Mayıs Ayı Enflasyon Verileri Açıklandı!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), mayıs ayı enflasyon verilerini açıkladı. Enflasyon, Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 18,71 arttı. Aylık en yüksek artış alkollü içecekler ve tütün grubunda oldu.

Açıklanan verilere göre, mayıs ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalar dikkate alındığında, tüketici fiyatları yüzde 19.91, yurt içi üretici fiyatları yüzde 32.85 arttı. Geçen yılın aralık ayına göre de tüketici fiyatları yüzde 4.99, yurt içi üretici fiyatları yüzde 7.99 yükseldi.

TÜİK’in açıkladığı Mayıs 2019 enflasyon verileri şöyle;

Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık %0,95 arttı

TÜFE’de (2003=100) 2019 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre %0,95, bir önceki yılın Aralık ayına göre %4,99, bir önceki yılın aynı ayına göre %18,71 ve on iki aylık ortalamalara göre %19,91 artış gerçekleşti.

Aylık en yüksek artış %8,88 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda oldu

Ana harcama grupları itibariyle 2019 yılı Mayıs ayında endekste yer alan gruplardan, giyim ve ayakkabıda %4,09, ulaştırmada %2,18, eğlence ve kültürde %1,86 ve lokanta ve otellerde %1,61 artış gerçekleşti.

Aylık en fazla düşüş gösteren grup %1,58 ile ev eşyası oldu

Ana harcama grupları itibariyle 2019 yılı Mayıs ayında endekste düşüş gösteren bir diğer grup ise %1,18 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.

Yıllık en fazla artış %28,44 ile gıda ve alkolsüz içecekler grubunda gerçekleşti

TÜFE’de, bir önceki yılın aynı ayına göre çeşitli mal ve hizmetler %26,75, ev eşyası %24,54, eğlence ve kültür %20,06 ve lokanta ve oteller %19,77 ile artışın yüksek olduğu diğer ana harcama gruplarıdır.

Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) aylık %1,57 arttı

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’de 2019 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre %1,57, bir önceki yılın Aralık ayına göre %3,37, bir önceki yılın aynı ayına göre %16,90 ve on iki aylık ortalamalara göre %18,79 artış gerçekleşti.

Mayıs 2019’da endekste kapsanan 418 maddeden; 48 maddenin ortalama fiyatlarında değişim olmazken, 267 maddenin ortalama fiyatlarında artış, 103 maddenin ortalama fiyatlarında ise düşüş gerçekleşti.

Paylaşın

Fenerbahçe Beko Yarı Finalde

Fenerbahçe Beko, Basketbol Süper Ligi Play-off çeyrek final üçüncü maçında Türk Telekom’u 92-59 mağlup ederek, seriyi 2-1 yaptı ve yarı finalde Tofaş’ın rakibi oldu.

Beş maç üzerinden oynanacak ve 3 maç kazanan takımın adını finale yazdıracağı yarı final serisinin ilk maçı 1 Haziran Cumartesi günü oynanacak.

Karşılaşmanın Özeti:

Kalinic’in arka arkaya bulduğu 3 üçlükle maça iyi bir başlangıç yapan Fenerbahçe Beko, Ali Muhammed ve Melih’in sayı katkılarıyla televizyon molasını 13-8 önde geçti. Molanın ardından boyalı alanı iyi kullanan Fenerbahçe Beko, Guduric ve Ali Muhammed’le sayılar buldu: 17-12. İlk periyot Fenerbahçe Beko’nun 22-17 üstünlüğüyle tamamlandı.

Dış atışlardaki yüksek isabet oranını bu periyoda da taşıyan Fenerbahçe Beko; Sinan Güler ve Kostas Sloukas’la 2 üçlük buldu ve farkı çift hanelere çıkararak rakibine de mola aldırdı: 28-17. Mola sonrası etkili hücum organizasyonlarıyla sayılar üreten Fenerbahçe Beko, soyunma odasına 46-31 önde gitti.

İkinci yarıda topu iyi paylaşan Fenerbahçe Beko, hücum ve savunmadaki agresif oyunuyla üçüncü periyodun televizyon molasına 53-37 önde girdi. Mola dönüşü farkın erimesine izin vermeyen Fenerbahçe Beko, final periyoduna 63-44 önde girdi.

Dördüncü periyotta taraftar desteğini de arkasına alan Fenerbahçe Beko, hem pota altında etkili bir performans gösterdi hem de dış atışlarla sayılar üretti ve maçı 92-59 kazandı.

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu: İstanbul’u Biz Kazanacağız

CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran’da tekrarlanacak olan İBB başkanlığı seçimleri kapsamında CHP İstanbul eski meclis üyeleri ile Şişli Belediyesi Cemil Candaş Kültür Merkezi’nde bir araya geldi.

Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in de katıldığı etkinlikte ilk konuşmayı CHP eski grup başkanvekillerinden Ertuğrul Gülsever yaptı.

Gülsever’in ardınan söz alan Ekrem İmamoğlu, konuşmasında, “İstanbul’u biz kazanacağız. 23 Haziran’dan sonra yine bir seferberlik dönemini başlatacağız” dedi.

İmamoğlu, “Yönetime gelseler bile İstanbul’u yönetecek kadroları yok” diyen AK Partili rakibi Binali Yıldırım’a da “Tavsiyem önce kendi çocuklarına baksın” yanıtını verdi.

İmamoğlu, “Yıllarca sadece bir kişinin iki dudağının arasından talimat alanların ne yazık ki zihni köreliyor” dedi.

İBB Başkanlığı seçiminin iptal edilmesiyle demokrasiye zarar verildiğini ve bunu herkesle beraber tamir edeceklerini söyleyen İmamoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

– Demokrasiye bir zarar vermişlerdir, bir darbe vurmuşlardır ama bunu tamir edeceğiz hep birlikte. Sorumluyuz. Türkiye Cumhuriyeti tarihine dönüp baktığımızda, tarihi ve en önemli sorumluluklardan birinin olduğu döneme denk gelmiş insanlarız. Vazifemizi iyi yapmazsak, omuzlarımızda o yükü hissetmezsek, tarih bizi yarınlarda affetmez.

– Çok uzun bir vaktimiz yok. Kalan 23 gün içerisinde temel duruşumuzu asla değiştirmeyeceğiz. Onlar diyor ya, ‘Kızıyor, değişti’. Biz, asla değişmedik, değişmeyeceğiz. Tevazuyla, herkese eşit gözle bakan, hiç kimseyi yadırgamayan, uzaklaştırmayan, konuşan, anlatan… Evet, doğrudur.

“İstanbul’u biz kazanacağız”

– Biz bu süreci çok iyi geçirmeliyiz. Bu toplantıyı onun için önemsedim. Sizler bu süreçleri defalarca yaşamış, ne yapılacağını bilen, örgütlü yapı içerisinde nerede duracağını bilen hatta birilerinin bilmesine gerek yok tek başınıza bile ne kadar nitelikli işleri başarabileceğinizin farkında olan değerlersiniz. Lütfen bunun farkına varın. İstanbul’u biz kazanacağız.

– 23 Haziran’dan sonra yine bir seferberlik dönemini başlatacağız. Ekonomi, yönetimde demokrasi, şeffaflık, çevre seferberliği… İstanbul’un her hususta seferberliğe ihtiyacı var. Kendinizi sorumlu hissedin, lütfen çalışın. Bu 23 günde, ondan sonraki belki sürecin ufak tefek pürüzlerinin yaşayacağı günleri de dahil edersek bir süre seferberlik ilan edin.

– Tatili unutun. Bayramda birbirinizi ağırlayın, kutlayın birkaç gün ama herkes yine sürece dahil olsun. 23 Haziran’da da mutlaka ve mutlaka yine sandık çevresi hangi ortamsa görev alarak bu süreci en layıkıyla bitirelim. Ondan sonra bu memlekete, İstanbul’da en güzel şekilde hizmet etmeye başlayalım.

– Bu memleketin iyi tecrübelere, kötüyü, kötü koşulları görmüş, baskıyı, ezilmeyi görmüş tam tersini yapmak için ruh hali uygun insanlara ihtiyaç var. Ve bunları şeffaf yapacağız. Yol arkadaşlığı yapacağız. Yolumuz 23 Haziran’a kadar değil.

“Önce kendi çocuklarına baksın”

– Yıldırım’a tavsiyem önce kendi çocuklarına baksın. Ondan bile aciz bence. 81 milyon insan içinde çok kıymetli kadrolar var. Liyakata değer vermeyen ve yıllarca sadece bir kişinin iki dudağının arasından talimat alanların ne yazık ki zihni köreliyor.

– Benim inancım tam, çok rahatım. Benim içim rahatsa bir anlamı var demektir. Karşı tarafın tedirginliğini, kaygısını şuradan anlayın. Az yüzüm asılsa ‘Bak kızdı, bak hakaret etti’ diyorlar. Bu kadar bizi izliyorlar.

– Bazı kişisel analiz uzmanları tutup takip ediyorlarmış. Beni öyle takip edenlerin psikolojisi bozulur yakında. Bir şey bulamadık diye. 18 günde çıldırdılar, 1800 günde ben bunları deli edeceğim.

Paylaşın

Fikirtepe’nin Kentsel Dönüşüm Çilesi Meclis’e Taşındı

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel, başta Kadıköy ilçesine bağlı Fikirtepe mahallesi olmak üzere İstanbul genelinde uzun zamandır devam eden kentsel dönüşüm çilesini Meclis’e taşıdı.

“İstanbul, rant odaklı projeler sonucunda dev bir şantiyeye dönüşmüştür. İstanbulluların bugünlerde manzarası havada sallanan vinçler, beton mikserleri, inşaat tabelaları ve hafriyat kamyonlarıdır” diyen Adıgüzel, kentsel dönüşüm mağduru vatandaşların sorunlarının çözülmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasını talep etti.

CHP’li Adıgüzel, Meclis Başkanlığına sunduğu önergede 27 Mayıs tarihinde Fikirtepe’de meydana gelen ve 2 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan yangını hatırlattı. Önergede, yaşanan olayın İstanbul’u dev bir şantiyeye dönüştüren rant odaklı kentsel dönüşüm uygulamalarını tekrar gündeme taşıdığına dikkat çekildi.

“Vatandaşları ciddi manada mağdur etmişti”

İstanbul’un Esenyurt, Kadıköy ve Sancaktepe gibi birçok ilçesinde devam eden kentsel dönüşüm uygulamalarının yarattığı mağduriyete atıfta bulunan Adıgüzel, önergede şu ifadelere yer verdi:

“AKP tek başına iktidara geldiği 2002 yılından bu yana, katma değeri yüksek, ihracatı artırmayı hedefleyen üretim modeli yerine; iç pazara dönük, sürdürülebilir döviz getirisi olmayan, aksine ihtiyaç duyulan hammadde ve ara malları sebebiyle ithalata bağımlı inşaat sektörüne dayalı bir büyüme modelini tercih etmiştir.

Özellikle son yıllarda ülke sermayesi artan oranda inşaat sektörüne kanalize edilmiş, sektör imar değişiklikleri, riskli alan ve acele kamulaştırma kararları gibi araçlar yoluyla ihya edilmiştir. Yandaş sermaye yaratmayı amaçlayan bu ekonomi yönetimi, İstanbul başta olmak üzere tüm ülkenin kıymetli arazilerinin, yeşil alanlarının talan ve ranta kurban edilmesini de beraberinde getirmiştir. Gelinen noktada, AKP iktidarı inşaat sektörünü ülke ekonomisinin belkemiği ve lokomotif sektörü haline getirmiş, ancak sektörün son yıllarda içine girdiği darboğaz İstanbul başta olmak üzere tüm yurdu yarım kalan inşaatlar, hayalet şantiyeler ve bitiş tarihi belirsiz yatırımlar ve bu yatırımların mağdur ettiği yüzbinlerce vatandaş ile baş başa bırakmıştır.

Kentsel dönüşüm sebebiyle boşaltılmış binalar, bitmeyen konut projeleri, yarım kalan inşaatlar, ne zaman tamamlanacağı belli olmayan projeler, tüm birikimini, kazancını bu projelere yatıran vatandaşları ciddi manada mağdur etmiştir.”

“Kentsel dönüşüm binlerce İstanbulluyu mağdur etmeye devam etmektedir”

Fikirtepe başta olmak üzere, kentsel dönüşüm sürecine giren bölgelerde, semtlerin tarihi ve kültürel dokusunun korunarak sağlıklı ve güvenilir bir kentleşme sürecinin gerçekleştirilmesinin şart olduğunu vurgulayan Adıgüzel, yalnızca Fikirtepe’de 60 binden fazla mağdurun olduğunu belirtti:

“Yaşanan bu mağduriyetin en yoğun yaşandığı bölgelerden birisi Fikirtepe Mahallesi’dir. 1/1.000 ölçekli Fikirtepe uygulama imar planı 14 Ocak 2011 tarihinde İBB Meclisi’nce oybirliği ile kabul edilmiştir. 2013’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın olur kararıyla, 6306 sayılı Kanun kapsamında Fikirtepe kentsel dönüşüm süreci başlamıştır.

Ancak aradan geçen 8 yılda kentsel dönüşümün devam ettiği Fikirtepe’nin belirsiz bir şantiye halini koruduğu görülmektedir. Projelerin durduğu, inşaatların yavaşladığı Fikirtepe’de yıllardır devam eden ve bitirilemeyen daha da vahimi akıbeti belirsiz olan kentsel dönüşüm binlerce İstanbulluyu mağdur etmeye devam etmektedir. Yalnızca Fikirtepe’de dahi kentsel dönüşümün mağdur ettiği 60 binden fazla yurttaşımızın hak arayışı içerisinde olduğunu söylemek mümkündür.

Kentsel dönüşüm süreci içerisinde kira yardımlarının objektif kriterler çerçevesinde gerçekleştirilmemesi de yurttaşlar arasında ayrıma yol açmakta, bir kısım Fikirtepeli kira yardımı alırken bir kısım Fikirtepeli ise bu yardımdan yararlanamamaktadır. Dönüşüm süreci sonrasında Fikirtepelilerin tekrar Fikirtepe’de yaşayabileceklerine dair endişeleri de açıklığa kavuşturulması gereken bir diğer konudur.”

Paylaşın

Meral Akşener: YSK Eliyle Darbe Yapıldı

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, YSK’nın İBB Başkanlığı seçiminin tekrarlanmasına ilişkin kararını eleştirerek, 6 Mayıs’ta, milletin iradesine karşı YSK eliyle bir darbe yapıldığını söyledi.

Akşener, konuşmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir çağrı yaparak, “Saray’dan bir çıkın sönen ocakları, dağılan yuvaları, umutsuz gençleri görün. Sonra bir karar verin, ya damat ya millet” dedi.

İYİ Parti Lideri Akşener, konuşmasında, yaşanan ekonomik sorunlar üzerinden de iktidarı eleştirerek, Türkiye’nin ekonomik büyüme oranları bakımından Sudan, Azerbaycan, Uruguay gibi ülkelerin gerisinde kaldığını söyledi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlenen grup toplantısında konuştu.

Akşener’in açıklamalarının devamında şunlar öne çıktı:

“Gelelim bu haftaki damattan masallar bölümümüze. Burası çok önemli. Yine bir paket açıklamış. Her pakete de üşenmeyip isim koyuyor. Bu paketin adı İvme. Yani ileri verimli milli endüstriymiş. Sanki bu güne kadar fabrika açtılar da adına milli endüstri koymuş. Milletin parası damada teslime edileli 10 ay olmuş, 8 paket açıklanmış, açıklanan her paketle daha da ekonomi kötüye gitmiş

Beş tane yandaş gelince kaynak bol ama millete gelince kaynak yok diyor. İşte EYT’lilerin durumu ortada. Seslerini duyurmaya çalıştılar Yenikapı’da ama duyan olmadı. Bunların bir baltaya sap olamamış ne kadar çocuğu yakını varsa bu beylerin hepsi, müteahhit oldu, müdür oldu, zengin oldu. Bizim pırıl pırıl gençlerimiz işsiz. Adını soy adını yazamayan ne kadar yakını varsa ihya ettiler.

“Vakıflarla belediyeleri vakumluyorlar”

Vakıflarla belediyeleri vakumluyorlar. Hepsini ismini sayayım mı? Şunu yazın bir kenara artık her şey gün yüzüne çıkıyor. Geçen günlerde Sayın Mansur Yavaş bir ihale sonucunu açıklardı. Bu beylerin 3 yıl önce 1 milyar liraya ihale ettikleri iç bugün 180 milyon liraya ihale edildi. İnsaf. Neredeyse beş katı. Bunlar sadece devleti değil belediyeleri de borç batağına batırmışlar. 17 yıllık ekonomi politikasının özetidir bu. Milletin çocuklarına yok çekenler milletin kaynaklarını işte böyle yağmalıyorlar

Sayın Erdoğan’a sesleniyorum sizi yıllarca sırtında taşıyan millete sırtınızı dönmeyin. Unutmayın ki siz milleti değil bu cefakar millet sizi doyuruyor. Milletin dertleriyle ilgilenin. Söyleyecek yeni şeyleriniz yok. Saray’dan bir çıkın sönen ocakları, dağılan yuvaları, umutsuz gençleri görün. Sonra bir karar verin, ya damat ya millet.

“Ülkemizin geleceğini 15 defa çöpe attılar”

Eminim ki milleti yok sayanları milletimiz de yok sayacak. 17 yıldır iktidardalar, bu süre içerisinde eğitim sistemimizi tam 15 kere değiştirdiler. Her gelen bakan alfabeden harf çekti yeni bir isim uydurdu. Bu seferkinin adı da eğitim sistemi oldu. Sistem dediğiniz şey bir yap-boz tahtası değildir. Ülkemizin geleceğini 15 defa çöpe attılar.

Her seferinde bu son diyorlar. İşin değişik yanı da 1’den 15’e kadar her yap-bozu müjde diye sundular. Anne babalar tedirgin. öğretmenlerimiz gözlerinin içine bakan evlatlarımıza sistemi anlatamıyorlar. Çünkü kendileri de anlamıyorlar. Tarih dersini hangi aklıselim zorunlu olmaktan çıkarma fikrini sundu? Evlatlarımız tarihi sizin gibi televizyon dizisinden mi öğrensin istiyorsunuz?

“Eğitime yeniden itibarını kazandıracağız”

Üniversitelerimizi dünyanın en iyi üniversiteleriyle buluşturacağız, eğitime yeniden itibarını kazandıracağız. Bu memleketin evlatları aslında nasıl bir hazineye sahip olduklarını anlayacak. Çünkü onlara yalanlar söylemeyecek, hayallerini satmayacak, hayallerini gerçekleştirme imkanı sunacağız. İYİ Parti gelince Türkiye yeniden hak, hukuk, adalet ülkesi olacak. Anadolu’yu yeniden bir bayram sofrası yapacağız.”

Paylaşın

‘Ekonomik Güven Endeksi’ Mayısta Yüzde 8.5 Geriledi

Ekonomik güven endeksi mayıs ayında bir önceki aya göre, yüzde 8.5 azalarak 77.5’e geriledi. Ekonomik güven endeksindeki azalış, tüketici, reel kesim (imalat sanayi), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörü güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklandı.

Türkiye İstatistik Kurumu ,(TÜİK), mayıs ayına ilişkin ekonomik güven endeksi verilerini açıkladı. TÜİK’in açıkladığı verilere göre; ekonomik güven endeksi mayıs ayında bir önceki aya göre, yüzde 8.5 azalarak 77.5’e geriledi.

Ekonomik güven endeksindeki azalış, tüketici, reel kesim (imalat sanayi), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörü güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklandı.

Mayıs ayında tüketici güven endeksi 55,3 değerine, reel kesim güven endeksi 94,7 değerine, hizmet sektörü güven endeksi 79,4 değerine, perakende ticaret sektörü güven endeksi 89,9 değerine ve inşaat sektörü güven endeksi 49,8 değerine geriledi.

Ekonomik güven endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bir bileşik endekstir.

Paylaşın

Gaziantep’in Evliyaları Ve Türbeleri

Evliya; hayatını riyazet, ibadet ve mücadelelerle geçirerek, benliğinden sıyrılmış nefsine hakim, öz varlığından geçmiş ve bu iyi hallerinden dolayı keramet sahibi olan, velilik katına ulaşmış kişilere ve mürşitlere verilen isimidir.

Evliyalar tasavvuf sahasında Allah tarafından korunan, onun himaye, ilgi ve sevgisine mahzar olan, Allah’ın verdiği imkân nispetinde Allah ve kainat hakkında bazı sırlara vakıf olan ermiş kişilerdir.

Evliyalar Allah uğrunda hareket ederler, sözlerinde daima hak ve hakikatten bahsederler. Nefsin her türlü kötü arzusuna sırt çevirmiş ve her halleriyle Allah’a yönelmişlerdir. Aynı zamanda bu evliyaların içlerinde alim ve şair olanlar da vardı. Bu bakımdan saygı ile anılmaya değer unutulmamaları gereken kimselerdir.

Gaziantep ve yöresinin Türkler tarafından fethedilip İslamlaştırılmasında, hatta Gaziantep”in kurtuluşunda evliyaların önemli rolleri olmuştur. Bu evliyaların türbelerine ziyaret adı verilir.

Gaziantep ili sınırları içinde yer alan ve halkın yoğun şekilde ziyaret ettiği, “Ökkeşiye Hazretleri Türbesi, Sa’d Bin Ebu Vakkas Hazretleri Türbesi,  Yuşa Peygamber Türbesi, Pirsefa Hazretleri Türbesi, Dülükbaba Türbesi, Hacıbaba Türbesi,  Nesimi Türbesi , Şeyh Fethullah Türbesi” türbelerdir.

Ökkeşiye Hazretleri Türbesi:

Gaziantep’ten Adana’ya doğru karayoluyla giderken Sakçagözü’nü geçince, Nurdağı’na ulaşmadan yolun sol tarafında uzaklarda yeşilliklerle çevrili bir tepe görülür. İşte bu tepede Kahramanmaraş ve Gaziantep bölgesinde binlerce insana adını veren Ökkeş yahut Ökkeşiye Hazretleri yatmaktadır.

Ökkeşiye Hazretleri sahabeden bir zat olup Gaziantep’in Müslümanlar tarafından fethinde şehit düşen beş kişiden birisidir. Türbenin bulunduğu yere Ökkeşiye denmektedir. Türbe tam dağın tepesinde bulunmakta ve türbenin alt tarafındaki kuyularda ise birkaç metre derinlikte bol su bulunmaktadır.

Erkek çocuğu olmayan karı kocalar ve daha değişik maksatları olanlar Ökkeşiye Hazretlerinin türbesini ziyaret ederler ve isteklerinin kabul edilmesi ve arzularına kavuşmak ümidiyle burada Allah’a niyazda bulunurlar. Ayrıca Allah rızası için kurban keserler. Böylece ziyaretten sonra doğan erkek çocuğa genel olarak Ökkeş adını verirler.

Sa’d Bin Ebu Vakkas hazretlerinin Türbesi

Araban ilçesinin kuzeyinde yaklaşık 6 km. uzaklıkta, Ziyaret Köyü’nün kuzeydoğusunda, Araban ovasına hâkim tepenin zirvesindeki, Sa’d Bin Ebu Vakkas hazretlerinin Türbesi mezarlığın yanı başında yer alıyor.

Dikdörtgen planlı ve düzgün kesme taşlarla inşa edilmiş yapının iç bölümünde bağdadi sıva kullanılmış. Kuzey ve güneyde mihrap ve paye biçiminde sütunlar yer almaktadır. Mezar mermerden yapılmış sanduka ve kapak kısmından oluşmaktadır. 1998 yılında restoresi sırasında türbenin 30 metre güneybatısında mescit, misafirhane ve kurban kesim yeri inşa edilmiştir. Türbenin ön avlusunda da 24 sahabenin mezarı olduğu rivayet edilmektedir.

Halk arasında Seydi Vakkas hazretleri olarak bilinen zat, hayatta iken cennetle müjdelenen on sahabe arasındadır. Ashab-ı Kiram’ın büyüklerindendir.

Yuşa Peygamber Türbesi:

Bilindiği üzere Yuşa Peygamber (A.S.) İsrail oğullarından olup, Hz. Musa’nın yeğenidir. İsrailoğulları’nı göçebelikten kurtarır ve Arz-ı Kenan’a yerleştirir. Gaziantep’te Boyacı Mahallesinde Boyacı Camiinden Kavaflar Çarşısı’na doğru uzanan sokakta Pir sefa denilen mevkide tek katlı bir bina vardır. Bu binada iki oda içinde iki türbe bulunmaktadır. Bunlardan birisi rivayete göre Yuşa Peygambere ait olup, diğeri ise Pir sefa Hazretlerine aittir.

Pirsefa Hazretleri Ve Türbesi:

Pirsefa Hazretleri ile Yuşa Peygamber aynı yerde yatmaktadırlar. Pirsefa hakkındaki rivayetlere göre Pirsefa’nın Hz. Yuşa’nın türbedarı olduğu ve ölünce buraya gömüldüğü söylenmektedir. Bir başka rivayete göre ise Pirsefa Medinelidir ve ensardandır.

Gaziantep’in Müslümanlar tarafından fethinde Hz. Ali kumandasında buraya gelmiş, Karaçomak’la yan yana savaşırken uğradığı zorlu bir kılıç darbesi ile gövdesi ikiye bölünmek suretiyle şehit olmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer, Yuşa’nın yanına defnederek “Kendini Peygamber-i Zişan’la Komşu ettim” demiştir.

Dülükbaba Türbesi:

Dülükbaba Türbesi şehrin kuzeyinde, Adana asfaltının doğusunda kendi adıyla anılan tepenin üzerindedir. Dülükbaba’yı diğer evliyalardan ayıran özellik, rivayete göre evlenmek isteyen bekar erkeklere yardımcı olmasıdır. Dülükbaba Antep’in Müslümanlar tarafından fethinde şehit düşmüş bir şahıstır. Asıl adı Davud’dur. Sonradan şu anda yattığı yerin adıyla anılmaya başlanmıştır.

Hacıbaba Türbesi:

Hacıbaba Türbesi Karşıyaka’da eski Tekel fabrikasının kuzeyindeki tepededir. Vaktiyle çevresi mezarlıklarla kaplı idi. Türbe kurtuluş savaşında yıkıldı. Bir süre böyle kaldı. Son yıllarda ise halk tarafından onarıldı.

Nesimi Hz. Türbesi:

Nesimi Hazretlerinin türbesi Gaziantep’in merkez Şehitkamil ilçesi Aktoprak beldesindedir. Nesimi Hz. Bağdat’ta kendisini çekemeyenlerin iftirasına uğramıştır. Rivayete göre Kur’an-ı Kerimi ayak altına aldığı iddia edilmiş ve bunun üzerine derisi yüzülerek öldürülmek istenmiştir. Bu ceza uygulanırken Nesimi Hazretleri hiçbir acı duymamıştır. Fakat camide ezan okuyan müezzinin parmağına kan bulaşmış, bu kanın Nesimi Hazretlerinin murdar kanı olduğu iddia edilerek müezzinin parmakları sırayla kesilmiştir.

Nesimi Hazretleri bunun üzerine, silkinerek kalkmış, boğazına kadar yüzülen deri vücuda geri yapışmış ve başını alıp yollara düşerek Aktoprak beldesine gelmiştir. Halk Nesimi Hazretlerini selamlamış ve yakınlık göstermiş, Nesimi Hazretleri de onların selamını alıp karşılık verdikten sonra oracıkta gözden kaybolmuştur. Türbesi kaybolduğu yerde bulunmaktadır.

Şeyh Fethullah Türbesi:

Şeyh Fethullah Gaziantep Evliyaları içinde halkın vicdanına en çok hükmeden ve kerametleri en yaygın şekilde anlatılan büyüklerden birisidir.

Kendi adına yaptırdığı cami ve külliye Gaziantep’in mukaddes köşelerindendir. Şeyh Fethullah I. Halife Hz. Ebubekir’in soyundandır . Şeyh Fethullah’ın himmeti ve Allah’ın yardımıyla cami ve hamamda her türlü derdin devası bulunduğuna inanılır.

Gaziantep kısa tarihi

Tarih boyunca Anadolu’da kurulan ve Anadolu’ya egemen olan tüm devletler için önemli bir merkez olmuştur. Gaziantep, Roma İmparatorluğu zamanında bir sınır şehri idi. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Bölge; Doğu Roma İmparatorluğu ( Bizans ) sınırları içerisinde kalmıştır. İslamiyet’in yayılmasından itibaren bölge, İslam ordularının akınına uğramıştır. Gaziantep, Bizans’ın bir uç şehri haline gelerek stratejik bir konuma girmiştir. Bizans bölgeyi kaybetmemek için özel önem vermiştir.

Bölge zaman zaman Araplarla Bizanslılar arasında el değiştirmiştir. Abbasi Halifesi Harun Reşid, 782 yılında bölgeyi fethederek ‘Avasım’ şehri haline dönüştürdü. Bölge 1067 yılında Türklerin egemenliğine girdi. Bu tarihten sonra Gaziantep ve çevresi Anadolu Selçuklu Devleti ile Suriye Selçukluları egemenliğinde yer aldı. Haçlı Orduları 1098 yılında bölgeyi işgal ettiler. Gaziantep, önce Edessa ( Urfa ) Kontluğuna bir müddet sonra da Maraş Senyörlüğüne bağlandı. Bölge 1150 yılında Haçlılardan kurtarılarak tekrar Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlandı.

Ancak bölgede istikrar sağlanamadı. Bölge Anadolu Selçukluları ile Suriye’de kurulan Atabeyliklerin çatışma alanı oldu. Bölge 1258 yılında Moğolların istilasına uğradı. Memlûk Devleti, 1260 yılında Gaziantep’i Moğol istilasından kurtararak sınırları içine aldı. Memlûkların sınır şehri olan Gaziantep, bu defa da Maraş’ta kurulan Dulkadir Beyliği’nin almak için mücadele ettiği bir şehir haline geldi. XIV. yüzyılın sonlarında başlayan bu mücadele bölgeye Osmanlıların gelmesine kadar devam etti.

1516 yılında Gaziantep’e gelen Yavuz Sultan Selim bölgeyi Arap Eyaletine bağlı bir sancak merkezi yaptı. Gaziantep 1531 yılında Dulkadir Beylerbeyliği’ne (Maraş Eyaleti) bağlandı. Bu durum 1830 tarihine kadar devam etti. Ancak 1818-1830 yılları arasında Antep Sancağının vergi gelirleri Halep Eyaletine tahsis edildi. 1830 yılında Antep kaza merkezi yapılarak Halep Eyaletine bağlandı.

Antep, kısa bir dönem Mısır Hidivliği tarafın­dan işgal edildiyse de tekrar Osmanlı yönetiminde Halep Eyaletine bağlandı. Antep, 1908 yılında yapılan idari düzenlemede sancak merkezi oldu. 1913 yılında Kilis ve Halfeti Antep Sancağına bağlandı. 1918 tarihinde Halep’in İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine bağımsız sancak oldu.

Cumhuriyetin ilanından sonra, 1924 yılında tüm sancaklar kaldırılarak il statüsüne dönüştürüldü. 1926 yılında Halfeti ilçesi bucak merkezine dönüştürülerek Şanlıurfa iline, buna karşılık Nizip bucağı ilçe yapılarak Gaziantep’e bağlandı. 1933 yılında Kahramanmaraş ilinden Pazarcık ile Osmaniye ilinin kaldırılması sonucu buraya bağlı İslahiye ilçesi Gaziantep’e bağlandı.

Bir müddet sonra Pazarcık ilçesi tekrar Kahramanmaraş iline bağlandı. 1946 yılında Oğuzeli ilçesi, 1957 yılında ise Araban ve Yavuzeli ilçeleri kurularak Gaziantep’e bağlandı. 1989 yılında Büyükşehir Belediyesi kurularak, Merkezde Şahinbey ve Şehitkamil ilçeleri oluşturulmuştur. 1991 yılında Nizip İlçesi’nden Karkamış, İslahiye İlçesi’nden Nurdağı ayrılarak ilçe olmuştur. 1995 yılında Oğuzeli ilçesine bağlı Elbeyli Bucağı ve köy­leri Kilis iline bağlanmıştır.

Paylaşın

Gaziantep’in Mesire Yerleri

Gaziantep’te bahar ve yaz mevsimlerinde havanın sıcak olduğu günler şehrin sıcaklığından ve gürültüsünden uzakta, tabiatla baş başa kalmak için “Sahre” adı verilen ailece ve akrabalarla birlikte yemekli kır gezileri düzenlenir.

Kır gezilerinde şehir dışındaki bağ evlerine, gezi ve mesire yerlerine gidilir. Bu gezi ve mesire yerlerinden bazıları Dülükbaba Ormanları, Karpuzatan (Oğuzeli) , Kavaklık, Dutluk, Nafak, Burç Ormanları, Burç Göleti, Büyükşahinbey Kasabası (Körkün) , Nizip Karpuzatan ve Çifte Havuzlardır.

Dülükbaba

Şehir merkezine 8 km mesafede olup Gaziantep İli Şehitkamil İlçesi Dülük Mevkiinde yer almaktadır. Ulaşım problemi bulunmamaktadır. İlin kuzey ve kuzeybatısını çevreleyen 40 kilometrelik alanı ile Türkiye’nin elle dikilmiş en büyük koru ormanlarından birisidir. Dülükbaba ormanları içerisinde 5 günde 5 bin kişinin yararlanabileceği kamp kurma ve karavanlarla konaklama imkânı mevcuttur. Gaziantep’in ilk mesire yeri olan Dülükbaba Mesire Yerinde hâkim ağaç türü kızılçam olup saha içerisinde karaçam, servi, meşe ve badem de bulunmaktadır.

Gaziantep’in en yüksek yerlerinden olan alan, manzara bütünlüğü içinde halkın dinlenme ve eğlenmesine uygun, açık hava rekreasyonu yönünden farklı ve zengin bir potansiyele sahiptir. İçme ve kullanma suyu ihtiyacı, saha içinde bulunan 3 adet sondaj kuyusundan karşılanmaktadır. Dülükbaba Mesire Yeri; 1990 yılında Orman İçi Dinlenme Yeri olarak açılmış olup 2002 yılında A Tipi Mesire Yeri olarak tescil edilmiştir. Kullanım alanı gelişim planında amaç ve kapsam bakımından dört alt bölge bulunmaktadır.

1- Spor kompleksi alt bölgesi

2- Giriş kontrol ve idari tesisler alt bölgesi

3- Dinlenme evleri(bungalovlar) alt bölgesi

4- Piknik alanı alt bölgesi Dülükbaba Mesire Yerinde şu anda hizmet veren 1 adet kır gazinosu, 1 adet idare binası, 1 adet üçlü alış-veriş ünitesi, 8 adet (3+3 lü) WC, 20 adet çeşme, 1 adet giriş kotrol ünitesi, 1450 adet piknik masası, 100 adet çöp bidonu, 5 adet çocuk oyun grubu ve 8 adet bulaşık yıkama yeri bulunmaktadır. Dülükbaba Mesire Yeri İşletmesi 1998 yılında ihale ile özel sektöre kiraya verilmiştir. Dülükbaba Mesire Yerinin Mülkiyeti Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğüne ait olup Mesire Yeri üzerindeki her türlü tasarruf Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne aittir. Dülükbaba ormanlarına, Yeşilkent-Başpınar dolmuşları ve belediyenin OSB seferi yapan otobüsleriyle ulaşmak mümkündür. Orman içerisinde bulunan Kaya mezarları görülebilir. Kebabınızı ister kendiniz yapabilir veya tepe noktada bulunan lokantadan rahatlıkla yiyebilirsiniz.

Karpuzatan (Oğuzeli)

Karpuzatan Mesire Yeri, Gaziantep’in 20 kilometre güneydoğusundaki Oğuzeli İlçesi’nde yer alır. Yemyeşil doğası, rahat ulaşımı ve huzur veren ortamı ile Gaziantep’teki en güzel piknik ve dinlenme alanlarından bir tanesidir. Sosyal tesisleri yeterli değildir. 25 kilometrekarelik alan içinde; alabalık üretim tesisi, yüzme havuzu ve bir restoran bulunmaktadır. Karpuzatan adı, içerisinden çıkan kaynak suyunun soğuk olması sebebi ile atılan karpuzların çatladığı görülmüş ve bu sebepten verilmiştir. Ulaşım kolaydır. Gaziantep’ten kalkan Oğuzeli otobüsleri ile gidilebilmektedir.

Kavaklık Gaziantep şehir merkezi içerisindeki Alleben Deresinin içinden geçtiği, Battal Höyük’ten Alleben (Maanoğlu) köprüsüne uzanan 415.000 m.²’lik büyük ve yeşil bir alandır. Gaziantep’in en eski piknik alanıdır. Bugün tamamen şehir içinde kalan yeşil alan, sabahları spor ve yürüyüş için hafta sonları piknik için kullanılmaktadır. Alan içerisinde aile çay bahçeleri, çocuk parkları, oyun sahaları, piknik masaları, bisiklet yolları, gezi ve koşu parkurları, yeme içme tesisleri, halı saha, çocuklar için trafik eğitim alanı, jimnastik aletleri, piknik masaları bulunmaktadır. Masaları güzeldir. Mangal götürmeden de masaların içerisinde bulunan orijinal mangallardan yararlanılabilir.

Burç Ormanları

Şehir merkezinin 2 km batısında, Gaziantep Hayvanat Bahçesi’nin de içinde bulunduğu Burç Ormanları 350 hektarlık çam ormanı ile kaplıdır. Burç Ormanları Gazianteplilerin dinlenme, eğlenme, spor yapma, piknik yapma ihtiyaçlarını gidermek amacıyla gittikleri bir yerdir.

Piknik alanında yeteri kadar çeşmeler, masalar ve tuvaletler bulunmaktadır. Piknik alanına kentten ulaşım kolaydır. Büyükşehir Belediyesi’nin merkez Balıklı duraklarından yarım saatte bir Hayvanat Bahçesi’ne kalkan otobüsleriyle Burç Ormanları’na ulaşmak mümkündür. Piknik alanında isteyenler için lokanta bulunmaktadır. Aynı zamanda hayvanat bahçesini gezmek mümkündür.

Burç Göleti

Gaziantep Şehitkamil Belediyesi sınırları içerisinde bulunan, Gaziantep ili Burç Kasabasının 3km kuzeyinde bulunan burç gölet‘i halkın balık tutmak, serinlemek, yüzmek ve piknik yapmak için gittiği bir yerdir. Kent merkezine 30 kilometre uzaklıktadır. Hafta sonları on binlerce insanın geldiği doğa yürüyüşleri, gezi ve piknik yaptıkları ormanlık bir alan olup bu alan içerisinde kamuya ait 5.200 m2’lik Türkiye’nin ilk biyolojik göleti bulunmaktadır. Biyolojik gölet hiçbir kimyasal madde kullanmadan suyun, bitkilerle birlikte ortamdaki bakteriler ve özel filtreler yoluyla temizlenmesi ile oluşan ekolojik oluşumlardır.

Yapay biyolojik göletlerin oluşturulmasındaki amaç, doğada var olan göletlerin bir benzerinin hijyenik koşulların sağlanmasıyla elde edilmesidir. Göletler, tercihe göre içerisinde suyu temizleyen ve aynı zamanda suda oksijen üreten bitkiler, taşlar, çakıllar, kayalar, çevresinde su ile uyumlu olan ağaçlar ve sazlıklar gibi canlı ve doğal ögeleri bulundururken su oyunları sağlayan fıskiye ve heykeller, iskeleler gibi mimari elemanları da barındırıyor. Yapay olarak hazırlanan göletler, parçası olduğu ekosisteme katkı sağlamaktadır.

Nafak

Gaziantep Oğuzeli yolu üzerinde meyve bahçeleri ile kaplı, yeşil ve bol sulu bir mesire alanıdır. Meyve bahçelerinde bol miktarda erik ağacı bulunmaktadır. Yeme içme tesisleri mevcuttur.

Gaziantep kısa tarihi

Tarih boyunca Anadolu’da kurulan ve Anadolu’ya egemen olan tüm devletler için önemli bir merkez olmuştur. Gaziantep, Roma İmparatorluğu zamanında bir sınır şehri idi. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Bölge; Doğu Roma İmparatorluğu ( Bizans ) sınırları içerisinde kalmıştır. İslamiyet’in yayılmasından itibaren bölge, İslam ordularının akınına uğramıştır. Gaziantep, Bizans’ın bir uç şehri haline gelerek stratejik bir konuma girmiştir. Bizans bölgeyi kaybetmemek için özel önem vermiştir.

Bölge zaman zaman Araplarla Bizanslılar arasında el değiştirmiştir. Abbasi Halifesi Harun Reşid, 782 yılında bölgeyi fethederek ‘Avasım’ şehri haline dönüştürdü. Bölge 1067 yılında Türklerin egemenliğine girdi. Bu tarihten sonra Gaziantep ve çevresi Anadolu Selçuklu Devleti ile Suriye Selçukluları egemenliğinde yer aldı. Haçlı Orduları 1098 yılında bölgeyi işgal ettiler. Gaziantep, önce Edessa ( Urfa ) Kontluğuna bir müddet sonra da Maraş Senyörlüğüne bağlandı. Bölge 1150 yılında Haçlılardan kurtarılarak tekrar Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlandı.

Ancak bölgede istikrar sağlanamadı. Bölge Anadolu Selçukluları ile Suriye’de kurulan Atabeyliklerin çatışma alanı oldu. Bölge 1258 yılında Moğolların istilasına uğradı. Memlûk Devleti, 1260 yılında Gaziantep’i Moğol istilasından kurtararak sınırları içine aldı. Memlûkların sınır şehri olan Gaziantep, bu defa da Maraş’ta kurulan Dulkadir Beyliği’nin almak için mücadele ettiği bir şehir haline geldi. XIV. yüzyılın sonlarında başlayan bu mücadele bölgeye Osmanlıların gelmesine kadar devam etti.

1516 yılında Gaziantep’e gelen Yavuz Sultan Selim bölgeyi Arap Eyaletine bağlı bir sancak merkezi yaptı. Gaziantep 1531 yılında Dulkadir Beylerbeyliği’ne (Maraş Eyaleti) bağlandı. Bu durum 1830 tarihine kadar devam etti. Ancak 1818-1830 yılları arasında Antep Sancağının vergi gelirleri Halep Eyaletine tahsis edildi. 1830 yılında Antep kaza merkezi yapılarak Halep Eyaletine bağlandı.

Antep, kısa bir dönem Mısır Hidivliği tarafın­dan işgal edildiyse de tekrar Osmanlı yönetiminde Halep Eyaletine bağlandı. Antep, 1908 yılında yapılan idari düzenlemede sancak merkezi oldu. 1913 yılında Kilis ve Halfeti Antep Sancağına bağlandı. 1918 tarihinde Halep’in İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine bağımsız sancak oldu.

Cumhuriyetin ilanından sonra, 1924 yılında tüm sancaklar kaldırılarak il statüsüne dönüştürüldü. 1926 yılında Halfeti ilçesi bucak merkezine dönüştürülerek Şanlıurfa iline, buna karşılık Nizip bucağı ilçe yapılarak Gaziantep’e bağlandı. 1933 yılında Kahramanmaraş ilinden Pazarcık ile Osmaniye ilinin kaldırılması sonucu buraya bağlı İslahiye ilçesi Gaziantep’e bağlandı.

Bir müddet sonra Pazarcık ilçesi tekrar Kahramanmaraş iline bağlandı. 1946 yılında Oğuzeli ilçesi, 1957 yılında ise Araban ve Yavuzeli ilçeleri kurularak Gaziantep’e bağlandı. 1989 yılında Büyükşehir Belediyesi kurularak, Merkezde Şahinbey ve Şehitkamil ilçeleri oluşturulmuştur. 1991 yılında Nizip İlçesi’nden Karkamış, İslahiye İlçesi’nden Nurdağı ayrılarak ilçe olmuştur. 1995 yılında Oğuzeli ilçesine bağlı Elbeyli Bucağı ve köy­leri Kilis iline bağlanmıştır.

Paylaşın

Gaziantep Hayvanat Bahçesi

Gaziantep, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından Burç Ormanları içerisinde 1000 dönümlük bir alan Doğal Hayatı Koruma alanı (Hayvanat Bahçesi) olarak tanzim edilmiştir.

Doğal Hayatı Koruma alanı (Hayvanat Bahçesi) çalışmalarına 1998 yılında başlanılmış olup, 2002 yılında tamamlanarak şu anda Türkiye’nin en geniş alana sahip, Avrupa’da ise belli bir sıralamaya girmiş durumdadır.

Doğal Hayatı Koruma alanı (Hayvanat Bahçesi) içerisinde idari bina, kafeterya, maymun evi, dünyanın iki büyük akvaryumundan birisi olan 21 bölümlü akvaryum, deve-lawa evi, at evi (Hartinger ve Midilli atları), kanguru evi, deve kuşu evi, kanatlılar için büyük kuş kafesi, küçük kuş kafesi, tavuk-sülün-kum kekliği-kum tavuğu kafesi ve yırtıcı kuşlar için kafes (kartal-şahin-atmaca) alanları, inşaa edilmiştir.

Ayrıca, Aslan, Kaplan vb. yırtıcı hayvanlar için büyük kafesler, yaban keçileri, yaban koyunları, geyikler, ceylanlar, kamerun koyunları ve mutlon koyunları için ayrı ayrı kışlık barınaklar yapılmıştır.

İçinde yüzlerce kuş türünün bulunduğu kuş kafesi alana sahip olup, . yüksekliğinde, hayvanların yaz ve kış içerisinde rahatlıkla uçabilecekleri şekilde dizayn edilmiştir. Tropik ortamda yaşayan kuşlar için kışın ısıtılan kapalı bölümler de mevcut olup, Kuş kafesinde 90 cins ve 929 adet hayvan bulunmaktadır.

Deniz ve tatlı su canlılarının bulunduğu akvaryum bölümü alana sahip olup, 450 ton su kapasitelidir. 3 adet deniz akvaryumu ve 18 adet tatlı su akvaryumu olmak üzere toplam 21 adet akvaryum bulunmaktadır. Akvaryum bölümünde ise 74 tür ve 2700 adet balık bulunmaktadır.

Çift tırnaklı her cins hayvanlar kendilerine ayrılan 20-25-30 dönümlük alanlar içinde etrafı şok telleri ile muhafaza edilmektedir. Maymun evi yazlık ve kışlık olmak üzere iki bölümden oluşmakta, toplamda 8 cins ve 30 adet maymun bulunmaktadır.

Yırtıcı hayvanlar bölümünde ise yazlık ve kışlık bölümler bulunmakla beraber kışlık bölümler kaloriferle ısıtılmaktadır. Aslan, Kaplan, Leopar, Jaguar, Puma, Ayı ve Kurtlar bu bölümdedir. Zürafa, deve, zebra, kanguru, atlar, yak ve deve kuşları kışın kapalı alanda yazın ise doğal ortamına yakın yazlık alanda barınmaktadırlar.

Sürüngen evinde bulunan yılanlar ve timsahlar ise kışın alttan ısıtmalı bölümlerde muhafaza edilmektedir. Gaziantep Hayvanat Bahçesi içerisinde tren turları ve nostaljik fayton turları düzenlenmekte olup, ziyaretçiler bu turlarla Hayvanat bahçesinin tamamını kolayca gezme fırsatı bulmaktadırlar.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi toplamda 250 tür ve 4000 adet hayvanıyla sadece Gaziantep’e değil tüm bölgeye ve Türkiye’ye hizmet etmektedir.

Gaziantep kısa tarihi

Tarih boyunca Anadolu’da kurulan ve Anadolu’ya egemen olan tüm devletler için önemli bir merkez olmuştur. Gaziantep, Roma İmparatorluğu zamanında bir sınır şehri idi. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Bölge; Doğu Roma İmparatorluğu ( Bizans ) sınırları içerisinde kalmıştır. İslamiyet’in yayılmasından itibaren bölge, İslam ordularının akınına uğramıştır. Gaziantep, Bizans’ın bir uç şehri haline gelerek stratejik bir konuma girmiştir. Bizans bölgeyi kaybetmemek için özel önem vermiştir.

Bölge zaman zaman Araplarla Bizanslılar arasında el değiştirmiştir. Abbasi Halifesi Harun Reşid, 782 yılında bölgeyi fethederek ‘Avasım’ şehri haline dönüştürdü. Bölge 1067 yılında Türklerin egemenliğine girdi. Bu tarihten sonra Gaziantep ve çevresi Anadolu Selçuklu Devleti ile Suriye Selçukluları egemenliğinde yer aldı. Haçlı Orduları 1098 yılında bölgeyi işgal ettiler. Gaziantep, önce Edessa ( Urfa ) Kontluğuna bir müddet sonra da Maraş Senyörlüğüne bağlandı. Bölge 1150 yılında Haçlılardan kurtarılarak tekrar Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlandı.

Ancak bölgede istikrar sağlanamadı. Bölge Anadolu Selçukluları ile Suriye’de kurulan Atabeyliklerin çatışma alanı oldu. Bölge 1258 yılında Moğolların istilasına uğradı. Memlûk Devleti, 1260 yılında Gaziantep’i Moğol istilasından kurtararak sınırları içine aldı. Memlûkların sınır şehri olan Gaziantep, bu defa da Maraş’ta kurulan Dulkadir Beyliği’nin almak için mücadele ettiği bir şehir haline geldi. XIV. yüzyılın sonlarında başlayan bu mücadele bölgeye Osmanlıların gelmesine kadar devam etti.

1516 yılında Gaziantep’e gelen Yavuz Sultan Selim bölgeyi Arap Eyaletine bağlı bir sancak merkezi yaptı. Gaziantep 1531 yılında Dulkadir Beylerbeyliği’ne (Maraş Eyaleti) bağlandı. Bu durum 1830 tarihine kadar devam etti. Ancak 1818-1830 yılları arasında Antep Sancağının vergi gelirleri Halep Eyaletine tahsis edildi. 1830 yılında Antep kaza merkezi yapılarak Halep Eyaletine bağlandı.

Antep, kısa bir dönem Mısır Hidivliği tarafın­dan işgal edildiyse de tekrar Osmanlı yönetiminde Halep Eyaletine bağlandı. Antep, 1908 yılında yapılan idari düzenlemede sancak merkezi oldu. 1913 yılında Kilis ve Halfeti Antep Sancağına bağlandı. 1918 tarihinde Halep’in İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine bağımsız sancak oldu.

Cumhuriyetin ilanından sonra, 1924 yılında tüm sancaklar kaldırılarak il statüsüne dönüştürüldü. 1926 yılında Halfeti ilçesi bucak merkezine dönüştürülerek Şanlıurfa iline, buna karşılık Nizip bucağı ilçe yapılarak Gaziantep’e bağlandı. 1933 yılında Kahramanmaraş ilinden Pazarcık ile Osmaniye ilinin kaldırılması sonucu buraya bağlı İslahiye ilçesi Gaziantep’e bağlandı.

Bir müddet sonra Pazarcık ilçesi tekrar Kahramanmaraş iline bağlandı. 1946 yılında Oğuzeli ilçesi, 1957 yılında ise Araban ve Yavuzeli ilçeleri kurularak Gaziantep’e bağlandı. 1989 yılında Büyükşehir Belediyesi kurularak, Merkezde Şahinbey ve Şehitkamil ilçeleri oluşturulmuştur. 1991 yılında Nizip İlçesi’nden Karkamış, İslahiye İlçesi’nden Nurdağı ayrılarak ilçe olmuştur. 1995 yılında Oğuzeli ilçesine bağlı Elbeyli Bucağı ve köy­leri Kilis iline bağlanmıştır.

 

Paylaşın

Dülük Antik Kenti: Gaziantep

Gaziantep, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Dülük Antik Kenti, Gaziantep ilinin 10 km kuzeyinde, Antik dönemde ise güney, kuzey, doğu ve batıdan uzanan ticaret yollarının kesiştiği kavşak noktasında yer almaktadır.

Asurlular döneminde Mezopotamya’dan Kilikya’ya uzanan yolun; Helenistik ve Roma döneminde ise, Antakya ve Kilikya’dan Zeugma’ya uzanan ipek yolunun güzergahında bulunmaktaydı. Dülük’te Keber tepesinde yapılan bilimsel kazılarda Alt Paleotik döneme ait çakmaktaşı aletler ve bu aletlerin yapıldığı atölyeler bulunmuştur. Bu taş aletler özgün bir karakter kazandığından literatürde “Dülükien” olarak adlandırılmıştır. Bu dönemde barınma için kullanılan bir mağara (Şarklı Keper Mağarası) da ele geçmiştir. Bu kalıntılara dayanılarak Dülük M.Ö. 600.000 yıllarına tarihlenmekte olup, dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olarak gösterilmektedir.

Tarihte Doliche olarak bilinen kent Hititler’in baş tanrısı Teşup’un din merkezi olmuştur. Klasik dönemlerde de önemini koruyan Doliche ve baştanrısı Teşup; Roma döneminde de önemini koruyarak Jupiter Dolichenus diye anılmaya başlanmıştır. Bu inanç Romalı askerler sayesinde Avrupa içlerine, İngiltere’ye, Kuzey Afrika’ya kadar yayılmıştır.

Dülük, antik kent ve kutsal alan olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Antik kent bugün Dülük köyünün kuzey bitişiğindeki Keber tepesi ve çevresinde toprak altındadır. Kutsal alan ise Dülük köyünün yaklaşık . kuzeyinde, sedir ve çam ağaçlarıyla kaplı, 1.020 rakımlı Dülük Baba tepesinde yer almaktadır.

Dülük; Teşup, Zeus ve Jüpiter Dolikhenos inançlarının kült merkezidir. Burada Hitit imparatorluk döneminde (M.Ö. 2.bin) gök ve fırtına tanrısı Teşup’un tapınağı mevcuttu. Teşup sol elinde şimşek demetiyle, sağ elinde çift ağızlı baltayla boğa üstünde durur halde taş üzerine kabartmaları işlenmiş, bronz heykelcikleri yapılmıştır. Hellenistik ve Roma döneminde Teşup’un işlevi aynı, fakat sadece adı Zeus, ve Jüpiter olarak değişmiştir. Roma’lı askerler tarafından Jüpiter Dolikhenos kültü sevilip büyük saygı görmüştür. Kendilerine güç versin diye, Jüpiter Dolikhenos’un küçük heykelciklerini kolye olarak boyunlarına takan askerler, bu dini Roma’ya kadar yaymışlardır.

Dülük’de Mitra inancı da mevcuttu. Dünya’da bilinen yer altına inşa edilen Mitras tapınaklarının (Mithraeum) en büyüğü, Dülük’te Keber tepesinin güney eteğinde bulunmuştur. Bu tapınak iki salonlu olup, yer altı tapınağının mihrabı konumundaki merkezi nişte Tauroktoni adı verilen boğa öldürme sahnesi kabartma halinde işlenmiştir.
Tanrı Mitras, gezegenleri simgeleyen yıldızlar, takım yıldızlarını simgeleyen akrep, yılan, köpek vb. gibi figürlerin de eşliğinde bir boğayı öldürürken resmedilmiştir.

Astrolojiye göre Yunan ve Roma döneminden önce ekinos boğada idi. M.Ö. 4000-3000 de gerçekleşen Boğa çağının sonu, boğa öldürme sahnesiyle ifade edilmiştir. Perseus takım yıldızının tam boğa üzerindeki konumu, boğayı Perseus’un öldürdüğü kavramını yaratmıştır. Bu sahnede Perseus’un yerine geçen Mitras boğanın gücünü yok etmekte, bahar ekinoksunu boğa burcundan çıkarıp, koç burcuna sokmaktadır. Bu sahne, Boğa çağınının sona erdiğini, yeni bir çağın başladığını simgelemektedir. Ayinleri gizli olan bu tapınım çoğu Roma ordusunun askerleriydi.

Üyeleri arasında bürokratlar, tüccarlar ve köleler de bulunmaktaydı. M.S.1. yüzyılda Tarsus’dan yayılmaya başlayan Mitras kültü, 3. yüzyılda İskoçya ve Büyük Sahra’ya kadar ulaşmıştır. Mitras ayinlerinde kurban edilen boğanın kanıyla hem yıkanılır hem de içilirdi. Böylece yok olan bir çağı simgeleyen boğanın temsil ettiği tanrının güçüne ve ölümsüzlüğüne kavuşulacağına inanılırdı. Dülük Mitras tapınağı Gaziantep müzesi ile Almanya’dan Münster Üniversitesinin katılımlı kazıları sonucunda 1997 ve 1998 yıllarında ele geçmiştir. Anadolu’da bulunan Mitras yer altı tapınağının ilkidir.

Bizans döneminde de Dülük kenti Hititlerden beri süregelen kutsal şehir konumunu başpiskoposlukla devam ettirmiştir. Bu dönemde “Telukh” adıyla bir eyalet merkezi olmuştur. İslami akınları neticesinde Dülük kenti oldukça tahrip olmuş. Başpiskoposluğun 7. yüzyılda Zeugma’ya taşınmasıyla birlikte ise dini merkez konumunu kaybetmiştir. Bu tarihten itibaren Gaziantep kalesi çevresinde kurulan yeni bir şehir olan “Ayıntap” Dülük kentinin yerini almaya başlamış ve günden güne küçülen Dülük, Ayıntap’a bağlı bir köy haline gelmiştir. Dülük kutsal alanı ise, evliya Dülükbaba’ (Davut Ejder) nın türbesiyle “kutsal alan” kimliğini günümüze kadar taşımıştır.

Bugün Dülük’te geçmişin kanıtı olarak en eski yerleşim, Keber tepesinin güneyindeki prehistorik mağaradır. Ayrıca Keber tepesinin karşı sırtlarında Nekropol alanı vardır. Burada çok sayıda kayaya oyulmuş oda mezarları mevcuttur. Bu kaya mezarların bazısının ön odasına taş basamaklarla (Dramos) inilerek ulaşılmaktadır. Mezar içerisinde lahitler bulunmaktadır. Bazısında dini mitolojik konulu kabartmalar mevcuttur. Bunların birinde ruh anlamına gelen Psikhe’ye Hermes ölünün ruhunu yer altı dünyasına (Hades) götürmesi için yol göstermektedir. Bazı mezarlarda ise baktığını taşa çeviren Meduza başı kabartma olarak işlenmiştir. Antik dönemde de ölüm sonrası dirilme inancı vardı. Bu sebeple “ölünün evi” olarak bu mezarlar günlük yaşanılan ev biçiminde yapılmıştır. Nekropol ün doğusunda Mar-Slemun manastırına ait olduğu tahmin edilen iki kaya kilisesi de vardır. Ayrıca Dülük köyünün doğusunda antik taş ocakları mevcuttur.

Dülük baba tepesinde, Jüpiter Dolikhenos tapınağının arşitrav parçaları ve taban döşemesine ait yassı blok taşlar az sayıda da olsa toprak üstüne yayılmıştır. Bu alanda Münster Üniversitesi tarafından kazı çalışmaları yapılmaktadır. Ayrıca burada Jüpiter Dolikhenos tapınağındaki görevlilere ait kaya mezarları mevcuttur. Taş basamaklarla inilen mezar girişlerinde dairevi biçimli kapak taşları, mezar içlerinde ise girlantlı lahitler mevcuttur. Bunların 17 adedi Gaziantep müzesi tarafından temizliği yapılarak ziyarete açılmıştır.

Mühür baskılarını içeren Dülük arşivi kaçakcılar tarafından yağmalanmıştır. Çok sayıda mühür baskısı yurt dışına kaçırılmıştır. Mühür baskıları yüzük taşı ve mühürlerin kil çamuruna basılmasıyla yapılan mühür baskıları üzerinde tanrı, tanrıça, kişiler ve hayvanlar gibi çeşitli resimler mevcuttur. Resmi ve özel mektuplarda, belgelerde, para torbaları ve balya vb. nesnelerin mühürlenmesinde kullanılmış olup, mühürlenilen eşyanın güvenliğini sağlamıştır. Bu mühür baskılarından bir gurubu Gaziantep müzesinde teşhir edilmektedir.600.000 yıl öncesinden günümüze uzanan Dülük köyü geleneksel kesme taştan evleri, camisi ve Musa Kazım türbesiyle yöreye özgü geleneksel tarihi mimari özelliğiyle de görülmeye değer yerlerin başında gelmektedir.

Dülük Antik Kenti, bugün Dülük köyünün kuzey bitişiğindeki Keber tepesi ve çevresinde yer almakta olup, ulaşım için Gaziantep – Yavuzeli istikametinde giderken Otoyol gişelerine ulaşmadan sol tarafta Beylerbeyi köyü içinden geçen yaklaşık ‘lik asfalt bir yolla ulaşılır. Köyün girişine geldiğinizde yön levhaları size yardımcı olacaktır.
Çam ağaçlarıyla kaplı, 1.020 rakımlı Dülük Baba tepesinde yer alan Dülük Antik Kenti kutsal alanına ise, Gaziantep şehir merkezine yaklaşık uzaklıktaki Gaziantep – Adana yolu üzerindeki Dülük Ormanları içinden sağlanmaktadır. Ayrıca Dülük Ormanları içerisinde halkın piknik yapabileceği alanlarda mevcuttur.

Karkamış ilçesi yakınında, Fırat’ın batı kıyısında, Türkiye-Suriye sınır hattı üzerinde, Yakındoğu Arkeolojisi’nin en önemli yerleşimlerinden biri olan Karkamış Antik Kenti yer almaktadır. Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö. 12. yüzyılın başlarına doğru yıkılışını izleyen 300 yıl içinde kurulmuş olan Geç Hitit Krallıkları’nın en güçlüsü Karkamış Krallığı’dır. Yapılan kazılar sonucunda bulunan kabartmalar, M.Ö. I. bin yıl başlarındaki yaşam biçimine, giysilerine ve kültürüne ışık tutmaktadır. Karkamış kabartmalarının, büyük çoğunluğu bugün Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir. Antik Kentte mayınlardan temizleme işlemi tamamlanarak arkeolojik kazılara başlanılmış olup, ziyarete kapalıdır.

Paylaşın