Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Enflasyon Ve Dolar Kuru Beklentisi Belli Oldu!

Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 32,46 olurken, döviz kuru beklentisi 23,12 lira oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 22,77 lira iken, bu anket döneminde 23,43 lira olarak gerçekleşti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası’nın yıl sonu büyüme beklentisi bir önceki dönemde olduğu gibi bu dönemde de yüzde 4,1 olarak gerçekleşti. 2024 yılı büyüme beklentisi ise yüzde 4,3 olarak gerçekleşti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2023 yılı Ocak ayı piyasa katılımcıları anketini açıkladı.

Ocak ayı piyasa katılımcıları anketi, reel sektör ve finansal sektör temsilcileri ile profesyonellerden oluşan 41 katılımcı tarafından yanıtlanmış ve sonuçlar katılımcıların yanıtları toplulaştırılarak değerlendirildi.

Yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 32,46

Buna göre, katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bu anket döneminde yüzde 32,46 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 34,92 iken, bu anket döneminde yüzde 30,44 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 20,56 ve yüzde 17,18 olarak gerçekleşti.

12 ay sonra enflasyon beklentisi

2023 yılı Ocak ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin ihtimal tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 40,74 ihtimalle yüzde 20,00 – 29,99 aralığında, yüzde 30,72 ihtimalle yüzde 30,00 – 39,99 aralığında, yüzde 17,33 ihtimalle ise yüzde 40,00 – 40,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.

Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre ise, katılımcıların yüzde 40,54’ünün beklentilerinin yüzde 20,00 – 29,99 aralığında, yüzde 29,73’ünün beklentilerinin yüzde 30,00 – 39,99 aralığında, yüzde 16,22’sinin beklentilerinin yüzde 40,00 – 49,99 aralığında olduğu gözlendi.

24 ay sonra enflasyon beklentisi

2023 yılı Ocak ayı anket döneminde, katılımcıların 24 ay sonrasına ilişkin ihtimal tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 22,26 ihtimalle yüzde 10,00 – 14,99 aralığında, yüzde 55,50 ihtimalle yüzde 15,00 – 19,99 aralığında, yüzde 13,12 ihtimalle ise yüzde 20,00 – 24,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.

Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre,24 ay sonrası TÜFE enflasyonu beklentileri değerlendirildiğinde, katılımcıların yüzde 18,75‘inin beklentilerinin yüzde 10,00 – 14,99 aralığında, yüzde 46,88‘inin beklentilerinin yüzde 15,00 – 19,99 aralığında, yüzde 21,88’inin beklentilerinin yüzde 20,00 – 24,99 aralığında olduğu gözlendi.

Dolar kuru beklentisi

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bu anket döneminde 23,12 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 22,77 TL iken, bu anket döneminde 23,43 TL olarak gerçekleşti.

Faiz beklentileri

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 9,18 iken, bu anket döneminde yüzde 9,08 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de yüzde 9,00 olarak gerçekleşti.

Büyüme beklentileri

Katılımcıların GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de yüzde 4,1 olarak gerçekleşti. GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi ise bu anket döneminde yüzde 4,3 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Merkez Bankası, Faizi Yüzde 9’da Sabit Tuttu

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) politika faizini yüzde 9’da sabit tuttu. Geçen ayki toplantıda TCMB faizi 150 baz puan indirerek yüzde 10,5’ten yüzde 9’a çekmişti.

Haber Merkezi / Reuters’ın yaptığı ankete göre de TCMB’nin faizi sabit tutması bekleniyordu. TCMB’nin geçen ayki faiz kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faizlerin tek haneye düşürüleceği mesajının ardından gelmişti.

TCMB’nin dört ayda yaptığı toplam faiz indirimi 500 baz puana ulaşmıştı. TCMB’nin düşük faiz politikası yüksek enflasyon rakamlarına rağmen devam ediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre Kasım ayında yıllık enflasyon yüzde 84,39 oldu. Enflasyon Araştırma Grubu’na göre (ENAG) ise yıllık enflasyon yüzde 170,70 olarak gerçekleşti.

Bankanın karar açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:

“Açıklanan öncü veriler sürmekte olan jeopolitik risklerin ve faiz artışlarının da etkisi ile gelişmiş ülke ekonomilerinde resesyona dair endişelerin devam ettiğine işaret etmektedir. Türkiye’nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkileri azaltılmış olsa da uluslararası ölçekte üretici ve tüketici enflasyonu yüksek seviyelerini sürdürmektedir. Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.

Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adım ve iletişimlerinde ayrışma artarak devam etmektedir. Finansal piyasalarda artan belirsizliklere yönelik merkez bankaları tarafından geliştirilen yeni destekleyici uygulama ve araçlarla çözüm üretme gayretlerinin sürdüğü gözlenmektedir. Ayrıca finansal piyasalar, artan durgunluk risklerine karşı faiz artışı yapan merkez bankalarının faiz artırım döngülerini yakında sonlandıracağını beklentilerine yansıtmaya başlamıştır.

2022’nin ilk üç çeyreğinde güçlü bir büyüme gerçekleşmiştir. Yılın son çeyreğine dair öncü göstergeler ise zayıflayan dış talebin etkisiyle büyümedeki yavaşlama eğiliminin sürdüğüne işaret etmektedir. Bununla birlikte, imalat sanayi üzerindeki dış talep kaynaklı baskıların iç talep ve arz kapasitesi üzerindeki etkilerinin şimdilik sınırlı düzeyde kaldığı görülmektedir. İstihdam kazanımları benzer ekonomilere göre daha olumlu seyretmektedir.

Özellikle istihdam artışına katkı veren sektörler dikkate alındığında büyüme dinamiklerinin yapısal kazanımlarla desteklenmekte olduğu görülmektedir. Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken, turizmin cari işlemler dengesine beklentileri aşan güçlü katkısı devam etmektedir. Bunun yanında, enerji fiyatlarındaki yüksek seviye ve ana ihracat pazarlarının resesyona girme olasılığı cari denge üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır. Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir.

Kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edilmektedir. Kurul, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve fonlama kanalları başta olmak üzere tüm politika araç setini liralaşma hedefleriyle uyumlu hale getirecektir. Uygulanacak politikalar aralık ayında açıklanacak olan 2023 Yılı Para ve Kur Politikası metninde kapsamlı olarak ilan edilecektir.

Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışlarının gecikmeli ve dolaylı etkileri, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının etkileri, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmuştur. Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi için atılan ve kararlılıkla uygulanan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir.

Azalan dış talebin toplam talep koşulları ve üretim üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin daha da arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi ile arz ve yatırım kapasitesindeki yapısal kazanımların sürekliliği açısından finansal koşulların destekleyici olması kritik önem arz etmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir.

Kurul, mevcut politika faizinin küresel talebe ilişkin artan riskleri dikkate alarak yeterli düzeyde olduğunu değerlendirmiştir. Fiyat istikrarının sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci devam etmektedir. Değerlendirme süreçleri tamamlanan kredi, teminat ve likidite politika adımları para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi için kullanılmaya devam edilecektir.

TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır.”

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Enflasyon Beklentisi Yüzde 66,80’e Geriledi

Merkez Bankası’nın (TCMB) yıl sonuna ilişkin enflasyon tahmini yüzde 68,06 seviyesinden yüzde 66,80’e, yıl sonu döviz kuru beklentisi ise 19,54 liradan 18,78 liraya geriledi. Ay sonu gecelik faiz oranı yüzde 9,47’den yüzde 9,18’e indi.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Piyasa Katılımcıları Anket sonuçlarını yayınladı.

Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 68,06 iken, bu anket döneminde yüzde 66,80 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 37,47 iken, bu anket döneminde yüzde 34,92 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 20,76 ve yüzde 20,56 olarak gerçekleşti.

2022 yılı aralık ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 14,85 olasılıkla yüzde 25,00 – 31,99 aralığında, yüzde 26,40 olasılıkla yüzde 32,00 – 38,99 aralığında, yüzde 46,42 olasılıkla ise yüzde 39,00 – 45,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.

Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre ise, katılımcıların yüzde 21,95’inin beklentilerinin yüzde 25,00 – 31,99 aralığında, yüzde 24,39’unun beklentilerinin yüzde 32,00 – 38,99 aralığında, yüzde 36,59’unun beklentilerinin yüzde 39,00 – 45,99 aralığında olduğu gözlendi.

2022 yılı aralık ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 14,85 olasılıkla yüzde 25,00 – 31,99 aralığında, yüzde 26,40 olasılıkla yüzde 32,00 – 38,99 aralığında, yüzde 46,42 olasılıkla ise yüzde 39,00 – 45,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.

Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre ise, katılımcıların yüzde 21,95’inin beklentilerinin yüzde 25,00 – 31,99 aralığında, yüzde 24,39’unun beklentilerinin yüzde 32,00 – 38,99 aralığında, yüzde 36,59’unun beklentilerinin yüzde 39,00 – 45,99 aralığında olduğu gözlendi.

2022 yılı Aralık ayı anket döneminde, katılımcıların 24 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE’nin ortalama olarak yüzde 44,11 olasılıkla yüzde 16,00 – 20,99 aralığında, yüzde 27,33 olasılıkla yüzde 21,00 – 25,99 aralığında, yüzde 10,00 olasılıkla ise yüzde 26,00 – 30,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü.

Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre, 24 ay sonrası TÜFE enflasyonu beklentileri değerlendirildiğinde, katılımcıların yüzde 14,71‘inin beklentilerinin yüzde 11,00-15,99 aralığında, yüzde 35,29‘unun beklentilerinin yüzde 16,00 – 20,99 aralığında, yüzde 32,35’inin beklentilerinin yüzde 21,00 – 25,99 aralığında olduğu gözlendi.

Faiz beklentisi

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 9,47 iken, bu anket döneminde yüzde 9,18 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de yüzde 9,00 olarak gerçekleşti.

Döviz kuru beklentisi 

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 19,54 TL iken, bu anket döneminde 18,78 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 23,35 TL ve 22,77 TL olarak gerçekleşti.

Büyüme beklentisi

Katılımcıların GSYH 2022 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 5,1 iken, bu anket döneminde yüzde 5,0 olarak gerçekleşti. GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de yüzde 4,1 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Merkez Bankası, Faizi Tek Haneye İndirdi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini 150 baz puan indirerek yüzde 10,50’den yüzde 9’a çekti. TCMB, bir önceki toplantıda da politika faizini 150 baz puan düşürerek yüzde 10,5 seviyesine çekmişti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası, faiz kararına ilişkin yayınladığı metinde şu ifadeleri kullandı:

Jeopolitik risklerin dünya genelinde iktisadi faaliyet üzerindeki zayıflatıcı etkisi artarak sürmektedir. Önümüzdeki döneme ilişkin küresel büyüme tahminleri aşağı yönlü güncellenmeye devam etmekte ve resesyonun kaçınılmaz bir risk faktörü olduğu değerlendirmeleri yaygınlaşmaktadır. Türkiye’nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkileri azaltılmış olsa da uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artış eğilimi sürmektedir.

Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Bununla birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları yüksek enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğu ile işgücü piyasalarındaki katılıklara bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini vurgulamaktadırlar. Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adım ve iletişimlerinde ayrışma artarak devam etmektedir. Finansal piyasalarda artan belirsizliklere yönelik merkez bankaları tarafından geliştirilen yeni destekleyici uygulama ve araçlarla çözüm üretme gayretlerinin sürdüğü gözlenmektedir.

2022’nin ilk yarısında güçlü bir büyüme gerçekleşmiştir. Yılın ikinci yarısına dair öncü göstergeler ise zayıflayan dış talebin etkisiyle büyümedeki yavaşlamanın sürdüğüne işaret etmektedir. Bununla birlikte, imalat sanayi üzerindeki dış talep kaynaklı baskıların iç talep ve arz kapasitesi üzerinde şimdilik sınırlı olan etkileri daha belirgin hale gelmektedir. İstihdam kazanımları benzer ekonomilere göre daha olumlu seyretmektedir.

Özellikle istihdam artışına katkı veren sektörler dikkate alındığında büyüme dinamiklerinin yapısal kazanımlarla desteklenmekte olduğu görülmektedir. Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken, turizmin cari işlemler dengesine beklentileri aşan güçlü katkısı devam etmektedir. Bunun yanında, enerji fiyatlarındaki yüksek seyir ve ana ihracat pazarlarının resesyona girme olasılığı cari denge üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır. Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir. Kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edilmektedir.

Ayrıca, son dönemde belirgin şekilde açılan politika-kredi faizi makasının ilan edilen makroihtiyati tedbirlerin katkısı ile geldiği denge yakından takip edilmektedir. Kurul, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve ilave tedbirleri devreye alacaktır. Uygulanacak politikalar aralık ayında açıklanacak olan 2023 Yılı Para ve Kur Politikası metninde kapsamlı olarak ilan edilecektir.

Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışlarının gecikmeli ve dolaylı etkileri, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının etkileri, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmaya devam etmektedir. Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi için atılan ve kararlılıkla uygulanan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir. Azalan dış talebin toplam talep koşulları ve üretim üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.

Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin daha da arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi ile arz ve yatırım kapasitesindeki yapısal kazanımların sürekliliği açısından finansal koşulların destekleyici olması kritik önem arz etmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin 150 baz puan düşürülmesine karar vermiştir. Kurul, mevcut politika faizinin küresel talebe ilişkin artan riskleri dikkate alarak yeterli düzeyde olduğunu değerlendirmiş, ağustos ayında başlatılan faiz indirim döngüsünün sonlandırılmasına karar vermiştir.

Fiyat istikrarının sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci devam etmektedir. Değerlendirme süreçleri tamamlanan kredi, teminat ve likidite politika adımları para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi için kullanılmaya devam edilecektir.”

Anadolu Ajansı’nın anketine katılan 18 ekonomistin çoğu, politika faizinin 150 baz azaltılarak yüzde 9’a indirilmesini bekliyor. Ekonomistlerden biri 100 baz puanlık ve biri de 125 baz puanlık indirim öngörüyordu.

Reuters anketine katılan 14 ekonomistin tamamı kasım ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faizlerin 150 baz puan indirileceği öngörmüştü.

Bloomberg HT Araştırma Birimi’nin anketine katılan 19 kurumdan, 16 kurum 150 baz puan, 1 kurum 100 baz puan, 1 kurum 125 baz puan ve 1 kurum 200 baz puan faiz indirimi öngörüyordu.

Paylaşın

İktidar, ‘Düşük Faiz Politikası’ İle Neyi Amaçlıyor?

İktidar, büyümeyi sürdürmek hedefiyle yüksek enflasyona rağmen Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nı (TCMB) faizleri düşürmeye zorluyor. Ancak büyümenin öncü göstergelerinden imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi (PMI), Ekim’de 46.4’e gerileyerek pandemiden bu yana en düşük seviyeye geldi. İmalat sanayi sekiz aydır üst üste daralıyor.

Ekonomistlere göre, Ukrayna savaşanın neden olduğu şok, “pandemi sonrası ihracat patlaması yaşanacak” beklentisini boşa çıkardı. Türkiye’nin en önemli pazarlarında talep daralınca fabrikalar durmaya başladı.

“Belki o kadar sert olmasa da pandemiyle benzer bir durum oldu” diyen TOBB Türkiye Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sanayii Meclis Başkanı Şeref Fayat, verilerin yavaşlamanın süreceğine işaret ettiğini kaydetti.

Galatasaray Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doçent Doktor Ata Özkaya’ya göre de hükümet, pandemi döneminde biriken küresel talebe yanıt vermek maksadıyla ihracatı arttırıcı önlemler aldı. Ancak talebin hiç kesilmeyeceğini düşünmek hatalıydı:

“Küresel ölçekte iki yıl kapalı kalmış hane halkından talep geldi. Bu bizi sanayi üretiminde yaklaşık sekiz ay boyunca yüzde 10 civarında artış hızına ulaştırdı. Şimdi geldiğimiz noktada ise sanayi üretiminin azaldığını ve düşüşün devam edeceğini görüyoruz.”

Enflasyon önlemi

Türkiye içinde de bir yılda yüzde 19’dan 83 buçuğa tırmanan enflasyon, yerli tüketicinin alışveriş iştahını azalttı.

“Enflasyonun çok yüksek bir seviyede olması, faiz indirimlerine rağmen kredi mekanizmasının çalıştırılmaması ihtiyacını beraberinde getiriyor” diyen Ekonomist Arda Tunca’ya göre iktidar, yüksek enflasyonun önüne bu şekilde geçmeye çalışıyor.

Enflasyonla mücadele için kredi hacimlerinin daraltılmasının doğru olduğunu kaydeden uzmanlara göre asıl sorun, birbiriyle çelişen iki politikanın aynı anda uygulanmasında.

Faiz politikasında çok ısrar eden hükümetin buradan dönemediğini söyleyen Tunca, “Merkez Bankası üzerinden uygulanan politikalarla buraya gelindi, şimdi bunu düzeltiyorum demek çok büyük siyasi risk” dedi.

Bankalar ve ekonomi yönetimi arasında çatlak

İktidara yakın A Para televizyonu tarafından Ekim ayının son günü düzenlenen Finansın Geleceği Zirvesi’ne İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın ekonomi politikalarına yönelik eleştirileri damga vurdu.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin de bulunduğu salona hitabında Aran, “Kredinin ucuzlamasına rağmen krediye erişim güçleşiyorsa bunun kimseye bir faydası yok” dedi. Aran, bir taraftan büyümeyi desteklemek adına faizler indirilirken, diğer yanda bankaların kredi verme kapasitesinin azaltılmasına tepki gösterdi.

Bankalar ve ekonomi yönetimi arasındaki ayrılığa dair DW Türkçe’den Muhammed Kafadar’a değerlendirmede bulunan uzmanlar, para politikasındaki çelişkilere dikkat çekti.

Kredi sorunu neden yaşanıyor?

Ekonomistlere göre, siyasi bedel ödeyeceği endişesiyle faiz politikasından geri adım atamayan hükümet, enflasyonu dizginlemek için kredi musluklarını kısmayı tercih etti. Ancak bu sefer de işletmeler zora girdi.

Yaşanan sorunun kaçınılmaz olduğunu savunan ekonomist Güldem Atabay, “Yapay bir şekilde politika faizini düşürdükten sonra piyasa faizlerini de bu seviyeye çekmek için alınan makro ihtiyati önlemler eninde sonunda kredi dar boğazı yaratacaktı. O aşamaya geldik” diye konuştu.

Normalde faizler düştüğünde krediye erişimin kolaylaşmasının bekleneceğini kaydeden TOBB Türkiye Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sanayii Meclis Başkanı Şeref Fayat ise, “Bizde tam tersi oldu. Politika faizi düştüğü halde sanayicinin paraya daha zor ulaştığını, düşen faize rağmen daha az kredi vermeleri yönünde bankalara talimatlar verildiğini görüyoruz” dedi.

Finansmana erişimin oldukça güçleştiğini anlatan İstanbul Tüccarlar Kulübü Başkanı İlker Önel de şirketlerin dayanacak gücü kalmadığı görüşünde.

Bakan Nebati’den yanıt

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verilerine göre 2022’nin ilk dokuz ayında, önceki yılın aynı dönemine kıyasla kapanan şirket sayısı yüzde 62,7 arttı. Önel, enflasyon yüzünden halkın satın alma gücünün düştüğü bir ortamda kredi hacimlerinin daraltılmasının kapanan şirket sayısındaki artışı tetiklediğini dile getirdi. Önel ayrıca, şirketlerin artık uzun vadeli ve sabit faizli krediye erişemediklerini de kaydederek, bunun iş yapma kapasitelerini olumsuz etkilediğini belirtti.

Çarşamba günü başlayan Müsiad Expo 2022 fuarı açılışında iş dünyasından gelen eleştirilere yanıt veren Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, “Kredilerdeki söylemlerinizi haklı ve doğru kabul ediyoruz” dedi. Bakan Nebati, krediye erişim ve vadelerin kısa tutulması gibi sorunların “gelip geçici” olduğunu savundu.

Seçim hesabı mı yapılıyor?

Halihazırda döviz mevduatı belirlenen limitleri aşan bankalar, reel faizin çok altındaki oranlardan tahvil almaya zorlanıyor. Bankalara yönelik bu tedbirle Hazine’ye aktarılan kaynağın, yaklaşan seçimlerde kullanılacağı iddia ediliyor.

“Bankaların tahvil alması demek Hazine’ye uygun imkanlı borç vermeleri demek. Politika faizinin düşürülmesindeki maksat da Hazine’nin ucuza borçlanmasını sağlamak” diyen Dr. Özkaya, bu iki önlemle kamunun borçlanma kapasitesinin arttırıldığı ve bunun seçim öncesi harcamalar yoluyla büyümenin desteklenmesi için kullanılacağı görüşünde.

BDDK ve Merkez Bankası düzenlemeleri gereği bankalar, yabancı para mevduatlarının yüzde 5’ine kadar tahvil tutmak zorunda. Yeni yıldan itibaren TL mevduat oranı yüzde 50’nin altında kalırsa ilave 2 puan daha tahvil alımı yapmak zorundalar. Ayrıca ihracat ve yatırım amaçlı olmayan ticari kredi kullandırmaları durumunda, sağlanan finansmanın yüzde 30’u oranında tahvil tutma şartı bulunuyor.

Reel faizin çok altında getiri sağlayan bu kağıtların satışıyla elde edilen gelirin hükümet için ucuz finansman kaynağı olduğunu kaydeden Atabay ise “İktidar kamu harcamalarıyla seçim yatırımı yapacak. Bu da ucuz finansman olarak kullanılıyor” ifadesini kullandı.

Benzer görüşü dile getiren Tunca da, “Bir taraftan çok açık şekilde seçim finanse ediliyor, diğer taraftan bankalar suçlanarak toplumun gözünde kredi vermeyen, piyasaya nakit sağlamayan yapılar gibi gösteriliyor” dedi.

Paylaşın

ABD Merkez Bankası, Faizi Son 14 Yılın En Yüksek Seviyesine Çekti

Son 40 yılın en kötü enflasyonuyla mücadelesini sürdüren ABD Merkez Bankası (FED), bugün yapılan Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısının ardından alınan faiz artırım kararıyla politika faizi 2008’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı.

Yapılan bu son artırım ile politika faizi yüzde 3,75-4,00 aralığına yükseldi. Banka, borçlanma maliyetlerini artırmanın ekonomiyi sakinleştireceğini ve fiyat enflasyonunu düşürmesini umuyor.

Ancak uzmanlara göre, söz konusu hamlelerin ciddi bir gerilemeyi tetikleyebileceğinden endişeleniyor. Fed daha önceki son 4 toplantıda da politika faizini 75’er baz puan artırmıştı.

FED, borçlanma maliyetlerinde gelecekteki artışların, şimdiye kadar yürürlüğe koyduğu “para politikasının kümülatif sıkılaştırılmasını” hesaba katmak için daha küçük adımlarla yapılabileceğinin sinyalini verdi.

ABD Merkez Bankası’nın yeni politika açıklamasında kullanılan dil, faiz arttırımı hızının hala gelişmekte olan etkisine dikkat çekti ve federal fon oranı için “enflasyonu zaman içinde yüzde 2’ye döndürmek için yeterince kısıtlayıcı” bir seviyeye odaklanma isteğini dile getirdi.

FED politikalarını belirleyen Federal Açık Piyasa Komisyonu (FOMC) iki günlük toplantısının sonunda yaptığı açıklamada “Hedef aralıkta devam eden artışlar uygun olacaktır” dedi.

FED yetkilileri, gelecekteki herhangi bir kararı dışlamadan, komisyonun, gelecekte hedef aralıkta yapılacak faiz artışlarının hızını belirlerken, para politikasının kümülatif sıkılaşması, para politikasının ekonomik faaliyeti ve enflasyonu etkilemede gecikmesi ile ekonomik ve finansal gelişmeleri dikkate alacağını belirtti.

Bu dille komisyon, FED’in politika sıkılaştırmasının ABD ve dünya ekonomileri üzerindeki etkisi, devam eden büyük faiz artışlarının mali sistemi zorlayabileceği veya bir resesyonu tetikleyebileceği tehlikesi etrafında gelişen tartışmaları kabul etmiş oldu.

Son zamanlardaki hızlı faiz artışları, FED’in hedefinin üç katından fazla seyreden enflasyonu yakalamak için “hızlı” hareket etmek adına yapılmış olsa da, Merkez Bankası şimdi daha ince ayarlara dayalı bir aşamaya giriyor.

FED Başkanı Jerome Powell karardan sonra yaptığı açıklamada, Merkez Bankası’nın yılsonu politika toplantısında faiz artışlarının boyutunu azaltabileceğini söyledi.

FOMC toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Powell, son faiz artışlarını tanımlayan 75 baz puanlık hamlelerden daha küçük faiz artışlarına geçilmesi ile ilgili “O dönem yaklaşıyor ve Aralık toplantısına kadar gelebilir” dedi. Ancak gelecek ayki FOMC toplantısında ne tür bir adım atılacağı konusunda henüz “bir karar verilmediğini” ekledi.

Politika kararı, hedef federal fon oranını 2008 başından bu yana en yüksek seviye olan yüzde 3,75-4,00 aralığında belirledi.

ABD Merkez Bankası Mart ayından itibaren son altı toplantısında faiz oranlarını arttırarak eski FED Başkanı Paul Volcker’ın 1970 ve 1980’lerde enflasyonu kontrol altına almak için verdiği mücadeleden bu yana en hızlı artış turunu gerçekleştirmiş oldu.

FED’in açıklamasında yetkililerin “enflasyon risklerine karşı son derece dikkatli” olmaya devam ettiği ve bunun da yeni artışlara kapı açtığı belirtildi. FED, ekonominin hala “güçlü” istihdam artışları ve düşük işsizlikle ılımlı bir şekilde büyüdüğünü belirtti.

Farklı raporlar, Eylül ayına kadar olan 12 aylık dönemde enflasyonun yüzde 8,2 arttığını gösteriyor. FED’in tercih ettiği bir başka endeks ise enflasyonun, bankanın hedef enflasyon oranı olan yüzde 2’nin üç kat üzerinde olduğunu ortaya koyuyor.

Ancak bazı anketler ve özel veriler, fiyatlar üzerindeki baskıların en azından gevşemenin eşiğinde olduğuna işaret ediyor. Bu veriler, FED yetkililerinin gelecekte daha düşük oranda faiz artışlarına gitmesini sağlayabilir.

Bazı Kongre üyeleri de FED’in faiz oranlarını fazla yükseltmesine karşı uyarılarda bulunuyor ve 30 yıllık sabit konut kredisi (mortgage) faiz oranlarının hızla yükselmesinin, FED politikalarının tüketicileri doğrudan etkilemesinin en iyi örneklerinden biri olduğuna işaret ediyor.

ABD’de resesyon kaygısı

Uzmanlar, Amerikan Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele için attığı sert adımların ekonomik konjonktüre sekte vurmasından ve ABD’nin resesyona sürüklenmesinden kaygı duyuyor. ABD ekonomisi yılın ilk iki çeyreğinde daralmıştı. Üçüncü çeyrekte ise yüzde 0,6 oranında büyüme kaydedildi.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşının etkisiyle ABD’de de enflasyon Haziran ayında son 40 yılın en yüksek seviyesine ulaşarak, yüzde 9,1 olarak gerçekleşmişti. Daha sonraki aylarda enflasyon yüzde 8,2’ye gerilemiş olsa da, Fed yüzde 2 hedefinin hâlâ uzağında bulunuyor.

Ülkede 8 Kasım’da yapılacak Kongre seçimleri öncesinde tüketici fiyatlarındaki artış Başkan Joe Biden ve Demokratlar üzerinde büyük baskı oluşturuyor. Kamuoyu yoklamaları, enflasyonun insanlar için en önemli konular arasında bulunduğunu gösteriyor.

Enflasyonist baskıyla boğuşan diğer pek çok ülke de, borçlanma maliyetlerini artırmak adına ABD ile birlikte hareket ediyor. İngiltere Merkez Bankası’nın da Perşembe günü 75 baz puanlık bir artışa gitmesi bekleniyor. Bu, gerçekleşmesi durumunda 1989 yılından bu yana en büyük artış olacak.

Borçlanma maliyetlerindeki keskin artış, başta konut olmak üzere bazı sektörlerde sakinlemeye neden oldu. Ancak pek çok ekonomist, enflasyonun sağlıklı olarak kabul edildiği yüzde 2 seviyesine ulaşması için daha fazla ekonomik yavaşlamanın gerekli olduğunu söylüyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) geçtiğimiz ay politika faizini yüzde 12’den yüzde 10,5’e indirdi.

Paylaşın

Merkez Bankası, Politika Faizini Yüzde 10,5’e

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 12’den yüzde 10,5’e indirdi. Merkez Bankası, son iki toplantısında da 100 baz puan indirim yapmıştı.

Haber Merkezi / TCMB tarafından yapılan açıklamada, “TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadarelindeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecektir” denildi.

Açıklamada, “Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır” ifadeleri kullanıldı.

Gelecek ay yapılacak Para Politikası Kurulu toplantısında da benzer bir hamlede bulunacağının sinyalini veren Merkez Bankası, “Kurul, takip eden toplantıda da benzer bir adım atıldıktan sonra faiz indirim döngüsünün sona erdirilmesini gündeme almıştır. Fiyat istikrarının sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci devam etmektedir. Değerlendirme süreçleri tamamlanan kredi, teminat ve likidite politika adımları para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi için kullanılmaya devam edilecektir” dedi.

Merkez Bankası, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını Eylül ayında 100 baz puan düşürerek yüzde 13’ten yüzde 12’ye indirmişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  geçen ay yaptığı açıklamada, “Faizimizi tek haneli rakama indirmeliyiz” demişti.

Erdoğan, son aylarda faiz konusunda sık sık değinerek, faiz artışına kesinlikle gidilmeyeceği mesajını verdi. Ancak yerli ve yabancı ekonomistlerin büyük çoğunluğu bu politikanın faiz konusundaki yerleşik uygulamalara ters olduğu görüşünü savunuyor.

TCMB’nin belirlediği politika faizi ile enflasyon arasındaki makasın gittikçe açılması, piyasalarda ve ekonomistlerde uzun zamandır endişelere yol açıyor.

TÜİK’in verilerine göre geçen ay enflasyon yıllık 83,45 olarak gerçekleşti. TCMB’nin bu son kararı ile faiz ve enflasyon arasındaki makas 73 baz puana çıkarak rekor kırdı.

Paylaşın

Merkez Bankası, Yıl Sonu Enflasyon Beklentisini Yükseltti

Merkez Bankası, yıl sonu tüketici enflasyonu beklentisini yüzde 67,73’ten yüzde 67,78’e yükseltti. Banka, yıl sonu dolar beklentisini 19,51 liradan 19,82 liraya çekti. Merkez Bankası, yıl sonu faiz beklentisini ise 12,83’ten 11,25’e indirdi.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Ekim ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarını açıkladı.

Buna göre, katılımcıların cari yıl sonu dolar/TL beklentisi bir önceki anket döneminde 19,51 TL iken, bu anket döneminde 19,82 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 22,07 TL ve 23,61 TL olarak gerçekleşti.

Faiz beklentisi düştü

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 12,83 iken, bu anket döneminde yüzde 11,25 oldu.

TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi de bir önceki anket döneminde yüzde 13,00 iken, bu anket döneminde yüzde 11,22 olarak gerçekleşti.

Enflasyon beklentisi arttı

Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 67,73 iken, bu anket döneminde yüzde 67,78 oldu.

12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 36,74 iken, bu anket döneminde yüzde 37,34 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 20,63 ve yüzde 21,17 olarak gerçekleşti.

Büyüme beklentisi arttı

Katılımcıların GSYH 2022 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 4,8 iken, bu anket döneminde yüzde 5,1 olarak gerçekleşti.

GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 4,5 iken, bu anket döneminde yüzde 4,2 olarak gerçekleşti.

Anket katılımcıları değişmişti

TCMB’nin piyasa katılımcıları anketindeki “katılımcılar”, geçen ay değişmiş ve değişiklik sonrasında dolar ve enflasyon beklentisi düşmüştü.

TCMB’nin bu hamlesi, anketin güvenilirliğine dair şüpheleri artırırken, büyük bankalar ve işveren örgütleri dahil bir dizi katılımcının TCMB’nin yüksek bulduğu beklentileri nedeniyle anketten çıkarıldıkları ortaya çıkmıştı.

Paylaşın

Diyanet’te Faize ‘Faiz’ Dememe Mücadelesi

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2015-2019 yılları arasındaki faiz geliri 7 milyon 432 bin TL oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı, daha önce faiz gelirinin elde edilmesi konusunda “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın faiz geliri, personele ödenen paraların (aile yardımı, harcırah, ek ders vs.) kontrol-denetim sonucunda farkına varıldığında geriye alınması aşamasında faiziyle Hazine’ye ödenmiştir” açıklaması yapmış ve eklemişti:

“Başkanlığımızın bir işletme gibi gelirlerinden faiz elde ettiği ve kullandığı gibi bir durum söz konusu değildir. Personelden yapılan bu istirdat (geri alma, tahsil) faizi Hazine’ye îrat kaydedilmektedir.”

Önceki yıllarda aldığı faiz gelirleriyle eleştirilen Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yeni bir hamle geldi.

Sözcü’den Deniz Ayhan’ın haberine göre 2019’da 2 milyon 197 bin 374 TL faiz geliri elde ettiği Sayıştay denetçilerince belirlenen Diyanet, 2021 mali tablosunda faiz gelirleri yerine ‘diğer gelirler’ ifadesini kullandı. Diyanet’in 2021’deki ‘Diğer gelirleri’ 58 milyon 17 bin 792 TL oldu.

“Faizin adı ‘diğer gelir’ olmuş” diyen CHP Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin, “Diyanet geçtiğimiz yıllarda aldığı faizle gündeme gelmişti. İki senedir faaliyet tablosunda ne hikmetse ‘diğer gelirler’ diye bir kalem açılmış ve faiz geliri kalemi çıkarılmış. Diğer gelir miktarı 58 milyon lirayı aşıyor. Şimdi bu miktar faiz geliri değilse, ne geliri açıklasınlar” dedi.

4 yılda 7 liralık faiz

Vatandaşı faize karşı uyaran Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2015-2019 yılları arasındaki faiz geliri 7 milyon 432 bin TL oldu.

Diyanet İşleri Başkanlığı, daha önce faiz gelirinin elde edilmesi konusunda “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın faiz geliri, personele ödenen paraların (aile yardımı, harcırah, ek ders vs.) kontrol-denetim sonucunda farkına varıldığında geriye alınması aşamasında faiziyle Hazine’ye ödenmiştir. Başkanlığımızın bir işletme gibi gelirlerinden faiz elde ettiği ve kullandığı gibi bir durum söz konusu değildir. Personelden yapılan bu istirdat (geri alma, tahsil) faizi Hazine’ye îrat kaydedilmektedir” açıklaması yapmıştı.

Paylaşın

İhtiyaç Kredilerinde Faizler Yüzde 60’ı Buldu

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), faiz indirimine devam ederken, krediye ulaşım sorunları devam ediyor. Vatandaşların kullandığı ihtiyaç kredilerinde faizler yüzde 60’ı buluyor.

Merkez Bankası (TCMB) politika faizini yüzde 12’ye çekti ancak kredi faizleri ile arasında açılan makas yine kapanmadı. Merkez Bankası’nın geçen ay zorunlu karşılıklar ile yaptığı düzenleme ticari kredi faizlerinin düşmesine yol açtı fakat aynı durum tüketici kredilerine yansımadı.

Yüzde 60 faiz

Kârlarını katlayarak artıran bankalarda tüketici kredi faizleri yüzde 60 bandına kadar çıkmış durumda. Yurttaşlar, ihtiyaç kredilerinde yıllık yüzde 27 ile yüzde 60’a varan oranlarda maliyetle karşı karşıya kalırken, bu oran konut kredilerinde yüzde 15’den başlayıp yüzde 49’lara kadar çıkmış durumda.

Sözcü’den Mehtap Özcan Ertürk’ün haberine göre; kamu bankalarında sıfır konuta yüzde 1,20, ikinci el konutta yüzde 1,29 olan krediler “zor” onaylanırken, bazı kamu bankaları da 200 bin TL üzeri konut kredisi vermiyor. Bu durumda kamu bankalarında uygulanan düşük faiz, kredi kullandırım hacmine aynı ölçüde yansımıyor. KOBİ’ler ise yüzde 50’leri bulan yıllık maliyetlerle kredi bulabiliyor. Üstelik bankalar kredi verme konusunda da oldukça isteksiz davranıyor.

Bileşik referans oranı

20 Ağustos itibarıyla bankalar kredi faizinde, TCMB tarafından belirlenen ve son olarak yüzde 16,32 olan yıllık bileşik referans oranının 1,4 katı olarak uyguladıkları krediler için yüzde 20 menkul kıymet tesisi yapmak zorundalar.

TCMB’nin bu kararı ticari kredi faizlerinin yüzde 30’u aşmasını neredeyse imkansız hale getirince bankalar bu kez kredi tahsis ücreti ve yüksek komisyonlar uygulamaya başladı. Bu uygulama ile rotatif krediler kamuda 18,50-19 seviyelerine, özel bankalarda ise yüzde 20-21 seviyelerine geriledi. Son olarak bankaların ticari krediler için müşterilerinden bloke mevduat teminatı da talep ettikleri belirtiliyor.

Paylaşın