Kümbet Yaylası; Her mevsim değişen bitki örtüsünün yaratmış olduğu muhteşem güzellikteki manzaralar oldukça etkileyici boyuttadır. Giresun’a yaklaşık 60 km. mesafede bulunan Kümbet Yaylası,çevredeki bazı yaylalar ve Aymaç Mevkiinden oluşmaktadır.
Merkeze adını veren Kümbet Yaylası Turizm Merkezi olup, Giresun’un en popüler yaylalarındandır. Kümbet Yaylasında elektrik, su ve telefon mevcut olup, ilkokul ve sağlık ocağı hizmet vermektedir.
Yayla çevresi gür ormanlarla çevrili çiçeklerle dolu çayırlarla kaplı geniş bir alana yayılmıştır. Yaylada bakkal, kasap, fırın, manav, kır kahveleri bulunmaktadır. Günübirlik gelenler için bol miktarda kuzu eti ızgara ,ocak başında kendin pişir kendin ye şeklinde takdim edilmektedir.
Yaylanın önemli mesire yeri olan Aymaç Mevkii yayla merkezinin yaklaşık 2 km. kuzeybatısındadır. Kümbet Yayla Şenliklerinin kutlandığı bu mevkii doğal güzellikler bakımından zengin çevre manzarasına hakim bir tepedir. Yayla çimenlerle kaplı ve orman içine serpilmiş düzlüklerden oluşmaktadır.
Giresun’da genellikle temmuz ayının ikinci yansında yayla şenlikleri tertiplenir. O gün çevredeki diğer yaylalardan ve obalarda bulunan aileler ile il ve ilçeler ile diğer illerden gelen halk şenliklerin yapılacağı yaylada büyük kalabalıklar oluştururlar.
Bu şenliklerde yenir, içilir, oyunlar oynanır, yarışmalar tertiplenir, hayvansal ürünler pazarlanır. Tertiplenen bu şenliklerin en ünlüsü temmuz ayının ikinci haftasına rastlayan Cumartesi ve Pazar günleri kutlanan Kümbet Yayla Şenlikleridir.
Aymaç Mevkii: Aymaç mevkii Kümbet Yayla Merkezinin yaklaşık 2 km. kuzeybatısındadır. Her sene temmuz ayının ikinci Pazar gününe rastlayan Kümbet Yayla Şenliklerinin kutlandığı Aymaç mevkii doğal güzellikler yönünden zengin,çevre manzarasına hakim bir tepedir.
Yol boyunca ladin ormanları ve kır çiçekleri etrafı süsleyerek güzel bir peyzaj oluşturmaktadır. Salon Çayırı Piknik Alanı: Giresun’dan Kümbet Yaylasına gelişte ,yayla merkezine yaklaşık 1 km. mesafede Orman Bölge Müdürlüğünce tesis edilmiş olan Salon Çayırı Piknik Alanına ulaşılır.
Sık orman dokusu içinde günübirlik kullanım talebine hizmet verecek şekilde düzenli ve teçhizatlıdır. Su, wc gibi altyapının yanı sıra piknik masaları, et pişirme ocakları yağmur barınakları ve her biri 5’er yataklı 3 adet dinlenme evi bulunmaktadır.
Giresun’un kısa tarihi
Şehrin nerede kurulduğu ve kimler tarafından iskan edildiği konusu tartışmalıdır. Bu tereddüt M.Ö. 350 yıllarına ait kaynaklarda da yer almaktadır. Coğrafyacı Strabon, Farnakia dediği şehrin; bugünkü Giresun kentinin olduğu yerde kurulduğu üzerinde durmuştur. Romalı idareci Arrien Farnakia´nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinoplular tarafından kurulduğunu yazmıştır.
Şehir hakkında Roma, Bizans ve Rum Pontus İmparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler yoktur. Eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde dil incelemeleri sonucunda, bu bölgede M.Ö. 2000´li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
M.Ö. 7.y.y.da İskitlerin Karadenize göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç´ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur.
Karadeniz bölgesinde, ilk ve orta çağlarda, İskit, Kimmerler, Hun, Hazar, Bulgar, Uz, Peçenek göçlerinin sonucu Türk iskanının olduğu, Karadeniz ağızlarının fonetik ve morfolojik yapısıyla birlikte yer adlarından da anlaşılır. Giresun´un batı yakasındaki Çıtlakkale mahallesinin adının Deliorman ve Selanik civarından gelerek buraya yerleşmiş olan Türk topluluğu Çıtaklardan geldiği, bölgede konuşulan lehçenin ve kültür unsurlarının Çıtak ve Gagavuz Türklerinin ki ile benzerlik gösterdiği görülür.
Hitit İmparatorluk dönemi tabletlerine dayanan tarihi kaynaklarda, Giresun´un Azzi Bölgesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Karadeniz bölgesinde 90´a yakın koloni şehri kuran Miletoslular, Giresun ve Tirebolu şehirlerinin de kurucularıdır. Amaçları bu bölgeyi kendilerine yurt edinmek olmayıp, buraların her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmekti. Bu yüzden yerleşim birimlerinin korunabilecek kısımlarını alıp buralara yerleşmişlerdir.
Çevresinde önemli gümüş ve demir üretim yerleri olan Giresun´a Romalılar tam bir hakimiyet kurmamışlardır. Onların döneminde bu bölgede para basıldığı rivayet edilmektedir. Roma idaresinin ilk dönemlerinde Romalı yazarlardan Ammianus Marcel´e göre Romalı komutan Lucullus buraya geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görmüş ve bu ağacın fidanlarını Roma´ya götürmüştür. Bu bilgi kirazın dünyaya Giresun´dan yayıldığı inancının kaynağı olmakla birlikte Roma´da daha önce de kirazın varolduğu belirtilmektedir. Giresun Romalıların ardından Bizanslıların denetimine geçmiştir.
Bizans egemenliği döneminde Yunan medeniyetinin büyük bir hızla gelişip yayılmasına karşılık, Yunan soyu gittikçe zayıflamıştır. Bu sebeple, Bizans İmparatorları, ülkelerinin içerisinde yaşayan ve başka soydan gelen insanları asimle etmeye çalışmışlar ve bu yolda en çok dil ve dinden yararlanmışlardır. Doğu Karadeniz´in ormanlık alanlardaki kabileleri itaat altına almak için ormanlar kesilerek yollar açılmış, yol boylarına muhafız kulübeleri yapılmış, hatta bir miktar Hıristiyan Bulgar Türk´ü de getirilip bölgeye yerleştirilmiştir. Bizanslılar bu yolda çaba harcarken 705 yılında ilk kez Müslüman Arap orduları bölgeye gelip İslamlığı tanıtmaya başlamıştır.
Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244´te Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir. Trabzon´a bağlı bulunan Giresun ve çevresi Moğol nüfuzu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan biri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.
Bayram Bey, Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin beyidir. Oğlu Hacı Emir Bey döneminde bu bölgeye “Bayramlu Beyliği” denilmeye başlanmıştır. O da aynı şekilde Trabzon Rum İmparatorluğunu sıkıştırmaya devam etmiş olup, Hacı Emir Beyin Oğlu Emir Süleyman Bey de, 1397´de Giresun´u fethetmiştir.
Böylece onun zamanında Giresun ve çevresinin fethi ve Türkleşmesi tam manasıyla sağlanmıştır. Bu beylik iç ve dış çatışmalar sonucu zayıflayıp Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin´in hakimiyetine girmiş ve dolayısıyla Giresun da bu devletin sınırları içinde kalmıştır.
Bugüne kadar yanlış bir kanaat olarak Giresun´un Türkleşmesi Fatih Sultan Mehmet´in 1461´de Trabzonu fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun´un Osmanlı Devletine bu tarihte katıldığı doğrudur. Oysa Giresun´un Türkleşmesi 1397´de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Beyin Giresun´u fethetmesiyle gerçekleşmiştir. Bu yanlış kanaat yüzünden Giresun´da onun adını taşıyan hiçbir eser bulunmamaktadır. Dolayısıyla Giresun´un ilk fatihi tanınmamaktadır.