Özgür Özel, “Yeni Anayasa” Şartını Açıkladı

“Yeni Anayasa” tartışmalarına ilişkin konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Zehrin üzerine şeker kaplatmaya hiç niyetimiz yok. Erdoğan’la Anayasa yapmanın tek şartı var. A’dan Z’ye Anayasaya aykırılıklar ortadan kaldırılsın, oturalım konuşalım” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, asgari ücret, erken seçim  ve yeni Anayasa tartışmalarına ilişkin Nefes Gazetesi‘ne açıklamalarda bulundu.

CHP Lideri Özel, asgari ücretle ilgili beklentinin 30-35 bin lira civarında olduğunu gördüğünü belirterek, “İktidar bir ara hedef enflasyon üzerinden vermeyi denedi. O zaman 20 bin liralar konuşuldu. Şimdi gerçekleşen enflasyonla beklenti enflasyonu arasında bir rakam düşünüyorlar o da 23 bin 500 lira civarında. Biz 30’un altında olan her noktada buna sesimizi yükselteceğiz” dedi.

Asgari ücretin taleplerinin altında belirlenmesi durumunda eylem planlarını da açıklayan Özel,  “Geçmiş dönemde 105 miting yaptık. Yerel seçimler olmasına rağmen hepsi düşük ücret karşıtı mitinglere dönüştü. Eğer en düşük emekli maaşı da beklediğimizden düşükse asgari ücretli emekçilerle birlikte yeri göğü inleteceğiz. Ancak bu toplumsal katılımla mümkün. Emekli mitingi emeklilerin katılımıyla çok ses getirmişti. Toplumun sahiplenmesi önemli. Sadece Mecliste değil meydanlarda da ses yükselteceğiz. Emekli ve emekçi mitingleri erken seçimi çağıran protesto mitingleri olabilir. Tekrar söylüyorum, bu vatandaşın katılımıyla mümkün” diye konuştu.

Erken seçim ve Erdoğan’a üçüncü kez adaylık yolu açılmasına ilişkin konuşan Özel, “Kendileri seçim zamanında olacak diyor. Bu da Erdoğan’ın aday olamayacağı anlamına geliyor. Zaten Erdoğan AK Parti’nin adayı değil, MHP’nin adayı. Sürekli ‘Apo’yu da salalım, yeni bir Anayasa yapalım’ diyor. ‘Bu ara da Erdoğan’ı yeniden seçelim.’ Son bir yıl içinde erken seçim derse CHP bir erken seçim kararına imza atmaz. Atan atar, biz atmayız” dedi.

“Erdoğan’la Anayasa yapmanın tek şartı var”

Özel parlamenter sisteme geçiş ile ilgili ise, “Hemen getirsin koysun sandığı. Yeni Meclis’i oluşturalım, o Meclis’te parlamenter sistemi konuşalım. Öyle Anayasa masasına oturalım demekle olmaz. Ben otururum bana oy veren milyonlar oturmaz. Zehrin üzerine şeker kaplatmaya hiç niyetimiz yok. Erdoğan’la Anayasa yapmanın tek şartı var. A’dan Z’ye Anayasaya aykırılıklar ortadan kaldırılsın, oturalım konuşalım” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Erdoğan’dan Muhalefete “Suriye” Eleştirileri

Suriye’deki gelişmelere ilişkin konuşan Erdoğan, “Ülkemizdeki bazı siyasi partiler, Suriye ile ilişkiler noktasında yakın bir zamana kadar farklı açıklamalar yapıyorlardı. Şu anda onlar herhalde aynı şeyleri söyleme durumunda değiller. Onların da bütün umutları suya düştü” dedi ve ekledi:

“Suriye, bu yeni oluşumla hakikaten istikrarlı bir yapı kurduğu takdirde, İslam dünyasında bana göre çok güçlü bir yer alacaktır. Bugün 30 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip bir Suriye, göz ardı edilemez.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, D-8 Zirvesi’ne katılmak için gittiği Kahire’de gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan’ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

Bundan yaklaşık 2 ay önce Tataristan ziyaretinizden dönerken terör örgütü PKK’nın Suriye’deki kolu olan PYD ve YPG’nin özellikle terk edilmeye ve yalnız bırakılmaya mahkum olduğunu vurgulamıştınız. “Amerika terör örgütünü bir süre kucağında taşır ama bu süre dolunca da bunları kendi başına bırakmak zorunda kalacak” ifadelerini kullanmıştınız. Bugün Suriye’de gelinen nokta bu sürenin dolmuş olduğunu gösteriyor diyebilir miyiz? Buna ek olarak “Biz sırtımızı PYD’ye, YPG’ye dayadık” diyenler vardı. Terör örgütünün tasfiye olmaya yakın olduğunu görüyoruz şu an için, o örgüte sırt yaslayanlara neler söyleyeceksiniz?

PKK/YPG’nin umutları boşa çıktı. Esed’in beklentileri farklıydı ama bunlar tecelli etmedi. Yeni bir tablo ortaya çıktı. Esed’in şu anda Rusya’da olması, olayın ne kadar manidar geliştiğinin bir ispatı. Bundan sonraki süreçte Suriye’deki kardeşlerimiz, gelecekleri ile ilgili kararları kendileri verecek. Bizler de onlara devlet yapılanmasının nasıl olması gerektiği hususunda yardımcı olmaya çalışacağız. Bizim tecrübelerimiz oraya nasıl aktarılabilir, yeni bir toplumsal sözleşme çerçevesinde bir devlet nasıl ayağa kaldırılabilir, bu konularda Suriye yönetimine yardım edeceğiz.

Bir devleti ayağa kaldırırken en önemli adımlardan bir tanesi anayasanın inşasıdır. Bu konuda biz, başta Sayın Golani olmak üzere yeni Suriye yönetiminde yer alan isimlerle iletişimi başlatmış durumdayız. Bildiğiniz gibi Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımızı gönderdik. Dışişleri Bakanımız konunun bütün muhataplarıyla başından itibaren zaten diyalog halinde. Biz Suriye’de mevcut terör örgütlerinin etkisiz hale getirilme zamanının geldiğini de göstereceğiz. Bize sınırlarımızın güneyinden herhangi bir tehdidin bundan sonra gelmemesi için bunu yapacağız. Çünkü böyle bir riski kabullenmemiz mümkün değil. Terör örgütünün tek amacı hizmet ettikleri odaklara yaranmak olduğu için, yalnız kalmaya mahkumlar. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle… Ancak yarınları olmayacak. Terör örgütü için yolun sonu görünüyor. Yıllarca bölgemizdeki halklara kan kusturdular. Başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere, Türklere, Araplara, Ezidilere ve nicelerine hayatı zehrettiler. Bölgenin geleceğinde teröristlere yer yok.

Özellikle PKK terör örgütü ve uzantılarının raf ömrü tükenmiştir. Suriye’de sağlanacak güven ortamı, terör örgütlerinin militan teminini de engelleyecektir. Bundan sonra bölgemizde barış ve huzurun tesisi için yollar açıktır. Ülkemizdeki bazı siyasi partiler, Suriye ile ilişkiler noktasında yakın bir zamana kadar farklı açıklamalar yapıyorlardı. Şu anda onlar herhalde aynı şeyleri söyleme durumunda değiller. Onların da bütün umutları suya düştü. Suriye, bu yeni oluşumla hakikaten istikrarlı bir yapı kurduğu takdirde, İslam dünyasında bana göre çok güçlü bir yer alacaktır. Bugün 30 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip bir Suriye, göz ardı edilemez.

Amerika Birleşik Devletleri ile Sayın Donald Trump’ın görevi devralmasıyla birlikte yapacağımız görüşmeler çok önemli. Ruslar Suriye’deki büyükelçilik ve başkonsolosluklarını kapatmayı düşünmediklerini söylüyorlar. Bu da Suriye için bana göre bir zenginliktir. Diplomatik misyonların devamında fayda var. Beni en çok sevindiren şeylerden bir tanesi de gerek İslam Dünyası gerekse Batıdan birçok ülkenin artık Sayın Colani ile irtibatlarını geliştiriyor olmasıdır. Bunlar da bir yerde yeni yönetime güvenin işaretidir. Yeni dönemde Suriye, inşallah çok daha farklı bir şekilde ayağa kalkacaktır.

Yeni Suriye yönetiminin bir başka problemi de güneyde İsrail’in işgal alanını bu fırsattan istifade ederek genişletiyor olması. Burada da Gazze’de olduğu gibi uluslararası hukukun işletilmesi konusunda Türkiye’nin de katkı vereceği hazırlıklar var mıdır?

İsrail uluslararası hukuku çiğnemeyi adet haline getirdi. Gazze’de uluslararası hukuku ayaklar altına aldılar, dünya sessiz kaldı. Lübnan’da egemen bir devletin toprağını işgal edip kan döktüler, dünya yine sessiz kaldı. İsrail’in pervasızlıklarına bugün Suriye maruz kalıyor. İsrail’in Golan Tepelerini işgaline yönelik BM Güvenlik Konseyinin 1967’deki 242 numaralı kararı mevcut. Bu kararla İsrail’in Golan Tepelerini işgal etmesi kınanmakla birlikte bölgeden çekilmesi talep ediliyor. Bu kararın yeniden hatırlatılması ve uygulanması için uluslararası toplumun harekete geçmesi önemli. Batılı ülkelerden İsrail işgaline karşı cılız da olsa ses yükselmeye başladı. Halbuki İsrail, sivillerin üzerine ilk bombayı attığında dünya ayağa kalksaydı, İsrail bugün bu işgal adımını atacak cesareti bulamazdı.

Biz o gün sessiz kalmadığımız gibi, bugün de Suriye’nin topraklarını işgale kalkışan İsrail’e karşı sessiz kalmadık, kalmayız. İsrail, uluslararası hukukun kendilerini de bağladığını er ya da geç öğrenecek. Biz her zeminde İsrail’i köşeye sıkıştırmaya, hukuka uygun hareket etmeye zorlamaya devam edeceğiz. Ancak Suriye’deki durumdan kendisine fayda sağlamasının da önüne geçmek için uluslararası tüm mekanizmalar etkin bir şekilde kullanılmalı. Burada İsrail’in durdurulması için ABD başta olmak üzere Batılı ülkelere büyük görevler düşüyor. İsrail’in Suriye’nin topraklarını işgalinin kabul edilemeyeceği en gür şekilde ifade edilmelidir.

Yarın çok geç olmadan bölgemizdeki huzuru ve istikrarı sürekli tehdit eden İsrail saldırganlığına “dur” denilmelidir. Yoksa İsrail bumerangı yarın onları her şartta destekleyenleri de hedef alır. Dün yaptığımız uyarılara kulak tıkayanlar, doğruları söylediğimizi bugün gördüler. Yarın, pişman olmamak için, bugün yaptığımız uyarıları dikkate alıp gerekli adımları atmalarını tavsiye ediyorum.

Lübnan Başbakanı Necip Mikati ile bir görüşme yaptınız ve basın toplantısında Sayın Mikati’nin dikkat çekici bir ifadesi oldu. Mikati ‘Lübnan bir kriz yaşadı ancak şunu öğrendik, önce Allah’a daha sonra da Türkiye’ye güvenmemiz gerektiğini öğrendik.’ dedi. Bu sözleri değerlendirmenizi rica edeceğiz.

Sayın Mikati ile D-8 Zirvesinde beraberdik, kendisine “Önce Allah’a sonra Türkiye’ye güveniyoruz ifaden halkımızın arasında çok ciddi olumlu bir tepki meydana getirdi.” dedim. Sayın Mikati’nin Türkiye’ye güven duyduğunu dile getirmesi de çabalarımızın takdir edildiğinin göstergesidir. Biz, dostlarımız ve kardeşlerimiz için güvenli liman olduğumuzu tarih boyunca defalarca kanıtladık. Biz, yaptığımız uyarılarda da, aldığımız tedbirlerde de, gizli ajandalarda kayıtlı gündemlerle hareket etmeyiz. Mertçe konuşur, mertçe davranırız. Bize güvenen, bizimle yol yürüyen kimseyi de yarı yolda bırakmaz, arkasından kuyu kazmayız.

Anadolu irfanında bu anlayış “Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü” şeklinde özetlenir. Bizim yürüdüğümüz yol da, hedeflerimiz de bu istikamet üzerinedir. Ayrımcılık, tefrika bizim kitabımızda yer bulmaz. Hazreti Ali “Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanın bir anlamı yoktur.” der. Bizim amacımız o gönül birlikteliğini sağlamaktır. Hele hele tarihi, kültürel bağlarımızın bulunduğunu ülkeler ve milletlerle bu birlikteliği oluşturmak için yoğun çaba sarf ederiz. Temenni ediyorum ki Türkiye-Lübnan ilişkilerini güçlendirerek Lübnan’ı kısa zamanda bu bölgede ayağa kaldırırız. Ama önce bu İsrail saldırganlığı meselesini çözmemiz gerekiyor. İsrail bütün bu zulmün, attığı bombaların bedelini ödemesi lazım.

Suriye topraklarında 8 Aralık’ta başlayan devrim süreci devam ederken diplomasi ayağında birçok görüşme gerçekleştirdiniz. Özellikle bu hafta hem yüz yüze hem telefonda yoğun bir trafik vardı. Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda Türkiye’nin söylemlerine destek verildiği ve hakkının teslim edildiğine tanıklık ettik. Muhataplarınızla görüşmede itiraz eden bir görüşle karşılaştınız mı?

Ben doğrusu bu konuda olumsuz bir yaklaşım görmedim. Bölgesel ve küresel her kriz ve gelişme diplomasi trafiğimizi artırıyor. Görüşmelerimiz, Suriye’nin geleceği, barış süreçleri ve uluslararası iş birliği açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Suriye diplomasimiz kapsamında görüştüğümüz liderlere Türkiye’nin, Suriye’nin egemenliği, toprak bütünlüğü için gayret gösterdiğini anlattım. Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumanın yolu öncelikle terör örgütleri ile mücadeleden geçiyor. DAEŞ bahanesi ile PKK ve uzantılarına sahip çıkma anlayışında olanlar var. Bu yaklaşım yakın geçmişte Suriye’yi bölünmenin eşiğine getirdi. Biz en başından beri PKK ve uzantılarıyla da, DAEŞ unsurlarıyla da mücadele ettik, ediyoruz. Batılı ülkelerin caddelerinde, meydanlarında nasıl DAEŞ gösteri yapamıyorsa PKK ve uzantıları da yapamamalı.

Sadece caddeler meydanlar değil, sosyal alanlardan kültürel mecralara kadar her yerde terör yapılanmaları ile mücadele şart. Bizim Suriye ile 900 kilometreyi aşkın bir sınırımız var. Bütün bu sınır hattında Esed’e karşı duvarlardan tutun gidiş-gelişlere kadar ciddi manada engelleme adımları attık. Şu an itibarıyla yeni yönetimin oluşmasıyla inşallah Suriye-Türkiye ilişkilerini biz çok daha farklı bir yere taşıyacağız. Dikkatinizi çeken bir şey herhalde vardır. Halep’teki çarşılar, Halep’teki alışveriş yerleri bir anda hareketlendi. Savaştan önce Esed zamanında oraya yaptığım ziyarette, oradaki kapalı çarşının aynen bizim kapalı çarşılar gibi hareketli bir yer olduğunu görmüştüm. Yani orada tarih var, ticaret var. Şu anda da hareket var. İnşallah bu hareket oraya bereketi getirecektir diye düşünüyorum.

Amerika’nın seçilmiş Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Suriye ve Türkiye ve sizinle ilgili önemli açıklamalar yaptı. Sizinle ilgili övgü dolu sözleri var. Sizin için ‘Çok akıllı bir adam, çok güçlü, çok çetin, iyi anlaştığım biri’ diyor. Bu konularda, bu söyledikleriyle ilgili ne diyeceksiniz? Suriye ile ilgili de ‘Suriye’de olacakların anahtarı Türkiye’dir’ diyor. ‘Suriye’de ilerleyen güçlerin arkasında Türkiye var’ diyor. ‘Ve ben bundan rahatsız değilim’ diyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?

Sayın Trump’ın sözleri kendisinin ve önümüzdeki aylarda oluşturacağı yönetiminin Türkiye’ye bakışını özetliyor. Türkiye’nin gücünün ve etkinliğinin bizdeki muhalefet dışında herkes farkında. Aslında onlar da bazı şeylerin farkındalar ancak gerçekleri konuşmaya dilleri alışkın olmadığı için çarpıtıyorlar. Türkiye’nin diplomaside artan gücünü uluslararası düşünce kuruluşlarından medyaya varıncaya kadar herkes yazıp çiziyor. Biz de gücümüzün ve etkinliğimizin farkındayız. Bu gücün kaynağı olan milletimize yaraşır biçimde hizmet etmenin derdindeyiz. Geçenlerde de söylediğim gibi Türkiye, Türkiye’den büyüktür.

Bizim topraklarımızı korumak, ülkemizi kalkındırmak, köklerimize tutunarak ileriye adımlar atmak gibi bir gayemiz var. Bunun yanında dostlarımızın, kardeşlerimizin yanında durma sorumluluğunu omuzlarımızda hissediyoruz. Şam’da büyükelçiliğimizi yeniden faaliyete geçirdik, orada adımızı gören Suriyeli kardeşlerimizin hissiyatlarına bir bakın. Türk beklenendir, sözü öylesine kurulmuş bir cümle değildir. Türkiye’nin gönül sınırları fiziki sınırlarının çok ötesindedir. Gittiğimiz her ülkede, ayak bastığımız her coğrafyada, bunu gördük. Sayın Trump da aslında bir durum tespiti yaparak ülkemizin gücü ve etkinliğinin altını çiziyor.

Doğru söze ne denir? Tespitler yerinde. Aramızda herhangi bir sıkıntı gerçekten yok. Şu an itibarıyla kendisi seçildiği andan itibaren görüşmelerimizi yaptık. Sayın Trump pragmatik bir siyasetçi. Kendi ülkesine ve müttefiklerine maliyet üreten politikaları değiştirme vizyonuna sahip. Devir-tesliminden sonra yine herhalde biz de ilk tebriğimizi yapar, gündemimizde bulunan konuları samimiyetle ele almaya başlarız.

AFAD’ın Esad rejiminin işkence üssü olarak bilinen Sednaya’daki çalışmalarını soracaktım. Orada kayıp Türk vatandaşları var mı?

Yok, öyle bir bilgi getirmediler bize. Bu 6 kat yerin dibindeki cezaevinin nasıl olduğunu ve burada insanların ne hallere sokulduğunu gördünüz. Biz Türkiye olarak bu işi seyretmedik, tribünde kalmadık. AFAD’ımızı tüm teçhizatıyla ekipmanlarıyla birlikte Suriye’ye gönderdik. Orada o çalışmaları yapmaları, o çalışmalarla ilgili raporların oluşturulması, hem bölgeye hem İslam dünyasına güzel bir mesaj vermiştir. AFAD’ımız orada görevini yaptı ve döndü. Oradaki acı tabloları, o tünelleri gördünüz. Tünellerin uzunlukları, oraların içler acısı hali, hepsi birer felaket. Dünya Suriye’nin bu halini görüp, gereken notu gerekli yerlere vermiştir diye düşünüyorum. Bizler de özellikle AFAD’ımızla orada başarılı bir operasyon yaptık, neticesini aldık. Bütün bunlar tarihe çok önemli bir kayıt olarak düşülecektir diye düşünüyorum.

Sednaya Hapishanesi bizim yıllardır söylediklerimizi doğruladı. Oradaki zulümler, işkenceler, yargısız infazlar, Baas Rejimi gerçeğinin en acı fotoğraflarından biridir. Her zulüm gören coğrafyada olduğu gibi, Suriye’de de toplu mezarlara rastlanıyor. Anlaşılan Suriye’de henüz, zulüm ve işkence fotoğrafının tamamını görebilmiş değiliz. Bunun için biraz daha zamana ihtiyaç olacak. Kendi halkına böylesi zulmeden Esed yönetiminin bunların hesabını uluslararası hukuk zemininde vermesi için elimizden geleni yapacağız. Umarım Sednaya fotoğrafı “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?” diyenleri, “Suriyelilere kapılarımızı neden açtık?” diye yabancı düşmanlığını körükleyenleri, “Esed af ilan etti Suriyelileri ülkelerine gönderin” diyerek bizlere akıl verenleri bir nebze olsun utandırmıştır. Hala aynı cümleleri kuranların insani değerlerini Esed’in ölüm preslerinde ezdiğini, vicdanlarını yerin yedi kat altındaki zifiri karanlık hücrelere kapattıklarını düşünmemek elde değil. Suriye’de kayıpların acıları dinmeyecek, ancak Suriye düştüğü yerden kalkacak. Bu zulümler unutulmayacak. Unutulan zulmün tekrarlanacağını biliyoruz. Kardeş Suriye halkı, bugün kanayan bu yaralarını sarıp, yeniden hür ve müreffeh bir gelecek inşa etmek için bir ve bütün olacak. Yanlarında ise hep kardeşleri Türkiye’yi bulacaklar.

Suriyeliler konusunda siz çok ağır eleştirilere tabi oldunuz, her türlü sorunun kaynağı olarak Suriyeliler gösterildi. Seçimlerde de aleyhinizde konuşuldu. Bugün şöyle geri dönüp baktığınız zaman, ‘İyi ki Suriyelilere sahip çıktık, vicdani görevimizi yaptık’ diyor musunuz? Bir de Türkiye’nin bölgedeki gücü arttı. AGİT Genel Sekreterliğine Feridun Sinirlioğlu Bey geldi. Öte yandan Somali ve Etiyopya arasındaki sorunları çözdünüz. Bu konuyla ilgili görüşünüz nedir?

Bölgedeki bütün bu gelişmelerde adımımızı inanarak attık. “Biz Ensar’ız, onlar Muhacir…” derken bizim değişmez kaynaklarımıza, kutsal değerlerimize dayanarak bunları söyledim. Ama muhalefet böyle bakmıyordu. Ensar kavramı ne anlama gelir, Muhacir ne anlama gelir bunları anlamak gibi bir dertleri yoktu. Peki ne oldu şimdi? CHP kendi içinde bölük pörçük, paramparça. Öbür tarafta Dem, onu zaten söylemeye gerek yok. Biz bu süreçte terörle mücadeleyi de çok kararlı bir şekilde yaptık. Elhamdülillah neticeyi de aldık ve alıyoruz. Sınır boylarında bu kadar duvar örüyoruz. Bu duvarları kendi ülkemizi terör tehdidinden koruyalım diye inşa ettik, ediyoruz. Bunun yanında yeni bir adım daha atacağız. Irak’la, Suriye’yle ticari ilişkilerimizi yoğunlaştıracağız. Bu, gerek Suriye için gerek Türkiye için yeni bir hareketlenmeyi her bakımdan getirecek. Bununla birlikte de bölgeye farklı bir hava gelecek. Gaziantep şu anda hareketlendi. Kilis aynı şekilde hareketleniyor ve daha da hareketlenecek.

Biz ülkemize sığınan bu insanları kovmuyoruz. Biz bu insanlara “Evine gidersen git ama gönüllülük esasına göre git. Siz bizim başımızın üstündesiniz. ‘Ben evime gideceğim’ diyorsanız evinize gidebilirsiniz.” diyoruz. Şu anda zaten Suriyeli çocukların okulları devam ediyor. Okullarını bu sene burada bitirecekler. Ondan sonra Suriye’de, Dara’da, Deyrizor’da, Suriye’nin diğer bölgelerinde evleri varsa oraya rahatlıkla gidebilirler. Savunmadan tutun, eğitime, enerjiye kadar birçok alanda iş birliği yapacağız. Suriye’nin şu anda enerjide ciddi sıkıntıları var. Ama biz onların enerjideki bu bütün sorunlarını da inşallah süratle gidereceğiz. Bu konuda da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız oraya her türlü imkanı inşallah sağlayacak.

Etiyopya Somali konusu da önemli. Etiyopya ile Somali arasındaki o barışın adımlarını hakikaten farklı ve kararlı bir şekilde attık. Gerek Etiyopya Başbakanı gerek Somali Cumhurbaşkanı sağ olsunlar bizim bu arabuluculuğumuza olumlu yaklaştılar. Yaptığımız basın toplantısında da bunu ortaya koydular. Zor da olsa anlaşma bir yıllık sürecin ardından sağlanmış oldu. Etiyopya’nın burada bir önemli sıkıntısı var. Etiyopya, topraklarından denize ulaşamıyor. Bunun için Somali’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü temellinde bir adım atıldı, Etiyopya’ya denize erişim imkanı tanındı. Etiyopya çok büyük bir ülke. Böyle büyüklükte bir ülkenin böyle bir imkanı yakalaması gerekir. Biz Somalili kardeşlerimize, özellikle Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh’e bunu da söyledik. “Artık burada Etiyopya’ya destek vereceksiniz.

Bir adım atalım ve bu buluşmamızın en önemli neticesi de bu olsun, Etiyopya denize açılsın.” dedik. 7 saat sadece üçümüz değil, heyetler de aralarında görüştü. Bazen görüşmeler çıkmaza da girdi. Böylesi anlarda devreye girdik, meseleyi çözdük. AGİT konusuna gelirsek; Türkiye’nin etkinliğini ve sorun çözme kapasitesini bilen AGİT üyesi ülkeler oy birliği ile Sayın Feridun Sinirlioğlu’nu Genel Sekreterlik gibi önemli bir göreve layık gördü. Türkiye hem bölgesinde hem de küresel sorunlara yaklaşım tarzı ile öne çıkıyor. AGİT tüm bu özelliklerimiz nedeniyle ülkemize duyduğu güveni ortaya koymuştur.

Türkiye, Suriye’nin iç savaşı başladığı 2011 yılından beri Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve birliğine vurgu yaptı. Bu bağlamda oldukça tutarlı ve yapıcı bir politika izledi. Bugün yeni bir dönem başladı. Aslında kısmen de değindiniz. Bu yeni dönemde geçmişte olduğu gibi Türkiye herhalde Suriye halkının yanında olacak, bunu vurguladınız. Yeni dönemde Türkiye’nin Suriye politikasının çerçevesini ne şekilde çizersiniz?

Yıllardır Esed zulmüne maruz kalan Suriye halkı birliğini ve kardeşliğini yeniden tesis etmeye çok yaklaştı. Önümüzdeki süreçte hiçbir gücün terör örgütleriyle iş tutmaya devam edeceğini düşünmüyoruz. Ülkenin diğer bölgelerinde bulunan DAEŞ, PKK-YPG gibi terör örgütlerinin başı en kısa sürede ezilecektir. Terörden arındırılmış ve halkı tarafından yönetilen bir Suriye’nin inşası için dün olduğu gibi bugün de elimizden geleni yapacağız. Bölge terör örgütlerinden temizlendikten sonra da Suriye’yi ayağa kaldıracak adımlar hızlanacaktır. Suriye’nin kaynaklarının Suriye halkının huzur ve refahı için kullanılması konusu da mühim.

Bugüne kadar Suriye’nin kaynakları terör örgütleri başta olmak üzere bölgede faaliyet gösteren gruplara aktı. Bu musluklar Suriye devrimi ile kapatıldı. Şimdi ülke bütün enerjisini ayağa kalkmak için kullanacak. Türkiye Suriye’nin yeniden imarı ve kurumlarının ihyası için destek olmayı sürdürecektir. Uluslararası toplumun da buna katkı sunması için çalışıyoruz. Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesiyle Suriye yeniden zenginleşecek, üretime odaklanacak ve kalkınacaktır.

Suriye’de devlet kurumları yeniden ayağa kaldırılacak, anladığımız kadarıyla bunun teknik çalışmaları yapılıyor. Bunun yanı sıra Suriye’nin inşa aşaması da olacak. Suriye’deki yeniden yapılanma sürecinde öncelik verilen sektörleri sormak istiyorum. Türkiye’nin buradaki ekonomik katkıları ne olacak? Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması için uluslararası aktörlerden hangi somut adımları bekliyorsunuz? Türkiye’nin İdlib’deki insani yardım faaliyetleri konusunda uluslararası toplum yeterince katkı veriyor mu?

Suriye’de çatışmalar ve yıllarca süren savaş, şehirlerin ve devletin altyapısını çökertti. Yaraları sarmak için kentlerin yeniden imarı önemli. Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönüllü dönüşü ve sürdürülebilir bir yaşam kurmaları için barınma meselesini halletmek gerekiyor. Yeni evler, iş alanları, üretim ve enerji tesisleri, tarım ve hayvancılığa yönelik tesisler hızla oluşturulmalı. Suriye ekonomisi de çökmüş durumda. Suriye’ye yönelik Esed rejimi nedeniyle konulan ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması ülkenin yeniden toparlanması için fayda sağlar. Suriye’nin yeniden uluslararası topluma entegre edilmesi bir başka konu.

Suriye’nin geleceğini temellendirecek, kapsayıcı bir anayasa yapmak ve siyasi sistem inşa etmek de bu adımlar kadar gerekli. Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vereceği gerçeğini kimsenin aklından çıkartmaması gerekir. İnsani yardımlar konusunda yeterlilik söz konusu değil. Suriye’ye şu anda o beklenen insani yardımın geldiği de yok. Biz Türkiye olarak bugüne kadar Suriye’ye yeni dönem için insani yardım bazında birçok katkılar yaptık. Şimdi de bu devrimden sonra bu insani yardımlarımız devam ediyor, devam edecek. Bu yeni yönetimin özellikle ihtiyacı olan birçok unsur bulunuyor. Bu unsurlar konusunda da onları yalnız bırakmayacağız. Özellikle DAEŞ, PKK/YPG bunlarla mücadelede onların hiç yalnız kalmaması lazım. Gereken neyse bunları yapacağız. Yakında Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da inşallah oraya gidecek. Yeni yapılanmayı birlikte yapacaklar.

Paylaşın

2024 Yılında Kapanan Şirket Sayısı Yüzde 19,7 Arttı

2024 yılının ilk 111 ayında, 2023 yılının ilk 111 ayına göre kapanan şirket sayısı yüzde 19,7 kapanan kooperatif sayısı yüzde 3,1 arttı. Öte yandan kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 48,4 azaldı.

Haber Merkezi / Ayrıca 2024 yılının ilk 11 ayında, geçen yılın ilk 11 ayına göre kurulan şirket sayısı yüzde 11,4 kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 19,8 kurulan kooperatif sayısı yüzde 15,4 azaldı.​

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), kasım ayına ilişkin kurulan ve kapanan şirket istatistiklerini yayınladı. Buna göre, 2024’ün ilk 11 ayında, 2023’ün ilk 11 ayına göre kurulan şirket sayısı yüzde 11,4 kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 19,8 kurulan kooperatif sayısı yüzde 15,4 azaldı.

2024’ün ilk 11 ayında, 2023’ün ilk 11 ayına göre kapanan şirket sayısı yüzde 19,7 kapanan kooperatif sayısı yüzde 3,1 artarken, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 48,4 azaldı. Kasım 2024’te, Kasım 2023’e göre kurulan şirket sayısı yüzde 3 kurulan kooperatif sayısı yüzde 19,6 kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 10,1 azaldı.

Kasım 2024’te, kapanan şirket sayısı 2023 yılının aynı ayına göre yüzde 8,9 kapanan kooperatif sayısı yüzde 27,5 oranında artarken, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 83,9 azaldı. Bir önceki aya göre kurulan şirket sayısı yüzde 6,6 kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 11 ve kurulan kooperatif sayısı yüzde 11,4 oranında azaldı.

Bir önceki aya göre kapanan şirket sayısı yüzde 7,8 kapanan kooperatif sayısı yüzde 12,1 artarken, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 1,1 azaldı. Kasım 2024’te kurulan toplam 10 bin 301 şirket ve kooperatifin yüzde 86,2’si limited şirket, yüzde 11,7’si anonim şirket, yüzde 2’si ise kooperatifti. Şirket ve kooperatiflerin yüzde 36,8’i İstanbul, yüzde 11,5’i Ankara, yüzde 6,7’si İzmir’de kuruldu. Bu ay Bayburt’ta şirket kurulmadı.

2024 yılında toplam 105 bin 290 şirket ve kooperatif kuruldu. Bu dönemde kurulan toplam 90 bin 896 limited şirket, toplam sermayenin yüzde 64,5’ini, 11 bin 896 anonim şirket ise yüzde 35,4’ünü oluşturdu. Kasım ayında kurulan şirketlerin sermayelerinin toplamı, ekim ayına göre yüzde 18,3 oranında arttı.

Kasım 2024’te şirket ve kooperatiflerin 3 bin 442’si ticaret, bin 520’si inşaat ve bin 266’sı imalat sektöründe kuruldu. Kasım 2024’te kurulan gerçek kişi ticari işletmelerinin; 565’i inşaat, 475’i toptan ve perakende ticaret motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 108’i imalat sektöründendi.

Bu ay kapanan şirket ve kooperatiflerin; 938’i toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 362’si imalat, 328’i inşaat sektöründendi. Bu ay kapanan gerçek kişi ticari işletmelerinin 594’ü toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 246’sı inşaat, 153’ü imalat sektöründendi.

Kasım 2024’te kurulan 209 Kooperatifin 147’si Konut Yapı Kooperatifi 37’si İşletme Kooperatifi, 9’u Turizm Geliştirme Kooperatifi olarak kuruldu.

Kasım ayında 599 yabancı ortak sermayeli şirket kuruldu

Kasım 2024’te kurulan 599 yabancı ortak sermayeli şirketin 349’u Türkiye, 26’sı İran, 18’i Azerbaycan ortaklı olarak kuruldu. Kurulan 599 yabancı ortak sermayeli şirketin 77’si anonim, 522’si limited şirketti.

2024 yılında kurulan şirketlerin 873’ü Belirli bir mala tahsis edilmemiş mağazalardaki toptan ticaret, 323’ü İkamet amaçlı olan veya ikamet amaçlı olmayan binaların inşaatı ve 318’i İşletme ve diğer idari danışmanlık faaliyetleri sektöründe kuruldu. Kurulan yabancı ortak sermayeli şirketlerin toplam sermayelerinin %75,9’unu yabancı sermayeli ortak payını oluşturdu.

Paylaşın

Bakırhan’dan İktidara “Müzakere” Çağrısı

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Türkiye’de hiçbir dönem olmadığı kadar demokratik zemin müsaittir. Türkiye halkları, emekçileri barış istiyor. Türkiye’nin aydınları, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için grup kurup onlarca, yüzlerce isimle açıklamalar yapıyorlar” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu meseleyi duymayan, bu meseleye gözünü kulağını kapatan artık sadece bu iktidarıdır. Buradan iktidara çağrı yapıyoruz: Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Kürt sorununun demokratik yollarla çözüldüğü bir zemin için tecridi kaldırın. Bu meseleyi diyalog ve müzakere ile çözün.”

Aydınların İstanbul’da yaptığı barış çağrısının ardından Diyarbakır’dan başlayan Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşü, bugün Ankara’ya ulaştı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, DEM Parti Meclis Grubu, DEM Parti yöneticileri ve STK temsilcileri yürüyüşçüleri karşıladı. DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş ve DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan açıklamada bulundu.

Tuncer Bakırhan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle: “Değerli basın mensupları; bugün sizin gibi Suriye’de, Rojava’da kamerasıyla ve fotoğraf makinasıyla haber kovalayan, gerçekleri yazan iki gazeteci arkadaşımız Nazım Daştan ve Cihan Bilgin katledildi. Bu katliamı kınıyoruz. Gazetecileri katleden bir anlayış 21’inci yüzyılda nerede duruyor? Bunu da Türkiye kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz. İstanbul’da, Türkiyeli aydınların Kürt sorununa demokratik çözüm için yaptıkları açıklama ve başlattıkları kampanya sonrasında, bölgede bulunan siyasetçiler, emek-meslek örgütleri, tutsak aileleri ve halklarımız Amed’den yola çıkarak bugün Ankara’ya geldi.

Kar kış demeden demokratik çözüm için yollara düşen ve bugün temsili olarak bizimle burada bir arada bulunan yürüyüşçü arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Türkiye barışına ve demokratik çözüme kararlı bir şekilde sahip çıkıyorlar. Umarım ki önümüzdeki günlerde Türkiye halkları ve emekçileri de buna sahip çıkar. Barışın, demokrasinin ve özgürlüklerin hakim olduğu bir ülke yaratma mücadelesine katılacaklarına eminim.

Kürt meselesi yüz yıldır bilindik klasik yöntemlerle bitirilmeye çalışıldı. “Kart-Kurt” denildi, “Güneş Dil Teorisi” denildi. Gazeteciler faili meçhule gitti. “Kürt’üz, demokratik çözüm istiyoruz” diyen siyasetçiler katledildi. Onlarca ayaklanma oldu. Bunlara karşı da bastırmalar, yok saymalar oldu. Yüz yıldır Türkiye’de denenmeyen yol ve yöntem kalmadı. Köyler boşaltıldı, yaylalar yasaklandı.

Geçen yüzyılda devlet ve iktidar birçok yol yöntem denedi ama başaramadı. Geldiğimiz aşamada, 25-30 milyon Kürt’ün, “Biz Kürt’üz, Kürt olmaktan kaynaklanan demokratik haklarımızı kullanmak istiyoruz. Bu ülkede eşit yurttaş olmak istiyoruz” demesini bir türlü bitiremediler. 100 yıldır devam eden bu yok sayma ve inkar politikalarının yerine Kürt’ü kabul eden, Kürtlerin demokratik bir zeminde eşit yurttaş olarak yaşamalarını sağlayan bir sürecin kapısını hep beraber aralayabiliriz.

“Rojava’ya SİHA-İHA göndererek bu mesele çözülmez”

Milletvekilimiz Ömer Öcalan’ın İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan’ı ziyaret ettikten sonra yaptığı açıklamalar, aydınları ve bölgeden buraya yürüyen demokrasi ve özgürlük yürüyüşçülerini olduğu gibi bizi de heyecanlandırmıştı. Sayın Öcalan, “Siyasal zemin oluşursa, Kürt sorununun demokratik çözümü için ben buradayım, irade sahibiyim” demişti. Biz de 100 yıldır yok sayma politikaları uygulayan iktidara ve sisteme buradan sormak istiyoruz: Sayın Öcalan ben hazırım diyor, siz ne yapıyorsunuz? Rojava’ya SİHA-İHA göndererek bu mesele çözülmez.

Rojava halklarının emeği ve canıyla oluşturduğu statüyü yok saymakla, ortadan kaldırmakla bu sorun çözülmez. Bu sorun, diyalog ve müzakereyle çözülür. Dünyada bu sorunlar benzeri yol ve yöntemlerle çözüldü. Bunu en iyi bu iktidar ve devleti yönetenler biliyor. Şimdi bu sorunu çözmenin zamanıdır. İmralı’daki kilidi açın. İmralı’nın demokratik çözüm konusunda söylemiş olduğu sözleri ve yol haritasını Türkiye halkları duysun, konuşsun, tartışsın. Ülkenin enerjisini, ekonomisini ve gençlerini bu sonsuz ve sonuç almayacak çatışmaya ve gerginliğe, savaşa artık harcamayın.

Bu ülkede Kürtler vardır. Yok demekle yok olmuyor, cezaevine koymakla yok olmuyor, İHA-SİHA’larla yok olmuyor. “Kürt yok” demekle Kürt bitmiyor, tükenmiyor. Bunu artık kabullenmek gerekiyor. Biz de Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşçüleri gibi Sayın Öcalan’ın bu süreçte önemli bir rol oynayacağını söylüyoruz. Türkiye’de hiçbir dönem olmadığı kadar demokratik zemin müsaittir. Türkiye halkları, emekçileri barış istiyor. Türkiye’nin aydınları, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için grup kurup onlarca, yüzlerce isimle açıklamalar yapıyorlar.

“Kürtlerin Suriye’deki statüsüne de müdahale etmeyin”

Bu meseleyi duymayan, bu meseleye gözünü kulağını kapatan artık sadece bu iktidarıdır. Buradan iktidara çağrı yapıyoruz: Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Kürt sorununun demokratik yollarla çözüldüğü bir zemin için tecridi kaldırın. Bu meseleyi diyalog ve müzakere ile çözün. Rojava’da Rojava halklarının emeğiyle, kanıyla ve canıyla savunup ortak özgür bir yaşam sürdürdüğü Kürtlerin Suriye’deki statüsüne de müdahale etmeyin. Oradaki Kürtler buradaki 25 milyon Kürt’ün kardeşidir, soydaşıdır, canıdır. Suni sınırlarla araya çizgi çekilince akrabalık bağı, duygusal bağ bitmiyor.

Biz de arkadaşlarımız gibi, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için, Türkiye halklarıyla ve emekçileriyle konuşarak ve yok sayan iktidar üzerinde demokratik bir basınç oluşturarak Cumhuriyetin ikinci yüzyılında artık bu sorunun çözülmesi için bütün gücümüzü ortaya koyacağız. Bu konuda karar ve inançlıyız. Türkiye halkları savaşa, kana, şiddete ve zulme doydu. Şimdi artık demokratik bir zemin inşa etmenin zamanıdır. Bunun için de Sayın Öcalan’ın rolünü oynaması için İmralı’nın kapılarının açılmasını bekliyoruz, istiyoruz.”

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Faiz İndirimi Sinyali

Merkez Bankası (TCMB), yıl sonu politika faizi beklentisini yüzde 50’den 48,59’a çekti. TCMB, son yedi ayda politika faizini yüzde 50’de sabit tutma kararı vermişti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası (TCMB), 2023 yılının Haziran ayında 650, Temmuz ayında 250, Ağustos ayında 750, Eylül ayında 500, Ekim ve Kasım aylarında da 500’er, 2024 yılının Aralık ve Ocak aylarında 250’şer olmak üzere 8 toplantıda toplam 3 bin 650 baz puan faiz artırmıştı.

Şubat ayındaki yılın ikinci faiz kararında faizin sabit tutulması ile toplam 3 bin 650 baz puan faiz artış serisi devam etti. Mart ayında faiz 500 baz puan arttırılarak politika faizi yüzde 50’ye çıkarıldı. Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım ayında ise politika faizi sabit tutuldu. Merkez Bankası, toplamda 4 bin 150 baz puanlık faiz artışı yaptı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Aralık Ayı Piyasa Katılımcıları Anketini açıkladı.

Buna göre; Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 44,81 iken, bu anket döneminde yüzde 45,28 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 27,20 iken, bu anket döneminde yüzde 27,07 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 18,33 ve yüzde 18,47 oldu.

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 50,00 iken, bu anket döneminde yüzde 48,59 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 50,00 iken, bu anket döneminde yüzde 48,51 oldu.

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 35,72 TL iken, bu anket döneminde 35,30 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 42,75 TL iken, bu anket döneminde 43,23 TL oldu.

Katılımcıların GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,1 iken, bu anket döneminde yüzde 3,0 oldu. GSYH 2025 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 3,2 iken, bu anket döneminde yüzde 3,1 oldu.

Paylaşın

Bir Fil Yavrusunun İlk Adımları…

Fil yavruları dünyaya geldikten birkaç dakika sonra ayakta durmayı ve yürümeyi öğrenirler ve ilk başlarda ayakları üzerinde çok titrek olurlar. Bu videoda da görüldüğü gibi, yavru fil ayağa kalktıktan sonra tökezliyor.

Paylaşın

ABD’den Dikkat Çeken “Suriye” Açıklaması: Çekilme Planımız Yok

Suriye’nin kuzeyindeki durum yakından takip edilirken, ABD’den “Suriye’de bulunan asker sayımız 900 değil 2 bin ve Suriye’den çekilme planımız yok” açıklaması geldi.

Haber Merkezi / ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Tuğgeneral Patrick S. Ryder, günlük basın toplantısında, Suriye’ye ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Patrick S. Ryder, ABD’nin Suriye’de şu anda “yaklaşık 2 bin” askeri bulunduğunu, bunun daha önce açıklanan 9 yüz askerin iki katından fazla olduğunu söyledi. “Suriye’den çekilme planımız yok” diyen Ryder, 2 bin askerin tamamının IŞİD’le savaşmak için Suriye’de olduğunu belirtti.

Milli Savunma Bakanlığı (ABD) yalanlamasına rağmen, ABD Dışişleri Bakanlığı, “Menbiç’teki ateşkesin uzatıldığı ve devam ettiği yönündeki değerlendirmemiz hala aynı” açıklamasını yaptı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, salı günü yaptığı açıklamada, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerle ilgili olarak Türkiye ile temasta olmaya devam ettiklerini belirtmişti. ABD’nin girişimiyle geçen hafta Menbiç çevresindeki bölgede bir ateşkesin sağlandığını ve taraflarca bu ateşkese uyulduğunu ifade eden Miller, “Ateşkesin süresi dolmuştu, bu haftanın sonuna kadar uzatıldı” demişti.

Beşar Esad yönetiminin Heyet Tahrir Şam (HTŞ) tarafından yıkılması ile birlikte Suriye Milli Ordusu (SMO) güçleri de Tel Rıfat ve ardından Münbiç’i Kürtlerin ağırlıklı olduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) elinden almış ve ardından iki oluşum arasında kısa süreli bir ateşkese gidilmişti.

Bölgedeki gelişmeler ve kırılgan durumdaki ateşkesin kalıcı olup olmayacağı yakından takip edilirken, SDG, Türkiye ve Türkiye destekli grupların Münbiç ve kuzeyinde ateşkese uymadığını iddia etti ve Kobani için savaşmaya hazır olduğunu duyurdu. SDG bu açıklaması öncesinde ise “silahsızlandırılmış bölge” önerisinde bulunmuştu.

SDG’nin omurgasını Kürt Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) askeri kanadı olan Halk Koruma Birlikleri (YPG) oluşturuyor ve YPG/PYD Ankara tarafından “PKK’nın Suriye kolu” olarak görülerek “terör örgütü” olarak tanımlanıyor. Ankara ayrıca YPG içinde Suriyeli olmayan Kürtlerin de bulunduğunu belirterek ülkeden ayrılmalarını istiyor.

Florida’daki evinde geçtiğimiz günlerde gazetecilerin sorularını yanıtlayan ABD’nin seçilmiş devlet başkanı Donald Trump da SDG’ye açık bir destek belirtmeyerek, Suriye’de kalan az sayıdaki Amerikan askerini çekme niyetini tekrarlamış ve Esad’ın devrilmesinin arkasında Türkiye’nin olduğuna inandığını söylemişti.

ABD’li senatörler Chris Van Hollen ve Lindsey Graham SDG ile ateşkesi yenilememesi durumunda Türkiye için iki partili yaptırım tasarısı sunacaklarını duyurmuştu.

ABD’li Cumhuriyetçi Senatör John Kennedy de Senato’daki son konuşmasında istihbaratlarının “Erdoğan’ın Suriye’yi işgal etmeye çalıştığını” söylediğini belirterek, Erdoğan’a yönelik olarak “Bunu sakın yapma… Kürtler Kuzeydoğu Suriye’de barışçıl bir halk ve onları rahat bırak. Kürtlerin kılına zarar gelirse bu Kongre’den adım atmasını isteyeceğim ki bu yaptırımların size faydası olmayacak” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın