Mary Shelley’nin yazdığı “Frankenstein”, yaşam yaratma fikrine takıntılı genç ve hırslı bilim insanı Victor Frankenstein’ın hikayesini anlatan Gotik bir romandır. Doktor, ceset parçalarından bir yaratık oluşturur ama dehşete düşer ve garip görünümünden dolayı onu terk eder.
Haber Merkezi / Yaratıcısı ve toplum tarafından reddedilen yaratık, Victor’dan intikam almak ister ve bu durum bir dizi trajik olaya yol açar. Roman, kontrolsüz hırsın tehlikeleri, bilimsel deneylerin sonuçları, insanlığın doğası ve toplumsal reddedilmenin etkisi gibi temaları irdeler.
Roman, etik, sorumluluk ile yaşam ve ölümün güçleriyle oynamanın sonuçları hakkında derin soruları gündeme getirir. “Frankenstein” edebiyat ve popüler kültür üzerinde kalıcı etki bırakan, zamansız bir klasiktir.
“Dikkat; çünkü ben korkusuzum ve bu nedenle güçlüyüm.” romandan bir cümle…
Romanın baş kahramanı yaratık bu cümleyi kendi gücünün ve kararlılığının bir beyanı olarak söyler. Yaratıcısı Victor Frankenstein’la yüzleşmekten korkmadığını öne sürer ve korkusuzluğunun farkındadır. “Bu nedenle” ifadesi korkusuzluk ile güç arasında bir bağlantı olduğunu ima eder ve yaratığın korkusuzluğunun onu güçlendirdiğini vurgular.
Cümlede, trajik bir ironi var çünkü yaratığın korkusuzluğuna ve güç arzusuna rağmen toplumdan dışlanmış ve toplumun önyargı ve korkularının kurbanı olmaya devam eder. Korkusuzluğu arzuladığı türden bir güce değil, yalnızlığa ve acıya yol açar.
Bu cümle ayrıca, yaratığın roman boyunca geçirdiği dönüşümü de yansıtır. Başlangıçta saf ve masum bir varlık olan yaratık, reddedilmeyi, terk edilmeyi ve zulmü deneyimledikçe daha bilinçli hale gelir. Cümle, yaratığın karakter gelişiminde bir dönüm noktasını işaret eder.
Yaratığın beyanı, Victor Frankenstein’ın kendi hırsını ve korkusuz bilimsel bilgi arayışını yansıtır. Her iki karakter de onları harekete geçiren bir kararlılığa sahiptir, ancak sonuçta her ikisi de eylemlerinin sonuçlarına katlanırlar.
Cümle, romanın ana temaları olan güç ve sorumluluğun altını çizer. Okuru, sonuçları dikkate almadan, güç peşinde koşmanın etik ve ahlaki sonuçlarını düşünmeye teşvik eder. Roman boyunca, hem Victor hem de yaratık, korkusuz güç arayışlarının sonuçlarıyla boğuşur.
Victor Frankenstein: Victor, yaratığın kahramanı ve yaratıcısıdır. O, hayatın sırlarını açığa çıkarma arzusuyla yanıp tutuşan, zeki ve hırslı bir bilim insanıdır. Onun bilgi ve güç konusundaki amansız arayışı sonuçta trajik sonuçlara yol açmaktadır. Victor, yaratığın yaratılmasından duyduğu aşırı suçluluk, pişmanlık ve eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmedeki başarısızlığıyla karakterize edilir.
Yaratık (Frankenstein’ın Canavarı): Yaratık, başlangıçta Victor’un hırsının kurbanı olarak tasvir edilen karmaşık bir karakterdir. Yaratıcısı ve toplum tarafından reddedilir, bu da onun karanlığa gömülmesine yol açar. Canavar görünümüne rağmen, yaratık derin duygulara sahiptir. Hikayesi izolasyon, önyargı ve toplumsal reddedilmenin sonuçlarını vurgular.
Elizabeth Lavenza: Elizabeth, Victor’un kuzeni ve daha sonra karısıdır. Romanda saflığı ve masumiyeti temsil eder. Victor için bir rahatlık ve istikrar kaynağıdır, ancak yaratığın intikamının trajik bir kurbanı olur. Karakteri, masumiyetin bilgi ve hırs arayışıyla yozlaştığı temasının altını çizer.
Henry Clerval: Henry, Victor’un çocukluk arkadaşıdır ve Victor’a engel teşkil etmektedir. Merhametlidir, besleyicidir ve yaşamın basit zevklerine değer verir. Karakteri, Victor’la olan ilişkisinin bir sonucu olarak yaratık tarafından öldürüldüğü için kontrolsüz hırsın tehlikelerini vurgular.
Robert Walton: Robert Walton, Victor’un hikayesini mektuplarla anlattığı kaşiftir. Roman için bir çerçeveleme aracı olarak hizmet eder ve bilimsel bilgi arayışı Victor’unkiyle paralellik gösterir. Walton’un karakteri ne pahasına olursa olsun bilginin peşinde koşma ve bundan kaynaklanabilecek izolasyon temasını vurgular.
Alphonse Frankenstein: Alphonse, Victor’un babasıdır ve Victor’un hayatındaki sevgi dolu ve koruyucu bir figürdür. Eski neslin değerlerini temsil ediyor ve Victor’un pervasız hırsına tezat oluşturur. Onun karakteri aynı zamanda ailevi ve toplumsal sorumlulukları ihmal etmenin sonuçları temasını da gösterir.