Obezite Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Yaşadığımız çağın en yaygın hastalıklar arasında olan Obezite, vücutta aşırı yağ artımıyla (kilo alımı) ortaya çıkan, çevresel etkilerle tetiklenen genetik zeminli kronik bir hastalıktır.

Obezitenin kişilerin sağlıkları üzerinde birçok negatif etkisi vardır. Özellikle kalp, sindirim, solunum ve bağışıklık sistemlerini etkilemektedir.

Obezite pek çok hastalığı beraberinde getiren ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

Obezite belirtileri nedir?

Kişinin ideal kilo değerinin açık şekilde artması ve vücuttaki yağ oranının kadınlarda %30, erkeklerde %25 ve üzerinde olması obezitenin en açık belirtileri arasında gelmektedir. Sürekli yemek yeme eğilimi, gece atıştırmaklıkları da obezitenin belirtileri arasında gelmektedir.

Obezite nedenleri nedir?

Pek çok sebep kişinin obez olmasına neden olmaktadır. Bazen tek sebep obeziteye yol açarken bazen birkaç faktör birleşerek beraberinde obeziteyi getirmektedir. Metabolizma bozuklukları, genetik yapı, gelişim problemleri, yeme alışkanlıkları, yeme bozuklukları, hareketsiz yaşam, stres, psikolojik sebepler, aile ve sosyal yaşam gibi pek çok faktör obeziteyeye yol açmaktadır.

Obezite risk faktörleri nedir?

Obezitede yeme alışkanlıkları, yeme bozuklukları ve hareketsiz yaşam en büyük risk faktörleri arasında gelmektedir. Bunun yanında yaş, kadın cinsiyeti, ırk, eğitim düzeyi, evlilik, doğum sayısı, sigarayı bırakma, alkol, psikolojik bozukluklar, metabolik ve hormonal bozukluklar diğer risk faktörleri arasında gelmektedir.

Obezite komplikasyonları nedir?

Obezite pek çok komplikasyonu ve hastalığı da beraberinde getiren bir hastalıktır. Başta diyabet (şeker hastaşığı), tansiyon, kalp ve damar hastalıkları olmak üzere uyku apnesi, kolesterol, cinsel problemler, kısırlık, safra kesesi hastalıkları, bazı kanser türleri (meme, yumurtalık, kolon, prostat…), felç, astım, aşırı kıllanma, prikolojik problemler, toplumsal sorunlar ve daha pek çok rahatsızlığa sebep olmaktadır.

Obezite doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Öncelikle kişinin tedaviye hazır şekilde ve doktorun vereceği her türlü tedaviye hazırlıklı şekilde gitmesi gereklidir. Çaba ve istek burada çok önemlidir. Doktor randevusunda doktora tüm şikayetler doğru şekilde aktarılmalıdır.

Obezite tetkik yöntemleri nelerdir?

Obezite tanısının konulmasında Vücut Kitle İndeksi (VKİ) önemli bir ölçüttür. Vücut ağırlığının boy uzunluğun karesine bölünmesiyle ölçülen VKİ’de Kadınlardaki değer %30 erkeklerdeki değer %25’in üzerindeyse obezite tanısı konulur.

Obezite tedavi yöntemleri nelerdir?

Obezitenin tedavisinde oldukça fazla tedavi yöntemi yer almaktadır. Diyet, fiziksel aktivite, davranış tedavisi, ilaç tedavisi, kombine tedavi ve cerrahi tedavi gibi tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Obezite hastaları genellikle hızlı ve kolay zayıflamayı isterler. Ancak bu sanıldığı kadar kolay değildir. Bu yüzden tedavi başında hastayla birlikte gerçekçi hedefler belirlenmelidir.

Diyet tedavisi kişiye özel hazırlanmaktadır. Yapılacak olan diyet kas ve organlarda hücre kaybı olmadan yağ depolarının azalmasına yönelik hazırlanmaktadır. Yapılan fiziksel aktiviteler diyetle birlikte oldukça etkili olacaktır. Egzersiz öncesinde mutlaka kalp ve solunum kontrolleri yapılmalıdır. Sonrasında haftada 3-5 gün orta dereceli egzersizle haftada 2 bin kalori harcanması ideal olacaktır.

Davranış tedavisinde kişinin kendi kendini gözlemlemesi, sosyal destek gibi motive edici davranışlar geliştirilir. İlaç tedavisi genellikle diğer tedavi yöntemleri etkili olmadığında kullanılmaktadır.Kullanılan ilaçlar sağlık açısından güvenilirliği kanıtlanmış ilaçlardır. Ancak yine de uzun süreli kullanımı önerilmemektedir. Cerrahi tedavide ise bypass, gastroplasti, gastrik bantlama, gastrik balon gibi operasyonlarla da etkili sonuçlar alınmaktadır.

Obezite hastaları için yaşam stili önerileri

Obezite hastalarının tedaviyle birlikte hayatlarında birtakım köklü değişikliklere gitmeleri gerekir. Öncelikle beslenme şekli değişmeli ve sağlıklı beslenmeye yönelmeliler. Bunun yanında fiziksel aktivitelere düzenli olarak vakit ayırmaları gerekmektedir. Kendilerini sürekli motive etmeleri ve hedeflenen değerlere ulaşmada psikolojik olarak kendilerini hazırlamaları gerekir. Obezitede aile ve yakın çevrenin desteği de çok önemlidir. Bu yüzden aileniz ve yakın çevrenizden destek isteyebilirsiniz.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Nefrit Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Bakteriyel bir hastalık olan Nefrit, böbreğin iltihaplanması sonucu meydana gelmektedir. Bu hastalığın ilerlemesi kronik hastalığa neden olmaktadır. Nefrit erkeklere oranla kadınlarda daha sık görülmektedir.

Kadınlarda genellikle 30 ila 40 yaş arasında ortaya çıkmaktadır.

Nefrit belirtileri nedir?

Nefritin en açık belirtileri arasında koyu renkli kanlı idrar (idrarda kan hücrelerinin olmasına bağlı), idrarda köpürme (protein kaçağına bağlı), yüz ve bacaklarda şişme (su ve tuz tutulması ve protein kaçağına bağlı), özellikle göz kapaklarında meydana gelen şişlik, ense ve baş ağrısı (yüksek tansiyona bağlı), idrar yapmada zorlanma, sık sık idrara çıkma veya idrarın azalması gibi belirtiler gelmektedir. İlerleyen vakalarda ise nefes darlığı, bulantı ve kusma gibi durumlar da ortaya çıkmaktadır.

Nefritin nedenleri nedir?

Nefrit; özellikle streptokoklara bağlı boğaz ve deri enfeksiyonları sonrasında, tifo, kızamık, grip, kabakulak gibi enfeksiyon hastalıkları sırasında, hepatit B ve C’de ve HİV’de olabileceği gibi nadiren bilinmeyen nedenlerle de ortaya çıkmaktadır. Bu hastalıklar sırasında oluşan antijenler veya antijen-antikor kompleksleri böbrekte iltihaplanmalara neden olmaktadır.

Nefritin risk faktörleri nedir?

Boğaz ve deri enfeksiyonları, hepatit B ve C, tifo, kızamık, grip, kabakulak, diş eti iltihapları gibi enfeksiyon hastalıkları ve vaskülitler nefrit için risk faktörü oluşturmaktadır.

Nefritin komplikasyonları nedir?

Nefrit tedavi edilmediğinde böbrekte ciddi hasarlara yol açmaktadır. Vücutta su ve tuz tutulmasına bağlı yaygın ödem, hipertansiyon, enfeksiyon riskinde artış, elektrolit bozuklukları ve böbrek yetmezliği gelişmektedir.

Nefrit için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Doktor randevusu öncesinde nefrite sebep olabilecek olan rahatsızlıkların doktora bildirilmesi, şikayetlerin doğru şekilde aktarılması gerekmektedir.

Nefritin tetkik yöntemleri nelerdir?

Ayrıntılı anamnez ve fizik muayene sonrası idrar tahlili, kan tahlili, radyolojik tetkikler ve gerekli hastalarda böbrek biyopsisi nefrit tanısı konulmasında önemli bir rol oynamaktadır. Börek hasarına karşı erken tanı büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden belirtiler ortaya çıktığında kısa sürede doktora başvurulmalıdır.

Nefritin tedavi yöntemleri nelerdir?

Öncelikle yatak istirahati ve beslenme tedavisi etkili olacaktır. Yiyeceklerde tuz kısıtlaması diyet tedavisinin olmazsa olmazıdır. Protein kısıtlı diyet, hipertansiyon gelişen hastalarda ilaç tedavisi uygulanır. Bazı nefrit türlerinde ise bağışıklık sistemi ile ilişkili özel ilaç tedavileri uygulanmaktadır.

Nefrit hastaları için yaşam stili önerileri

Nefrit hastalığında hastaya tuzsuz ve protein kısıtlı diyet önerilmektedir. İstirahat bu dönemde çok önemlidir. Bol bol istirahat edilmeli ve ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Migren Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Bulantı, kusma, ışık veya ses duyarlılığı şeklinde ortaya çıkan Migren Ağrısı, genellikle gerilim tipi baş ağrısı olarak tanımlanır. Migrenin kadınlarda görülme sıklığı daha fazladır.

Migren hastalarda genellikle 40 yaşından önce görülür. Kişiyi günlük aktivitelerini yapamayacak kadar çok etkileyen rahatsızlıktır. Tedavi edilmediği zaman migren atakları daha da uzun sürmeye başlar. Günümüzde Migren tedavisinde kullanılan pek çok etkili ilaç bulunmaktadır.

Migrenin belirtileri nedir?

Migrenin en belirgin özelliği zonklama şeklindeki baş ağrılarıdır. Orta ve şiddetli baş ağrılarını halsizlik, bulantı, kusma, ses ve ışıktan rahatsız olma, iştahsızlık gibi belirtiler izlemektedir. Bu belirtiler migreni diğer baş ağrılarından ayırmaktadır.

Migrenin nedenleri nedir?

Migrenin nedeni tam olarak bilinememekle birlikte anne veya babada migren varsa çocukta da görülme ihtimali bulunmaktadır. Sebebi tam olarak bilinemeyen migreni tetikleyen bazı faktör yer almaktadır. Bu faktörlerin başında stres gelmektedir. Bunun yanında öğün atlanması, bazı yiyecekler (çikolata, kuruyemişler vb.), alkol, sigara, hava değişimi ve adet dönemi de migreni tetiklemektedir.

Migrenin risk faktörleri nedir?

Ailedeki migren hikayesi, kadın cinsiyeti, hormonal değişikler, hamilelik migren için risk faktörü oluşturmaktadır. Migrende yaş sınırı oldukça geniştir. Çocuk yaşlarda görülebildiği gibi 40’lı yaşlarda da görülmektedir.

Migrenin komplikasyonları nedir?

Migren, baş ağrısı nedeni ile hayat kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun yanında mide bulantısı, kusma, halsizlik, iştahsızlık, aşırı terleme, ishal, çarpıntı, kas seyirmesi ve inme gibi komplikasyonları da bulunmaktadır. İnme riski sigara ve doğum kontrol hapı kullanan kişilerde daha yüksektir.

Migren için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Doktor randevusu öncesinde migren ataklarının kayıtları tutulmalı ve hangi durumlarda ortaya çıktığı da not edilmelidir. Bu bilgiler doktora eksiksiz bildirilmelidir.

Migrenin tetkik yöntemleri nelerdir?

Migrende fizik muayene, nörolojik muayene ve laboratuvar incelemeleri sonucunda tanı konulmaktadır. Bunun yanında hastada ortaya çıkan zonklama şeklindeki baş ağrıları, mide bulantısı ve kusma, terleme gibi bulgular teşhis konulmasında yol göstermektedir.

Migren tedavi yöntemleri nelerdir?

Toplum arasında migrenin tedavi edilemeyen bir hastalık olduğu görüşü yaygın olarak savunulmaktadır. Ancak migreni tetikleyen faktörler ortaya çıkarıldığında ve kişi kendini doğru gözlemlediğinde tedavi edilebilen bir hastalıktır. Migrende öncelikle migreni tetikleyen faktörler ele alınmalı ve engellenmelidir.

Bunun yanında ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Ancak ilaç kullanımı kesinlikle doktorun uygun gördüğü dozda alınmalıdır. İlaç kullanamayan hastalarda Büyük Oksipital Sinir (GON) blokajı ve Botox uygulamaları, son dönemde artan şekilde kullanılmaya başlanmıştır.

Migren hastaları için yaşam stili önerileri

Migren hastalarının öncelikle migreni tetikleyecek stres, sigara, alkol gibi durum ve maddelerden uzak durması gerekmektedir. Migreni etkileyen çikolata gibi gıdaları da kontrollü tüketmekte fayda var. Bunun yanında yürüyüş gibi zihinlerini temizleyecekleri, kendilerini rahatlatacakları aktivitelere yönelebilirler.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Gezginlerin Mutlaka Görmesi Gereken Antik Kent ‘Laodikeia’

Tarihi M.Ö. 4000 yılına kadar uzanan ve birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Denizli, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken yerler arasındadır.

Denizli’de gezilecek mekanlar listesi hazırlarken çok sayıda tarihi yer ekleyebilirsiniz listenize. Bu mekanlardan biride Laodikeia Antik Kenti’dir.

Denizli merkez yerleşim yerinin 6 km. kuzeyinde yer alan antik Laodikeia kenti, coğrafi bakımdan çok uygun bir noktada ve Lykos ırmağının güneyinde kurulmuştur.

Kentin adı antik kaynaklarda daha çok “Lykos’un kıyısındaki Laodikeia” şeklinde geçmektedir. Diğer antik kaynaklara göre ise, kent MÖ. 261-263 yılları arasında II. Antiokhos tarafından kurulmuş ve kente Antiokhos’un karısı Laodike’nin adı verilmiştir.

Laodikeia, MÖ. I. yüzyılda Anadolu’nun en önemli ve ünlü kentlerinden biridir. Kentteki büyük sanat eserleri bu döneme aittir. Romalılar da Laodikeia’ya özel bir önem vermişler ve Kıbyra (Gölhisar-Horzum) Conventus’unun merkezi yapmışlardır.

İmparator Caracalla zamanında Laodikeia’da bir seri kaliteli sikke basılmıştır. Laodikeia halkının da katkılarıyla kentte çok sayıda anıtsal yapı yapılmıştır. Küçük Asia’nın 7 ünlü kilisesinden birinin bu kentte bulunması, Hıristiyanlığın burada ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. MS. 60 yılında meydana gelen çok büyük bir deprem kenti yerle bir etmiştir.

Büyük Tiyatro

Antik kentin  kuzeydoğu tarafında, Grek tiyatrosu tipinde araziye uygun olarak Roma inşa tarzında yapılmıştır. Scene’si tamamen yıkılmış olup, cavea ve orkestrası oldukça sağlam durumdadır. Yaklaşık 20.000 kişiliktir.

Küçük Tiyatro

Büyük tiyatronun 300 metre kadar kuzeybatısında  yer almaktadır. Grek tiyatrosu tipinde araziye uygun olarak, Roma tarzında inşa edilmiştir. Scene’si tamamen yıkılmış olup, cavea ve orkestrasında da bozulmalar mevcuttur. Yaklaşık 15.000 kişi alabilecek büyüklüktedir.

Stadyum ve Gimnazyum

Kentin güneybatısında, doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. Stadyumun ek yapıları ile gimnazyum bir bütünlük teşkil edecek şekilde yapılmıştır. MS. 79 yıllarında yapılan stadyumun uzunluğu 350 metre, genişliği 60 metredir.

Amfiteatr şeklinde yapılmış olan yapının, 24 oturma basamak sırası bulunmaktadır. Büyük bölümü tahrip olmuştur. MS. II. YY. ‘da yapılan gimnazyum Proconsul Gargilius Antioius tarafından inşa ettirilerek imparator Hadrianus ve eşi Sabina’ya ithaf edildiğine dair yazıt bulunmuştur.

Denizli’de gezilecek yerler

Denizli gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Başlangıcı Kalkolitik Çağa kadar uzanan Denizli, bereketli bir bölge olarak, Luvia, Frig, Pers, Yunan ve Roma gibi medeniyetlerin merkezi olmuştur.

Eski kent, modern şehrin 6 kilometre kuzeyindedir ve Antiokos tarafından inşa edilmiş ve eşi Laodikea’nın adını almıştır. Şehirden, Hristiyanların Vahiy Kitabında yedi kiliseden biri olarak bahsedilmektedir. Yakındaki Triopolis şehri ise, piskoposların merkezi olarak biliniyordu.

Denizli’deki tarihi kalıntılardan en önemlisi, diğerlerinden daha iyi korunmuş olan Roma ve Bizans kalıntılarıdır. Daha sonra Selçuklular ve Osmanlılar, İslam mimarisinin güzelliklerini Denizli’ye eklemiştir.

Denizli’ye nasıl gidilir?

Denizli’ye trenle ve karayolu ile kolaylıkla ulaşılabiliyor. Çardak ilçesinde bulunan havaalanına İstanbul’dan uçuşlar bulunuyor.

Paylaşın

Başakşehir, Fenerbahçe Engelini Kayıp Vermeden Geçti!

Süper Lig’de Medipol Başakşehir, sahasında ağırladığı Fenerbahçe‘yi 19. dakikada Robinho ve 83. dakikada Napoleoni’nin atığı gollerle 2-1 mağlup etmeyi başardı.

Lider Medipol Başakşehir, bu sonuçla puanını 57’ye çıkarırken, Fenerbahçe, ligde 3 hafta sonra kaybetti ve 28 puanda kaldı.

18. dakikada boşta kalan topa yakın mesafeden Robinho dönerek vurdu ve fileleri havalandırdı: 1-0.

73. dakikada Attamah’ın kaleci Mert’e göndermek istediği kafa pasında araya giren Soldado topu kaleye gönderdi: 1-1.

83. dakikada Visca’nın ara pasında topla buluşan Mossoro’nun, altı pas üzerine gönderdiği topu Napoleoni tamamladı ve meşin yuvarlağı filelerle buluştu: 2-1.

Stat: Fatih Terim

Hakemler: Hüseyin Göçek, Serkan Ok, Erdem Bayık

M.Başakşehir: Mert, Çaiçara, Mahmut, Serdar (Attamah dk. 16), Kudriashov, Emre, Visca, Mossoro (Adebayor dk. 87), Arda Turan (Napoleoni dk. 77), İrfan Can, Robinho

Fenerbahçe: Volkan, Isla, Serdar, Skrtel, Hasan Ali, Tolgay, Jailson (Valbuena dk. 70, Frey dk. 85), Moses, Eljif (Mehmet Ekici dk. 46), Zajc, Soldado

Goller: Robinho (dk. 19), Napoleoni (dk. 84) (M.Başakşehir), Soldado (dk. 73) (Fenerbahçe)

Paylaşın

Menopoz Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kadınlarda 40 yaş sonrasında görülen ve yumurtalıkların işlevlerini yitirmesi sonucunda adetten kesilmesidir. Yumurtalıklarda yeni yumurta oluşumunun gerçekleşmemesi ile birlikte yeterli hormon üretilimemesi sonucunda menopoz denilen adetten kesilme gerçekleşir.

Menopoz dönemindeki değişiklikler kişiden kişiye değişkenlik göstermektedir. Sıklıkla duyduğumuz aşırı terleme ve sıcak basma gibi problemlerin yanı sıra stres, uyku bozukluğu da menopozun neden olduğu hormonal değişikliklerin bir sonucudur.

Bu süreç kimilerinde ise herhangi bir değişiklik görülmeden ilerler. Adetten kesilmenin dışında herhangi bir bulgu görülmez.

Menopozun belirtileri nedir?

Menopoza giren kadınlarda;

Başta yüz olmak üzere özellikle vücudun üst kısımlarında sıcak basmaları meydana gelmektedir
Uyku sırasında sıcak basmasıyla birlikte gece terlemeleri yaşanmaktadır.
Perimenopoz döneminde adet düzensizlikleri.
Vajina kuruluğu
Cinsel isteksizlik
Sürekli halsizlik durumu
Duygusal dengesizlik
Östrojenin azalmasıyla vücut daha fazla yağ depolamaya başlar ve kilo problemi ortaya çıkar.
Saç dökülmeleri meydana gelir.

Bu ilk belirtilerin yanında baş dönmesi, idrar kaçırma, şişkinlik, alerji, vücut kokusu, çarpıntı, göğüslerde ağrı, panik bozukluğu, sindirim sorunları, kaşıntı, karıncalanma gibi belirtiler de gözlenmektedir.

Menopozun nedenleri nedir?

Yumurtalıklar tarafından üretilen östrojen ve progesteron hormonunun azalması ve 40‘lı yaşlardan sonra bu hormonun üretiminin durması menopoza neden olmaktadır.

Menopozun risk faktörleri nedir?

Erken yaşlarda adet görme, ailede erken menopoz öyküsü, yumurtalıklarla ilgili ameliyat öyküsü risk faktörleri arasında yer almaktadır.

Menopozun komplikasyonları nedir?

Menopozun sebep olduğu pek çok komplikasyon bulunmaktadır. Vücuttaki östrojen seviyesindeki düşmeyle birlikte kalp- damar hastalıklarındaki risk artmaktadır. Bunun yanında osteoporoz olarak adlandırılan kemik erimesine neden olmaktadır. Vajina ve idrar yollarında estrojen üretiminin azalmasına bağlı vajinal kuruluk, idrar kaçırma durumu ortaya çıkmaktadır.

Menopoz için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Doktor randevusu öncesi belirtilerin iyi gözlemlenmesi gerekmektedir. Pek çok kadın bu durumu kabullenmek istemez bu yüzden hasta yakınlarının hastayı iyi takip etmesi ve doktor randevusu için hazırlaması gerekmektedir.

Menopozun tetkik yöntemleri nelerdir?

Menopozun tetkik yöntemleri arasında hasta şikayetleri büyük önem taşımaktadır. Kesin tanı koymak için hormon testleri yapılmaktadır. Bu testlerde  FSH, LH ve estrojen hormonlarının seviyesine bakılmaktadır. Test sonuçlarıyla birlikte adet kanaması 6 ay gecikmişse tanı konulur.

Menopozun tedavi yöntemleri nelerdir?

Menopoz tedavisinde azalan ve üretimi duran hormonlar gereken tanı ve tetkikler yapıldıktan sonra hormon tedavisi uygulanmaktadır. Böylece hayatı olumsuz etkileyen pek çok faktöre karşı önlem alınır. Hormon tedavisi ağızdan ya da cilde yapıştırılan bantlarla yapılmaktadır. Bu bantlar 3 günde bir ya da haftada bir değiştirilmelidir. Östrojen tedavisi ile bağırsak kanseri ve Alzheimer hastalığının görülme ihtimali azalmaktadır.

Menopoz hastaları için yaşam stili önerileri

Menopoz hastaları için moral çok önemlidir. Bu dönemdeki kadınların pek çoğu kadınlıklarının yok olduğu gibi görüşlere sahip olmakta ve psikolojik sorunlar yaşamaktalar. Bu yüzden psikolojik destek almaları gerekebilir. Kemik erimesine karşı yeterli miktarda kalsiyum almaya özen gösterilmelidir. Bunun yanında düzenli olarak egzersiz ve fiziksel aktivitelere de hayatlarında yer vermeleri gerekir.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Kekemelik Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kekemelik, konuşma akışında anormal bir duraksamanın yaşandığı ve bazı ses veya hecelerin tekrarlanması durumudur. Konuşma bozukluklarından biri olan kekemelik, istemsiz olarak konuşma akışının bozulmasıdır.

Kişi, kimi zaman heyecan ve stresin de etkisiyle konuşma sırasında bazı sesleri ve heceleri telaffuz etmekte zorlanır. Konuşma sırasında meydana gelen bu duraksamalar ardı ardına gelen ses tekrarlarına neden olur. Kekemelik bir hastalık değil, konuşma bozukluğudur.

Kekemelik, genellikle 5 yaşındaki çocuklarda fark edilmekle birlikte bu yaş oranı ortalama 2 ile 7 yaş arasında değişkenlik göstermektedir. Dil ve konuşma gelişiminin ilk yılları olarak nitelendirilen 2-5 yaş arasında kekemeliğin en çok ortaya çıktığı yaş grubu olduğu belirtilmektedir.

Kekemelik, 1 ve 2 yaş arasındaki çocuklarda kendiliğinden düzelebileceği gibi uzun yıllar da devam edebilmektedir. Ancak 2 yaşından büyük kekemeliğin tedavi edilmesi için bir uzman desteği almak gereklidir.

Aksi halde uzun yıllar devam eden kekemelik söz konusu olabilir. Unutulmamalıdır ki kekemelik tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır.

Kekemeliğin belirtileri nedir?

Ses ve hecelerin yinelenmesi
Hecelerin uzatılması
Cümleyi uzatma ve dolaylı yoldan konuşma
Konuşma çabası ile yüz ve mimiklerde oluşan şekil değişiklikleri
Göz kırpma gibi tik geliştirme

Kekemeliğin nedenleri nedir?

Genellikle çocukluk çağında ortaya çıkan kekemelik, çoğu zaman kendiliğinden düzeldiği gibi düzelmeden ileriki yaşlara kadar da taşınmaktadır. Çocuğun konuşmaya başlamasıyla gelişen kekemelik; düşünce hızıyla konuşma hızındaki farktan kaynaklanmakta ve yaş ilerledikçe kendiliğinden geçmektedir.

Bununla beraber erkek çocuklarda kekemelik kız çocuklarına göre daha fazla görülmektedir. Bunun yanında kekemelikte genetik, fizyolojik ve psikolojik faktörler etkili olmaktadır. Beyin dalgalarındaki titreşim bozukluğu fizyolojik etkenlere bağlıdır. Baskı ve sıkıntı altında geçen çocukluk ve özellikle şiddetli bir korku durumu kekemeliğe neden olan psikolojik etkenler arasında gelmektedir.

Kekemeliğin risk faktörleri nedir?

Ailede görülen kekemelik hikayesi, çocukluk döneminde yaşanan şiddetli korkular, erkek çocukları, yaşanan travmalar kekemelikte risk faktörü oluşturmaktadır.

Kekemeliğin komplikasyonları nedir?

Kekemelik hem çocukluk çağında hem de ileriki yaşlarda kişiyi oldukça sıkıntıya sokan problemler arasında gelmektedir. Özellikle ileriki yaşlarda konuşmada yaşanan güçlük ve başkalarının kendisiyle alay edeceği düşüncesiyle kişi içine kapanmakta, sosyal ortamlardan uzak durmakta ve depresyona girmektedir. Özgüven eksikliğiyle iş ve okul hayatında başarısızlıklar söz konusu olmakta ve beraberinde pek çok psikolojik sorun baş göstermektedir.

Kekemelik için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Özellikle çocukluk döneminde görülen kekemeliklerde ailenin çocuğa çok dikkatli yaklaşması gerekmektedir. Çocuğa hasta muamelesi yapılmamalı ve mümkün olan en kısa sürede doktor randevusu alınmalıdır.

Kekemeliğin tetkik yöntemleri nelerdir?

Kekemeliğin tanısında ebeveynlere büyük bir pay düşmektedir. Çocuğun konuşmaya başladığı ilk dönemlerde davranışlarının şekillenmesinde aile önemli bir rol oynamaktadır. Bu yüzden çocuk iyi gözlemlenmeli, ne söylediği ve nasıl söylediğine dikkat edilmelidir. Fark edilen bozukluklar devam ediyorsa vakit kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır. Uzman doktorun fiziksel ve bilişsel incelemelerinin yanında işitme ve konuşma testleri sonucunda tanı konulur.

Kekemeliğin tedavi yöntemleri nelerdir?

Kekemelik tedavisinde oldukça fazla yöntem kullanılmaktadır. Nefes egzersizleri, konuşma terapisi ve davranış tedavi en fazla kullanılan yöntemler arasında gelmektedir. Tedavide kekemelik analiz edilerek kişiye özel bir tedavi geliştirilir. Böylece kekemeliğin azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması sağlanır. Oldukça zaman alan kekemelik tedavisinde hastanın isteği ve sabrı önemli bir rol oynamaktadır.

Kekemelik hastaları için yaşam stili önerileri

Kekeme kişilerin özellikle ailesi ve yakın çevresi tedavide yol alınması için büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden kekeme kişi ya da çocuklara hasta gibi yaklaşmamalı onları sabırla dinlemeli ve cümlelerine müdahale edip düzeltmemelisiniz. Tam tersi bu durumun pek çok kişinin başına geldiğini, normal olduğunu ve ona destek olduğunuzu hissettirmelisiniz.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Kabakulak Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kabakulak (Parotitis Epidemica), virüslerin neden olduğu bir rahatsızlıktır. Bulaşıcı bir hastalık olan kabakulak, kulağın ön ve arkasındaki tükürük bezlerinin şişmesine neden olmaktadır.

Genellikle ilkbahar ve kış aylarında görülen bu rahatsızlık, oldukça ağrılı geçmektedir. Çocuk hastalığı olarak görülen kabakulak, çocukluk döneminde geçirilmediği takdirde yetişkinlerde de görülmektedir. Basit bir hastalık olarak görülsede zaman zaman menenjit, ensefalit, işitme kaybı ve testiste iltihabi şişlik meydana gelebilir.

Kabakulağın neden olduğu hastalıklar:

Kabakulak virüsü kana karışarak çeşitli organlara yayılır. Yayıldığı organlarda iltihaplanmaya neden olan virüs, beyin zarına ulaşması sonucunda menenjite neden olabilir. Eğer hastada şiddetli baş ağrısı, kusma ve ense sertliği görülürse bir an önce doktora başvurulmalıdır. Kabakulak beyine oluşturduğu tahribatın yanı sıra çeşitli organlarda da iltihaplanmaya yol açar. Bu iltihaplanmalar böbrek, pankreas ve sinirlerde meydana gelebilir. Aynı zamanda kadın ve erkeklerin yumurtalıklarında meydana gelen iltihaplanma kısırlağa neden olmaktadır.

Kabakulak dikkat edilmediği takdirde birçok ciddi hastalığı da beraberinde getirmektedir. Hastalığın şiddetiyle doğru orantılı olarak işitme kaybına neden olabilir. Aynı zamanda gebelik sürecinde meydana gelen kabakulak rahatsızlığı gebeliğin ilk aylarında ise düşüğe neden olabilir.

Kabakulak rahatsızlığına yakalanan kişiler bol bol dinlenmeli ve sağlıklı beslenmeye özen göstermelilerdir. Bir süre okul ve iş hayatlarına ara vermeleri hem hastalığın bulaşıcılığı açısından hem de kişinin tedavisi bakımından oldukça önemlidir.

Kabakulağın belirtileri nelerdir?

Virüsün bulaşmasından hastalığın ortaya çıkışına kadar geçen süre (kuluçka süresi) genellikle 16-18 gündür. Bu süre12-25 gün arasında değişebilir. Tükürük bezleri tutulduğu için çenenin her iki alt kısmında şişlikler meydana gelebilir. Hastaların dörtte birinde tükürük bezlerinin sadece bir taraftaki tutulur. Hastanın boğazı ve tükürük bezleri şiddetli ağrır. Ayrıca yutma sırasında ve ağzı açıp kaparken de ağrı hissedilir. Hastada genel enfeksiyon bulguları vardır, halsizlik, ateş, kas ağrısı, yorgunluk, iştahsızlık, boyun tutulması, bulantı ve bir kısmında kusma görülebilir.

Kabakulağın nedenleri nedir?

Hastalığın etkeni Paramyxovirus ailesinden Kabakulak virüsüdür. Etken virüslerin tükürük bezine ulaşması ve burada enfeksiyon gelişmesi ile hastalık ortaya çıkar. Virüsün kişiden kişiye bulaşması hasta ile yakın temasla olur. Bu genellikle enfeksiyonu geçiren kişilerin tükürüğünün el ile temas, öksürük ve hapşırık gibi yollarla bulaşması ile olmaktadır. Virüsün mukozalara ulaşmasıyla (ağız içine, burun deliklerine vs.) hastalık bulaşmış olur.

Kabakulağın risk faktörleri nelerdir?

Viral enfeksiyonların kolay bulaştığı, insanların kapalı mekânların yoğun kullanıldığı, soğuk mevsimler, okul, yurt, çocuk servisleri gibi kalabalık ortamlar kabakulak açısından risk oluşturmaktadır. Esas risk hasta kişiye temastır. Hapşırma, öksürme ve kirlenmiş elle temasta bulunma hastalığın bulaşma riskini artırmaktadır.

Kabakulağın komplikasyonları nedir?

Kabakulak nadiren ek problemlere yol açar. Sık olmayarak böbrek üstü bezleri, pankreas ve sinir tutulumları görülebilir. Kadın veya erkeklerde yumurtalıklarda görülen iltihaplanma sonucu kısırlık meydana gelebilir. Özellikle erkeklerde önemli bir kısırlık nedenidir. Bu yüzden kabakulak ciddiye alınmalıdır. Virüsün kan yoluyla beyin zarına ulaşması menenjite sebep olur. Bu durumda şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma ve ense sertliği gibi belirti ve bulgular ortaya çıkar.

Kabakulak için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Kabakulak belirtileri ortaya çıktıktan sonra vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır. Doktor randevusu öncesinde hastalığın bulaşmaması için yakın temastan kaçınılmalıdır. Doktora riskli temaslar ve şikayetler doğru şekilde aktarılmalıdır.

Kabakulağın tetkik yöntemleri nelerdir?

Kabakulak tanı konulması kolay bir hastalıktır. Genellikle fizik muayene ve hastanın hikayesi tanı koydurur. Kabakulak şüpheli olgularda laboratuvar ile teşhisi doğrulamak gerekir. Bunun için antikor testleri ve moleküler testler yapılabilmektedir.

Kabakulağın tedavi yöntemleri nelerdir?

Kabakulak bir virüs hastalığıdır ve tedavisinde antibiyotik kullanılmasının yeri yoktur. Tedavide ağrı kesici ve antienflamatuvar denilen rahatlatıcı ilaçlar kullanılır. Hasta mutlaka istirahat etmelidir.

Kabakulak hastaları için yaşam stili önerileri

Kabakulak hastaları oldukça bulaştırıcıdır ve çevresinde aşılı olmayan ve hastalığı geçirmemiş herkesin (sağlık personeli dahil) korunması gerekir. Normalde kabakulak için en iyi koruma aşılamadır. Üçlü aşı şeklinde (Kızamık, kızamıkçık, kabakulak, MMR aşısı) iki doz olarak yapılmaktadır. Kabakulak kolayca salgın yapabilir ve daha önce aşılı olan erişkinlerde de hastalık nadiren (% 3) görülebilir. O nedenle hastalık geçiren çocuk okula gönderilmez ve temas edenler de aşılanarak takibe alınır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

İnsülin Direnci Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Pankreastan salgılanan ve şeker metabolizmasını düzenleyen hormona İnsülin denir. İnsülin direnci ise,  vücuttaki şekeri kontrol etmek için salgılanan insülinin etkisini göstermesindeki zorluk olarak tanımlanabilir.

Normal şartlarda vücut şekeri 1 ünite insülin ile kontrol altına alabiliyorken insülin direnci olan hastalarda vücut 2-3 ünite insülin salgılamak durumunda kalır.  İnsülin direnci arttıkça, şeker kontrolünü sağlamak için insülin de artmış olur. Bu da vücutta gereğinden fazla insülin salgılanması anlamına gelir.

Tüm dünyada ve ülkemizde giderek artan obezite ve diyabet görülme sıklığı, “insülin direnci” olarak adlandırılan metabolik sorunu da beraberinde getiriyor. Vücuttaki yağ oranının artması insülin direncine, insülin direnci de vücuttaki yağ oranının artmasına yani obeziteye neden oluyor.

Protein metabolizması, üreme ve bağışıklık gibi birçok sistemi etkileyen insülin direncinin tedavi edilebilmesi için öncelikle beslenme ve egzersiz alışkanlıklarının gözden geçirilmesi gerekiyor.

İnsülin direnci insülinin vücutta depolanmasına neden olduğu için kilo alımına, karaciğer yağlanmasına, kalp ve damar hastalıklarına neden olabilir. İnsülin direnci sorunu olanlar spor yapıp dengeli beslenseler dahi kilo vermekte zorlanırlar.

Çünkü fazlasıyla salgılanan insülin, alınan gıdaların yağ olarak depolanmasına neden olur. Giderek daha çok salgılanmak zorunda kalınan insülin zaman içinde pankreası yorar. İnsülin direnci  zamanla pankreas yetmezliği ve diyabet hastalığına kadar gidebilen ciddi bir tablo karşımıza çıkabilir.

İnsülin direncinde beslenmenin yeri çok önemlidir. İlk çağlardan günümüze besine ulaşmamız her geçen yüzyıl daha kolaylaşmış ve buna ters orantılı olarak ulaşılan besinlerin kalori değerleri de her geçen yüzyıl artmıştır. Teknolojideki bu ilerleme çalışma şekillerinin daha çok ofis ortamında, bilgisayar odaklı olmasına neden olmuştur.

Ofis ortamında hareketsizlik ve fast food tüketimi çalışanları obezite ile karşı karşıya getirmektedir. Bol kalorili besinleri hızla tüketme zorunluluğu, hareket azlığı ile birleşince bel çevresi yağlanmasını kaçınılmaz hale getirmekte; bu da insülin direnci sendromunun başlamasına neden olmaktadır.

İnsülin Direncinin belirtileri nedir?

Sağlıklı insanlarda normal öğün aralığı 4-5 saat aralığındadır. Ancak insülin direnci olan kişilerde bu süre daha kısadır. İnsülin direncinin en belirgin özelliği çabuk acıkmadır. Bunun dışında belirtiler şu şekildedir:

Açlığa tahammülsüzlük
Açlığa bağlı fenalık hissi
Fazla yemek yeme
Sinirlilik
Baş ağrısı
Aşırı tatlı yeme isteği ve tatlı krizi

İnsülin Direncinin nedenleri nedir?

İnsülin direnci pek çok nedene bağlı olarak gelişmektedir. En yaygın olan sebep ise obezite ve kilo problemidir. Kilo sorunu yaşayan pek çok kişide insülin direnci mutlaka görülmektedir. Bunun yanında spor veya fiziksel aktiviteye zaman ayırmama, glisemik indeksi yüksek gıdalar tüketmek, enfeksiyon, gebelik, insülin karşıtı hormonlar, polikistik over sendromu ve genetik etkenler de insülin direncine neden olmaktadır.

İnsülin Direncinin risk faktörleri nedir?

İnsülin direncinde pek çok grup risk taşımaktadır. İnsülin direnci görülme olasılığı yüksek olan gruplar şu şekildedir:

Vücut kitle indeksi 25 ve üzeri olan aşırı kilolu kişiler
40 yaş üzeri kişiler
Afrika, Amerika ve Asya kökenli kişiler
Tip 2 diyabet geçmişi olan yakın akrabalar varsa
Yüksek kan basıncı olan kişiler
Yüksek kan trigliserit olan kişiler
Düşük HDL kolesterol ya da damar sertliği olan kişiler
Polikistik over sendromu olanlar

İnsülin Direncinin komplikasyonları nedir?

İnsülin direnci tam olarak bir hastalık sayılmasa da pek çok komplikasyonun görülmesine sebep olmaktadır. En yaygın komplikasyonları arasında tip 2 diyabet gelmektedir. Bunun yanında yüksek tansiyon, damar sertliği, kan yağları bozuklukları, karaciğer yağlanması insülin direncinin diğer komplikasyonları arasında gelmektedir.

İnsülin Direnci için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

İnsülin direnci şüphesiyle doktora başvurulduğunda şüpheyi doğrulamak için genellikle HOMA-IR (İnsülin direnci) testi yapılmaktadır. Doktor randevusu öncesinde kişinin 10-12 saatlik açlıkla randevuya gelmesi beklenir. Alınan kan örneği ile insülin direnci olup olmadığı anlaşılmaktadır.

İnsülin Direncinin tetkik yöntemleri nelerdir?

İnsülin direnci tanısı pek çok test ve tahlil sonucunda konulmaktadır. Bu tahliller şu şekilde sıralanmaktadır:

Kanda şeker (glukoz) yüksekliği
Kanda insülin yüksekliği
Karaciğer yağlanmasını gösteren ALT, AST ve GGT gibi karaciğer testlerinin yüksekliği
HDL kolesterol (iyi huylu kolesterol) düşüklüğü. Trigliserit testinin yüksekliği
Ürik asit yüksekliği

İnsülin Direncinin tedavi yöntemleri nelerdir?

İnsülin direnci tedavisinde en önemli ve etkili tedavi yöntemi beslenme tedavisidir. Bunu fiziksel aktivite, egzersizler ve ilaç tedavisi izlemektedir. Beslenme tedavisinde insülin direncine göre bir diyet programı oluşturulur. Beslenme programıyla yanlış beslenme alışkanlıkları düzeltilir.

Şeker, un ve nişasta gibi karbonhidrat miktarı yüksek gıdalardan uzak durulur. Trans yağlardan ve kolalı gazlı içeceklere veda edilir. Bunun yanında her gün düzenli yürüyüş ve çeşitli spor aktiviteleri önerilir. Gerekli durumlarda insülin direncini kıran ilaçlar da kullanılmaktadır.

İnsülin Direnci hastaları için yaşam stili önerileri

İnsülin direnci olan hastaların, diyabet ve diğer hastalıklara karşı yaşam stilinde birtakım değişikliklere gitmesi gerekir. Öncelikle beslenme şeklini tamamen değiştirmelidir. Akdeniz tipi beslenme tarzı oldukça sağlıklı olacaktır. Zeytinyağı, sebze ve deniz ürünleri ağırlıklı olan bu beslenme türünde insülin direnci büyük ölçüde kontrol altına alınacaktır. Bunun yanında spor ve egzersizi hayat felsefesi haline getirmek gerekiyor.

Her gün yarım saat yürüyüş ve günlük fiziksel aktiviteler insülin direnci yanında pek çok hastalığa karşı önlem almada etkili olacaktır. Egzersize ve spora vakit bulamayanlar asansör yerine merdiven kullanabilir, kısa mesafelerde yürümeyi tercih edebilir. Bu tarz değişiklikler insülin direnci ve diğer hastalıklara karşı önlem almanızda oldukça etkili olacaktır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Geçmişi Günümüze Taşıyan Geleneksel ‘Çorum Evleri’

19. yy. sonu ya da 20.yy.’ın ilk yarısına tarihlenen Çorum’un geleneksel Türk evleri, mimari miras içinde, korunması gereken sivil mimarlık örneklerindendir. Çorum’a yolu düşen hemen herkesin görmesi gereken yapılar arasında geleneksel Türk evleri de önemli bir yer tutmaktadır.

Haber Kaos ekibi olarak Çorum il sınırları içinde bulunan geleneksel Türk evlerini sizler için derledik.

Veli Paşa Konağı

Veli Paşa Konağı Çorum ili Merkezinde Tepecik Mahallesi Şeyh Eyüp Sokak No:13’te bulunmakta olup, Veli Paşa oğlu Şevket Bey (Eren 1875-02 Haziran 1940) tarafından 1923-1924 tarihlerinde yaptırılmıştır.

Veli Paşa konağı genel yerleşimi, iki kat ve bodrumdan oluşan iç sofalı (karnıyarık) plan tipindeki konak yapısı ile içe dönük bahçe etrafına yerleşmiş müştemilat yapılarından oluşmaktadır. Kuzey ve batısında yollarla çevrelenmiş avluya her iki sokaktan giriş, kuzeyden iki kanatlı ahşap kapı ile batısından da yine haremlik ve selamlık olduğu düşünülen iki ayrı kapı ile sağlanmaktadır.

Genel özellikleri ile yapı, Türk evinin ve Çorum’un tarihi evlerinin öne çıkan bir örneğini oluşturmaktadır. Bulunduğu çevrede tarihi dokunun devamı niteliğindedir. Veli Paşa Konağı, camisi, caddesi ve sokağı ile bir bütünlük arz eder.

Konak Çorum Belediye Başkanlığı’nca 2004 yılında aslına uygun olarak restore edilerek, tefrişatı yapılmış ve Kültür-Sanat faaliyetlerinin gerçekleştirildiği otantik bir mekan haline getirilmiştir.

Bilaller Konağı

İlimiz merkez Üçtutlar Mahallesinde yer alan ve Sivil Mimarlık örneği olarak tescilli olan Bilaller Konağı; Bina, Dikdörtgen plan üzerine ahşap karkas tekniğinde, iki katlı, çıkmalı olarak inşa edilmiştir. Kırma çatılı olup, alaturka kiremitle örtülüdür.

Mülk sahiplerince 49 yıllığına ücretsiz olarak Kültür ve Turizm Müdürlüğünce kullanılmak üzere İl Özel İdaresine tahsis edilmiştir. Bahçesi ile birlikte 900 m2 yakın kullanım alanı olan bu konağın restore edilerek kültür ve sanat faaliyetlerinin burada yapılması planlanmakta olup Bilaller Kültür Sanat Merkezi olarak OKA’ya Turizm Altyapı Desteği kapsamında sunulan proje kabul edilmiş olup restore edilmektedir.

Hanoğlu Konağı

İlimiz, Merkez, Yavruturna Mah. Kulaksız Sokak No:5-5A adresinde yer alan bina, kareye yakın planlı, kısmi bodrum kat üzerine iki katlı inşa edilmiştir. Yapının giriş cephesinde, Zemin kat pencere ve giriş kapısı kenarında taş söveler, kat hizalarında ise taş silmeler mevcuttur. Örkü sistemi kırma çatı olup, üzeri alaturka kiremit ile örtülüdür. Yapı restore edilerek, restaurant olarak işletilmektedir.

Geyikli Ev

Çorum, Merkez, Çepni Mah. Merih Sokak No:10’da yer alan tarihi ev, Kareye yakın plan üzerine ahşap karkas tekniğinde çatıkatı dahil üç katlı, çıkmalı olarak inşa edilmiştir. Çatı katı arka cephe alınlığındaki geyik motifi nedeniyle geyikli ev olarak da bilinir.

Katipler Konağı

İlimiz Karakeçili Mah. Alaybey Sokak’ta yer almakta olan konak , 1878 yılında Abdülhamit Dönemi iç sofalı (karnıyarık) plan tipinde yapılmıştır. İki katlı ve bahçeli olup korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli ve kentsel sit alanı içerisinde yer almaktadır.

1975 yılına kadar mesken olarak kullanılan konak 1995 yılında restore edilerek Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli özel lokanta olarak aynı yıl hizmete açılmıştır. Çorum Mutfağı’na ait yöresel yemeklerin sunulduğu konakta aynı anda 87 kişiye hizmet sunulabilmektedir.

Tarihi Dulkadiroğulları Konakları (Boğazkale)

Boğazkale’de, 360 yıllık tarihi geçmişe sahip Osmanlı mimarisi niteliğindeki haremlik ve selamlıktan oluşan 2 adet konağın ihtişamıyla karşılaşırsınız. Söz konusu konaklar Dulkadiroğulları Beyliği’ne mensup Dölarslan ailesinden kalmıştır. 8000 m2 alan üzerine kurulu tarihi konaklar bahçesi ile birlikte doğal bir görünüme sahiptir.

İsmet Eker Konağı

29 Ekim 1923 yılında TBMM Başkanvekili sıfatıyla Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte Cumhuriyetin kurulmasında büyük emeği olan ve “Cumhuriyet ilan edilmiştir arkadaşlar” diyen Çorum Milletvekili İsmet Eker’e ait olan, Merkeze bağlı Bayat Köyü’nde yer alan ve Türk mimarisinin en güzel örneklerini barındıran konak, 1926’da kentin önemli yapı ustalarından Muttalip Ağa tarafından yapıldı. Konağın bir benzeri Ankara Kalesi içinde bulunuyor.

1926 yılında inşa edilen ve içerisinde konak, ahırlar, samanlık, silo, kuruluk, bahçe, hizmetkarların kaldığı bölümleri bulunan İsmet Eker Konağı kültür-sanat alanında kullanılmak üzere ücretsiz olarak İl Özel İdaresine tahsis edilmiş olup Kırsal Yaşam ve Tarım Müzesi olarak planlanmış, birinci bölümü restore edilip çevre düzenlemesi yapılmıştır. Restore edilip çevre düzenlemesi yapılan İsmet Eker Konağı’nda “Kırsal Yaşam Müzesi” açılması çalışmaları devam etmektedir.

Hacıhamza Evleri (Kargı)

Kargı ilçesine bağlı Hacıhamza’da eski Türk mimarisi örneklerinden olan günümüze kadar gelmiş eski evler mevcuttur. Bir kısmı halen kullanılmaktadır. Çoğu iki katlı olan evler, ahşap arası kerpiç örülerek yapılmış ve tatlı kireç sıvalıdır. İlçenin en büyük kasabası olan Hacıhamza’daki eski doku kentsel sit olarak ilan edilmiştir.

Çatalkara Kültürve Sanatevi̇ (İski̇li̇p)

Hughette Eyüboğlu’nun girişimi, Kaymakamlık ve Belediyenin işbirliğiyle restore edilen 120 yıllık tarihi İskilip evi, adını yörede yetişen Çatalkara üzümünden alıyor. Çorum Valiliği’nin katkılarıyla hizmete açılan sanat evinde sergi dışında çeşitli sanat dallarında atölye çalışmaları ve konferanslar düzenleniyor.

Paylaşın