İTO Duyurdu: İstanbul’un Enflasyonu Yüzde 74,22

Mart ayında İstanbul’da enflasyon bir önceki aya göre yüzde 2,95, bir önceki yılın aynı ayına yüzde 74,22 arttı. En yüksek fiyat artışları giyim harcamalarında görüldü. Giyim harcamalarını sağlık ve kişisel bakım harcamaları takip etti.

Haber Merkezi / En az artış ise ulaştırma ve haberleşme harcamalarında görüldü. Ulaştırma ve haberleşme harcamalarını ise ev eşyası harcamaları takip etti.

İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) 1995 bazlı verilerine göre, İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi için mart ayı verileri açıklandı.

Martta bir önceki aya göre yüzde 2,95, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları İndeksi ise yüzde 4,96 artış kaydetti. Söz konusu veriler yıllık bazda incelendiğinde, perakendede yüzde 73,02, toptan fiyatlarda ise yüzde 74,22 olarak gerçekleşti.

Martta perakende fiyatlarda önceki aya göre, diğer harcamalar grubunda yüzde 8,89, giyim harcamalarında yüzde 5,32, sağlık ve kişisel bakım harcamalarında yüzde 4,70, gıda harcamalarında yüzde 3,97, konut harcamalarında yüzde 2,46, ev eşyası harcamalarında yüzde 0,36, ulaştırma ve haberleşme harcamalarında yüzde 0,17 artarken, kültür eğitim ve eğlence harcamalarında yüzde 4,23 azaldı.

Martta toptan fiyatlarda ise önceki aya göre, işlenmemiş maddeler grubunda yüzde 13,77, kimyevi maddeler grubunda yüzde 4,96, gıda maddeleri grubunda yüzde 4,82, inşaat malzemeleri grubunda yüzde 3,55, mensucat grubunda yüzde 1,45, yakacak ve enerji maddeleri grubunda yüzde 0,13 artış, madenler grubunda yüzde 1,64 azalış görüldü.

Paylaşın

OECD Duyurdu: Türkiye, Gıda Enflasyonunda İkinci Ülke

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan her veri ekonomiye dair açıklamaları yalanlıyor. Türkiye, gıda enflasyonunda OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkeleri arasında ikinci sırada. 

OECD Türkiye’nin enflasyonun 2023’te yüzde 44,6 olacağını, 2024’te yüzde 41,4’e gerilemesini öngörüyor. GSYH’nin ise 2023’te yüzde 2,8 büyüme göstermesini, 2024’te de yüzde 3,8 oranında büyümesini hedefliyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2023 yıl sonu enflasyon tahmini ise yüzde 22,3.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 7 Mart’ta yayımladığı verilere göre Türkiye, 37 üye ülke arasında enflasyonu en yüksek ikinci ülke konumunda. Türkiye aynı zamanda gıda enflasyonunda da Arjantin’in ardından en yüksek değere sahip ülke.

OECD ülkelerinde tüketici enflasyonu (TÜFE) Ocak’ta yıllık bazda yüzde 9,2 olarak ölçüldü. G20 ülkelerinde yıllık enflasyon yüzde 8,4, Euro bölgesinde ise yüzde 8,7.

OECD ülkeleri arasında en düşük enflasyon yüzde 3,3 ile İsviçre’de. TÜFE’nin yüzde 4,3 olduğu Japonya ve yüzde 5,2 ile Güney Kore en düşük enflasyona sahip diğer ülkeler.

En yüksek enflasyon ise yüzde 98 ile Arjantin’de. İkinci sıradaki Türkiye’nin enflasyonu 57,7. Türkiye’yi yüzde 25,7 enflasyon ile Macaristan ve yüzde 21,5 ile Letonya izliyor.

Enerji enflasyonu

Enerji enflasyonu Haziran 2022’de görülen zirvenin ardından OECD ülkelerinde bir önceki aya göre yavaşlayarak da olsa düşmeye devam etti.

Aralık 2022’deki yüzde 18,2’in ardından Ocak 2023’te yüzde 16,4’ü gördü ve Mart 2021’den bu yana en düşük seviyeye ulaştı.

Enerji enflasyonundaki düşüş kısmen Hollanda’daki (enerjiye tavan fiyat getirilmesi) ve İtalya’daki (enerji fiyatlarının düşürülmesi) politika değişikliğinden kaynaklandı.

Belçika, Danimarka, İtalya ve Türkiye’deki enerji fiyatlarındaki yavaşlama, büyük ölçüde baz etkisi olarak kayıtlara geçti.

Gıda enflasyonu

OECD ülkelerinin gıda enflasyonu yüzde 15,2. Aralık 2022’deki yüzde 15,6’ydı. Ocak’ta Avrupa’da enerji enflasyonu düşmeye devam ederken, gıda enflasyonu bir miktar arttı.

Gıda ve enerji enflasyonu, Fransa, İtalya ve Japonya’da manşet enflasyona ana katkıyı sürdürürken, gıda ve enerji hariç enflasyon, Kanada ve ABD’de ana itici güç oldu.

Almanya ve Birleşik Krallık’ta, her iki bileşen de manşet enflasyona neredeyse eşit katkıda bulundu.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Enflasyon Yüzde 55,18

TÜİK’e göre şubat ayında enflasyon yıllık bazda yüzde 55,18 oldu. Aylık artış oranı ise yüzde 3,15 olarak gerçekleşti. ENAG ise, şubat ayı enflasyonu yıllık bazda yüzde 126,91, aylık bazda ise yüzde 7.21 olarak açıklamıştı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) şubat ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜİK’e göre şubat ayında enflasyon yıllık bazda 55,18 yüzde oldu.

Aylık artış oranı ise yüzde 3,15 olarak gerçekleşti. TÜFE, bir önceki yılın aralık ayına göre  yüzde 10,00, on iki aylık ortalamalara göre ise yüzde 71,83 olarak gerçekleşti.

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup yüzde 21,69 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 74,34 ile lokanta ve oteller oldu.

Ana harcama grupları itibarıyla 2023 yılı şubat ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup yüzde -1,76 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, 2023 yılı şubat ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 7,36 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.

TÜİK ocakta enflasyonun aylık yüzde 6,65, yıllık 57,68 arttığını açıklamıştı.

ENAG: Enflasyon Yüzde 126,91

Akademisyenlerin ve ekonomistlerin bağımsız biçimde oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), şubat ayı enflasyon araştırmalarının sonucunu açıkladı.

ENAG’ın verilere göre, Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) şubat ayında yüzde 7.21 arttı. E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı ise yüzde 126.91 olarak gerçekleşti.

Verilere göre şubat ayında ana harcama grupları arasındaki en büyük artış yüzde 49,35 ile sağlıkta gerçekleşti. Çeşitli mal ve hizmetler grubundaki artış yüzde 18,02, ev eşyası grubundaki artış ise yüzde 14,15 oldu.

Fiyatların bir önceki aya göre azaldığı tek harcama grubu eksi yüzde 1,28 ile eğlence ve kültür oldu. Eğlence ve kültürün ardından fiyat artışlarının en az olduğu harcama grubu yüzde 1,55 ile yönetilen/yönlendirilen ve diğer oldu. Ulaştırmadaki artış ise yüzde 2,12 oldu.

Paylaşın

ENAG Duyurdu: Enflasyon Yüzde 126,91

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre, şubat ayında enflasyon bir önceki aya göre yüzde 7.21 yükseldi. Yıllık enflasyon ise yüzde 126.91 oldu. ENAG, ocak ayında yıllık enflasyonu yüzde 121,62 olarak açıklamıştı.

Haber Merkezi / Akademisyenlerin ve ekonomistlerin bağımsız biçimde oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), şubat ayı enflasyon araştırmalarının sonucunu açıkladı.

ENAG’ın verilere göre, Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) şubat ayında yüzde 7.21 arttı. E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı ise yüzde 126.91 olarak gerçekleşti.

Verilere göre şubat ayında ana harcama grupları arasındaki en büyük artış yüzde 49,35 ile sağlıkta gerçekleşti. Çeşitli mal ve hizmetler grubundaki artış yüzde 18,02, ev eşyası grubundaki artış ise yüzde 14,15 oldu.

Fiyatların bir önceki aya göre azaldığı tek harcama grubu eksi yüzde 1,28 ile eğlence ve kültür oldu. Eğlence ve kültürün ardından fiyat artışlarının en az olduğu harcama grubu yüzde 1,55 ile yönetilen/yönlendirilen ve diğer oldu. Ulaştırmadaki artış ise yüzde 2,12 oldu.

TÜİK: Enflasyon Yüzde 55,18

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) şubat ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜİK’e göre şubat ayında enflasyon yıllık bazda 55,18 yüzde oldu.

Aylık artış oranı ise yüzde 3,15 olarak gerçekleşti. TÜFE, bir önceki yılın aralık ayına göre  yüzde 10,00, on iki aylık ortalamalara göre ise yüzde 71,83 olarak gerçekleşti.

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup yüzde 21,69 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 74,34 ile lokanta ve oteller oldu.

Ana harcama grupları itibarıyla 2023 yılı şubat ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup yüzde -1,76 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, 2023 yılı şubat ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 7,36 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.

Paylaşın

İstanbul’un Enflasyonu Yüzde 78,62

Şubat ayında İstanbul’da enflasyon bir önceki aya göre yüzde 3,83, bir önceki yılın aynı ayına yüzde 78 arttı. En yüksek fiyat artışları sağlık ve kişisel bakım harcamalarında görüldü.

Haber Merkezi / Sağlık ve kişisel bakım harcamalarını gıda harcamaları ve kültür eğitim ve eğlence harcamaları takip etti. En az artış ise giyim harcamalarında görüldü.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) verilerine göre İstanbul’da Şubat ayında perakende fiyatlar yıllık bazda yüzde 78,62, toptan fiyatlar yüzde 78,69 arttı.

2023 Şubat ayında İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi, bir önceki aya göre yüzde 3,83, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları indeksi ise yüzde 2,38 oranında arttı.

2022 Şubat ayına göre 2023 Şubat ayında yaşanan fiyat değişimlerini gösteren bir önceki yılın aynı ayına göre değişim oranı İTO1995 bazlı Ücretliler Geçinme İndeksinde yüzde 78,62, Toptan Eşya Fiyatları İndeksinde ise yüzde 78,69 olarak gerçekleşti.

İTO’nun açıklamasına göre Şubat 2023’de Perakende fiyatlarda bir önceki aya göre, Sağlık ve Kişisel Bakım Harcamalarında yüzde 8,01, Gıda Harcamalarında yüzde 5,37, Kültür Eğitim ve Eğlence Harcamalarında yüzde 4,61, Ev Eşyası Harcamalarında yüzde 4,53, Konut Harcamalarında yüzde 0,92, Diğer Harcamalar grubunda yüzde 0,82, Ulaştırma ve Haberleşme Harcamalarında yüzde 0,45 ve Giyim Harcamalarında ise yüzde 0,09 artış izlendi.

Şubat 2023’de toptan fiyatlarda ise bir önceki aya göre, İnşaat Malzemeleri Grubunda yüzde 5,63, Gıda Maddeleri Grubunda yüzde 3,45, İşlenmemiş Maddeler Grubunda yüzde 1,20, Mensucat Grubunda yüzde 0,98, Yakacak ve Enerji Maddeleri Grubunda yüzde 0,53 artış, Kimyevi Maddeler Grubunda yüzde -2,51, Madenler Grubunda yüzde -2,25 azalış izlendi.

Paylaşın

“Gıda Ürünlerinde Fiyat Baskısı Artarak Devam Edecek”

Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu, gıda fiyatları üzerindeki enflasyonist baskının önümüzdeki dönemde de devam edeceğini söyledi.

Gerek et gerekse süt ürünleri üzerindeki fiyat baskısının durdurulamayacağını ifade eden Solakoğlu, ”Çünkü normal zamanında yapılması gereken zamları devlet engelledi. Devletin çiftçileri korumak için kurulmuş kurumlarını kullanarak çiftçilerin fiyatları aşağıda tutmasını sağladılar. Bu dönemde zarar eden çiftçiler üretimden çıkmak zorunda kaldı” dedi.

Türkiye’de gıda fiyatlarının dünyadakinin aksine sürekli artıyor olmasının ana sebeplerinden birinin üretimde yaşanan daralma olduğuna işaret eden Sencer Solakoğlu, ”Yani sadece ekonomide yaşanan yüksek enflasyon sorunu değil, tarımsal ve hayvansal üretimdeki arz sıkıntısı da fiyatların artmasına neden oluyor. Ne yazık ki bu fiyat artışlarını yaşamaya da devam edeceğiz” dedi.

Sektör olarak seçime kadar geçecek süreçte gıda üretimi konusunda iyileştirici bir adım öngörmediklerini dile getiren Solakoğlu, ”Fiyatları baskılamaya yönelik her hamle daha kötü etkilere yol açacak. Ne yazık ki böyle kötü bir süreç içindeyiz” şeklinde konuştu.

Bulunduğu coğrafyanın en büyük tarım ve hayvancılık ülkelerinden biri olan Türkiye, son dönemde rekor seviyeye ulaşan gıda enflasyonu nedeniyle bitkisel ve hayvansal ürün fiyatlarında dünyanın en pahalı ülkelerinden biri hâline geldi. Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yapılan açıklamada, küresel gıda fiyatlarının 10 aydır istikrarlı bir şekilde gerilediği yıllık bazdaki düşüşün yüzde 3,2’ye ulaştığı belirtiliyor.

Türkiye’de ise Ocak 2023 itibarıyla gıda enflasyonundaki yıllık artış yüzde 70’i aşmış durumda. 6 Şubat’taki 11 ili etkileyen Kahramanmaraş depremi sonrasında ise ülke genelinde gıda fiyatlarındaki yükselişin artarak devam edeceği öngörülüyor.

TÜİK’in Ocak 2023 verilerine göre, gıda enflasyonu aylık bazda yüzde 6,6 yükselirken, yıllık bazda yüzde 71 arttı. Aylık bazda en hızlı yükseliş yüzde 11 ile ‘diğer işlenmemiş gıda’ kategorisinde yer alan beyaz ve kırmızı et, balık, süt, yumurta, bakliyat ve tahıl çeşitlerinde gözlendi.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) verilerine göre ise son 1 ayda patlıcanın fiyatı yüzde 80, yeşil fasulye yüzde 47, kabak yüzde 44, salatalık yüzde 42, domates yüzde 29, sivri biber yüzde 27, havuç yüzde 21, 4 ve limon fiyatı yüzde 18’e yakın arttı.

TÜİK’in 15 Şubat’ta açıkladığı 2023 Ocak dönemine ilişkin Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’ne (Tarım-ÜFE) göre ise Tarım-ÜFE’de bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 142,84 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 139,25 artış gerçekleşti. Ocak 2023’te, endekste kapsanan 86 maddeden, 15 maddenin ortalama fiyatında azalış, 67 maddenin ortalama fiyatında ise artış yaşandı.

”Küçük aile işletmeciliği yok oldu”

DW Türkçe’den Aram Ekin Duran konuşan Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Hasan Murat Kapıkıran’a göre, gıda fiyatlarındaki durdurulamayan artışlar son 20 yıldır uygulanan tarım politikalarının bir sonucu.

Türkiye’de hem bitkisel hem hayvansal tarımda küçük aile işletmeciliğinin neredeyse yok olduğunu öne süren Kapıkıran, ”Gençler bu alanlardan çekildi, anne babalar ise yaşlandı ve üretimi bıraktı. Uygulanan destek politikaları yetersiz kaldı, tarımsal üretim aileler için verimsiz bir işe döndü. Üreticiyi temel almayan bir politika uygulandığı müddetçe yüksek gıda enflasyonunu yaşamaya daha uzun yıllar devam edeceğiz” diye konuşuyor.

Türkiye’de geçmişte çiftçilerin tarımsal üretimdeki yem ve gübre gibi temel girdilerin birçoğunu kamu kurumları üzerinden temin edebildiğini hatırlatan Kapıkıran, ”Bu alanların özel sektöre devredilmesi ile çiftçilerin ihtiyacı olan girdilerin kontrolü şirketlere geçti. Böylelikle üretmek pahalandı, bu da ürün fiyatlarına yansıdı ve yansımaya devam edecek” diyor.

”Depremzede çiftçilere destek verilmeli”

Son yıllarda ülke genelinde tarım arazilerinin ve sulak alanların imara açılmasının, tarımsal üretim yapılması gereken yerlere oteller, madenler, otoyollar ve havalimanları yapılmasının tarımsal üretimde daralmanın önünü açan bir diğer etken olduğuna işaret eden Kapıkıran, şunları söylüyor:

”Yerli üretim azaldıkça gıdada ithalata yöneliyoruz. Türk Lirası’nın değeri düştükçe bizim maliyetlerimiz artıyor ve bu da gıda ürünlerinde fiyatları giderek artırıyor. Deprem ile birlikte bölgede yaşanan göç ne yazık ki tarımsal üretimde büyük bir zafiyet ortaya çıkaracak. Bu bölge tarımsal üretimin yaklaşık yüzde 20’sini sırtlıyordu. Mart ayı ile birlikte bölgede pek çok ürünün ekim dönemi başlayacak. Mutlaka şimdiden burada kalan çiftçiler için yeni desteklerin oluşturulması gerekiyor. Aksi takdirde üretimdeki maliyet artışları zaten yüksek olan gıda enflasyonunu daha da artıracak.”

Dünyada ilk sıralarda yer alıyor

Türkiye, rekor seviyelere ulaşan ve deprem sonrasında daha da artması beklenen gıda enflasyonunda dünya liginde ilk sıralarda bulunuyor. Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye dünyada gıda enflasyonu en yüksek ilk 10 ülke arasında yer alıyor. İlk sırada yüzde 285’lik gıda enflasyonu ile Zimbabve yer alırken, bu ülkeyi yüzde 158 ile Venezuela, yüzde 143 ile Lübnan, yüzde 95 ile Arjantin ve yüzde 81 ile İran izliyor. Türkiye ise yüzde 71 seviyesindeki gıda enflasyonuyla altıncı sırada yer alıyor. Türkiye G-20 ülkeleri içerisinde ise Arjantin’in hemen ardından ikinci sırada yer alıyor.

”Zarar eden çiftçiler üretimden çıktı”

Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu, gıda fiyatları üzerindeki enflasyonist baskının önümüzdeki dönemde de devam edeceğini söylüyor.

Gerek et gerekse süt ürünleri üzerindeki fiyat baskısının durdurulamayacağını ifade eden Solakoğlu, ”Çünkü normal zamanında yapılması gereken zamları devlet engelledi. Devletin çiftçileri korumak için kurulmuş kurumlarını kullanarak çiftçilerin fiyatları aşağıda tutmasını sağladılar. Bu dönemde zarar eden çiftçiler üretimden çıkmak zorunda kaldı” diye konuşuyor.

”Gıdada fiyat artışları devam edecek”

Türkiye’de gıda fiyatlarının dünyadakinin aksine sürekli artıyor olmasının ana sebeplerinden birinin üretimde yaşanan daralma olduğuna işaret eden Sencer Solakoğlu, ”Yani sadece ekonomide yaşanan yüksek enflasyon sorunu değil, tarımsal ve hayvansal üretimdeki arz sıkıntısı da fiyatların artmasına neden oluyor. Ne yazık ki bu fiyat artışlarını yaşamaya da devam edeceğiz” diyor.

Sektör olarak seçime kadar geçecek süreçte gıda üretimi konusunda iyileştirici bir adım öngörmediklerini dile getiren Solakoğlu, ”Fiyatları baskılamaya yönelik her hamle daha kötü etkilere yol açacak. Ne yazık ki böyle kötü bir süreç içindeyiz” şeklinde konuşuyor.

Türkiye’nin hayvan varlığı azalıyor

Türkiye’de özellikle et ve süt ürünlerinde fiyatları yükselten etkenlerden biri de ülke genelinde hayvan sayısında düşüş yaşanması. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 9 Şubat’ta yayınladığı 2022 yılına ait Hayvansal Üretim İstatistikleri’ne göre büyükbaş, küçükbaş ve kümes hayvanı sayılarında ciddi küçülmeler yaşanıyor.

TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin toplam hayvan varlığı 2021 yılında 75 milyon 759 bin 569 baş iken, bu sayı 2022’de 73 milyon 472 bin 214’e düştü. Böylelikle Türkiye’nin hayvan varlığı bir yılda yüzde 3 kayıpla 2 milyon 287 bin 355 baş azalmış oldu.

11 ili etkileyen Kahramanmaraş depremi ise hayvansal üretime bir darbe daha vurmuş oldu. Depremin vurduğu bölge Türkiye’nin büyükbaş hayvan varlığının yüzde 12’sini, küçükbaş hayvan varlığının ise yüzde 16’sını oluşturuyor. Deprem ile birlikte bölgede ciddi bir hayvan kaybı yaşandığı tahmin ediliyor. Ancak bu konuda henüz resmi bir sayım veya tespit yapılmış değil.

Deprem bölgesinde kaç hayvanın telef olduğunu şu anda tespit edecek hiçbir merci olmadığını dile getiren TÜSEDAD Başkanı Sencer Solakoğlu, ”Şu an Türkiye’de bölgelere göre nerede, ne kadar hayvan varlığı olduğunu bilemiyoruz. Yani kimse Adana’da şu kadar hayvan var, Hatay’da bu kadar hayvan var diye net bir rakam veremez” diyor.

”Yerli üretime pozitif ayrımcılık yapılmalı”

Hem büyük hem de küçük baş hayvancılığın yapıldığı deprem bölgesinde daha önce 3, 4, 5 hayvanlı ahırlarda hayvancılık faaliyetleri yapıldığını ifade eden Solakoğlu, şu görüşleri dile getiriyor:

”Artık hayvancılık, 30-40 hayvan varlıklı ahırlarda, kooperatifçilik modeliyle çiftçilere bir yüzde verilerek yapılmalı. Ürünlerine de ulusal ve yerel marketlerde ‘pozitif ayrımcılık’ yapılarak satış desteği verilmeli.

Markalaşma çalışmalarında da pazarlama desteği almalı çiftçi. Bu alanda çalışan çifti sayısı zaten azdı ve yaşlıydı. Bu felaketten sonra kalanlar hayvancılık yapmak istemeyebilir. Hem onları hem de geri dönüp hayvancılık yapmak isteyen gençleri teşvik etmek için cazip yeni bir modele geçilmeli.”

Paylaşın

“Ekonomi Ve Döviz Kuru Üzerinde Stres Artıyor”

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın faizleri yüzde 8,5’a çekmesini değerlendiren Prof. Dr. Hurşit Güneş, Bankanın uzun zamandır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz sebeptir enflasyon sonuç” teorisi çerçevesinde hareket ettiğini, ancak gelinen aşamada zaten ekonomistlerin katılmadığı bu teorinin yaşanarak yanlışlandığını belirtti.

Hurşit Güneş, açıklamasının devamında, “Merkez Bankası 50 değil 150 baz faiz indirse de bir anlamı olmaz artık. Çünkü gerçeklikten kopuk bir tutum var. Bir buçuk yıldır faiz indiriyoruz. Hedef neydi? Üretim ve ihracat artışı. Bununla cari fazla verecektik. Geldiğimiz noktada cari işlemler açığı olumsuz gidiyor, dış ticaret açığı tarihi zirvelerde dolaşıyor. Dahası dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkelerinden birisine dönüştük” dedi ve ekledi:

“Bu enflasyonun nedeni de dış kaynaklı değil, siyasi belirsizlik, aşırı maliyet artışları ve bunun getirdiği fiyat belirsizlikleri enflasyonu körüklüyor. Sanayi üretim düşmeye başladı, yatırımlar azaldı. İhracattaki artış yavaşladı, ithalattaki artış hızlandı. Kuru baskıyla ancak tutabiliyorlar, bu da ihracatçıyı olumsuz etkiliyor. Nasıl depremde fay hattı üzerindeki stresler artıyorsa ekonomide de döviz kuru üzerinde stres artıyor. Arka kapıdan döviz müdahaleleri ile bu stresi durdurmaya çalışıyorlar ama o fay kırıldığında döviz kurunda hızlı bir hareket olacak. Türkiye ekonomisi giderek yığılan büyüyen bir kırılganlığa savruluyor.”

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) geçtiğimiz ay yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı sonrasında yayınladığı metinde, “Kurul parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecek ve fonlama kanalları başta olmak üzere tüm politika araç setini liralaşma hedefleriyle uyumlu hale getirecektir” ifadelerini kullanması, dün yapılan Şubat ayı toplantısı öncesi piyasada 100 baz puan indirim beklentisi yaratmış olsa da, indirim 50 baz puanda tutuldu.

18 Mart 2021’de politika faizini yüzde 17’den yüzde 19’a yükselttikten iki gün sonra görevden alınan Naci Ağbal’ın yerine göreve getirilen Şekip Kavcıoğlu’nun başkanlığındaki Merkez Bankası, Eylül 2021’den bu yana sekizinci indiriminde politika faizini yüzde 8,5’e düşürmüş oldu.

İndirim sonrası döviz kurunda hızlı bir hareket olmadı. Zaten 2022 yılının Ağustos ayında başlayan ikinci “politika faizi indirim rallisi”nde hiçbir zaman kurda ani bir atak görülmedi. Uzmanlar bunu “Kur Korumalı Mevduat Faizi” enstrümanının hala kullanımda olmasına ve “arka kapıdan döviz satışı mekanizması”nın hala aktif olmasına bağlıyor.

“Son iki haftada TCMB rezervlerinde 7 milyar dolar azalma var”

Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi öğretim üyesi Hayri Kozanoğlu, Türkiye’de faiz ile enflasyon arasındaki ilişkinin bozulduğu 2021 sonbaharından bu yana politika faizinin gösterge olmaktan çıktığını söylüyor. Profesör Kozanoğlu’nun sözünü ettiği Eylül 2021’de politika faizi yüzde 19’dan yüzde 18’e indirilirken TÜİK’in açıkladığı enflasyon yüzde 19,25’ten yüzde 19,58’e yükselmişti. Sonrasında Kasım 2022’ye gelindiğinde enflasyon TÜİK verilerine göre, yüzde 84,39’a yükselmişken politika faizi yüzde 9’a indirilmiş ve iki veri arasındaki fark neredeyse 75 puana yükselmişti.

VOA Türkçe’den Hilmi Hacaloğlu’nun konuştuğu Profesör Kozanoğlu, “Geçtiğimiz ay enflasyon yüzde 57,68 açıklandı. Ve beklentinin aksine yükseliş eğilimi olduğu da görülüyordu. Buna rağmen yine faiz indirildi. Cumhurbaşkanının bu konudaki fikri belli. Deprem sürecinde çok yoğun bir istişare olanağı olmadığından 50 baz puan indirim geldi belki de. Son iki haftada TCMB rezervlerinde 7 milyar dolar civarında bir azalma vardı. Belki de daha büyük düşüşe gibi ekonomik aktörleri seçim sürecindeyken daha fazla tedirgin etmek istemediler. PPK metninde Türkiye’deki enflasyonun yurtdışı kaynaklı olduğu da ileri sürülüyor. Halbuki Türkiye’nin kullandığı girdilerin enerji ve gıdanın dünya fiyatları düştü. Dünyadan Türkiye’ye bir enflasyon basıncı yok, böyle bir şey oluşmuyor. Türkiye’deki enflasyon kendisini besleyen bir enflasyon” dedi.

Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi enflasyonun yüzde 58 olduğu bir ortamda politika faizinin 8,5 olmasının bankaların yüksek kar yazmasını sağladığını, bu sayede hükümetin bankalara “tarım sektörüne düşük faizli kredi verin” ya da “devlet iç borçlanma senetleri alın” dediğinde bir itiraz yükselmediğini dile getirirken, aynı zamanda bu karlılığın kredi kartından nakit çekimlerinde ya da ihtiyaç kredilerinde düşük faiz uygulanmasını telafi ettiğinin de altını çiziyor.

“Nasıl depremde fay hattı üzerindeki stresler artıyorsa ekonomide de döviz kuru üzerinde stres artıyor”

Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Fakültesi’nden Hurşit Güneş de Merkez Bankası’nın uzun zamandır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz sebeptir enflasyon sonuç” teorisi çerçevesinde hareket ettiğini, ancak gelinen aşamada zaten ekonomistlerin katılmadığı bu teorinin yaşanarak yanlışlandığını belirtti. Profesör Güneş, şöyle konuştu:

“Merkez Bankası 50 değil 150 baz faiz indirse de bir anlamı olmaz artık. Çünkü gerçeklikten kopuk bir tutum var. Bir buçuk yıldır faiz indiriyoruz. Hedef neydi? Üretim ve ihracat artışı. Bununla cari fazla verecektik. Geldiğimiz noktada cari işlemler açığı olumsuz gidiyor, dış ticaret açığı tarihi zirvelerde dolaşıyor. Dahası dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkelerinden birisine dönüştük.

Bu enflasyonun nedeni de dış kaynaklı değil, siyasi belirsizlik, aşırı maliyet artışları ve bunun getirdiği fiyat belirsizlikleri enflasyonu körüklüyor. Sanayi üretim düşmeye başladı, yatırımlar azaldı. İhracattaki artış yavaşladı, ithalattaki artış hızlandı. Kuru baskıyla ancak tutabiliyorlar, bu da ihracatçıyı olumsuz etkiliyor. Nasıl depremde fay hattı üzerindeki stresler artıyorsa ekonomide de döviz kuru üzerinde stres artıyor. Arka kapıdan döviz müdahaleleri ile bu stresi durdurmaya çalışıyorlar ama o fay kırıldığında döviz kurunda hızlı bir hareket olacak. Türkiye ekonomisi giderek yığılan büyüyen bir kırılganlığa savruluyor.”

“Deprem kamu maliyesini sarsacak”

Her iki ekonomi profesörü de Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen depremin Türkiye ekonomisini ciddi sonuçları olacağına dikkat çekiyor.

Hurşit Güneş, “Aslında hükümetin planı şuydu, faiz indirimleriyle ekonomiyi hareketlendirmek ve mevcut sorunları halının altına süpürerek ötelemekti. Ancak deprem bu imkanı da ortadan kaldırdı. Televizyonlarda yayınlanan yardım kampanyasında yardımların yüzde 90’ı kamu kurumlarından geldi. Bunlar Hazine’ye aktaracakları kaynağı deprem yardımı olarak verdi. Diğer yüzde 10’da büyük ölçüde vergiden mahsup edecekler bu yardımları. Tüm bunlar birleştiğinde kamu maliyesini ciddi bir şekilde sarsacak. Zaten para politikası yok hükmünde. Buradan çok ciddi bir enflasyonist makro ekonomik denge çıkar. Bu hemen bir iki ay içinde enflasyona yansımayabilir ama mutlaka güçlü olarak orta vadede yansıyacaktır. Kurda hızlanma olduğu zaman kendisini iyiden iyiye gösterecekti” ifadelerini kullandı.

“Depremin ciddi maliyeti olacak, iktidar 14 Mayıs’ta seçim kararını değiştirmeyecek gibi”

Profesör Kozanoğlu da depremin enflasyonist baskıyı daha arttıracağı görüşüne katılırken, bu ortamda iktidarın bir an evvel seçime gitmeyi tercih edeceğini düşünüyor.

Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi, “Hatırlayın deprem öncesi seçim tarihi hemen hemen netleşmişti. 14 Mayıs’a çekme arzusu aslında kontrol altında tutmakta ne denli zorlandıklarının ispatı gibiydi. Depremin çok ciddi bir maliyeti olacak. Bu da ister istemez bütçeye yeni ve büyük bir yük getirecek. Yeniden imar ihtiyacı ithalatı körükleyecek, deprem bölgesindeki şehirlerde üretim ve ihracat azalacak. Döviz üzerindeki baskı daha da artacak. Enflasyonu mayıs ayında yüzde 40’a ya da altına çekmeyi istiyorlardı ocak ayı enflasyon oranına ve eğilimine baktığımızda belli ki o olmayacak. Ama yine de seçim sürecinde idare edebilecekleri bir oranda olacak. Bunları alt alta koyarsak iktidar bir an evvel seçime gitme yani 14 Mayıs’ta seçim kararını değiştirmeyecek gibi geliyor” diye konuştu.

Paylaşın

“Seçime Kadar Enflasyon Yüzde 40’ın Üstünde Seyredecek”

11 ilde büyük yıkıma ve 40 binden fazla can kaybına neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlerin ardından, Mayıs’ın 14 veya Haziran’ın 18’de yapılması planlanan seçimlere gidilen süreçte enflasyonun yüzde 40’ın üzerinde seyretmesi bekleniyor.

Enflasyon, Ocak ayında olumlu bir baz etkisi ile yüzde 58’e düşmeden önce, bir dizi faiz indirimi ile Ekim ayında yüzde 85’in üzerine çıkarak 24 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştı.

Bir hükümet yetkilisi ve dört ekonomistin Reuters haber ajansına yaptıkları açıklamada, depremlerin ekonomiye maliyetinin 50 milyar dolardan fazla olacağı görüşünde. Bu tahmin diğer ekonomistlerin görüşleriyle de tutarlılık gösteriyor.

Reuters’a konuşan bu kişilere göre depremin neden olduğu kesintiler nedeniyle gıda ve konut dahil mal ve hizmet fiyatlarında artış, Türkiye’deki yüksek enflasyon oranının önümüzdeki aylarda önceden tahmin edilenden çok daha az düşeceği anlamına geliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremden önce de ekonomide büyük bir zorlukla karşı karşıyayken ve artan enflasyon halktan gördüğü desteği olumsuz etkilerken, depremler cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler öncesinde bu zorlukları daha da arttırdı.

Türk Lirası’nın durumu ise diğer bir endişe konusu. Merkez Bankası verileri net rezervlerin depremden bu yana 7 milyar dolar düştüğünü gösteriyor ve bankacılar döviz talebini azaltmak için yetkililerin yeni adımlar atmasını bekliyor.

Enflasyon, Ocak ayında olumlu bir baz etkisi ile yüzde 58’e düşmeden önce, Erdoğan’ın istediği alışılmışın dışındaki bir dizi faiz indirimi ile Ekim ayında yüzde 85’in üzerine çıkarak 24 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştı.

Reuters’a konuşan ancak adlarını açıklamak istemeyen dört ekonomiste göre enflasyonun Haziran’a kadar yüzde 35-40 seviyesine düşmesi bekleniyordu, ancak deprem nedeniyle seçim döneminde enflasyon seviyesinin yüzde 42-46 arası olacağı sanılıyor.

Konuyla ilgili kamuoyuna açıklama yapma yetkisi olmadığı için adını vermeyen bir hükümet yetkilisi, depremin etkisiyle enflasyonun yüzde 40-50 arasında bir yere ulaşabileceğini söyledi.

Yetkili, üretimdeki aksamalar ve ortaya çıkan iç göç sırasında konut ve kira fiyatlarında bazı yerlerde neredeyse yüzde 100’e varan artışın çok olumsuz etkileri olacağını söyledi, artan inşaat maliyetinin de soruna neden olacağını kaydetti.

2 milyondan fazla kişinin deprem bölgesini terk ettiği sanılıyor. Ekonomistlere göre bu da diğer bölgelerde kiraların artmasına neden oluyor. Depremden etkilenen bölge geçen yıl Türkiye tarım üretiminin yüzde 16’sını karşılamıştı, bu nedenle gıda fiyatlarında enflasyonun da artması bekleniyor.

Afetin ekonomik büyümeyi yüzde 1-2 puan azaltacağı sanılıyor. Merkez Bankası ekonomiye destek için bugün politika faiz oranını 50 baz puan düşürdü.

“Ek bütçeye ihtiyaç duyulabilir”

Depremin uzun zamandır ekonominin güçlü alanlarından biri olan bütçeyi de zorlaması bekleniyor.

2023 bütçesi kapsamında bu yıl için 661 milyar liraya (35 milyar dolar) kadar net borçlanma mümkün olabilir, ancak yetkili bunun mevcut durumda yeterli olmayacağını söyledi.

Yetkili, yılı bu bütçeyle tamamlamanın kolay olmayacağını ve ek bütçeye ihtiyaç duyulacağını söyledi.

Ekonomistler 2023’te bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının depremden önce yüzde 3,5 olmasını bekliyordu. Şimdiyse yüzde 5’e kadar çıkacağı öngörülüyor.

JP Morgan, daha önce yüzde 3,5 olarak yaptığı Türkiye’nin bütçe açığı tahminini depremden kaynaklanan harcamalar nedeniyle gayrisafi milli hasılanın yüzde 4,5’i olarak değiştirdi.

Deprem bölgesindeki sanayi de büyük aksama yaşadı. Ziylan Grup adlı ayakkabı üreticisinin yönetim kurulu üyesi Mehmet Büyükekşi’ye göre işçiler iki hafta önce yaşanan afetin neden olduğu travmanın etkisiyle işlerine dönmeye isteksiz.

Büyükekşi depremden nispeten daha az etkilenen Şanlıurfa’da 1800 işçinin geçen hafta işe geri dönmeye çağırıldığını ancak 300’ünün hala dönmediğini belirtti.

Büyükekşi, işçiler arasında korku ve psikolojik rahatsızlık olduğunu söyledi ve sektörün en büyük sıkıntısının bölgede yaşayanların işe geri dönmemesi olduğunu kaydetti.

(Kaynak: Reuters)

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Halkın Enflasyonu Yüzde 136,3

“İktidarın faiz indirterek tetiklediği yüksek enflasyon süreci tüm hızıyla devam ediyor. Gıda fiyatlarında Haziran 2020’de başlayan yükseliş ivmesi bu yıl şubat ayında da sürdü. Gıda fiyatlarında şubatta bir önceki aya göre yüzde 5,1 oranında artış oldu. 

Böylece gıda fiyatlarındaki aralıksız artış süreci 33 aya çıktı. Gıdada son bir yıllık fiyat artışı ise yüzde 136,3 olarak ölçüldü. Vatandaşlar, faiz indirimlerinin başladığı Eylül 2021’de 100 liraya satın aldığı bir gıda sepetine bu yıl şubat ayında 379 lira ödemek zorunda kaldı.”

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu ARGE birimi KAMUAR’ın, “Halkın Enflasyonu Araştırması”nın Şubat 2023 sonuçları açıklandı. Ankara’da bulunan marketlerden düzenli olarak derlenen ve en fazla tüketilen 64 temel gıda maddesinden oluşan bir sepetin esas alındığı araştırmanın Şubat 2023 sonuçları ise şöyle:

“İktidarın faiz indirterek tetiklediği yüksek enflasyon süreci tüm hızıyla devam ediyor. Gıda fiyatlarında Haziran 2020’de başlayan yükseliş ivmesi bu yıl şubat ayında da sürdü. Gıda fiyatlarında şubatta bir önceki aya göre yüzde 5,1 oranında artış oldu.

Böylece gıda fiyatlarındaki aralıksız artış süreci 33 aya çıktı. Gıdada son bir yıllık fiyat artışı ise yüzde 136,3 olarak ölçüldü. Vatandaşlar, faiz indirimlerinin başladığı Eylül 2021’de 100 liraya satın aldığı bir gıda sepetine bu yıl şubat ayında 379 lira ödemek zorunda kaldı.

Yanlış ekonomik politikaların gıda fiyatlarında yol açtığı artış, açlık riskini giderek daha da büyütüyor. Eylül 2021’den bu yana kamu çalışanları ve kamu emeklilerinin ücret ve aylıkları enflasyon farkları da dâhil yüzde 141 oranında arttı. Asgari ücretteki artış yüzde 200 oldu, işçi ve bağımsız çalışanların emekli aylıkları ise yüzde 132,2 oranında arttı.

“Eylül ayından bu yana gıda fiyatları yüzde 379,4 oranında arttı”

Faiz indirimleriyle Türkiye’nin, yıllarca sürecek bugünkü enflasyon sarmalına sürüklendiği eylül ayından bu yana gıda fiyatları ise yüzde 379,4 oranında arttı. Diğer bir ifadeyle Eylül 2021’de 100 liraya satın alınan bir gıda sepeti için bu yıl şubat ayında 389 lira ödemek gerekirken, kamu çalışanı ve emeklisinin Eylül 2021’deki 100 liralık geliri bugün 241 lira, asgari ücretlininki 300 lira, işçi ve bağımsız çalışan emeklisininki ise 232 lira oldu.

Şubatta, gıda fiyatlarındaki artışta yağ dışındaki bütün harcama gruplarında yaşanan yüksek oranlı zamlar belirleyici oldu. Aylık fiyat artışına en büyük katkıyı ise et ve sebze fiyatlarındaki artışlar yaptı.

Ekmek, pirinç, un, bulgur fiyatları, şubatta bir önceki aya göre yüzde 4,1 oranında artış kaydetti. Et ve balık grubu fiyatlarında yüzde 9,6 oranında artış yaşanan şubat ayında süt ve süt ürünleri ile yumurta grubu fiyatları ise yüzde 2,3 oranında yükseldi. Yağ fiyatlarında ise yüzde 1,9 oranında artış oldu.

Meyve fiyatlarının yüzde 0,2 oranında arttığı şubatta sebze fiyatlarında, bir önceki aya göre ortalama yüzde 10,1 oranında artış yaşandı.

Bakliyat fiyatlarının yüzde 2,4 arttığı şubatta, salça, zeytin, bal, çay, tuz ve benzeri gıda maddelerinden oluşan diğer işlenmiş gıda fiyatlarında ise yüzde 0,7 oranında artış kaydedildi.

Böylece, vatandaşlar mevcut gıda tüketim alışkanlıklarına göre seçilen 64 gıda maddesinden oluşturulan gıda sepetini satın alabilmek için şubatta, bir önceki aya göre yüzde 5,1 oranında daha fazla para ödedi.

Bu yıl şubatta geçen yılın aynı ayına göre ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 101,6, et-balık fiyatlarında 130,2 süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 116,8 oranında artış oldu. Bir yıl öncesine göre yağ fiyatları yüzde 62,3 oranında arttı. Meyve fiyatları yüzde 156,9, sebze fiyatları ise yüzde 272,5 oranında artış gösterdi. Bakliyat fiyatları son bir yılda yüzde 72,9, diğer gıda fiyatları ise yüzde 107,3 oranında zamlandı.

Tarımsal girdi maliyetleri ve tarım ürünü üretici fiyatlarındaki artışlar gıda fiyatlarındaki yıllık artışın önümüzdeki aylarda da üç haneli oranlarda kalmaya devam edeceğine işaret ediyor.

Gıda fiyatlarındaki son 12 aylık ortalama fiyatlar esas alınarak yapılan hesaplamaya göre ise 154,6 oranında artış yaşandı.”

Araştırmanın amacının, gelirinin büyük bir kısmını gıdaya ayırmak zorunda kalan ve enflasyona karşı korumasız, dar ve sabit gelirlilerin, ücretlilerin ve yoksulların karşıladığı gerçek enflasyonu ortaya koymak olarak belirtildi.

Paylaşın

DİK-AR: En Yoksul Gelir Grubunun Gıda Enflasyonu Yüzde 104,8

TÜİK, ocak ayında yıllık enflasyonun yüzde 57,68 olduğunu açıklarken, ENAG ise aynı döneme ilişkin enflasyonun yüzde 121,62 olduğunu duyurdu. DİK-AR ise ocak ayında, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yıllık bazda yüzde 104,8 olduğunu bildirdi.

DİSK-AR, emeklilerin gıda enflasyonunu yüzde 90,5, en yüksek gelir grubunun gıda enflasyonunu ise yüzde 57,3 olarak hesapladı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), gıda enflasyonunu verilerini açıkladı.

DİSK-AR’ın, “Yıllık enflasyondaki yükseliş devam ediyor” başlığıyla yayımladığı bültene göre, emeklilerin gıda enflasyonu yüzde 90,5 olarak hesaplandı. Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 77,1; düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 91,5 olurken, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu ise yüzde 104,8 olarak gerçekleşti.

“Enflasyon, gelir gruplarına göre önemli ölçüde farklı hissedildi”

DİSK-AR’dan yapılan açıklamada, “Böylece, en yoksul gelir grubu, yüzde 114,9 oranında gıda enflasyonu hissederken, en yüksek gelir grubu ise yüzde 57,3 oranında gıda enflasyonu hissetmiş oldu. Bu durum, enflasyonun, gelir gruplarına göre önemli ölçüde farklı hissedildiğini ortaya koyuyor” denildi.

Aralık 2002’de yüzde 29,7 olan enflasyon oranının Ocak 2023’te yüzde 57,68 olduğunun anımsatıldığı raporda, şu ifadelere yer verildi: AKP hükümeti, enflasyonu 28 puan artırdı. 2005’te 114 olan TÜFE, 2023’te 1203’e yükseldi. 2005’te 112 olan gıda fiyatları endeksi ise 2023’te 1628’e çıktı.

Böylece 2005’ten bu yana TÜFE 1089 puan, gıda fiyatları endeksi 1546 puan arttı. 2005’te yüzde 9,2 olan enflasyon oranı, 2023’te yüzde 57,7 oldu. 2005’te yüzde 6,8 olan gıda enflasyonu ise 2023’te yüzde 71’e yükseldi.

TÜİK: Ocak ayında yıllık enflasyon yüzde 57,6

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ocak ahyına ilişkin enflasyon verilerini bugün kamuoyu ile paylaştı. TÜİK’in açıkladığı verilere göre, Ocak ayında Tüketici Fiyat Endeksi’ndeki (TÜFE) artış geçen yılın aynı ayına göre yüzde 57,6 oldu. TÜİK, TÜFE’de aylık bazdaki artışın yüzde 6,6 olduğunu duyurdu.

TÜİK,  bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grubun yüzde 24,24 ile giyim ve ayakkabı olduğunu, buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grubun ise yüzde 77,22 ile sağlık olduğunu açıkladı.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de enflasyon geçen yılın Ekim ayında yüzde 85,51 ile zirveye ulaşmıştı. Enflasyon, Aralıkta yüzde 64’e gerilemişti.

TÜİK verilerine göre, üretici fiyat endeksi bir önceki ayın aynı dönemine göre yüzde 4,15 yükseldi. Yıllık bazda ise üretici fiyat endeksinde yüzde 86,46’lık artış meydana geldi.

ENAG: Enflasyon yüzde 121,6

Bağımsız iktisatçılardan oluşan ENAG ise kendi hesaplamalarına göre Ocak ayında yıllık enflasyonun yüzde 121,6 olarak tespit edildiğini açıkladı. ENAG, ENAGrup Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) Ocak ayında yüzde 9,26 arttığını duyurdu.

Paylaşın