ABD Merkez Bankası, Faizi 22 Yılın En Yüksek Seviyesine Yükseltti

Politika faizini beklentiler doğrultusunda 250 baz puan artıran ABD Merkez Bankası (FED), bu kararla politika faizini, 2007-2009 mali krizinin ardından en yüksek seviyeye çıkarmış oldu.

FED’den faiz kararı sonrası yapılan açıklamada, “Ekonomik aktivite ılımlı bir hızla büyüdü. Önceki açıklamalarda yer alan planlar çerçevesinde tahvil varlıklarımızı azaltmaya devam edeceğiz. İstihdam artışları son aylarda güçlüydü, işsizlik oranı düşük olmaya devam ediyor.

Para politikası için ek bilgileri ve atılmış adımların etkilerini değerlendirmeye devam edeceğiz. Sıkı kredi şartlarının ekonomik aktivite üzerinde, istihdam ve enflasyon üzerinde baskı yaratması büyük olasılık, bu etkinin büyüklüğü belirsiz olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verildi.

FED pandeminin ardından yükselen enflasyonu bir süredir izlediği katı para politikası ve art arda faiz artışlarıyla dizginlemeye çalışıyordu. Bu aynı zamanda FED’in son 12 politika toplantısındaki 11’inci faiz artışı oldu. FED’in bir sonraki politika toplantısı 19-20 Eylül tarihleri arasında olacak. FED’in faiz arttırımlarını sürdürüp sürdürmeyeceğini ise bu tarihe kadar alınacak ekonomik veriler gösterecek.

FED Başkanı Gerome Powell’ın açıklamasının ardından piyasalar yeni bir faiz artışının daha kapıda olabileceği izlenimini edindi. Powell, FED’in Eylül ayında yapacağı

Powell, bundan böyle para politikaları konusundaki kararın toplantıdan toplantıya verileceğini söyledi ve son enflasyon raporuna değinerek, “Enflasyon raporu beklenenden daha iyiydi, ancak sadece buna bakarak acele etmek istemiyoruz” diye konuştu.

Bu döneme kadar hükümet iki aylık enflasyon raporu, iki istihdam ve işsizlik raporu, tüketici harcamaları ve ücret raporu açıklayacak. FED yeni faiz arttırımı kararını tüm bu verilerin ışığında alacak.

politika toplantısında yeni bir faiz arttırımı olabileceğine işaret ederek, “Eylül ayında veriler doğrultusunda faizleri arttırmamız kesinlikle olası, ancak sabit tutmayı seçmemiz de mümkün” dedi.

Son ekonomik veriler, Amerika’da enflasyonun istikrarlı olarak düştüğünü gösteriyor. Haziran’da Amerika’da fiyat artışları yüzde 3 civarındaydı. Bu 2022’nin Haziran ayındaki yüzde 9,1 seviyesinin çok daha altında ancak hala FED’in enflasyon hedefi olan yüzde 2 seviyesine inmiş değil.

Altta yatan enflasyonda da düşüş kaydedildi. Değişken gıda ve enerji fiyatlarını içermeyen çekirdek fiyatlar Mayıs’tan Haziran’a yalnızca binde 2 arttı. Bu son iki yıldaki neredeyse en yavaş aylık artışa işaret ediyor. Bir yıl önceye kıyasla çekirdek enflasyon hala görece yüksek; yüzde 4,8 seviyesindeydi. Ancak yine de Mayıs ayındaki yüzde 5,3’e göre keskin düşüş gösterdi.

​İşverenlerin Haziran ayında 209 bin istihdam olanağı eklemesi ve işsizlik oranının yüzde 3,6’ya düşmesiyle, istihdam piyasası da sağlıklı seyrediyor. Bu, son 50 yıldaki en düşük seviyeye yakın ve FED’in 16 ay önce oranları arttırmaya başladığı zamanki seviyesin neredeyse aynısı. Bu da daha önce öngörülemeyen bir ekonomik dayanıklılığa işaret ediyor.

Dün açıklanan tüketici beklentisi raporu da Amerikalı tüketicilerin 12 aylık enflasyon beklentilerinin Kasım 2020’den bu yana en düşük seviyesinde olduğunu göstermişti. Ancak bazı ekonomistler bir resesyon olasılığının hala gözardı edilemeyeceğini söylüyor. FED’in faiz artışları ev ve araba satın almayı ya da işlerini büyütmeyi isteyenlerin yükünü çok daha arttırıyor.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Faiz Kararı: Sınırlı Artış Olumlu İzlenim Vermedi

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararını değerlendiren Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, 250 baz puanlık artışın, faizde piyasaların talep ettiği noktaya ulaşmasını sağlayamayacağını söyledi ve ekledi:

“22 Haziran’da 650 baz puanlık bir artış yapılmıştı. Bu ivmeyi 250 baz puana indirirseniz önümüzdeki aylarda artışın böyle yavaş yavaş, bebek adımlarıyla yapılacağı anlamı doğar. Bu da faizin piyasaların talep ettiği noktaya ulaşmasını sağlayamaz.”

Kozanoğlu, değerlendirmesinin devamında, “Eğer ki önümüzdeki aylarda daha yüksek faiz artışları yapılırsa, bu sefer de ekonominin zor durumda olduğu, mecburen bu artışın yapıldığı izlenimi verilir. Bu da piyasaya kötü bir sinyal olarak yayılır. Bu nedenle Merkez Bankası’nın yeni başkanı açısından bu faiz artışı olumlu bir izlenim vermedi.

Ben kendilerinin de bunun yeterli olmayacağını bildiklerini tahmin ediyorum ama Saray’dan ya bu kadarlık izin çıktı ya da işte verilen limitler bunu aşmaya izin vermedi.” ifadelerini kullandı.

14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından, 27 ay sonra ilk kez 22 Haziran’da faiz arttıran Merkez Bankası ikinci artışı da yaptı. Ancak Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan’lı yeni ekonomi yönetiminin 250 baz puanlık artış kararı beklentinin altında kaldı.

İktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, yüzde 15’ten yüzde 17,50 seviyesine çıkartılan faiz için beklenti yüzde 20, yani 500 baz puanlık seviyeydi. 500 baz puanlık artışın bile yeterlilik konusunda tartışmalı olduğunu ifade eden Kozanoğlu, “Türkiye’nin mevcut koşullarında, özellikle enflasyonun önümüzdeki günlerde daha da sıçrayacağını düşünürsek bu oran da yeterli değildi” dedi.

Bianet’in aktardığına göre; Kozanoğlu ancak yüzde 20 seviyesinin artış ritminin devam edeceği yönünde önemli bir mesaj olacağını belirterek, “Önümüzdeki dönemde yüzde 25, 30, 35 diye faizlerin gidebileceği izlenimini yaratırdı. Bunun sonucunda da döviz kurlarının istikrar kazanmasını beklerdik” diye konuştu.

250 baz puanlık artışın, faizde piyasaların talep ettiği noktaya ulaşmasını sağlayamayacağı değerlendirmesini yapan Kozanoğlu, şunları söyledi:

“22 Haziran’da 650 baz puanlık bir artış yapılmıştı. Bu ivmeyi 250 baz puana indirirseniz önümüzdeki aylarda artışın böyle yavaş yavaş, bebek adımlarıyla yapılacağı anlamı doğar. Bu da faizin piyasaların talep ettiği noktaya ulaşmasını sağlayamaz.

Eğer ki önümüzdeki aylarda daha yüksek faiz artışları yapılırsa, bu sefer de ekonominin zor durumda olduğu, mecburen bu artışın yapıldığı izlenimi verilir. Bu da piyasaya kötü bir sinyal olarak yayılır. Bu nedenle Merkez Bankası’nın yeni başkanı açısından bu faiz artışı olumlu bir izlenim vermedi.

Ben kendilerinin de bunun yeterli olmayacağını bildiklerini tahmin ediyorum ama Saray’dan ya bu kadarlık izin çıktı ya da işte verilen limitler bunu aşmaya izin vermedi.

Zaten ilk faiz artışı Türkiye’nin tekrar sıcak parayı çağırması gibi bir amaca yönelik olduğu şeklinde okundu. Ama bugünkü çok sınırlı faiz artışıyla Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan’ın anlayışına Erdoğan’ın ‘dur’ dediği veya ‘fazla ileri gitmeyin’ şeklinde bir iradenin Saray’dan geliştiği izlenimi ediniyoruz.”

“İrrasyonel politikalar Erdoğan’a seçimi kazandırdı”

Mehmet Şimşek’in ‘rasyonelleşme’ açıklamalarına da değinen Hayri Kozanoğlu, şunları kaydetti:

“Şimşek’in rasyonelleşme açıklamalarından Nureddin Nebati’nin ve Şahap Kavcıoğlu’nun, yani önceki dönem ekonomi yönetiminin irrasyonel olduğu gibi bir sonuç çıkıyor. Ben bu okumaya çok katılmıyorum. Nedeni de şu: Erdoğan bu sayede 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde istediği sonucu aldı. Seçimlerin adaletsizliğini, usulsüzlükleri vs. bir yana bırakıyorum ama tahmin edilenden daha iyi bir performans gösterdi.

İrrasyonel politikalar evet, ekonominin bünyesini bozdu. Bugün bizlere ödememiz gereken çok yüksek bir fatura çıkarttı ama o gün doları 20’nin altında tutmayı başardı. Doların 20 altında tutulması, dövizin genel olarak yatay seyretmesinin iki faydası var onlara.

İlk olarak döviz, genel olarak ekonomik istikrarın bir sembolü, ekonominin barometresi gibi görülüyor. İkincisi de Türkiye dışa çok açık bir ekonomi olduğu için döviz kurları yoluyla enflasyon sıçrayabiliyor. Enflasyonu da en azından belli bir düzeyde tutmayı irrasyonel politikalar sayesinde başarmış oldular.

Şimdiki ‘rasyonel’ diye ifade edilen politikalar başka bir rotaya girildiğini gösteriyor. Ancak bu söylediğim politikaları gerçekleştirebilmek için seçim öncesi Merkez Bankası’nın tüm rezervleri tüketildi.

Ben bugün temel politikanın Türkiye’nin ödemeler dengesi krizine sürüklenmesini önlemek ve rezervleri güçlendirmek olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda da sade vatandaşları, yani bizleri ilgilendiren enflasyonla mücadele yolunda bir adım atılmıyor. Enflasyon kendi haline bırakılmış gibi. Ama bugün açıklanan Merkez Bankası istatistiklerinden de görüyoruz ki rezervlerde bir artış var.

Yani Merkez Bankası rezervleri güçlendirmek için döviz alımları yapıyor. Döviz alımı yaparken piyasaya TL veriyor. Bu TL’ler de hem enflasyonu biraz daha sıçratıcı hem de dövize rağbeti artırıcı bir etki yaratıyor. Önümüzdeki günlerde enflasyon çok daha ciddi bir şekilde artacak ama bunu çok önemsediklerini düşünmüyorum.”

Paylaşın

Bireysel Kredi Kartı Borçları 2,2 Trilyon Liraya Dayandı

7 Temmuz itibarıyla yurttaşın tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı borçları toplam 2 trilyon 180 milyar TL’yi geçti. Uzun bayram tatilinin başladığı 23 Haziran ile 7 Temmuz arasında sadece bireysel kredi kartı harcamaları 23,8 milyar lira arttı.

Bireysel kredi kartı borçları 7 Temmuz itibarıyla 788,2 milyar liraya yükseldi. Yılbaşından bu yana ise toplam kredi borçlarındaki artış yüzde 41’i buldu. Ocaktan bu zamana dek tüketici kredilerindeki yükseliş, 298,5 milyar lira oldu. Bireysel kredi kartı borçlarında ise 337 milyar liralık artış yaşandı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) verileri, bankacılık sektörüne ilişkin kredi artışının faiz kararının ardından durma noktasına geldiğini ortaya koydu. Bir önceki hafta 9 trilyon 986,5 milyar lira seviyesindeki bankacılık sektöründeki toplam krediler, 7 Temmuz itibarıyla 9 trilyon 996,5 milyar lira oldu.

BirGün’den Havva Gümüşkaya’nın haberine göre; sektörde kredi yavaşlaması olsa da tüketici kredileri ve kredi kartı harcamalarındaki artış sürüyor.

7 Temmuz itibarıyla yurttaşın tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı borçları toplam 2 trilyon 180 milyar TL’yi geçti. Uzun bayram tatilinin başladığı 23 Haziran ile 7 Temmuz arasında sadece bireysel kredi kartı harcamaları 23,8 milyar lira arttı.

Bireysel kredi kartı borçları 7 Temmuz itibarıyla 788,2 milyar liraya yükseldi. Yılbaşından bu yana ise toplam kredi borçlarındaki artış yüzde 41’i buldu. Ocaktan bu zamana dek tüketici kredilerindeki yükseliş, 298,5 milyar lira oldu. Bireysel kredi kartı borçlarında ise 337 milyar liralık artış yaşandı.

Kredi kartı faiz oranlarının yükselmesiyle takipteki alacaklarda sıçrama yaşandı. Son verilere göre, takipteki borçlarda da ciddi artışlar yaşandı. Bankalar tarafından tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarına ait takibe alınan borçlar 35 milyar lira oldu. Bu borcun 9,6 milyar lirasını kredi kartları oluştururken 25,4 milyar lirasını bireysel krediler oluşturdu.

Kur Korumalı Mevduatta yeni rekor

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) verilerine göre Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 7 Temmuz itibarıyla, haftalık 107,3 milyar lira artarak 2,85 trilyon lira ile rekor tazeledi ve böylelikle 3 trilyon liraya yaklaşmış oldu.

Paylaşın

Prof. Dr. Demiralp: Enflasyonla Mücadele Birincil Öncelik Olmayabilir

Merkez Bankası’nın faiz kararını yorumlayan Prof. Dr. Selva Demiralp, “Özellikle de eldeki cephanenin kısıtlı olduğu, faiz artışı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan fazla izin çıkmadığı bir noktada, erken gelecek yüklü bir faiz artışı psikolojik olarak daha güçlü bir etki yaratabilir, beklentiyi daha hızlı aşağı çekebilir ve bu şekilde ilerde daha az faiz artışı ile daha çok mesafe alınabilirdi” ifadelerini kullandı ve ekledi:

“Böyle bir yolun seçilmemiş olması enflasyonla mücadelenin de birincil öncelik olmadığına, bundan ziyade ödemeler dengesi ile ilgili bir krizi önleyecek, içeriye bir miktar döviz girişi sağlayacak geçici bir programın ön planda tutulacağına işaret ediyor olabilir.”

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, Merkez Bankası’nın faiz kararını BBC Türkçe için yorumladı. Demiralp, “Merkez Bankası’nın faiz artırımı yeterli mi, karar U dönüşü mü?” başlıklı yazısında şunları ifade etti:

“Merkez Bankası, yeni başkan Hafize Gaye Erkan liderliğinde 22 Haziran’daki ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini 650 baz puan artırarak yüzde 8,5’ten yüzde 15’e çıkardı. Kararı takiben Cuma gecesi açıklanan düzenlemelerle bankacılık sistemi üzerindeki baskılar da bir miktar hafifletildi.

22 Haziran’da açıklanan PPK toplantısının karar metni, en azından prensip olarak eski anlayışın çöpe atıldığı izlenimi veriyor. Vaktiyle eski metinlerden tek tek çıkarılmış olan “sıkı para politikası” ibaresinin tekrar metne girdiğini görüyoruz.

Hatta bir adım daha ileri gidilip “Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin başlamasına karar vermiştir” ifadesi ile “enflasyonu düşürmek için faiz artırmak gerektiği” net bir şekilde ifade ediliyor.

Bu şekilde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Haziran tarihinde tekrar hatırlattığı “enflasyonu düşürmek için faizin düşmesi gerektiği” tezine ters düşen ancak ortodoks iktisatın temel anlayışını doğrulayan bir anlayışın savunulduğunu gözlemliyoruz.

Eski anlayış tıkandı, yan yollara sapıldı

22 Haziran’da açıklanan karar, kafamdaki en “güvercin” faiz artışının bile altında kaldı. Faiz artışının bu kadar düşük dozda kalmasını eski anlayıştan keskin bir kopuş ya da bir U dönüşünden ziyade eski anlayışın önünün tıkandığı bir noktada yan yollara sapma olarak yorumluyorum.

Eski dönemin muhasebesinin yapılmaması, “Yeni Ekonomi Modeli (YEM)” çerçevesinde agresif faiz indirimlerine giden PPK üyelerinin görevlerini korunması bu fikrimi destekliyor.

Faiz artışının düşük tutulması “kademeli” artış patikasının parçası mıdır, yoksa daha fazla faiz artışına izin çıkmadığının bir işareti midir?

Ben ikinci olasılığı yüksek buluyorum. Zira yeni ekibin temiz bir sayfa açıldığına, atılan adımın uzun soluklu olacağına dair vereceği sinyal açısından ilk faiz artışının sembolik bir önemi vardı.

Kaldı ki piyasa faizlerinin zaten yüzde 40’lı seviyelere ulaşmış olması, Merkez Bankası’nın kararının pratikteki sıkılaştırıcı etkilerini sınırlı tutacak, daha çok beklenti kanalını devreye sokmaya yarayacaktı.

Miktar az da olsa faiz artışına gidilmesi, YEM’e göre bir iyileşme değil midir? Elbette öyledir ve dengesizlikleri düzeltemese de en azından derinleşmesini engeller ve görece bir iyileşme sağlar. Ancak bu iyileşmenin ne kadar uzun soluklu olacağı, YEM ile derinleşen dengesizliklerin ne kadar düzeltilebileceğine dair ipuçları açısından önemli bir fırsatın harcandığını düşünüyorum.

Enflasyonla mücadele birincil öncelik olmayabilir

Şayet yeni ekibin amacı samimi şekilde yıllık enflasyonu yüzde 40 seviyesinden devralıp yüzde 5’lik hedefe indirmekse, önlerinde çok uzun ve maliyetli bir yol var. Çünkü enflasyon ne kadar yükselir ve o seviyelerde ne kadar uzun süre kalırsa enflasyon beklentilerini düşürmek için gereken acı reçete de o kadar büyür.

Bu durumda, o maliyeti asgariye düşürecek çözümler geliştirmek ve iletişim politikasını etkin olarak kullanabilmek önemli. Benim tercihim önden yüklemeli olarak gelecek faiz artışlarının piyasa beklentilerini aşağı çekmesi olurdu.

Özellikle de eldeki cephanenin kısıtlı olduğu, faiz artışı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan fazla izin çıkmadığı bir noktada, erken gelecek yüklü bir faiz artışı psikolojik olarak daha güçlü bir etki yaratabilir, beklentiyi daha hızlı aşağı çekebilir ve bu şekilde ilerde daha az faiz artışı ile daha çok mesafe alınabilirdi.

Böyle bir yolun seçilmemiş olması enflasyonla mücadelenin de birincil öncelik olmadığına, bundan ziyade ödemeler dengesi ile ilgili bir krizi önleyecek, içeriye bir miktar döviz girişi sağlayacak geçici bir programın ön planda tutulacağına işaret ediyor olabilir.

Yetersiz faiz artışı hayatımızı nasıl etkiler?

Faiz artışı bir “acı reçete” olduğuna göre öncelikle bu reçeteyi alıp sağlığımıza kavuştuğumuzda neler olacağını anlayalım.

Acı reçetenin nihai amacı ekonomide enflasyon kaynaklı dengesizliklerin önüne geçmektir. Fiyat istikrarının sağlanması durumunda maaş artışları öngörülebilir enflasyon oranına göre gerçekleşeceği için alım gücünde yaşanan erimenin önüne geçilir.

Kurdaki değer kaybı da enflasyona bağlı olduğundan kur sakinleşir. TL’nin değerinin korunması, TL cinsi tasarruf araçlarını cazip hale getireceği için dolarizasyonun önüne geçilir. Bankalar TL cinsi uzun vadeli borçlandıklarında dış borç azalır.

Yatırımcı güveni, fiyat istikrarı ve finansal istikrar olan bir ortamda canlanacağı için üretim kapasitesini artıracak, üretkenlik artışına imkan sağlayacak yatırımlar için uygun zemin sağlanır.

Şimdi de bu reçetenin yetersiz dozda kaldığı düşük faiz artışlarına odaklanalım.

Yetersiz dozda verilen ilaç tedavi sağlamaz. Semptomları bir süre hafifletir. Ancak altta yatan sorun devam ettiği için sonrasında daha ciddi tedavi gerekebilir.

Nasıl ki yetersiz dozda antibiyotik alırsanız daha dirençli bakteri ile karşılaşıp daha yüksek dozda ilaca ihtiyaç duyarsanız, enflasyon da ne kadar katılaşırsa tedavisi o kadar zorlaşır.

Faiz artışlarının ağırdan alınması bir taraftan enflasyon beklentilerinde arzu edilen düşüşü sağlamazken, diğer taraftan halihazırdaki negatif reel faiz ortamı nedeniyle TL cinsi tasarruf araçlarına olan dönüş yetersiz kalır. Bu durumda kur ve enflasyon üzerindeki baskılar devam eder.

Yani bugün düşük tutulan ilaç, nihai olarak enflasyonu düşürmek için uygulanması gereken acı reçetenin dozunun artmasına neden olur.”

Paylaşın

Resmi Gazete’de Yayımlandı; Kredi Kartlarında Azami Faiz Oranı Yükseltildi

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artırımı sonrası, kredi kartlarında uygulanan azami faiz oranı da yükseltildi. Faiz artırımı kararı, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Normalde ağustos ayında uygulanması gereken faiz artışı Bankalarca Ticari Müşterilerden Alınabilecek Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de değişiklik yapılarak, temmuz ayına çekildi.

Resmi Gazete’de yayımlanan Merkez Bankası tebliği ile referans faiz 0,88’den 1,36’ya yükseltildi. Buna göre yüzde 1,36’ya 0,55 puan eklenmesiyle Temmuz ayından itibaren kredi kartına uygulanacak azami faiz oranı yüzde 1,91’e yükseltilmiş oldu.

Ekonomim.com‘da yer alan habere göre, Merkez Bankası temmuz ayı için geçerli olan referans faizini aslında daha önce 0,88 olarak ilan etmişti. Yani Temmuz ayında kredi kartı azami faiz oranı yüzde 1,36 olarak devam edecekti.

Bankalarca Ticari Müşterilerden Alınabilecek Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de değişiklik yapılarak, normalde Ağustos ayında uygulanması gereken faiz artışı Temmuza çekildi.

Tebliğin eski haline göre referans faiz oranı, bankaların mevduata uyguladığı ağırlıklı ortalama akım faiz oranı üzerinden hesaplanan oran ile politika faizinin yüzde 10 artırılmasıyla bulunacak orandan düşük olan dikkate alınarak hesaplanıyor. Bu şekilde belirlenen oran ise her ayın sondan 5’inci iş günü olarak ilan ediliyor.

Yapılan değişiklikle Merkez Bankası Para Politikası Kurulu Toplantısı yapılması halinde, referans oranın toplantının yapıldığı tarihteki güncel veriler çerçevesinde ilan edilmesi hükme bağlandı.

Tebliğe eklenen geçici bir madde ile de referans oran 1-31 Temmuz tarihleri arasında yüzde 1,36 olarak belirlendi.

Buna göre kredi kartlarına temmuz ayında uygulanacak azami faiz oranı ise yüzde 1,36 olan referans faiz oranına 0.55 eklenmesiyle yüzde 1.91 olacak.

Paylaşın

Merkez Bankası, Politika Faizini Yüzde 8,5’tan Yüzde 15’e Yükseltti

Merkez Bankası (TCMB), piyasa beklentilerine paralel olarak, politika faizini yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükseltme kararı aldı. Böylece Merkez Bankası, Hafize Gaye Erkan’ın başkan olarak atanmasıyla birlikte 27 ay sonra ilk kez faiz artırımına gitti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası, 2022 yılında ilk faiz indirimini ağustos ayında gerçekleştirmişti. Banka, politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 13’e çekmişti.

Ardından eylül ayında 100, ekim ve kasım aylarında ise 150’şer baz puanlık faiz indirimleri gelmişti. Aralık ve ocak aylarını pas geçen Merkez Bankası, şubatta 50 baz puanlık faiz indirimiyle politika faizini yüzde 8,5’e çekmişti.

Faiz kararının açıklanmasından önce piyasa anketlerinde beklenti faizin yüzde 17 ila 30 arasında bir seviyeye yükseltileceği yönündeydi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Piyasası Kurulu (PPK), tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Para Politikası Kurulu (Kurul) politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 8,5’ten yüzde 15 düzeyine yükseltilmesine karar vermiştir.

Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin başlamasına karar vermiştir.

Küresel ekonomide enflasyon düşerken, halen uzun dönem ortalamalarının çok üzerinde seyretmektedir. Bu nedenle, bütün dünyada merkez bankaları enflasyonu düşürmeye yönelik tedbirler almaktadır.

Ülkemizde, yakın döneme ilişkin göstergeler enflasyonun ana eğiliminde yükselişe işaret etmektedir. Bu gelişmede yurtiçi talepteki güçlü seyir, maliyet yönlü baskılar ve hizmet enflasyonundaki katılık belirleyici olmuştur. Kurul, bu unsurlara ek olarak fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın enflasyon üzerinde ilave olumsuz etki yapacağını öngörmektedir.

Kurul politika faizini enflasyonun ana eğiliminin gerilemesini ve orta vadede yüzde 5 hedefine ulaşmasını sağlayacak parasal ve finansal koşulları oluşturacak şekilde belirleyecektir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir. Enflasyon ve enflasyon eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir.

Parasal sıkılaştırma sürecinin başlaması ile para politikasının etkinliği artacaktır. Bununla birlikte, fiyat istikrarının sürekliliğini sağlamak hedefiyle, TCMB cari dengeyi iyileştirecek stratejik yatırımları desteklemeye devam edecektir.

Kurul, mevcut mikro- ve makroihtiyati çerçeveyi, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleştirecektir. Sadeleşme süreci, etki analizleri yapılarak kademeli olacaktır.

Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede almaya devam edecektir.”

Hafize Gaye Erkan, son 4 yıl içinde Merkez Bankası’nın başına getirilen 5. isim

Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanı, Hafize Gaye Erkan’ın Merkez Bankası Başkanı olarak atanmalarının faiz oranlarında artışa gidileceği yönünde bir işaret olarak yorumlanmıştı.

Merkez Bankası başkanlığına Mart 2021’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Naci Ağbal’ın yerine Şahap Kavcıoğlu atanmıştı. Kavcıoğlu, düşük faiz politikasıyla liradaki değer kaybı karşısında “liralaşma” adı verilen bir stratejiyi takip etmişti.

Lira son 10 yılda dolar karşısında yüzde 90’a yakın değer kaybetti. Enflasyon ise Kasım 2022’de resmi verilere göre yüzde 85’i geçerek 1998’den bu yana görülen en yüksek seviyeye çıkmıştı.

Merkez Bankası Başkanlığına atanan Hafize Gaye Erkan, 9 Haziran’da görevi Şahap Kavcıoğlu’ndan devralmıştı. Erkan son 4 yıl içinde Merkez Bankası’nın başına getirilen 5. isim oldu.

Paylaşın

Fitch, Türkiye İçin Faiz Tahminini Açıkladı: 2025’e Kadar Yüzde 25 Olacak

Fitch Ratings, Merkez Bankası’nın (TCMB) faizi yüzde 25’e çıkaracağını ve faizin 2025’e kadar bu seviyede kalmasını bekliyor. Kuruluş, Türkiye’nin 2023 büyüme beklentisini ise yüzde 2,5’te sabit tuttu.

Haber Merkezi / ABD merkezli uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, küresel ekonomik beklentilere dair bir rapor yayımladı. Raporda 2023 için küresel büyüme beklentisi yüzde 2’den yüzde 2,4’e yükseltilirken Türkiye’nin 2023 büyüme beklentisi yüzde 2,5’te sabit tutuldu.

Türkiye’nin 2024 büyüme tahmini de yüzde 3’te sabit tutuldu. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) faizi yüzde 25’e çıkaracağını öngören Fitch, faizin 2025’e kadar bu seviyede kalmasını bekliyor.

Öte yandan Reuters haber ajansının anketine katılan 18 ekonomist, Merkez Bankası’nın haftalık repo oranında artış öngörüyor. Ancak Merkez Bankası olası faiz artışının boyutu ve hızı gibi atabileceği adımlar konusunda bilgi vermediği için oranın hangi seviyede olacağı belirsizliğini koruyor.

Bazı ekonomistler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşük faiz politikasından vazgeçme konusundaki bağlılığına şüpheyle yaklaşıyor. Uygulanan bu politika doğrultusunda Merkez Bankası’nın 2021’de yüzde 19 olan politika faizi zaman içinde aşamalı olarak yüzde 8,5’e düşürüldü.

Faiz artırımına dair tahminlerin ortalamasına göre, 1.250 baz puan artışla faiz oranı bu ay yüzde 21’e çıkacak. Öngörüler yüzde 12,50 ila yüzde 30 arasında değişirken, bazı ekonomistler artışın kademeli gerçekleşeceğini düşünüyor.

Lira’nın değerini şimdiye kadar müdahalelerle korumaya çalışan Merkez Bankası’nın net döviz rezervleri eksi 5,7 milyar dolar ile rekor seviyeye düştü.

Rezervlerdeki düşüş nedeniyle uzmanlar, olası bir ödeme dengesi krizi konusunda uyarıda bulunuyor. Türkiye’nin cari işlemler açığı geçen yıl 48,4 milyar dolara yükseldi.

Yükselen enflasyon karşısında faiz indirimleri büyük ölçüde liranın değer kaybetmesine neden oldu. Lira 2018’den beri yüzde 80’den fazla değer kaybetti.

Yetkililer, ülkeyi terk eden yabancı yatırımcıların ve dövizin geri dönmesini ve böylelikle Merkez Bankası’nın liranın değerini sabit tutmak için müdahalesinin azalmasını umuyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Merkez Bankası ile birlikte uygulayacağı politikaları onayladığını ve faiz artışına yeşil ışık yaktığını söylemişti.

Faiz artışı, yeniden seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüksek enflasyonla başa çıkmak için ortodoks ekonomi politikalarına yöneldiğine dair güçlü bir işaret olarak görülecek.

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, hayat pahalılığının ana gündem maddesi olduğu bir dönemde koltuğa geçti. Enflasyon geçen Ekim ayında yüzde 85,5 ile son 24 yılın zirvesine ulaşmış, geçen ay yüzde 40’ın altına gerilemişti. Türk Lirası’ndaki değer kaybı ise, geçen ayki seçimlerden sonra rekor seviyelere ulaştı.

Paylaşın

Ekonomistler, Merkez Bankası’ndan Keskin Bir Faiz Artışı Bekliyorlar

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz oranını açıklaması beklenirken, Birleşik Krallık merkezli Reuters haber ajansı Merkez Bankası’nın yarın politika faiz oranını keskin bir şekilde artırmasının beklendiğini yazdı.

Reuters’ın anketine katılan 13 ekonomistin biri hariç tümü bu yıl için daha sıkı politikalar öngördü. Yüzde 18 ila yüzde 35 arasında değişen tahminlerinin ortalamasına göre ankete katılanlar, 2023 yılı sonunda yüzde 30 faiz oranı öngörüyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Merkez Bankası ile birlikte uygulayacağı politikaları onayladığını ve faiz artışına yeşil ışık yaktığını söylemişti.

Faiz artışı, yeniden seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüksek enflasyonla başa çıkmak için ortodoks ekonomi politikalarına yöneldiğine dair güçlü bir işaret olarak görülecek.

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, hayat pahalılığının ana gündem maddesi olduğu bir dönemde koltuğa geçti. Enflasyon geçen Ekim ayında yüzde 85,5 ile son 24 yılın zirvesine ulaşmış, geçen ay yüzde 40’ın altına gerilemişti. Türk Lirası’ndaki değer kaybı ise, geçen ayki seçimlerden sonra rekor seviyelere ulaştı.

Reuters haber ajansının anketine katılan 18 ekonomist, Merkez Bankası’nın haftalık repo oranında artış öngörüyor. Ancak Merkez Bankası olası faiz artışının boyutu ve hızı gibi atabileceği adımlar konusunda bilgi vermediği için oranın hangi seviyede olacağı belirsizliğini koruyor.

Bazı ekonomistler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşük faiz politikasından vazgeçme konusundaki bağlılığına şüpheyle yaklaşıyor. Uygulanan bu politika doğrultusunda Merkez Bankası’nın 2021’de yüzde 19 olan politika faizi zaman içinde aşamalı olarak yüzde 8,5’e düşürüldü.

Faiz artırımına dair tahminlerin ortalamasına göre, 1.250 baz puan artışla faiz oranı bu ay yüzde 21’e çıkacak. Öngörüler yüzde 12,50 ila yüzde 30 arasında değişirken, bazı ekonomistler artışın kademeli gerçekleşeceğini düşünüyor.

Lira’nın değerini şimdiye kadar müdahalelerle korumaya çalışan Merkez Bankası’nın net döviz rezervleri eksi 5,7 milyar dolar ile rekor seviyeye düştü.

Rezervlerdeki düşüş nedeniyle uzmanlar, olası bir ödeme dengesi krizi konusunda uyarıda bulunuyor. Türkiye’nin cari işlemler açığı geçen yıl 48,4 milyar dolara yükseldi.

Yükselen enflasyon karşısında faiz indirimleri büyük ölçüde liranın değer kaybetmesine neden oldu. Lira 2018’den beri yüzde 80’den fazla değer kaybetti.

Yetkililer, ülkeyi terk eden yabancı yatırımcıların ve dövizin geri dönmesini ve böylelikle Merkez Bankası’nın liranın değerini sabit tutmak için müdahalesinin azalmasını umuyor.

Erdoğan’dan faiz artışına yeşil ışık

Societe Generale’de Orta Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesi baş stratejisti Malek Drimal, politika faizinin yarın yüzde 15’e çıkarılacağını öngörüyor.

Önümüzdeki aylarda faiz artışının devam edeceğini düşünen Drimal, politika faizinin Ağustos’ta yüzde 25’e ulaşacağını söylüyor.

Drimal “Turizm gelirlerinin yardımıyla bu yaz, kademeli artış, şahin mesajlar ve ortodoks politikalara dönüş baskısının Lira’yı istikrara kavuşturacağına inanıyoruz” diyor.

Reuters haber ajansının anketine katılan 13 ekonomistin biri hariç tümü bu yıl için daha sıkı politikalar öngördü.

Yüzde 18 ila yüzde 35 arasında değişen tahminlerinin ortalamasına göre ankete katılanlar, 2023 yılı sonunda yüzde 30 faiz oranı öngörüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Merkez Bankası ile birlikte uygulayacağı politikaları onayladığını ve faiz artışına yeşil ışık yaktığını söyledi.

Daha öngörülebilir politikaya dönüldüğünün kanıtı ne olur?

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s dünkü açıklamasında, Türkiye’nin daha ortodoks ve öngörülebilir ekonomi politikalarına kaymasının kanıtının “kredi notunun kesin bir şekilde pozitif” olmasının olacağını söyledi.

Ancak faiz oranları konusundaki görüşlerinin değişmediğini belirten Erdoğan, enflasyonu ve faiz oranlarını tek haneli rakamlara indirmeyi hedeflediklerini söyledi. Erdoğan yüksek faizlerin enflasyonu körüklediğini düşünüyor.

Bazı uzmanlar, Erdoğan’ın geçmişte sadece fikir değiştirmek için ortodoks politikalara döndüğü örneklere dikkat çekiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kasım 2020’de Naci Ağbal’ı Merkez Bankası’nın başına getirmişti. Ancak Ağbal’ın yönetimindeki Merkez Bankası’nın bazı sert faiz artırımı sonrası, Erdoğan beş aydan kısa bir sürede bankanın başına Şahap Kavcıoğlu’nu atamıştı.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir bankacı, Mehmet Şimşek’in Erkan dışında Para Politikası Kurulu’na yeni üye getirmemesinin “çok az manevra alanı olduğunu” gösterdiğini söyledi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Bazı Bankalardan İhtiyaç Kredilerine 50 Bin TL Sınırı

Merkez Bankası’nın yeni başkan Hafize Gaye Erkan yönetiminde ilk faiz toplantısından ne tür mesajlar vereceği merak edilirken, bazı bankaların ihtiyaç kredisine perşembe gününe kadar 50 bin lira sınırı getirdiği konuşuluyor.

Ayrıca, memur için taksit sayısı 36 aya kadar çıkarken memur olmayanlar için 12 ay sınırı da var. Bankacılar bugün ve yarın için 50 bin sınırının daha da aşağıya çekilebileceğine işaret ediyor.

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, halen yüzde 8.5 olarak uygulanan politika faiziyle ilgili tahminler yüzde 15-40 olarak ortaya çıkarken özellikle bankalar bekleme sürecine girdi. Bazı bankaların ihtiyaç kredisine perşembe gününe kadar 50 bin lira sınırı getirdiği konuşuluyor.

Memur için taksit sayısı 36 aya kadar çıkarken memur olmayanlar için 12 ay sınırı da var. Bankacılar bugün ve yarın için 50 bin sınırının daha da aşağıya çekilebileceğine işaret ediyor.

Perşembe günü verilecek faiz kararına göre kredi faizlerinin de yeniden şekillenceğini belirtiliyor. Politika faizinin artması ile birlikte kredi faizleri de yükselecek.

Yeni kabinede Hazine ve Maliye Bakanı olarak Mehmet Şimşek atanmış; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şimşek’in atacağı adımları kabullendiğini söylemişti.

Erdoğan faiz ile ilgili görüşlerinin devam ettiğini, ancak Şimşek’in “atacağı adımları rahatlıkla Merkez Bankası’yla beraber atmasını kabullendiğini” belirtmişti.

Bu yüzden yabancı kurumlar ve ekonomistler faizlerin yükselmesini beklese de faizin ne kadar artacağı konusunda görüş ayrılıkları var.

ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, politika faizinin 11,5 puan artarak yüzde 20’ye çıkmasını bekliyor. ABD merkezli Goldman Sachs bankası ise Merkez Bankası’nın faizi yüzde 40’a çıkarmasını bekliyor.

Bank of America ise Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 25’e yükseltmesini bekliyor. Deutsche Bank, faizin yüzde 20’ye çıkarılmasını beklediklerini ancak TCMB’nin iletişim dili gibi etmenlerin de önemli olduğunu belirtiyor.

Peki ne kadar faiz artışı olacak?

Yeni yönetim sonrasında TCMB’den herhangi bir sözlü yönlendirme yapılmadığı için bu soruya verilen yanıtlar değişiyor.

Ortalama olarak faizin yüzde 8,5’ten yüzde 20 hatta yüzde 25 seviyesine çıkarılabileceği öngörülüyor. Sonraki aylarda da ihtiyaca göre faizin yüzde 30 seviyesine kadar çıkarılabileceği belirtiliyor.

Ancak bir başka bakış açısında göre de TCMB çok daha sert bir faiz artışıyla 22 Haziran’da politika faizini bir anda yüzde 30’lar seviyesine, ardından da yüzde 40’a kadar getirebilir.

TCMB’nin son yayınladığı Piyasa Katılımcıları Anketi’ne göre ise PPK’nin 22 Haziran’daki toplantısından politika faizinde 900 baz puanlık artış kararı çıkacağı tahmin edildi.

Paylaşın

Fed’den Politika Faizini Sabit Tutma Kararı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Bankası (Fed) 5 aylık faiz artırım döngüsünü sonlandırarak bu ay politika faizini yüzde 5,00 – yüzde 5,25 aralığında sabit tuttu. Kararın oybirliğiyle alındığı duyuruldu.

Fed, Mayıs ayında politika faizini 25 baz puan artırarak yüzde 5-5.25 aralığına çekmişti. Böylece Fed’in politika faizi son 16 yılın en yüksek seviyesine çıkmıştı. Fed, mayıs ayındaki kararla faiz oranlarında artışa ara verebileceğinin sinyalini de vermişti.

Fed Başkanı Jerome Powell, “Neredeyse tüm Fed yetkilileri, enflasyonu zamanla yüzde 2’ye düşürmek için bu yıl bazı ek faiz artışlarının uygun olacağını düşünüyor.” açıklamasında bulundu.

Jerome Powell’ın daha önce Haziran ayına ilişkin yönlendirmeleriyle de paralel gerçekleşti. Powell, geçmiş faiz artışlarının etkilerini görmek için Haziran ayında durma sinyali vermişti.

Opsiyon piyasasında da Haziran için Fed faizinin sabit kalması ihtimali güçlü bir şekilde fiyatlanmıştı. Bununla birlikte piyasa aktörlerinin kısa vadeli faiz opsiyon piyasasında 2023 Fed faiz indirimi pozisyonlarını terk ettiği dikkat çekmişti.

Fed’in karar metninde faizin sabit tutulmasının ilave bilgiler ve para politikası üzerindeki etkilerini değerlendirme olanağı verdiğine dikkat çekildi. Karar metninde enflasyonla ilgili olarak “Enflasyon yüksek seyretmeye devam ediyor, Komite enflasyon risklerine karşı yüksek şekilde hassas” ifadeleri kullanıldı.

Noktasal grafiğe yansıyan beklentiler ise önümüzdeki dönemde faiz artışlarının masada olduğuna işaret etti. Sene sonu için Fed yetkililerinin faiz beklentisi yüzde 5,6 olarak belirlendi. Bir önceki tahminde bu yüzde 5,1 olarak kaydedilmişti.

Fed, Haziran döneminde ekonomiye ilişkin beklentilerini de yayımladı.

Buna göre 2023 büyüme beklentisi yüzde 1 oldu. Mart döneminde bu veriye ilişkin beklenti yüzde 0,4 olmuştu. 2024 büyüme beklentisi ise yüzde 1,2’den yüzde 1,1’e düşürüldü. 2025 büyüme beklentisi de yüzde 1,9’dan yüzde 1,8’e çekildi.

Büyüme beklentileriyle paralel olarak işsizlik beklentilerinde de aşağı yönlü revizyonlar yapıldı. Buna göre 2023 işsizlik beklentisi yüzde 4,5’ten yüzde 4,1’e çekildi. 2024 ve 2025 işsizlik beklentileri yüzde 4,6’dan yüzde 4,5’e düşürüldü.

Fed’in yakından izlediği enflasyon göstergesi çekirdek PCE tarafında 2023 beklentisi yüzde 3,6’dan yüzde 3,9’a çıktı. 2024 beklentisi yüzde 2,6’da sabit kalırken, çekirdek PCE’de 2025 beklentisi yüzde 2,1’den yüzde 2,2’ye yükseltildi.

ABD’de yüksek enflasyon karşısında geçen yıl varlık alım operasyonunu tamamlayarak faiz artışlarına başlayan Fed, Mart 2022’de 25 baz puan artışla 2018’den itibaren ilk kez faiz artırımına gitme kararı almıştı.

Fed, geçen yıl mayıs toplantısında 50 baz puan ile 2000 yılından itibaren en hızlı faiz artışını gerçekleştirmesinin ardından haziran toplantısında 75 baz puanla 1994’ten itibaren en güçlü faiz artırımına gitmiş, temmuz, eylül ve kasım toplantılarında da politika faizini aynı oranda artırmıştı.

Geçen yıl art arda 4 toplantısında 75 baz puanlık faiz artırımına giden Fed, geçen yılın son toplantısında 50 baz puanlık artışa giderek faiz artış hızını yavaşlatmaya başlamıştı. Banka, 2023’ün ilk toplantısında 25 baz puanlık artışla faiz artış hızını yavaşlatmaya devam etmişti.

Fed, mart ve mayıs toplantılarında da faiz oranını yine 25’er baz puan yükselterek 16 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 5-5,25 aralığına çıkarmıştı. Mayıs toplantısında, geçen yılın mart ayından bu yana 10’uncu faiz artırımını gerçekleştiren Banka, faiz oranını toplamda 500 baz puan yükseltti.

Fed’in Haziran toplantısı öncesinde gelen son enflasyon verileri fiyat dinamiklerinde gevşemeye işaret etmişti.

Bu hafta gelen Mayıs ayında yıllık tüketici enflasyonu yüzde 4’e geriledi. Böylelikle ABD’de yıllık enflasyon 2 yılın en düşük seviyesine düşmüştü. Aylık enflasyon ise yüzde 0,1 ile beklentileri paralel gerçekleşmişti. Çekirdek enflasyon tarafında ise beklentilerin biraz üzerinde bir gerçekleşme söz konusu olmuştu.

Powell kararlılık mesajı vermişti

FED Başkanı Jerome Powell, mayıs ayı faiz kararının ardından yaptığı açıklamada, bankacılık sektöründe koşulların iyileştiğini, ABD’de bankacılık sektörünün sağlam ve dayanıklı olduğunu, bu süreçten doğru dersleri çıkarma konusunda da kararlı olduklarını vurgulamıştı.

Enflasyon baskısının sürdüğünü belirten Powell, enflasyonun yüzde 2’ye çekilmesi konusunda kararlı olduklarının altını çizmişti.

FED Başkanı Powell, fiyat istikrarı olmadan güçlü ve sürdürülebilir bir iş gücü piyasası sağlanamayacağını belirtmişti.

Önümüzdeki dönemde hangi para politikalarının benimseneceğinin gelişmelere bağlı olacağını vurgulayan Powell, faiz oranı konusundaki kararların da her toplantıda bu gelişmelere göre değerlendirilerek alınacağının altını çizmişti.

Paylaşın