Bilim İnsanları Bir İlki Başardı: Uzayda Toplanan Güneş Enerjisi Dünya’ya Işınlandı

Bilim insanları, güneş enerjisini uzaydan Dünya’ya başarılı bir şekilde ilettiklerini açıkladılar. Bu yöntem ile enerjiyi elde edebilmek için herhangi bir altyapıya ihtiyaç duyulmayacak.

Güneş enerjisini uzaydan kablosuz olarak iletme çalışmalarının, yenilenebilir enerji ve özellikle de Güneş enerjisinin yaygın kullanımını için devrim yaratan sonuçları olabilir.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden bilim insanları, uzayda yakalanan Güneş enerjisini ilk kez Dünya’ya ışınlamayı başardı.

Bu atılım, ocak ayında yörüngeye fırlatılan MAPLE adlı cihaz sayesinde mümkün oldu. MAPLE, Güneş enerjisini toplayıp yansıtmaya yarayan bir prototip.

Söz konusu cihaz, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nün uzaydan kablosuz enerji aktarımının yollarını aramak için başlattığı Uzay Güneş Enerjisi Projesi kapsamında fırlatılmıştı.

Son deneyde MAPLE’ın verici dizisi, mikrodalgalar aracılığıyla uzayda toplanmış Güneş enerjisini enstitünün kampüsündeki Gordon ve Betty Moore Mühendislik Laboratuvarı’nın çatısına yerleştirilen bir alıcıya ışınladı.

Uzay Güneş Enerjisi Projesi’nin eş direktörü Ali Hajimiri, “Şimdiye kadar yaptığımız deneyler sayesinde, MAPLE’ın uzaydaki alıcılara başarılı bir şekilde enerji iletebildiğini onaylamıştık. Bu kez de diziyi, enerjisini Dünya’ya yöneltecek şekilde programladık” ifadelerini kullandı.

Bilim insanı, Elbette onu Dünya’da test etmiştik ama artık uzay yolculuğuna dayanabileceğini ve orada çalışabileceğini biliyoruz” diye de ekledi.

Araştırmalar bu yöntem sayesinde “tıpkı internetin bilgiye erişimi demokratikleştirdiği gibi” enerjiye erişimi de farklı kesimler arasında yaygınlaştırmayı amaçlıyor.

Hajimiri’nin aktardığına göre bu yöntemle enerjiyi elde edebilmek için herhangi bir enerji iletim altyapısına da ihtiyaç duyulmayacak: Bu, uzak bölgelere ve savaş veya doğal afet nedeniyle harap olmuş bölgelere enerji gönderebileceğimiz anlamına geliyor.

Güneş enerjisini uzaydan kablosuz olarak iletme çalışmalarının, yenilenebilir enerji ve özellikle de Güneş enerjisinin yaygın kullanımını için devrim yaratan sonuçları olabilir.

Örneğin Japonya uzaydan iletilen Güneş enerjisini 2030’ların ortalarında kullanmaya başlamayı planlıyor. Ülke 2025’te kamusal kurumlar ve özel şirketlerin ortaklığıyla bu teknolojinin pilot uygulamasını başlatmayı hedefliyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Batı’nın Rusya Yaptırımları, Türkiye’yi Enerji Üssü Haline Getirir Mi?

Türkiye de Batı ülkelerinin yaptırım kararlarının ardından Rusya’nın ticari ilişkilerini geliştirdiği ülkelerin başında geliyor. Bazı uzmanlar, ambargoların Türkiye’yi enerjide transit ve üs ülke olarak da ön plana çıkarabileceğini düşünüyor.

Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan, AB ambargosu ve tavan fiyat uygulamasıyla birlikte Rus petrollerinin talep sorunu yaşamasının kaçınılmaz olabileceğini söylüyor.

Rusya’nın enerjisini dost pazarlara nakledebilmenin yollarını aradığını ifade eden Erkan, “Türkiye’nin bir enerji üssü yapılması da Putin’in planlamasının bir parçası. Doğrudan Avrupa ile çalışamayan Rusya, Türkiye’yi bir ikmal merkezi olarak öne çıkarabilir, bu da Türkiye’yi enerjide transit ve üs ülke olmak yolunda çok ön plana çıkarabilir. Birçok Avrupa ülkesi de Türkiye üzerinden enerjiyi alabilir” diyor.

Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’dan deniz yoluyla ham petrol ithalatına uyguladığı ambargo Pazartesi günü yürürlüğe girdi. Ambargo kapsamında Avrupalı alıcıların Rus petrolünü satın alması ve taşıması yasaklandı. Şubat 2023’te petrol ürünleri ithalatının durdurulması bekleniyor. Sanayileşmiş ülkelerin oluşturduğu G7 ülkeleri (ABD, İngiltere, İtalya, Fransa, Japonya ve Kanada) de Rusya’nın önemli gelir kaynağı olan petrol ihracat gelirlerini sınırlamak amacıyla Rusya’nın deniz yoluyla ihraç ettiği petrole tavan fiyat getirecek bir mekanizma geliştirdi. AB, G7 ülkeleri ve Avustralya’nın hafta sonu kabul ettiği tavan fiyat uygulaması ambargo ile birlikte devreye girdi.

Rusya tarafı ise sadece piyasa koşullarında petrol satışı yapılacağını, tavan fiyat uygulayan ülkelere petrol tedarik etmeyeceğini açıkladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu tür kısıtlamaların piyasa araçlarına müdahale etmek olduğunu ve Rusya’nın piyasa koşullarında çalışmaya hazır olan ülkelerle yoluna devam edebileceğini de söyledi.

Türkiye de Batı ülkelerinin yaptırım kararlarının ardından Rusya’nın ticari ilişkilerini geliştirdiği ülkelerin başında geliyor. Bazı uzmanlar, ambargoların Türkiye’yi enerjide transit ve üs ülke olarak da ön plana çıkarabileceğini düşünüyor. Peki bu ne kadar mümkün?

Savaştan bu yana Türkiye-Rusya ticareti arttı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Rusya’nın Türkiye’nin toplam ihracat ve ithalatındaki payı, işgalin ardından önceki dönemlere göre arttı. Rusya’nın Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki payı Ocak-Ekim 2021 döneminde yüzde 2,5 iken Ocak-Ekim 2022’de yüzde 3,3’e çıktı. Toplam ithalatta ise Rusya’nın kapladığı alan 2021 ve 2022’nin 10 aylık dönemleri arasında yüzde 10,5’ten yüzde 16,5’e yükseldi.

İkili ticaret artarken ABD Hazine Bakanlığı ise 22 Ağustos’ta Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’ne (TÜSİAD) Türk şirketlerinin yaptırım uygulanan Ruslarla çalışmamalarına yönelik bir uyarı mektubu göndermişti. ABD Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo’nun kaleme aldığı mektupta, “Yaptırım uygulanan Rus kurum ve kuruluşlarla ilişkilerin, Türkiye’nin finansal kurumlarını ve işletmelerini yaptırım riskine maruz bırakabileceğini lütfen unutmayın” uyarısı yer almıştı.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan ihracatçılar, ABD’nin mektuplu uyarısından dolayı ihracat yaparken halen çekinceleri olduğunu söylüyor. İhracatçılar, ancak bu mektuptan sonra ABD’den somut bir talep kendilerine iletilmediğini de aktarıyor. ABD, geçen Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali başlatmasının ardından Rus şirketler ve kişilere yaptırımlar açıklamıştı.

“Türkiye enerji üssü olabilir”

Türkiye, AB ve ABD’nin yaptırım baskısına direniyor. İkili ticari ilişkilerin gelişmesinin yanı sıra yürürlüğe giren petrol ambargosu, Türkiye için riskli bir fırsat da sunuyor. Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan, AB ambargosu ve tavan fiyat uygulamasıyla birlikte Rus petrollerinin talep sorunu yaşamasının kaçınılmaz olabileceğini söylüyor. Rusya’nın enerjisini dost pazarlara nakledebilmenin yollarını aradığını ifade eden Erkan, “Türkiye’nin bir enerji üssü yapılması da Putin’in planlamasının bir parçası. Doğrudan Avrupa ile çalışamayan Rusya, Türkiye’yi bir ikmal merkezi olarak öne çıkarabilir, bu da Türkiye’yi enerjide transit ve üs ülke olmak yolunda çok ön plana çıkarabilir. Birçok Avrupa ülkesi de Türkiye üzerinden enerjiyi alabilir” diyor.

Putin de geçen Ekim ayında Türkiye’nin Rusya’dan Avrupa ülkelerine ulaşmakta olan doğal gazın toplandığı ve dağıtıldığı bir enerji üssü olabileceğini söylemişti.

Rusya ve Türkiye, Mavi Akım ve Türk Akımı doğal gaz boru hatları ile doğrudan bağlantılı. Mavi Akım doğalgaz boru hattı, Rus doğal gazının üçüncü ülkeleri atlayarak Karadeniz üzerinden Türkiye’ye doğrudan tedarikini amaçlıyor.

Geçen yıl sonuna kadar Mavi Akım yoluyla 15,98 milyar metreküp gaz teslim edildiğini dile getiren Erkan, “Bu, 2003 yılında karayolunun işletmeye alınmasından bu yana elde edilen maksimum yıllık rakamdır. 2020’de Putin ve Recep Tayip Erdoğan, her biri 15,75 milyar metreküp kapasiteli iki koldan oluşan Türk Akımı doğal gaz boru hattını resmen açtılar. Bu kolların birincisi Rus gazının Türk tüketicilere tedariğine; ikincisi ise Güney ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinin tedarikine yönelik” diye konuşuyor.

“Aşırı bağımlılık ulusal güvenliği tehdit eder”

Enerji politikaları uzmanı Necdet Pamir ise Türkiye’nin bir taraftan NATO üyesi olduğunu, NATO ile birlikte hareket etmesi gereken durumlar olduğunu belirterek diğer yandan enerjide Rusya’ya aşırı bağımlı olduğunu dile getiriyor. Pamir, Türkiye’nin son veriler itibariyle ham petrol ve ürünlerinde yaklaşık yüzde 45 ile geçen yıllara göre giderek artan oranda Rusya Federasyonu’na bağımlı olduğunu söylüyor. Doğal gazda Rusya’ya bağımlılığın yüzde 45 olduğunu dile getiren Pamir, taş kömüründe ise yüzde 39 ile Rusya’nın Kolombiya’dan sonra Türkiye’nin bu alanda en bağımlı olduğu ülke olduğunu ifade ediyor.

“Herhangi bir ülkeye aşırı bağımlılık her zaman için ekonomik anlamda da dış politika anlamında da senin ayağına bağdır, ulusal güvenliğini de tehdit eder” diyen Pamir, “Ama maalesef belli nedenlerle hem bundan önceki iktidar hem şu anki iktidar açısından bu durum var. Çünkü Rusya’yla çok şeffaf olmayan ilişki kurmak kolay, yani denetimsiz. Batılı ülkelerden yapılan ticaretin belli kuralları vardır, öyle ya da böyle. Ama Rusya’yla bazı işlerin kotarılması daha kolaydır” ifadelerini kullanıyor.

Türkiye’nin sadece Rus petrolüne karşı tavan fiyat uygulamasına değil AB ve ABD tarafından uzun süredir sürdürülen ambargolara bakarak Çin ve Hindistan gibi avantajlı fiyatlarla taş kömürü ve petrol ve petrol ürünü aldığına işaret eden Pamir, “Mevcut hükümet kendisi açısından akıllıca bunun keyfini çıkarıyor. Brent petrolü 25, 30 dolar daha düşük fiyattan alıyor. Niye vazgeçsin ki? Aynı şey taş kömürü ve doğal gaz için de geçerli. Normalde hiç kimse suçlayamaz, biz Avrupa Birliği üyesi de değiliz. Bir mecburiyetimiz de yok ama kolunu senin bükerler mi birtakım nedenlerle? Bu bir vaka” diyor.

Diğer yandan ucuza alma işinin halka yansıtılmadığını vurgulayan Pamir, hükümetin bu politikayı devam ettirdiğine dikkat çekiyor.

“Aba altından sopa gösteriyorlar”

“Peki AB ve ABD Türkiye’nin kolunu bu durumda dikebilir mi, büker mi? Tabii ki bükmek istiyor, aba altından sopa gösteriyor. Bunun en sert boyutu S-400’ler” diyen Pamir, diğer yandan Türkiye’nin Ukrayna ve Rusya ile belli bir konumu olduğunu, bir noktaya kadar iletişimi sürdürebilen, zaman zaman Batı’nın talepleri doğrultusunda da bir şeyler üretebilen bir rolü oynadığını ifade ediyor. Pamir, “Dolayısıyla asıl aktör, kol bükecek olan Amerika Birleşik Devletleri. Ama onlara da baktığın zaman kafalarını kaldırıp da Türkiye ile uğraşacak halleri yok. Bir taraftan Türkiye’de de bir seçime gidiş atmosferi var. Büyük olasılıkla bir muhasebe yapıyorlar” diye konuşuyor.

Necdet Pamir, Putin’in Türkiye’nin enerji üssü olabileceğine dair açıklamasını ise tamamen siyasi buluyor. Pamir, “Biz transit ülkeyiz, Azerbaycan gazını alıyorsun, export hakkın yok. Çok küçük bir hacim Yunanistan’a veriyorsun anlamı bile yok. Dolayısıyla yani hub olabilmen için yeterli depo kapasiten olmalı. Bir de aldığın gazın satabileceği anlaşmalar olmalı” diye konuşuyor.

İthalat ve ihracattaki artış

TÜİK ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle genel ticaret sistemi kapsamında üretilen geçici dış ticaret verilerine göre Ekim ayında Rusya, Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı dördüncü ülke oldu. Rusya’ya 1 milyar 146 milyon dolarlık ihracat yapıldı. Ocak-Ekim aylarını kapsayan 10 aylık dönemde Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 2021-22 yılları arasında yüzde 48,9 artarak 6,88 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu tutar 2021’in 10 aylık döneminde 4,62 milyar dolar idi. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre ise geçen yılın Ocak-Kasım döneminde Rusya’ya 4,7 milyar dolar ihracat yapılırken, bu rakam bu yılın 11 ayında yüzde 41 artışla 6,7 milyar dolara çıktı.

Yılın 11 ayında Rusya’ya en fazla ihracat yapan ilk beş sektör; 1 milyar 256 milyon dolar ile kimyevi maddeler ve mamulleri, 920,7 milyon dolar ile yaş meyve ve sebze, 658,9 milyon dolar ile makine ve aksamları, 608, 8 milyon dolar ile otomotiv ve 396,9 milyon dolar ile tekstil ve hammaddeleri şeklinde sıralandı. Aynı dönemde Rusya’ya 304,6 milyon dolarlık su ürünleri, 286 milyon dolarlık hazır giyim ve tekstil, 267,8 milyon dolarlık iklimlendirme sanayi, 206,3 milyon dolarlık hububat ve bakliyat, 145,3 milyon dolar çelik ihracatı gerçekleştirildi.

Savaştan sonra Türkiye’nin de içinde bulunduğu bazı önemli Avrupa ülkelerinin Rusya’dan yaptığı ithalat artmaya başladı. Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan’a göre Rusya’dan yapılan ithalatta ise durum daha farklı ve keskin. Bunun en temel nedeni de enerji fiyatlarındaki keskin artış.

Türkiye’nin ithalat rakamlarına bakıldığında ilk sırayı Rusya’nın aldığı görülüyor. Ekim ayında Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 4 milyar 989 milyon dolar olurken Ocak-Ekim döneminde ithalat 49 milyar 626 milyon dolara ulaştı. Türkiye, 2021’in Ocak-Ekim döneminde Rusya’dan 22,61 milyar dolar ithalat yapmıştı. Bu da savaş öncesi döneme göre yüzde 119,5 artan yani ikiye katlanan bir ithalata işaret ediyor.

Paylaşın

Hazır Giyimde ‘Enerji Zammı’

Elektrik ve doğalgaza gelen zamlar hazır giyim sektörüne hammadde sağlayan sektörlerde ürün fiyatlarına yansımaya başladı. TGSD Başkanı Ramazan Kaya, girdilerde yüzde 15-20’ye varan artışlar yaşadıklarını söyledi. TTTSD Başkanı Canpolat da sanayicinin vergi yükünün Avrupa’da olduğu gibi azaltılması gerektiğini, aksi halde kapanmaların yaşanacağını dile getirdi.

Son yapılan elektrik ve doğalgaz zammının hazır giyim sektörüne hammadde sağlayan ve daha fazla enerji kullanan kumaş, iplik ve tekstil terbiye gibi sektörlerde, ürün fiyatlarına yansımaya başladı. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, konfeksiyon sektörünün yüzde 15-20’ye varan maliyet artışları ile karşılaştığını ancak kendilerinin ise düşen talep nedeni ile bu artışı son ürün fiyatlarına yansıtamadıklarını dile getirdi.

Tekstil terbiye sektöründe yüzde 40 olan enerjinin maliyetler içindeki payının yüzde 50’lere ulaştığına dikkat çeken Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği (TTTSD) Başkanı Vehbi Canpolat da Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de sanayide kullanılan enerjiye vergi indirimi gibi destekler verilebileceğine dikkat çekti. Canpolat, öte yandan enerji maliyetlerinin son ürün fiyatlarına etkisinin yüzde 5 civarında olacağını belirtti.

Enerji maliyeti 2’ye katlandı

Hazır giyim sektöründe enerjinin maliyetler içindeki payı 6 ay öncesine kadar yüzde 4 civarlarında seyrediyordu. Hali hazırda bu oran yüzde 8’e ulaşmış vaziyette. Sadece enerji değil diğer girdilerde de son bir yıldır yüksek artışlar ile karşı karşıya olduklarını anlatan TGSD Başkanı Ramazan Kaya, Dünya Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, “Emek yoğun sektörümüzde işgücü maliyet artışları yüzde 100’ü aştı. Son olarak yapılan yüzde 50 doğalgaz ve elektrik zamlarından da olumsuz etkilenmeye başladı. Nitekim ana girdilerimizi sağlayan iplik-kumaş ve boya baskı sanayileri enerji yoğun sanayilerdir ve enerjideki son zamları tedarik ettiğimiz ürünlerin fiyatlarına hemen yansıttı. Hazır giyim sanayi tedarik ettiği ürünlerdeki fiyat artışları ile yüzde 15-20 arasında yeni maliyet artışları ile karşılaştı. Avrupa’daki resesyonun etkisi ile ihracat siparişlerinde azalma başlamışken artan maliyetleri ihracat satış fiyatlarına yansıtabilmek mümkün değil. TL’nin baskı altında tutulduğu, Euro/dolar paritesindeki düşüşle ihracatta yüzde 15 kayıpla karşılaştığı bir ortamda sanayimiz için üretim ve ihracat yapmak karlı olmaktan çıkmaya başladı. Endişemiz sanayimizde ihracat üretim ve istihdamda kayıpların yaşanacağı bir döneme girilmesi” dedi.

Terbiyede yüzde 50’ye ulaştı

Hem doğalgaz, hem kömür hem de elektrik olmak üzere en fazla ve en çeşitli enerji kaynağını kullanan sektör olduklarını dile getiren TTTSD Başkanı Vehbi Canpolat, son zamlar ile birlikte işletme maliyetleri içinde yüzde 40 olan enerjinin payının son zamlar ile birlikte yüzde 50’leri bulacağına dikkat çekti. Canpolat, “Buna karşılık dünyada son 3-4 aydır tekstil ile alakalı talepte bir düşüş var. En büyük alıcımız olan Avrupa’da daralma var. Bu gelişmeler ve artan maliyetler tekstil terbiye ve kumaş sektörünü anormal etkiliyor. İplikte de maliyetlerin yüzde 40’ı enerji. Burada da gene aynı şekilde dünyada çok daha ucuza enerji ve işçilik maliyeti olan ülkeler iplik yapıyorlar. Başta Özbekistan geliyor geliyor. Eğer bir çözüm üretemezsek bunların karşısında bizim mal satma şansımız olmadığı gibi bizim ülkemizde de bu ülkelerden ciddi şekilde pamuk, iplik gelmeye devam edecek. Bu da üretimin azalması ithalatın çok hızlı şekilde artmasına yol açacak. Bu zamlardan sonra aradaki fark ciddi şekilde artacağı için ithalat da yükselecek. Türkiye’de birçok işletme kapanacak ya da kapasite düşürecek” ifadelerini kullandı.

Canpolat, söz konusu gelişmenin sektörde ürün fiyatlarını yüzde 5-10 arasında artıracağını, bunun son mamul fiyatına etkisinin ise yüzde 5 olacağını belirterek, ancak yüksek rekabet nedeni ile bunu yansıtmakta zorlandıklarını dile getirdi.

Sanayicinin vergi yükü düşürülmeli

TTTSD Başkanı Vehbi Canpolat, çözüm konusunda ise birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de enerjide uygulanan vergilerde indirime gidilebileceğine dikkat çekti. Birçok Avrupa ülkesi, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte yaşanan enerji krizini hafi fletmek için bir yandan halkı enerji tasarrufuna motive etmek için kampanyalar başlatırken diğer yandan fatura desteği, doğrudan ödeme, sübvansiyon ve vergi indirimi gibi çeşitli önlemler almıştı. Örneğin Almanya, artan maliyetlerin yükünü azaltmak için doğal gaz kullanımında satış vergisi oranlarını düzenledi. Alınan karar doğrultusunda Ekim ayından itibaren doğal gazda vergi yüzde 19’dan yüzde 7’ye düşürülecek. Ülke öte yandan çalışanlara fatura desteği verirken akaryakıtta da vergi indirimine gitmişti. Söz konusu düzenlemeler birçok Avrupa ülkesinde hayata geçirildi. Canpolat, “Üreticinin, sanayicinin maliyetinin düşürülmesi gerekiyor. Zaten fi nansmana ulaşım da problem” dedi.

Tekstilciler Bakan Mustafa Varank ile ‘açığı’ görüştü

Tekstil sektöründe artan ithalata bağlı olarak oluşan dış ticaret açığı, sektör temsilcilerini harekete geçirdi. İstanbul tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Öksüz ve Vehbi Canpolat’ın da dahil olduğu yönetim kurulu üyeleri Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile bir araya geldi. Görüşmede ithalatın azaltılmasına yönelik önlemlerde dahil olmak üzere sektörün problemleri masaya yatırıldı.

Paylaşın

Uzaydan Dünya’ya Güneş Enerjisi Aktarımı: Çin’den Başarılı Test

Çin’de araştırmacılar, iklim ve enerji krizine çözüm olabilecek uzay tabanlı güneş enerjisi sistemine yönelik başarılı bir test yaptı. Çin’in Xidian Üniversitesi’nden bilim insanlarına göre, Çin’de uzay tabanlı güneş enerjisi kullanımının yolunu açabilecek yeni bir kule üzerinde çalışmalar tamamlandı. 

Üniversiteden yapılan açıklamada, 5 Haziran’da “dünyanın ilk tam bağlantılı ve tam sistemli güneş enerjisi santrali” üzerinde başarılı bir test yapıldığı belirtildi.

Uzay tabanlı güneş enerjisinin gelişimini desteklemek için tasarlanmış beş farklı sistemle donatılan ve çelikten üretilen 75 metre yüksekliğindeki yapı, üniversitenin kampüsüne yerleştirildi.

Uzaydan güneş enerjisi elde edilmesine ilişkin çalışmalar yalnızca Çin’in gündeminde değil. Mart ayında İngiltere’nin uzayda güneş enerjisi santrali kurmak için 18,72 milyar euroluk bir teklifi değerlendirdiği bildirilmişti. Amerika Birleşik Devletleri, kendi uzay tabanlı güneş enerjisi sistemine gelişmiş teknoloji sağlamak için 100 milyon dolarlık ortaklık anlaşması yaptı.

Bilim kurgu mu gerçeklik mi?

Uzay tabanlı güneş enerjisi sisteminde, uyduların enerjiyi güneşten sürekli olarak fotonlar toplayarak enerjiyi fotovoltaik hücrelere dönüştürmesi ve bu elektriği kablosuz olarak ışınla ve mikrodalgalar halinde Dünya’daki alıcılara göndermesi hedefleniyor.

Portsmouth Üniversitesi Makine ve Tasarım Mühendislik Okulu Başkanı Jovana Radulovic, bu bilim kurgu romanından çıkma gibi görünen fikrin yeni olmadığını söylüyor.

Raduloviç, mühendislerin ve bilim insanlarının bu teoriyi geçtiğimiz yüzyılda gündeme getirdiğini belirtiyor.

Teori, ilk kez 1960’larda bilim insanı ve uzay mühendisi olan Peter Glaser tarafından önerildi. Ona göre, uzay tabanlı bir güneş enerjisi santrali, 24 saat güneş ışığı görmesi ve sürekli elektrik üretimine izin vermesi nedeniyle Dünya’ya yerleştirilen bir santrale göre daha verimli olabilirdi.

Küresel enerji tüketiminin 2050 yılına kadar yüzde 50 oranında artmasının beklendiği bir dönemde, bu metodun artan enerji ihtiyacını karşılamada ve iklim krizine çözüm üretmede yardımcı olabileceği belirtiliyor.

Uzay tabanlı güneş enerjisinin önündeki engeller neler?

Teknoloji ilk bakışta umut vadeden bir görüntü sergilese de birçok zorluğu da beraberinde getiriyor. Uzay tabanlı güneş enerjisinin uygulanmasını zorlaştıran ana etken yüksek maliyeti.

Sistemin büyük ölçüde modüler olduğu biliniyor. Buna göre, Güneş modülleri yörüngede robotlar tarafından monte edilmeli. Bu montajın yapılabilmesi için tüm unsurların uzaya taşınması gerekir ki bu da zor ve maliyetli bir işlem olduğu anlamına gelir. Üstelik bu tür bir faaliyet çevre için de zararlı olabilir.

Öte yandan üretilen enerji ve elektriğin Dünya’ya mikrodalgalar halinde gönderilmesi öngörülüyor. Radulovic’e göre bu denli uzaktan gelen bu dalgalar için devasa alıcılara ihtiyaç duyulacak.

İletilen mikrodalgaların yoğunluğunu artırarak daha küçük antenler de kullanmak düşünülebilir. Böylelikle maliyet de düşürülebilir. Ne var ki bu senaryoda yoğun sinyallere maruz kalan canlılar için felaket söz konusu olabilir.

Enerjinin dönüştürülme süreçlerinde yüzde 10 oranında kayıp yaşanabileceği dikkate alındığında sistemin verimlilik açısından çok da avantajlı olmayacağı görülebilir.

Diğer bir zorluk da güneş panellerinin uzayda uzun süre ayakta kalabilmesini sağlamak. Uzay şartlarına karşı sürekli bakıma ihtiyaç duyacak olan bu panellerin radyasyona karşı sağlamlaştırılmaları gerekir.

Gelecek için değerli bir yatırım mı?

Tüm bu zorluklar projelerin maliyetini önemli ölçüde artırırken sistemin buna değip değmeyeceği soru işareti olarak kalmaya devam ediyor.

Radulovic, bu nedenle Elon Musk’ın şirketi Space X’in çalışmalarını yakından izlediklerini söylüyor ve “Aynı roketi kullanarak malzemeleri uzaya göndermek ve bunu tekrar tekrar yapmak maliyet açısından avantajlı gözüküyor. Ancak uzaya güneş enerjisi santrali kurmak için bütün unsurların maliyeti düşürülmedikçe bu düşündüğümüz kadar hızlı olamayacak. Üzerine yoğunlaşmamız gereken bir şey bu.” şeklinde konuşuyor.

Yine de bu bilim kurgu romanlarını andıran yöntem gelecekte önemli bir yatırım haline gelebilir. Radulovic, teknolojinin er ya da geç daha uygun maliyetle üretilebileceğini çünkü üzerinde daha fazla araştırma yapılacağını söylüyor.

Enerji ve iklim kriziyle mücadele etmek ve gelecek nesilleri korumak için sert önlemlerin alınması gerektiği aşikar. Uzay tabanlı Güneş enerjisinin kısa vadede önünde engeller olsa da uzun vadede faydaları umut verici.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Rusya’nın Enerji Gelirleri Yaptırımlara Rağmen Arttı

Rusya’nın enerji ihracatından elde ettiği gelir, ham petrol ve akaryakıt fiyatlarının küresel çapta artmasıyla, Ukrayna işgaline tepki olarak Batılı ülkelerin uyguladığı yaptırımlara rağmen artış gösterdi.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre Rusya’nın ham petrol ihracat hacmi, Mayıs ayında Nisan ayına göre değişmeyerek günde 5,4 milyon varil olarak gerçekleşti. Ancak rafineri ürünlerinde ihracat günde 2,4 milyon varile geriledi. Bu da günlük 155 bin varillik azalmaya tekabül ediyor.

Merkezi Paris’te bulunan IEA’nın ilgili açıklamasında, “Küresel bazda ham petrol ve petrol ürünlerinin fiyatlarında yaşanan artış sonucu Rusya’nın petrol ihracatından elde ettiği gelir Mayıs ayında, bir önceki aya göre 1,7 milyar dolar artarak yaklaşık 20 milyar dolara yükseldi” ifadesi kullanıldı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB), Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya saldırmasının ardından Rus petrolünün ithalatına yasak getirme konusunda uzlaşmıştı. Ancak bu karara rağmen Mayıs ayında Rus petrol ve petrol ürünleri ihracatının yüzde 43’ünün gerçekleştiği AB, hala Moskova’nın bu alanda en çok satış yaptığı müşterisi konumunda bulunuyor. AB’yi, toplam Rus petrol ve petrol ürünlerinin dörtte birinden biraz daha fazlasını ithal eden Çin Halk Cumhuriyeti izliyor.

ABD: Moskova’nın petrol gelirlerini azaltmanın yollarını bulmalıyız

ABD Maliye Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo, Salı günü yaptığı açıklamada, Rusya’nın azalan petrol ihracatına rağmen elde ettiği kârın muhtemelen arttığını belirterek, ülkesi ile müttefiklerinin, Moskova’nın petrol gelirlerini azaltmanın yollarını bulması gerektiğini ifade etmiş; bunun da fiyatlara bir sınırlama getirerek mümkün olabileceğini vurgulamıştı.

ABD Senatosu’nun Ödenekler Alt Komisyonu’nda konuşan Adeyemo, “Rusya’nın gelirlerini azaltmak için bir takım seçenekler var. Tavan fiyat uygulaması getirmek gibi” söyleminde bulunmuş, bunun da ABD’nin ortakları ve müttefikleri ile iş birliği içinde hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulamıştı.

Paylaşın

Enerji Enflasyonunda Türkiye Avrupa’da Zirvede!

Elektrik, doğal gaz ve akaryakıta gelen zamlardan oluşan yıllık enerji enflasyonu Ocak 2022 itibariyle Türkiye’de yüzde 90 oldu. Yıllık enerji enflasyonu Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ise ortalama yüzde 27 olarak gerçekleşti.

Euronews’ta yer alan habere göre; Ocak 2021 ile Ocak 2022 arasını kapsayan son bir yılda akaryakıt fiyatlarının en çok arttığı ülke de yüzde 110 ile Türkiye oldu.

Türkiye yüzde 96 ile elektrik fiyatlarının en çok arttığı ikinci ülke olarak kayıtlara geçti. Türkiye doğal gaz enflasyonunda ise yüzde 56 artışla Avrupa ülkeleri arasında 11. sırada yer aldı.

Yıllık enerji enflasyonu: Türkiye yüzde 90 ile zirvede

AB İstatistik Ofisi (Eurostat) 2021 ile 2022 ocak ayları arasında Avrupa ülkelerinde yıllık enerji enflasyon oranlarını açıkladı.

Enerji enflasyonu; elektrik, doğal gaz ve akaryakıta gelen zamlara göre hesaplanıyor. Yıllık enerji enflasyonunun zirvesinde yüzde 90 ile Türkiye var. 27 ülkeden oluşan AB ortalaması ise yüzde 27.

Ancak birçok Avrupa ülkesinde enerji enflasyonunun yüksek olması dikkat çekiyor. Yıllık enerji enflasyonu Belçika’da yüzde 67 olurken üçüncü sırada yüzde 58 ile Hollanda var.

Son sırada ise fiyatların hiç değişmediği Malta var. İzlanda ve Sırbistan’da enerji fiyatları sadece yüzde 11 arttı.

Ocak itibariyle yıllık enerji enflasyonu diğer bazı ülkelerde şöyle oldu: Yunanistan yüzde 41, İspanya yüzde 33, Bulgaristan yüzde 25, Almanya ve Fransa yüzde 21.

Elektrik fiyatları en çok Hollanda’da arttı, Türkiye 2. sırada

Son bir yılda elektrik fiyatlarının en çok arttığı ülke ise yüzde 111 ile Hollanda oldu. Türkiye yüzde 96 ile ikinci sırada yer alırken Belçika yüzde 71 ile üçüncü sırada. Elektrik fiyatlarında enflasyon AB ortalamasında yüzde 24 oldu.

Üç ülkede elektrik fiyatlarında düşüş yaşanırken iki ülkede ise fiyatlar değişmedi. Letonya’da elektrik enflasyonu yüzde eksi 18, Lüksemburg’da eksi 3, Romanya’da eksi 2 oldu. Malta ve Macaristan’da ise yüzde 0.

Diğer bazı ülkelerdeki oranlar ise şöyle: İtalya yüzde 62, İspanya yüzde 46, Almanya yüzde 11, Fransa yüzde 4.

Doğal gazda enflasyon 4 ülkede yüzde 100’ü aştı

Doğal gazda enflasyon ise bazı ülkelerde yüzde 100’ü aştı. Zirvede yüzde 148 ile Belçika var. Bu ülkeyi yüzde 144 ile Bulgaristan, yüzde 128 ile Danimarka ve yüzde 105 ile Hollanda takip ediyor. Türkiye’de doğal gaz fiyatları son bir yılda yüzde 56 artarken AB ortalaması yüzde 41 oldu.

Enflasyon verileri, doğal gazın yanı sıra sıvılaştırılmış gazları da kapsıyor.

Akaryakıt enflasyonunda Türkiye açık ara zirvede

Akaryakıt enflasyonunda ise Türkiye açık ara zirvede yer alıyor. Ocak 2022 itibariyle son bir yılda akaryakıt fiyatları Türkiye’de yüzde 110 arttı.

İkinci sıradaki Bulgaristan’da ise akaryakıt fiyatları aynı dönemde sadece yüzde 35 arttı. AB ortalaması yüzde 26 olurken Malta’da fiyatlar artmadı.

Diğer bazı ülkelerde yıllık akaryakıt enflasyonu şöyle oldu: Belçika yüzde 33, Almanya yüzde 27, Yunanistan yüzde 26, Fransa yüzde 25 ve İtalya yüzde 20.

Paylaşın