Davutoğlu’ndan dikkat çeken sözler: Saray entrikaları

Partisinin Maltepe 1. Olağan İlçe Kongresi’nde konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın gece yarısı kararnamesiyle görevden alınmasına ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Mesele faiz falan değil; mesele siyaset, mesele bunların iç çekişmeleri. Mesele saray entrikaları. Mesele ortaklar arası pazarlıklar” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin Maltepe 1. Olağan İlçe Kongresi’nde konuştu.

Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın gece yarısı kararnamesiyle görevden alınmasını ilişkin değerlendirmede bulunan GP Lideri Davutoğlu, “Mesele faiz falan değil; mesele siyaset, mesele bunların iç çekişmeleri. Mesele saray entrikaları. Mesele ortaklar arası pazarlıklar. Yoksa Faiz ise hepimiz faize karşıyız. Kim ister faiz sistemini?” dedi.

Davutoğlu, İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararı içinse, “Sayın Erdoğan ne oldu da başbakanlığınız döneminde bizzat kendi imzanızla yürürlüğe giren bir belgeyi çöpe attınız? Hele bir açıklayın bize sebebini? Baktınız millet ikiye bölündü; Baktınız bu işte ekmek var; Baktınız yandaşlar-karşıtlar diye toplum ikiye ayrışıyor; Bundan ala fırsat mı olur deyip aklınızca kaçan muhafazakar oyları konsolide edeceğinizi sandınız!” ifadelerini kullandı.

HDP’nin kapatılması süreci için ise, “Parti kapatma girişimi tam anlamıyla Türkiye’ye kötülük projesidir” diyen Davutoğlu, “Siyasetin alanını daraltıp Kandile ve İmralıya alan açma projesidir. İmralı’dan mektup getirerek ya da Kandil’in temsilcisi Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkararak seçim kazanmaya çalışanlar bugün de Kandil’in ve İmralı’nın ekmeğine yağ sürecek adım atma peşindeler. İstiyorlar ki, siyasal farklılıklar terörize edilsin ve kutuplaşma üzerinden iktidarlarını korusunlar! Parti kapatma geçmişte defalarca yaşanmış, zerre demokrasi perspektifi, zerre siyasal aklı, zerre sorumluluğu olanın uzak durması gereken bir iştir” dedi.

HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ve TBMM’de gözaltına alınmasını konu eden Davutoğlu, “90’larda şiir okudu diye hapse giden Erdoğan’ın bugünkü iktidarında, bir vekil bir haberi retweet yaptı diye ceza alıyor” diyen Davutoğlu’nun kongrede yaptığı konuşmadan satırbaşları şöyle;

“Ülkemizi bir garnizona, milleti de sessiz yığınlara çevirmeye çalışan, milletin cebindeki paraya, alnındaki tere, aklındaki fikre cahilce saldıran, ağzını açanı terörist, düşüncesini ifade edeni hain, cehaletlerini eleştirenleri düşman ilan eden bu iktidarla Türkiye’nin gideceği bir yer bulunmuyor. Açıkça söylüyorum, Bahçeli Türkiye’yi 20 yıl önce nasıl iflasa sürüklediyse bugün de ekonomik ve demokratik iflasa sürüklemiştir.

Yapılacak ilk seçimde Türkiye bu koalisyon iktidarından kurtulmalıdır…Sayın cumhurbaşkanı “biz gündemin peşinden gitmeyiz, gündemi biz belirleriz” demişti ya hani. İşte buyrun size yeni Türkiye gündemi. Deliler kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz, misali! İşte yine bir geceyarısı operasyonu, yine meteor yağmuru. Sayın Erdoğan “Damat kadar başınıza taş düşsün” demişti.

“Şimdi de debelenip duruyorlar”

Bedduası tutsun diye elinden geleni ardına koymuyor. Bitmiyor bu ülkenin bunlarla imtihanı. Damadı göndermişti, akıllandılar zannettik. Güven oluşuyor, az da olsa portföy yatırımlar girecek, kur geriliyor, dedik ama yine sayelerinde başa sardık.

Sayın Naci Ağbal 1 puan değil de 2 puan faiz artırınca buna mı bozuldu? Yoksa “şu 128 milyar dolar nereye uçtu gitti bir de ben araştırayım” dedi de operasyona mı maruz kaldı? Faiz ile kur arasına sıkışan bir çaresizlik sendromuna soktular sistemi. Şimdi de debelenip duruyorlar. Bu son operasyonun ardından da şimdi kur şokları bekleniyor.

Dün geceden itibaren Asya piyasalarından başlayarak TL’na duyulan güvendeki azalmayı ve yaşanan kur şokunu hepimiz görüyoruz. Ülkenin kaderini bir insanın iki dudağı arasına sıkıştıran, her geçen gün bizi biraz daha içimize kapatan, fakirleştiren, gençlerimizin iş bulma umudunu körelten, hesap vermeyen, şeffaf olmayan bu ucûbe cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve bu sistemin yarattığı otoriter iklim ülkeyi yeni bir kur krizinin hatta belki de sonu derin bir ödemeler dengesinin eşiğine getirdi.

Merkez bankasına başkan atamayı herhangi bir devlet kurumuna şube müdürü atamak zanneden, 20 ayda 4. Başkanı atayan, ideolojik saplantılarla para, kur, bankacılık ve faiz yöneten iktidar bir gecede ülkeyi yüzde 10’a yakın küçülttü.

Sorun isimlerde değil. Bu ülkeye son 4 yılda Nobel ekonomi ödülünü almış akademisyenleri getirin onlar bile 1-2 ay içinde ya görevden alınır ya da kaçıp gider bu kara cahil siyaset aklı nedeniyle. Kim alacak bunun sorumluluğunu? Ya da kim engelleyecek bunu?

Öyle bir dertleri yok ki, “saldık çayıra mevlam kayıra” diyecekler adını da serbest kur rejimi koyacaklar! Mesele faiz falan değil; mesele siyaset, mesele bunların iç çekişmeleri. Mesele saray entrikaları. Mesele ortaklar arası pazarlıklar. Yoksa Faiz ise hepimiz faize karşıyız. Kim ister faiz sistemini?

Kim ister halkın enflasyon karşısından ezilmesini? Ama bu cahiller yüzünden, enflasyon dünyada 1-2’lerde gezerken bizde 19.Bunun sorumlusu kim? Yıllarca Faiz lobilerine çatar gibi yaptılar ama asıl faiz lobisi bunlar!

Türk Lirası çok kısa bir sürede yüzde 10’un üzerinde bir kayıp yaşayabilir. TL’de oluşacak değer kaybı, enflasyon dinamiklerini çok hızlı yukarı taşıyacaktır. Bu nedenle artık yüzde 20’nin üzerinde bir enflasyonu görme ihtimalimiz çok yüksek. Yeni başkan buna rağmen göreve geliş amacı doğrultusunda “faiz indirme” deneyine girişecek. Ardından daha önce Berat Albayrak döneminde yapıldığı gibi döviz satışına başlayabilir. Bu da zaten (-47) milyar$ a düşmüş swap sonrası net rezervleri daha da düşürecek.

“Sorunların ana kaynağı ‘tek adam’ rejimine dönüşen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”

Bankacılık sisteminin mevduatlarının yüzde 55’i yabancı para cinsinden. Bu nedenle bankaların yabancı para mevduatları tutabilmek için faizleri çok yükselttiğini göreceğiz. Ancak buna rağmen sermaye çıkışları yaşanacaktır. Hem yurtiçi hem yabancı sermaye çıkışlarının Türkiye’yi yeni bir “içe kapanma” dönemine götüreceğini düşünüyoruz. Bu da maalesef ülkeyi 2021 yılında da, kendi grubundaki ülkelerle karşılaştırıldığında çok derin bir “fakirleşmeye” götürecektir.

Sorunların ana kaynağı “tek adam” rejimine dönüşen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi. Bir G-20 ülkesinin yönetim kalitesinin kısa sürede nereden nereye gelebileceği konusunda Türkiye maalesef ileride kitaplara konu olacak bir “felaket hikayesi” yazmakta.

“Çok mu rahatsızdınız altına imza attığınız İstanbul Sözleşmesi’nden”

Sayın Erdoğan ne oldu da başbakanlığınız döneminde bizzat kendi imzanızla yürürlüğe giren bir belgeyi çöpe attınız? Hele bir açıklayın bize sebebini? Baktınız millet ikiye bölündü; Baktınız bu işte ekmek var; Baktınız yandaşlar-karşıtlar diye toplum ikiye ayrışıyor; Bundan ala fırsat mı olur deyip aklınızca kaçan muhafazakar oyları konsolide edeceğinizi sandınız!

Yahu siz kimi kandırdığınızı zannediyorsunuz? “Cambaza bak” diyerek kaçacak olanları da bloke etmeye mi çalışıyorsunuz? Beyler, siz yanlış hesaplamışsınız o seçmenin kaçma sebebini! Onlar tam da sizin samimiyetsizliğiniz, ikiyüzlükleriniz, dün dediklerinizden ertesi gün çark etmenizden ötürü kaçtılar! O seçmenin sizden kaçma sebebi Adaletsizliklerdir! Yolsuzluklardır! Sizin kötü ekonomi yönetiminiz sayesinde oluşan yoksulluktur!

Siz bunlardan tövbe etmedikçe; cahilliklerinize, zulümlerinize son vermedikçe o insanların sizin kurnazlıklarınıza kanıp gemiyi terk etmekten vazgeçeceğini mi sanıyorsunuz?! Sizin ucuz ayak oyunlarınıza, sahte politikalarınıza, artık insanların karnı tok…. Onların, hayali dizilerinizde Abdülhamid’e elçi tokatlattırıp, İnsanlık suçu işleyen Çinlilerden nasıl fırça yediğinizi görmediklerini mi zannediyorsunuz? Çok mu rahatsızdınız altına imza attığınız İstanbul Sözleşmesi’nden. Giderdiniz Avrupa Konseyi’ne. Tartışmaları bertaraf edecek şerhler düşer, yorum beyanlarında bulunurdunuz olur biterdi.

Gelecek Partisi olarak aile yapısının korunmasının vazgeçilmez ilkemiz olduğunu, Ermenistan örneğini de vererek, sözleşmenin böyle bir hüküm içermediğini, tereddütlerin giderilmesi için Hükümetin derhal Avrupa Konseyi’nin Venedik Komisyonu’na başvurarak Sözleşmenin eşcinselliğe yasal güvence sağlamadığına ilişkin görüş almasını kamuoyu önünde defalarca talep ve tavsiye ettik.

Marjinal grupların yorumları sebebiyle uluslararası sözleşmelerden ve yasalardan vaz geçilecekse bunun sonu hukuki kaos olur. Böylesi bir kararın alınış gerekçesi kesinlikle aileyi korumak değil, MB Başkanının görevden alınmasını perdelemektir. Özetle bunların derdi sözleşme mözleşme değil. Topluma fayda mı getirmiş yoksa zarar mı o da değil.

Erdoğan ve AK Parti resmen kendilerine oy vermiş milyonlarca vatandaşımızın temsil yetkisini Bahçeli’ye devretmiş durumdadır. Bahçeli “af çıkmalı” diyor, af çıkıyor. Bahçeli “seçim yasası değişmeli” diyor, seçim yasasını değiştirme hazırlıkları başlıyor. Bahçeli “reforma ne gerek var” diyor, Erdoğan reformdan vazgeçiyor. Bahçeli “HDP kapatılmalı” diyor, Erdoğan HDP’nin kapatılmasına rıza gösteriyor.

“Kandil’in ve İmralı’nın ekmeğine yağ sürecek adım atma peşindeler”

Bahçeli’nin HDP ile öğrenci andını birlikte zikreden açıklamalarının hiçbirinin milliyetçilikle, vatanseverlikle bir alakası yoktur. *Öğrenci andı 2013’te zaten kaldırılmıştı. HDP de 2013 yılından beri mevcut olan bir parti. Peki sormak gerekmez mi “Bunlar bugün mü Bahçeli’nin aklına geldi?” diye. Bunların bugün gündeme getirilmesinin tek nedeni, MHP’nin oy kaybediyor olmasıdır. Bahçeli oy kaybını toplumsal barışı bozarak, toplumu ayrıştırarak, gerilimi arttırarak durdurmaya çalışıyor. Bu vatanseverlik değil, millete en büyük zararı vermektir.

Parti kapatma girişimi tam anlamıyla Türkiye’ye kötülük projesidir” diyen Davutoğlu, “Siyasetin alanını daraltıp Kandile ve İmralıya alan açma projesidir. İmralı’dan mektup getirerek ya da Kandil’in temsilcisi Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkararak seçim kazanmaya çalışanlar bugün de Kandil’in ve İmralı’nın ekmeğine yağ sürecek adım atma peşindeler. İstiyorlar ki, siyasal farklılıklar terörize edilsin ve kutuplaşma üzerinden iktidarlarını korusunlar! Parti kapatma geçmişte defalarca yaşanmış, zerre demokrasi perspektifi, zerre siyasal aklı, zerre sorumluluğu olanın uzak durması gereken bir iştir.

90’larda şiir okudu diye hapse giden Erdoğan’ın bugünkü iktidarında, bir vekil bir haberi retweet yaptı diye ceza alıyordu. Alın size 90’lar, alın size eski Türkiye. Bunların 94 ruhu dedikleri şeyi siz ne sanmıştınız ki? İşte hukuk tanımazlıkta Meclise yaşattıkları utanç verici tarihi anlar. Sayın Gergerlioğlu’na son yaptıkları muameleyi hep birlikte izledik.

Abdest almasına, namaz kılmasına bile müsaade etmeden yaka paça, gömlek pijama emniyete götürdüler. *Bu nasıl bir vicdansızlıktır, bu nasıl bir hukuksuzluktur. 1994 yılında bile vekiller bir hafta Mecliste kalmıştı da, DGM savcısının ısrarıyla ancak evlerinden gözaltına alınabilmişlerdi. Bunlar aymazlıkta da, zulümde de çağ atladılar. Bunların uzay dedikleri, uçmak dedikleri bu işte. Bunlar hukuksuzlukta, adaletsizlikte, anti-demokratlıkla, despotlukta, vicdanları kanatmada çağ atladılar.

 

Paylaşın

GP Lideri Davutoğlu: AK Parti’de ruh kalmadı

Kanal 42 televizyonunda yayınlanan Reaksiyon Programı’nda gazeteciler Muhammed Okur ve Rumeysa Zühül’ün sorularını yanıtlayan Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, “94 ruhu, 2002 ruhu falan kalmadı. Kısacası AK Parti’de ruh kalmadı. 2016’da benim bıraktığım AK Parti’yi tanımıyorum, tanıyamıyorum artık,” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / HDP Eski Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesine de değinen Davutoğlu, “Bir haberi RT yapması dolayısıyla anlatıldığında, nasıl bir Türkiye imajı oluşturacak?”dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Kanal 42 televizyonunda yayınlanan Reaksiyon Programı’nda gazeteciler Muhammed Okur ve Rumeysa Zühül’ün sorularını yanıtladı.

HDP Eski Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi sorusunun üzerine Davutoğlu, “Bir haberi RT yapması dolayısıyla anlatıldığında, nasıl bir Türkiye imajı oluşturacak? Terör suçlaması çok rahat herkese yapılabilir hale geldi. Peki o zaman şunu sormak hakkımız değil mi ? TRT’ye Osman Öcalan’ı çıkaranlar ve de bu duruma izin verenler ile ilgili işlem ne zaman yapılacak? Abdullah Öcalan’dan mektup getirip, İstanbul seçimini kazanmak isteyenlere işlem ne zaman yapılacak ? TRT’nin o gün sorumlusu olan bakan sorguya çekilecek mi, buna nasıl izin verdiniz denilecek mi ? Abdullah Öcalan’a meşru bir siyasi aktörmüş gibi takdim edilen iktidara bunun hesabı sorulacak mı ? Bu durum teröre yardım gibi görülse ne olacak?” ifadelerini kullandı.

Independent’in yazıya aktardığı konuşmada Davutoğlu, “TBMM’nin itibarını korumak zorundayız. Milletin iradesi orada tecelli eder. Meclis’teki görüntülerden derin bir üzüntü duydum, Türkiye buraya gelmemeliydi. 90’lı yılların görüntülerine dönüyoruz. 28 Şubat döneminin görüntülerine dönüyoruz” dedi. “İktidar cenahında bir korku var mı?” sorusun yanıt veren Davutoğlu, iktidar cephesinde ayakta kalma tedirginliği olduğunu savundu.

Sistem değişikliğinin Devlet Bahçeli’nin önerisi ile olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Kimse Türkiye’yi 50+1’e mahkum etmedi. Biz o dönemde sayın cumhurbaşkanını ve diğer ilgilileri, ‘Yapmayın , Türkiye’yi istikrarsızlığa götürüyorsunuz. Ak Parti’nin doğasını bozacaksınız bu yolla’ diye uyardık. Çünkü görünmez ittifaklar yüzünden partilerin doğaları bozuktur. 94 ruhu, 2002 ruhu falan kalmadı. Kısacası AK Parti’de ruh kalmadı. 2016’da benim bıraktığım AK Parti’yi tanımıyorum, tanıyamıyorum artık” dedi. Davutoğlu, “AK Parti üzerinde Devlet Bahçeli mi etkili oluyor?” sorusuna, “Bu süreçte sayın Bahçeli gündemi belirliyor” eklinde yanıt verdi.

Paylaşın

GP Lideri Davutoğlu’ndan HDP tepkisi

Yargıtay tarafından HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) dava açılmasına bir tepki de Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’ndan geldi. Davutoğlu, “Sonuna kadar demokrasiyi ve siyaseti savunacağız” dedi.

Haber Merkezi / Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açmıştı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu’da sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile davaya tepkisini dile getirirken, şunları söyledi;

“Siyasi partileri kapatmak, seçilmiş milletvekillerinin haklarını ellerinden almak Türkiye’nin önünü açmaz; toplumsal barışı bozar. 2053 hedefi koyanlar, yeni Anayasadan bahsedenler Türkiye’yi 1990’ların girdabına sokmak istiyor. Sonuna kadar demokrasiyi ve siyaseti savunacağız.”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açmıştı. HDP, Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar imzasıyla bir açıklama yayımlayarak karara sert tepki göstermişti.

Öte yandan TBMM Genel Kurulu’nda, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında mahkemece verilen ve kesinleşmiş cezaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi okunmuştu. Genel Kurul’da okunan tezkerenin ardından Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşmüştü.

Paylaşın

Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’ndan ortak basın açıklaması

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı DEVA Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Yaklaşık bir buçuk saat süren görüşmenin ardından iki lider birlikte basın açıklamasında bulundu. Babacan, basın açıklamasında “Mevcut iktidarın şu an sorun çözme kabiliyetinin olmadığını görüyoruz.” ifadelerini kullanırken, Davutoğlu, “Ekonomik tablonun göstergelerdeki görüntüsü açıktır. Ekonomi alanında da tablo hiç iç açıcı değil. Böyle bir dönemde karşılıklı istişare çok önemli.” dedi.

Haber Merkezi / Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı DEVA Genel Merkezi’nde ziyaret etti. İki lider yaklaşık bir buçuk saat süren görüşmenin ardından birlikte basının karşısına geçti. Her iki liderde basın açıklamasında iktidara ekonomi üzerinden eleştirilerde bulundu.

“Ekonomik tablonun göstergelerdeki görüntüsü açıktır. Ekonomi alanında da tablo hiç iç açıcı değil. Böyle bir dönemde karşılıklı istişare çok önemli.” ifadelerini kullanan Davutoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;

“İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’e, hem de Kadınlar Günü’nün olduğu bir hafta içinde insanlık onuruna da kadınlık onuruna da yakışmayan saldırıların yapılmış olması siyasetin seviyesinin nasıl düştüğünün çarpıcı bir göstergesi.

İktidar da bir hukuk problemi olduğunu görüyor. Hukuk problemi olduğunu görmek gereğini yapmak anlamına gelmez. Aksine son dönemde bir hukuk faciası yaşanıyor. Hepimizin buna karşı ortak bir tavır sergilemesi lazım.

Genel Başkan Yardımcımız Selçuk Özdağ’a yapılan saldırı sonrasında saldırganların iki üç hafta tutulduktan sonra serbest bırakılmalarının doğurduğu hazin tablo ortada.

Düşünün ki Ankara’nın ortasında bir siyasi terör faaliyeti oluyor ve ölüme teşebbüsle yaralayanlar serbest bırakılıyorlar. Son olarak da İstanbul’da Levent Gültekin’e saldırı oldu.

Hangi İnsan Hakları Eylem Planı, hangi gerekçeyle ikna edici olabilir ve iyi niyetli olabilir?

Siyasetin alanı daraltılmaya çalışılırken, fezlekeler gündeme getirilirken, parti kapatmalar 90’lı yıllardaki gibi gündeme getirilirken herkesin omuz omuza vermesi lazım.

“Ekonomik tablonun göstergeleri açıktır”

Herkes şu anda 128 milyar doları tartışırken Sayın Cumhurbaşkanı ilk kez damadını savunma ihtiyacı hissetti ama ekonomik tablonun göstergeleri açıktır.”

Bir taraftan eleştirel bir slogan için gözaltı yapılırken diğer taraftan bir genel başkan yardımcısını 17 dikiş atılacak şekilde başından yaralayacaksınız, yaralayanlar belli, zanlılar belli.

O zanlıları yakalayan ve iddianame hazırlayan savcı tehdit edilecek ve o zanlılar Ankara sokaklarında serbestçe dolaşacak. Bu iki tablo da aynı Türkiye. Hangi Türkiye’yi istiyorsunuz siz?”

Albayrak, bir dönem Enerji Bakanlığı yaptığında ben Başbakandım. Yürütülen projeler, Barbaros Hayrettin Gemisi de dahil olmak üzere, projelerin çoğu önceki dönemlerde başlatılmış, benim başbakanlığım döneminde sürdürülmüş ve sonra devam ettirilmiş projelerdir.

Bu yapılan açıklama daha önce Enerji Bakanlığı yapmış arkadaşların tümüne de saygısızlıktır. Yenilenebilir enerji de dahil olmak üzere bütün o projelendirmlerde ve enerji alanında atılan adımlarda Sayın Albayrak’ın herhangi bir öncü rolü yoktur.

Başarılı olup olmaması ayrı bir değerlendirme ama bütün olumlu adımları ve sanki enerjide büyük bir devrim yapmış da onun eseriymiş dediğinizde kendi iktidarınızın iktidar sürekliliğini yok saymış olursunuz.”

Önümüzdeki dönemin en önemli konu başlıklarından birisinin güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili partisinin ikili bazda yürüttüğü çalışmalar olduğunu söyleyen DEVA Partisi lideri Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Hükûmetin en büyük tutarsızlık gösterdiği konulardan birisi Doğu Türkistan konusu. Sözüm ona insan hakları eylem planı açıklayan, uluslararası sözleşmelerin altında imzası olan bir ülkenin hükümeti Çin’de yaşanan insan hakları ihlallerine karşı sessiz duramaz. Akıl alır bir şey değil. Bu, iktidarın hem ana ortağına hem de küçük ortağına her gün her gün sorulmalı. Üçüncü ortağın diğer ortakların üzerinde nasıl bir etki alanı kurup da bu konuyu gündeme getirmelerini engellediği de soru işareti. Zaten Sayın Perinçek “geminin rotasını biz çiziyoruz” dedi.

“Hepimiz net, açık ve dik durmalıyız”

Sayın Akşener’in diğer siyasi partilerin genel başkanların tarafından her türlü ahlak sınırını aşacak bir tarz, üslup ve içerikle hedeflenmesi bir acziyetin ifadesidir. Başka türlü sonuç elde edilemeyince ahlak sınırları aşılıyor. Sayın Akşener’e dönük ithamlar, bu ithamlarda bulunanların acziyetidir. Biz tüm kadın siyasetçilerin yanındayız. Bu olanlar kadınların cesaretini asla kırmasın, siyasetin kadınlara ihtiyacı var. Hepimiz net, açık ve dik durmalıyız.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü anayasal bir haktır. Sayın Erdoğan’a dönük herhangi bir eleştiri rahatlıkla cumhurbaşkanına hakaretten işleme sokulabilirken, diğer partilerin genel başkanlarıyla ilgili eleştiriler bambaşka bir kategoride değerlendiriliyorsa burada adalet yoktur. Kendisi diğer genel başkanlarla ilgili ağır ifadeler kullanabiliyor ama kendisiyle ilgili daha hafif ifadelere ‘yargı süreci işlesin’ diyor. Hukuk devletinde ifadeyle değil, şiddetle mücadele edilir. Daha yeni Levent Gültekin’e, öncesinde Orhan Uğuroğlu’na ve Selçuk Özdağ’a siyasal şiddet oldu. Cumhurbaşkanı gazetecilerin alenen siyasal şiddetle baskı altına alındığı bir tabloya sessiz kalamaz. Özel kayırma yöntemleriyle yargı sisteminin kötüye kullanılmasına müsamaha gösterilemez.

“Cumhurbaşkanlığı yetki olduğu kadar hesap verme makamıdır”

Merkez Bankası’nın eksi rezervinin olması ne demek? Sayın Erdoğan, ‘Cüzdanımda 95 milyar dolar var’ diyor ama 139 milyar dolarlık kredi kartı borcundan bahsetmiyor. O rezervinden 44 milyar dolar daha fazla piyasaya borcu var. Niye Merkez Bankasının borcu 139 milyar dolara çıktı? Cumhurbaşkanı’nın bunu ortaya koyması lazım. Türkiye böylesi bir tabloyla ilk defa karşı karşıya kaldı. Cumhurbaşkanı’nın hiçbir sorumluluktan kaçması mümkün değil. Çok istiyordu, vatandaş ‘çok istiyorsan al görelim bakalım ne olacak’ dedi. Bütün yetkileri aldı, artık mazeret yok. Cumhurbaşkanlığı yetki olduğu kadar hesap verme makamıdır.

Bakanı, yardımcılarını, üst düzey bürokrasiyi cumhurbaşkanının kendisi görevlendiriyor. Başarıda da başarısızlıkta da bir numaralı yetki de sorumluluk da kendisindedir. Yanlışlar, hatalar varsa onu da ağırlıklı olarak tek bir kişide değerlendirmemiz lazım. Bir kişinin yaptığı yanlış tercihlerin bedelini, maliyetini, külfetini bütün millet ödüyor.

Fezlekeler yargıyla başlayıp, ara durakta meclise gelen ve yine yargıyla devam edebilecek olan bir konu. Bu konu mutlaka bağımsız ve tarafsız yargı tarafından ele alınmalı. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığında ciddi kuşkuların olduğu bir ülkede her bir fezlekenin münferiden, detaylıca incelenmesi gerekir. Ne parti kapatma ne de dokunulmazlık konusu günlük siyasi oyunların bir parçası olarak kullanılmamalı.”

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan ve GP Lideri Davutoğlu’ndan ortak açıklama

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu ziyaret etti. İki genel başkan arasında yaklaşık 1,5 saat süren görüşmeye Babacan’a DEVA Partisi genel başkan yardımcıları Sadullah Ergin, İdris Şahin, Burak Dalgın ve Elif Esen eşlik etti. Gelecek Partisi heyetinde ise genel başkan yardımcıları Nedim Yamalı, Selim Temurci, Ayhan Sefer Üstün ve Serap Yazıcı yer aldı.

HABER MERKEZİ / DEVA lideri Babacan, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu’nu partisinin genel merkezinde ziyaret etti.  Görüşmenin ardından Babacan ve Davutoğlu, ortak basın açıklaması düzenledi.

İktidar değişmediği müddetçe yönetim zihniyetinin değişmeyeceğini vurgulayan Babacan, basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte hukukun üstünlüğü ilkesi kalmadı. Türkiye Cumhuriyeti, hukuk devleti niteliğini kaybetti. Anayasanın bağlayıcı bir metin olarak kabul edilmediği bir ülkede hukukun üstünlüğünden de hukuk devletinden de bahsedilemez.

Problemlerin büyüdüğü gerçeğini kendi seçmeni de görmesine rağmen Sayın Erdoğan’ın ‘bana saldırıyorlar’ demesi bir konsolidasyon hissi oluşturabiliyor. Boğaziçili öğrenci diyor ki ‘rektör istifa etsin’. Cumhurbaşkanı ise Cuma namazından sonra çıkıp, ‘Beni istifa etmeye zorluyorlar’ diyor. Propaganda makinesinin düğmesine basıyor. Bu oyunlara kimsenin kanmaması lazım. Asıl yapmaları gereken işi yapamadıkları için tartışmaları sürekli farklı noktalara çekiyorlar. Laf üretmekte mahirler ama peynir gemisi lafla yürümüyor.

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı birdenbire anayasa gündemi ortaya attı. Zaten kendilerinin açıklaması ile ertesi gün küçük ortağın açıklamasını yan yana koyduğunuzda bu işin bir yere gitmeyeceğini görüyorsunuz. ‘Yeni anayasa’ diyor, küçük ortak her zaman olduğu gibi çerçeveyi çiziyor. Güçler ayrımına ve yargının bağımsızlığına inanan bir zihniyet var mı? Bunları sorgulayınca oradan bir şey beklemek mümkün olmuyor.

‘Propaganda makinesi bakkalı, marketi suçlu gösteriyor’

Propaganda makinesi, vatandaşlara yoksulluğa alışmaları için ne yapmaları gerektiğini öğretmeye başladı. ‘Yoksulluk vatandaşların kaderidir, buna sabredeceksiniz’ diyorlar. Markette nasıl alışveriş edileceğini öneriyorlar. Bu, hükûmetin bir itirafıdır. İnatla sürdürülen yanlış para politikalarının sonucunda hem kur hem de enflasyon arttı. Bunun sorumlusu sayın Erdoğan ve ortakları olduğu halde, hayat pahalılığının suçlusu olarak marketleri gösteriyorlar. Bazen pazarcı esnafı, bazen bakkal, bazen market, bazen de Boğaziçili öğrenci terörist ilan ediliyor. Propaganda makinesi artık böyle çalışıyor.

Devletin sahip olduğu basın kuruluşları bu ülkenin sorunlarıyla ilgilensin. TRT, 84 milyonun kullandığı elektrikten pay alıp, tek bir partinin propaganda aygıtı haline geldi. Bu adil değildir, hukuka aykırıdır. Kendilerine bir an önce çekidüzen vermeleri lazım. Anadolu Ajansı ve TRT’nin yöneticileri bundan sonraki dönemdeki meslek itibarlarını lütfen dikkate alsınlar. Bu iktidar ilelebet devam etmeyecek.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çok ciddi insan hakkı ihlalleri var. Bazı uluslararası çalışmalarda soykırım tanımı yapılıyor. Sayın Erdoğan ve Bahçeli’nin bunu görmezden gelmesini hayretler içinde izliyoruz. Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde işler hangi noktaya geldi de iki ortak sessiz? Mazlumların yanında olmalıyız. Şu andaki yönetim çok daha küçük meseleleri büyütüp farklı algılara sebep olurken, dünya çapında önemli bir meselede niçin susuyor? O ülkeyle olan ikili ilişkilerde bilmediğimiz farklı yönler mi var? Ya da çıkıp ‘Burada bir insan hakları ihlali görmüyoruz’ deyin.

İnsanın annesinin konuştuğu dili konuşması, bu dili öğrenmesi ve dilin yaşatılması temel bir insan hakkıdır. Kimse anadili üzerinden topluma fitne tohumları atmasın. Bu ülkeyi kimse bölmeye, parçalamaya kalkmasın. Her bir vatandaşımızın annesinin konuştuğu dili konuşması, öğrenmesi, yaşatması ve geliştirmesi en doğal hakkıdır.”

“Bütün bu yaşananlar derin bir krizi ortaya koyuyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yeni anayasa” açıklamasına, “Gündem değiştirme çabasıdır, burada samimiyet görmüyoruz, iklim oluşturma çabası görmüyoruz” diyen Davutoğlu’nun basın açıklamasında öne çıkan açıklamaları söyle;

“Son dönemde bütün partiler arasında yakın temasın artmış olması sevindirici. Ama iktidar partileri kendileri dışında kimseyle görüşmemekte ısrar ediyor. Diğer partiler arasında son derece artan bir görüşme trafiği var, memnuniyet duyuyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni eleştirmekle yetinmemiş, güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili bir çalışma yapmıştı heyetlerimiz, kamuoyuyla paylaşmıştık ve partilerden randevu talep etmiştik. DEVA Partisi yoğun bir kongre trafiği içindeydiler, çünkü Türkiye’de her an seçim kapıyı çalabilir. Bugün Genel Başkanı ağırladık, hem geçmiş olsun hem hayırlı olsun ziyaretinde bulundular. Bizim geçmiş olsun Covid değil, Selçuk Bey ve gazetecilere yönelik saldırılar nedeniyle bize geçmiş olsun dediler.

Görüşmemizde ana gündem maddemiz güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. Genel Başkan da görüşlerini ve çalışmalarını lütfettiler, bundan sonra sadece bu konuda değil diğer alanlarda da Gelecek ve DEVA Partisi’nin daha sık görüşmesi ve ortak önerilerle kamuoyunun gündeme gelmesi konusunda mutabık kaldık, ikili bazda temaslar artacak.

(Yeni anayasa) Gündem değiştirme çabasıdır, burada samimiyet görmüyoruz, iklim oluşturma çabası görmüyoruz. Ülke gündeminin yasaklarla boğulduğu dönemde suni bir ümit uyandırmak isteniyor…

(Takvim gazetesi) iktidar yandaşı gazetenin, Türk basın ve ahlak tarihine büyük bir rezalet olarak geçecek baş sayfası. Bunu çerçeveletmek ve Erdoğan ve Bahçeli’ye göndermek lazım, mesulleri sizsiniz diye.

Gerçek gündem, kendi görüşlerini ifade eden ve toplantı gösteri yapan öğrencilere, kitleye terörist suçlamasında bulunarak terör kavramının içini boşaltmaktır. Bütün bu yaşananlar derin bir krizi ortaya koyuyor. Biz bütün partilerle temasımızı sürdüreceğiz.

(Dış politika) Bir vizyon ve zihniyet meselesidir. Bugün özellikle ABD Trump’tan Biden dönemine geçerken, bütün yatırımını Trump’a yapan bir dış politika anlaşının itibar argümanları olamaz. Avrupa bir gün düşman oluyor, Biden bir gün sohbet edeceği bir muhatap, diğer gün Türkiye’ye her an müdahale eden bir dış mihrak oluyor. Maalesef Türkiye, Erdoğan’ın psikolojisine uygun bir şekilde uluslararası ilişkilerde dalgalı bir seyir takip ediyor.  Kaybeden Türkiye oluyor. İddialı ve itibarlı bir Türkiye inşa edecek altyapıya sahiptir Türkiye.

(Erdoğan’ın yanındayız kampanyası) Ülkenin Cumhurbaşkanının iki günde bir ‘yanındayız’ kampanyasıyla ayakta kalmaya çalışması en büyük zaaftır. Böyle bir destek kampanyasına ihtiyacı olmaz, görevini yapar, iki günde bir yanındayız kampanyaları yapılması zaaf göstergesidir. Niye sık sık yapılıyor, buna ihtiyaç var? Dikkatler başka yöne çekilmek isteniyor ve koruma saiki oluşturulmak isteniyor.

Vali iktidar partisinin değil, kamunun görevlisidir. Bu tür kampanyalara valilerin katılması da zaaftır. Cumhurbaşkanlığı makamı valiliğin desteğine ihtiyaç duyuyorsa kendilerini tartışmaya açmışlar demektir. Görevlerini yapmalarını isteyebilir, kendisine saygısı varsa beni destekleyin diyemez, demez. Bu liderlik zaafıdır. Önce sistem değişimi, ardından da zihniyet değişikliği gerekiyor, biz bunu yapacağız.

(Erdoğan’ın ve Soylu’nun LGBTİ+’ları hedef göstermesi) İktidar ve Cumhurbaşkanı bütün BOUN camiasının ortak meselesi olarak başlayan tepkiyi, toplumun bir kesimi tarafından olumsuz şekilde algılanacak düşüncesiyle bir gruba mahkum ettiriyor, herkesi onun içine sokuyor. Haklı taleplerin gözardı edilmesinin önünü açıyor. Biz Gelecek Partisi olarak aile değerlerini esas alan bir anlayışa sahibiz ama TC vatandaşları kanun önünde ve bu anlamda anayasa hakları bakımından hepsi birbirine eşittir, görüş beyan etmesi konusunda da baskı altına alamaz. İktidara düşen, o üniversitenin iklimi gözetilerek toplumsal barışı sağlayarak iç dokusunda tepkilere sebep vermektense makul bir çözümün yolunu arar.

Türkiye’nin acil bir hukuk reformuna, hukuku tahsis edecek hukuk yönetimine ihtiyaç vardır. Arınç’ın açıklaması durumu doğru tasvir ediyor. Bu sebeple biz bazı yerlerde değiliz, bizim neden iktidarın içinde olmadığımızın tespiti Arınç’ın sözlerinde gizli.

TRT ve AA’nın tek görevi var bugünlerde, yolsuzluklar, yoksulluklar konusunda mazur gösterecek döküman arıyorlar. Bunu Japonya’da aramışlar, yanlış yapmışlar, Türkiye’nin Japonya’yla kıyaslanamayacağını herkes biliyor. Türkiye’nin enflasyon, işsizlik oranları Japonya’yla değil Afrika ülkelerini andırır hale geldi. Mardin’deydim, Seydişehir Pazarı’ndaydım, Yalıhöyük’teydim, kadınlar geride kalan pazar malzemelerini toplamaya çalışıyorlardı. Hepsinde feryat var. Birileri saraylarda bu feryatları duyamaz hale geldi, biz duyuyoruz. Bütün bunlar acziyet, tükenmişlik ve erken seçimin de işaretleridir, her zamankinden daha hazır olacağız. “

Paylaşın