İsrail Saldırıları Gazze’yi 70 Yıl Geriye Götürdü

UNDP Filistin Özel Temsilci Yardımcısı Chitose Noguchi, “Filistin devleti görülmemiş seviyede geriye gitti. Gazze gelişmişlik bakımından 70 yıl önceye, 1955’ler seviyesine geri döndü” dedi.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 117 artarak 42 bin 718’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 478 artarak 100 bin 282’ye çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Filistin ekonomisi savaşla geçen bir yılda yüzde 35 küçüldü. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) verilerine göre Gazze İsrail saldırıları sonucu 70 yıllık birikimini kaybetti.

Savaşın etkilerine dair UNDP çalışmasının sonuçlarını paylaşan Filistin Özel Temsilci Yardımcısı Chitose Noguchi, “Filistin devleti görülmemiş seviyede geriye gitti. Gazze gelişmişlik bakımından 70 yıl önceye, 1955’ler seviyesine geri döndü” dedi.

UNDP Başkanı Achim Steiner, “Savaş sadece fiziksel yıkım getirmedi, ayrıca yoksulluk artışı ve geçim kaynaklarının kaybı çok büyük oldu” dedi. Steiner dış yardımlara rağmen Filistin ekonomisinin onlarca yıl savaş öncesine dönemeyeceğini söyledi.

Çalışma kapsamında ayrıca İsrail bombardımanı sonucu Gazze’de 42 milyon ton enkaz yığını oluştuğu da hesapladı. Açığa çıkan ağır metaller ve diğer kimyasalların yıllar sürecek kirliliğe yol açabileceği belirtiliyor.

BM’den dikkat çeken Gazze raporu

Ayrıca, Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu, İsrail’in Gazze’deki sağlık tesislerine yönelik saldırılarıyla ilgili rapor yayınladı. Komisyon, İsrail’in bu saldırılar ile ‘savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar’ işlediğini kaydetti.

Raporda Filistinli silahlı gruplar da Gazze’deki rehinelere kötü muameleyle suçlanıyor. 10 Ekim’de kamuoyu ile paylaşılan raporda, İsrail’in “Gazze’ye yönelik geniş çaplı saldırısının parçası olarak Gazze’deki sağlık sistemini yok etmek için planlı bir politika uyguladığı” savunuldu.

Rapora dair yapılan yazılı basın açıklamasında, hem İsrail hem de Hamas işkence ve şiddetten sorumlu tutuldu. Hamas, rehinelere, İsrail ise Filistinli mahkumlara “işkence, cinsel ve cinsiyet temelli şiddet” ile suçlandı.

BM’nin işgal altındaki Filistin toprakları, Doğu Kudüs ve İsrail’deki hak ihlallerini araştırmakla görevlendirdiği komisyonun Başkanı Navi Pillay, “İsrail derhal Gazze’deki sağlık sistemlerine yönelik benzeri görülmemiş kontrolsüz tahribatı durdurmalı” dedi.

Pillay ayrıca, “İsrail sağlık tesislerini hedef alarak direkt olarak sağlığa erişim hakkını hedef alıyor, sivil nüfus üzerinde ciddi uzun vadeli olumsuz etkilere yol açıyor. Özellikle sağlık sisteminin çöküşü dolayısıyla direkt ya da dolaylı yoldan ıstırap çeken çocuklar bu saldırıların yükünü çekiyor” diye konuştu.

BM raporuna göre İsrail güvenlik güçleri “Sağlık personelini bilerek öldürdü, tutukladı ve işkence etti. Gazze’ye yönelik ablukayı artırırken ve bölgeden tıbbi tedavi için çıkılmasını sağlayan izinleri kısıtlarken, sağlık araçlarını hedef aldı”.

Raporda bu gibi eylemlerin “koruma altındaki sivil mülke zarar verme, yok etme ve sivilleri bilerek öldürme” gibi savaş suçlarına karşılık geldiği savunuluyor. BM raporunda, Gazze’de özellikle çocuk ve yeni doğan hastaneleri olmak üzere sağlık tesislerine yönelik saldırıların yeni doğan ünitelerinde ve çocuk yaştaki hastalarda büyük eziyete yol açtığı ifade edildi.

İsrail’in bu saldırılarla çocukların yaşama ve temel sağlık bakımına erişim haklarını ihlal ettiği ve “Bilerek nesillerce Filistinli çocuğun ve potansiyel olarak Filistin halkının yok oluşuna yol açacak yaşam şartları yarattığı” vurgulandı.

BM Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu’nun raporunda İsrail güçlerinin 29 Ocak’ta çatışmadan kaçmaya çalışan Filistinli sivillerin olduğu bir araç ve araca yardıma gelen bir ambulansa yönelik saldırısı da yer aldı. Rapora göre iki yetişkin ve aralarında 15 ve 5 yaşlarındaki Leyan Hamada ve Hind Rajab olmak üzere beş çocuktan oluşan aile, aracıyla bölgeden kaçarken saldırıya uğradı.

Saldırının ardından iki sağlıkçının yer aldığı Filistin Kızılayına ait bir ambulans bölgeye gönderildi. Ambulansın izleyeceği rota, önden İsrail güvenlik güçleri ile koordineli olarak belirlendi.

BM raporuna göre ambulans buna rağmen ailenin vurulan aracına ulaşmasına 50 metre kala bir tank tarafından vuruldu. İsrail güvenlik güçleri daha sonra bölgeye erişimi engelledi. Saldırıda yedi kişilik ailenin tamamı ve iki sağlık çalışanı öldürüldü. BM, bunun savaş suçu teşkil ettiğini söyledi.

Raporda cinsel sağlık ve üreme alanlarında hizmet veren sağlık altyapısının bilerek hedef alınması ve sağlık hizmetine erişimin kısıtlanmasının Gazze’deki kadın ve çocukların “üreme, yaşama, sağlık, insan haysiyeti ve ayrımcılığa uğramama haklarını” ihlal ettiği ve insanlığa karşı suç ve insanlık dışı muameleye girdiği ifade edildi.

BM raporuna göre 15 Temmuz itibarıyla Gazze’deki 36 hastaneden 20’si tamamen devre dışı kalmışken, 16’sı kısmen çalışır durumdaydı. Bunlardan 11’inin aşırı yoğunluk yaşadığı ve toplam yatak kapasitesinin yalnızca 1490 olduğu tespit edildi.

BM raporuna göre İsrail’e ait askeri kamp ve hapishanelerde tutulan binlerce çocuk ve yetişkin Filistinli mahkûm, “yaygın ve sistematik istismar, fiziksel ve psikolojik şiddet, cinsel ve cinsiyet temelli şiddete” maruz bırakıldı.

Raporda bu muamelenin işkence, tecavüz ve diğer cinsel şiddet türlerini kapsayan savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara girdiği belirtildi. İsrail makamları tarafından serbest bırakılan çocukların Gazze’ye ağır tramvatize şekilde, refakatçi olmadan geri gönderildiği ve bu kişilerin ailelerini bulup iletişime geçmekte zorlandığı kaydedildi.

BM raporunda, Filistinli tutsaklara yönelik “kurumsallaşmış kötü muamelenin” İsrail’in Filistin Topraklarını işgalinin uzun süredir bilinen bir özelliği olduğu vurgulandı ve bunun İsrail hapishane sisteminden sorumlu Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in direkt emri ile yapıldığı öne sürüldü.

Komisyon başkanı Pillay, “Filistinli tutsaklara yönelik korkunç istismar eylemleri için hesap sorulmalı ve kurbanlar tazmin edilmeli” dedi.

Raporda Hamas ve diğer Filistinli silahlı gruplar tarafından 7 Ekim 2023’te kaçırılan ve Gazze’de tutulan İsrailli ve yabancı esirlere yönelik muameleye dair bulgular da yer aldı. BM, Filistinli silahlı grupların esirlere karşı “fiziksel şiddet, taciz, cinsel şiddet, zorunlu tecrit, hijyen tesisleri, su ve gıdaya erişimi kısıtlama, tehdit ve küçük düşürme” gibi suçlar işlediğini duyurdu.

Hamas ve diğer silahlı grupların esir ailelerine psikolojik işkence etmek ve siyasi amaçlarına ulaşmak için esirleri video çekmeye zorladığı belirtildi. Hamas ve diğer Filistinli silahlı grupların Gazze’de tutulan bazı esirleri infaz ettiği ve “işkence, insanlık dışı muamele ve zorla kaçırma” gibi insanlığa karşı suçlar işlediği vurgulandı.

BM komisyonu, raporunda Filistinli gruplara Gazze’deki tüm esirlerin derhal salınması, salınana kadar da uluslararası insan hakları hukukuna uygun biçimde tutulmaları için çağrı da yaptı.

İsrail’e ise sağlık tesisi ve çalışanlarını hedef almayı derhal bırakması, Uluslararası Adalet Divanı’nın işgal altındaki Filistin Topraklarından çekilmesi yönündeki danışma görüşü ve soykırımı önlenmeye yönelik alınmasını hükmettiği ihtiyati tedbirleri uygulaması için çağrıda bulunuldu.

Paylaşın

Sosyal Medyada “Filistin” Sansürü Devam Ediyor

Başta, Meta, TikTok, X ve Youtube olmak üzere sosyal medya platformlarının Filistin yanlısı içerikleri sansürlemeye devam ettiği belirtildi. 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırılarında 42 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti.

Filistin Dijital Hak İhlalleri Gözlemevi (Palestinian Observatory of Digital Rights Violations), çoğu Meta, TikTok, X ve Youtube ile ilgili olmak üzere, büyük platformlardan 1.350’den fazla çevrimiçi sansür vakası kaydetti.

İnsan hakları örgütleri, İsrail-Hamas çatışmasının tırmanmasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen sosyal medya platformlarında Filistin yanlısı paylaşımlara yönelik dijital sansürü durdurmak için çok az ilerleme kaydedildiğini belirtti.

Çatışmalar, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’in güneyinde 250 kişiyi rehin aldığı ve 1,200 kişiyi öldürdüğü bir saldırı başlatmasıyla patlak verdi.

Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail’in hava saldırıları ve Gazze Şeridi’ne kara birlikleri göndererek karşılık verdiği savaşta yaklaşık 42.000 Filistinli hayatını kaybetti.

Filistin Dijital Hak İhlalleri Gözlemevi (Palestinian Observatory of Digital Rights Violations) 7 Ekim saldırısından bu yana, 1 Temmuz 2024’e kadar web sitelerinde yaptıkları açık çağrı aracılığıyla, çoğu Meta, TikTok, X ve Youtube ile ilgili olmak üzere, büyük platformlardan 1.350’den fazla çevrimiçi sansür vakası kaydetti.

Vakalar arasında, askıya alma, içerik kaldırma ve hesap kısıtlama olduğu belirtildi.

Arap Sosyal Medyayı Geliştirme Merkezi (7amleh) Eylül ayında yayınladığı bir raporda bu sonuçları “Filistin’le ilgili içeriğin agresif bir şekilde aşırı ılımlı” hale getirilmesine yönelik “kasıtlı bir karar” olarak yorumladı.

Raporda, “Çevrimiçi platformlar ağlarında nefret söylemi ve kışkırtmaya izin verdiklerinde, Filistinlilerin toplu cezalandırmalarını haklı çıkaran içeriğin yayılmasına yardımcı olmaktan suçlu olabilirler,” denildi.

Ancak İsrail yanlısı gruplar, antisemitizme yönelik sosyal medya kısıtlamalarını geri alma girişimlerini eleştirdi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW) geçtiğimiz Aralık ayında yayınladığı bir raporda kullanıcıların içeriklerinin Meta tarafından nasıl engellendiğini ya da kaldırıldığını belgelemişti.

HRW’de kıdemli bir araştırmacı olan Rasha Younes’e göre, kullanıcıların önce Filistin’e atıfta bulunan tek bir gönderisi, hikayesi veya yorumu inceleniyor, ardından belirli bir politika ihlaline işaret eden çok az veya hiçbir açıklama yapılmadan kaldırılıyordu.

Younes, hesaplarının Filistin yanlısı diğer içeriklere yorum yapmaları kısıtlanan veya 24 saatten üç aya kadar herhangi bir süre için devre dışı bırakılan kullanıcılardan haber aldıklarını söyledi.

Younes, paylaşımlarının hem Instagram hem de Facebook’taki diğer kullanıcılar tarafından daha az görülebilmesi anlamına gelen “gölge yasaklı (shadowbanned)” olduklarını anlatan başka kullanıcılar da olduğunu sözlerine ekledi.

Younes, bu kısıtlamalara itiraz etmeye çalışan kullanıcıların, “Meta’nın kendi politikalarını ihlal ettiğine” inandığı “bir hata mı yaptık?” düğmesini devre dışı bıraktığını söyledi.

Engellenenlerin siyasi aktivizmlerini ya da çatışma sırasında yaşadıkları gerçekliği ifade etmek için “gidecek hiçbir yerleri olmayabileceğini” sözlerine ekledi.

Hem HRW hem de 7amleh’in raporları doğrudan kullanıcı deneyimlerine dayanıyor, ancak her iki gruptan araştırmacılar Meta gibi sosyal medya şirketlerini hangi paylaşımların otomatik moderasyonla engellendiğine dair verileri yayınlamaya zorlamak istiyor, böylece daha derinlemesine araştırma yapabilirler.

Euronews Next’e konuşan 7amleh’in Avrupa Birliği (AB) Savunuculuk Sorumlusu Taysir Mathlouthi, “Gördüğümüz şey, bu şirketlerde çalışan insanlar, bu değişiklikleri istiyorlar … ama ne yazık ki karar vericiler onlar değil, bu yüzden gerçekten hiçbir şeyi değiştiremezler,” dedi.

Meta ve TikTok, içerik denetleme politikalarıyla ilgili doğrudan soruları yanıtlamayı reddetti ve bunun yerine Euronews Next’i yanıtlarıyla ilgili son raporlara yönlendirdi.

Meta’nın Eylül ayındaki raporunda şirket,** Gazze’deki insani kriz ve Hamas’ın rehin alma eylemlerinin “değişen dinamiklerini yansıtmak” için yaklaşımlarını geliştirdiklerini söyledi.

Ancak şirket, otomatik uygulama eşiklerinin düşürülmesi gibi bazı politika kararlarının “kritik dünya olaylarının tartışılmasını istemeden de olsa sınırladığını” kabul etti.

Bir Meta sözcüsü geçen yıl Euronews’e yaptığı açıklamada HRW raporunun “hızlı hareket eden, son derece kutuplaşmış ve yoğun bir çatışma sırasında politikalarımızı küresel olarak uygulamanın gerçeklerini göz ardı ettiğini” söyledi ve “belirli bir sesi kasıtlı ve sistematik olarak bastırdığımız iması yanlıştır” dedi.

TikTok ise 2 Ekim tarihli raporunda, 7 Ekim 2023 ile 15 Eylül 2024 tarihleri arasında Hamas’ı desteklediği, nefret söyleminde bulunduğu ya da yanlış bilgilendirdiği gerekçesiyle 4,7 milyon videoyu kaldırdıklarını ve 300.000 canlı yayını askıya aldıklarını açıkladı.

Bu yılın başlarında şirket, “Siyonist” içeriği “Yahudi veya İsrailli kimliği ile bir vekil olarak kullanıldığında” nefret söylemi politikalarına eklediklerini söyledi.

TikTok, “Bu politika, kelimenin nefret dolu bir şekilde nasıl kullanıldığına dair bir artış gözlemledikten sonra bu yılın başlarında uygulandı” dedi.

Euronews Next, YouTube ve X’e ulaştı, ancak hemen bir yanıt alamadı.

7amleh’ten Mathlouthi’ye göre, çatışma doğrudan kendi sınırları içinde olmasa bile AB’nin de üstlenmesi gereken bir sorumluluk var.

Yeni yasaya göre, Avrupa Komisyonu kısa bir süre önce yasa dışı çevrimiçi içerikle mücadele için yeni mekanizmalar getiren Dijital Hizmetler Yasasını (DSA) kabul etti.

Ancak Mathlouthi, yasanın “kışkırtma ya da zararlı içerik” olarak neyi kabul ettiğine dair gerçek bir tanım olmadığını, bunun da yasa aracılığıyla bu büyük şirketlere baskı yapılmasını zorlaştırdığını belirtti.

Mathlouthi, “Daha fazla düzenleme istiyoruz, daha fazla kontrol istiyoruz ve daha fazla şeffaflık istiyoruz ve bu baskı olmadan asla başarılamayacak,” dedi.

Geçtiğimiz Ekim ayında AB, X, Meta ve TikTok’tan çatışmayla ilgili içeriği nasıl düzenledikleri konusunda bilgi istedi. Bu, DSA kapsamında tam bir soruşturmanın gerekli olup olmadığını anlamanın ilk adımı.

Aralık ayında Avrupa Komisyonu, diğer endişelerin yanı sıra “Hamas’ın İsrail’e yönelik terörist saldırıları bağlamında yasa dışı içeriğin yayılması” konusunu ele almak üzere X’e karşı resmi işlemler başlattı.

AB o zamandan beri Meta, TikTok ve TikTok Lite hakkında diğer olası DSA ihlalleri için resmi soruşturmalar başlattı, ancak nedenlerinden biri olarak İsrail veya Filistin ile ilgili içerikten açıkça bahsetmedi.

Euronews Next, Meta ve TikTok’tan İsrail-Hamas savaşıyla ilgili moderasyon politikaları hakkında aldıkları bilgilerin tatmin edici olup olmadığını teyit etmek için Avrupa Komisyonu’na ulaştı ancak hemen bir yanıt alamadı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Filistin Lideri Mahmud Abbas: Halkımıza Olanlardan Tüm Dünya Sorumlu

New York’ta düzenlenen 79. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısında konuşan Filistin Yönetimi Lideri Mahmud Abbas, “İsrail hükümeti Lübnan halkına karşı soykırım suçu işliyor” dedi ve ekledi: Bu çılgınlık devam edemez. Halkımıza olanlardan tüm dünya sorumludur.

7 Ekim’den bu yana saldırılarını sürdüren İsrail’in ‘Gazze’yi neredeyse tamamen yok ettiğini’ dile getiren Abbas, “İsrail’in Gazze’nin tek bir santimetresini almasına bile izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Filistin Yönetimi Lideri Abbas ayrıca, İsrail askerlerinin öldürdüğü Ayşenur Ayşenur Ezgi Eygi’ye de değinerek, “Filistin halkı, İsrail işgal ordusunun şehit ettiği Ayşenur Hanım’ın duruşunu unutmayacaktır” dedi.

Ramallah merkezli Filistin Özerk Yönetim Konseyi Başkanı Mahmud Abbas, Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulu’nda konuştu. Abbas, yaptığı konuşmada 7 Ekim’de başlayan Gazze savaşından bu yana ilk kez dünya liderlerine hitap etti, “soykırım” diye nitelendirdiği savaşta İsrail’in yanı sıra ABD’ye de ağır eleştirilerde bulundu.

Konuşmasına “Terk etmeyeceğiz, terk etmeyeceğiz, terk etmeyeceğiz” sözleriyle başlayan Abbas, “Filistin vatanımızdır. Babalarımızın, dedelerimizin vatanıdır ve bizim kalacaktır. Terk edecek biri varsa o da işgalci gaspçılardır” dedi.

Savaş sonrası vizyonunu “Gazze’ye yardımların ulaştırılması, İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesi ve yerinden edilmiş Filistinlilerin evlerine dönmesi” olarak açıklayan Abbas, Filistin Özerk Yönetiminin Gazze Şeridi’nde ve Refah dahil tüm sınır noktalarında tam egemenlik haklarına sahip olması gerektiğine vurgu yaptı.

Batı Şeria ve Gazze’de akan kanı durdurmak için başta ABD olmak üzere uluslararası toplumu İsrail’e silah sevkiyatını durdurmaya çağıran Abbas, Washington’ın politikalarını eleştirdi.

Gazze’de giderek artan ve son rakamlara göre 41 bin 534’e yükselen ölümlere rağmen ABD’nin İsrail’e diplomatik himaye ve silah sağlamaya devam ettiğini belirten Abbas, “Bu suçu durdurun. Şimdi durdurun. Çocukları ve kadınları öldürmeye son verin. Soykırımı durdurun. İsrail’e silah göndermeyi durdurun. Bu delilik devam edemez. Gazze ve Batı Şeria’daki halkımıza olanlardan tüm dünya sorumludur” ifadelerini kullandı.

Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail topraklarına düzenlediği saldırının ardından başlayan İsrail operasyonlarında Gazze Şeridi’ndeki 2,4 milyon kişilik nüfusun büyük bölümü evlerini terk etmek zorunda kaldı. Batı Şeria’da da İsrail operasyonları ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 680’den fazla Filistinli yaşamını yitirdi.

ABD’ye veto eleştirisi

ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nden karar çıkarma çabalarını veto hakkını kullanarak tek başına bloke ettiğini hatırlatan Abbas, “ABD tek başına ayağa kalkıp ‘Hayır savaş devam edecek’ dedi. Bunu veto kullanarak yaptı. İsrail’i, masum sivilleri, çocuk ve kadınları öldürmek için kullandığı ölümcül silahlarla donattı. Bu da İsrail’i saldırganlığını sürdürmeye teşvik etti” dedi.

Gazze Şeridi’nin İsrail tarafından tamamen tahrip edildiğini, “yaşanamayacak hale geldiğini” belirten Abbas, İsrail’in BM’de yer almayı hak etmediğini savundu.

Abbas’ın konuşmasından kısa süre önce New York’a varan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ise BM Genel Kuruluna yarın seslenecek. Netanyahu’nun ziyaretinin yoğun protestolara sahne olması bekleniyor.

ABD, geçen aylarda Gazze savaşı nedeniyle İsrail’i protesto gösterilerine sahne olmuş, New York dahil olmak üzere ülke çapında çok sayıda üniversitede eylemler düzenlenmişti. Protesto gösterilerinin merkezi konumundaki Columbia Üniversitesi, BM binasının yaklaşık 70 blok ötesinde bulunuyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

BM’den İsrail’e “Filistin’e Yönelik İşgali Sonlandır” Çağrısı

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmesini içeren karar tasarısını büyük oy çoğunluğuyla kabul etti. Karar tasarısının yasal bir bağlayıcılığı veya yaptırım gücü bulunmuyor.

Haber Merkezi / 124 ülkenin evet, 14 ülkenin hayır ve 43 ülkenin çekimser oyuyla kabul edilen kararda, İsrail’in uluslararası hukuka uyması ve askeri güçlerini çekmesi, tüm yeni yerleşim faaliyetlerini derhal durdurması, işgal altındaki topraklardan tüm yerleşimcileri tahliye etmesi ve işgal altındaki Batı Şeria içinde inşa ettiği ayrım duvarının bazı kısımlarını kaldırması isteniyor.

BM Genel Kurulu ayrıca, İsrail’in 1967’den bu yana el koyduğu toprak ve diğer “taşınmaz malları” ile Filistinlilerden ve Filistin kurumlarından alınan tüm kültürel varlıkları iade etmesini talep etti. Kararda ayrıca, İsrail’in işgal sırasında yerlerinden edilen tüm Filistinlilerin memleketlerine dönmelerine izin vermesi ve işgalin yol açtığı zararların tazmin edilmesini talep edildi.

Kararda ayrıca, Filistin sorununa ve Ortadoğu’da adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın sağlanması için iki devletli çözüme ilişkin BM kararlarının uygulanması amacıyla uluslararası bir konferans toplanması kararı da yer alıyor.

Karar, dünya liderlerinin yıllık Birleşmiş Milletler toplantıları için New York’a gitmelerinden günler önce alındı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun 26 Eylül’de, Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas ile aynı gün, 193 üyeli Genel Kurul’a hitap etmesi bekleniyor.

Filistin’in BM Büyükelçisi Riyad Mansur, genel kurul toplantısı öncesi, “Filistinliler’in varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğunu” ve “İsrail’in kendilerini prangaya vurduğunu” söylemişti. Mansur, İsrail’in on yıllardır süren işgalinin sona erdirilmesini ve Filistinliler’in barış ve özgürlük içinde yaşamak üzere evlerine dönebilmelerini talep etmişti.

Gazze Savaşı’nın başından beri hem Genel Kurul’da hem de BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail’e şiddeti durdurması çağrısı yapan birden fazla karar alınmış ancak bunların karşılığı olmamıştı.

İsrail’in 1967 savaşı sırasında ele geçirdiği topraklar üzerindeki egemenliğini kapsamlı bir şekilde kınayan Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’in Filistin toprakları üzerinde egemenlik hakkı olmadığını ve toprakları zorla ele geçirmeye karşı uluslararası yasaları ihlal ettiğini söylemişti.

Öte yandan Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 20 artarak 41 bin 272’ye yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 55 artarak 95 bin 551’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Paylaşın

Gazze’de 625 Bin Çocuk Dersbaşı Yapamadı

Birleşmiş Milletler Filistinli Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNRWA), Gazze Şeridi’nde yaşayan 625 binden fazla çocuğun sekiz aydan uzun bir süredir okuldan uzak kaldığını bildirdi.

Gazze Medya Ofisi ise geçen hafta, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları nedeniyle en az 800 bin öğrencinin eğitimden mahrum kaldığını duyurmuştu.

Medya Ofisi ayrıca, Gazze’deki eğitim tesislerinin yüzde 85’inin şu anda faaliyet gösteremez durumda olduğunu, bu durumun çatışmalar sona erdiğinde eğitim faaliyetlerinin yeniden başlatılması çabalarını önemli ölçüde engelleyebileceğini vurguladı.

Filistin Eğitim Bakanlığı da, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında en az 10 bin çocuk öğrencinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Gazze Şeridi’nde normal takvime göre bugün yüzbinlerce öğrenci dersbaşı yapacaktı ancak savaş nedeniyle eğitim başlayamıyor.

Pazartesi günü sezonun ilk ders zilinin çalması gereken saatlerde çocukların çoğu çamur içindeki derme çatma çadırlarda oturuyor veya yardım kuruluşlarının mutfakları önünde yiyecek sırasında bekliyordu.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) sözcüsü Tess Ingram eğitimden uzak kalınan süre uzadıkça Gazzelilerin geleceğine olan olumsuz etkisinin de büyüdüğünü söyledi. Özellikle küçük çocukların bilişsel, sosyal ve duygusal gelişim sorunlarıyla karşı karşıya olduğunu belirtti.

Ingram, “Çocuğun okuldan uzak geçirdiği süre uzadıkça eğitimi tamamen bırakma ve bir daha okula dönmeme riski artıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Gazze’de yaklaşık 625 bin çocuk geçen eğitim yılının neredeyse tamamını okuldan uzakta geçirdi. Okullar 7 Ekim’deki Hamas baskınına yanıt olarak İsrail’in Gazze’yi bombalamaya başlamasıyla kapılarını kapatmıştı.

Global Education Cluster’e göre Gazze’deki okulların yüzde 90’ından fazlası geçen 11 aydaki İsrail saldırılarında zarar gördü, birçoğunun tekrar kullanılabilmesi için yıllar süren onarım çalışmasına ihtiyacı var. Bu okulların çoğu Birleşmiş Milletler (BM) tarafından işletiliyordu.

UNICEF ve çeşitli sivil toplum örgütleri Mayıs sonlarına doğru Gazze’de 175 geçici eğitim merkezi açtı, buralarda bin 200 gönüllü öğretmek yaklaşık 30 bin çocuğa temel dersleri öğretiyor. Ancak BM kağıt, kalem gibi en temel eğitim materyalini dahi bölgeye göndermekte zorlandıklarını bildirdi.

Çatışmalar Gazze dışında Batı Şeria’da da eğitimi olumsuz etkiliyor. Ingram, “Ekim’den beri hemen her gün okulların yüzde sekiz ila 20’si kapalı. Okullar açık olsa bile güvenlik endişesiyle öğrencilerin devamlılığı düştü” dedi.

Bu arada BM Filistin Ajansı (UNRWA) Komiseri Philippe Lazzarini, Batı Şeria’daki UNRWA okullarında eğitime başlanacağını açıkladı. Lazzarini, “Çocukların eğitim hakkı korunmak zorunda” dedi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

CHP Lideri Özgür Özel’in Filistin Ziyaretinin Tarih Belli Oldu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 6 – 9 Eylül tarihleri arasında yapılması planlanan CHP Tüzük Kurultayı öncesi Filistin’e gitmek istediğini belirterek, “1 Eylül’de gidebilirim” dedi.

Halk TV yazarlarından İsmail Saymaz, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e Filistin ziyaretine ilişkin detayı sordu. Özel, Filistin Devlet Başkanı Abbas ile görüştüklerini söyledi. Abbas’ın sözlerini aktaran Özel şunları kaydetti:

“Biz cumartesi talepte bulunduk. Pazar saat 18.30’da “Resmi bir görüşmeyi kendisi de yapmak istiyor” dediler. Toplam 25 dakika süren bir görüşme oldu.

Konuşmasından memnuniyet duyduğumu, onları desteklediğimizi, gerek Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı olarak gerek yurt dışında yaptığım temaslarda Filistin’e duyarlı olduğumu ifade ettim. Dedim ki, “Filistin’e gelmek istiyorum. Olumlu cevap verilmişti, tarih verilmemişti. Bizi uygun bir tarihte kabul ederseniz, gelmek isteriz.”

Kendisi söz aldı, şöyle dedi: “Grubunuz beni eksiksiz ayakta karşılayıp ayakta uğurladı. Bu benim için çok önemli. CHP’yi Ecevit’ten beri biliriz. Yaser Arafat ile Ecevit’in kurduğu ilişki kıymetli. İlk dış temsilciliklerimizden birisi Arap coğrafyası dışında Türkiye’de Ecevit zamanında açıldı. Ecevit’ten sonra siz Filistin’e karşı inanılmaz bir ilgi gösterdiniz.

Sosyalist Enternasyonal’de, Almanya’daki konuşmalarınızın hepsini takip ettim. 119 ülkenin sol liderlerine yazdığınız mektubu biliyorum. Önümde örneği var. Bu süreçte Filistin’in batıya açılan penceresi oldunuz. Bizim derdimizi anlattınız. CHP genel başkanının randevu isteyip de alamamasını kabul edemem. Siz istememelisiniz. İkinci vatanınız olan Filistin’e ne zaman gelecekseniz, gününü bildirmelisiniz. Bize burada sizi ağırlamak düşer. Tarihi siz belirleyin’ dedi.”

CHP lideri, Tüzük Kurultayı’ndan önce Filistin’e gitmek istediğini belirterek, “1 Eylül’de gidebilirim” dedi.

Paylaşın

Filistin Lideri Mahmud Abbas: Halkım Adaletten Yoksun

TBMM Genel Kurulu’nda konuşan Filistin lideri Mahmud Abbas, “Mübarek Filistin’den, Kudüs’ten geliyorum. Sizlere büyük acıyı yaşayan halkımın mesajı ile geldim. 1948’den bu yana felaketi yaşayan halkımın mesajı ile geliyorum. Halkım adaletten yoksun olarak milli haklarına sarılarak işgalci İsrail’e karşı mücadele yürütmekte. Allah’ın bu mücadelemizi zaferle taçlandıracağına ve bu belanın son bulacağına inanmaktayız” dedi.

Meclis Genel Kurulu, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan olağanüstü toplantıyı locadan izledi. Genel Kurul’da AK Parti Grup sıralarında İran’ın başkenti Tahran’da suikasta uğrayan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin fotoğrafı yer aldı. Başkanlık divanı ve milletvekillerinin oturduğu sıralara Filistin ve Türk bayraklarının yer aldığı atkılar bırakıldı.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un açılış konuşmasıyla başlayan toplantıyı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ile Tulay Hatımoğlulları Oruç, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi üyeleri, bazı ülkelerin büyükelçileri, Sayıştay Başkanı Metin Yener, MİT Başkanı İbrahim Kalın, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da izledi.

Oturum, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un konuşmasıyla açıldı. Numan Kurtulmuş, oturumu başlattı ve “Devlet olarak Gazze halkına karşı ortak duruşu sergilemiş dünyadaki ender ülkelerden biriyiz. Filistin halkının sesi olmaya devam ediyoruz” dedi.

Kurtulmuş’un açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: “Bugün burada TBMM olarak tarihi bir oturuma ev sahipliği yapıyoruz. Az sonra Abbas burada sizlere hitap edecek ve buradaki konuşması üzerinden Filistin’i bütün dünyaya bir kez daha anlatma fırsatı bulacaktır.

Filistin davasına devlet ve millet olarak ortak bir destek duruşu sergilemiş ender ülkelerden biriyiz. Cumhurbaşkanlığımızın önderliğinde ülkemiz elinden gelen tüm güçle İsrail’e karşı mücadele etmeyi sürdürmektedir.

İsrail’de Netanyahu hükümetinin işlediği insanlık suçlarına Türkiye kayıtsız kalmadı. On yıllar boyunca Filistin’de her türlü zulme ve işkenceye uğrayan ancak mücadeleden vazgeçmeyen, direnen bütün mücahitleri saygıyla anıyorum. Yaser Arafat’ın ve Şeyh Ahmet Yasin’in şahsında tüm mücahitlerin mücadelesini rahmet ve şükranla anıyorum.

Ayrıca 7 Ekim’den bu yana sayıları 40 bini aşmış bulunan Gazze şehitlerinin her birisini saygıyla yad ediyorum. Masum insanların hayattan koparılışını izleyen dünyayı da bir kere daha sorumluluk almaya davet ediyoruz.

Gazze’nin seçilmiş ilk Başbakanı İsmail Haniye’nin şahsında bütün şehitleri minnetle yad ediyorum. İnsanlık tarihine geçen tavrı, 3 çocuğu ve 4 torunu şehit edildikten sonra göstermiş olduğu metanetidir. ‘Benim evlatlarımın ve torunlarımın kanı Filistinli çocukların ve kadınlarının kanından daha değerli değildir2 diyen Haniye’nin oğlu da aynı şekilde ‘Benim babamın kanı Filistinlilerin kanından önemli değildir’ diyerek bütün dünyaya meydan okumuştur.”

‘Kudüs-ü Şerif Filistin’in ebedi başkentidir’

Kurtulmuş’un ardından, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Meclis’in şeref konuğu olarak milletvekillerine ve dünyaya seslendi. Mahmud Abbas şunları söyledi:

“Mübarek Filistin’den, Kudüs’ten geliyorum. Sizlere büyük acıyı yaşayan halkımın mesajı ile geldim. 1948’den bu yana felaketi yaşayan halkımın mesajı ile geliyorum. Halkım adaletten yoksun olarak milli haklarına sarılarak işgalci İsrail’e karşı mücadele yürütmekte. Allah’ın bu mücadelemizi zaferle taçlandıracağına ve bu belanın son bulacağına inanmaktayız.,

On binlerce şehidimize rahmetle söze başlamak istiyorum. İsrail saldırıları ve soykırımı nedeni ile Filistin’de şehit olanları anarak başlamak istiyorum. Bunların sonuncusu da Haniye’ye karşı işlenen suç olmuştur. Ve sizleri çok değerli kardeşlerim, Haniye’nin ve Şehitlerin ruhuna Fatiha okumaya davet ediyorum.

Tüm vekilleri, halkımızın davasını savunduğu için selamlıyorum. Bu konu ilginizin odağında yer almaktadır. Filistin’e karşı işlenen savaş suçlarına ve soykırıma karşı Filistin’in yanında yer almaktasınız.

Allah aşkına soruyorum, her gün İsrail işgal devletinin Gazze’de yerde bulunan, özellikle yüzden fazla şehidin verildiği okul da dahil olmak üzere sığınma kamplarına yaptığı katliama nasıl olur da uluslararası toplum sessiz kalıyor. Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin öncülüğünü takdirle karşılıyor kendisini kutluyoruz.

İğrenç suçları kınayan Türkiye’nin tüm partilerini kutluyorum. Samimi duyguları ile Filistin halkını destekleyen kardeş Türk halkına teşekkür ediyorum.

Türkiye’nin Lahey’deki davaya müdahil olmasını kutluyorum. aynı şekilde İsrail ile ticareti durdurması, 10 milyar dolarlık ticareti Filistin halkına destek için durdurdu. Filistin davası Türkiye’de ana mesele haline gelmiştir bu da Türk halkının ahlakının göstergesidir.

Sayın cumhurbaşkanı, hanım efendiler beyefendiler Gazze’deki soykırımın amacı vatan topraklarımızdan Filistin varlığını söküp atmak ve halkımızı tehcir ettirmektir. Aynı trajediyi tekrar ettirmek istiyorlar ama bu olmayacaktır. Ne kadar uğraşırsa uğraşsınlar bu gerçekleşmeyecek. Halkımız kutsal toprağına bağlıdır ve oradaki işgalcileri defedecektir.

40 bin Filistinli kadın çocuk şehit edildi. 10 bin kayıp var. buna rağmen bizler dik durmaya devam edeceğiz. Bu bağlamda Mısır ve Ürdün’ün tutumunu takdir ile karşılıyoruz. bu tutumlar bizimle örtüşmekte. Tüm platformlarda da destekliyoruz. Geçmişte de söyledik, Gazze Filistin devletinin ayrılmaz asli bir parçasıdır.

Gazze’de bir başka devlet kurulamaz. Gazze olmadan bir Filistin devleti de olamaz. halkımız kırılmayacak ve teslim olmayacak. Biz Gazze’nin tekrar imarını gerçekleştireceğiz. Yüzde 70’inden fazlası yıkılsa da yapacağız.

Ümmetin desteği ile başkenti doğu Kudüs olan devletimizi yapacağız. Bu ne pahasına olursa olsun. Ne kadar zaman alırsa alsın yapacağız. Katiller savaş suçlarından dolayı kurtulamayacak. Bu suçlar da böyle zaman aşımı ile düşmez. bunlar şüphesiz hesaba çekilecek. Uluslararası kuruluşlarla devam edeceğiz.

BM güvenlik konseyi ile çalışmaya da devam edeceğiz. Halkımız destansı direnişi ile haklarını savunmakla kalmıyor bölgeye egemen olmak isteyen yayılmacı ve aç gözlü Siyonist harekete karşı Arapları savunmak adına ön saflarda yer almakta. Onlara müsaade etmeyeceğiz.

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki sizlerin de kalbinde özel yere sahip. Bu konuda ödün vermemiz söz konusu değil. Kudüs’ün Türk halkının kalbindeki konumu biliyoruz. Kudüs ilk kıblemiz, Mescidi Aksa ilk kıblemiz. Sizin ve bizim için kırmızı çizgidir Kudüs. Filistin’in biz zerresini gözden çıkaran ne bizden ne de sizdendir. Burası bizlere dinin ve tarihin emanetidir.

Bugün Yahudiler, ABD’deki Yahudiler, yüzde 40’ı İsrail’i suçlu görmektedir. İnsanlık düşmanlığa karşı dik duruş gösteriyor. Böyle bir durumda İsrail’in yaptığı işkencelere karşı, aç bırakma politikalarına kaşı uluslararası kuruluşlar sessiz kalamaz. Bir an önce durdurulmaları için reaksiyon göstermeliler.

10 bin kadın ve erkek İsrail’de tutsak tutulmakta. Bizler ülkemizin birliği için samimi şekilde çalışmaya devam edeceğiz. Kendi aramızdaki görüşmeler devam ediyor. Uzlaşıyı ne kadar hızlı tesis edersek zafere de o kadar hızlı ulaşırız. Zafere ulaşmanın en güçlü yolu ulusal birliktir.

Dostlarımıza teşekkür etmek istiyoruz, bu erdemli sonuca ulaşmak için. Bizler ulusal uzlaşıyı gerçekleştirmedikçe kafamızın rahat etmesi mümkün değil. Ne kadar güzel parlamento başkanı ve farklı partilerden yardımcısı var. Türkiye’ye teşekkür ediyorum, Gazze’ye on binlerce ton yardım gönderdi.

Türkiye hastanelerinde Filistinlileri kabul etti. Her alanda varlık göstererek Filistin’in hakkını savundular. Dezenformasyona karşı durdular. Özellikle Netanyahu’nun kongredeki yalanı ne ilk olacak ne son olacak. Vicdan sahibi tüm dostlarıma teşekkür ediyorum tekrar. İsrail’in yalanlarına aklı başında olan kimse inanmaz. BM’nin ilgili kuruluşları, son olarak İsrail’i suçlu bulmuştur ve 150 binden fazla şehidin verildiği saldırılardan dolayı İsrail’i suçlu bulmuştur.

Filistin halkı evsiz yurtsuz bırakılmıştır. Buna rağmen ABD, veto hakkını kullanmıştır. Tam 3 kez… İsrail’in düşmanca saldırılarına tüm dünyanın dur dediği yerde ABD rahatça veto hakkını kullanıyor. Karşılığında 14 ülke savaş dursun diyor.

İsrail Gazze şeridini Filistin kurtuluş örgütünden uzaklaştırmaya çalışıyor. Kudüs-ü Şerif Filistin’in ebedi başkentidir. Filistin halkının tüm kesimleriyle İsrail’in işgalinin bir karış toprakta dahi Gazze’de varlık göstermesini kabul edemez.

Bizim önceliğimiz bugün İsrail saldırganlığının hangi yöntemle olursa olsun durdurulması, İsrail’in topraklarımızdan uzaklaştırılması ve yine 48 ve 67’deki Filistinlilerin topraklarından edilmesine karşıyız. İşgal güçlerinin faaliyetlerinin durdurulması gerek.

80 tane karar var şimdiye kadar alınan ama ABD’nin tutumundan dolayı 1 tanesi bile uygulanamadı. Askeri yöntemler sonuç getirmeyecektir. Filistin’in meşru hakkına dayalı yöntemler barışı getirebilir. İsrail’in kısmi çözümlere yönelmesi doğru değildir.

Gazze tümüyle bizimdir. Batı Şeria ve Kudüs gibi onlar da bizimdir. Biz topraklarımızı bir karşı dahi olsa parçalayan çözüme eyvallah demiyoruz. Bundan dolayı burada sizlerin huzurunuzda bir şeyi duyurmak istiyorum; önümüzde bir çözüm kalmadı. Ben, Filistin liderliğindeki kardeşlerimle Gazze’ye gitme kararı aldım, bunu yapacağım. Bütün gücümle bunu gerçekleştireceğim. Bunun bedeli hayatımız da olsa benim hayatım Gazze’deki bir çocuğun hayatından daha değerli değildir.

Bizler İslam’ın hükmünü uyguluyoruz: Ya zafer ya şehadet… Burada bu makamda uluslararası bir platformda konuşuyorum. Bütün Arap ve İslam liderlerini, BM yetkililerini bu insani görevi birlikte yerine getirmeye çağırıyorum. Amaç barış ise bunu yapalım diyoruz.

Güvenlik kuruluna da çağrıda bulunuyorum; uygulanmayan 80 kararı veren kurula sesleniyorum: Bizler Gazze’den sonra Kudüs-ü Şerif’e yöneleceğimizi söylemek istiyorum. Ebedi başkentimize gideceğim. Bizler, gece gündüz Filistin’in daha fazla tanınması için çalışıyoruz. 149 devlet bizi tanıdı. Onları ise 50 devlet tanıdı. Biz bunu devam ettireceğiz. En sonuncusu Ermenistan’dı. Bu tür tanımaların devam etmesi için çalışmaya devam edeceğiz.

BM’de tam üyeliği elde etmek istiyoruz. 14 milyon nüfusa sahibiz biz. 2012 yılında bizler gözlemci üye sıfatını Genel Kurul’da çıkarmayı başardık. O sırada bile ABD, bunu gerçekleştirmemek için elinden geleni yapmıştı ama başarısız olmuştu. Bizler 120’den fazla anlaşmaya taraf olmayı başardık. Diğerlerine de katılacağız, bu bizim hakkımız.

Bizler barışçıl halk hareketinden geliyoruz. İşgal bitene kadar yolumuza devam edeceğiz. Uluslararası Divan’a gitmek için 2 yıl çalıştık ve Genel Kurul’un kararını elde edebildik. Bu karar ile İsrail’in Filisin halkının hakkını ihlal etmesi, işgali, Kudüs’ün kimliğinin değiştirilmesi, ırkçılık ve İsrail’in diğer uygulamaları, suçlarının hukuki karşılığı soruldu. 15 yargıçlı bir mahkeme… Bu mahkeme İsrail’den 8 maddelik tavsiyeyi yerine getirmesini istemiştir.

Farklı platformlarda çalışmaya devam etmeliyiz. Artık dünya adaletin, zulmün ne anlama geldiğini anlıyor. İnşallah bizler ABD’yi, Filistin’i tanımaya mecbur bırakana kadar devam edeceğiz.”

Mahmud Abbas’ın ziyareti nasıl gelişti?

Filistin Özerk Yönetimi’nde 19 yıldır devlet başkanlığını sürdüren, Hamas’ın 7 Ekim saldırısı ve ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik çok sayıda sivilin ölümüne yol açan operasyonları nedeniyle otoritesi sarsılan Abbas, Ankara’ya en son 5 Mart 2024’te gelmişti.

Türkiye’den önce Rusya’ya giden ve Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya gelen Abbas’ın 14-15 Ağustos’taki Ankara ziyareti ile ilgili tartışmalar Temmuz ayının son günlerinden itibaren gündemin üst sıralarında yer almaya başlamıştı.

Netanyahu’nun 25 Temmuz’da ABD Kongresi’nde yaptığı konuşma ve Kongre üyelerince sıcak karşılanması Türkiye’de tepkiye yol açmıştı.

Netanyahu’nun konuşmasının yanı sıra Gazze’ye yönelik saldırıların devam etmesi ve insani durumun giderek ağırlaşması AKP ile son dönemde tabanları açısından rekabet içinde olan Yeniden Refah Partisi’nin iktidar üstündeki Filistin baskısını artırmasına yol açmıştı.

Yeniden Refah Partisi Milletvekili Doğan Bekin TBMM’de 25 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında Netanyahu’nun ABD Kongresinde konuşma yapmasına tepki göstererek, Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ile Netanyahu’yu kongrede protesto eden ABD Temsilciler Meclisi üyesi Rashida Tlaib’in “onur konuğu” olarak TBMM’ye davet edilmesi çağrısında bulunmuştu.

Bunun üzerine ise Erdoğan 27 Temmuz’da Rize’de Sivil Toplum Kuruluşları buluşmasında Abbas ile ilgili hoşnutsuzluğunu “Bazı siyasi partiler ‘Hükümet Filistin Başkanını Türkiye’ye davet etsin ve Parlamentoda konuştursun’ diyor. Size davet etmediğimizi kim söylüyor? Davet ettiğimiz halde gelmeyen Sayın Abbas, kusura bakmasın önce bizden ayrıca özür dilemesi lazım. Davet ettik gelmedi. Bekliyoruz bakalım gelebilecek mi?” sözleriyle ortaya koymuştu.

Paylaşın

Erdoğan’dan Filistin’e Tam Destek Mesajı

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüşen Erdoğan, görüşmede Türkiye’nin Filistin’in haklı davasına destek vermeyi sürdüreceğini, İsrail’in durdurulması ve uluslararası kamuoyunun İsrail’e yönelik baskılarını artırması için çalışmaya devam edeceğini ifade etti.

Haber Merkezi / Erdoğan, İsrail’in Gazze’de aralarında bebeklerin de bulunduğu sivilleri katletmeye, masum Filistinlileri yerlerinden etmeye, okulları, hastaneleri, sivillerin sığındığı alanları vurmaya, insanları açlığa ve susuzluğa mahkum etmeye devam ettiğini, bazı Batılı ülkelerin tüm bunlara sessiz kalmasının ve İsrail’e yardıma devam etmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Genel Kurulu’na hitap etmek için Türkiye’ye gelen Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.

İletişim Başkanlığı’ndan Erdoğan – Abbas görüşmesine ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede İsrail’in Filistin topraklarında gerçekleştirdiği katliamlar, kalıcı ateşkes ve barış için atılması gereken adımlar ile güncel gelişmeler ele alındı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede Türkiye’nin Filistin’in haklı davasına destek vermeyi sürdüreceğini, İsrail’in durdurulması ve uluslararası kamuoyunun İsrail’e yönelik baskılarını artırması için çalışmaya devam edeceğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Gazze’de aralarında bebeklerin de bulunduğu sivilleri katletmeye, masum Filistinlileri yerlerinden etmeye, okulları, hastaneleri, sivillerin sığındığı alanları vurmaya, insanları açlığa ve susuzluğa mahkum etmeye devam ettiğini, bazı Batılı ülkelerin tüm bunlara sessiz kalmasının ve İsrail’e yardıma devam etmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’de acil ateşkesin sağlanması ve Filistinlilere insani yardımların kesintisiz ulaştırılması için İslam dünyası başta olmak üzere bütün ülkelerin gayretlerini artırması gerektiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, Abbas’ın yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne hitap edecek olmasından duyduğu memnuniyeti de dile getirdi.”

Paylaşın

Bahçeli’den “Bölgesel Savaş” Uyarısı

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını kınayan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Binlerce bebek, çocuk, kadın yaşlı hunharca şehit edilirken ne dünya ne de İslam ülkeleri soykırımın önüne geçen sonuç alıcı bir girişimde bulunamamaktadır. İsrail terörü, taşınması, kaldırılması, hazmedilmesi imkansız bir sınırdadır” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Eğer böyle giderse, vahşet durmazsa, inanç ve insan haklarına kategorik saldırılar ısrarla devam ederse ya küresel ya da bölgesel bir savaş son tercih olarak karşımıza çıkacaktır. Geldiğimiz noktada öncelikle katliamı durduracak bir ateşkes rejiminin süratle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ardından Ortadoğu’da barış ve huzuru sürdürebilir kılacak adımların süratle atılması gerekmektedir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ortadoğu’da barış ve huzurun sürdürebilir kılınması için ‘Kudüs Paktı’ oluşturulması gerektiğini vurguladığı yazılı bir açıklama yaptı. Bahçeli, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Kudüs aynı zamanda dinlerin, kültürlerin, farklı kökenlerden gelen insanların asırlarca iç içe, yan yana, huzur ve sükûnetle yaşadığı barış ve kardeşlik kentidir. Hz. Adem’den, Hz.Muhammed’e nice peygamberlerin ayak bastığı, büyük medeniyetlerin barındığı, melikler, sultanlar, komutanlar, alimler ve gönül insanlarının isimlerini toprağının her köşesine kazıdığı tarihsel mirasın medar-ı iftiharıdır Kudüs.

Kudüs’ün kalbi Mescid-i Aksa, Mescid-i Aksa’nın kalbi ise Muallak Kayasıdır. Altın kubbeli Kubbetü’s Sahra ise Kudüs’ün sembolüdür. Efendimizin Recep ayının 27. gecesi Cenab-ı Allah’ın lütfu üzerine yücelerin yücesi ilahi makamlara mucizevi yükselişinin ilk adım ve anısıdır Kudüs.

Kudüs inancımızın namusu, İslam’ın nigehbanı, dinlerin, kültürlerin ve medeniyetlerin buluşma ve kucaklaşma nirengidir. Kudüs mukaddesatımızın kemer taşı, inanç haklarımızın ebedi yadigarıdır.

Kudüs ilk kıblemiz ve ortak kaderimizdir. Mescid-i Aksa Miraç Mucizesinin kutlu yadigarıdır. Kudüs zalimlerin tasallutu altında inim inlemekte, manen feryat etmektedir. Yeryüzünün en faziletli mekanları camiler, camilerin en faziletlileri Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve kuşatılmış, hüzne boğulmuş, için için yanmış Mescid-i Aksa’dır.

7 Ekim 2023 tarihinde başlayan İsrail’in Gazze’ye yönelik katliam ve saldırıları hız kesmeden sürmektedir. ABD destekli İsrail, bir soykırıma, insanlık dramına dönüşen saldırılarına devam etmektedir.

Küresel savaş uyarısı: Binlerce bebek, çocuk, kadın yaşlı hunharca şehit edilirken ne dünya ne de İslam ülkeleri soykırımın önüne geçen sonuç alıcı bir girişimde bulunamamaktadır. İsrail terörü, taşınması, kaldırılması, hazmedilmesi imkansız bir sınırdadır.

Eğer böyle giderse, vahşet durmazsa, inanç ve insan haklarına kategorik saldırılar ısrarla devam ederse ya küresel ya da bölgesel bir savaş son tercih olarak karşımıza çıkacaktır. Geldiğimiz noktada öncelikle katliamı durduracak bir ateşkes rejiminin süratle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ardından Ortadoğu’da barış ve huzuru sürdürebilir kılacak adımların süratle atılması gerekmektedir.

Bölgesel ittifak çağrısı: Bu amaçla Türkiye, Suriye, Irak, Mısır başta olmak üzere bölge ülkelerinin girişimiyle bir “Kudüs Paktı” oluşturulmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin vicdanının sesi, ileriyi gören gözüdür. Bu itibarla, bugün Gazze’yi yerle bir eden, Kudüs’te Mescid’i Aksa’yı her gün taciz eden, Batı Şeria’daki Filistinlilere huzur yüzü göstermeyen İsrail’in durdurulması hem Türk milletinin arzusu, hem de bölgenin ve dünyanın huzuru için asgari bir zarurettir.

Bütün bunlar güçlü bir bölgesel dayanışma olmadan sağlanamayacaktır. Türkiye’nin çağrıları ve çabalarına bölge devletlerinin de samimi ve olumlu cevap vermeleri gerekmektedir.

Bu kapsamda, bugüne kadar farklı şekillerde var olan Filistin veya Kudüs temelli bölgesel diyalog ve işbirliği zeminlerinin hepsini kapsayacak biçimde daha sıkı ve güçlü bir bölgesel ittifaka ihtiyaç vardır. İslam toplumlarının bir ve beraber olması gereken, tek ses, tek nefes halinde bulunması mecburiyet arz eden bugünkü insanlık döneminde, hakkımıza sahip çıkamazsak şerefimizi kaybedeceğimiz herkes tarafından iyi bilinmelidir.

Kudüs konusu, sadece Filistinlilerin sorunu olmayıp bütün Müslümanların, aynı şekilde adalet ve hakkaniyet kaygısı taşıyan herkesin sorunudur. Kudüs, küresel barış ve huzurun anahtarıdır. Bu anahtar doğru kullanılmazsa tetiklenen kaos Ortadoğu’yu vurmakla kalmayacak, tüm dünyayı kasıp kavuracaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi inancımızın haysiyet ve davasını, mazlumların varlık ve yaşam haklarını sonuna kadar müdafaaya devam edecek, bu uğurda da taviz vermeyecektir. Zalimlere karşı safımız masumların yanıdır. Canilere ve insanlık dramına karşı tarafımız hakkın, hakikatin ve adaletin çizgisidir.

Türkiye, 1967 şartlarında başkenti doğu kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin derhal kurulmasının Ortadoğu’da kalıcı barış ve çözüm için tek seçenek olduğunu başından beri ileri sürmektedir. Türkiye Filistin davasının samimi savunucusudur. İktidarıyla muhalefetiyle aziz Türk milleti bu mücadeleyi sürdürmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizdeki huzur, refah ve istikrar ortamının devam ettirilmesinin bölgesel gelişmelerle yakından ilişkili olduğuna inanıyoruz. Türkiye’nin güvenlik halkasında yer aldığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin siyasi ve ekonomik bakımdan istikrara kavuşmasına millîi güvenliğimiz açısından büyük önem atfediyoruz.

Bu çerçevede, Türkiye ile birlikte diğer İslam ülkelerinin katılımıyla oluşturulacak bir “Kudüs Paktı”nın ülkemizin güvenliği bakımından da gerekli görüyoruz. Geldiğimiz noktada bölgenin; kendi ayakları üstünde durmak, emperyalist ülkelerin çizdiği politikalara göre değil, kendi imkân ve kaynaklarını halkının geleceği için kullanma becerisini göstermek, aynı zamanda da bölge ülkelerini bir insanlık suçu olan terörün menşei ve merkezi konumu olmaktan kurtarmak, tüm bölge ülkeleri için ertelenemez bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Suriye’nin kaos üreten yapısına toprak bütünlüğü ve egemenliği çerçevesinde çözüm üretilmesi bölgenin istikrarı bakımından öncelikli bir zorunluluktur. Bununla birlikte, bölgede yaşayan tüm halkların huzur ve güvenliğini sağlamak, insanca yaşamanın erdeminden nasiplerini almalarını temin etmek gibi bir insani yükümlülük de vardır. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi evrensel değerlerin hiçe sayıldığı ve her gün biraz daha anlamını yitirdiği Gazze’de, İsrail’in mazlum Filistinlilere uyguladığı soykırım politikasının derhal son bulması gerekmektedir.

Tüm Dünyayı karşısına alarak katliama devam eden Netenyahu yargılanıp tutuklanmalıdır. Gazze’de gelinen nokta, 1967 şart ve sınırlarını esas alan iki devletli bir çözümün zorunlu olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

O sebeple bu sorunlu coğrafyada huzur ve barışı, istikrarı ve ekonomik kalkınmayı, paylaşma ve dayanışmayı mümkün kılacak bir adıma ihtiyaç bulunmaktadır. Bölgenin bir “huzur kuşağı” olmasını mümkün kılacak “Kudüs Paktı”nın kurulmasına Türkiye öncülük edebilecektir.

Zira, bölge ülkelerinin tüm inisiyatifi eline alarak, dayanışma ve işbirliği içerisinde bölgesel sorunları çözebiliyor olması, bölgenin geleceği açısından hayati derecede önemlidir. Bu bölgenin kaos üreten yapısının derhal sona erdirilerek dünyaya refah ve istikrar ihraç eden bir yapıya kavuşturulması acil bir ihtiyaçtır. İnanıyoruz ki bu girişim, ilgili ülkelerde de karşılık bulacak, Gazze’nin, Kudüs’ün ve bölgenin makûs talihini değiştiren tarihî bir adım olacaktır.”

Paylaşın

10 Bine Yakın Filistinli İsrail’de Tutuklu

İsrail cezaevlerinde bulunan toplam Filistinli tutuklu sayısının 10 bine yaklaştığı açıklandı. Tutuklulardan 3 bin 432’sinin idari tutuklu, 250’sinin çocuk, 86’sının da kadın olduğu aktarıldı.

Haklarındaki suçlamayı öğrenemeden İsrail cezaevlerinde tutulan aralarında kadın ve çocukların da olduğu binlerce Filistinli “idari tutuklu” bulunuyor.

Filistin Esirler Cemiyeti ile Filistin Kurtuluş Örgütüne bağlı Esirler ve Serbest Bırakılanlar Heyeti, 7 Ekim 2023 ile Ağustos 2024 arasında Batı Şeria ve Kudüs’te gözaltına alınan Filistinlilere ilişkin rapor yayımladı.

Bianet‘in aktardığı raporda, Ağustos 2024’ün başına kadar İsrail cezaevlerinde bulunan toplam tutuklu sayısının yaklaşık 9 bin 900 olduğu belirtildi.

Tutuklulardan 3 bin 432’sinin idari tutuklu, 250’sinin çocuk, 86’sının da kadın olduğu aktarılan raporda, Gazze’ye yönelik saldırılarda 1584 Filistinlinin esir alındığı bilgisine yer verilerek bu rakamın Gazze’den alıkonularak İsrail ordusunun yönettiği kamplarda bulunanları içermediği ifade edildi.

Raporda, İsrail’in 93 gazeteciyi gözaltına aldığı, bu kişilerden 6’sının kadın olduğu ve 55’inin halen cezaevinde tutulduğuna işaret edilerek, 17’sinin idari tutukluluk kapsamında olduğu açıklandı.

20 kişi yaşamını yitirdi

Raporda, “Gazze’den alıkonulduktan sonra kimlikleri açıklanan 20 kişi öldü. İşgal ordusu tarafından cezaevlerinde katledilerek henüz kimliği açıklanmayan onlarca kişi daha bulunuyor” bilgisi yer aldı. Ayrıca, İsrail’in öldürdüğü onlarca Gazzelinin cenazesine el koyarak ailelerine teslim edilmediği belirtildi.

Rapor göre, hapishanelerdeki Filistinlilere karşı baskılarını artıran İsrail, işkence ve kötü muamele yöntemlerine daha fazla başvuruyor.

İsrail, “idari tutukluluk” adını verdiği uygulamayla Filistinlileri 1 aydan 6 aya kadar alıkoyabiliyor. Askeri mahkemeler, “İsrail’in güvenliği için tehlike teşkil ettiğine” karar vererek tutukluya hangi suçla itham edildiğini açıklamadan tutukluluk süresini 5 yıla kadar uzatabiliyor.

Filistin Esirler Cemiyetinin paylaştığı verilere göre, haklarındaki suçlamayı öğrenemeden İsrail hapishanelerinde tutulan aralarında kadın ve çocukların da olduğu binlerce Filistinli “idari tutuklu” bulunuyor.

Paylaşın