Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim zaferi sonrası Türkiye’nin ekonomik durumuna dair tespitlerde bulunan Güldem Atabay, Doç. Dr. Murat Birdal ve Prof. Dr. Ayşegül Yılgör’ün ortak görüşü: Türkiye’yi daha zor günler ve daha derin bir kriz ortamı bekliyor.
Güldem Atabay, “Piyasalar kilitlenmiş durumda. Krediler verilemediği gibi, döviz talebi de baskılanarak karşılanamıyor. Şimdi ya baskı kalkacak ve TL değer kaybedecek ya da baskı devam edecek ve sermaye kontrolleri devreye sokulacak” ifadelerini kullandı.
Murat Birdal, “Erdoğan’ın şu ana kadar söylemlerinden para politikası konusundaki duruşunu bozmayacağını anlıyoruz. Yeni hükümetten, özellikle yaşadığı derin güven kaybını restore edebilecek bir hamle gelmesi mümkün gözükmüyor” dedi.
Ayşegül Yılgör, “Merkez Bankası’nın net rezervlerinin eksiye düştüğünü bir dönem. Şimdiye kadar nereden girdiği belli olmayan döviz girdileriyle (swap) idare ettiler ama şimdi tam bir negatif durum söz konusu” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Ayşegül Yılgör, Doç. Dr. Murat Birdal ve Güldem Atabay, Cumhurbaşkanlığı seçiminin olası ekonomik sonuçlarını bianet’ten Hikmet Adal’a değerlendirdi.
Atabay: Ne kadar güven yaratıcı olabilirler?
Seçim sonucunun etkisini yarından itibaren görmeye başlayacağız. Ama nerede bırakmıştık, önce onu hatırlayalım. Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası rezervleri Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadar düşük seviyeye gelmişti. Şu an için -0,2 milyar dolar.
Piyasalar kilitlenmiş durumda. Krediler verilemediği gibi, döviz talebi de baskılanarak karşılanamıyor. Şimdi ya baskı kalkacak ve TL değer kaybedecek ya da baskı devam edecek ve sermaye kontrolleri devreye sokulacak.
Zaten Türkiye’nin kredi risk primi (CDS) çok yükseldi. Seçim öncesi 500 seviyelerinden 700’lere yükseldi. Şimdi daha da yükseldiğini 850’lere, 900’lere doğru gideceğini göreceğiz. Bu dış finansman bulunamamak anlamına geliyor.
Şu an Türkiye’nin dış borçlanma faizi döviz bazında yüzde 12’yi aşmış durumda. Borç almış firmalar, borçlanacak olan firmalar için durum pek iyi değil. Hatta tehlikeli.
Bir de Erdoğan’ın ekonomi yönetimine kimlerini getireceğe bakacağız. Önümüzde yerel seçimler var. Büyükşehirleri geri almak isteyecektir. Dolayısıyla kısa vadede normal ve doğru işleri yapacak bir ekip mi gelecek ki böyle bir ekip gelirse dahi ne kadar güven yaratıcı olabilir?
Bence Erdoğan düşük faiz politikasına devam edecek ancak faizler sanıldığı gibi hiç de düşük değil. Yani mevduat faizinden başlayın da kur korumalı mevduattan, kredi faizlerine kadar… Etkileri daha derin bir şekilde piyasalarda hissedilecek.
Biz durumu en çok dolar/TL paritesine bakarak durumu anlayacağız. Çünkü baskılayacak rezerv kaynağı yok. Önümüz yaz. Döviz girişleri turizm sebebiyle olacaktır. Bir iki hafta sert çalkantı, sonra belki yazın biraz daha kontrol altına alabilir ama sonbahara doğru işlerin çok çok ciddi şekilde sertleşebildiği bir zemine doğru ilerleyeceğiz gibi gözüküyor.
Halı altına süpürülen ne kadar problem varsa hepsi ortaya çıkacağı, döküldüğü bir dönemi yaşayacağız. Zor bir döneme giriyoruz.
Birdal: Faiz konusunda geri adım atılmaz
Erdoğan’ın şu ana kadar söylemlerinden para politikası konusundaki duruşunu bozmayacağını anlıyoruz. Yeni hükümetten, özellikle yaşadığı derin güven kaybını restore edebilecek bir hamle gelmesi mümkün gözükmüyor.
Buna karşılık hem eriyen rezervler, hem büyüyen dış ticaret açığı, hem de depremin getirdiği gerçekten büyük ek maliyet düşünüldüğünde kamu açığı, cari açık ve döviz açığı ortaya çıkartacak. Gerçekten ağırlaşan tabloyla karşı karşıyayız. Bu da önümüzdeki dönemin oldukça zorlu koşullarda geçeceğini gösteriyor.
Ben bu senenin sonuna varmadan Erdoğan’ın faiz konusunda geri adım atacağını düşünüyorum. Ama bu hamlesi çok da yeterli olmayacak. Çünkü dış piyasalarda yaşanan kredibilite kaybı artık ancak çok yüksek faizlerle tolere edilebilir hale gelmiş durumda. Bu da iç piyasayı çok daha fazla sıkacak. Dolayısıyla hem Türkiye ekonomisine hem de Erdoğan rejimini oldukça zorlu günler bekliyor.
Yılgör: Sweaplar geçici, ekonomi kötü
Öncelikle baskılanan döviz kurunun bir atak yapması bekleniyor tabii ki. Yabancı yatırımcıların bir reaksiyon göstermesi de olası. Yani borsada bir ters düşüş bekleniyor.
Ama ekonomiyi daha gerçek anlamda düşünürsek halkın yoksulluk sorununa nasıl çözüm getirilecek? Bu konuda olumlu bir beklentimiz yok maalesef. Çünkü şu ana kadar hiç öyle bir perspektif sunulmadı.
Uzun vadeli bir ekonomik model ve hükümetin ekonomik öngörüsü yok. Sadece popülist iyileştirmeler var gündemlerinde. Bundan sonrasının gerçekten büyük sıkıntılı bir dönem olacağını düşünüyorum.
Merkez Bankası’nın net rezervlerinin eksiye düştüğünü bir dönem. Şimdiye kadar nereden girdiği belli olmayan döviz girdileriyle (swap) idare ettiler ama şimdi tam bir negatif durum söz konusu.
Erdoğan’ın seçimin öncesinde Arap ülkelerini kastederek ülkeye döviz girişi olacağına dair söylemi vardı. Bu her zaman oynadıkları bir oyun. Bizim bilmediğimiz pazarlıklarla döviz girişleri oluyor. Bunun karşılığında da büyük siyasi ödüller, tavizler veriliyor.
Ama swaplar geçicidir. Evet, döviz açığını gidermek için kullanılabilecek bir yöntemdir ama döneminin sonunda tekrar o parayı ödemeyi taahhüt edersiniz. Yani kısa vadeli bir değiştirme, dönüştürmedir. Dolayısıyla kalıcı bir çözüm potansiyeli hiçbir zaman taşımaz. Tüm bunlara göre ekonominin daha kötüye gideceğini çok aşikar bir gerçek.