Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), “ByLock kullanmak”, “Bank Asya’da hesabı olmak” gerekçesiyle Fethullah Gülen (FETÖ) yapılanması davası kapsamında tutuklanan eski öğretmen Yüksel Yalçınkaya hakkında hak ihlali kararı verdi.
Mahkeme, kararında eski öğretmenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “adil yargılanma”, “kanunsuz ceza” ve “örgütlenme özgürlüğü”yle ilgili maddelerine aykırı biçimde yargılandığına işaret etti. Manevi tazminat talebini geri çeviren AİHM, Türkiye’den Yalçınkaya’ya mahkeme masrafı olarak 15 bin euro ödemesini istedi.
Karar, AİHM’nin 17 yargıçlı Büyük Dairesi tarafından alındı. Tarafların karara itiraz hakkı bulunmuyor. Karar, AİHM gündemindeki benzer 8 bin 500 dava başvurusu için doğrudan emsal teşkil ediyor.
Kararda AİHS’nin adil yargılanmayla ilgili 6’ncı ve kanunsuz ceza olamayacağıyla ilgili 7’nci maddelerinde ihlale hükmedilmesi, davacı Yüksel Yalçınkaya’ya yeniden yargı yolunun açılmasını gündeme getiriyor. AİHM, 7. maddenin ihlal edildiğine 6’ya karşı 11 oyla, 6. maddenin 1. fıkrasının ihlal edildiğine 1’e karşı 11 oyla ve 11. maddenin ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi.
Kararda, Türkiye’nin “terör suçlamalarıyla yapılan yargılamalarında” bilhassa AİHS’in 6. ve 7. maddesinin ihlali bakımından çok sayıda insanı ilgilendiren sistematik sorunlar olduğu kaydedildi.
Karara Türkiye’den sert tepki
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, karara tepki gösterdi. Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ilk derece mahkemesinden, istinafa, Yargıtaydan Anayasa Mahkemesine her derecedeki yargılama makamlarının delilleri yeterli gördüğü bir dava hakkında, AİHM’in yetkisini aşarak delil incelemesi yapmak suretiyle ihlal kararı vermesinin kabul edilemez olduğunu belirtti
AİHM’in bir temyiz mahkemesi olmadığını söyleyen Tunç, mahkemenin “delillerin kabul edilebilirliği veya delillerin nasıl değerlendirileceğinin ulusal hukukun ve ulusal mahkemelerin yetkisinde olduğu”na yönelik kararlarını atıfta bulundu.
“Ulusal mahkemelerce yapılan hukuk kurallarının uygulanması, yorumlanması ve delil değerlendirmesinin kendi incelemesinin konusu olamayacağını vurgulamıştı. Ancak AİHM, bugün açıkladığı Yalçınkaya kararında, bu yerleşik içtihadından ayrılmıştır,” diyen Tunç “AİHM açıkça delil değerlendirmesi yapmak suretiyle yetkisini aşmış ve ulusal mahkemelerin hukuk kurallarının uygulanması ve delil değerlendirme yetkisini inceleme konusu yapmıştır. AİHM kendi içtihatlarında defalarca delilleri değerlendirme yetkisi olmadığını belirttiği halde, konu FETÖ yargılamaları olunca delil değerlendirme yoluna gitmiştir,” ifadelerini kullandı.
“Hükümetimizce ayrıntılı bir şekilde bilgilendirildiği ve itiraz edildiği halde, hakkında Türk yargısınca FETÖ üyeliği suçlamasından iki ayrı yakalama kararı bulunan bir kişiyi Büyük Daire duruşmasında başvuranın temsilcisi olarak kabul eden AİHM, tarafsız bir yargılama yapmayacağını en baştan belli ederek hukuka ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bir karar vermiştir,” sözlerini kullanan Tunç “Ülkemiz, ulusal mevzuata ve uluslararası yükümlülüklere uygun olarak yaptığı terörle mücadelesinde kararlılığını sürdürecektir,” yorumunu yaptı.
Ne olmuştu?
Yalçınkaya, 6 Ocak 2017 tarihinde Kayseri Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede “TCK 314/2 temelinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmakla” suçlanmıştı. Suçlamaya gerekçe olarak “ByLock uygulaması kullanmak, Bank Asya’da hesap sahibi olmak (3 bin 110 TL), FETÖ-PDY bağlantılı dernek ve sendikalara üye olmak, OHAL döneminde yayınlanan Kamu Personeline İlişkin Önlemlerle İlgili 672 nolu KHK kapsamında işten çıkarılmak ve gizli tanık ifadeleri” gösterilmişti.
Yalçınkaya, 21 Mart 2017’de Kayseri Ceza Mahkemesi tarafından 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi. İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay’a yaptığı temyiz başvuruları reddedildi. AYM’ye yaptığı bireysel başvuru da kabul edilemez ilan edildi. Yalçınkaya, bunun üzerine 17 Mart 2020 tarihinde hak ihlali iddiası temelinde AİHM’ye başvurdu.
“Tarafsız ve bağımsız mahkemeler tarafından adil yargılanmadığı, CMK’nın 134 ve 135’inci maddeleri ihlal edilerek ve Mahkeme kararı olmaksızın MİT tarafından kanunsuz yollardan elde edilen kanıtlar temelinde suçlandığı, kanıtların kendisine gösterilmediği, mahkemelerin sadece savcıların tek taraflı tezleri temelinde karar aldığı, bunun silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğu ve avukatıyla etkin iletişim sağlamasının engellendiği” tezlerini savunan Yalçınkaya, internet veri trafiği ve sendika ve dernek üyelikleriyle ilgili keyfi muamelede bulunulduğunu da iddia ediyor.