Gelecek Partisi (GP) Lideri Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni kabinesiyle ilgili soruya, “Kabinedeki bu insanlar bizim savunduğumuz değerlere göre hareket etmekte özgür olacaklar mı? Yoksa Erdoğan, beni ya da diğer siyasetçileri birkaç ay veya birkaç yıl kullandığı gibi onları da kullanıp, sonrasında tasfiye etmeye mi çalışacak?” şeklinde yanıt verdi.
Ahmet Davutoğlu, Erdoğan’ın gelecek yıl yapılacak yerel seçimlere kadar kabineye getirdiği kişileri kullanacağını, politikaların başarılı olması durumunda övgüyü kendisinin alacağını, başarısız olunursa da bundan göreve getirdiği bakanları sorumlu tutacağını öne sürdü.
Erdoğan’la en son Mart 2018’de görüştüğünü ve kendisine AK Parti’deki ve Türkiye’deki kötü gidişatla ilgili 25-27 sayfalık bir rapor sunduğunu belirten GP Lideri Davutoğlu, “Benim gibi gerçek dostlarıyla çalışmak yerine Bahçeli ve Perinçek’le birlikte olmayı tercih etti. Bu benim onunla son yüz yüze görüşmemdi” dedi.
Gelecek Partisi (GP) Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Londra merkezli dergi Majalla’yla söyleşisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilişkisini, hükümetin mevcut politikalarını ve 14 Mayıs’taki genel seçimlerin sonuçlarını değerlendirdi.
İbrahim Hamidi’nin gerçekleştirdiği söyleşi, “Erdoğan’ın eski dostuyken rakibine dönüşen Davutoğlu, Türkiye’nin seçim sonrası geleceğini değerlendirdi” başlığıyla dün yayımlandı.
Davutoğlu, seçimlerde Erdoğan’a rakip olarak Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday gösteren Millet İttifakı’nın temelde ülkedeki kutuplaşmayı aşmayı amaçladığını söyledi.
“Altılı Masa” olarak da bilinen ittifakta Gelecek Partisi ve CHP’nin yanı sıra İYİ Parti, Saadet Partisi (SAADET), Demokrat Parti (DP) ve Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) yer alıyordu. İYİ Parti geçen ay ittifaktan ayrıldığını duyurmuş, SAADET ve GP de 6 Temmuz’da ayrı ittifak kurduklarını bildirmişti. Kılıçdaroğlu da perşembe günkü açıklamasında ittifakın seçim amacıyla kurulduğunu ve artık devam etmediğini söylemişti.
“Kutuplaşmayı aşmayı hedefledik”
Davutoğlu, söyleşisinde modern Türkiye tarihinde üç temel siyasi eğilimin olduğunu ve seçimlerde Millet İttifakı’nın bu eğilimlerin yarattığı kutuplaşmayı aşmayı hedeflediğini belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
Türkiye’nin son 200 yıllık modern tarihinde temelde üç ana eğilim vardı: İslami çözümlerin geleneksel değerlerine dayanan muhafazakar eğilim, bu geleneksel değerlerin modern milliyetçi yaklaşımlarla bir bileşimi niteliğindeki milliyetçi eğilim ve de seküler sol eğilim.
Diğer 5 liderle birlikte, 200 yıllık kutuplaşmış bir atmosferin ardından ulusal uzlaşı için bir temel oluşturmak üzere bu siyasi eğilimleri tek masa etrafında bir araya getirmeye çalıştık. Dolayısıyla bu sadece siyasi bir ittifak değildi.
Davutoğlu, aynı gelenekten geldiği Erdoğan’la girdiği seçim mücadelesinde kendisinin “özgürlük odaklı muhafazakarlığı savunduğunu” söylerken, Cumhurbaşkanı’nın “temelde otokratik bir yaklaşımla muhafazakârları ve daha geleneksel değerleri savunduğunu” belirtti.
Gelecek Partisi Genel Başkanı, seçim maratonunda kurdukları ittifaktan şu dersi çıkardıklarını söyledi: Muhalefet sonuç anlamında seçimi kaybetmiş olsa da bu çalışmayla farklı siyasi geleneklerin demokratik bir zeminde bir araya gelebildiğini de göstermiş oldu. Bu çok önemli bir başarıdır.
Hükümetin medyanın yüzde 80 ila 90’ını kontrol ettiğini ve seçimlerin adil bir ortamda gerçekleşmediğini savunan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı: Örneğin ben eski bir başbakanım, sizse bir gazetecisiniz. TRT’de çalışsaydınız, bir gazeteci olarak benim seçimlere ilişkin görüşlerimi duymak isterdiniz, değil mi? Ancak son 7 yıldır TRT benim yüzümü halka hiç göstermedi.
Seçim kampanyası sırasında sesim TRT aracılığıyla halka duyurulmadı, her gün saatlerce Erdoğan’a, Bahçeli’ye, Perinçek’e ve diğerlerine yayın süresi verildi. Burası ulusal bir TV kuruluşu, millete ait çünkü TRT çalışanlarının maaşlarını bizim vergilerimiz ödüyor. Fakat TRT’de muhalefetin sesi çıkmıyor. Bu demokrasi değil, bu adil bir seçim değil.
28 Ağustos 2014 – 24 Mayıs 2016’ta başbakanlık yapan Davutoğlu, ayrıca mevcut başkanlık sistemini “sahte” diye niteleyip, bunun ülkedeki seçim atmosferini ve siyasi iklimi olumsuz etkilediğini savunarak, şu yorumu yaptı:
2017’de parlamenter sistemden başkanlık sistemine değil, başkanlık sisteminin çok özel bir haline geçildiğini unutmayalım. Aslında daha önce yürürlükteki parlamenter sistem de saf bir parlamenter sistem değildi. Yani çok saptırılmış ya da sahte bir parlamenter sistemden, sahte bir başkanlık sistemine geçtik. Ve bu başkanlık sistemine göre güç bizzat başkanın elinde.
“Seçimleri kaybetmesinde üç önemli neden…”
Muhalefetin seçimleri kaybetmesinde üç önemli neden olduğunu belirten Davutoğlu, bunlardan ilkini şöyle açıkladı:
2015’te Türkiye’nin başbakanı olarak iki seçime girdim. Kabinemdeki İçişleri Bakanım, Adalet Bakanım ve Ulaştırma Bakanım seçimden iki ila üç ay önce istifa etti çünkü bu üç bakanlık adil bir seçim için stratejik açıdan önemli bakanlıklardı. Ama şimdi en radikal bakanlar halkı Erdoğan’a oy vermeye itti. Dolayısıyla başarısızlığın arkasındaki nedenlerden biri bu.
27 Ağustos 2014 – 22 Mayıs 2016’ta AK Parti Genel Başkanı olarak görev yapan Davutoğlu, ikinci nedeninse muhalefetin projelerini halka etkili şekilde anlatamamasından kaynaklandığını ifade ederek, “Kendimizi daha iyi tanıtmış olsaydık, daha sonuç odaklı hareket edebilirdik. Bunu yapamadık. Fakat bunu yapabilmek için de basın özgürlüğüne sahip olmanız gerekiyor. Bu anlamda basın özgürlüğü yok” dedi.
Gelecek Partisi Genel Başkanı, üçüncü olarak Erdoğan’ın “korku iklimi” yaratıp muhalefetin yükselişini engellediğini savunarak, şunları söyledi:
Muhalefet ilerliyordu. Ancak hükümet, halkı muhalefetin kazanmasının terör tehdidini artıracağına ikna ederek bir korku iklimi yarattı. Bu imajı yaratmak için üzerinde oynanmış videolar kullandılar. Erdoğan videoların sahte olduğunu kendisi de kabul etti ama bu görüntüler halk üzerinde psikolojik etki bıraktı. Ayrıca muhalefetin kazanmasının, Türkiye’nin dini değerlerini ve başörtüsü gibi sembollerini tehdit edeceğini de söylediler.
“Bazı kişiler bunu ‘Davutoğlu’nun kabinesi’ diye niteledi”
64 yaşındaki siyasetçi, seçimlerin ardından Erdoğan’ın Hakan Fidan’ı Dışişleri Bakanı, Cevdet Yılmaz’ı Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Yaşar Güler’i Savunma Bakanı ve Mehmet Şimşek’i de Hazine ve Maliye Bakanı olarak atadığına dikkat çekerek, bu isimlerin hepsinin kendi kabinesinde de çalıştığını hatırlatıp, “Bazı kişiler bunu ‘Davutoğlu’nun kabinesi’ diye niteledi” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, 5 Mayıs 2016’da başbakanlıktan istifa ettikten sonra kendisine yakın tüm kişilerin Erdoğan tarafından AK Parti’den tasfiye edildiğini, Cumhurbaşkanı’nın da “tüm gücü elinde toplamak için AK Parti’yi ve Türk siyasi kültürünü otoriterleştirdiğini” savundu.
12 Haziran 2011 – 24 Haziran 2018’de üç dönem milletvekilliği yapan Davutoğlu, Erdoğan’ın yeni kabinesiyle ilgili şu soruyu sordu: Kabinedeki bu insanlar bizim savunduğumuz değerlere göre hareket etmekte özgür olacaklar mı? Yoksa Erdoğan, beni ya da diğer siyasetçileri birkaç ay veya birkaç yıl kullandığı gibi onları da kullanıp, sonrasında tasfiye etmeye mi çalışacak?
Davutoğlu, Erdoğan’ın gelecek yıl yapılacak yerel seçimlere kadar kabineye getirdiği kişileri kullanacağını, politikaların başarılı olması durumunda övgüyü kendisinin alacağını, başarısız olunursa da bundan göreve getirdiği bakanları sorumlu tutacağını öne sürdü.
Erdoğan’la en son Mart 2018’de görüştüğünü ve kendisine AK Parti’deki ve Türkiye’deki kötü gidişatla ilgili 25-27 sayfalık bir rapor sunduğunu belirten Davutoğlu, “Benim gibi gerçek dostlarıyla çalışmak yerine Bahçeli ve Perinçek’le birlikte olmayı tercih etti. Bu benim onunla son yüz yüze görüşmemdi” dedi.
Davutoğlu ayrıca Erdoğan’ın, 2019’daki yerel seçimlerde İstanbul’daki sonuçların geçersiz sayılmasının ardından yeniden başlatılan seçim kampanyasında kendisinden destek istediğini fakat bunu reddettiğini belirtti.
İstanbul’daki seçim sonuçları, AK Parti ve MHP’nin itirazları sonucu Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edilmişti. Bunun ardından 23 Haziran 2019’da tekrar sandığa gidilmiş, CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti. Davutoğlu söyleşisinde, seçim sonuçlarının iptalini yanlış bulduğunu da ifade etti.
Erken seçim ihtimalinin her zaman masada olduğunu belirten Gelecek Partisi lideri, mevcut hükümetin ülkedeki derin sorunları uzun vadede etkili biçimde çözemeyeceğini düşündüğünü söyledi.
1 Mayıs 2009 – 29 Ağustos 2014’te Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Davutoğlu, Erdoğan’ın artık halkın kalbini kazanamadığını savunarak, “Erdoğan, birlikte çalıştığımız ilk yıllarda modern Türkiye tarihinin en başarılı liderlerinden biriydi ve halk onu seviyordu. Ancak bugün halk ondan korkuyor. Onu seçenler bile bu korku psikolojisiyle ona oy verdi” dedi.
“Arap Baharı’nın kazananı yok. Hepimiz başarısız olduk”
Gelecek Partisi lideri, söyleşisinde 2011’deki Arap Baharı’yla ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Davutoğlu, Arap Baharı’nın “mühendisliğini” yapmadığını belirterek, bunun Tunus, Libya ve Mısır gibi ülkelerin iç dinamiklerinden kaynaklanan bir hareket olduğunu söyledi.
“Arap Baharı’nın kazananı yok. Hepimiz başarısız olduk” diyen Davutoğlu, hareketlerin gerçek sonuçlarının incelenebilmesi için olayların üzerinden daha fazla vakit geçmesi gerektiğini belirtti.
Davutoğlu, Suriye’deki iç savaşın barışçıl şekilde sonlanabilmesi için Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2015’te oybirliğiyle kabul ettiği 2254 sayılı kararı uygulaması gerektiğini savundu.
Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanmasını halinde Esad’la görüşeceğini söylediğini hatırlatan Davutoğlu, yalnızca BMGK kararını uygulaması halinde Esad yönetimiyle ilişkilerin geliştirilebileceğini ifade etti.
Davutoğlu, son dönemde Suudi Arabistan ve İran’ın karşılıklı ilişkileri geliştirmesinin sevindirici olduğunu belirtip, Ortadoğu’da diyaloğun artırılması çağrısı yaparak, şunları söyledi:
Bugün Suudi Arabistan – İran ilişkilerinin geliştirilmesinden, Suudilerle Mısırlıların, Mısırlılarla İranlıların diyalog kurmasından ve Türkiye’nin birçok güçle ilişkilerini geliştirmesinden dolayı çok mutluyum. Yaşanabilir bir bölgesel düzen için çalışmamız gerekiyor.
Benzer bir diyaloğun Rusya ve Ukrayna arasında da oluşturulmasına ihtiyaç duyulduğunu ifade eden GP lideri, Kremlin ve Kiev’in bölgede belirli bir çerçevede uzlaşıya vararak savaşı sonlandırması gerektiğini belirtti.
(Kaynak: Independent Türkçe)