Demirtaş’tan “Mücadeleyi Beraberce Büyütme” Çağrısı

Kendisini cezaevinde ziyaret eden TİP Lideri Erkan Baş ile mesaj gönderen Selahattin Demirtaş, “TİP’in mitinglerine katılırdım ve yoldaşça, omuz omuza, kol kola mücadeleyi büyütürdük” dedi ve ekledi:

Olması gereken budur, ötesi yoldaşlığa zarar verir. Tüm arkadaşlarımızdan beklentimiz bu hukuka uygun davranarak beraberce mücadeleyi büyütmeleridir.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nde ziyaret etti.

Erkan Baş, ziyareti “Seçim çalışmalarımız arasında sevgili dostumuz Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ettim. Herkese, hepimize sevgileri, selamları ve başarı dilekleriyle birlikte ekteki mesajı iletti. Çok yakında özgür günlerde buluşacağız” notuyla sosyal medya hesabından duyururken, paylaşımında Demirtaş’ın mesajına da yer verdi.

“Tüm arkadaşlarımızdan beklentimiz…”

Demirtaş’ın “mücadeleyi beraberce büyütme” çağrısı yaptığı mesajında, şu sözler yer aldı:

“Sevgili Erkan Baş’ın ziyareti vesilesiyle Türkiye İşçi Partili tüm yoldaşlarıma, kıymetli aday arkadaşlara selam, sevgilerimi iletiyorum.

Dışarıda olsaydım 29 Nisan’da Aydın’a Yeşil Sol Parti mitingine Erkan’la beraber giderdik, bu durumda Erkan yoldaşım Aydın’a benim selamlarımı götürecek ve mitinge katılacak. Ben de TİP’in mitinglerine katılırdım ve yoldaşça, omuz omuza, kol kola mücadeleyi büyütürdük.

Olması gereken budur, ötesi yoldaşlığa zarar verir. Tüm arkadaşlarımızdan beklentimiz bu hukuka uygun davranarak beraberce mücadeleyi büyütmeleridir.

Herkese selamla, özlemle, başarı dileklerimle…”

Paylaşın

TİP Lideri Baş’a ‘Tito Artığı’ Diyen Mustafa Destici Özür Diledi

TİP Genel Başkanı Erkan Baş’a ‘Tito artığı’ diyen BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, katıldığı bir televizyon yayınında, “Eğer ağzımdan da yanlış bir şey çıkmışsa onlardan özür dilerim, özür dilemekten hiç çekinmem” dedi.

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, 24 TV canlı yayınına katıldı. Destici, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş hakkında söylediği ‘Tito artığı’ sözleri hakkında açıklama yaptı.

BBP Lideri Destici, “Eğer ağzımdan da yanlış bir şey çıkmışsa onlardan özür dilerim, özür dilemekten hiç çekinmem” ifadelerini kullandı. Destici, şunları söyledi:

“Dolayısıyla ben hiçbir Boşnak, Makedonyalı, Arnavut, Kosovalı, Karadağlı, Batı Trakyalı ya da Bulgaristan’daki Türkleri incitmek istemem. Onlar zaten ödemesi gereken bedeli ödemişler, canlarını vermişler, topraklarını vermemişler.

Orada hâlâ Türklük ve İslam adına nöbet tutuyorlar. Biz burada kendi bağımsız devletimizin içinde hür bir şekilde yaşıyoruz, bayrağımızın altında, ama onlar büyük sıkıntı çekmişler, ağır bedeller ödemişler ve hâlâ o topraklarda aldıkları emaneti canları pahasına taşıyorlar.”

Ne olmuştu?

Destici, katıldığı bir programda Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş’ı hedef alarak, “Adam Tito artığı, Yugoslavya’da Tito rejimi vardı. Buradan geçiyorsun Almanya’ya. Tamamen sol örgütler içerisinde. Belli ki Alman istihbaratlarının kontrolünde yetiştiriliyorsun ve Türkiye’ye gönderiliyorsun.

Senin gerçek soyadın ne? Jusoviç. Türkiye’de Baş’ı kullanıyorsun. Soyadı Baş olan siyasetçi kim? TİP’in genel başkanından söz ediyorum. Türk milletinin karşısına Jusoviç diye çıkabiliyor musun? Aç bak Google’a. Gerçeğin toplumdan gizlenmesini doğru bulmuyorum” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş: Toplumu Kutuplaştırarak, Bölerek Yönetmeye Çalışıyorlar

BBP Lideri Destici’nin kendisi üzerinden Yugoslav göçmenlerine yönelik kullandığı ırkçı ifadelere ilişkin değerlendirmede bulunan TİP Lideri Baş, “Toplumu kutuplaştırarak, toplumu bölerek yönetmeye çalışıyorlar” dedi ve ekledi:

“Zihinlerinde şöyle bir şey var, çok açık söylüyorum, erkek, Türk, Sünni. Böyle bir eksen var. ‘Erkekler, Türkler ve Sünniler bizim tarafımızdan temsil edilirse, biz kadınlara istediğimizi yaptırırız, biz Alevileri istediğimiz gibi yok sayarız, biz Kürtlerin üzerine istediğimiz gibi gideriz’, böyle bir eksen kurmuşlar.

Fakat işte bunu emek ekseniyle kestiğiniz anda bütün bu kurguları bozuluyor, çünkü Türk de olsa Kürt de olsan yoksulsan, emekçiysen eziliyorsun. Alevi de olsan Sünni de olsan yoksulsan, emekçiysen eziliyorsun, yok sayılıyorsun. Ya da kadınlar ayrıca emekçi olduklarında çifte sömürüye maruz kalıyorlar.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Artı TV ekranlarında yayınlanan “Nalin Öztekin ile Yarının Seçimi” programının konuğu oldu. TİP Lideri Baş, Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici’nin kendisine yönelik iftiralarına ve kendisi üzerinden Yugoslav göçmenlerine yönelttiği ırkçı ifadelere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Erkan Baş, Destici’nin söz konusu ifadelerinin Cumhur İttifakı’nın bir politikası olduğunu vurgulayarak şunları dile getirdi:

“4-5 yıldır parlamentodayım ve ilgili şahıs da parlamentoda, bugüne kadar kendisini ciddiye alıp herhangi bir konuda bir cevap vermişliğimiz falan da yok. Ciddiye alınacak bir kişi olarak görmüyorum ve emin olun, yine söz konusu olan sadece benimle ilgili ifadeleri olsaydı tenezzül edip cevap vermezdim, fakat bugün bunu kamuoyuyla da paylaşmak istedim çünkü ırkçılık nedir görülsün istedim.

Gerçekten ırkçılık nedir? Bir insan ırkçı düşüncelerin esiri olduğunda dünyaya, çevresine, topluma, insanlara nasıl bakıyor, nasıl yaklaşıyor, bunun en somut örneklerinden bir tanesiyle bugün karşı karşıyayız. Bakın bu çok önemli, çok somut bir örnek olarak ortaya çıktı.

Bir de ilgili şahsın Cumhur İttifakı’nı oluşturan 4 partiden bir tanesinin genel başkanı olduğunu unutmamamız lazım. Biz çok uzun zamandır Cumhur İttifakı’nın bir faşist ittifak olduğunu, kadın düşmanı olduğunu, emek düşmanı olduğunu, Kürt düşmanı olduğunu, Alevi düşmanı olduğunu anlatmaya çalışıyorduk aslında. Bugün bunun örneklerinden bir tanesiyle karşı karşıyayız. Kendinden başka herkese düşman. Karakteristik örneği budur, ırkçılık böyle bir şeydir zaten, kendinden başka herkese düşman olursun.

Hatırlayın, İmamoğlu belediye başkanıyken ona ‘Pontus’ diyorlardı, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı tartışıldığında ona ‘Alevi’ diyerek ötekileştiriyorlardı. Bunların zaten ağababası ‘Affedersin Ermeni’ diye konuşan bir zihniyete sahip. Bunlar herkesi terörist ilan eden, kendilerinden olmayan herkesi düşmanlaştıran yaklaşıma sahipler. Bu sefer de bundan ben nasibimi almış oldum.

Ama önemli olan şey şu, bu ülkede yaşayan milyonlarca Balkan göçmeni insan var ve bunların büyük bir bölümü büyük acılar çektikleri için, doğdukları topraklarda hayatlarını devam ettiremedikleri için, iş için, can güvenliği için, ailesini korumak için bu topraklara göçmüş insanlar. Çok uzun yıllardır, tarihin çeşitli evrelerinde hep Balkanlardan bu yana göç dalgaları olmuştur. Balkan Savaşı’nda olmuştur, Kurtuluş Savaşı’nda olmuştur, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra olmuştur, 60’lı yıllarda olmuştur, bu sürekli olarak devam etmiştir.

Hepsi kendisini bu ülkenin, bu toprakların bir parçası saymıştır, yerleşmiştir bu topraklara. Herhangi bir biçimde zarar verici tek bir eylem, etkinlik, düşünce içerisinde olmamıştır. Ama şimdi burada neyle karşı karşıyayız biz? Tito artığı, o kendince bunu küçümseyici bir ifade olarak değerlendiriyor ama Tito örnek alınacak bir siyasi liderdir. Bugün hala Türkiye’deki pek çok göçmen açısından bir dizi eleştiriye rağmen hep bunu biliriz.

Tito, bizim oraların deyimiyle söylüyorum, ‘5 benzemez’i faşizme karşı birleştirip Hitler’i, Nazileri yenilgiye uğratan bir sürecin lideridir. Mesela en meşhur Tito sloganlarından biridir, ‘Bizi barış ve kardeşlik kurtarır, barış ve kardeşlikle birlik sağlanır’ teziyle, oradaki bütün halkları bir araya getirmiş. Kime karşı? Nazilere karşı. Şimdi aynı zihniyetin Türkiye’deki yansıması sizi suçluyor, düşmanlaştırıyor, hakir görmeye çalışıyor. İkincisi, soyadını gizlemek falan gerçekten cahiliyet. Cahiliyet. Tam tarihini hatırlamıyorum ama 10 sene kadar önce bunu ben söyledim zaten.”

İktidarın kutuplaştırıcı politikalarına ilişkin kurguların, emek eksenli siyasetle bozulabileceğini belirten Erkan Baş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Esas olarak Tayyip Erdoğan’la simgelenen, onda cisimleştirebileceğimiz, ama bütün Cumhur İttifakı’nın da benimsediği bir politika. Toplumu kutuplaştırarak, toplumu bölerek yönetmeye çalışıyorlar. Zihinlerinde şöyle bir şey var, çok açık söylüyorum, erkek, Türk, Sünni. Böyle bir eksen var. ‘Erkekler, Türkler ve Sünniler bizim tarafımızdan temsil edilirse, biz kadınlara istediğimizi yaptırırız, biz Alevileri istediğimiz gibi yok sayarız, biz Kürtlerin üzerine istediğimiz gibi gideriz’, böyle bir eksen kurmuşlar.

Fakat işte bunu emek ekseniyle kestiğiniz anda bütün bu kurguları bozuluyor, çünkü Türk de olsa Kürt de olsan yoksulsan, emekçiysen eziliyorsun. Alevi de olsan Sünni de olsan yoksulsan, emekçiysen eziliyorsun, yok sayılıyorsun. Ya da kadınlar ayrıca emekçi olduklarında çifte sömürüye maruz kalıyorlar.

Şimdi bu gerçekler ortaya çıktı ve artık şunu çok görüyorum, geçmişte kendi mahalleleri olarak gördükleri, sadece kendilerinin temsil edebileceklerini iddia ettikleri toplumsal kesimler içerisinde de ciddi bir kırılma var ve bu onları daha çok rahatsız etmeye başladı. Şöyle bakıyorlar, mesela Balkanlardan gelmiş ‘Evlad-ı Fatihan’ın bir parçası bir kişi, nasıl olur da muhalefet saflarında yer alır? Bu sindiremedikleri bir şey.

Nasıl olur da kendisi Alevi olmasa bile Alevilerin hakkını savunur, nasıl olur da Kürtlerin yanında olur, bunu kabullenemiyorlar, bunu bir ihanet gibi görüyorlar. O yüzden sizi daha fazla hedef tahtasına yerleştiriyorlar, ama toplumun tüm kesimlerinde, bu düşmanlaştırıcı politikaları iktidarın koltuğunu korumak için, toplumu zehirlemek için kullandığı bir dilin ürünü olduğu yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı ve açıkçası, sadece Cumhur İttifakı açısından söylemiyorum, Millet İttifakı’nı da ekleyeyim, toplum şu anda bu kutuplaştırılan alanlarda siyasetin daha önünde.

Bakın çok açık. Sokağa çıkın, sokakta Türklerle Kürtler arasında bir barış arayışı daha güçlüdür bugün, 3 yıl önceye, 5 yıl önceye, 10 yıl önceye göre. Ya da Alevilerle Sünniler arasında barış, toplumun içerisinde barış, mesela kadınlarda başı açıklarla kapalılar arasında iktidarın istediği gibi bir kutuplaşma artık yaratılamıyor.

O yüzden ben, içinde bulunduğumuz dönemde siyasetçilere ayrıca bir sorumluluk düştüğüne inanıyorum. Toplum birçok sorunu kendi içinde, bir arada yaşam kültürüyle aşmaya bu kadar hazırken, siyasetçilerin biraz daha cesur olması, topluma biraz daha önderlik etmesi ve bu sorunları gerçekten artık köklü biçimde, bir daha geri dönülmez biçimde çözmek üzere sorumluluk alması gerektiğini düşünüyorum. Biz elimizden geldiğince bunu yapıyoruz. Tabii ki sınırlı bir güçle bugüne kadar bunu yaptık ama bunun rahatsızlık verdiği gözüküyor. Rahatsızlık vermeye devam edeceğiz, çok açık söylüyorum.”

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş: Yeni Bir Arayış İçerisindeyiz

Yeşil Sol Parti ile Türkiye İşçi Partisi (TİP) arasındaki görüşmeler sürerken TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Türkiye’de, 87 seçim bölgesinin hepsinde tek bir taktik geliştirmek zorunda değiliz. Yeni bir şey deniyoruz, yeni bir arayış içerisindeyiz” dedi ve ekledi:

“Biz halkımızın, halklarımızın nasıl bedeller ödediğini biliyoruz. Bu bedellerin sonucunda elde edilmiş kazanımları göz bebeğimiz gibi korumak konusunda da kararlıyız. Daha ileriye taşımanın arayışı içerisindeyiz.”

Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinden Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) seçime en az 41 ilde, kendi amblem ve adaylarıyla girme kararlılığı sürüyor. TİP Lideri Erkan Baş, Mezopotamya Ajansı’na konuştu.

Erkan Baş, sorulara şu yanıtları verdi:

Seçimlerde anahtar rol oynayan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçim stratejisi temel gündem. Eleştiriler var, öneriler var. Bu eleştirilere yönelik yaklaşımınız ve tutumunuz nedir?

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tüm toplumsal tabanı son derece politik, duyarlı, dikkatli, özenli bir topluluk. Dolayısıyla siyaseti de çok yakından takip ediyor, siyasete aktif olarak katılıyor. Bunlar bizim açımızdan kıymetli. Eleştiriler de doğal olarak en iyiyi, en güzeli, en doğruyu bulma kaygısıyla yapılıyor. Bu kapsamda iyi niyetli olarak başarıyı arayan her tür eleştiriyi çok kıymetli bulduğumuzu, dikkatle izlediğimizi, değerlendirdiğimizi herkesin bilmesini isterim.

Bu arada kötü niyetli diye tarif edebileceğimiz, esas olarak Türk ve Kürt halklarının mücadele birliğini zedeleyemeye, bu birlikteliği bozmaya dönük yapılan girişimleri de bu kapsamda değerlendirmiyoruz. Onları ciddiye almıyoruz. Devletin de iktidarın da HDP nezdinde Kürt halkını yalnızlaştırma stratejisinin bir uzantısı olarak görüyoruz. Biz Kürt ve Türk halklarının mücadele birliğini en güçlü biçimde hayata geçirmek üzere tartışıyoruz.

Tekrar iyi niyetli olanlara dönecek olursak, burada kaygılar esas olarak seçim sisteminde yapılan değişikliklerle ilgilidir. AKP-MHP iktidarı, kaybeden iktidar olarak seçim sistemini değiştirdi. Zaten derdi, ittifakları birbirine düşürmekti. İttifaktaki partilerin birbirleriyle çelişkilerini derinleştirmek istiyordu. Bizim hep beraber yapmaya çalıştığımız şey, AKP’nin bu oyununu bozmak.

Onlar bir oyun oynadılar, biz bu oyunu daha fazla kenetlenerek, daha fazla düşünerek, nasıl başarıya dönüştürürüz üzerine tartışıyoruz. Bunu hep birlikte başaracağımıza olan inancımız çok güçlü. Hiç kimsenin bir tereddüdü olmasın, halklarımızın hiçbir tereddüdü olmasın. Biz hep beraber bütün bu tartışmalar ve değerlendirmeler ışığında en doğru yolu yine hep birlikte bulacağız. Hiç kimsenin bunda kendi doğrusuna takılıp, diğer değerlendirmeleri gündem dışında tutma şansı yok. Hep birlikte en doğruyu bulacağımıza inanıyorum.

Herkes gibi sizler de seçimlere tarihsel önem atfediyorsunuz. Aynı zamanda Cumhuriyetin ikinci yüzyılını belirleyecek bir seçim. Bu konuda “parti çıkarları mı toplumsal çıkarlar mı?” tartışmaları da var. Emek ve Özgürlük İttifakı, seçmenlerinin “seçime tek listeyle girilmesi” beklentilerini karşılar mı?

Bir kere ne Türkiye İşçi Partisi ne de Emek ve Özgürlük İttifakı’nda herhangi bir müttefik gücümüz asla ve asla kendi çıkarlarını, ittifakın çıkarlarının önüne koymaz. Sizin yaptığınız bugün çok kıymetli. Bu seçim aslında ikinci yüzyıla ilk adım seçimi ve bizim tartışmamız şu; Türkiye ikinci yüzyıla iki düzlem siyasetinin preslendiği, iki düzlem siyasetinin arasına sıkışmış bir ülke olarak mı girecek? Ya da Emek ve Özgürlük İttifakı eliyle Üçüncü Yol’u, Türkiye’de üçüncü bir seçeneği, halktan, emekten, demokrasiden, özgürlükten, barıştan yana bir seçeneği en güçlü biçimde nasıl taşıyacağız? Temel tartışma budur ve bakın bu seçimin en önemli sorunu budur.

Türkiye ilk yüzyılda olduğu gibi mi devam edecek? Yoksa bu sefer biz halklar olarak, emekçiler, kadınlar, gençler olarak yeni bir inisiyatif geliştirebilecek miyiz, yeni bir irade şekillendirebilecek miyiz? Temel kaygımız budur. Tek liste meselesinde de esas olarak odaklandığımız nokta bu. Farklı kaynaklarda gelişen mücadeleleri nasıl Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir parçası haline getirebiliriz? Nasıl Emek ve Özgürlük İttifakı’nı büyütebiliriz. Bu konuda tabi ki yeni bir süreç. Dolayısıyla tartışmalar oluyor.

Ama unutmayın, hep birlikte çok deneyimli bir gelenekten geliyoruz. Kürt özgürlük hareketine baktığımız zaman, 90’lardan bu yana önce Emek, Barış ve Özgürlük Bloğu ile başlayan yoğun bir mücadele süreci vardı. Bunun çeşitli aşamaları oldu. Ne yaptılar? Bugünkü tartışmaları biraz benzetiyorum. HDP bağımsız adaylarla elde ettiği mevziiyi büyütmek, geliştirmek ve kalıcılaştırmak üzere parti olarak seçimlere girme kararı verdiğinde de aynı tartışmaları yaşamıştık. O zaman da “barajı aşamazsak, elde ettiğimiz bütün kazanımları kaybetme riskiyle karşı karşıyayız” dediler. Bu özel olarak Türkiye İşçi Partisi’nin tercihi değil. Hep beraber Emek ve Özgürlük İttifakı’nı nasıl daha güçlü hale getiririz konusundaki tartışmayı yürütüyoruz. Önümüzdeki günlerde bu tartışmayı tümüyle bitireceğiz.

Biraz da şöyle oluyor, kamuoyu önünde tartışmanın bir şehveti var. Herkes kamuoyu önünde tartışmayı çok seviyor. Ama biz partinin yetkili kurulları, ittifak güçlerimiz, hep birlikte sağduyulu, soğukkanlı, bütünlüklü, uzun vadeli bir tartışmayı tercih etmek durumunda kaldık. Çünkü gerçekten sürecin hassasiyetinin farkındayız. Bu süreçte basın önünde yapılacak herhangi bir konuşma, herhangi bir tartışma, başka yerlere çekilebiliyor, manipüle edilebiliyor. O yüzden yurttaşlarımız, halklarımız şunu bilsinler, biz birlikte bir değerlendirme süreci içerisindeyiz.

Bizim siyaset tarzımız açısından da zaten halktan gizli, halka sorulmadan, tartışılmadan, müzakere edilmeden bir karar almak söz konusu değildir. Herkes kurullarını ve mekanizmalarını bu kapsamda işletiyor. Biz, hep birlikte “cumhuriyetin ikinci yüzyılına halkları en güçlü şekilde nasıl taşıyacağız?”, “bu ilk yüzyılda yaşadığımız acıların bir daha tekrar etmemesinin güvencesini nasıl sağlayacağız” tartışmalarını yürütüyoruz. Şunu paylaşayım, bizim esas hedefimiz, AKP-MHP iktidarına karşı, Cumhur İttifakı denilen faşist bloka karşı 20 yıldır hep birlikte sürdürdüğümüz o mücadeleyi şimdi zafere taşımak. Tamamen buna kilitlenmiş durumdayız. Bunun da en doğrusunu bulacağımızı düşünüyorum.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oy kaybı ve milletvekili kaybına dair endişeleri var. Nitekim araştırma şirketleri risk olduğuna işaret ediyor. Siz de önceki gün yaptığınız açıklamada ittifakın büyütülmesi ve güçlendirilmesi için güçlü mücadele yürüteceğinizi söylediniz. Henüz zaman var, kararınız değişir mi?

Şimdi şunun görülmesi lazım. Sesimizin ulaştığı herkese şunu söyleyelim: Mesele en güçlü olmanın yolunu aramaksa, bunun tüm Türkiye’de, 87 seçim bölgesinin hepsinde tek bir taktik geliştirmek zorunda değiliz. Yeni bir şey deniyoruz, yeni bir arayış içerisindeyiz. Bakın emin olsun herkes, hem bugün HDP yönetimi hem ittifaktaki diğer güçler hem Türkiye İşçi Partisi yönetimi yapılan araştırmaları, saha araştırmaları, örgütlerimizden gelen verileri, halkla kurduğumuz temasları hep birer veri olarak önümüze koymuş durumdayız. Ve oturmuş il il çalışma yapıyoruz. Bir örnek olsun diye söylüyorum. Kocaeli, bizim açımızdan son derece önemli bir ildir ama Kocaeli’nde HDP’nin geçen seçimde kazandığı bir milletvekilliği var. Bunu büyütmek mümkün.

Ama örneğin Kocaeli’nde Türkiye İşçi Partisi’nin seçime girdiğinde, bakın “kaybedilir” demiyorum, riske girme olasılığı bile olduğunda burada yeni bir düzenleme yapıyoruz. Kocaeli’nde hep beraber gideceğiz, Yeşil Sol Parti’ye oy isteyeceğiz. Türkiye İşçi Partisi’nin parti olarak seçime gireceği yerler, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın herhangi bir bileşeninin, özellikle HDP’nin kazanımına zarar vermeyecek titizlikte planlanmaktadır. İki; diyelim ki her iki partinin seçime gireceği yerlerde de şuna bakıyoruz, orada HDP’nin elde ettiği kazanımın geri düşme riski var mıdır? Hemen burada Türkiye İşçi Partisi adına biz o ilde, o seçim çevresinde girmeyeceğimizi söylüyoruz.

Ama nerelerde seçime giriyoruz, HDP’nin kazanımlarını koruyacağımız, onları güvence altına alacağımız ama bunun üstüne Türkiye İşçi Partisi aracılığıyla yeni birtakım kazanımlar ekleyebileceğimiz illeri ve seçim bölgelerini tayin etmeye çalışıyoruz. Şunu görelim, bence önemli olan noktası burası. Her seçim döneminde AKP-MHP seçim sistemini değiştirerek, aslında insanların kafasını karıştırmaya, bir karmaşa yaratmaya çalışıyor. Biz bu oyunu bozmalıyız.

O yüzden sağda solda konuşulanlardan ziyade, partimizin yetkili kurullarının yaptığı açıklamalara, partimizin değerlendirmelerine biraz daha dikkatle göz atmak, biraz daha dikkate dinlemek ve yorumlamaya çalışmak gereklidir. Biz halkımızın, halklarımızın nasıl bedeller ödediğini biliyoruz. Bu bedellerin sonucunda elde edilmiş kazanımları göz bebeğimiz gibi korumak konusunda da kararlıyız. Daha ileriye taşımanın arayışı içerisindeyiz. Bunun bilinmesini isterim. Daha ileriye taşımak mümkündür, biz bunu hep birlikte yapabileceğimizi düşünüyoruz. Bunu tartışıyoruz. En sonunda da bütün bu değerlendirmeler ışında en doğru kararları alıp, yolumuza devam edeceğiz. Herkesin gönlü ferah olsun demiştim. Herkesin gönlü ferah olsun.

Biz birbirimizle rakip değiliz, bir dost, müttefik güçleriz, yoldaşlarız, biz uzun yıllardır birlikte mücadele ediyoruz. Bundan sonra da bu mücadelenin birlikteliğine hiç kimsenin zarar verme ihtimali yok, kimse buna zarar veremez.

“Tek sosyalist parti biziz” açıklamanıza da eleştiriler geldi. Oysa HDP ve Kürt hareketi de kendisini sosyalist bir hareket olarak tanımlıyor. Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan diğer partiler de sosyalizmi savunuyorlar. 1980 darbesinde ve AKP’nin son 7 yıllık politikalarının siyasal bedellerini bugün tutuklu olarak ödeyen sosyalist bir kadın olan Gültan Kışanak’ın da eleştirileri oldu. Bu açıklamanız Emek ve Özgürlük İttifakı’na zarar vermez mi?

Dün (Önceki gün) açıklamamda da söyledim, bizim siyasal kültürümüzde basın üzerinden yoldaşlarımızla tartışmak yoktur. İkincisi tümüyle haksız, hukuksuz bir biçimde cezaevinde olan çok kıymetli bir yoldaşımızın yaptığı bir değerlendirmeye benim basın üzerinden cevap vermem söz konusu olamaz. Bizim orada bir tek sorumluluğumuz var. Arkadaşlarımızın yeniden özgürlüklerini sağlamaktır. Bunu yapana kadar o arkadaşlarımızla, Gültan hanımla, Selahattin Demirtaş’la, onların nezdinde siyasi tutsakların tümünü kast ediyorum, biz tartışma yapmayacağız.

Bizim onlara karşı bir sorumluluğumuz var. En kısa sürede arkadaşlarımızın haksız, hukuksuz tutuklamalarını bitirilmesini sağlamamız gerekiyor. Şimdi o açıklamalar kamuoyunda, bizle kamuoyunda belki de çok açık ayrıntılı bir biçimde bilgileri paylaşmadığımız için, birtakım kaygıların, birtakım merakların doğmasına neden oldu. Ben yaptığım açıklamalarda esas olarak buna ilişkin yaklaşımımızı paylaşmaya çalıştım. Arkadaşlarımıza cevap olarak değil, kamuoyunda oluşan algıyı kendi cephemizden değerlendirmeye çalıştım.

‘Tek sosyalist biziz’ ya da benzeri açıklamalar için… Şimdi şöyle bir şey olabilir mi? Sosyalistler herhangi bir şeyin özel mülkiyetine karşılar. Dolayısıyla bu ülkedeki, bu coğrafyadaki sosyalistleri sadece Türkiye İşçi Partisi temsil ediyor gibi bir yaklaşım olamaz. Bu belki canlı yayın sırasında söylenmiş bir laftır. Asla kendimiz dışındaki sosyalistleri görmeme, kabul etmeme gibi bir yaklaşım olamaz. Ama gündelik siyaset içerisinde zaman zaman dilimiz, üslubumuz, tarzımız, belki yanlış yerlere çekilebilecek açıklamalar olur ancak kastımız asla böyle bir şey olamaz.

Türkiye’de hem bugün HDP içerisinde mücadele eden hem ittifak güçlerimiz arasında olan, hatta “keşke ittifakımızda olsalar ama değiller” dediğimiz başka sosyalist güçler de elbette var. Bunların mücadelesine dönük de bir saygısızlığımız olamaz. Bu mücadelelerin hepsi bizim mücadelemiz. Bu topraklarda Mustafa Suphilerden bu yana devam eden o köklü geleneğin tümünü kendi değerimiz, kendi mücadelemizin bir parçası olarak görüyor ve onlara layık olmaya çalışıyoruz. Öyle tekçi bir anlayış içerisinde değiliz. Bunu doğru bulmadığımı da paylaşmış olayım.

Bütün bu konulara ilişkin ilgili partilerle, ittifakınızla görüşmeleriniz sürüyor bildiğim kadarıyla. Nasıl bir sonuç beklemeliyiz?

Biz bu seçimlerle beraber Türkiye’nin bu Cumhur İttifakı’ndan, saray rejiminden kurtulmasına odaklanmış durumdayız. Önceliğimiz budur. Bunun hemen yanına yazılan şey, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın en güçlü şekilde bu seçimlerden çıkmasıdır. Bütün ittifak güçlerimiz, bütün müttefiklerimiz buna kilitlenmiş durumda. Kamuoyunda birtakım tartışmalar yapılıyor, ittifak içerisinde böyle yoğun bir tartışma, karşıtlık anlamında bir tartışma yok. Yoğun bir tartışma var ama “en iyi nasıl yapabiliriz” diye bir tartışma var. İnanıyoruz, toplumda gördüğümüz karşılık da budur.

Emek ve Özgürlük İttifakı bir bütün olarak bu seçimlerin gerçekten an itibariyle herkesin kabul ettiği anahtar gücüdür. Ama daha önemlisi Emek ve Özgürlük İttifakı bu sürecin sürpriz güçlerinden biri olacaktır. Beklenmedik bir başarı elde edecektir. Bizim alandan aldığımız veriler budur, artık bu görevimizi seçime kadar hiç ihmal etmeden, seçimlerden en büyük başarıyı elde etmeye odaklanacağız. En küçük bir gevşeme olmayacak. Son gün, son saate kadar bu ülkede yaşayan herkesi Emek ve Özgürlük İttifakı’nın parçası haline getirmeye, bu mücadeleye dahil etmeye çalışacağız.

Esas önemli görevimizin seçimlerden sonra başladığını da biliyoruz. Seçimlerden sonra yepyeni bir dönemin, esas anahtar rolümüzü oynayacağımız dönemin başlayacağı kanaatiyle hareket ediyoruz. Türkiye’de artık barışın konuşulduğu günlerin doğmasını istiyoruz.

Cezaevlerindeki binlerce arkadaşımızın tutsaklığına son verildiği günleri görmek, yaşamak istiyoruz. Emekçilerin, kadınların, gençlerin uğradıkları baskıları, Kürt halkının yok sayılmasını, Alevi yurttaşlarımızın yok sayılmasının son bulduğu bir sürecin ilk adımlarının atılacağı heyecanıyla bu sürece hazırlanıyoruz. Hepimize düşen çok büyük görevler ve sorumluluklar var.

Çok net söyleyeyim, bizim düşmanlarımız var, siyasi düşmanlarımız var. Büyük kararlılıkla mücadele edeceğiz. Rakiplerimiz var, Millet İttifakı’nı kast ediyorum. Rakiplerimize karşı daha büyük başarılar elde etmeye çalışacağız. Esas olan bizim dostlarımız, yoldaşlarımız var.

Hep birlikte zafer kazanmaya odaklanacağız. Bakış açımız budur. Bunu geliştirmeye çalışacağız. Son derece önemli, bakın 90’lı yıllardan bu yana gittikçe gelişen bir mücadele birliğinin şu anda ulaştığı en ileri aşamadayız. Bunu geliştirerek, güçlendirerek, kalıcılaştırarak geleceğe taşımak istiyoruz. Bu seçimler bunun için bir sıçrama tahtası görevi görecektir.

Paylaşın

TİP Lideri Baş: Emek Ve Özgürlük İttifakı’nın Çıkarlarını Önceledik

“Ortak liste” çağrılarının ardından açıklama yapan TİP Lideri Erkan Baş, “Türkiye İşçi Partisi olarak geride kalan dönem boyunca ülkemizin ve Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çıkarlarını önceliklendirdik. Şimdiye kadar ileri sürdüğümüz görüşler de hem ülkemizin hem de Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çıkarlarını ve toplam kazancını büyüteceğine inandığımız görüşler olmuştur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu inanç, sadece kendi gözlemlerimize değil birçok farklı kaynaktan teyit ettiğimiz verilere dayanmaktadır. Bu denli zor ve detaylı konuları canlı yayınlarda konuşurken zaman zaman kastini aşan ifadelerin dile getirilmesi tüm taraflar açısından muhtemeldir ve karşılıklı iyi niyet gereği partimizin tutumunu çarpıtan kimi sözleri de bu açıdan değerlendiriyoruz.”

TİP’in Yeşil Sol Parti listelerinden sayı, sıra, kontenjan gibi herhangi bir talepte bulunmadığını, Yeşil Sol Parti’nin herhangi bir ilden çekilmesi yönünde taleplerinin de olmadığını ifade eden Baş, liste çıkarmayacakları illeri de açıkladı. Baş, “Partimiz, Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Dersim, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkari, Iğdır, Kars, Mardin, Muş. Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van’ın da dahil olduğu bir dizi ilde seçime girmeyeceğini müttefikleriyle paylaşmıştır” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eş Başkanı Gülten Kışanak’ın seçimlere “ortak liste” ile girilmesine yönelik çağrılarının ardından açıklama yaptı. TİP lideri Baş’ın açıklamasının tamamı şu şekilde:

“Kendilerine değerli yorumları için teşekkür ediyorum. Saray Rejimi’ne karşı mücadele bütünlüklü bir özgürlük mücadelesidir. Bunun bir yanı da cezaevlerindeki tüm siyasi tutsakların özgürlüklerine kavuşmasıdır. Bunu henüz başaramamış olmanın yükü omuzlarımızdayken, hukuksuz biçimde tutsak edilmiş yoldaşlarımızla herhangi bir tartışmaya girmek siyasal kültürümüze ve anlayışımıza aykırıdır. Dolayısıyla bu açıklama asla bir cevap değildir.

Tek amacı ilerici kamuoyunu, oluşan kaygılar hakkında bilgilendirmektir. Böyle görülmesini özellikle rica ediyorum. Tüm müttefik güçlerimizin bildiği ve gördüğü gibi, Türkiye İşçi Partisi olarak geride kalan dönem boyunca ülkemizin ve Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çıkarlarını önceliklendirdik. Şimdiye kadar ileri sürdüğümüz görüşler de hem ülkemizin hem de Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çıkarlarını ve toplam kazancını büyüteceğine inandığımız görüşler olmuştur.

Bu inanç, sadece kendi gözlemlerimize değil birçok farklı kaynaktan teyit ettiğimiz verilere dayanmaktadır. Bu denli zor ve detaylı konuları canlı yayınlarda konuşurken zaman zaman kastini aşan ifadelerin dile getirilmesi tüm taraflar açısından muhtemeldir ve karşılıklı iyi niyet gereği partimizin tutumunu çarpıtan kimi sözleri de bu açıdan değerlendiriyoruz.

Aynı biçimde, bizlerin sarf ettiği kimi sözlerin de dostlarımız ve yurttaşlarımızda kaygı oluşturduğunu gördüğümüzde gerekli adımları atmaktan çekinmiyoruz. Somut bir örnek vermek isterim: Geçen gün bir TV programında Şırnak’tan söz etmemin nedeni orada daha önce çok az oyla AKP’ye giden bir vekilliği geri kazanmanın önemini vurgulamaktır. Şırnak’ta AKP’nin hak etmediği halde bir vekil kazanmış olması beni de en az HDP’li arkadaşlarımız kadar üzmüş ve o duygunun etkisiyle, bunun bir daha yaşanmaması için örnek vermeye çalışmıştım.

Amacım bir oyun bile ne kadar önemli olabileceğinin farkında olduğumuzu vurgulamaktı. Çeşitli mecralarda örneklerini gördüğümüz provokatif ve kötü niyetli yorumları ise görmezden gelmeye, düşmanlaştırma politikalarına karşı Kürt ve Türk halklarının kardeşliğini savunmaya, ittifakımızı ve dayanışma hukukumuzu koruyup güçlendirmek için tüm gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz.

Birçok kez ifade ettiğimiz gibi, 1. Geçmişte olduğu gibi bugün ve bundan sonra da ülkemizin mevcut karanlıktan kurtulmasını zora sokan ve ittifakımızın kazandığı mevzileri riske atan tutum ve girişimlerden uzak duruyoruz. 2. Türkiye İşçi Partisi, kendi programı, örgütü ve siyasal hedefleri olan bağımsız bir partidir; kararlarını kendi kurullarında alır ve bunları müttefikleriyle açıkça müzakere eder. 3. Şu ana kadar kurullarımızın yürüttüğü müzakerelere dair şu hususların ise bilinmesi gerekir:

a. Partimizin Yeşil Sol Parti listelerinden sayı, sıra, kontenjan gibi herhangi bir talebi olmamıştır.
b. Partimizin Yeşil Sol Parti’nin herhangi bir ilden çekilmesi yönünde talebi olmamıştır.
c. Partimiz, Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Dersim, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkari, Iğdır, Kars, Mardin, Muş. Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van’ın da dahil olduğu bir dizi ilde seçime girmeyeceğini müttefikleriyle paylaşmıştır.
d. Partimiz, iki partinin seçime girmesi halinde milletvekili çıkarma şansının taraflar için riskli olduğu Aydın, Bursa ve İzmir’in birer bölgesi, Kocaeli ve Manisa’da seçime girmeme ve Yeşil Sol Parti’ye oy çağrısı yapma eğilimini müttefikleriyle paylaşmıştır.
e. Partimiz, yasalar gereği seçime katılmak zorunda olduğu en az 41 ilin belirlenmesinde de sadece Yeşil Sol Parti’ye değil, diğer muhalefet güçlerine de zarar vermemeyi esas almıştır.

4. Bu iller ve seçim bölgeleri dışında kalan bölgeler için hem ülkemizin hem de Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çıkarlarını azamileştiren ve müttefiklerin birbirine zarar vermeyeceği formüller titizlikle çalışılmaktadır. Emin olunmalı ki, partimiz yalnızca milletvekili çıkarma potansiyeli gördüğü illerde, ittifakımıza ve hatta muhalefetin hiçbir bölmesine zarar vermemeyi esas alan bir yaklaşımla seçimlere katılacaktır.

Türkiye İşçi Partisi, ülkemizde sürdürülen kurtuluş mücadelesini büyütmek konusundaki kararlılığını tüm gücüyle koruyor. Bu kararlılığımız Emek ve Özgürlük İttifakı’na sunduğumuz ve sunacağımız katkıyı büyütmeyi de bir görev haline getiriyor. Hem ittifak hem de parti olarak ülkemizin kurtuluşunu, ittifakımızın güçlenmesini ve yurttaşlarımızın her bir oyunun değerli olabilmesi için gerekli tüm simülasyonları en ince detaylarına kadar değerlendiriyor ve geliştiriyoruz.

Emek ve Özgürlük İttifakı’na ve Türkiye İşçi Partisi’ne desteğini sunan tüm yurttaşlarımızın gönlü rahat olsun. Yoldaşlığımız, dayanışmamız kadar barış ve kardeşlik arzumuz da köklüdür, güçlüdür. Bu sürecin sonunda Saray Rejimi’nden hep birlikte kurtulacağız. Buna inancımız tamdır. Birlikte direndik, birlikte kazanacağız.”

Paylaşın

TİP Lideri Baş: Ortak Tek Adayda Bu İşi Bitirmek Lazım

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisinin tutumuna ilişki açıklamalarda bulunan TİP Genel Başkanı şu ifadeleri kullandı: “Herkes bilsin halka yalan söylemek suçtur bize böyle öğrettiler. Dolayısıyla TİP önümüzdeki seçimlerde iktidar olmayacak. Bunu biliyorum ve biz seçim beyannamemiz ‘Biz iktidara gelirsek şunu yapacağız’ diye yazdığımız bir şey değil” dedi ve ekledi:

“Biz güçlenen bir TİP’in, güçlenen bir Emek ve Özgürlük İttifak’ının neleri yapabileceğini anlatmaya çalışacağız ve ülkeye yeni bir vizyon sunmaya çalışacağız. Mesela sadece bu 20 yılda ortaya çıkan yıkımın rehabilite edilmesi meselesi değildir. Bu çok önemlidir, bunun için hep beraber iş birliği yapacağız. 3 buçuk yıldır ortak tek adayda bu işi bitirmek lazım diyen bir çizgiden geliyoruz.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, TV100 ekranlarında Uğur Dündar ile Haftanın Panoraması programının konuğu oldu. Programda Dündar’ın sorularına yanıt veren Baş, Türkiye gündemine ilişkin de açıklamalarda bulundu.

Türkiye’deki siyaset anlayışının değişmesi gerektiğini söyleyen Erkan Baş, emekçilerin, kadınların ve gençlerin Meclis’te daha fazla temsil edilmesinin önemine vurgu yaptı. “Biz bir kere dünyayı ve ülkemizi de emek ekseninde değerlendiriyoruz bizim kırmızı çizgimiz emektir, alın teridir ve her emekçi siyasi görüşü, düşüncesi, daha önce oy verdiği parti inancı, etnik kökeni, cinsel kimliği ne olursa olsun bizim açımızdan temel bir kıstas var; emekle sermaye arasındaki mücadelenin hangi tarafındasın? Biz soruyu buradan soruyoruz” diyen Baş şöyle devam etti:

“Sadece iktidarla da sınırlı tutmuyorum, Türkiye’de siyaset düzeni bozuk. Şunu kastediyorum: Yurttaşın yüzde 99’unun emeğiyle, alın teriyle yaşadığı bir ülkede parlamentoda neredeyse hiçbir emekçinin olmaması aslında ne kadar anormali yaşadığımızı gösteriyor. Ülkenin yüzde 50’si kadınlardan oluşuyor parlamentoda kadınların oranı yüzde 17.

Türkiye’de ağzını açan her siyasetçi gençliğin öneminden bahsediyor parlamentoya bakıyorsunuz gençlikten eser yok. Bir kere bizim hem Emek ve Özgürlük İttifakı olarak hem TİP olarak en temel ayrım noktamız budur. Bu ülkede tırnak içinde söylüyorum ‘sıradan’ insanların siyasette daha fazla söz söylemesi lazım.

20 yıllık AKP iktidarının şöyle bir özetini yapabiliriz bence: AKP iktidarı kadın düşmanıdır ve AKP karşıtı Türkiye’de en kararlı muhalefet hareketi kadın hareketedir. Türkiye’nin ana muhalefeti kadınlardır. İstanbul Sözleşmesi’nde çok kararlı bir mücadele sürdürdüler. Kadın cinayetlerine karşı inanılmaz bir kadın dayanışması örgütlenmiş durumdalar.

2022 yılı rakamını söyleyeyim size; 381 kadın katledilmiş. 381 kadının katledildiği bir ülkede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak nasıl açıklanabilir? Kadının sokağa çıkmasını bile günah ilan eden bir zihniyetle ittifak kurmak, bunları parlamentoya taşımaya çalışmak bu nasıl açıklanabilir? Hiç lafı falan yumuşatmaya gerek yok bu memlekette ciddi bir kadın düşmanlığı var ve bunun somutlandığı yer bugün Cumhur İttifakıdır.

Bu hareket Refah Partisi döneminden bu yana sözde kadını önemseyen, kadını siyasete kazanmayı amaçladıklarını ifade eden bir yaklaşımla geldiler. Şimdi bakın grup başkanvekili, AKP milletvekili sadece bir kanunu savunduğu için ‘Tehdit ediliyorum’ diyor. Kadın düşmanlığının daha belirgin bir hali olabilir mi?”

“‘Sen git beni temsil et’ demesini yeterli görmüyoruz”

Programın devamında Türkiye siyasetindeki temsil mekanizmasının yeniden tarif edilmesi gerektiğini söyleyen TİP Genel Başkanı, “Biz de siyasette aslında tam bunu yapmaya çalışıyoruz. O temsil ilişkisini ortadan kaldırarak insanların birilerine ‘Sen git beni temsil et’ demesini yeterli görmüyoruz” dedi.

Yurttaşların siyasete daha fazla katılması gerektiğini belirten Erkan Baş şöyle devam etti:

“Hiç tartışmaya gerek yok bu iktidar işçi düşmanıdır, bu iktidar kadın düşmanıdır, bu ülke genç düşmanıdır. Bunların açıkça ifade edilmesi gerekiyor. Biz de siyasette aslında tam bunu yapmaya çalışıyoruz. O temsil ilişkisini ortadan kaldırarak insanların birilerine ‘Sen git beni temsil et’ demesini yeterli görmüyoruz. Yurttaşın daha katılımcı bir biçimde bu siyasette özne olabileceği bir şey yapıyoruz.

Hatta şöyle söyleyeyim; Emek ve Özgürlük İttifakı’nın iddiası şudur: Bizim dışımızdaki bütün ittifaklar yurttaşa seçmen gözüyle bakıyor. ‘5 yılda bir sandığa gitsin oyunu versin ve beni iktidar yapsın ondan sonra evinde otursun.’ Biz yurttaşlık kimliğini haklarıyla, ödevleriyle bir bütün olarak görüyoruz ve bunu daha dinamik bir ilişki haline getirmek gerektiğini söylüyoruz.”

Programda partisinin 14 Mayıs’taki seçimlerde milletvekilliği adaylığı için belirlediği isimlere ilişkin de açıklamalarda bulunan Erkan Baş, “Biz ‘Meclis halkın Meclis’i olacak’ diyorduk şimdi onu yapmaya çalışıyoruz” dedi.

“TİP sadece ünlüleri aday gösteriyor” eleştirilerine de yanıt veren Baş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Emine Büyüknohutçu ile henüz tanışmadım. Meryem Göktepe ile bir ay kadar önce tanıştım. İrfan Değirmenci ile daha önce konuk olmuştum. Mehmet Aslantuğ’u partimizin Kültür Sanat Bürosu önerdi. Dediler ki ‘Mehmet Aslantuğ’ adayımız olabilir. Arkadaşlar değerlendirme yaptılar ben de sayın Aslantuğ ile tanıştım. Sohbet ettik birlikte çalışmanın koşulları var mıdır diye baktık sağ olsun kabul etti. Mesela Emine Büyüknohutçu’yu Ekoloji Büromuz önerdi. Bunlar tanınan isimler olduğu için söylüyorum.

İstanbul’da bir İGDAŞ işçisi bizim adayımız sevgili Anıl 13 yıldır İGDAŞ’ta çalışan bir arkadaşımız. İzmir’de Mehmet Kani bir üretici köylü arkadaşımız. Mısra Öz… Türkiye’nin en önemli sorunu adalet değil midir? Düşünsenize 5 yıl önce evladını kaybetmiş. Kaza diye adlandırılan katliam. O gün bugündür yapıştı yakasına adalet arıyor. Gerçekten soruyorum, herkes elini vicdanına koysun; Mısra Öz milletvekilliği hak etmeyecek de kim hak edecek?

Sevgili İrfan tabii ki bir ekran yüzü olduğu için toplumun çok geniş kesimlerinin tanıdığı bir isim. Mehmet Aslantuğ yıllardır sinemada emek veren bir arkadaşımız ve dolayısıyla toplum çok tanıyor ve şöyle algılanıyor: ‘TİP ünlüleri mi milletvekili yapıyor?’ 10 tane aday açıklamışız daha. 600 adaydan 10 tanesi açıklanmış. Anıl İGDAŞ işçisi, Meryem Göktepe belediye işçisi.

Yıllardır KESK’te görevleri var, yöneticilik yapıyor ve yine adalet mücadelesinin önemli isimlerinden bir tanesi. Mehmet Kani üretici köylü. Şimdi onun yanında İrfan’ı ekleyin artık emekli olacak kadar çalışmış bir gazeteci. Mesela Aylin bugün açıkladık belediye işçisi bir arkadaşımız. Emine Büyüknohutçu doğasına, toprağına sahip çıktığı için annesi babası katledilmiş bir arkadaşımız. Şimdi bu hepimizin sorunu değil mi? Biz Meclis halkın Meclis’i olacak diyorduk şimdi onu yapmaya çalışıyoruz.”

“Ülkeye yeni bir vizyon sunmaya çalışacağı”

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisinin tutumuna ilişkin de açıklamalarda bulunan TİP Genel Başkanı şu ifadeleri kullandı:

“Herkes bilsin halka yalan söylemek suçtur bize böyle öğrettiler. Dolayısıyla TİP önümüzdeki seçimlerde iktidar olmayacak. Bunu biliyorum ve biz seçim beyannamemiz ‘Biz iktidara gelirsek şunu yapacağız’ diye yazdığımız bir şey değil. Biz güçlenen bir TİP’in, güçlenen bir Emek ve Özgürlük İttifak’ının neleri yapabileceğini anlatmaya çalışacağız ve ülkeye yeni bir vizyon sunmaya çalışacağız.

Mesela sadece bu 20 yılda ortaya çıkan yıkımın rehabilite edilmesi meselesi değildir. Bu çok önemlidir, bunun için hep beraber iş birliği yapacağız. 3 buçuk yıldır ortak tek adayda bu işi bitirmek lazım diyen bir çizgiden geliyoruz.”

Paylaşın

“İttifakın Amacı Saray Rejimi’nden Kurtuluşa En Büyük Katkıyı Yapmaktır”

14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere ilişkin değerlendirmede bulunan TİP Lideri Baş, ““Emek ve Özgürlük İttifakı’nda şöyle bir ortak kaygımız var: Doludizgin kurtuluşa doğru gidiyoruz. Cumhur İttifakı, Türkiye’de azınlık iktidarıdır. Son kullanma tarihi geçti. Saray Rejimi’nden kurtulduğumuz gün cumhuriyetin ikinci yüzyılına adım atmış olacağız” dedi ve ekledi:

“Tartışmamız şu: Burayı nasıl en eşitlikçi, en özgürlükçü, en barışçıl, herkesin eşit yurttaş olarak hissedebildiği bir ülke haline getirebiliriz? Bizim Millet İttifakı’yla neyin gitmesi gerektiği konusunda ortaklığımız açık ama neyin gelmesi konusunda tartışmak istiyoruz. Farklı görüşlerimiz var. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın temel kuruluş amacı da budur. Türkiye’nin Saray Rejimi’nden kurtuluşunda en büyük katkıyı yapmaktır.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Halk TV’deki Lider Masası programında bu akşam gazeteciler Bengü Şap Babaeker ve İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Baş’ın açıklamasından satır başları şöyle:

“Seçimi depremle ilgili bir mücadele alanı olarak görmemiz gerekiyor. Acaba Tayyip Erdoğan söylediklerine inanıyor mu? Depremde sadece bu ülkenin yurttaşları birbirlerine yardım ettiler.

İktidar özür dilemesi gereken bir noktada. Ancak yine meseleyi seçime, siyasi tartışmaya götürüyor. O zaman Tayyip Erdoğan’a sormak lazım; neden insanlardan helallik istiyorsun?”

TİP’in diğer siyasi partilerden farkı ne? Arama-kurtarma yapmak için talimat bekleyenlerin partisi değiliz, bizde tüm üyeler inisiyatif sahibidir. Sorumluluk sahibi yurttaşların örgütlendiği bir parti TİP.

Mesela tarikatlar, ‘Hocaefendimizin selamını getirdik’ diye içeri girip ‘Siz bunları adil dağıtırsınız’ diyerek yardımlarını bize getirdiler.

Türkiye’de en önemli problemimiz hafıza. Unutmamamız lazım. İlk günlerde müdahale edilebilseydi belki de on binlerce yurttaşımız hayatta olacaktı. Kendi selasını dinleyerek öldü insanlar. Bu tarif edilemez bir şey.”

Bu seçim sürecinin sonrasında adil, tarafsız, bağımsız, evrensel hukuk normlarının geçerli olduğu mahkemelerde bu sürecin tüm sorumlularının yargılanması lazım.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nda şöyle bir ortak kaygımız var: Doludizgin kurtuluşa doğru gidiyoruz. Cumhur İttifakı, Türkiye’de azınlık iktidarıdır. Son kullanma tarihi geçti. Saray Rejimi’nden kurtulduğumuz gün cumhuriyetin ikinci yüzyılına adım atmış olacağız.

Tartışmamız şu: Burayı nasıl en eşitlikçi, en özgürlükçü, en barışçıl, herkesin eşit yurttaş olarak hissedebildiği bir ülke haline getirebiliriz? Bizim Millet İttifakı’yla neyin gitmesi gerektiği konusunda ortaklığımız açık ama neyin gelmesi konusunda tartışmak istiyoruz. Farklı görüşlerimiz var. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın temel kuruluş amacı da budur. Türkiye’nin Saray Rejimi’nden kurtuluşunda en büyük katkıyı yapmaktır.

Seçime girme yeterliliği olan Yeşil Sol Parti, Türkiye İşçi Partisi ve Emek Partisi, Emek ve Özgürlük İttifakı adı altında bu seçime katılacak. Parlamentoda Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı tarafından temsil edilmediğini hisseden milyonlarca yurttaşımızı bu mücadelenin parçası haline getirmek istiyoruz.

Türkiye’de bir kadın hareketi, iklim hareketi, emek hareketi var. Bunların temsilcilerinin parlamentoda olması lazım.

Bizim hedefimiz 50-55 ilde seçime girmektir. Buralarda da herhangi bir muhalif güce zarar verecek hiçbir yaklaşım içerisinde bulunmayacağız.

60 yıl sonra ilk defa sosyalistler baraj tehlikesi yaşamadan bir seçime giriyor. Yüzde 10 barajı Kürtler ve sosyalistler parlamentoda temsil edilemesinler diye uygulandı.  1965’te barajsız bir seçime girdik biz, 15 milletvekiliyle parlamentoya girdik. Türkiye siyasetinde yepyeni bir dönem açıldı. Bunu engellemek için baraj uyguluyorlardı.

“Sosyalistler 60 yıl sonra ilk defa baraj olmayan bir seçime girecekler”

HDP yüzde 10’u geçerek bunu işlevsizleştirdi. Şimdi o barajı yüzde 7’ye indirdiler. Bir şey daha var, ittifak barajı geçtiği zaman ittifak içindeki tüm partiler de barajı geçmiş sayılır. Bunu bütün yurttaşlarımızın birbirine anlatmalarını çok rica ediyorum. Hiçbir oy boşa gitmez. Sosyalistler 60 yıl sonra ilk defa baraj olmayan bir seçime girecekler.

Tüm yurttaşlara TİP Genel Başkanı olarak söz veriyorum. Vereceğiniz her oy en kıymetli şekilde değerlendirilecek. Eğer bir ilde TİP seçime girecekse sizin verdiğiniz oylarla vekil çıkarabileceğini bildiği için girecek.

İlk defa sosyalizmi insanlara sosyalistler anlatır hale geldi. TİP bunu başardı. Biz, sosyalizmin değerleri ışığında ülkemizin bugünkü sorunlarına bakıp bunlara ilişkin yanıtlar üretmeye çalıştığımız için insanlar teveccüh ediyorlar.

Türkiye siyasetinde şeffaflık eksik. Yurttaşlarımız bizde onu buldular. Benim söylediğim şeyin aynısını söyledi’ diyor insanlar. Aslında milyonlarca insan olarak aynı şeyleri hissediyoruz. Bakmayın iktidarın bizi bölmeye çalıştığına, sokağa çıktığımızda ekmek hepimiz için pahalı.

Türkiye’deki bu kurtuluş arayışının her şeyin üstünde olduğunu düşünüyorum. Hiç kimsenin kendisini, kendi partisini ve kendi ittifakını memleket çıkarlarının üstüne koyma lüksü yoktur.

Geçen seçimde imzayla aday olanların imzaları toplama hızına bakınca, şu anki adayların 60 milyon seçmenin olduğu bir ülkede şimdiye kadar toplamda 100 bin imzayı ancak bulmuş olması bir mesajdır. ‘Üçüncü adaya ihtiyacımız yok’ mesajıdır bu.

İktidarın toplumu bölme çabasına karşın toplumun derinliklerinde inanılmaz bir birleşme arzusu var. Türkiye’de kimin yerli-milli olduğunu belirleyecek kişi Tayyip Erdoğan değildir. Kendilerinden olan herkes yerli ve milli, olmayan terörist. Bunu değiştireceğiz.

Ben 15-16 yaşımdan beri devrimciyim. İnsanların eşit, özgür olmasını istiyorum. Bütün hayalim bu. Tüm dünyada insanların eşit ve özgür olması.

O İletişim Başkanlığı, propaganda metinleri basacak diye o paranın onda biriyle bu memleketteki 30 bin çocuğu ve ailelerini rahat yaşatamıyoruz. Bu eşitsizliklere isyan etmek beni siyasete taşıyan şeydir.

Ben Deniz Gezmiş’in yoldaşıyım. İdam sehpasında tek başına da kalsan doğru bildiğini söyleyeceksin. Galilei, ‘Dünya dönüyor’ dediğinde herkes mahkum etmeye çalıştı ancak dünya yine de dönüyordu. Halkın yararına olan bir şey önümüze geldiğinde kim yaparsa yapsın, ‘Doğrudur’ diyoruz. Halkın aleyhine bir şeyi kim yaparsa yapsın ‘Yanlıştır’ diyoruz.

içbir zaman gömlek değiştirdiğimizi söylemedik. Ben sosyalistim. Sosyalist kalmaya, mümkün olursa sosyalist olarak ölmeye hazırım. Sosyalizmin, Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğinde bir pusula görevi göreceğini düşünüyorum.”

Türkiye İşçi Partisi, işçi sınıfını merkeze alan bir sosyalist parti. Biz, bu ülkenin yüzde 99’unun çıkarlarının savunucusuyuz aynı zamanda. Bize üye olmak, oy vermek için sosyalist, komünist, devrimci olmanız gerekmiyor; insan olmanız, emekten yana olmanız yeterli.

“Türkiye’nin birtakım kırmızı çizgilere ihtiyacı var. Bazı şeyler tartışılmamalı. Laiklik meselesinde TİP bir kırmızı çizgidir. Eşit yurttaşlardan bahsediyorsak bunun zemini laikliktir. Laikliğin olmadığı yerde biat vardır, kölelik vardır.”

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş: Asrın Hesaplaşması Geliyor

İzmir Newroz’unda konuşan TİP Lideri Erkan Baş, “Kardeşlerim, o yoğun acı günlerimizde bizi yalnızlığa terk ettiler. Yıllardır bölmeye, ayrıştırmaya çalıştıkları halklarımız birbirine el uzattı ve biz sadece birbirimizin elini tutarak hayatta kaldık. Şimdi hepsinin hesabını yine birlikte soracağız. ‘Asrın felaketi’ diyorlardı, asrın dayanışmasını örgütledik. Şimdi hazır olsunlar, asrın hesaplaşması geliyor!” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kardeşlerim bunlar bizi, bu meydanda toplananları, bu ülkenin milyonlarca onurlu, namuslu insanını, şimdiye kadar açlıkta birleştirdiler. Bunlar bizi yoksullukta birleştirdiler, bunlar bizi zindanlarda, kanlı meydanlarda birleştirdiler. Şimdi zafer için birleşiyoruz!”

Erkan Baş, konuşmasının devamında, “Sevgili kardeşler, sadece bir avuç para babası daha zengin olsun diye, sadece iktidarlarını devam ettirmek için bir düzen kurmuşlardı. Bugün İzmir Meydanı’ndan sesleniyoruz: Bu sülale devrini bitiriyoruz. Sülale devri bitiyor! Buradan tüm Türkiye’ye sesleniyoruz: İzmir eşitlik diyor, İzmir özgürlük diyor, İzmir barış diyor, İzmir yaşasın halkların kardeşliği diyor.” ifadelerini kullandı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, İzmir’de Gündoğdu Meydanı’ndaki Newroz kutlamasına katıldı. Sabah erken saatlerden itibaren kentin çeşitli noktalarından gelen yurttaşların Newroz kutlamasında, Baş da meydanda kurulan sahneye çıkarak kalabalığa seslendi.

“Kardeşlerim, 20 yıllık bir diktatörlüğün, 20 yıllık bir karanlığın hep birlikte sonuna doğru geliyoruz. Bunun umuduyla, bunun kararlılığıyla, bunun inancıyla bugün bu alanda beraberiz” diyen Baş, Maraş merkezli depremlerin arından yaşananlara da değinerek, “Halklarımızı enkaz altında, açlıkta ve soğukta ölüme terk edenlere karşı alanlardayız. Bu ülkenin başına gelmiş en büyük felaketi, Saray Rejimi’ni ortadan kaldırmak için beraberiz. Yıllardır sevdiklerimizi esir aldılar, yıllardır bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. Bizi ayrılıkla, zindanlarla, tutsaklıkla ayırmaya, susturmaya çalışanlara sesleniyoruz: İşte buradayız, bir aradayız.!” ifadelerini kullandı.

Depremlerin ardından gerekli çalışmaları yapamayan iktidara yüklenen Baş, “Kardeşlerim, gerçekten çok ağır bir depremi hep beraber yaşadık. Ama canımızı daha fazla yakan bir şey var… Biz can derdiyle uğraşırken onlar bizi saraylarından sadece ve sadece seyrettiler. Zindan yapmakla övünenler, ihtiyacımız olduğunda bir tane çadırı bize getiremediler. Bakın bunlar 20 yıldır inşaat yapmakla övünüyorlar, yol yapmakla övünüyorlar. Biz can derdindeyken bir tane iş makinesini getirip enkazları kaldıramadılar. Bunlar, Ankara’daki Saray’da oturanlar kendi saraylarıyla övünüyorlardı, ihtiyacımız olduğunda bir tas çorba getiremediler” diye konuştu.

‘Asrın hesaplaşması geliyor’

TİP Genel Başkanı, “hesaplaşma” iddialarını bir kez daha ortaya koyarak sözlerine şöyle devam etti:

“Kardeşlerim, o yoğun acı günlerimizde bizi yalnızlığa terk ettiler. Yıllardır bölmeye, ayrıştırmaya çalıştıkları halklarımız birbirine el uzattı ve biz sadece birbirimizin elini tutarak hayatta kaldık. Şimdi hepsinin hesabını yine birlikte soracağız.

‘Asrın felaketi’ diyorlardı, asrın dayanışmasını örgütledik. Şimdi hazır olsunlar, asrın hesaplaşması geliyor!

Kardeşlerim bunlar bizi, bu meydanda toplananları, bu ülkenin milyonlarca onurlu, namuslu insanını, şimdiye kadar açlıkta birleştirdiler. Bunlar bizi yoksullukta birleştirdiler, bunlar bizi zindanlarda, kanlı meydanlarda birleştirdiler. Şimdi zafer için birleşiyoruz!

Sevgili kardeşler, sadece bir avuç para babası daha zengin olsun diye, sadece iktidarlarını devam ettirmek için bir düzen kurmuşlardı. Bugün İzmir Meydanı’ndan sesleniyoruz: Bu sülale devrini bitiriyoruz. Sülale devri bitiyor! Buradan tüm Türkiye’ye sesleniyoruz: İzmir eşitlik diyor, İzmir özgürlük diyor, İzmir barış diyor, İzmir yaşasın halkların kardeşliği diyor.

Kardeşlerim bu işaret zaferin işareti; barışın, özgürlüğün, Türk ve Kürt halkının ayrılmazlığının, Deniz Gezmiş ile Deniz Poyraz’ın yan yana gelişinin işareti. Şimdi bütün Türkiye’yi zafer gününe hazırlıyoruz hep birlikte. Bu iktidar şunu yapmaya çalışıyor, diyor ki ‘HDP’yi susturacağız, Kürt halkını susturacağız’.

Buradan, İzmir Gündoğdu Meydanı’ndan Saray’a sesleniyoruz: Ey Tayyip Erdoğan! HDP asla yalnız kalmayacak, Kürt halkı asla yalnız kalmayacak. Bir kez daha söz veriyoruz, son sözümüz budur: Siz Kürt halkının iradesini kapatamazsınız ama biz sizin Sarayınızı kapatmaya geliyoruz. O Saray kapanacak!

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Yolumuz açık olsun, başarılar diliyorum kardeşlerim.”

Paylaşın

TİP Lideri Baş: Seçimlerden Sonra Türkiye’de Asrın Yargılanması Yaşanmalı

Katıldığı bir televizyon programında konuşan TİP Lideri Erkan Baş, “Türkiye’de asrın felaketini yaşıyoruz biz. İktidar asrın felaketidir. Ama çok olumsuzluktan bahsettik. Bir şeyi eksik bırakmayalım: Bu süreçte bir de hepimizin geleceğe umutla bakmasını sağlayan büyük bir dayanışma örgütlendi” dedi ve ekledi:

“Yurttaşlarımız deprem anı itibarıyla muazzam bir sorumlulukla harekete geçtiler ve biz bu ülkede asrın dayanışmasını örgütledik. Bakın kimse madencileri eleştiriyor mu memlekette? Herkes teşekkür ediyor değil mi? Madenci kardeşlerimiz inanılmaz çaba sarf ettiler yurttaşlarımızı kurtarmak için. Ben bu vesileyle o dayanışmayı örgütleyen tüm yurttaşlara teşekkür etmek istiyorum.”

Erkan Baş, konuşmasının devamında, “Ama şöyle bir denklem var: Asrın felaketini yaşıyoruz, asrın dayanışmasını örgütledik şimdi asrın yargılanmasını yaşayacak bu ülke. Seçimlerden sonra Türkiye’de asrın yargılanması yaşanmalı.

Bu süreçte sorumluluğu olan kim varsa tarafsız, adil, evrensel hukuk normlarının işlediği mahkemeler önünde hesap vermeleri gerekiyor. Bu da depremde yaşadığımız acılardan omuzlarımıza kalan bir sorumluluk. Bütün yurttaşlara söylüyorum: Hep birlikte asrın yargılanmasının önünü açmamız lazım. Seçimlere bu gözle bakmamız lazım.” ifadelerini kullandı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, FOX TV ekranlarında İlker Karagöz’ün sunduğu Çalar Saat programına konuk oldu. Programda Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Baş, Karagöz’ün sorularını yanıtladı.

Açıklamalarına 6 Şubat’ta meydana gelen Maraş merkezli depremlerde hayatını kaybeden yurttaşlara baş sağlığı dileyerek başlayan Erkan Baş, “Meselenin doğal afet kısmı engellenebilir bir şey değil. Sonuçta binlerce yıldır insanlar bunu yaşıyor. Ama üzücü olan şey şu: Binlerce yıllık insanlık tarihinin bilimsel birikimi var. Önlemler alınabiliyor ve biz bu can kayıplarını neredeyse sıfıra indirebilme şansına sahibiz. Ortaya çıkan tablo aslında sorumluluk taşıyan insanların sorumsuz davrandığını gösteriyor” dedi.

Programın devamında enkaz altında kalan ve 150 saatin ardından kurtarılan bir yurttaşın “Beni özel hastaneye götürmeyin, param yok” demesine ilişkin konuşan Baş, şu ifadeleri kullandı:

“150 saat sonra canını kurtarmış bir insanın aklına gelen ilk şeyin ‘Beni özel hastaneye götürmeyin’ diyor olması ülkemizin nasıl bir karanlıkta olduğunun en önemli göstergelerinden bir tanesi. Deprem olmadan önce biz şunu tartışıyorduk: Aslında tüm dünyada iki bakış var. Ya insanı merkeze alan bir hayat kuracaksınız ya parayı merkeze alan bir hayat kuracaksınız. Bunun dışında bir şey yok. Biz maalesef sadece ve sadece parayı temel alan bir anlayışla yönetiliyoruz.

Türkiye’de ekonomik sistem problemi var. Türkiye neoliberalizmin, kapitalizmin dünyadaki en tipik örneklerinden bir tanesi ve biz bunun acısını çekiyoruz. Yoksullukta, işsizlikte, enflasyonda, gündelik hayatımızda bunu hep hissediyoruz. Bir de bu mantığın daha uzun süreye yayılmış sonuçları var. Mesela eğitimin parayla alınıp satılan bir hale gelmiş olmasını hiçbir insanın kabul etmemesi gerektiğini düşünüyorum. İşte sağlık… Hayatınız söz konusu. Lanet olsun! Birileri sizin bu çaresizliğinizden para kazanmak üzerine bir sistem oluşturmuşlar. Kim bilir ablamız neler çekti o güne kadar. Kim bilir neler çekti ki o anda aklına ilk gelen şey bu oluyor.”

Erkan Baş, açıklamalarının devamında AKP iktidarının ve devlet kurumlarının deprem bölgesinde arama-kurtarma faaliyeti yürütme ve depremzedelerin ihtiyaçlarını giderme konusunda son derece eksik kaldığına dikkat çekti.

Konuşmasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarını hatırlatan TİP Genel Başkanı, şunları söyledi:

“Utanç verici! Bir aydır ne anlatıyor Süleyman Soylu? Süleyman Soylu bir aydır ‘Biz her şeyi yapıyoruz’ diyor. Oraya gönderilen yardımlara el konuluyor, orada dayanışma örgütlemek isteyen insanları bir tehdit unsuru haline getirmeye çalışıyorlar. Şimdi artık kendisi de bunu kabul etmek zorunda kalmış, ‘Buraya yardım gönderin’ diyor. İnsanlar oraya bir aydır yardım göndermek için ellerinden gelen her şeyi yaptı. Siz Kızılay’ın depolarındaki çadırları satarken insanlar çadır topluyorlardı, oralara göndermeye çalışıyorlardı. Siz gönderilen çadırlara el koyuyordunuz. ‘Devlet dışında kimsenin buraya müdahale etme hakkı yok’ diyordunuz.

99 depreminde de biz bunları yaşamıştık. ‘Nerede bu devlet?’ diye bir laf vardı. Şimdi bu insanlar ilk üç-beş gün haykırdılar. Beşinci gün artık insanlar şu hale geldi: ‘Hiç olmasa daha iyi.’ Hiç olmasa insanların gönderdiği yardımlar ulaşacak. Ama ‘mış’ gibi yapıyor. Varmış gibi yapıyor. Hem sorunları çözüyormuş gibi yapıyor hem de yardım etmek isteyen insanları engelliyor. Aradan 30 gün geçmiş, çıkıp yüzsüzce ‘Buraya yardım gönderin’ diyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Aradan bir aydan fazla zaman geçmiş hâlâ su sorunundan, çadır sorunundan bahsediyor insanlar.”

“Şimdi çıkmışlar ‘helallik’ istiyorlar!”

Programın devamında AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘helallik’ istemesine de değinen Erkan Baş, şunları kaydetti:

“Deprem değil, yanlış yönetim anlayışı öldürdü bizim yurttaşlarımızı. Biz oraya ilk anda ulaşabilseydik bugün on binlerce insan hayatta olacaktı. Ama bu organizasyonları yapması gerekenler bunu yapmadığı için insanlarımıza ulaşamadığımız için enkaz altında hayatlarını kaybettiler. Şimdi çıkmışlar ‘helallik’ istiyorlar! Neyin helalleşmesi. Her şeyi bıraktım, 20 yılı bir kenara koydum. Şu insanların çektikleri acıların hesabını sormak hepimizin görevi. Düşünsenize bu insanlar yaşadıkları ömür boyunca evlatlarını sadece bir fotoğrafla görecekler ve bunun bir sorumlusu var. Çıkmışlar hâlâ pişkin pişkin açıklamalar yapıyorlar.”

Baş, şöyle devam etti:

“Bu 20 yıllık dönem ve sonrasında yaşadığımız dönem aslında şu anlama geliyor: Kanalizasyon patladı, berbat durumdayız, pislik içerisindeyiz. Hemen temizliğe girişmemiz lazım. Ama bunu yaparken şunu asla unutmayalım: Eğer sistemi değiştirmezsek yarın tekrardan aynı şeylerle karşı karşıya kalırız. O yüzden ikisini bir arada sürdüreceğimiz çok yoğun 60 günlük bir sürece girdik. Hepimizin yurttaşlık görevi ve sorumluluğu bu.”

Türkiye’nin şirket gibi yönetildiğini ve AKP’nin yurttaştan toplanan vergilerle kâr etmek için çabaladığını söyleyen Erkan Baş, “Siz devleti şirket gibi yönetirseniz yüz yılın üzerinde bir tarihi olan Kızılay’ı şirkete çevirirsiniz. Ben ilkokuldayken öğretmenimiz resim dersinde ‘çadır çizin’ dediğinde üzerine hilal çizerdik. Çadır demek Kızılay demekti bizim dönemimizde. Başka bir şey düşünülemezdi. Böyle bir kurumdan bahsediyoruz. Kapalı zarflarda paralar toplanırdı. Önemli olan sizin onun yüreğinizden kopmuş olmasıydı. Öğretmenlerimiz bizlere bunu anlatırdı” dedi.

Kızılay’ın ‘nasıl daha fazla kâr elde ederim’ diyerek yönetildiğine dikkat çeken Baş şu ifadeleri kullandı:

“Şimdi 1950’den beri çadır üreten bir kurumdan bahsediyoruz, ben ilk anda anlayamamıştım. Sonra anladık ki Kızılay artık yardım anında yurttaşın yanına koşacak bir kurum olmaktan çıkmış. Kızılay artık para kazanması gereken Kerem Kınık gibileri üç-beş maaşla beslemesi gereken bir kurum haline dönüşmüş. Bana ne Kerem Kınık’ın kaç para kazanacağından. Gerçekten ben yurttaşın ihtiyaç anında yanında olacak bir Kızılay arıyorum. Devlet bu olmalıdır. Ama devleti şirkete çevirdiğinizde, devletin bütün mekanizmaları para kazanmaya odaklandığında bu iş bitiyor.”

“Seçimlerden sonra Türkiye’de asrın yargılanması yaşanmalı”

Programın geri kalan bölümünde Maraş’ta meydana gelen ve on binlerce yurttaşın hayatını kaybeden depremlerde sorumluluğu bulunan herkesin yargılanması gerektiğini söyleyen Baş, “Asrın felaketi AKP iktidarıdır. Biz asrın felaketini yaşıyoruz, asrın dayanışmasını örgütledik şimdi de asrın yargılanması yaşanmalı” dedi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş şöyle konuştu:

“Türkiye’de asrın felaketini yaşıyoruz biz. İktidar asrın felaketidir. Ama çok olumsuzluktan bahsettik. Bir şeyi eksik bırakmayalım: Bu süreçte bir de hepimizin geleceğe umutla bakmasını sağlayan büyük bir dayanışma örgütlendi. Yurttaşlarımız deprem anı itibarıyla muazzam bir sorumlulukla harekete geçtiler ve biz bu ülkede asrın dayanışmasını örgütledik. Bakın kimse madencileri eleştiriyor mu memlekette? Herkes teşekkür ediyor değil mi? Madenci kardeşlerimiz inanılmaz çaba sarf ettiler yurttaşlarımızı kurtarmak için. Ben bu vesileyle o dayanışmayı örgütleyen tüm yurttaşlara teşekkür etmek istiyorum.

Ama şöyle bir denklem var: Asrın felaketini yaşıyoruz, asrın dayanışmasını örgütledik şimdi asrın yargılanmasını yaşayacak bu ülke. Seçimlerden sonra Türkiye’de asrın yargılanması yaşanmalı. Bu süreçte sorumluluğu olan kim varsa tarafsız, adil, evrensel hukuk normlarının işlediği mahkemeler önünde hesap vermeleri gerekiyor. Bu da depremde yaşadığımız acılardan omuzlarımıza kalan bir sorumluluk. Bütün yurttaşlara söylüyorum: Hep birlikte asrın yargılanmasının önünü açmamız lazım. Seçimlere bu gözle bakmamız lazım.”

Erkan Baş, FOX TV ekranlarındaki programın devamında yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini değerlendirdi. Partisinin seçimlerde nasıl bir tutum alacağı üzerine konuşan Baş, “Millet İttifakı’nın ortak adayının tüm toplumun adayı haline gelmesi gerekir ki bu seçimi ilk turda kazanabilelim. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak buna hazırız, buna açığız” dedi.

Baş, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’deki tüm muhalif kesimin adayına dönüşmesi gerektiğini belirtirken şu ifadeleri kullandı:

“Her seçimin bazı temel soruları vardır. Yurttaş temel sorulara yanıt verir oyuna göre. Biz bundan iki-üç yıl önce çıkarttığımız sonucu o gün itibarıyla kamuoyu ile paylaşmıştık. Sanıyorum bunu söyleyen ilk birkaç partiden biriydik. ‘Bir daha böylesine bir yenilgiyi yaşamamak için ders çıkartalım’ dedik. Çıkardığımız ders şuydu: 2018 seçimlerinde muhalefet çok adayla seçime gitti. O gün ilk defa yaşandığı için hepimiz öyle düşündük.

Kendimi de katarak söylüyorum. Kimseyi suçlamıyorum. ‘İkinci tur da var’ diye düşündüğümüzde muhalefet adayları arasında bir rekabet oluşuyor. ‘Kim ikinci tura kalacak?’ diye. Biz birbirimizden oy alıp öne çıkmalıyız ki ikinci tura kalalım. Ve süreç içerisinde sahaya indiğimizde gördüğümüz tablo burada bir problem olduğu çıktı. Muhalefetin iç rekabeti nedeniyle Tayyip Erdoğan ilk turda seçimi kazandı.

Biz buradan çıkardığımız dersle çağrıyı üç yıl önce yapmıştık: Ortak bir dert etrafında toplanalım ve bu seçimi ilk turda bitirelim. Geldiğimiz aşamada 2018’de üç ayrı adayla yarışan Millet İttifakı ‘Biz tek bir isimde ortaklaştık’ dedi. Bu olumlu bir şey, iyi bir şey, güzel bir şey. Fakat Türkiye Millet İttifakı’ndan ibaret değil. Orada yan yana gelmek kıymetsiz değil, önemli krizler atlattılar, iktidarın bütün bölme girişimlerine karşı yan yana durmayı başardılar. Bunlar güzel. Bizim çok konuda görüş farklılığımız olmasına rağmen bu gelişmeyi olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.

Fakat yapılması gereken bir şey daha var. Nedir o adım; Millet İttifakı’nın ortak adayı tüm toplumun adayının haline gelmesi gerekir ki bu seçimi ilk turda kazanabilelim. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak buna hazırız, buna açığız. Yıllardır söylediğimiz şeyde bir adım atıldıysa biz bundan vazgeçmeyiz. Burada atılması gereken bir küçük adım daha var artık. Kemal Bey Millet İttifakı’nın ortak adayı olarak diyecek ki; ‘Ben toplumsal muhalefetin adayı olmak istiyorum.’ Karar onun kararı. Eğer kendisi bu kararı verir, bunun gerekliliklerini yerine getirirse biz buna hazır olduğumuzu zaten ifade ediyoruz.

Cumhurbaşkanı adayı olan kişinin sendikaları ziyaret etmesi gerekir, meslek odalarını ziyaret etmesi gerekir, kadın örgütlerini, gençlik örgütlerini ziyaret etmesi gerekir. Bizim Türkiye İşçi Partisi’yle ilgili hiçbir talebimiz yok. Ama Türkiye işçi sınıfıyla ilgili, emekçilerle ilgili taleplerimiz var. Kanun tekliflerimiz var bizim. Türkiye’de işçiler Anayasal haklarını kullanamıyorlar. Niye kullanamıyorlar? Sendikal örgütlenmenin önüne fiili engeller, bürokratik engeller ve devlet gücü konuluyor ve işçi en temel özgürlüğünü kullanamıyor. Bunun önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.”

AKP’nin önümüzdeki seçimlerde tarihin en ağır yenilgisini yaşayabileceğine dikkat çeken Baş, “Ben bunu iktidar cephesine baktığımda da görüyorum. Artık eskisi gibi bir özgüvenleri yok. Korku başladı, telaş başladı. ‘Acaba kaybedecek miyiz?’ sorusunu sormaya başladılar” diye konuştu.

Baş şu ifadeleri kullandı:

“İki üç yıl öncesine gittiğimizde halka çok tepeden bakan, kibirli bir tavır hakimdi orada. Şimdi yavaş yavaş telaş kendisini hissettirmeye başladı. Şöyle cümleler kurulmaya başlandı: Mesela iki büyükşehir belediye başkanının, Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak adının geçmesine dair ‘Kazansalar bile yapamazlar’ diyorlar. Demek ki bunu onlar da görüyorlar.

İlk gelen anketler bu açıdan çok olumlu sonuçlar veriyor. Sadece anket üzerinden değerlendirme yapmak yetmez ama benim sokakta gördüğüm tabloyla önümüze gelen anketler arasında bir paralellik var. Bir heyecan var toplumda bunu sönümlendirmemek gerekiyor. 15 Mayıs sabahı bütün problemlerin çözüldüğü bir ülke olmaz. Bizim açımızdan mesele şu: 15 Mayıs sabahı Türkiye için yeni bir adım atacak mıyız atmayacak mıyız? Yolun sonu gözüktü, bu tarafta yola tosluyor bu memleket. Yeni bir kapıyı açabilecek miyiz açamayacak mıyız? Biz 15 Mayıs sabahı Türkiye’nin yeni bir yolculuğa başlayabileceği bir güne başlamak istiyoruz.”

“Toplumsal dönüşüme ihtiyacımız var”

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın aday çıkarıp çıkarmayacağı sorusuna yanıt veren Erkan Baş, “Biz depremden önce ortaya çıkan karışık tablo nedeniyle şöyle bir yönelime girmiştik: Yine bir Ekmeleddin İhsanoğlu vakasıyla karşılaşabiliriz.

Yine ‘kazanacak aday’ diye sunulan ve kazanması mümkün olmayan bir aday karşımıza çıkabilir. Son dakikada böyle bir krizle karşılaşmamak üzere Emek ve Özgürlük İttifakı da kendi hazırlığını yapmalı, gerekirse kendi adayını çıkartmalıdır. Aldığımız karar buydu depremden önce” dedi.

Deprem öncesinde bunun müzakerelerinin yapıldığını belirten TİP Genel Başkanı şunları söyledi:

“Emek ve Özürlük İttifakı’nın en iyi kim temsil edebilir diye tartışıyorduk. Ama deprem her şeyi olduğu gibi o süreci de yeniden değerlendirmeyi gerektirdi. Depremden sonra yurttaşın iktidardan bir an önce kurtulma düşüncesi bizi yeniden değerlendirme noktasına zaten getirdi.

Önümüzdeki günlerde Emek ve Özgürlük İttifakı olarak görüşeceğiz. Ondan sonra bir yol haritası çıkartacağız. Biz bu meseleyi kapayalım ve Türkiye’nin ikinci yüz yılı nasıl eşitlikten, özgürlükten, herkesin kendisini mutlu ve güven içerisinde hissedeceği bir ülke olacağını arayalım.

Biz öyle bir ülke yaratmalıyız ki bir daha tarikatların, cemaatlerin, ırkçı düşüncenin toplumda kutuplaştırıcı bir siyaseti temsil eden unsurların bir daha karşılık bulamaması lazım. Bunu sadece AKP’yi yenerek sağlayamazsınız. Aynı zamanda toplumsal dönüşüme ihtiyacımız var.”

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş: Erdoğan, Ağır Bir Yenilgi Alacak

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kaybedeceğini söyleyerek TİP Lideri Erkan Baş, “İddialı olabilir ama Tayyip Erdoğan, hayatının en ağır yenilgisini yaşayacak. Tahmin edemeyeceği büyüklükte yenilgi yaşayacak. Çünkü hala bir korku nedeniyle kendisini ifade edemeyen insanlar, mührü elini aldıklarında gereken yanıtı vereceklerini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

TİP Lideri Baş, açıklamalarında, “Biz eğer Millet İttifakı iktidarı olursa, muhalefet nasıl yapılır göstermek için varız. İyi şeyler mi yaptılar, destekleriz. Mesela kadınlar, bu iktidara karşı en kararlı mücadeleyi verdiler. İstanbul Sözleşmesi ortaya çıktı. 6’lı Masa’daki bazı partiler buna karşılar ya da tereddütlüler. Bizim açımızdan bu kırmızı çizgi. Bu konuda adım attıklarında arkalarında duracağız” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, HaberTürk TV’de Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına katıldı. Gündeme dair sorulara yanıtlar veren Baş’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“2,5-3 yıl önce basın toplantısı düzenlediğimizde hedefimiz yüzde 3 ve parlamentoda grup kurmak demiştik. TİP yeni fikri ortaya koyarak, dümdüz, olması gerektiği gibi ifade ettikçe ilgi arttı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, ucube sisteminin yenilmesi, ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu temel görev.

“Yalan söylemedik”

Biz bu seçimde iki oy kullanacağız. Bir tanesi Cumhurbaşkanlığı’nda bir tanesi partilere kullanacağız. TİP, İstanbul 2. bölgede 100 bin oy aldığında ittifakın üyesi olduğu için barajı geçmiş olacak. Bu insanların oy kullanmalarındaki özgürleşmeyi beraberinde getiriyor. Biz hiç yalan söylemedik.

AK Parti’de iktidar nimetleri ortaklığı var. Belli bir süre içerisinde yok olacağını düşünüyorum. Son zamanlarda yenilgileri yaşamış partilerle yan yana geliyor. Attan düşmüş gibi. TİP herhalde en erken önümüzdeki seçimlerde muhalefetin ortak paydada birleşmesini söyleyen parti.

Çok kritik hatalar yaptık. 2018’de ‘ilk turda çok aday çıksın, iş ikinci tura kalır, en fazla kim alırsa ona oy veririz’ dendi. Dışarıdan baktığımızda çok mantıklı gözüktü. Dert ikinci tura kalmak. Muhalefetteki diğer adaylardan fazla oy alırsanız kalırsınız. Muhalefet adayları birbirleriyle rekabet ettiler, Tayyip Erdoğan ilk turda aldı. Biz başından bu yana bu seçimin mümkün olduğunca muhalefetin tek adayla birleştiği dedik. Bunun dışındaki her türlü eğilim bana yanlış geliyor. Benim için geçen seçim akşamı Muharrem İnce defteri kapanmıştır. ‘O akşam benden talimat bekleyin’ deyip seçim stratejisi geliştirip o akşam kaybolursanız, size güvenmezler.

Hala Türkiye’de geçmiş siyasetin kodları orada belirleyici. Bir genç, bir Kürt, bir Alevi, bir emekçi oraya baktıklarında kendilerini görmüyorlar. Orada da siyaset daha çok Ankara kulislerine sıkışmış durumda. 6’lı Masa’da sanki siyaset masaya hapsedilmiş durumda. Bütün partiler iki kutupta da sadece seçmen gözüyle bakıyorlar. Bize oy ver, alkışla, destekle, evinde otur. Sera’nın muhteşem tespiti; Türkiye’de siyaset, yaşlı, zengin erkekler kulübü. Türkiye’de parlamentoya dönün neredeyse hepsi erkek. Türkiye en çok neyiyle övünüyor? Genç nüfusa sahibiz.

“İstanbul Sözleşmesi kırmızı çizgi”

AK Parti devleti mahvetti. Bütün mekanizmaları çöktü, parti devleti haline dönüştü. 6’lı Masa devleti rayına oturtma masası. AK Parti bir de toplumu mahvetti. Biz eğer Millet İttifakı iktidarı olursa, muhalefet nasıl yapılır göstermek için varız. İyi şeyler mi yaptılar, destekleriz. Mesela kadınlar, bu iktidara karşı en kararlı mücadeleyi verdiler. İstanbul Sözleşmesi ortaya çıktı. 6’lı Masa’daki bazı partiler buna karşılar ya da tereddütlüler. Bizim açımızdan bu kırmızı çizgi. Bu konuda adım attıklarında arkalarında duracağız.

Ne oldu da 80 yıllık cumhuriyet geldi geldi AK Parti gibi iktidara teslim oldu? Bizim yanıtımız var. Diyoruz ki, 80 yıl boyunca solu yok etme temelli politika izlediniz. Sol düşmanlığı vardı. Ülkede gerici, ırkçı fikirler devlet tarafından desteklenerek büyütüldü ve sol ezildi. Halk kendisini siyasette temsil edemedi. 1960’lı yıllarda mücadelenin çok önemli sonucu oldu.12 Mart, 12 Eylü’de faşist cunta çöktü. Sonra Özal, Çiller geldi.

En son Tayyip Erdoğan geldi. 40 yılın sonunda Tansu Çiller ‘Son komünist devleti bitirdik’ dedi. İşçilerin görece haklara sahip olduğunu ortadan kaldırıyoruz demektir bu. Şimdi yapmamız gereken en solu güçlendirmek. Sol 70’lerde mahallelerde güçsüz değildi. 12 Eylül’de bizi zindana atıp, yok edip, tarikatların, ırkçı örgütlenmelere yol açıldığı için o mahalleler teslim edildi.

“Erdoğan tarihin en ağır yenilgisini yaşayacak”

Sokakta Kürtler ve Türkler de daha fazla bir arada yaşama isteği var. Alevi Sünni meselesinde aynı şeyi görüyorum. Toplumsal cinsiyet konusu da değişti. Siyasetçiler korkak davranıyor. Ben Kemal Bey’in cesur olması gerektiğini düşünüyorum. Şişe boğazı gibi bir yerdeyiz. Buradan çıkacağız. Tayyip Erdoğan tarihin en ağır yenilgisini yaşayacak. Çünkü korkan insanlar mührü eline alınca gerekeni yapacak.

Kızılay’ın büyük skandalını arkadaşlarımız protesto etti. İstanbul il örgütü binamıza polis saldırdı. Kızılay’ı protesto ediyor arkadaşlar. Adam orada çadır satmış. Bizim arkadaşlarımız bunu kitlesel şekilde söyleyince saldırıya uğramış. Kemal Bey’le bunu konuştuk. İlk defa saldırıya uğramadık. Kemal Bey’in o yaklaşım bizi mutlu etti. Kendisine de teşekkür ettik. İlla bizim partimizi, Emek Özgürlük İttifakı’nı ziyaret etmesi önemli değil tabii.

“Bu topraklarda kardeşlik hukuku daha kuvvetlidir”

HDP’nin Türkiye açısından şans olduğunu düşünüyorum. 6,5 insanın oyunu almış. Bu insanlar 100 yıl önce de yaşıyorlardı, 100 yıl sonra da yaşayacaklar. Bu ülkede yaşayan her birimiz ‘Ben bu ülkenin eşit yurttaşıyım’ diye hissedebilmeli. İktidar o kadar çaresizlişmiş ki, HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi. Kadına dönük şiddeti engellemeyi amaçlayan bir sürü şeyi iptal etmeye çalışıyor. LGBT’yi düşmanlaştırmaya çalıştı.

Açık söyleyelim, Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması nedeniyle Cumhurbaşkanı adayı olup olmadığını tartıştırmaya çalıştı. Bunun cevabını yurttaş verecek. Ben bu topraklara güveniyorum. Bu topraklarda kardeşlik hukuku daha kuvvetlidir. Düşmanlaştırmanın zaman zaman saman alevi gibi parladığı ama nihayet birlikte yaşamanın yolunu bulduk biz. Düşmanlaştıran kaybeder, düşmanlaştıran kaybedecek.

Paylaşın