TBMM Genel Kurulu’nda konuşan Filistin lideri Mahmud Abbas, “Mübarek Filistin’den, Kudüs’ten geliyorum. Sizlere büyük acıyı yaşayan halkımın mesajı ile geldim. 1948’den bu yana felaketi yaşayan halkımın mesajı ile geliyorum. Halkım adaletten yoksun olarak milli haklarına sarılarak işgalci İsrail’e karşı mücadele yürütmekte. Allah’ın bu mücadelemizi zaferle taçlandıracağına ve bu belanın son bulacağına inanmaktayız” dedi.
Meclis Genel Kurulu, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan olağanüstü toplantıyı locadan izledi. Genel Kurul’da AK Parti Grup sıralarında İran’ın başkenti Tahran’da suikasta uğrayan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin fotoğrafı yer aldı. Başkanlık divanı ve milletvekillerinin oturduğu sıralara Filistin ve Türk bayraklarının yer aldığı atkılar bırakıldı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un açılış konuşmasıyla başlayan toplantıyı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ile Tulay Hatımoğlulları Oruç, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi üyeleri, bazı ülkelerin büyükelçileri, Sayıştay Başkanı Metin Yener, MİT Başkanı İbrahim Kalın, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da izledi.
Oturum, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un konuşmasıyla açıldı. Numan Kurtulmuş, oturumu başlattı ve “Devlet olarak Gazze halkına karşı ortak duruşu sergilemiş dünyadaki ender ülkelerden biriyiz. Filistin halkının sesi olmaya devam ediyoruz” dedi.
Kurtulmuş’un açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: “Bugün burada TBMM olarak tarihi bir oturuma ev sahipliği yapıyoruz. Az sonra Abbas burada sizlere hitap edecek ve buradaki konuşması üzerinden Filistin’i bütün dünyaya bir kez daha anlatma fırsatı bulacaktır.
Filistin davasına devlet ve millet olarak ortak bir destek duruşu sergilemiş ender ülkelerden biriyiz. Cumhurbaşkanlığımızın önderliğinde ülkemiz elinden gelen tüm güçle İsrail’e karşı mücadele etmeyi sürdürmektedir.
İsrail’de Netanyahu hükümetinin işlediği insanlık suçlarına Türkiye kayıtsız kalmadı. On yıllar boyunca Filistin’de her türlü zulme ve işkenceye uğrayan ancak mücadeleden vazgeçmeyen, direnen bütün mücahitleri saygıyla anıyorum. Yaser Arafat’ın ve Şeyh Ahmet Yasin’in şahsında tüm mücahitlerin mücadelesini rahmet ve şükranla anıyorum.
Ayrıca 7 Ekim’den bu yana sayıları 40 bini aşmış bulunan Gazze şehitlerinin her birisini saygıyla yad ediyorum. Masum insanların hayattan koparılışını izleyen dünyayı da bir kere daha sorumluluk almaya davet ediyoruz.
Gazze’nin seçilmiş ilk Başbakanı İsmail Haniye’nin şahsında bütün şehitleri minnetle yad ediyorum. İnsanlık tarihine geçen tavrı, 3 çocuğu ve 4 torunu şehit edildikten sonra göstermiş olduğu metanetidir. ‘Benim evlatlarımın ve torunlarımın kanı Filistinli çocukların ve kadınlarının kanından daha değerli değildir2 diyen Haniye’nin oğlu da aynı şekilde ‘Benim babamın kanı Filistinlilerin kanından önemli değildir’ diyerek bütün dünyaya meydan okumuştur.”
‘Kudüs-ü Şerif Filistin’in ebedi başkentidir’
Kurtulmuş’un ardından, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Meclis’in şeref konuğu olarak milletvekillerine ve dünyaya seslendi. Mahmud Abbas şunları söyledi:
“Mübarek Filistin’den, Kudüs’ten geliyorum. Sizlere büyük acıyı yaşayan halkımın mesajı ile geldim. 1948’den bu yana felaketi yaşayan halkımın mesajı ile geliyorum. Halkım adaletten yoksun olarak milli haklarına sarılarak işgalci İsrail’e karşı mücadele yürütmekte. Allah’ın bu mücadelemizi zaferle taçlandıracağına ve bu belanın son bulacağına inanmaktayız.,
On binlerce şehidimize rahmetle söze başlamak istiyorum. İsrail saldırıları ve soykırımı nedeni ile Filistin’de şehit olanları anarak başlamak istiyorum. Bunların sonuncusu da Haniye’ye karşı işlenen suç olmuştur. Ve sizleri çok değerli kardeşlerim, Haniye’nin ve Şehitlerin ruhuna Fatiha okumaya davet ediyorum.
Tüm vekilleri, halkımızın davasını savunduğu için selamlıyorum. Bu konu ilginizin odağında yer almaktadır. Filistin’e karşı işlenen savaş suçlarına ve soykırıma karşı Filistin’in yanında yer almaktasınız.
Allah aşkına soruyorum, her gün İsrail işgal devletinin Gazze’de yerde bulunan, özellikle yüzden fazla şehidin verildiği okul da dahil olmak üzere sığınma kamplarına yaptığı katliama nasıl olur da uluslararası toplum sessiz kalıyor. Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin öncülüğünü takdirle karşılıyor kendisini kutluyoruz.
İğrenç suçları kınayan Türkiye’nin tüm partilerini kutluyorum. Samimi duyguları ile Filistin halkını destekleyen kardeş Türk halkına teşekkür ediyorum.
Türkiye’nin Lahey’deki davaya müdahil olmasını kutluyorum. aynı şekilde İsrail ile ticareti durdurması, 10 milyar dolarlık ticareti Filistin halkına destek için durdurdu. Filistin davası Türkiye’de ana mesele haline gelmiştir bu da Türk halkının ahlakının göstergesidir.
Sayın cumhurbaşkanı, hanım efendiler beyefendiler Gazze’deki soykırımın amacı vatan topraklarımızdan Filistin varlığını söküp atmak ve halkımızı tehcir ettirmektir. Aynı trajediyi tekrar ettirmek istiyorlar ama bu olmayacaktır. Ne kadar uğraşırsa uğraşsınlar bu gerçekleşmeyecek. Halkımız kutsal toprağına bağlıdır ve oradaki işgalcileri defedecektir.
40 bin Filistinli kadın çocuk şehit edildi. 10 bin kayıp var. buna rağmen bizler dik durmaya devam edeceğiz. Bu bağlamda Mısır ve Ürdün’ün tutumunu takdir ile karşılıyoruz. bu tutumlar bizimle örtüşmekte. Tüm platformlarda da destekliyoruz. Geçmişte de söyledik, Gazze Filistin devletinin ayrılmaz asli bir parçasıdır.
Gazze’de bir başka devlet kurulamaz. Gazze olmadan bir Filistin devleti de olamaz. halkımız kırılmayacak ve teslim olmayacak. Biz Gazze’nin tekrar imarını gerçekleştireceğiz. Yüzde 70’inden fazlası yıkılsa da yapacağız.
Ümmetin desteği ile başkenti doğu Kudüs olan devletimizi yapacağız. Bu ne pahasına olursa olsun. Ne kadar zaman alırsa alsın yapacağız. Katiller savaş suçlarından dolayı kurtulamayacak. Bu suçlar da böyle zaman aşımı ile düşmez. bunlar şüphesiz hesaba çekilecek. Uluslararası kuruluşlarla devam edeceğiz.
BM güvenlik konseyi ile çalışmaya da devam edeceğiz. Halkımız destansı direnişi ile haklarını savunmakla kalmıyor bölgeye egemen olmak isteyen yayılmacı ve aç gözlü Siyonist harekete karşı Arapları savunmak adına ön saflarda yer almakta. Onlara müsaade etmeyeceğiz.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki sizlerin de kalbinde özel yere sahip. Bu konuda ödün vermemiz söz konusu değil. Kudüs’ün Türk halkının kalbindeki konumu biliyoruz. Kudüs ilk kıblemiz, Mescidi Aksa ilk kıblemiz. Sizin ve bizim için kırmızı çizgidir Kudüs. Filistin’in biz zerresini gözden çıkaran ne bizden ne de sizdendir. Burası bizlere dinin ve tarihin emanetidir.
Bugün Yahudiler, ABD’deki Yahudiler, yüzde 40’ı İsrail’i suçlu görmektedir. İnsanlık düşmanlığa karşı dik duruş gösteriyor. Böyle bir durumda İsrail’in yaptığı işkencelere karşı, aç bırakma politikalarına kaşı uluslararası kuruluşlar sessiz kalamaz. Bir an önce durdurulmaları için reaksiyon göstermeliler.
10 bin kadın ve erkek İsrail’de tutsak tutulmakta. Bizler ülkemizin birliği için samimi şekilde çalışmaya devam edeceğiz. Kendi aramızdaki görüşmeler devam ediyor. Uzlaşıyı ne kadar hızlı tesis edersek zafere de o kadar hızlı ulaşırız. Zafere ulaşmanın en güçlü yolu ulusal birliktir.
Dostlarımıza teşekkür etmek istiyoruz, bu erdemli sonuca ulaşmak için. Bizler ulusal uzlaşıyı gerçekleştirmedikçe kafamızın rahat etmesi mümkün değil. Ne kadar güzel parlamento başkanı ve farklı partilerden yardımcısı var. Türkiye’ye teşekkür ediyorum, Gazze’ye on binlerce ton yardım gönderdi.
Türkiye hastanelerinde Filistinlileri kabul etti. Her alanda varlık göstererek Filistin’in hakkını savundular. Dezenformasyona karşı durdular. Özellikle Netanyahu’nun kongredeki yalanı ne ilk olacak ne son olacak. Vicdan sahibi tüm dostlarıma teşekkür ediyorum tekrar. İsrail’in yalanlarına aklı başında olan kimse inanmaz. BM’nin ilgili kuruluşları, son olarak İsrail’i suçlu bulmuştur ve 150 binden fazla şehidin verildiği saldırılardan dolayı İsrail’i suçlu bulmuştur.
Filistin halkı evsiz yurtsuz bırakılmıştır. Buna rağmen ABD, veto hakkını kullanmıştır. Tam 3 kez… İsrail’in düşmanca saldırılarına tüm dünyanın dur dediği yerde ABD rahatça veto hakkını kullanıyor. Karşılığında 14 ülke savaş dursun diyor.
İsrail Gazze şeridini Filistin kurtuluş örgütünden uzaklaştırmaya çalışıyor. Kudüs-ü Şerif Filistin’in ebedi başkentidir. Filistin halkının tüm kesimleriyle İsrail’in işgalinin bir karış toprakta dahi Gazze’de varlık göstermesini kabul edemez.
Bizim önceliğimiz bugün İsrail saldırganlığının hangi yöntemle olursa olsun durdurulması, İsrail’in topraklarımızdan uzaklaştırılması ve yine 48 ve 67’deki Filistinlilerin topraklarından edilmesine karşıyız. İşgal güçlerinin faaliyetlerinin durdurulması gerek.
80 tane karar var şimdiye kadar alınan ama ABD’nin tutumundan dolayı 1 tanesi bile uygulanamadı. Askeri yöntemler sonuç getirmeyecektir. Filistin’in meşru hakkına dayalı yöntemler barışı getirebilir. İsrail’in kısmi çözümlere yönelmesi doğru değildir.
Gazze tümüyle bizimdir. Batı Şeria ve Kudüs gibi onlar da bizimdir. Biz topraklarımızı bir karşı dahi olsa parçalayan çözüme eyvallah demiyoruz. Bundan dolayı burada sizlerin huzurunuzda bir şeyi duyurmak istiyorum; önümüzde bir çözüm kalmadı. Ben, Filistin liderliğindeki kardeşlerimle Gazze’ye gitme kararı aldım, bunu yapacağım. Bütün gücümle bunu gerçekleştireceğim. Bunun bedeli hayatımız da olsa benim hayatım Gazze’deki bir çocuğun hayatından daha değerli değildir.
Bizler İslam’ın hükmünü uyguluyoruz: Ya zafer ya şehadet… Burada bu makamda uluslararası bir platformda konuşuyorum. Bütün Arap ve İslam liderlerini, BM yetkililerini bu insani görevi birlikte yerine getirmeye çağırıyorum. Amaç barış ise bunu yapalım diyoruz.
Güvenlik kuruluna da çağrıda bulunuyorum; uygulanmayan 80 kararı veren kurula sesleniyorum: Bizler Gazze’den sonra Kudüs-ü Şerif’e yöneleceğimizi söylemek istiyorum. Ebedi başkentimize gideceğim. Bizler, gece gündüz Filistin’in daha fazla tanınması için çalışıyoruz. 149 devlet bizi tanıdı. Onları ise 50 devlet tanıdı. Biz bunu devam ettireceğiz. En sonuncusu Ermenistan’dı. Bu tür tanımaların devam etmesi için çalışmaya devam edeceğiz.
BM’de tam üyeliği elde etmek istiyoruz. 14 milyon nüfusa sahibiz biz. 2012 yılında bizler gözlemci üye sıfatını Genel Kurul’da çıkarmayı başardık. O sırada bile ABD, bunu gerçekleştirmemek için elinden geleni yapmıştı ama başarısız olmuştu. Bizler 120’den fazla anlaşmaya taraf olmayı başardık. Diğerlerine de katılacağız, bu bizim hakkımız.
Bizler barışçıl halk hareketinden geliyoruz. İşgal bitene kadar yolumuza devam edeceğiz. Uluslararası Divan’a gitmek için 2 yıl çalıştık ve Genel Kurul’un kararını elde edebildik. Bu karar ile İsrail’in Filisin halkının hakkını ihlal etmesi, işgali, Kudüs’ün kimliğinin değiştirilmesi, ırkçılık ve İsrail’in diğer uygulamaları, suçlarının hukuki karşılığı soruldu. 15 yargıçlı bir mahkeme… Bu mahkeme İsrail’den 8 maddelik tavsiyeyi yerine getirmesini istemiştir.
Farklı platformlarda çalışmaya devam etmeliyiz. Artık dünya adaletin, zulmün ne anlama geldiğini anlıyor. İnşallah bizler ABD’yi, Filistin’i tanımaya mecbur bırakana kadar devam edeceğiz.”
Mahmud Abbas’ın ziyareti nasıl gelişti?
Filistin Özerk Yönetimi’nde 19 yıldır devlet başkanlığını sürdüren, Hamas’ın 7 Ekim saldırısı ve ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik çok sayıda sivilin ölümüne yol açan operasyonları nedeniyle otoritesi sarsılan Abbas, Ankara’ya en son 5 Mart 2024’te gelmişti.
Türkiye’den önce Rusya’ya giden ve Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya gelen Abbas’ın 14-15 Ağustos’taki Ankara ziyareti ile ilgili tartışmalar Temmuz ayının son günlerinden itibaren gündemin üst sıralarında yer almaya başlamıştı.
Netanyahu’nun 25 Temmuz’da ABD Kongresi’nde yaptığı konuşma ve Kongre üyelerince sıcak karşılanması Türkiye’de tepkiye yol açmıştı.
Netanyahu’nun konuşmasının yanı sıra Gazze’ye yönelik saldırıların devam etmesi ve insani durumun giderek ağırlaşması AKP ile son dönemde tabanları açısından rekabet içinde olan Yeniden Refah Partisi’nin iktidar üstündeki Filistin baskısını artırmasına yol açmıştı.
Yeniden Refah Partisi Milletvekili Doğan Bekin TBMM’de 25 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında Netanyahu’nun ABD Kongresinde konuşma yapmasına tepki göstererek, Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ile Netanyahu’yu kongrede protesto eden ABD Temsilciler Meclisi üyesi Rashida Tlaib’in “onur konuğu” olarak TBMM’ye davet edilmesi çağrısında bulunmuştu.
Bunun üzerine ise Erdoğan 27 Temmuz’da Rize’de Sivil Toplum Kuruluşları buluşmasında Abbas ile ilgili hoşnutsuzluğunu “Bazı siyasi partiler ‘Hükümet Filistin Başkanını Türkiye’ye davet etsin ve Parlamentoda konuştursun’ diyor. Size davet etmediğimizi kim söylüyor? Davet ettiğimiz halde gelmeyen Sayın Abbas, kusura bakmasın önce bizden ayrıca özür dilemesi lazım. Davet ettik gelmedi. Bekliyoruz bakalım gelebilecek mi?” sözleriyle ortaya koymuştu.