olarak kullanılan İç Koza Han yeme-içme amaçlı kullanılmaktadır.

Kütahya (Çukur) Han: Tuz Pazarı Caddesi’nde bulunan han, II. Murat döneminde (1404-1451) yapılmış olup, Yıldırım Bayezid’in damadı Buharalı Emir Efendi’nin vakfıdır. Yakın bir döneme kadar  ayakkabıcı esnafı ile imalathane ve depolama amaçlı kullanılmakta olan Han, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından,Tarihi Kültürel Miras Çalışmaları kapsamında, aslına uygun olarak restore edilmiştir.

Kapan Han: Han, I. Murat tarafından artan tarım ürünlerinin pazarlanması için yaptırılmıştır. Kapan Han’ın güneyi 1903-1906 yılları arasında Atatürk Caddesi’nin açılması sırasında yıkılmıştır. Üzeri tonoz örtülü girişi ile kuzey kolundan birkaç oda kalmıştır. Günümüzde tekstil ticareti ve dikim atölyeleri ile ilgili esnaflar tarafından kullanılmaktadır.

Tuz Pazarı Hanı: Timurtaş Paşa’nın oğlu Omur Bey tarafından 15. yüzyılda yaptırılmıştır. Omur Bey Camisi’nin ön cephesindeki 1454 tarihli taş vakfiyeden, bu hanın camiye gelir getirmesi amacıyla vakfedildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde tekstil ticareti ve el sanatları ile ilgili esnaf tarafından kullanılmaktadır.

Bedesten: Yıldırım Bayezid tarafından bankacılığın ve borsacılığın çekirdeğini oluşturan bu yapı, ülkenin en değerli mallarının alınıp, satıldığı ve kıymetli eşyaların saklandığı bir yer olarak kullanılmıştır. Günümüzde bankaların üstlenmiş oldukları paranın ve değerli eşyaların güvenle saklanması görevi o dönemde bedestenler tarafından karşılanmıştır. Bedestene giriş, dört cephesinin ortasında bulunan kapılarla sağlanmaktadır. Yapı, günümüzde kuyumcular çarşısı olarak kullanılmaktadır.

Geyve Han: 15. yüzyılda Yeşil Cami’nin mimarı Hacı İvaz Paşa tarafından yapılarak,  Çelebi Sultan Mehmet’e hediye edilmiştir. Önceleri Hacı İvaz Paşa olarak isimlendirilen han, 17. yüzyıldan sonra Geyve Han adıyla anılmaya başlanmıştır. Sonraki dönemlerde, Ütücüler Hanı, Payigah ve Lonca Hanı olarak da anılmıştır . Günümüzde ise, genellikle çeşitli toptan tekstil ürünleri satan esnaf tarafından kullanılmaktadır.

Fidan Han: Bursa’nın en güzel hanlarından biri olan Fidan Hanı, Sadrazam Mehmet Ağa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. XV. yüzyılda, İbrahim Paşa, 1474 yılında Şehzade Mustafa’nın ölümüne sevindiği ve matem giysisi giymediği için öldürülmüştür. XV.yüzyıl yapısı olan han iki avluludur. Hanın altta 48, üstte 50 olmak üzere 98 odası vardır. Günümüzde Fidan Handa 105 adet dükkan bulunmaktadır, bu dükkanların geneli Kafe ve Tekstil üzerine satış yapmaktadır.

Emir Han: Orhan Gazi külliyesinin bir parçası olan Emir Han Atpazarı olarak bilinen yerde inşa edilmiştir. Osmanlılar’ın ilk bedesteni olan Emir Han, 1416 yılına kadar Bezzaz-ı Atik ve eski Bezzazistan adlarıyla da anılmıştır. Hanın alt katında 36 oda, üst katında 38 oda bulunmaktadır. Günümüzde handa, tekstil ürünleri, hediyelik eşya ve kitap satışı yapılmakta olup, ticari hayata hizmet vermektedir.

İpek Han: Paytoncular, Arabacılar, Sultan Han, Eski İpek Han, Yeni ipek Han, Han-ı Hariri olarak anılan İpek Han, 15. yüzyılın ilk yarısında, Yeşil Külliyesi’ne gelir temin etmek için yapılmıştır. Han, ipek tüccarları tarafından kullanılmıştır. Bursa’da ipek alıp satan ve bunların büküm işlerini yapan kazazlardan dolayı han, Büyük Kazzazhane olarak da anılmıştır. Maksem’den Şehreküstü’ne inen Mecidiye Caddesi’nin açılması sırasında Vali Ahmet Vefik Paşa tarafından hanın giriş cephesinin olduğu kısım yıkılmış, 1958 yangını sonrasında bu bölüm yeniden yapılmıştır.

Paylaşın

Ziyaretçilerine Eşsiz Manzaralar Sunan ‘Salda Gölü’

Karadeniz Bölgesi’nin Batı Karadeniz Bölümü’nde yer alan Bolu, doğal güzellikleriyle dikkat çekmektedir. Elbette göller de bu güzellikler arasında yer almaktadır.

Burdur’da yer alan, Burdur Gölü, Salda Gölü, Karataş Gölü, Yarışlı Gölü, Gölhisar Gölü, Yazır Gölü, ziyaretçilerine eşsiz manzaralar sunuyor.

Burdur Gölü: Burdur Gölü, Söğüt Dağı ile Sulu dere Yayla dağ kütleleri arasında kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan oluk şeklindeki tektonik çöküntünün sularla dolması ile oluşmuştur.

Gölün batı kesimi boyunca uzanan fay hattı nedeniyle bu kısımda kıyı çizgisi çok dardır. Bu dar bölgelerde göl birden derinleşir. Gölün güney ve kuzeyinde ise alüvyonların birikmesi ile sazlarla kaplı ve delta oluşumu başlamıştır.

Kapalı bir havzada yer alan gölün akıntısı yoktur. Göl suyu oldukça tuzlu olup ülkemizin en derin göllerinden birisidir. Derinlik bazı bölgelerde 100 metreyi bulur.

Gölün yüze yakın kuş türüne ve yaklaşık olarak 300 bine yakın su kuşuna ve özellikle Dünyada nesli tükenmekte olan “dikkuyruk” ördeklerinin % 70’ine ev sahipliği yapmaktadır. Endemik kuş türlerinin barınma alanı olan Burdur Gölü uluslararası öneme sahip bir sulak alandır. 85 kuş türü yaşar.

Salda Gölü: Yeşilova İlçe Merkezine 6 km. uzaklıktadır. Yapı itibariyle menşei tektoniktir. Denizden yüksekliği 1193 metredir. Tehlikeli bir bataklık sahası yoktur. Oldukça yuvarlak bir görünümü vardır. Suyu tatlıdır, içinde balık yaşar.

Çok derin göllerden biridir. Balık yakalaması zordur. 47 km² lik bir sahayı kaplar. Güney cephesinde bulunan Sultan Pınar suyu burayı bir mesire yeri haline getirmiştir. Göl çevresinde tabii kumsallar mevcuttur. Gölden sonra kumsalları takiben ormanlar başlar. 

Karataş Gölü: Burdur Karamanlı yolu üzerinde Karataş Tepesi ve Kağılcık Dağları önündedir. Karataş Gölü’nün suyu tatlıdır ve geniş sazlık alanlarıyla kuşlar için önemli kışlama ve üreme alanıdır. Gölden sulama amaçlı olarak da yararlanılmaktadır. Göl aynı zamanda Av ve Yaban Hayatı Koruma alanıdır.

Yarışlı Gölü: Yeşilova sınırları içinde Yarışlı, Harmanlı, Sazak, Kocapınar ve Düğer Köyleri arasında 2000 dekarlık bir sahayı işgal eder. Ortasında bir de adacığı vardır. Suyu tuzludur ve bir çok kuşa ev sahipliği yapar.

Ayrıca gölün doğu kıyısındaki yarımadada M.Ö. 6. yy.lın son çeyreğinde kurulan klasik çağa ait bilinen en eski yerleşim yeri Tymbrianassus Hacılar Höyüğünün 10 km. batısında Düğer Köyü’nün güney batısında bulunmaktadır.

Gölhisar Gölü:  Gölhisar İlçesindedir. Gölde bol olarak yayın balığı avcılığı yapılmaktadır. Denizden yüksekliği 1000 m. dir. Azami derinliği 10 m. kadardır. Etrafı sazlıklarla kaplıdır.

Yazır Gölü: Burdur ili, Çavdır ilçesi, Yazır (Gölcük) köyünün 8 km yakınındadır. 8 no’lu Batı Akdeniz Havzasında yer almaktadır. Yazır Gölü yağış alanı:13,44 km², Yazır Gölü’nü besleyen kaynak gölün kendi yağış havzasıdır.

Paylaşın

Mimari Yapısıyla Dikkat Çeken ‘Tarihi Bolu Evleri’

Yemyeşil doğası, tertemiz havası ile yılın dört mevsimi ziyaretçilerine eşsiz manzaralar sunan Bolu, doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihi mekanlarıyla da dikkat çekmektedir.

Tarihi Bolu Evleri’de mimari yapısıyla ziyaretçilerin ilgisini çeken yerler arasındadır.

Toplamda 360 (Merkezde 32, Göynük’te 114, Kıbrıscık’ta 2, Mengen’de 3, Mudurnu’da 207 ve Yeniçağa’da 2) tarihi ev Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma altına alınmıştır.

20. yüzyıl başlarında inşaa edilen evler genelikle iki katlı ve içten merdivenlidir. Evlerin önünde ‘hayat’ adı verilen avlular yer almaktadır. Evlerin çatıları çoğunlukla kırma çatı türündendir ve yerli kiremitle kaplanmıştır.

Tarihi evler Bolu’nun Göynük (114) ve Mudurnu (207) ilçelerinde yoğunlaşmıştır.

Mudurnu’da yer alan, Armutçular Konağı, Keyvanlar Konağı, Kazanlar Konağı, Yarışkaşı Konağı, Hacı Abdullahlar Konağı, tarihi evler içinde öne çıkmaktadır.

Paylaşın

Doğanın Gücüne Hayran Kalacağınız Mağaralar!

Bingöl ili sınırları içerisinde yer alan, Kiği Çiçektepe Köyü Mağarası, Zağ Mağarası, Kalkanlı Köyü Mağaraları, Kübik Mağarası, binlerce yıl öncesine ait medeniyetlerin izlerini sürebileceğiniz veya doğanın gücüne hayran kalacağınız yerlerdendir.

Kiği Çiçektepe Köyü Mağarası: Mağara, Kiğı ilçesinin Çiçektepe köyünde, Sivri Dağı ın eteğinde bulunmaktadır. Mağarada iki oda, at için yer, yemlik ve çocuk beşiği mevcuttur. Mağaranın bulunduğu yer oldukça eğimli bir yapıya sahiptir.

Ayrıca Mağara önündeki mevcut yolla Erzincana gidildiği rivayet edilmektedir. Bu mağara, Kiğı’nın çok eski çağlardan beri insan topluluklarına mesken olduğunu göstermektedir.

Zağ Mağarası: Zağ Mağarası, Bingöl-Solhan-Muş karayolunun 18. kilometresinde sağ yöne ayrılan Gökçeli-Kuşburnu Köy Yolunun 5. km.sinde yer almaktadır.

Zağ Mağaraları, sırtı dağa yaslanmış olan doğal kayalık kütlenin ön cephesinde, kayalık alanın hemen tamamına yayılmış olan mağara/odalardan oluşmaktadır.

Bu mağara/odalar insan eliyle yapılmış, iç mekanlarda birbirine kademeli geçişlerle bağlantılı ve çok katlıdır.  M.S. 5. yüzyıl başlarına, Erken Hristiyanlık (Geç Roma-Erken Bizans) Dönemi`ne tarihlenmektedir.

Söz konusu Mağaralar, olasılıkla bu tarihlerde Roma İmparatorluğu`nun baskısı altında olan, Hristiyan inancına sahip toplulukların gizli yerleşim, yaşam ve ibadet alanı olarak kullanılmıştır. 

Alt katta yer alan ilk mağara/odadan sonra kademeli geçiş ve merdivenler takip edilerek en üst kata ulaşılabilmektedir. Bu biçimiyle mağara/odaların zemin kat dahil 5 (beş) katlı olduğu görülmektedir.

Bazı odalarda bulunan anakaya tabanına oyulmuş ve içleri sıvalı küp biçimindeki çukurlar, tahıl ve yağ, içki benzeri sıvı deposu olarak kullanılmıştır. Daha küçük bazı çukurların ise sunu çukuru olduğu düşünülmektedir.

Kimi odalarda kline/sekiler görülmektedir. Bu verilere göre; Mağara/odaların bir kısmının günlük yaşam alanı, bir kısmının mutfak/kiler/depo, bir kısmının ibadet alanı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Kübik Mağarası: Karlıova ilçesinin Kübik Köyü yakınlarındadır. İçinde cilalı Taş ve Tunç Devrine ait bazı kalıntılar vardır. Duvarlarında bir takım oymalar ve işlemeler mevcuttur.

Kalkanlı Köyü Mağaraları: Yayladere ilçesine bağlı Kalkanlı Köyü yakınlarında bulunan mağaralar, birçok oyma sanatı ile süslenmiştir. Mağaralar ve mağaraların çevrelediği şelale turistik bir öneme sahiptir.

Paylaşın

En Eski Zerdüşt Tapınağına Ev Sahipliği Yapan kent: Daskyleıon

Marmara Bölgesi’nin Güney Marmara Bölümü’nde, topraklarının bir kısmı ise Ege Bölgesi’nde yer alan ilin hem Marmara hem de Ege Denizi’ne kıyısı bulunan Balıkesir, çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ve her bir uygarlık bölgede kendi izlerini bırakmıştır.

Daskyleıon Antik Kenti, Antandros Antik Kenti, Kyzıkos Antik Kenti,
Adramyteıon Antik Kenti, Prokonnessos Antik Kenti, Ancyra Antik Kenti, Balıkesir’in ev sahipiliği yaptığı uygarlıklardan günümüze kalan önemli kültür hazinelerinden bazılarıdır.

Daskyleıon Antik Kenti: Dünyada kazı çalışmaları yürütülen tek Pers satraplık (valilik) merkezi olan ve bilinen en eski Zerdüşt tapınağına da ev sahipliği yapan Daskyleıon, antik çağın en önemli yerleşim merkezlerinden biridir. En parlak çağını Perslerin satraplık merkezi olduğu dönemde yaşayan kent, Antik Çağda Mysia olarak anılan Balıkesir’in, Bandırma ilçesinde, Aksakal beldesi Ergili Köyü sınırları içerisindedir.

Antandros Antik Kenti: Edremit İlçesi Altınoluk Beldesi’nin 4 km. doğusunda, İda Dağı (Kazdağı) eteklerinde,  Pelasg’lar tarafından kurulmuştur. Adramytteion (Burhaniye-Ören) – Assos (Behramkale) yolu üzerinde askeri bakımdan stratejik bir konuma sahip olan kentin, M.Ö. 10.yy’ da kurulduğu düşünülmekle birlikte, çok yakınında bulunan Assos’ un M.Ö.2.bin yıllarına kadar inen tarihinden Antandros’ un da bu tarihlerde iskan görmüş olması mümkün görülmektedir.

Kyzıkos Antik Kenti : Marmara Denizinin güneyindeki Kapıdağ Yarımadasının (Antik Arktonnesos) Erdek ve Bandırma Körfezleri arasındaki bataklığın hemen kuzeyinde geniş bir alana yayılmış olan Kyzikos, bugün “Belkıs” ve “Balkız” olarak anılır. Şehir adı genç yaşta öldürülen Dolion Kralı Kyzikos’dan alınmıştır.

Adramyteıon Antik Kenti: Adramytteion Antik Kenti bugünkü Burhaniye İlçesi’nin 2km kadar batısında bulunan Karataş Mevkii’nde, Ören Tepe’yi de içine alan geniş bir alanda Pelasglar tarafından kurulmuştur.

Prokonnessos Antik Kenti: Marmara Adası’nın kuzeyinde Saraylar köyü sınırları içinde kalan mermerleri ile ünlü bir şehirdir. Mermer ocaklarında yarı işli hale getirilen lahitler, steller, postamentler, sütun ve sütun başlıkları vb. malzemeler özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde buradan gemilerle İtalya ve İstanbul’a gönderilmekte idi.

Ancyra Antik Kenti: Bigadiç İlçesi Hisar Köyü sınırları içinde kalan antik kent Roma dönemi termal yerleşim alanıdır.

Hadrıaneıa Antik Kenti: Dursunbey İlçesi’nin kuzey batısında yer alan Roma dönemi yerleşim yeridir.

Astyra Antik Kenti: Edremit İlçesi Güre Beldesi sınırları içinde kalan antik yerleşim.

Thebe/ Theb Antik Kenti: Havran İlçesi sınırları içinde yer alanantik yerleşim.

Artekaantik Antik Kenti: Erdek İlçesi Zeytinli Ada ve çevresinde klasik dönemde kurulmuş şehir.

Zeleıa Antik Kenti: Gönen İlçesi Sarıköy Beldesi’nde Klasik dönemde kurulmuş şehir.

Perıhharaxıs Antik Kenti: Bugünkü Karacaören Köyü civarında Roma döneminde kurulmuş şehirdir.

Keraseıon Antik Kenti: Savaştepe İlçesi sınırlarında yer alanyerleşim.

Attaneıon Antik Kenti: Sındırgı İlçesi sınırları içinde yer alan antik yerleşim.

Plakıa Antik Kenti: Bandırma İlçesi sınırları içinde yer alan antik yerleşim.

Paylaşın

Adını Aşk Ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite’den Alan Kent ‘Aphrodisias’

Türkiye’nin Ege Bölgesinde yer alan Aydın İli, coğrafi konumundan ötürü çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ve her bir uygarlık bölgede kendi izlerini bırakmıştır.

Alinda Antik Kenti , Aphrodisias Antik Kenti, Alabanda Antik Kenti, Didyma Antik Kenti, Tralleis Antik Kenti, Nysa Antik Kenti, Magnesia Antik Kenti, Aydın’ın ev sahipiliği yaptığı uygarlıklardan günümüze kalan önemli kültür hazinelerinden bazılarıdır.

Alinda Antik Kenti: Karia kentlerinden biri olan Alinda, Kekatomnos’un kızı Ada, erkek kardeşi Pixodaros tarafından Bodrum’dan uzaklaştırılınca buraya yerleşmiş ve kendine başkent yapmıştır. 

Alabanda Antik Kenti: Aydın’ın Çine İlçesi, Doğanyurt köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Alabanda antik kentinin üzerinde bulunduğu Araphisar Doğanyurt köyünün bir mahallesidir. Kent Çine Çayı’nın (Marsyas) 4 km. batısında Karadağ’ın uzantıları olan iki tepenin yamacına, kuzeyde Çine Ovası’na doğru yayılmıştır.

Aphrodisias Antik Kenti: Aydın’ın Karacasu ilçesinde yer alır. Adını aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’den alan Aphrodisias özellikle Roma çağında Aphrodithe tapınımı ile ünlenmiş antik bir kent olup, günümüzde de çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli arkeolojik yerlerinden biridir. 

Didyma Antik Kenti: Apollon tapınağıyla ünlü olan Didyma Antik Kent, Aydın’ın Söke ilçesine bağlıdır. Burada yapılan ilk kazılar İngilizler tarafından 1858 yılında yapılmıştır ve 1937 yılına kadar devam etmiştir. Bu kent sadece bir antik kent değil aynı zamanda bir dini merkezdir. 

Tralleis Antik Kenti: Tralleis antik kenti Aydın ilinin kuzeyinde, Kestane dağlarının hemen güney yamacındaki plato üzerinde yer almaktadır. İl merkezine 1 km. uzaklıkta olan kent, argoslular ve Tralleis’liler tarafından kurulmuştur. Menderes havzasının verimli toprakları üzerine kurlmuş olan bu kent M.Ö.334’te İskender tarafından alınmasından sonra Hellenistik krallıklar arasında sık sık el değiştirmiştir.

Nysa Antik Kenti: Aydın-Sultanhisar’da bulunan Nysa Antik Kenti iki şehir görünümünde olup, günümüze birçok tarihi kalıntısını sağlam bir şekilde getirebilmiştir. Nysa, Karia kentlerinin en önemlilerinden biriydi. Kent ulaşım ve ticaret noktalarından birinde bulunmasından dolayı uzun yıllar önemini korumuştur.

Magnesia Antik Kenti: Aydın’ın Germencik İlçesi, Ortaklar Bucağı’na bağlı Tekin Köyü sınırları içinde, Ortaklar-Söke karayolu üzerindedir. Kent efsaneye göre Thessalia’dan gelen Magnetler tarafından kurulmuştur.

Paylaşın

Doğal Yapısıyla Hayranlık Uyandıran ‘Cehennem Deresi Kanyonu’

Doğal yapısıyla hayranlık uyandıran ve dünyadaki sayılı kanyon vadileri arasında yer alan Cehennem Deresi Kanyonu, Ardanuç ilçe merkezinin 7 km kuzeybatısında ve Artvin-Ardanuç karayolunun 25. km’sinde yer almaktadır.

500 metre uzunluğunda, 70 metre genişliğinde ve 6 metre derinliğindeki Cehennem Deresi Kanyonu, taşlı ve dik patikalarının yanı sıra tek kişinin bile zor sığacağı yollardan geçilerek gezilebiliyor.

Hatta bazı aralıklardan tek tek geçerken, bir sopa veya zil ile gürültü çıkarmak gerekir ki bu güzelliğin bekçiliğini yapan hayvanlar, özellikle yılanlar sizin dost olduğunuzu anlasın ve zarar vermesin.

İlkbaharda yeşile bürünen kanyonu gezmek için ilçeye gelen yerli ve yabancı turistler, kanyonun zirvesine kadar yürüyüş yapma imkanı buluyor.

Paylaşın

Fenerbahçe’ye Bir Çelmede Bursaspor’dan!

Fenerbahçe, Süper Lig’in 18. haftasında konuk olduğu Bursaspor ile 1-1 berabere kaldı. Fenerbahçe’nin golü 20. dakikada Roberto Soldado’dan gelirken, Bursaspor ise 89. dakikada Aytaç Kara ile gol buldu.

Fenerbahçe, alınan bu beraberlik ile puanını 17’ye yükseltirken, Bursaspor’da puanını 22 çıkardı.

Maça hızlı başlayan Fenerbahçe, karşılaşmanın henüz 1. dakikasında Soldado ile Bursaspor kalesinde tehlike yarattı. Soldado, 20. dakikada şık bir vuruşla topu ağlara gönderdi: 1-0.

Bursaspor, 20. dakikada geriye düştüğü maçın 89. dakikasında Aytaç Kara’nın ayağından bulduğu golle karşılaşmayı 1-1’e getirdi. Karşılaşmanın devamında başka gol olmayınca maç 1-1 berabere sona erdi.

Stat: Bursa Büyükşehir Belediye

Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun

Bursaspor: Muhammed Şengezer, Umut Meraş, Chedjou, Ertuğrul Ersoy, Barış Yardımcı, Badji, Aytaç Kara, Tunay Torun (Dk. 69 Sakho), Latovlevici (Dk. 46 Lima), Saivet (Dk. 46 Yusuf Erdoğan), Umut Nayir

Fenerbahçe: Volkan Demirel, Isla, Skrtel, Sadık Çiftpınar, Hasan Ali Kaldırım, Jailson, Mehmet Topal, Mehmet Ekici (Dk. 61 Valbuena), Dirar, Ayew, Soldado (Dk. 77 Frey)

Goller: Dk. 20 Soldado (Fenerbahçe), Dk. 90 Aytaç Kara (Bursaspor)

Paylaşın

Yeşilırmak Kıyısındaki Görsel Şölen: Amasya Evleri

Amasya kent dokusunda önemli bir yere sahip olan ve özellikle Yeşilırmak Nehri kenarında yer alan Amasya Evleri, geleneksel Osmanlı Ev mimarisine iyi birer örnektirler.

Önemli bir bölümü 19. yüzyılda yapılmış olan bu konutlar, Hımış ve Bağdadî tekniğine önemli birer örneklerdir. Genellikle yan yana, bitişik nizâm olarak düzenlenmiş olan bu konut mimarisinin güzel örneklerini Yalıboyu Evleri olarak bilinen konut dokusu oluşturmaktadır.

Yeşilırmak kenarında, tarihi sur duvarı üzerine, ahşap çatkı arası kerpiç dolgulu olarak, kırma ya da beşik çatı üzeri oluklu kiremitle örtülü bir biçimde düzenlenmiş olan evler, bodrum üzeri tek kat ya da iki katlı olarak düzenlenmişlerdir.

Bazı uygulamalarda birinci kat üzerinde bazı uygulamalarda ise ikinci kat üzerinde köşk olarak bilinen şahniş yer almaktadır. Genellikle avlulu ve bahçelidir. Özellikle haremlik ve selamlık tarzda düzenlenmiş örneklerde bahçe ortada kalmakta ve konutlar dışa kapalı bir görünüm almaktadır. Bu dışa kapalılık diğer konutlarda bazen yüksek bir bahçe duvarı nedeniyle karşımıza çıkmaktadır.

Konutların ikinci kat uygulamaları genellikle dışa taşkın, cumbalı olarak yapılmakta ve bu sayede hem evin plânında bir simetri oluşmakta hem de daha fazla yer kazanmak söz konusu olabilmektedir. Özellikle Yalı boyunda tarihi sur duvarı üzerine yapılmış olan konutlarda bu durumu çarpıcı bir şekilde görmemiz olasıdır. Buradaki konut dokusu, eliböğründelerle desteklenerek dışa taşırılmış ve böylece evlerin iç mekanlarında bir genişleme meydana gelerek mekan kazanımı sağlanmıştır.

Taşıntılar sayesinde daha çok dışa açık, geniş ve aydınlık olan ikinci katlar, alt katlara oranla daha fazla pencere uygulamasına olanak vermiştir. Pencereler daha çok giyotin pencere tarzında ele alınmış ve üçlü gruplar halinde düzenlenmiştir. Pencere önlerinde, dışarıdan bakıldığında içerinin görülmesini engelleyen ahşap kafeslikler görülür.

Günlük yaşam evlerin iç mekanında, sofa (hayat) etrafında biçimlenen odalar içerisinde geçmektedir. Bu odalarda genellikle ocak, şerbetlik, yüklük (gömme dolap), raf ve sedir gibi işlevsel birimler bulunmaktadır.

Ayrıca birkaç örnek dışında evlerde bağımsız bir gusülhane bulunmadığı için de bazı odalarda büyük ve geniş olarak düzenlenmiş olan yüklükler gusülhane (banyo) olarak değerlendirilmiştir. Odalar içerisinde yer alan bütün bu birimler günlük yaşamın ayrılmaz birer parçasıdırlar.

Evlerin iç mekanları içerisinde yer alan birimler dışında bahçe ya da avlu içerisinde bulunmakta olan ve günlük hayatla bağlantılı başka birimlerde yer almaktadır. Bunlar arasında su kuyusu ve ocak ilk göze çarpan birimlerin başında gelmektedir. Hatta bazı örneklerde ekmek ihtiyacını karşılamak için fırın yapılmış olduğu da görülmektedir. Bu nedenle denilebilir ki; Amasya evlerinde gerek iç gerekse de dış mekanlarda yer alan bütün birimler arasında kesintisiz bir bağlantı söz konusu olup bu bağlantı birbirini tamamlayıcı niteliktedir.

Paylaşın