Ekonomistlerden Faiz Yorumu: İkinci Nas Dönemli Hayırlı Olsun

Ekonomist Tunç Şatıroğlu Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini yüzde 47,5’e çekmesine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “2. Nas dönemli hayırlı olsun” dedi.

Haber Merkezi / Bankanın faiz kararına ilişkin ekonomist İris Cibre ise, “250 indirip koridoru daraltmak ne demek? Şahin indirim” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 47,5’e çekti

Merkez Bankası’nın faizi yüzde 47,5’e çekmesiyle birlikte ekonomistler açıklamalarda bulundu. Karara ilişkin ekonomistlerin açıklamaları şöyle:

İktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu: Şükürler olsun,Merkez Bankası,”nas ne diyorsa” onu yapmaya başladı, politika faizini 250 baz puan düşürdü!

Ekonomist İris Cibre: 250 indirip koridoru daraltmak ne demek? Şahin indirim. Bankaların likidite fazla olduğunda borçlanma faizini 46%’da tutuyorsunuz. Eğer 3 puanda kalsaydı 44,5%’a kadar inebilir demek olurdu. Bu da mevduat ve ppf faizlerini daha aşağı çekerdi. Bunu engellemek için koridor daraltıldı. İndirim sürecine girileceği zaten belliydi. Mümkün olan en doğru şekilde yapıldığını düşünüyorum.

Ekonomist Tunç Şatıroğlu: Enflasyon lobisinin istediği oldu. Böylelikle dün istediğini alan lobi bugün de beklediğim gibi istediğini almış oldu. 2025 sonu enflasyonunda %21 hedefinden ve tek haneli enflasyon hedefinden de vazgeçildi. Programın enflasyon kısmı çöktü. 2. Nas dönemli hayırlı olsun.

Eski Merkez Bankası (TCMB) Başekonomisti Hakan Kara: Merkez Bankasından 250 baz puan indirim ve temkinli/iyimser iletişim geldi. Mevcut kısıtlarda bana göre gayet makul ve dengeli bir başlangıç yaptılar. Emeği geçenleri tebrik ediyorum.

Bana göre Merkez Bankası elinden geleni yapıyor. Bundan sonra top diğer politikalarda. Harcama artış hızını, kamu tarafından belirlenen fiyatları, siyasi sahipliğin derecesini ve kritik kurumlara dair düzenlemeleri yakında izlemenizi öneririm.

Ekonomist Banu Kıvcı Tokalı: TCMB’nin 250 baz puan faiz indiriminin, toplantı öncesinde yeniden şekillenen piyasa beklentileriyle uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Gelecek kararlarla ilgili olarak, veriye bağlı, her toplantıda değerlendirilecek bir görünüm mevcut.

Dr. Burcu Aydın: TCMB faiz indirimine gitti. Politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını %50’den %47,5’e indirmeye gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla -/+ 150 baz puanlık bir marj ile belirlemeye karar verdi.

Prof. Dr. Serap Durusoy: PPK metninde maliye politikasının esgüdümüne vurgu yapıyor. 250 baz puan ile şahin bir faiz indirimi yapıldı. Hem asgari ücret hem de 2025’deki toplantı sayısının 8’e inmesi bu kararda etkili olmuş görünüyor. Metin enflasyon konusunda oldukça iyimser.

Uğur Gürses: Banka politika faizini yüzde 47.5’e düşürürken, faiz koridorunu ise 1.5 puana düşürdü. Likiditeyi ‘saatli bomba’ gibi gecelik vade etrafında tutmanın ne yararı olacak merak ediyorum?

Nesrin Nas: Ekonomi yönetimi öncelikle algıyı yönetmeye çalışıyor. İşler sandığınızdan daha iyi demeye çalışıyor. Şu anda mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyon öngörümüz olan 1.5’un üzerinde olsa da (Kasım ayında manşet yüzde 2,24, mevsimsellikten arındırılmış yüzde 2,93 oldu) işler yolunda gidiyor algısını yaratmaya çalışıyor. Erdoğan’ın isteği de buydu zaten. Asgari ücreti de yüzde 30 zamla açıklamalarıyla faiz indirimi sinyalini vermişlerdi. Kaldı ki, son Kasım toplantısında da MB faizi yüzde 50’de bırakırken indirim sinyalini vermişti.

Yalçın Karatepe: Sermayenin talepleri bir bir karşılanıyor; asgari ücret enflasyonun çok çok altında artırılırken faizler de 250 puan indirildi.

Merkez Bankası, mart ayında politika faizini yüzde 50’ye yükseltmiş ve sonraki 9 toplantıda sabit tutulmasına karar vermişti. Merkez Bankası, en son faizi Şubat 2023’te yüzde 9,5’ten yüzde 8,5’e indirmişti.

Merkez Bankası, gelecek yıl izlenecek politikalara dair bir yol haritası niteliği taşıyan 2025 Yılı Para Politikası’nı 25 Aralık’ta yayımladı. Buna göre 2025’te Para Politikası Kurulu (PPK) açıklanacak takvim çerçevesinde 8 toplantı yapacak. Ekonomistlerin 2025 yıl sonu politika faizi beklentilerinin ortalaması ise yüzde 29,50.

Paylaşın

Merkez Bankası Politika Faizini 47,50’ye Çekti

Merkez Bankası (TCMB), politika faizini bu ay yüzde 47,50’ye çekme kararı aldı. Merkez Bankası (TCMB), son sekiz ayda politika faizini yüzde 50’de sabit tutma kararı vermişti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası (TCMB), 2023 yılının Haziran ayında 650, Temmuz ayında 250, Ağustos ayında 750, Eylül ayında 500, Ekim ve Kasım aylarında da 500’er, 2024 yılının Aralık ve Ocak aylarında 250’şer olmak üzere 8 toplantıda toplam 3 bin 650 baz puan faiz artırmıştı.

Şubat ayındaki yılın ikinci faiz kararında faizin sabit tutulması ile toplam 3 bin 650 baz puan faiz artış serisi devam etti. Mart ayında faiz 500 baz puan arttırılarak politika faizi yüzde 50’ye çıkarıldı. Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım ayında ise politika faizi sabit tutuldu. Merkez Bankası, toplamda 4 bin 150 baz puanlık faiz artışı yaptı.

Merkez Bankası, gelecek yıl izlenecek politikalara dair bir yol haritası niteliği taşıyan 2025 Yılı Para Politikası’nı 25 Aralık’ta yayımladı. Buna göre 2025’te Para Politikası Kurulu (PPK) açıklanacak takvim çerçevesinde 8 toplantı yapacak. Ekonomistlerin 2025 yıl sonu politika faizi beklentilerinin ortalaması ise yüzde 29,50.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) Fatih Karahan başkanlığında toplandı. Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 47,50’ye çekme kararı aldı.

Merkez Bankası (TCMB) tarafından karara ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Enflasyonun ana eğilimi kasım ayında yataya yakın seyretmiştir. Öncü veriler aralık ayında ana eğilimde düşüşe işaret etmektedir.  Son çeyreğe ilişkin göstergeler yurt içi talebin yavaşlamayı sürdürerek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelerde bulunduğunu göstermektedir.

Temel mal enflasyonu düşük seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşme belirginleşmektedir. İşlenmemiş gıda enflasyonu önceki iki aydaki yüksek seyrin ardından aralık ayında ılımlı görünmektedir. Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları iyileşme eğilimi sergilemekle birlikte, dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir.

Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmekte ve dezenflasyon sürecini güçlendirmektedir. Maliye politikasının artan eşgüdümü de bu sürece önemli katkı sağlayacaktır. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.

Bu doğrultuda, politika faizinin seviyesi, enflasyon gerçekleşmeleri ve beklentileri göz önünde bulundurularak öngörülen dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirlenecektir. Kurul, kararlarını enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla alacaktır. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır.

Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenecektir. Likidite koşulları muhtemel gelişmeler göz önünde bulundurularak yakından izlenmektedir. Sterilizasyon araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edilecektir.

Kurul, politika kararlarını parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de dikkate alarak, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir. Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacaktır.”

Paylaşın

ABD Merkez Bankası Faiz Oranlarını Çeyrek Puan Düşürdü

ABD Merkez Bankası (Fed), ekonomistlerin beklentileriyle uyumlu olarak faiz oranını çeyrek puan düşürerek, yüzde 4,25 ile 4,50 aralığına çekti. Fed, gelecekte faiz indirimlerinin daha yavaş gerçekleşeceği sinyalini  de verdi.

Haber Merkezi / Fed, 17-18 Eylül toplantısının ardından federal fon oranı hedef aralığını 50 baz puan düşürerek, dört yıl aradan sonra ilk faiz indirimini yapmış ve gevşeme döngüsünün başlangıcını işaret etmişti.

Fed’in bu yılki faiz indirimleri, iki yılı aşkın süredir devam eden ve enflasyonu dizginlemeye büyük ölçüde yardımcı olan ancak aynı zamanda Amerikalı tüketiciler için borçlanma maliyetini arttıran yüksek faiz oranlarının ardından tersine bir dönüşe işaret ediyor.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Bankası (Fed) Para Kurulu, beklentilere paralel olarak politika faiz oranını çeyrek puan düşürerek yüzde 4,25 ile 4,50 aralığına çekti.

Fed, eylül ayında faiz politikasında değişikliğe gitmiş, kasım ayında yeniden faiz indirmiş ve bu yıl üçüncü kez para politikasını gevşetmiş oldu. Banka, gelecekte faiz indirimlerinin daha yavaş gerçekleşeceği sinyalini verdi.

Fed, Eylül ayındaki dört faiz indirimi tahminine kıyasla, 2025 yılında gösterge faiz oranını sadece iki kez çeyrek puan indirmeyi öngörüyor. Yeni üç aylık tahminler, tüketicilerin gelecek yıl konut ve otomobil kredisi, kredi kartı ve diğer borçlanma biçimleri için çok daha düşük faiz oranlarından yararlanamayabileceğini gösteriyor.

Fed yetkilileri, gösterge faiz oranının “nötr” olarak adlandırılan ve ekonomiyi ne teşvik ettiği ne de engellediği düşünülen seviyeye yaklaşması nedeniyle faiz indirimlerini yavaşlattıklarının altını çizdi. Faiz indiriminin ardından gösterge faiz oranı yüzde 4,3 olarak belirlenirken, bu oran Eylül ayındaki yarım puanlık ve geçen ayki çeyrek puanlık indirimin ardından geldi.

Fed’in bu yılki faiz indirimleri, iki yılı aşkın süredir devam eden ve enflasyonu dizginlemeye büyük ölçüde yardımcı olan ancak aynı zamanda Amerikalı tüketiciler için borçlanma maliyetini arttıran yüksek faiz oranlarının ardından tersine bir dönüşe işaret ediyor.

Ancak şimdi Fed, yüksek faiz oranlarının ekonomide resesyona neden olmadan enflasyonu frenlemeyi başardığı “yumuşak inişi” tamamlamaya çalışırken çeşitli zorluklarla karşı karşıya. Bunların başında enflasyonun ısrarla hedef seviyenin üzerinde seyretmesi geliyor. Fed’in izlediği göstergeye göre yıllık enflasyon Ekim ayında yüzde 2,8 ile Mart ayındakiyle aynı ve hala yüzde 2’lik hedef oranın üzerinde.

Aynı zamanda ABD ekonomisinin hızlı bir şekilde büyümesi, yüksek faiz oranlarının ekonomiyi çok fazla kısıtlamadığını gösteriyor. Sonuç olarak, bazı ekonomistler ve bazı Fed yetkilileri, ekonominin aşırı ısınması ve enflasyonun yeniden atevlenmesi korkusuyla borçlanma oranlarının daha fazla düşürülmemesi gerektiğini savunuyor. Öte yandan, işe alımların hızı 2024’ün başlangıcından bu yana önemli ölçüde azaldı. Bu durum, ana görevlerinden biri azami istihdama ulaşmak olan Fed için kaygı verici.

İşsizlik oranı yüzde 4,2 ile hala düşük seyretse de son iki yılda neredeyse bir puan arttı. Artan işsizlikle ilgili endişeler, FFed’in Eylül ayında gösterge faiz oranını normalden yarım puan daha fazla düşürme kararına katkıda bulunmuştu.

Bunun da ötesinde, ABD Başkanı seçilen Donald Trump, sosyal güvenlik yardımları, bahşiş ve fazla mesai gelirleri gibi alanlarda bir dizi vergi indiriminin yanısıra bazı düzenlemelerin azaltılmasını önerdi. Bu hamleler büyümeyi canlandırabilir. Ancak Trump’ın çeşitli gümrük vergileri uygulama ve göçmenleri toplu olarak sınırdışı etme tehditleri enflasyonu tırmandırabilir.

Fed Başkanı Jerome Powell ve diğer Fed yetkilileri, Trump’ın politikalarının ekonomiyi veya faiz kararlarını nasıl etkileyebileceğini, daha fazla ayrıntı ortaya çıkana ve Trump’ın önerilerinin gerçekten yürürlüğe girme olasılığı netleşene kadar değerlendiremeyeceklerini söyledi. Bu değerlendirmeye kadar başkanlık seçiminin sonucunun etkisi, ekonomiye ilişkin belirsizliği tırmandırıyor.

Fed’in Çarşamba günü yayınladığı üç aylık ekonomik tahminleri, bu belirsizliğin altını çizer nitelikte. Fed, yıllık enflasyonun şu anda yüzde 2,3’ten 2025 sonunda yüzde 2,5’e doğru hafifçe yükselmesini bekliyor. Fed ölçümüne göre enflasyon şu anda Haziran 2022’deki yüzde 7,2’lik zirvenin çok altında. Buna rağmen, enflasyonun biraz daha yüksek olması Fed’in borçlanma maliyetlerini düşürmesini zorlaştırıyor. Bunun nedeni, yüksek faiz oranlarının Fed’in enflasyona karşı en önemli silahı olması.

Yetkililer ayrıca işsizlik oranının önümüzdeki yılın sonuna kadar yüzde 4,2’den yüzde 4,3’e yükselmesini bekliyor. Bu hafif artış, daha fazla faiz indirimini gerekçelendirmek için tek başına yeterli olmayabilir.

Dünyadaki diğer merkez bankalarının çoğu da gösterge faiz oranlarını düşürüyor. Geçtiğimiz hafta Avrupa Merkez Bankası, Euro kullanan 20 ülkede enflasyonun 2022 sonundaki yüzde 10,6’lık zirve seviyesinden yüzde 2,3’e düşmesi nedeniyle bu yıl dördüncü kez temel faiz oranını yüzde 3,25’ten yüzde 3’e indirdi. Kanada Merkez Bankası da geçen hafta faiz oranını çeyrek puan düşürürken, İngiltere Merkez Bankası da geçen ay faiz oranında indirim yaptı.

Cleveland Merkez Bankası Başkanı Beth Hammack, faiz oranlarının değiştirilmemesini tercih ettiği için Çarşamba günkü Fed kararına şerh koydu. Bu, Eylül ayından bu yana bir Fed komitesi üyesi tarafından atılan ilk karşı adım oldu.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Milyonlarca Vatandaş Borç Batağına Sürükleniyor!

Kredili mevduat hesaplarından çekilen para miktarı son bir yılda yüzde 142,3 oranında artarak 130 milyar liradan 315 milyar liraya ulaştı. Aynı dönemde ödenemeyen kredili mevduat hesabı borçları yüzde 169,2 oranında artarak 2,8 milyar liradan 7,7 milyar liraya yükseldi.

Kredili mevduat hesaplarının en büyük dezavantajlarından biri, yüksek faiz oranları. Bu oranlar, borçlunun ödemesi gereken toplam tutarı önemli ölçüde artırarak, borç batağına sürüklenme riskini yükseltiyor. Ayrıca, günlük faiz uygulaması da borçlunun ödeme zorluğunu artıran bir diğer faktör.

Son dönemde asgari ücretliler ve dar gelirli kesimlerin gelirleri, artan enflasyon karşısında erimeye devam ediyor. Bu durum, vatandaşları bankaların sunduğu kredili mevduat hesaplarına yöneltmeye başladı. Kredili mevduat hesapları, ihtiyaç anında nakit ihtiyacını karşılamak için cazip bir seçenek gibi görünse de, yüksek faiz oranları nedeniyle borç batağına sürüklüyor. Son bir yılda Kredili Mevduat Hesaplarından (KMH) ilk kez para çekenlerin sayısı 100 binden 121 bine yükseldi.

Verilere göre, kredili mevduat hesaplarından çekilen para miktarı son bir yılda yüzde 142,3 oranında artarak 130 milyar liradan 315 milyar liraya ulaştı. Sözcü’nün haberine göre, bu durum, vatandaşların ne kadar sıklıkla bu hesapları kullandığının bir göstergesi. Ancak bu artışın bir diğer yüzü de ödenemeyen borçların hızla yükselmesi. Aynı dönemde ödenemeyen kredili mevduat hesabı borçları yüzde 169,2 oranında artarak 2,8 milyar liradan 7,7 milyar liraya yükseldi.

Bankaların verilerine göre, kredili mevduat hesabı kullanan kişi sayısı da son bir yılda yaklaşık 1 milyon arttı. Bu durum, özellikle ilk defa bu hesapları kullananların sayısındaki artışla birlikte dikkat çekiyor. Uzmanlar, bu durumun vatandaşların ekonomik durumlarının kötüleştiğinin bir göstergesi olduğunu belirtiyor.

Kredili mevduat hesaplarının en büyük dezavantajlarından biri, yüksek faiz oranları. Bu oranlar, borçlunun ödemesi gereken toplam tutarı önemli ölçüde artırarak, borç batağına sürüklenme riskini yükseltiyor. Ayrıca, günlük faiz uygulaması da borçlunun ödeme zorluğunu artıran bir diğer faktör.

Uzmanlar, kredili mevduat hesaplarının kısa vadeli çözümler sunduğunu ancak uzun vadede daha büyük sorunlara yol açabileceğini belirtiyor. Bu nedenle, vatandaşların bu hesapları kullanmadan önce iyice düşünmeleri ve alternatif çözümleri değerlendirmeleri gerekiyor.

Uzmanlara göre, ekonomik koşulların iyileşmesi ve gelirlerin artması, kredili mevduat hesaplarına olan talebi azaltabilir. Ancak bu süreçte, devlet ve bankaların da vatandaşlara daha uygun koşullarda kredi imkanı sunması ve finansal okuryazarlığı artırıcı çalışmalar yapması gerekiyor.

Paylaşın

Takipteki Bireysel Kredi Kartı Borcu Yüzde 432,5 Arttı

2023 yılının ocak ayında bireysel kredi kartlarında takipteki alacak tutarı 7 milyar 423 milyon lira iken geç­tiğimiz hafta bu rakam 39 mil­yar 528 milyon liraya ulaştı. Başka bir ifadeyle 20 ayda takipteki bireysel kredi kartı borcu yüzde 432,50 arttı.

Bireysel kredi kartı toplam borcu ise 2023 Ocak ayında 451,1 milyar lira seviyesindeyken geçen hafta 1,5 trilyon liraya kadar yük­seldi. Yani geçen sürede yüksek enflasyonun da etkisiyle tüketim­de kredi kartına yüklenen vatanda­şın oluşan kart borcunu ödemekte zorlandığı görülüyor.

Yaşam pahalılığı, kredi maliyetlerindeki artış ve TÜİK enflasyonunun reel enflasyondan düşük olması nedeniyle maaş zamlarının düşük kalması, kredi kartlarında banka takibine düşen alacakları ciddi ölçüde artırdı. Özellikle son aylarda takipteki alacaklarda ya­şanan artış, dikkat çekici boyutlara geldi.

Dünya gazetesinden Birol Bozkurt‘un derlemesine göre, en çok batık da, ihtiyaç kredilerinde ortaya çıktı. İlgili veriler şöyle:

Ocak 2023’te 160 milyar 271 milyon lira düzeyinde olan bankaların takip­teki alacakları, 2024 yılına kadar yüzde 19,78’lik bir artış göstermişti. Yeni yılla birlikte bu ivme hız kazandı, bu yılın sekiz aylık dönemin­de tahsili gecikmiş alacaklarda bü­yüme geçen yılın tamamının nere­deyse 2 katına çıktı.

Nisana kadar yatay seyre­den takipteki alacaklar bu tarihten itibaren hızlı bir yükseliş tren­dine girdi. Mart ayının son hafta­sında 197,5 milyar TL düzeyinde olan takipteki alacaklar bu tarih­ten itibaren hızla yükseldi ve geçen hafta 249 milyar 308 milyon TL dü­zeyine geldi. Yani 1,5 yılda 37 mil­yar TL’lik bir artış gösteren takip­teki alacaklar son dört ayda 50 mil­yar liraya yakın bir artış gösterdi.

Takipteki alacakların alt kırı­lımlarında, takipteki tüketici kredilerindeki artış ora­nı yüzde 100’ü geçti. 2023’ün ocak ayında 22 milyar 169 milyon TL olan takipteki tüketici kredisi tutarı son açıklanan 2024 16 Ağustos haftasında 44 milyar 389 milyar liraya yükseldi.

Özel­likle haziran ayından itibaren ya­şanan yükseliş dikkat çekti. Tü­ketici kredilerindeki en fazla batık ise ihtiyaç kredilerinde oldu. Son açıklanan rakamlara göre 44,4 milyar liralık batık tüketici kredi­nin 43,6 milyar lirası ihtiyaç kredi­lerinden oluşuyor.

Bireysel kredi kartlarında ise tablo biraz daha netleşiyor. 2023 yılının ocak ayında bireysel kredi kartlarında takipteki alacak tutarı 7 milyar 423 milyar lira iken geç­tiğimiz hafta bu rakam geçen süre­de yüzde 432,50’lik artışla 39 mil­yar 528 milyon liraya ulaştığı görü­lüyor.

Bireysel kredi kartı toplam borcu 1,5 trilyon lira

Bireysel kredi kartı toplam borcu ise 2023 Ocak ayında 451,1 milyar lira seviyesindeyken geçen hafta 1,5 trilyon liraya kadar yük­seldi. Yani geçen sürede yüksek enflasyonun da etkisiyle tüketim­de kredi kartına yüklenen vatanda­şın oluşan kart borcunu ödemekte zorlandığı görülüyor.

Ticari krediler tarafında da son dönemde hızlı bir yükseliş var. Ocak 2023’te takipteki ticari kredile­rin toplamı 130,7 milyar lira dü­zeyinde bulunuyordu.

Bu yılın temmuz ayına kadar hafif yukarı yatay bir seyir izleyen takipteki ticari krediler temmuzun ilk haf­tasında 147,8 milyar lira düzeyin­de yükselmişti. Ancak temmuz ayından sonra hızla yükselmeye başlayan takipteki ticari kredi tu­tarı temmuz başından 16 Ağus­tos haftasına kadar geçen sürede 20 milyar liraya yakın artarak 165 milyar liraya kadar çıktı.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Faiz İndirimine Enflasyon Şarttı

Enflasyon düşüş eğilimi göstermedikçe faiz indiriminin gündemde olmadığını belirten Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay, enflasyon beklentilerinin henüz sabitlenmediğini ve beklentilerin hala karamsar bir seyir izlediğini vurguladı.

Ekonomistler enflasyonun 12 ay sonra yüzde 30’a gerileyeceğini öngörürken Merkez Bankası’nın (TCMB) güncel anketinde Temmuz için hanehalkının beklentisi yüzde 72 , firmaların ise yüzde 55 ile piyasanın çok üzerinde yer alıyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay, Reuters haber ajansına ekonomideki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cevdet Akçay,  faiz indirimi döngüsünü şu anda düşünmediklerini, çünkü çok erken gevşemenin enflasyonu yeniden alevlendirebileceğini ve dezenflasyonun eşiğindeki bir ekonominin sıkıntılarını uzatabileceğini söyledi.

Akçay, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisini bir yıl önce göreve getirmesinden bu yana verdiği ilk medya röportajında, “Şu aşamada bir faiz indirimi döngüsü düşünülmüyor bile” dedi. Akçay, bunun nedeninin, enflasyonun ekonominin temel sorun olduğu Türkiye’de, erken politika gevşemesi ve “yeniden canlanan enflasyon dinamikleri” riskinin, çok uzun süre bekleme riskinden daha yüksek olduğunu söyledi.

Akçay, “Dolayısıyla şu anda faiz indirimi gündemde değil ve aylık enflasyonun temel eğiliminde uzun vadeli bir düşüş gözlenmeden ve yakından takip ettiğimiz diğer göstergeler de buna eşlik etmeden de söz konusu olmayacak” dedi.

Akçay, aylık enflasyonun ana eğiliminde, enflasyon beklentilerinde ve iç talep dengelenmesinde “kalıcı iyileşmeler” sağlanana kadar sıkı para politikası duruşunu sürdüreceklerini söyledi: “Her ne kadar şu anda bir faiz indirim döngüsü değerlendirilmiyor olsa da, indirimler başladığı zaman para politikasındaki sıkı duruşun korunacağına dair kuşkuya yer bırakmayacak şekilde sinyal verilerek bu süreç yönetilecektir.”

Piyasa katılımcılarının, firmaların ve hanehalkının enflasyon beklentilerini yakından izlediklerini belirten Akçay, “Maalesef sadece piyasa katılımcılarının beklentileri bu yıl sonu öngörümüze yakınsamaya başladı. Hanehalkı, TCMB’nin ileriye dönük politika yönlendirmelerine karşı nispeten daha az duyarlı ve manşet enflasyonda belirgin düşüş eğilimi görene kadar karamsar tarafta kalmayı tercih etmekte” dedi.

Ekonomistler enflasyonun 12 ay sonra yüzde 30’a gerileyeceğini öngörürken TCMB’nin güncel anketinde Temmuz için hanehalkının beklentisi yüzde 72 , firmaların ise yüzde 55 ile piyasanın çok üzerinde yer alıyor.

“Fiyat belirleyici role sahip olmaları nedeniyle özellikle firmaların enflasyon beklentilerinin, Merkez Bankası tahmin aralığına yakınsaması enflasyonu düşürmek için gereken ekonomik yavaşlamanın dozu üzerinde belirgin bir etkiye sahip” diyen Akçay, “Firmaların fiyatlama ve bütçe süreçlerinde, TCMB’nin tahminleri ne kadar çok gösterge olarak kullanılırsa, enflasyon hedeflerimize ulaşmanın üretim ve istihdam üzerindeki maliyeti o kadar az olur” ifadelerini kullandı.

Akçay, “Beklentiler sıkı duruşumuza ne kadar duyarsız ve tepkisiz kalırsa, dezenflasyon politikasının üretim ve istihdam açısından maliyeti de o kadar yüksek olacaktır” dedi.

“Enflasyon, Temmuz’da beklentilerden yüksek gerçekleşebilir”

Haziran ayında aylık enflasyonun ana eğiliminin yaklaşık yüzde 2’ye düştüğünü belirten Akçay, vergi ve yönetilen fiyatlardaki ayarlamaların Temmuz’da aylık enflasyona 1,5 puan ilave katkı yapacağını söyledi ve şöyle devam etti: “Bu da, Temmuz ayında piyasa katılımcıları tarafından beklenen enflasyondan daha yüksek bir gerçekleşme olması ihtimalini artırıyor.”

TCMB’nin piyasa katılımcıları anketindeki Temmuz ayı TÜFE beklentisi yüzde 2,77 seviyesinde ancak bazı ekonomistler bu ay TÜFE’nin yüzde 3,5-4 arasına yükselebileceğini öngörüyorlar.

Akçay önümüzdeki dönemde de, aylık enflasyonda her iki yönlü “sürpriz” yaşanabileceğini ancak bu ana eğilimde bir değişiklik yaratmadığı sürece bunun ani bir tepki verilmesini “gerektirmeyeceğini” söyledi.

Rezervlerdeki iyileşme ve TL mevduata artan talebin, kur korumalı mevduattan çıkışı hızlandırma konusunda “güven artırdığını” söyleyen Akçay, “Rezerv biriktirme sürecimiz, yabancı girişlerinin güçlü ve dalgalı olduğu bir ortamda düz bir çizgide ilerlemiyor” dedi. Akçay, TCMB’nin günlük olarak “teyakkuzda olduğu” bir koridor politikası uygulamadığını ifade etti.

Akçay bankalarla gerçekleştirilen swapları sonlandırarak aktarım mekanizmasının işlevselliğini artırdıklarına da dikkat çekti ve şöyle dedi: “Kredi büyümesi kısıtları, biz para politikasındaki sıkı duruş ile enflasyon beklentilerini çıpalarken, aşırı kredi büyümesi önünde sigorta işlevi görüyor.”

“Temel politika aracımız politika faizidir” diyen Akçay, yapısı gereği tamamlayıcı nitelikte olan makroihtiyati tedbirlerin avantajının ise “anlık etki” olduğunu belirtti. Akçay “para politikasının yerini almış bankacılık sistemi regülasyonları”nın azaltıldığı ve sadeleştirildiğini de belirtti.

Paylaşın

Merkez Bankası Politika Faizine Dokunmadı

Merkez Bankası (TCMB), piyasaların beklediği gibi politika faizini bu ayda sabit tuttu. Banka, mart ayında politika faizini, 500 baz puan artışla yüzde 45’ten yüzde 50’ye yükseltmişti.

Haber Merkezi /Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada, sıkı politika duruşuna devam edileceği vurgulanarak, “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır” denildi.

Temmuz ayı faiz kararı öncesinde, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, enflasyondaki düşüş beklentisinin hedeflerine “yakınsadığını” belirterek, dezenflasyon sürecinin önümüzdeki aylarda daha da belirginleşeceğini ifade etmişti.

Merkez Bankası (TCMB), Haziran’da 650, Temmuz’da 250, Ağustos’ta 750, Eylül’de 500, Ekim ve Kasım aylarında da 500’er, Aralık ve Ocak aylarında 250’şer olmak üzere son 8 toplantıda toplam 3 bin 650 baz puan faiz artırmıştı.

Şubat ayındaki yılın ikinci faiz kararında faizin sabit tutulması ile toplam 3 bin 650 baz puan faiz artış serisi devam etti. Mart ayında faiz 500 baz puan arttırılarak politika faizi yüzde 50’ye çıkarıldı. Nisan ve Mayıs ayında ise politika faizi sabit tutuldu. Merkez Bankası, son bir yılda 4 bin 150 baz puanlık faiz artışı yaptı.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) Fatih Karahan başkanlığında toplandı. Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 50 düzeyinde sabit tutma kararı aldı.

Merkez Bankası (TCMB) tarafından karara ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 50’de sabit tutulmasına karar vermiştir.

Haziran ayında aylık enflasyonun ana eğilimi belirgin bir zayıflama kaydetmiştir. Öncü göstergeler temmuz ayında aylık enflasyonun, para politikasının görece etki alanı dışında kalan yönetilen-yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamaları ile işlenmemiş gıda fiyatlarındaki arz yönlü gelişmeler neticesinde geçici olarak artacağına işaret etmektedir. Buna karşın, ana eğilimdeki yükselişin nispeten sınırlı kalacağı öngörülmektedir.

Yakın döneme ilişkin göstergeler yurt içi talebin, halen enflasyonist düzeyde olmakla birlikte, yavaşlamaya devam ettiğini teyit etmektedir. Hizmet enflasyonundaki yüksek seyir ve katılık, enflasyon beklentileri, jeopolitik riskler ve gıda fiyatları enflasyonist baskıları canlı tutmaktadır. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının öngörüler ile uyumunu yakından takip etmektedir.

Parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Kurul, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de göz önünde bulundurarak politika faizinin sabit tutulmasına karar vermekle birlikte, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşunu yinelemiştir. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.

Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır. Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecek ve dezenflasyon sürecini güçlendirecektir.

Kredi büyümesi ve kompozisyonu göz önünde bulundurularak makro finansal istikrarı ve parasal aktarım mekanizmasını destekleyecek şekilde yabancı para kredilere yönelik ek önlemler alınmıştır. Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenmeye devam edilecektir. Likidite koşulları muhtemel gelişmeler göz önünde bulundurularak yakından izlenmektedir. Sterilizasyon araçları, gerektiğinde çeşitlendirilerek etkin şekilde kullanılacaktır.

Kurul, politika kararlarını parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de dikkate alarak, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir. Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacaktır.”

Paylaşın

Dev Bankadan Merkez Bankası İçin Dikkat Çeken Yıl Sonu Faiz Tahmini

Deutsche Bank, Merkez Bankası’nın (TCMB) yılın son iki ayında 250’şer baz puanlık indirim yaparak, 2024 yılını yüzde 45 politika faiziyle sonlandıracağını öngördüğünü duyurdu.

Banka, fiyat artışları, akaryakıt, alkol ve tütünde otomatik vergi artışları ve kamu çalışanları ile emeklilere yapılan ücret artışlarına dikkat çekerek, temmuz ve ağustos aylarında aylık enflasyonun yükselmesini beklediğini belirtti.

Deutsche Bank, Ekonomist Yiğit Onay ve Stratejist Christian Wietoska imzasıyla “Türkiye (TCMB): Faiz değişikliği beklenmiyor, ancak gözler likidite önlemlerinde” başlığıyla yeni makro notunu yayımladı.

Raporda fiyat artışları, akaryakıt, alkol ve tütünde otomatik vergi artışları ve kamu çalışanları ile emeklilere yapılan ücret artışlarına dikkat çeken Banka, temmuz ve ağustos aylarında aylık enflasyonun yükselmesini beklediğini belirtti.

Ekomomim’de yer alan habere göre, raporda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararlarına ilişkin tahminlere de yer verildi.

“TCMB’nin üst üste dördüncü ayda da politika faizini değiştirmeyerek yüzde 50’de sabit tutmasını bekliyoruz” denilen raporda, “Baz senaryomuzda, TCMB’nin mevcut politikasını kasım ayında politika faizini düşürmeye başlayabileceği 4. çeyreğe kadar sürdürmesini öngörüyoruz” ifadelerine ye verildi.

Yılın son iki ayında 250’şer baz puanlık indirim beklene Banka, 2024 yılı sonunda politika faizinin yüzde 45’e düşeceğini öngördüğünü ifade etti.

Ayrıca 2025 yıl sonu faiz öngörüsünü de yer verilen raporda, “Enflasyondaki düşüşün devam etmesi ve tüketici enflasyonunun 2025 yılı sonunda yüzde 23 seviyelerine gerilemesi ile birlikte 2025 yılında kademeli ancak kalıcı bir gevşeme döngüsünün devam etmesini bekliyoruz. Politika faizi tahminimiz gelecek yılın sonunda yüzde 25’tir” denildi.

Banka, “enflasyondaki kalıcı bir gevşeme döngüsü” için de 2025 yılını işaret etti: “Enflasyondaki düşüşün devam etmesi ve tüketici enflasyonunun 2025 yılı sonunda yüzde 23 seviyelerine gerilemesiyle birlikte 2025 yılında kademeli ancak kalıcı bir gevşeme döngüsünün devam etmesini bekliyoruz.”

Paylaşın

Faizler Vatandaşı Vurdu: Yasal Takibe Düşenlerin Sayısı Yüzde 66 Arttı

Kredi kartı borcundan dolayı takibe düşenlerin sayısı ise mayısta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 66 artarak 125 bin 237 kişiye ulaştı. Bireysel kredi veya kredi kartı borçluları tek kişi sayıldığında Mayıs ayında takibe düşenlerin sayısı 237 bin 968 kişi oldu.

Kredi ve kart borcundan dolayı bankalar tarafından takibe düşenlerin sayısı 2024 yılı Ocak – Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 39 artarak 539 bin 371 kişiden 749 bin 522 kişiye çıktı.

BirGün’den Havva Gümüşkaya’nın haberine göre, Türkiye Bankalar Birliği’ne bağlı Risk Merkezi’nin verilerine göre geçen yıl mayıs ayında 100 bin 370 olan bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe alınanlar, Mayıs 2024’te 136 bin 244 kişiye ulaştı.

Kredi kartı borcundan dolayı takibe düşenlerin sayısı ise mayısta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 66 artarak 125 bin 237 kişiye ulaştı. Bireysel kredi veya kredi kartı borçluları tek kişi sayıldığında Mayıs ayında takibe düşenlerin sayısı 237 bin 968 kişi oldu.

Kredi ve kart borcundan dolayı bankalar tarafından takibe düşenlerin sayısı Ocak –Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 39 artarak 539 bin 371 kişiden 749 bin 522 kişiye çıktı. Kredi faizleri ve kredi kartlarında gecikme faizleri, Mayıs 2023 seçimleri sonrasında katlandı.

Seçim öncesi dönemde yüzde 1,66 olan kredi kartında aylık azami gecikme faizi, faiz artışlarıyla birlikte bu oran yüzde 4,55 seviyesine ulaştı. Bu dönemde ihtiyaç kredisi faizleri de yüzde 30’lardan yüzde 80’lere yükseldi.

Paylaşın

Kredi Kartı Borçları 1,5 Trilyon Liraya Yükseldi

Sene başında 1 trilyon 155 milyar lira olan bireysel kredi kartları hacmi haziran sonu itibarıyla 313 milyar 260 milyon liralık artış gösterdi. Böylece kart borçları yüzde 27.1 artışla 1 trilyon 468 milyar liraya çıktı.

Taşıt, konut ve ihtiyaçtan oluşan tüketici kredileri ise altı ayda 212 milyar 634 milyon lira artışla yüzde 14.4 büyüyerek ve 1 trilyon 726 milyar liraya yükseldi. 2024 yılının ilk yarısında bankaların toplam kredi hacmi 2 trilyon 173 milyar lira artış ve yüzde 18.6 büyüme ile 13 trilyon 803 milyar liraya ulaştı.

Yılın ilk yarısında bankalara olan bireysel borçlar büyük ölçüde kredi kartı kaynaklı gerçekleşti. Sene başında 1 trilyon 155 milyar lira olan bireysel kredi kartları hacmi haziran sonu itibarıyla 313 milyar 260 milyon liralık artış gösterdi. Böylece kart borçları yüzde 27.1 artışla 1 trilyon 468 milyar liraya çıktı.

Taşıt, konut ve ihtiyaçtan oluşan tüketici kredileri ise altı ayda 212 milyar 634 milyon lira artışla yüzde 14.4 büyüyerek ve 1 trilyon 726 milyar liraya yükseldi. İlk çeyrekte kart harcamaları toplamı yıllık yüzde 122.2 artışla 3 trilyon lira, ikinci çeyrekte yıllık yüzde 99.1 artışla 3.6 trilyon lira tutarında gerçekleşti.

Öte yandan, haziran sonu itibarıyla ihtiyaç kredisinde bileşik ortalama faiz oranı yüzde 74.6, ticari kredide ise yüzde 61.1’e yükselirken, TL krediler ikinci çeyrekte hız kesti.

Sözcü’de yer alan habere göre, 2024 yılının ilk yarısında bankaların toplam kredi hacmi 2 trilyon 173 milyar lira artış ve yüzde 18.6 büyüme ile 13 trilyon 803 milyar liraya ulaştı. Altı aylık kredi büyümesinin 525 milyar 895 milyon liralık tutarı tüketici kredileri ve kredi kartlarında gözlenirken, ticari kredi hacmi de 1 trilyon 647 miyar lira arttı.

Böylece bankacılık sektörünün tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları hacmi yılın ilk altı ayında yüzde 19.70 büyüme ile 3 trilyon 195 milyar liraya, toplam ticari kredi hacmi ise yüzde 18.4 artışla 10 trilyon 609 milyar liraya ulaştı. TL krediler ilk çeyrekte yüzde 8.8 olurken, ikinci çeyrekte hız keserek yüzde 3.9’a geriledi.

Paylaşın