Şimşek’ten Enflasyon Açıklaması: Kontrol Altına Alacağız

Marka Konferansı’na konuşmacı olarak katılan Bakan Mehmet Şimşek yaptığı açıklamada, “Bir yıl içinde enflasyonu ciddi oranda kontrol altına alıp düşüreceğiz, cari açığı kapatacağız” ifadelerini kullandı.

Bakan Şimşek açıklamasının devamında, “Son yıllar zorlu yıllardı, gençlerin ülkemizin kıymetini bilmesi ve potansiyeline inanmalarını istiyoruz, hayat pahalılığını azaltmak, refah seviyesini artırmak için çalışıyoruz, gençlerimiz bize inansın” dedi ve ekledi:

“Yurtdışı buradan göründüğü kadar cazip değil, orada tecrübe kazanmak önemli ama ben yurtdışına gittim ve döndüm, ilk gittiğimde babam bana orada kalmamı ve aileme ve köyüme katkıda bulunmamı telkin etmişti.”

Habertürk, Bloomberg HT ve Show TV’nin medya ortakları olduğu Marka Konferansı’na Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek konuşmacı olarak katıldı.

Online bağlantı ile konferansta açıklamalarda bulunan Bakan Şimşek’in konuşmasından satır başları şu şekilde:

“Ülkeme hizmet için döndüm, ilk kez bakanlık yapmıyorum, daha öncede ülkeme hizmet etme fırsatım olmuştu, şimdi de tek amacım bu başka bir beklentim yok.

Güven inşa etmek istiyorsanız söylemlerin buna uygun olması lazım.

OVP’de hedefleri ortaya koyduk, şimdi uygulama zamanı, şeffaf olmanız lazım, tutmayacağınız sözü vermemeniz lazım, biz bunu yapıyoruz, tutarlı olmak ve dürüstlük çok değerli, biz de bunu yapıyoruz.

Kurala dayalı uluslararası normlara göre politikalar uyguluyoruz, son 5 ayda finans çevrelerinin ilgi gösterdiği bir ülke haline geldik.

Kredi notu görünümümüz iyileşti, daha erken aşamadayız, global finans çevrelerinin desteği sürüyor, bu gelişmeleri yeterli görmüyoruz, daha yolumuz uzun.

Bir yıl içinde enflasyonu ciddi oranda kontrol altına alıp düşüreceğiz, cari açığı kapatacağız. Reformlar ile, fiyat istikrarı ve mali disiplinle Türkiye’nin dünyadaki konumu yükselecek. Daha çok bol oksijenin olduğu ve gençler için cazip bir ülke haline geleceğiz.

Son yıllar zorlu yıllardı, gençlerin ülkemizin kıymetini bilmesi ve potansiyeline inanmalarını istiyoruz, hayat pahalılığını azaltmak, refah seviyesini artırmak için çalışıyoruz, gençlerimiz bize inansın.

Yurt dışı buradan göründüğü kadar cazip değil, orada tecrübe kazanmak önemli ama ben yurt dışına gittim ve döndüm, ilk gittiğimde babam bana orada kalmamı ve aileme ve köyüme katkıda bulunmamı telkin etmişti.

Bu güzel ülkemize hep birlikte hizmet etme fırsatı yakalayacağız.”

Paylaşın

ENAG Açıkladı: Enflasyon Yüzde 126,18

Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG), göre enflasyon ekim ayında aylık yüzde 5,09 artarken yıllık enflasyon yüzde 126,18 oldu. TÜİK’egöre ise enflasyon aylık 3,43, yıllık ise yüzde 61,36 arttı.

Haber Merkezi / Akademisyenlerin ve ekonomistlerin bağımsız biçimde oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), eylül ayına ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. ENAG verilerine göre, aylık enflasyon yüzde 5,09; yıllık enflasyon ise yüzde126,18 olarak hesaplandı.

TÜİK’e göre enflasyon ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 3,43, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 55,00, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,36 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 54,26 oldu.

TÜİK’in detaylı açıklamasına göre, son 12 ayda en yüksek fiyat artışı yüzde 94,12 ile lokanta ve otellerde oldu. En düşük artışın ise yüzde 25,98 ile konut fiyatlarında kaydedildiği bildirildi.

Enflasyon hesaplaması yapılan 143 temel başlıktan 15’inin fiyatlarında düşüş gerçekleşirken, altı temel başlığın endeksinde değişim olmadığı, 122 temel başlığın endeksinde ise artış görüldüğü bildirildi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan da dünkü açıklamasında, yıl sonu enflasyon tahmininin yüzde 58’den Orta Vadeli Program ile uyumlu şekilde yüzde 65’e çıkarıldığını duyurdu.

Erkan, 2024 yıl sonu enflasyon tahmininin de yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltildiğini belirtti.

Enflasyon rakamları konusundaki değerlendirmelerini sosyal medya hesaplarından paylaşan ekonomistler özetle şu yorumları yaptı:

Hakan Kara, “Medyan (ortanca) fiyat artışlarına göre enflasyon eğilimi yavaşlasa da halen 2024 hedefinin üzerinde bir trende işaret ediyor” dedi.

Bazı ekonomistler de gıda enflasyonunun yüksekliğine dikkat çekti. Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, Türkiye’de yüzde 72’ye dayanan gıda enflasyonunun dünya ortalamasının yaklaşık 7 katı olduğunu belirtti.

Mustafa Sönmez, “Gıda enflasyonu yıllık %72, aylık 3.2; gıdadaki yapısal sorunlara el atmadıkça genelde enflasyonla baş edemezsiniz, katılaşır ve daha çok alt ve orta sınıfları yoksullaştırır. Gerisi teferruat!” diye yazdı.

Tunç Satıroğlu da “Türkiye gıda enflasyonunda dünyada beşinci sıraya düştü. Ancak henüz diğer ülkelerden ekim verileri gelmedi. İlk 10’dan çıkabilmemiz için gıda enflasyonun Malawi’dekinden daha düşük olması gerekiyor” ifadesini kullandı.

Paylaşın

Merkez Bankası, Yıl Sonu Enflasyon Beklentisini Yüzde 65’e Yükseltti

Ankara’da düzenlenen basın toplantısında yılın son Enflasyon Raporu’nu sunan Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Bu çerçevede yıl sonu tahmin orta noktalarını 2023 için yüzde 65, 2024 için yüzde 36 ve 2025 için yüzde 14 olarak güncelledik” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Tahmin aralıklarının alt ve üst noktalarını da 2023 yılı için yüzde 62 ve 68, 2024 yılı için ise yüzde 30 ve 42 olarak revize ettik. Bu noktada, iki hususun altını çizmek isterim. İlk olarak, jeopolitik riskler ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlara ilişkin belirsizliklerin artması nedeniyle tahminlerimiz üzerindeki belirsizlik aralığını genişlettik.”

Hafize Gaye Erkan açıklamasının devamında, “İkinci olarak, tahminlerimizi yukarı yönlü güncellemiş olsak da dezenflasyonun başlama zamanı, dezenflasyonun hızı ve dezenflasyonun seyrinde bir değişiklik olmayacağını değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, Ankara’da düzenlenen basın toplantısında yılın son Enflasyon Raporu’nu sundu. Hafize Gaye Erkan, sunumunda şu ifadeleri kullandı:

“Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaktan duyduğumuz sevinç ve gururu bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum. Millî mücadele ve istiklal ruhumuzun simgesi olan Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına başlarken, ülkemizi daha da ileri taşımak için her birimize önemli görevler düşmektedir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak görevimiz, fiyat istikrarı amacımız doğrultusunda dezenflasyonun en kısa sürede tesis edilmesi ve enflasyonun yeniden tek haneye indirilmesidir. Tüm çalışmalarımıza bu azim ve kararlılıkla devam ediyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, vatanımız uğruna fedakârlıkla mücadele eden tüm kahramanlarımızı huzurlarınızda saygıyla anıyorum.

Merkez Bankası olarak, toplumsal refaha en büyük katkıyı, fiyat istikrarını sağlayarak sunacağımızın bilincindeyiz. Bu sebeple, haziran ayında başlattığımız güçlü parasal sıkılaştırma ile enflasyonla kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz.

Bir süredir yüksek ve oynak seyreden enflasyonu kontrol altına almanın uzun ve zorlu bir süreç olacağı bilinciyle enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar tüm araçlarımızı kararlılıkla kullanacağız.

Politikamız faiz, kredi, mevduat, döviz piyasası, iç ve dış finansman ile rezervler gibi finansal koşulları oldukça güçlü şekilde ve hedeflediğimiz doğrultuda etkiliyor. Parasal sıkılaştırmanın ekonomi üzerindeki geniş çaplı etkileri ise zamana yayılmaktadır. Bununla birlikte, iç talepte dengelenme sürecine ilişkin, şimdiden bazı öncü sinyaller alıyoruz. Para politikasının birikimli etkileri, içinde bulunduğumuz geçiş döneminde devreye girerken, dezenflasyon sürecinin 2024 yılının ikinci yarısında başlamasını hedefliyoruz.

Bu bağlamda, Enflasyon Raporu ve toplantımızı da sizlere enflasyonun durumu, para politikamız ve enflasyona ilişkin öngörülerimizi aktarmak için önemli bir zemin ve fırsat olarak değerlendiriyoruz.

Konuşmamda, ilk olarak küresel ekonomi ve enflasyona dair gelişmeleri, para politikası stratejimizi ve aldığımız kararların finansal piyasalardaki etkilerini sizlerle paylaşacağım. Daha sonra, orta vadeli enflasyon tahminlerimizi ve önümüzdeki döneme ilişkin değerlendirmelerimizi sunacağım.

Küresel büyümeye baktığımızda, 2023 yılının son çeyreğinde, iktisadi faaliyet zayıf seyrine devam etmektedir. İhracat yaptığımız ülkelerde geçtiğimiz yıl boyunca kademeli olarak azalış gösteren büyüme oranları, 2023 yılında da gerilemesini sürdürmüştür.

Geçtiğimiz Rapor döneminden bu yana küresel imalat sanayi PMI göstergesi eşik değer olan 50 seviyesinin altındaki seyrine devam etmiştir. 2023 yılının ilk yarısında ivmelenerek, küresel büyümenin itici gücü olan hizmet sektöründe ise PMI göstergesi tepe noktası olan 56’dan gerileyerek eşik seviyesine yaklaşmıştır.

Bu genel görünüm, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için geçerlidir. Bu kapsamda, en önemli ticaret ortağımız olan Euro Bölgesi’nde imalat göstergesinin ekim ayında 43 ile eşik değerin belirgin olarak altında kalması, bölgedeki iktisadi faaliyette gerilemeye işaret etmektedir.

Buna ek olarak, dünya ticaretindeki ağırlığından dolayı Çin’in büyümesindeki zayıflık hem doğrudan hem de dolaylı üretim ilişkileri yoluyla küresel talebi aşağı çekmektedir. Eylül ve ekim ayları Çin PMI verileri de zayıflamaya işaret ediyor.

Küresel büyüme görünümüne bağlı olarak, enerji hariç emtia endeksi zayıflarken, enerji fiyatları jeopolitik gelişmelerin de etkisiyle ayrışma göstermiştir. Enerji fiyatlarındaki artışta en önemli rolü petrol fiyatları oynamaktadır. Geçtiğimiz üç ay içerisinde yüzde 30’un üzerinde artarak 95 doları aşan petrol fiyatları, bu seviyelerde yüksek oynaklık göstererek 90 dolar civarında seyretmeye devam ediyor.

Enflasyon Raporu’muzda da daha detaylı ele aldığımız üzere, uluslararası kurum ve kuruluşların petrol fiyatlarına ilişkin tahminleri de kayda değer bir belirsizliğe işaret etmektedir. Küresel enflasyon, 2022 yılının ilk yarısında ulaştığı yüksek seviyelere kıyasla belirgin şekilde gerilemiştir. Ancak, gelişmiş ülkelerde çekirdek enflasyondaki düşüş, manşet enflasyona kıyasla daha dirençli olmuştur.

Gelişmekte olan ülkeler arasında ise farklılaşan bir görünüm söz konusudur. Parasal sıkılaştırma sürecine erken başlamış ve küresel emtia şoklarından görece daha az etkilenmiş ülkeler enflasyonla mücadelede yol kat etmişken; diğer ülkelerde, enflasyon, hedeflerin belirgin olarak üzerinde kalmayı sürdürmüştür.

Enflasyonun hedefin üzerinde seyrettiği gelişmiş ülkelerde parasal sıkılaştırma devam etmektedir. İşgücü piyasasının ve çekirdek enflasyonun gösterdiği direnç nedeniyle gelişmiş ülke merkez bankalarının “daha uzun süre, daha sıkı” bir duruş sergileyecekleri iletişimlerinde vurgulanmış, bunun sonucunda da küresel finansal koşullar sıkılaşmıştır.

Parasal sıkılık, gelişmekte olan ülkelerde de korunmaktadır. Merkez bankalarının para politikası kararları, enflasyon, kur ve küresel finansal akımlara dair beklentilere göre değişkenlik göstermektedir. Bu ortamda, ABD devlet tahvil faizlerinin de yükselmesi ve jeopolitik gelişmelerin risk algısını olumsuz etkilemesi sonucunda, son aylarda gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışı gözlenmektedir.

Özetlemek gerekirse, küresel iktisadi faaliyetteki zayıflama, petrol fiyatlarında artan oynaklık, para politikalarının kısıtlayıcı düzeyde daha uzun süre tutulacağı beklentisi ve sermaye akımlarında gözlenen çıkışlar, ülkemizde de enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaktadır. Söz konusu risklerin tahminler üzerinde oluşturduğu belirsizliğe, konuşmamın ilerleyen kısımlarında daha detaylı olarak değineceğim.

Bununla birlikte, tüm bu olumsuz şoklara rağmen, ülkemizde finansman koşullarının dengeli seyrettiğini de olumlu bir gelişme olarak vurgulamak isterim. Küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerimizin ardından, şimdi de ülkemizdeki enflasyon gelişmelerine ilişkin tespitlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Politika metinlerimizde ve Temmuz Enflasyon Raporu’nda manşet enflasyon ve enflasyonun ana eğiliminde kısa vadede belirgin bir yükseliş öngördüğümüzü paylaşmıştık. Nitekim, tüketici fiyatları enflasyonu, eylül ayı itibarıyla yüzde 61,5’e çıkarak haziran ayına kıyasla 23,3 puan yükselmiştir.

Bu artışa katkıları alt kalemler bazında incelediğimizde, 7,9 puan ile hizmet, 5,3 puan ile temel mal ve 4,8 puan ile gıda grupları öne çıkmaktadır. Enflasyonun haziran-eylül arasında yükselmesinin temel sebebi, büyük şokların bir arada gerçekleşmesidir.

Enflasyonun belirleyicilerine bu açıdan bakıldığında, mayıs-eylül arasında yüzde 90 oranında yükselen akaryakıt fiyatları, 4,8 puanlık katkıyla öne çıkmaktadır. Aynı dönemde, sepet kurda gerçekleşen yüzde 40’a yakın artışın maliyet kanalıyla enflasyona 4,3 puanlık etkisi olmuştur.

Bunun yanında, deprem nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacı ve artan kamu harcamalarını dengelemek amacıyla, temmuz ayıyla birlikte kamu gelirlerini destekleyici tedbirler alınmıştır. Başta KDV ve maktu ÖTV artışları olmak üzere, vergilerde ve yönetilen fiyatlarda yapılan birçok güncelleme kısa bir dönemde gerçekleşmiştir. Söz konusu vergi güncellemelerinin etkisi ise 2,5 puan olmuştur.

Tarihsel eğilimlere kıyasla yüksek oranda olan bu şokların bir arada gerçekleşmesi, beklenti ve fiyatlama davranışlarında ilave bir bozulmaya da yol açmıştır. Enflasyonda bu kanaldan gelen 10,1 puanlık güçlü etki önemli rol oynamıştır.

Eylül enflasyonu, ekimdeki yüksek frekanslı veriler ve tüm öncü göstergeler, söz konusu şokların enflasyona yansımasının büyük ölçüde tamamlandığına işaret etmektedir. Şimdi, sizlere enflasyonda önemli rol oynayan yurt içi talep, hizmet fiyatları ve enflasyon beklentileriyle ilgili değerlendirmelerimizi sunmak istiyorum.

Enflasyonun yükselişinde temel belirleyicilerden olan ve parasal sıkılaştırmanın dezenflasyonu tesisinde kritik rol oynayacak temel unsur, talebin yapısı ve dengelenmesidir. Bu bağlamda, talepteki güçlü seyir devam etmekle birlikte, bazı göstergeler talepteki aşırılığın kademeli şekilde ortadan kalkmakta olduğuna işaret etmektedir.

Örneğin, yurt içi satışlara bakıldığında, otomobil ve beyaz eşya satışları üçüncü çeyrekte tarihsel ortalamalarının üzerindeki seyrini sürdürürken, çeyreklik bazda yavaşlamıştır.

Benzer şekilde, ekim ayına ilişkin İktisadi Yönelim Anketi verilerine göre, tarihsel ortalamaların üzerindeki seyre rağmen, firmaların kayıtlı iç piyasa siparişleri son dönemde zayıflamıştır. Bu görünüm, dayanıklı tüketim malları grubu tarafında daha da belirgindir.

İç talep ve üretim görünümü beraber değerlendirildiğinde ise, toplam talep koşullarının, yaşanan ivme kaybına rağmen, enflasyonist olmaya devam ettiği görülmektedir. Nitekim, ağustos ayı itibarıyla sanayi üretim endeksi yıllık bazda yüzde 3 civarında artarken, perakende satış hacmi aylık bazda gerilese de yıllık olarak yüzde 17’nin üzerinde artmıştır.

Takip ettiğimiz göstergeler çerçevesinde, tahminlerimiz, ikinci çeyrekte zirveyi gören çıktı açığının, parasal sıkılaştırma eşliğinde azalmakla birlikte, üçüncü çeyrekte halen pozitif bölgede seyrettiğini göstermektedir.

Tüketim talebinin dengelenmesi, parasal sıkılaştırma sürecinde Türk lirası tasarruf araçlarına olan talebin artırılmasıyla desteklenmektedir. Bu süreçte uyguladığımız seçici kredi sıkılaştırması, arz ve talep dengesinin de uyumunu gözetmektedir. Parasal sıkılaştırmanın birikimli etkilerinin devreye girmesiyle, bu kademeli dengelenmenin süreceğini öngörüyoruz.

Öte yandan, yılın ilk yarısında, Türk lirası cinsi sabit getirili enstrümanların yüksek enflasyon ortamındaki getiri yetersizliğinden beslenen güçlü tüketim talebi, hem cari dengede hem de cari denge kanalıyla enflasyon dinamikleri üzerinde etkili olmuştur.

Ağustos ayı itibarıyla, 12-aylık birikimli olarak baktığımızda, cari açık, 2022 yılına kıyasla 23,5 milyar dolar artarak 2023 yılında 57 milyar dolara ulaşmıştır. Bu artışta, dış ticaret açığındaki yaklaşık 28 milyar dolar yükseliş belirleyici olmuştur. İhracat, bu dönemde yatay seyrederken, ithalat 31,1 milyar dolar artmıştır.

İthalattaki bu artışta, yıllıklandırılmış tüketim malı ithalatının 2022 yılına göre 1,6 kat, altın ithalatının ise 3,3 kat artması öne çıkmaktadır. Bu gelişmede, enflasyondan korunma motivasyonu etkili olmuştur.

Diğer taraftan, eylül ayındaki eğilime mevsimsellikten arındırılmış verilerle bakıldığında, dış ticaret açığının ithalattaki düşüşün etkisiyle 2,7 milyar dolar gerileyerek 5,8 milyar dolara indiği gözlenmektedir. İthalattaki düşüşte ise, toplam 1,5 milyar dolar gerileyen altın ve tüketim malı ithalatı belirleyici rol oynadı.

Talepteki aşırılığın giderilmesi ve Türk lirası tasarruf araçlarına olan talebin artması enflasyon üzerinde doğrudan olduğu kadar, cari denge kanalıyla dolaylı olarak da yavaşlatıcı etki gösterecektir.

Yıllara yayılmış yüksek enflasyonun bir sonucu olarak eğitim, kira, sağlık, lokanta ve otel gibi alt kalemler üzerinden güçlenen hizmet grubundaki katılık da enflasyonun önemli bir bileşeni olmayı sürdürmektedir.

Nitekim, döviz kuru ve emtia fiyatları gibi çeşitli unsurlara bağlı olarak ani artışlar gösterebilen temel mal enflasyonu, söz konusu faktörler ortadan kalktığında hızla gerilerken, kademeli olarak artan hizmet enflasyonunun yavaşlaması zamana yayılmaktadır.

Hizmet enflasyonunun son dönemde artan katılığında kiralar ön plana çıkmaktadır. Yüksek enflasyon, tasarruf amaçlı konut talebi ve arz sorunları gibi birçok kaynaktan etkilenen kiralarda, artış yüksek oranlarda sürmektedir.

Bununla birlikte, özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında yavaşlama sinyalleri alıyoruz. Ancak, yeni konut fiyatları ve kira artışlarında öngörülen yavaşlamanın enflasyona yansıması zaman alacaktır.

Bu durumun temelinde, hizmet enflasyonundaki atalet bulunmaktadır. Hizmet kalemlerinde zamana bağlı fiyat güncelleme davranışının yaygın oluşu, fiyat artışlarının daha uzun süreye yayılmasına sebep olmaktadır. Hizmetler başta olmak üzere, enflasyondaki ataletin kırılması, beklentilerin düzelerek yeniden çıpalanmasına bağlıdır.

Ancak, son dönemde aylık enflasyondaki artışların beklenenden yüksek gerçekleşmesi, beklentiler üzerinde olumsuz bir etkide bulunmuştur. Nitekim, sol panelde görüldüğü üzere, Piyasa Katılımcıları Anketi’nde 12 ay sonrası enflasyon beklentileri temmuz-ekim döneminde 12 puan yükselmiştir. Bununla birlikte, enflasyon beklentilerindeki bozulma aydan aya yavaşlamıştır.

Enflasyon beklentileri arasındaki uzlaşı da temmuz sonrasında bir miktar güçlenmiştir. 2024 yıl sonu enflasyonu beklentileri ise yüzde 40,9’dur. Öte yandan, bildiğiniz üzere, ekim ayında anketin temsil gücünü artırmak amacıyla katılımcı listemizde kapsamlı bir revizyon gerçekleştirdik.

Bu revizyonun etkisini arındırıp ekim ayı verisine sabit panelle baktığımızda, 12 ay, 24 ay ve beş yıl sonrası beklentilerde gerileme görmekteyiz. Beklentiler, geçmiş enflasyon gelişmelerine dayalı olduğu kadar, Merkez Bankasının tahminlerine bağlı olarak geleceğe yönelik unsurlarla da şekillenmektedir.

Dolayısıyla, para politikasındaki kararlılık ve tutarlılık ile bu çerçevede geliştirdiğimiz iletişim politikası, beklenti oluşumunda Merkez Bankası tahminlerinin ağırlığını artırarak, beklentilerin yeniden çıpalanmasını hedeflemektedir.

Enflasyonun belirleyicilerine ilişkin tespitlerimizin ardından, şimdi sizlerle enflasyonun ana eğilimine ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşmak istiyorum. Enflasyonun ana eğilimini anlamak için gerek aylık enflasyonun kendisini gerekse para politikasının etki alanını daha iyi yansıtan ve duruma-ürüne özgü şokların ayrıştırılmasını sağlayan çeşitli göstergeleri yakından takip ediyoruz.

Bu amaçla, hem B ve C endeksleri gibi dışlama yöntemine dayalı çekirdek göstergeleri, hem de SATRIM ve medyan enflasyon gibi istatistiksel yöntemleri bir arada kullanıyoruz. Mevsimsellikten arındırılmış B endeksi aylık enflasyonu, ağustos ayında yüzde 9,7 seviyesinden, eylül ayı itibarıyla yüzde 5’in altına inmiştir.

Aynı doğrultuda, C endeksi aylık enflasyonu, ağustos ayında yüzde 9,1 iken, eylül ayında yüzde 5,5’e gerilemiştir. Bu çerçevede, daha önce detaylı değindiğim maliyet kaynaklı şokların enflasyona normalden yüksek bir geçişkenlikle ve büyük oranda yansımış olduğunu değerlendiriyoruz.

Ekim ayı öncü göstergeleri de aylık enflasyondaki gerilemenin devam edeceğine işaret etmektedir. Parasal sıkılaştırma adımlarımızın birikimli etkileri ile enflasyonun ana eğilimini zayıflatmaya devam ederek, dezenflasyonu 2024 yılında tesis etmekte kararlıyız.

Konuşmamın bu bölümünde, bu hedef doğrultusunda uygulamakta olduğumuz para politikası stratejimizi sizlere aktarmak isterim. Geçtiğimiz Rapor döneminde de belirttiğimiz gibi parasal sıkılaştırma sürecini bütünsel bir şekilde tasarladık. Politika faizimizi yüzde 8,5’ten yüzde 35’e yükselttik. Haziran-ekim arasındaki Para Politikası Kurulu toplantılarında aldığımız kararlarla, politika faizini güçlü bir şekilde toplamda 26,5 puan artırmış olduk.

Bu süreçte, faiz artırımlarının tamamlayıcısı olarak miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi politikalarını da devreye aldık. Miktarsal sıkılaştırmaya dair detay vermek gerekirse, bu kapsamda, kur korumalı mevduat hesaplarına zorunlu karşılık oranları getirdik ve söz konusu oranları, ilk aşamada, yüzde 15 olarak belirledik.

Sonrasında ise, zorunlu karşılık oranlarını 6 aya kadar vadeli kur korumalı mevduat hesapları için yüzde 25’e artırırken, daha uzun vadeli hesaplar için ise yüzde 5’e indirdik. Böylece, Sterilizasyon yoluyla toplam 700 milyar TL tutarında miktarsal sıkılaştırma yapılmıştır.

Bugün itibarıyla yürürlüğe giren kararımızla zorunlu karşılık oranlarını 5’er puan daha artırarak ilgili vadelerde sırasıyla yüzde 30 ve yüzde 10’a çıkardık. Buna ek olarak, yabancı para mevduata Türk lirası olarak tesis edilmek üzere ilave yüzde 4 zorunlu karşılık tesisi kararı aldık. Böylece, ilave 350 milyar Türk lirası likiditenin daha sistemden çekilmesiyle, toplam sterilizasyon 1 trilyon Türk lirasının üzerine çıkacaktır.

Seçici kredi sıkılaştırması bağlamında ise, bir yandan talebi dengelemeye katkı sağlarken, diğer yandan ekonominin üretim kapasitesini korumayı önemsiyoruz. Bu çerçevede, aşırı yurt içi talebi sınırlamak amacıyla taşıt kredileri ve ticari kredilerin büyüme sınırını indirdik.

Aynı zamanda, kredi kartı azami faiz oranlarını politika faizi artışına paralel olarak yükselttik. Diğer taraftan, ihracat, yatırım ve tarım kategorilerine yönelik ticari kredilerde ise kredi büyüme sınırı bulunmamakta olup faiz oranı sınırı da daha düşük olarak korunmuştur.

Bu adımlarla birlikte, makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesi sürecinde, faiz eşik değerini ihtiyaç kredilerinde tek kademeye çekerken, ticari kredilerde kaldırdık. Bunun yanı sıra, kredi büyümesinde ve dağılımında son dönemde gözlenen sağlıklı seyre bağlı olarak, akım kredilerde menkul kıymet tesisi ve harcama mukabilinde kredi kullanımı uygulamalarını kaldırdık.

Mevduata yönelik düzenlemeler tarafında ise, toplam mevduatta Türk lirası payının artırılması amacıyla TL mevduata geçişi özendirecek yönde sadeleşme adımları da attık. Bu süreçte, kur korumalı mevduattan TL mevduata geçişe yönelik, menkul kıymet düzenlemesinden çıkarak komisyon düzenlemesini getirdik.

Türk lirası mevduata yönelik adımlarımızın parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmesi açısından kritik önemde olduğunu değerlendiriyoruz. Atılan para politikası adımlarımızın hedeflenen etkilerinin tam olarak ortaya çıkması bir süreç içinde gerçekleşmekle birlikte, şimdi sizlere, şu ana kadar elde ettiğimiz, öncü gösterge niteliğindeki bazı olumlu sonuçları sunacağım.

Politika faizindeki artışa paralel olarak mevduat faizleri de yükselmiş ve politika faizinin mevduat faizine aktarımı güçlenmiştir. Eş zamanlı olarak, ticari kredi faizleriyle mevduat faizleri arasındaki negatif fark sona ermiş, bankacılık sektöründe daha sağlıklı bir denge oluşmuştur.

Tüketici kredisi faizleri ise, seçici kredi uygulamamız ile uyumlu olarak, ticari kredi faizlerinin oldukça üzerinde seyretmektedir. Uygulamakta olduğumuz para politikası stratejimizin olumlu bir yansıması olarak, geçtiğimiz Rapor dönemine kıyasla bireysel krediler önemli oranda yavaşladı.

Hatırlanacağı üzere, 2023 yılının ilk yarısında, kredi kartları ve taşıt kredileri öncülüğünde, bireysel kredi büyümesi tarihsel ortalamaların oldukça üzerine çıkmıştı. Aldığımız seçici kredi tedbirleri sonucunda, temmuz ayında bireysel krediler yeni limitlerle uyumlu bir şekilde büyümektedir.

Yansıda da görüldüğü üzere, 4 haftalık büyüme oranları, bireysel kredilerde, zirveye çıktığı nisan ayı başındaki yüzde 7,4’ten, ekim ayı itibarıyla yüzde 2,1’e geriledi. Bu oran, taşıt kredilerinde yüzde 0,8’e inerken, ihtiyaç kredilerinde yüzde 1,4 civarında nispeten yatay seyretmektedir.

Gerek tüketim gerekse borçlanma aracı olarak kullanılan bireysel kredi kartlarıyla yapılan harcamalar ise yüzde 4,2 ile görece yüksek bir hızda seyretmekle birlikte daha ılımlı bir patikaya doğru ilerlemektedir.

Ticari krediler ise süreklilik göstererek üretim kapasitesine katkıda bulunmaktadır. 2023’ün ilk yarısında görülen hızlanmanın ardından, ticari kredi büyümesi mayıs ayı sonunda durma noktasına gelmişti. Politika faizindeki kademeli ve istikrarlı artış ile makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesi sayesinde piyasa mekanizmasının yeniden tesisini sağladık.

Böylece, reel sektöre Türk lirası cinsinden kredi akışının toparlanmasıyla ticari kredi büyümesi dengeli ve sürekli bir yapıya kavuştu. Kredi piyasası mekanizmasının işlevselliğindeki iyileşme, özel ve kamu bankaları ayrımında da kendini gösterdi. Özel bankalar da ticari kredi büyümesinde etkin bir rol üstlenir hale geldi.

Seçici kredi sıkılaştırmasına yönelik etkili adımlarımız sonucunda, ticari kredilerin kompozisyonundaki iyileşme de dikkat çekmektedir. Nitekim, mayıs-haziran döneminde durma noktasına gelen yatırım ve ihracat kredileri, temmuz-eylül döneminde toparlanarak, altı katın üzerinde bir artış göstermiştir.

Bankamız aracılığıyla kullandırılan reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredilerinde bu dönemde belirgin bir artış gözlenmiştir. Böylelikle, reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredileri, son 3 ayda ticari kredi kompozisyonuna hedeflenen yönde önemli bir katkı sunmuştur.

Mevduat gelişmelerine baktığımızda, ağustos sonunda aldığımız kur korumalı mevduattan Türk lirası vadeli mevduata geçişi teşvik eden kararlarımızın olumlu etkilerini görüyoruz. Bu kararlarımız sonucunda, Türk lirası tasarruf araçlarına ve özellikle vadeli mevduata olan talep artmıştır. 20 Ekim itibarıyla, sadece 8 hafta içerisinde, Türk lirası mevduat 970 milyar Türk lirası artarken, kur korumalı mevduat 300 milyar Türk lirası geriledi. Döviz cinsi mevduat da 3,9 milyar ABD doları geriledi.

Sonuç olarak, TL mevduatın toplam mevduat içindeki payı yaklaşık yüzde 5 artmıştır. Güçlendirdiğimiz düzenlemelerin mevduat kompozisyonu üzerindeki etkilerinin zaman içinde daha da belirgin hale gelmesini bekliyoruz.

Bu süreçte, rezervlerimizdeki artışın devam ettiğini de vurgulamak isterim. TCMB’nin uluslararası rezervleri haziran ayından bu yana güçlü bir şekilde artmaktadır. 20 Ekim itibarıyla, brüt uluslararası rezervler, mayıs sonuna kıyasla, 28 milyar dolardan fazla artış göstererek 126 milyar doların üzerine çıkmıştır.

Rezervler artarken kur korumalı mevduat bakiyesinde düşüş olması, mevduata geçiş stratejimizin doğru yolda olduğunu göstermektedir. Son dönemde uygulamaya koyduğumuz politikaların finansal piyasalardaki etkilerini de olumlu yönde görmekteyiz. Sıkı parasal duruş ve makroihtiyati sadeleşmeyi içeren politika normalleşmesi, CDS primini önemli ölçüde etkilemiştir.

Mayıs ayında 700 baz puan seviyesinde olan 5 yıllık CDS primi 370 baz puana kadar gerilemekle birlikte, jeopolitik gelişmelere rağmen halen 400 baz puanın altında seyretmektedir. Politika duruşumuz sayesinde gerçekleşen bir diğer olumlu gelişme de döviz kuru oynaklığındaki düşüştür. Bir ay vadeli ABD doları/Türk lirası opsiyonlarının ima ettiği oynaklık, mayıs ayında kaydedilen yüzde 60 civarından, keskin bir düşüşle yaklaşık yüzde 10’a gerilemiştir.

Konuşmamın başında da ifade ettiğim çeşitli olumsuz küresel gelişmelere rağmen, finansman koşulları dengeli bir seyir izlemektedir. Bütünsellik ve sürdürülebilirlik anlayışıyla geliştirdiğimiz politikalarımızı kararlılıkla uygulayarak, finansman koşulları üzerindeki olumlu etkileri daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz.

Şimdiye kadar özetlediğim iktisadi görünümün ardından, sizlerle orta vadeli tahminlerimizi paylaşacağım. Öncelikle, modelleme çerçevemizi, tahmin performansımızı iyileştirmeye yönelik olarak, büyük şokların doğrusal olmayan etkilerini içerecek şekilde güncellediğimizi belirtmek isterim.

Bu çerçevede yıl sonu tahmin orta noktalarını 2023 için yüzde 65, 2024 için yüzde 36 ve 2025 için yüzde 14 olarak güncelledik. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktalarını da 2023 yılı için yüzde 62 ve 68, 2024 yılı için ise yüzde 30 ve 42 olarak revize ettik.

Bu noktada, iki hususun altını çizmek isterim. İlk olarak, jeopolitik riskler ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlara ilişkin belirsizliklerin artması nedeniyle tahminlerimiz üzerindeki belirsizlik aralığını genişlettik. İkinci olarak, tahminlerimizi yukarı yönlü güncellemiş olsak da dezenflasyonun başlama zamanı, dezenflasyonun hızı ve dezenflasyonun seyrinde bir değişiklik olmayacağını değerlendiriyoruz.

Tahmin patikamızın detaylarına gelecek olursak, Temmuz ve ağustos aylarındaki yüksek oranlı artışların ardından, tüketici fiyatlarındaki aylık artış eylülde zayıflamıştır. Öncü göstergeler, aylık enflasyonda başlayan yavaşlamanın ekim ayında sürdüğüne işaret etmektedir.

Para politikası karar metinlerimizde belirttiğimiz gibi, aylık enflasyonun ana eğiliminde de gerileme bekliyoruz. Bununla birlikte, aylık enflasyon patikasında kasım, ocak ve mayıs aylarında para politikasının etki alanı dışında kalan unsurlara bağlı olarak geçici yükselişler olacağını değerlendiriyoruz.

Örneğin, kasım ayında doğal gaz tüketiminin artmasıyla birlikte, hanelerin, bedelsiz kullanım sınırını aşacağını öngörüyoruz. Bu durum, enflasyonda yukarı yönlü mekanik bir etki oluşturarak, aylık enflasyonun kasım ayında geçici olarak yükselmesine sebep olacaktır. 2024 yılı ocak ayında ise, asgari ücret ayarlaması, fiyatları zamana bağlı belirlenen hizmet kalemlerindeki gelişmelerin ve otomatik vergi güncellemelerinin devreye girmesini bekliyoruz.

2024 yılı mayıs ayında ise, doğal gaz kaynaklı baz etkileriyle yıllık enflasyonda tepe noktasının gerçekleşeceğini göreceğiz. 2024 yılının ikinci yarısında parasal sıkılaştırmanın birikimli etkilerinin de devreye girmesiyle güçlü ve sürekli bir dezenflasyon sürecinin başlayacağını öngörüyoruz.

Şimdi tahminlerimizdeki güncellemenin kaynaklarından bahsetmek istiyorum. 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizdeki 7 puanlık yukarı güncellemenin 2,9 puanı, Temmuz Enflasyon Raporu’ndaki öngörülerimizin üzerinde gerçekleşen enflasyonun yansımasıdır. 1,3 puan gıda fiyatlarındaki gelişmeler kaynaklıdır. Başta petrol olmak üzere enerji ithalatı fiyatlarındaki gelişmelerin etkisi ise 2 puandır.

Tahminlerimizi 2024 yıl sonu için ise 3 puan güncelledik. Bunun 1,4 puanlık kısmı enflasyonun mevcut seviyesinin önceki Rapor’da tahmin edilenden yüksek olmasının getirdiği etkidir. 1,5 puanı ise yönetilen-yönlendirilen fiyatlardan gelmektedir. Çıktı açığının tahminler üzerindeki etkisi ise düşürücü yönde olmuştur.

Daha önceki politika metinlerimizde de belirttiğimiz üzere, halen, öngördüğümüz dezenflasyon ve istikrar süreçlerinden önceki geçiş dönemini yaşıyoruz. Geçiş döneminde, Temmuz Enflasyon Raporu’nda da şeffaf bir şekilde paylaştığımız üzere, enflasyonda geçici bir yükselişe şahit oluyoruz.

Bu süreçte, enflasyondaki düşüşün sürdürülebilir bir şekilde başlamasını sağlayacak zemini özenle hazırlıyoruz. Para politikasının enflasyon üzerindeki etkisi, talebin yanı sıra, beklentiler, varlık fiyatları, finansal koşullar ve krediler gibi çeşitli kanallar tarafından belirlenmektedir. Bu çerçevede, parasal aktarım, birkaç çeyreğe yayılan etkilerle gerçekleşmektedir.

Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırmaya devam edeceğiz. Parasal sıkılaştırma sürecimizin etkilerini, büyük ölçüde, dezenflasyonu tesis edeceğimiz 2024 yılında göreceğiz. Dezenflasyon döneminde, döviz kuru istikrarı, cari işlemler dengesinde iyileşme, sermaye akımlarında kalıcı güçlenme ve rezervlerde artış devam edecektir.

Dezenflasyon dönemini, öngörülebilirliğin artacağı, enflasyonun tek haneli rakamlara ulaşacağı ve kaliteli büyümenin yanı sıra, enflasyondaki düşüşün kalıcı olarak sağlanacağı istikrar dönemi takip edecektir. Tüm araçlarımızı enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedefimize gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğimizi bu vesileyle yeniden vurgulamak isterim.”

Paylaşın

İTO Duyurdu: İstanbul’un Enflasyonu Yüzde 72,73’e Geriledi

Eylül ayında yüzde 73,18 olan İstanbul’un yıllık enflasyonu ekim ayında yüzde 72,73’e geriledi. Enflasyon aylık bazda en fazla “giyim harcamaları grubu” kategorisinde artarken, bunu sağlık ve kişisel bakım harcamaları ve gıda harcamaları takip etti.

Haber Merkezi / Eylül ayında aylık enflasyon yüzde 5.46, yıllık enflasyon ise yüzde 73,18 olarak kayıtlara geçmişti. Eylül ayında enflasyon aylık bazda en fazla “diğer harcamalar grubu” kategorisinde artarken, bunu giyim harcamaları ve kültür eğitim ve eğlence harcamaları takip etmişti.

İstanbul Ticaret Odası (İTO), 2023 Ekim Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi verilerini açıkladı.

Buna göre; Ekim ayında perakende fiyatlarda bir önceki aya göre giyim harcamaları grubunda yüzde 15,33, sağlık ve kişisel bakım harcamalarında yüzde 4,58, gıda harcamalarında yüzde 4,28, ev eşyası harcamalarında yüzde 4,05, konut harcamalarında yüzde 1,82, diğer harcamalarda yüzde 0,08 artış gerçekleşti.

Kültür eğitim ve eğlence harcamalarında yüzde 1,38 ve ulaştırma ve haberleşme harcamalarında yüzde 2,33 düşüş meydana geldi.

Ekimde toptan fiyatlarda bir önceki aya göre gıda maddeleri grubunda yüzde 5,22, mensucat grubunda yüzde 4,57, inşaat malzemelerinde yüzde 2,50, kimyevi maddelerde yüzde 2,38, madenler grubunda yüzde 1,95, işlenmemiş maddelerde yüzde 1,73, yakacak ve enerji maddelerinde yüzde 1,33 artış gerçekleşti.

İTO’nun Eylül verileri

İTO’nun 2023 Eylül Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi raporu ise şöyle: “İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi, eylülde bir önceki aya göre yüzde 5.46, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları İndeksi ise yüzde 3,94 artış kaydetti.

Söz konusu veriler yıllık bazda incelendiğinde değişim oranı, perakendede yüzde 73,18, toptan fiyatlarda ise yüzde 67,79 olarak gerçekleşti.

Eylülde perakende fiyatlar önceki aya göre, diğer harcamalar grubunda yüzde 48,08, giyim harcamalarında yüzde 14,50, kültür eğitim ve eğlence harcamalarında yüzde 7,38, ev eşyası harcamalarında yüzde 4,47, gıda harcamalarında yüzde 4,31, sağlık ve kişisel bakım harcamalarında yüzde 3,50, konut harcamalarında yüzde 3,22 ve ulaştırma ve haberleşme harcamalarında yüzde 0,38 artış kaydetti.

Eylülde toptan fiyatlarda bir önceki aya göre, inşaat malzemeleri grubunda yüzde 7,28, gıda maddeleri grubunda yüzde 5,65, mensucat grubunda yüzde 5,15, kimyevi maddeler grubunda yüzde 2,77, yakacak ve enerji maddeleri grubunda yüzde 1,82, işlenmemiş maddeler grubunda yüzde 1,30, madenler grubunda yüzde 0,60 artış görüldü.”

Paylaşın

Türkiye’de Gıda Fiyatları 3 Yılda Yüzde 338 Arttı

Eylül 2020 ile Eylül 2023 arasındaki son 3 yılda Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 338 artarken dünyada sadece yüzde 24 artış gösterdi. TÜİK verilerine göre yıllık reel gıda enflasyonu 2019 sonunda ve 2020 başında eksideydi. Yani, genel tüketici enflasyonu gıda enflasyonundan daha yüksek seyrediyordu.

Yeni Ekonomik Model sonrası bu durum tam tersine dönerken Nisan 2022’de bu fark yüzde 20’nin üzerine çıktı. Nonimal yıllık gıda enflasyonu ise 2021 ortasına kadar çoğunlukla yüzde 10’un altında seyretmesine rağmen Yeni Ekonomik Model ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) döneminde rekora koştu. Kasım 2022’de yıllık gıda enflasyonu yüzde 102’ye ulaştı.

Türkiye’de enflasyonla birlikte hayat pahalılığı halkı derinden etkiliyor. Gıda enflasyonu ise daha çok can yakıyor. Çünkü gıda enflasyonu ile genel enflasyon arasındaki fark iyice açılmış durumda.

Dünya Bankası raporuna göre yıllık reel gıda enflasyonunun en yüksek olduğu dördüncü ülke Türkiye. Rapora göre Türkiye’de yıllık reel gıda enflasyonu yüzde 15 oldu. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün açıkladığı küresel gıda enflasyonu ile Türkiye’deki gıda enflasyonu arasındaki fark da had safhada. Küresel gıda fiyatları düşüş eğiliminde olmasına rağmen Türkiye’de gıda fiyatları 36 aydan bu yana sürekli artıyor.

Dünya Bankası’nın yayımladığı Gıda Güvenliği raporuna göre, yılbaşından beri emtia fiyatlarındaki gerilemeye rağmen, özellikle düşük gelirli ülkelerde, gıda fiyatları yüksek seyrediyor. Dünya Bankası’nın tanımına göre gıda enflasyonu ile genel tüketici enflasyonu arasındaki fark reel gıda enflasyonu gösteriyor.

Mayıs-Ağustos 2023 arasında mevcut olan son ay itibariyle yıllık reel gıda enflasyonun en yüksek olduğu ülke yüzde 44 ile Lübnan olurken arkasından yüzde 34 ile Mısır geliyor. Sierra Leone yüzde 15 ile üçüncü ve Türkiye de yine yüzde 15 reel gıda enflasyonu ile bu alanda dünyada dördüncü sırada bulunuyor.

Ruanda, Gine, Gana, Pakistan, Surinam ve Malavi yüzde 11 ile 13 arasında değişen yıllık reel gıda enflasyonu ile bu alanda ilk 10 listesinde bulunuyor. Türkiye nominal gıda enflasyonunda da yüzde 74 ile dünya dördüncüsü. Zirvede ise yüzde 403 ile Venezuela bulunurken ardından Lübnan (yüzde 274) ve Arjantin (yüzde 134) geliyor.

9. ve 10. Sıradaki Burundi ile Malavi’de yıllık enflasyon yüzde 39. Bu ülkelerdeki enflasyonun Türkiye’nin neredeyse yarısı olması dikkat çekiyor. Diğer gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler gıda enflasyonunda Türkiye’den daha iyi durumda.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre Eylül 2020’den bu yana 36 aydan bu yana gıda fiyatları her ay aralıksız artıyor. FAO’nun açıkladığı küresel gıda fiyatları ise bu 36 ayının 19’unda bir önceki aya göre düştü. Buna göre Eylül 2020 ile Eylül 2023 arasındaki son 3 yılda Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 338 artarken dünyada sadece yüzde 24 artış gösterdi.

TÜİK verilerine göre yıllık reel gıda enflasyonu 2019 sonunda ve 2020 başında eksideydi. Yani, genel tüketici enflasyonu gıda enflasyonundan daha yüksek seyrediyordu. Yeni Ekonomik Model sonrası bu durum tam tersine dönerken Nisan 2022’de bu fark yüzde 20’nin üzerine çıktı.

Nonimal yıllık gıda enflasyonu ise 2021 ortasına kadar çoğunlukla yüzde 10’un altında seyretmesine rağmen Yeni Ekonomik Model ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) döneminde rekora koştu. Kasım 2022’de yıllık gıda enflasyonu yüzde 102’ye ulaştı.

Maaşlara gelen zammı enflasyon eritiyor

TÜİK verilerine göre eylül itibariyle son üç ayda enflasyon yüzde 25 oldu. Bu da memur maaşları ve asgari ücrete gelen yüksek zamların etkisinin kısa sürede yitirdiği anlamına geliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Enflasyon Açıklaması; Eğitim Masraflarına Vurgu

Yılın zirvesine çıkan enflasyonla ilgili değerlendirmelerde bulunan Merkez Bankası (TCMB), Türk lirasında yaşanan değer kaybı, ücret artışı ve vergi düzenlemeleri kaynaklı gecikmeli etkilerin zayıfladığını, aylık fiyat artışlarının hizmetler ile alkol-tütün dışında kalan gruplarda yavaşladığını belirtti.

Haber Merkezi / Hizmet grubunda hâkim olan dönemsel fiyat belirleme ve geçmiş enflasyona endeksleme davranışları neticesinde güçlü fiyat artışlarının genele yayılan bir şekilde devam ettiğini vurgulayan Merkez Bankası, eylül ayında üniversite ücreti, okul servisi ve yurt ücreti gibi eğitimle bağlantılı kalemlerin yüksek fiyat artışları ile öne çıktığını, kirada süregelen yükseliş eğiliminin güçlendiğini de ifade etti.

Merkez Bankası, değerlendirmesinde, enerji fiyatlarına da vurgu yaparak enerji grubu fiyat artışında başta ham petrol olmak üzere enerji emtia fiyatlarındaki gelişmelerin etkili olduğunu söyledi. Gıda grubunda genele yayılan fiyat artışlarının devam ettiğini ifade eden banka, aylık fiyat artışının ekmek ve tahıllar ile sebze fiyatları öncülüğünde son iki aya kıyasla yavaşlama kaydettiğini de belirtti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yılın zirvesine çıkan enflasyonla ilgili değerlendirmesini yayımladı. Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Eylül ayında tüketici fiyatları yüzde 4,75 oranında yükselmiş ve yıllık enflasyon 2,59 puan artarak yüzde 61,53 olmuştur. Bu dönemde B ve C endekslerinin yıllık değişim oranları sırasıyla 3,70 ve 4,08 puan artarak yüzde 67,22 ve 68,93 olarak gerçekleşmiştir.

Yıllık tüketici enflasyonuna katkılar incelendiğinde, bu dönemde hizmet, alkol-tütün-altın, gıda ve temel mal gruplarının katkıları sırasıyla 2,09; 0,51; 0,32 ve 0,21 puan artarken enerji grubunun katkısı 0,54 puan düşmüştür.

Mevsimsellikten arındırılmış verilerle incelendiğinde, B ve C endekslerinde aylık artışlar önceki aya göre gerilemiştir. Fiyat artışları, B endeksini oluşturan gruplardan işlenmiş gıda ve temel mallarda bir önceki aya kıyasla belirgin bir şekilde yavaşlarken hizmette yüksek seyretmeye devam etmiştir.

Hizmet fiyatları eylül ayında yüzde 7,88 oranında yükselmiş, grup yıllık enflasyonu 6,89 puan artışla yüzde 86,46 seviyesine ulaşmıştır. Bu dönemde fiyat artışları, alt gruplar geneline yayılmaya devam ederken, en belirgin aylık artış bir önceki aya benzer şekilde yüzde 15,23 ile ulaştırma hizmetlerinde gerçekleşmiştir. Bu gelişmede, akaryakıt fiyatlarındaki yükselişin yansımaları etkili olmaya devam etmiş; okulların açılmasına bağlı olarak servis ücretlerinde (yüzde 65,44) yüksek oranlı artış izlenirken demiryolu ile şehirler arası yolcu taşımacılığı fiyatlarındaki (yüzde 17,73) artışlar sürmüştür.

Kira alt grubunda, son dört aydır gözlenen artış eğilimi güçlenmiş ve aylık artış yüzde 9,52 olurken yıllık enflasyon yüzde 95,03’e yükselmiştir. Diğer hizmetler alt grubunda fiyatlar yüzde 8,46 oranında yükselirken okul ve üniversitelerin açılmasına bağlı dönemsel etkiler neticesinde eğitim hizmetleri (yüzde 30,27) fiyat artışlarıyla öne çıkmıştır. Üniversite eğitim ücretlerinde bu dönemde oldukça yüksek artışlar (yüzde 127,72) izlenmiştir.

Lokanta-otel fiyatlarındaki aylık yükseliş (yüzde 4,15), temelde gıda fiyatlarındaki yavaşlamanın etkisiyle yemek hizmetlerine bağlı olarak bir önceki aya kıyasla güç kaybetse de yüksek seyrini korumuştur. Konaklama grubu tarafında ise üniversitelerin açılmasına istinaden yurt ücretlerinde belirgin artışlar izlenmiştir.

Temel mal grubu yıllık enflasyonu 1,26 puan yükselerek yüzde 53,23 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, fiyat artışları alt gruplar genelinde yavaşlarken, yıllık enflasyon dayanıklı mal (altın hariç) ile giyim ve ayakkabı alt gruplarında yükselmiş, diğer temel mallarda ise bir miktar gerilemiştir.

Dayanıklı mallarda fiyatlar yüzde 2,58 oranında artarken, otomobil fiyatları yataya yakın seyretmiş (yüzde 0,23), beyaz eşya (yüzde 7,48) ve mobilya (yüzde 6,42) kalemlerinde fiyat artışları gücünü korumuştur. Diğer temel mallar alt grubunda fiyatlar yüzde 2,66 ile daha ılımlı bir şekilde yükselmiş, kişisel bakım ürünleri, konutun bakım ve onarımı için malzemeler ve ev ile ilgili temizlik malzemeleri öne çıkan kalemler olmuştur. Giyim ve ayakkabı alt grubunda fiyatların yüzde 2,51 oranında artış kaydetmesiyle yıllık enflasyon yüzde 31,36 olmuştur.

Enerji fiyatları eylül ayında yüzde 3,83 oranında artmış, grup yıllık enflasyonu ise 3,78 puan azalarak yüzde 10,25 seviyesinde gerçekleşmiştir. Grup aylık fiyat artışında, ham petrol başta olmak üzere uluslararası enerji fiyatlarındaki yükseliş belirleyici olmuştur. Bu görünüm altında, katı yakıtlar, tüp gaz ve akaryakıt kalemleri sırasıyla aylık bazda yüzde 6,11, 5,93 ve 4,62 oranlarında artış kaydetmiştir. Şebeke suyu fiyatları eylül ayında da yüksek artışını (yüzde 4,42) sürdürmüştür.

Gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları eylül ayında yüzde 3,32 oranında artmış, yıllık enflasyon 2,28 puan yükselerek yüzde 75,14 olmuştur. Yıllık enflasyon işlenmemiş gıdada 2,53 puan artışla yüzde 96,17’ye, işlenmiş gıdada ise 2,15 puan artışla yüzde 59,95’e yükselmiştir. Mevsimsellikten arındırılmış veriler taze meyve sebze fiyatlarının sebze fiyatları öncülüğünde yavaşladığına işaret etmiştir.

Bu dönemde taze meyve ve sebze dışı gıda grubunda genele yayılan fiyat artışları görülmüştür. Yumurta, şeker, kuruyemiş, çiğ süt fiyat artışının sarkan etkilerine istinaden süt ile süt ürünleri, katı-sıvı yağlar ve kırmızı et fiyat artışları ile dikkat çekmiştir. Diğer taraftan, ekmek ve tahıllar kalemindeki fiyat artışları son iki aya kıyasla yavaşlamıştır.

Alkollü içecekler ve tütün ürünleri grubunda fiyatlar yüzde 10,03 oranında yükselmiş, yıllık enflasyon 15,18 puan artışla yüzde 67,16 olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişmede, tütün ürünlerinde üretici firma kaynaklı fiyat artışları (yüzde 11,08) belirleyici olmuştur.

Yurt içi üretici fiyatları eylül ayında yüzde 3,40 oranında artmış, yıllık enflasyon 1,97 puan azalışla yüzde 47,44 olmuştur. Ana sanayi gruplarına göre incelendiğinde, aylık bazda en belirgin artış küresel enerji emtia fiyatlarındaki yükseliş kaynaklı olarak yüzde 6,12 ile yurt içi enerji fiyatlarında kaydedilmiştir. Diğer taraftan, ara mallarında aylık fiyat artışı yüzde 1,92 ile önemli ölçüde yavaşlamıştır.

Aylık fiyat gelişmeleri sektörler bazında incelendiğinde ise tütün ürünleri, suyun arıtılması ve dağıtılması, ham petrol ve doğal gaz, diğer madencilik-taş ocakçılığı, diğer mamul eşyalar, rafine edilmiş petrol ürünleri, elektrik-gaz imalatı, kömür ve ağaç ürünleri sektörleri fiyat artışlarıyla öne çıkmıştır.”

Paylaşın

Emeklinin Alım Gücü Üç Ayda 3 Bin 840 Lira Azaldı

3 ay önce yüzde 25 zam yapılan emeklinin alım gücü yüzde 25.11’lik resmi enflasyon karşısında eksiye düştü. En düşük memur emeklisinin geçen temmuzda 8 bin 657 lira yapılan aylığı, eylül sonunda TÜİK hesabıyla 6.920 liraya, ENAG hesabıyla 8.732 liraya geriledi.

7.500 liralık en düşük emekli aylığının alım gücü de TÜİK’e göre 5.005 liraya, ENAG’a göre 3.840 liraya geriledi. Temmuzda 22 bin TL olan memur maaşının alım gücü, ENAG’ın verilerine göre 16.852 liraya, 11.402 liralık asgari ücretin alım gücü ise 8.732 liraya düştü.

Hayat pahalılığı karşısında ezilen emekli ve çalışanlara temmuz-aralık dönemini kapsayan ikinci 6 ay için yapılan yüzde 25’lik zam, 3 ayda sıfırlandığı gibi eksiye düştü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tüketici enflasyonu temmuzdan bu yana geçen 3 ayda yüzde 25.11 oranında artarak 6 aylık zammı adeta sildi süpürdü. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) da son 3 aylık enflasyonu yüzde 30.57 olarak açıkladı.

Sözcü’den Erdoğan Süzer’in haberine göre, üç ayda gerçekleşen yüksek enflasyonla çalışanlar ve emeklilerin alım gücü temmuz zammından önceki maaşların alım gücünün de gerisine düştü. Yılbaşından bu yana zam yapılmayan 7 bin 500 liralık en düşük emekli aylıklarının alım gücü ise TÜİK’e göre yüzde 50, ENAG’a göre yüzde 95 civarında eridi.

Bekar ve çocuksuz en düşük devlet memurunun maaşı temmuz başında 20 bin 352 liraya yükseltilmişti. Bu memurun maaşının alım gücü, temmuz ayından bu yana artan fiyatlar karşısında eriyerek TÜİK hesabıyla 16 bin 267 liraya, ENAG hesabıyla da 15 bin 587 liraya geriledi.

24 bin 505 lira yapılan öğretmenin maaşının alım gücü de eylül sonu itibarıyla TÜİK’e göre 4 bin 918 lira eriyerek 19 bin 587 liraya düştü. Öğretmen maaşındaki erime ENAG hesabıyla da 5 bin 737 lirayı buldu. 29 bin 109 lira olan polis memurunun maaşı ise ENAG hesabıyla 6 bin 815 lira azalarak, 22 bin 294 liraya düştü.

Temmuz ayında 11 bin 402 liraya çıkarılan asgari ücretin alım gücü de zamlar karşısında dayanamadı. Asgari ücretin alım gücü eylül sonunda ENAG’a göre 2 bin 670 lira eriyerek 8 bin 732 liraya kadar düştü.

3 ay önce yüzde 25 zam yapılan emeklinin alım gücü yüzde 25.11’lik resmi enflasyon karşısında eksiye düştü. En düşük memur emeklisinin geçen temmuzda 8 bin 657 lira yapılan aylığı, eylül sonunda TÜİK hesabıyla 6.920 liraya, ENAG hesabıyla 8.732 liraya geriledi. 7.500 liralık en düşük emekli aylığının alım gücü de TÜİK’e göre 5.005 liraya, ENAG’a göre 3.840 liraya geriledi.

Paylaşın

Merkez Bankası Başkanı, Tek Haneli enflasyon İçin 2026’yı İşaret Etti

Plan ve Bütçe Komisyon’unda sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Parasal sıkılaştırma adımlarımızın birikimli etkileri ile ana eğilimi düşürerek, dezenflasyonu 2024 yılında Enflasyon Raporu’ndaki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıyız” dedi ve ekledi:

“Petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerinde süregelen bozulma enflasyonda ilave yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır. Bu unsurlar enflasyonun yıl sonunda enflasyon raporundaki tahmin aralığının üst sınıra yakın seyredeceğine işaret etmektedir.”

Gaye Erkan, açıklamasının devamında, “Yıllık enflasyonda düşüşü baz etkisiyle Mayıs 2024’ten sonra görmeye başlayacağız. 2025’te istikrar dönemi olacak ve 2026’da enflasyonu tek haneye indireceğiz” ifadelerini kullandı.

TCMB Başkanı Dr. Hafize Gaye Erkan Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyon’unda sunum yaptı. Erkan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

“Fiyat istikrarı temel amacımız doğrultusunda tüm araçlarımızı kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz.Parasal sıkılaştırmayı makro ihtiyati çerçevedeki sadeleştirme ile birlikte yürüterek, hem parasal aktarım mekanizmasının güçlenmesini, hem de attığımız adımların makro finansal istikrarı pekiştirmesini hedefliyoruz.

Beklentileri yeniden çıpalayacak, ekonomideki güven ve öngörülebilirliği artıracak para politikasını sabırla uygulamaya yönelik kararlılığımızı attığımız adımlarla gösteriyoruz.

Parasal sıkılaştırma sürecimizin ve güçlü bir eğilim gösteren rezerv birikiminin etkilerinin döviz kuru istikrarını desteklediğini görmekteyiz.

Akaryakıt fiyatları, fiyatlama davranışları üzerinde ilave bir risk oluşturuyor. Akaryakıt önümüzdeki dönemde de enflasyon üstünde risk. Sanayiye yönelik elektrik ve doğalgaz zamları yıllık enflasyonu artıracak.

Enflasyonun ana eğilimi eylül ayı itibarıyla yavaşlamaya başlamıştır, dezenflasyonu tesis etmekte kararlıyız. Tüm araçlarımızı enflasyon tek haneye gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz. Petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerinde süre gelen bozulma enflasyonda ilave yukarı yönlü baskı oluşturmakta.

Bu unsurlar enflasyonun yıl sonunda enflasyon raporundaki tahmin aralığının üst sınıra yakın seyredeceğine işaret etmekte. Merkez Bankası rezervleri 4 ayda 27 milyar dolar artarak 125,5 milyar dolar seviyesine yükseldi.

Parasal sıkılaştırma adımlarımızın birikimli etkileri ile ana eğilimi düşürerek, dezenflasyonu 2024 yılında Enflasyon Raporu’ndaki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıyız. Politika faizinde gerçekleştirdiğimiz kademeli ve kararlı artışların yanı sıra makro ihtiyati çerçevede attığımız sadeleşme adımlarının da katkısıyla piyasa mekanizmasının yeniden tesisi sağlanmıştır.

“Piyasadaki kur oynaklığı geriledi”

Kur korumalı mevduat bakiyesi gerilerken rezervlerde de artış sağlanması, KKM’den ve döviz mevduattan TL’ye geçiş stratejisinin başarıyla ilerlediğine ve TL’ye arzu edilen sağlıklı geçişin başladığına işaret etmektedir. Piyasadaki kur oynaklığı geriledi.

Enflasyon konusunda geçiş sürecindeyiz. Geçiş sürecinde enflasyonda geçici bir yükseliş gerçekleşmektedir. 2024 yılında dezenflasyon süreci başlayacaktır.

Faiz kararlarınızı, miktarsal sıkılaştırma ile daha etkili hale getiriyoruz. Fiyat istikrarını tesis etmekte kararlıyız. Haziran ayından bugüne süre gelen parasal sıkılaştırma sürecinin etkilerini belirgin şekilde 2024 yılında görmeye başlayacağız. Bu nedenle 2024 yılını dezenflasyon dönemi olarak tanımlıyoruz.

Yıllık enflasyonda düşüşü baz etkisiyle Mayıs 2024’ten sonra görmeye başlayacağız. 2025’te istikrar dönemi olacak ve 2026’da enflasyonu tek haneye indireceğiz.”

Paylaşın

DİSK: Dar Gelirlinin Gıda Enflasyonu Yüzde 118

TÜİK verilerinden hesaplanan gıda enflasyonu ortalama yüzde 75,1 olarak gerçekleşti. Emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 92,3 olurken, üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 85,7 oldu. Düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 98,2 ve en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 118 olarak gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), Eylül 2023 döneminde gıda enflasyonunu yüzde 75,14 olarak açıkladığı belirtilirken, gerçek enflasyonun bunun çok daha fazla olduğu ifade edildi.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi (DİSK-AR) 3 aylık enflasyon rakamlarını açıkladı. Resmi rakamlara göre emek gelirlerinin yüzde 25 azaldığı veriler için “Yılın ikinci yarısı için memur maaşlarına ve emekli aylıklarına yapılan zam eridi” yorumu yapıldı.

2023 Eylül dönemine ait TÜİK Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) göre, 2023 Ekim’de bir önceki aya göre yüzde 4,75, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 55,3, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 49,86 ve bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,53 oldu. Üç aylık tüketici enflasyonunun yüzde 25,1 olduğu verilere göre, yılın ikinci yarısı için memur maaşlarına ve emekli aylıklarına yapılan zam eridi.

Rapora göre TÜİK’in, Eylül 2023 döneminde gıda enflasyonunu yüzde 75,14 olarak açıkladığı belirtilirken, gerçek enflasyonun bunun çok daha fazla olduğu ifade ediliyor. DİSK-AR yayınladığı raporda “Bu enflasyon halkın hissettiği gerçek enflasyonu yansıtmaktan oldukça uzak bir oran. TÜİK, DİSK tarafından açılan ve kazanılan davaya rağmen yargı kararını uygulamıyor ve madde fiyat listesini açıklamıyor. Madde fiyatları halen karartılmış durumda. Bu nedenle enflasyon oranını hesaplanmasına kaynak teşkil eden madde fiyat listesi görülemiyor” ifadelerine yer veriyor.

“Gerçek enflasyon yüzde 118’e kadar ulaşıyor”

DİSK-AR’a göre resmi veriler gerçeği yansıtmamakla birlikte emekçilerin günlük yaşamda karşılaştığı ve hissettiği oranlardan da uzak. DİSK-AR’ın, TÜİK’in ham verilerinden yararlanarak hazırladığı dar gelirlilerin, düşük gelirlilerin hissettiği gıda enflasyonunu için şu ifadeler yer alıyor:

“Yaptığımız hesaplamaya göre gıda enflasyonu ortalama yüzde 75,1 olarak gerçekleşirken emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 92,3 oldu. Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 85,7 olurken, düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 98,2 ve en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 118 olarak gerçekleşti.”

TÜFE ve gıda fiyatları endeksi artmaya devam ettiği ifade edilirken 2005 yılında 118 olan TÜFE endeksinin, Eylül 2023’te 1.691’e yükseldiği belirtiliyor. Yine 2005’te 110 olan gıda fiyatları endeksinin 2023’te 2.406’ya yükseldiği ifade ediliyor. Böylece 2005’ten bu yana TÜFE 1.573 puan, gıda fiyatları endeksi 2.296 puan artarken, 2005’te yüzde 8 olan enflasyon oranı 2023’te yüzde 61,5 oldu. 2005’te yüzde 4,5 olan gıda enflasyonu ise 2023’te yüzde 75,1’e yükseldi.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Enflasyon Yüzde 61,53

Enflasyon eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 4,75, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 49,86, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,53 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 55,30 oldu.

Haber Merkezi/ Piyasada beklenti TÜFE’nin aylık yüzde 5 artacağı ve yıllık enflasyonun yüzde 62’ye çıkacağı yönündeydi.

Reuters’ın anketine katılan 10 ekonomistin aylık TÜFE tahminleri, yüzde 3.7 ila yüzde 6.2 artış bandında yer alırken, yıllık tahminler ise yüzde 60 ila yüzde 63.7 arasında bulunuyordu. Medyan beklenti, TÜFE’nin eylülde aylık yüzde 4.9 artması, yıllık bazda yükselişine devam ederek yüzde 61.7’ye çıkması yönündeydi.

Enflasyon ağustosta aylık bazda yüzde 9,09 artarken, yıllık enflasyon yüzde 47,83’ten yüzde 58,94’e yükselerek yılın zirvesine yerleşmişti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Eylül 2023 verilerini açıkladı.

Buna göre; Enflasyon eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 4,75, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 49,86, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,53 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 55,30 oldu.

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup yüzde 20,16 ile konut oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 92,48 ile lokanta ve oteller oldu.

Ana harcama grupları itibarıyla eylül ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup yüzde 2,59 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, eylül ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 30,27 ile eğitim oldu.

Endekste kapsanan 143 temel başlıktan eylül ayı itibarıyla, 11 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 4 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 128 temel başlığın endeksinde ise arttı.

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’deki değişim, eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 5,06, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 54,66, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 67,22 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 57,75 oldu.

Paylaşın