OECD Ülkelerinde Enflasyon Yüzde 5.7, Türkiye Yüzde 67.1

OECD ülkelerinin dörtte üçünde enflasyon düşerken, en büyük aylık düşüş Polonya ve İsveç’te, en büyük artış ise Türkiye’de ve Kolombiya’da kaydedildi. OECD ülkelerinde enflasyon yüzde 5,7, Türkiye yüzde 67,1 oldu.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD), Türkiye, İngiltere, ABD, Avrupa’nın çoğu büyük ülkesi, Meksika, Şili ve İsrail’in de aralarında olduğu 38 üyesi bulunuyor.

Merkezi Paris’te bulunan OECD, 38 üye ülkesinde Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile ölçülen yıllık enflasyonun Mayıs 2023’ten bu yana yüzde 6 civarında dalgalanarak, Şubat 2024’te yüzde 5,7 seviyesinde sabit kaldığını açıkladı. Türkiye’deyse enflasyon 67,1 oranında gerçekleşti.

VOA Türkçe’de yer alan habere göre; OECD ülkelerinin dörtte üçünde enflasyon düştü; en büyük aylık düşüş Polonya ve İsveç’te, en büyük artış ise Türkiye’de ve Kolombiya’da kaydedildi.

Türkiye, yerel para birimindeki düşüşün ithalat maliyetlerini arttırmasına bağlı olarak, gıda enflasyonunda hızlı bir artış yaşayan ülkelerin başında yer aldı. Para birimi liranın değerindeki düşüş, aynı zamanda enerji fiyatlarında da keskin bir artışa yol açınca, enflasyonda büyük artış yaşandı.

OECD ülkelerinin tamamında gıda enflasyonundaki artış Şubat 2024’te yüzde 1’in altında kaldı, enerji enflasyonundaki artış ise eksiye geçti. Türkiye’deyse Şubat ayında gıda enflasyonu yüzde 18, enerji enflasyonu ise yüzde 3,6 arttı.

Buna göre, Ocak 2024 gıda enflasyonu yüzde 69,7, Şubat 2024 gıda enflasyonu da yüzde 71,1 oranında gerçekleşti. Genel enflasyon rakamı ise Şubat 2024’te yüzde 67,1 oranında gerçekleşti.

OECD’ye göre genel enflasyon OECD’ye üye 7 ülkede yüzde 2’nin altında, Kosta Rika’da ise negatifte kaldı. Gıda enflasyonu art arda 15’inci ayda da düşmeye devam ederek, Ocak’taki yüzde 6,3’ün ardından, Şubat’ta yüzde 5,3’e ulaştı. Gıda enflasyonu Kasım 2021’den bu yana ilk kez genel enflasyonun altında kaldı.

Hane halkı üzerindeki enflasyonist baskıların azaldığını gösteren rakamlara göre, dünyanın en zengin ülkelerinde gıda fiyatları Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali öncesinden bu yana en yavaş oranda arttı.

Euro bölgesinde düşüş, G20’de artış

OECD bölgesindeki çekirdek enflasyon (gıda ve enerji hariç enflasyon) düşmeye devam etti ancak hizmet fiyatlarındaki katılığın bir yansıması olarak Şubat ayında yüzde 6,4 ile yüksek kaldı.

Farklı ülkeler arasındaki enflasyonu karşılaştırmak için kullanılan Euro Bölgesi’ndeki Uyumlaştırılmış Tüketici Fiyatları Endeksi (HICP), Ocak ayında yüzde 2,8’ken Şubat ayında yüzde 2,6’ya geriledi. Gıda enflasyonundaki düşüş OECD’dekinin yaklaşık iki katı kadar hızlı olurken, çekirdek enflasyondaki düşüş OECD ile benzer hızda gerçekleşti.

G7’de yıllık enflasyon da Şubat 2024’te yüzde 2,9 ile istikrarlı seyrederek Nisan 2021’den bu yana en düşük seviyesine ulaştı.

Buna karşılık, Şubat 2024’te enflasyonda en büyük düşüşler İngiltere ve Almanya’da kaydedildi. Şubat 2024’te çoğu G7 ülkesinde ana enflasyona en büyük katkıyı çekirdek enflasyon sağladı.

G20’de yıllık enflasyon, Ocak’taki yüzde 6,4 ile Mart 2023’ten bu yana en yüksek seviyesini gördükten sonra Şubat’ta yüzde 6,9’a yükselerek, Mart 2023’ten bu yana en yüksek seviyesine ulaştığı belirtildi.

OECD’ye göre, bu yükseliş kısmen Çin’deki manşet enflasyonundaki artıştan kaynaklandı ve bu artış küresel bazda olumluya döndü. Ağustos 2023’ten bu yana ilk kez, genel enflasyon rakamları Suudi Arabistan ve Endonezya’da da arttı, Arjantin’de ise daha da yükseldi. Brezilya ve Güney Afrika’da ise genel olarak istikrarlıydı.

Analistler, merkez bankalarının düşen enflasyona tepki olarak bu yıl çok sayıda faiz indirimi yapacağını tahmin ediyor ancak son haftalarda herhangi bir indirimin boyutu konusunda daha temkinli olmaya başladı.

OECD’nin Türkiye, İngiltere, ABD, Avrupa’nın çoğu büyük ülkesi, Meksika, Şili ve İsrail’in de aralarında olduğu 38 üyesi bulunuyor.

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Türkiye ‘Geçim Derdi’nde Birinci Sırada

Türkiye’de ailelerin yüzde 70’inden fazlası temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktan, yüzde 47’si gıda, ev harcamaları, enerji ve borçlardan oluşan temel harcamaları bile karşılayamamaktan endişe duyuyor.

Türkiye’nin ardından Şili ve Meksika’daki ebeveynler, geçim derdini en çok hissederken, en az geçim derdi yaşayan aileler ise Danimarka, Hollanda ve İsviçre’de.

OECD’nin (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) yaptığı araştırmaya göre, yüksek enflasyon nedeniyle örgüte bağlı ülkelerde yaşayan her 10 aileden 9’u hayat pahalılığı ve fiyat artışlarından endişe duyduğunu belirtti.

OECD ülkeleri arasında ailesini geçindirmekte en çok zorlanan ebeveynler Türkiye’de yaşıyor. Araştırmaya göre ailelerin yüzde 70’inden fazlası temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktan endişeli. Türkiye, bu konuda yüzde 47’lik OECD ortalamasının çok üzerinde yer alıyor.

Türkiye’nin ardından Şili ve Meksika’daki ebeveynler, geçim derdini en çok hissedilenler olarak araştırmada ilk 3 sırayı oluşturdu. En az geçim derdi yaşayanlar ise Danimarka, Hollanda ve İsviçre’de yaşayan aileler.

T24’te yer alan habere göre, ailelerin yaklaşık yüzde 47’si gıda, ev harcamaları, enerji ve borçlardan oluşan temel harcamaları bile karşılayamamaktan endişe duyuyor.

Araştırmaya katılanların yalnızca yüzde 33’ü, olası bir ekonomik bunalımda kendi hükümetlerinin yapacağı yardımın yeterli olacağını düşünüyor. Katılımcılar, ekonomik zorlukları aşmada arkadaşları ve ailelerine daha fazla güveniyor.

Paylaşın

Türkiye Neden Gri Listeye Alındı, Gri Listeden Çıkmak Neden Önemli?

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne bağlı (OECD) Mali Eylem Gücü (FATF), Türkiye’yi Ekim 2021’de kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede eksikleri olduğu gerekçesiyle gri listeye aldı. Geçen yıl yapılan değerlendirmeler sonucunda gri listede kalma durumunun da devam etmesine karar verildi. 

Türkiye ile birlikte FATF’nin gri listesinde bulunan ülkeler Arnavutluk, Barbados, Birleşik Arap Emirlikleri, Burkina Faso, Cayman Adaları, Cebelitarık, Fas, Filipinler, Güney Sudan, Haiti, Jamaika, Kamboçya, Kongo Cumhuriyeti, Mali, Mozambik, Panama, Senegal, Suriye, Tanzanya, Uganda, Ürdün ve Yemen diye sıralanıyor.

Türkiye’nin gri listede yer alıyor olması aynı zamanda yabancı bankalar ve yatırımcılarla olan ilişkilerini de etkiliyor. Gri listeye alınan ülkeler, dış yatırım çekme sürecinde uluslararası otoriteler, kredi kuruluşları ve yatırımcılar nezdinde itibar kaybına uğrarken bu durum bankacılık işlemlerini de olumsuz etkiliyor.

Yurtiçinde ise dış ticaret ağı yüksek olan şirketlerin ekstra denetimler ve yükümlülüklerle karşılaşmasına neden oluyor. Bu bağlamda gri listede yer almak, yüksek dış finansman ihtiyacı olan Türkiye ekonomisine yabancı yatırım ilgisini azaltırken, dış ticareti ve pazar paylarını olumsuz etkileyen etmenler arasında görülüyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne bağlı (OECD) Mali Eylem Gücü (FATF) tarafından 20 Temmuz’da yayınlanan raporda, Türkiye’nin 40 FATF standardının 39 adedinde uyumlu olduğunu belirterek Türkiye’yi gri listeden çıkarmaya kararlı olduklarını söyledi.

Şimşek sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda “Bu durum kara para aklama ile terörizmin finansmanı ile mücadeleye verdiğimiz önemin açık bir tezahürüdür. Ülkemiz bu kapsamdaki çalışmalarını artırarak devam ettirmeye kararlıdır. Uygulamada sağlayacağımız etkinlik ile ülkemizi gri listeden çıkartmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

FATF Genel Kurulu, 21 Ekim 2021 tarihinde kara para aklama ve terörizmin finansmanının engellenmesinde yetersiz kaldığı gerekçesiyle Türkiye’yi gri listeye alma kararı almıştı. Peki Türkiye’nin gri listeden çıkması neden önemli?

DW Türkçe’den Pelin Ünker’in haberine göre, FATF, “Financial Action Task Force” (Finansal Eylem Görev Gücü) kara para aklama, terörizmin finansmanı ve diğer mali suçlarla mücadele amacıyla kurulan uluslararası bir örgüt. 1989 yılında G7 ülkelerinin öncülüğünde kurulan örgüt, şu anda 39 üye ülke ve bölgeye sahip. Türkiye de FATF’ye 1991 yılından beri üye.

Küresel finansal sistemi suçlardan arındırmak ve yasalara uygun bir şekilde işlem yapılmasını teşvik etmek amacıyla uluslararası standartlar ve politikalar geliştiren FATF, ülkelere bu standartlara uyum sağlamaları için çağrı yapar ve uygun adımlar atmaları konusunda tavsiyelerde bulunur. Dünya genelinde 200’den fazla ülke FATF tavsiyelerine uyacağını taahhüt ediyor.

FATF’nin 40 Tavsiye Kararı, ülkelerin yasal sistemlerinin aklama ile mücadele açısından güçlendirilmesi, finansal sistemin aklama ile mücadeledeki rolünün arttırılması ve uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi olarak üç temel alan üzerine yoğunlaşıyor.

FATF, yılda üç kez yaptığı değerlendirme toplantılarında suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadelede yetersiz kalan ülkeleri açıklıyor.

FATF’nin kendi sitesindeki tanıma göre, gri liste aslında kapsadığı ülkelerin artırılmış bir izlemeye tabi olmasını öngörüyor. Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede eksiklikleri olduğu kanaatine varılıp da bu eksiklikleri iyileştirici aksiyonlar alarak gidereceğini taahhüt eden ülkeler “gri liste” olarak adlandırılan “Yüksek Risk Altında Ülkeler” listesine alınıyor. Gri listeye alınan ülkeler belirli bir zaman zarfı içerisinde FATF hedeflerinde geride kaldığı stratejik eksikliklerini giderme taahhüdünde bulunarak ve gerekli adımları atarak bu listeden çıkabiliyor.

FATF tavsiyelerine uymayı kabul etmeyip kara para aklama ve terör finansmanı konusunda iş birliğinde bulunmayan İran, Kuzey Kore, Myanmar gibi ülkeler ise örgütün ‘kara liste’sinde takip ediliyor.

Türkiye neden gri listeye alındı, gri listeden çıkmak neden önemli?

FATF Türkiye’yi Ekim 2021’de kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede eksikleri olduğu gerekçesiyle gri listeye aldı. Geçen yıl yapılan değerlendirmeler sonucunda gri listede kalma durumunun da devam etmesine karar verildi. Geçen yıl Zimbabve FATF’nin Gri Liste’sinden çıkmayı başarmıştı. Türkiye ise aradan 20 aydan fazla zaman geçmesine rağmen bu listedeki varlığını korudu.

FATF Başkanı Marcus Pleyer, Türkiye’nin gri listeye alındığının duyurulduğu toplantıda, Türkiye’nin bankacılık, altın ve değerli taşlar ile emlak sektörü gibi yüksek riskli sektörlerde düzenlemeler yapması gerektiğini bildirmişti.

Player, konuşmasında, “Türkiye, kara para aklama vakalarını, El Kaide ve IŞİD gibi BM tarafından terörist olarak tanınan gruplarla bağlantılı para transferlerini takibe almalı. Türkiye’nin; kara para aklamayı önlemede, terörün finansmanını engellemede, suç şebekeleri ve yolsuzluklarla mücadelede adımlar attığını göstermesi hayati önem taşımaktadır. Türk hükümeti, gereken adımları atacağı yolunda son derece yüksek düzeyde siyasi taahhütlerde bulundu. Onları bu taahhütleri somut eylemlere dönüştürmeye çağırıyorum” ifadelerini kullanmıştı.

Türkiye’de kara para aklama ve terörizmin finansmanı konusunda gri alanların oluşmasında birbirini ardına yapılan varlık barışı düzenlemeleri ve emlak sektöründe yabancıya satışların etkili olduğu düşünülüyor. Öte yandan suç şebekeleri ve yolsuzlukla mücadele için yargı bağımsızlığının sağlanması da en önemli başlıklardan biri.

Türkiye ile birlikte FATF’nin gri listesinde bulunan ülkeler Arnavutluk, Barbados, Birleşik Arap Emirlikleri, Burkina Faso, Cayman Adaları, Cebelitarık, Fas, Filipinler, Güney Sudan, Haiti, Jamaika, Kamboçya, Kongo Cumhuriyeti, Mali, Mozambik, Panama, Senegal, Suriye, Tanzanya, Uganda, Ürdün ve Yemen diye sıralanıyor.

Daha önce 2011 yılında gri listeye giren Türkiye, yapılan düzenlemelerin ardından dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek zamanında 2014 yılında listeden çıkarılmıştı.

Türkiye’nin gri listede yer alıyor olması aynı zamanda yabancı bankalar ve yatırımcılarla olan ilişkilerini de etkiliyor. Gri listeye alınan ülkeler, dış yatırım çekme sürecinde uluslararası otoriteler, kredi kuruluşları ve yatırımcılar nezdinde itibar kaybına uğrarken bu durum bankacılık işlemlerini de olumsuz etkiliyor. Yurtiçinde ise dış ticaret ağı yüksek olan şirketlerin ekstra denetimler ve yükümlülüklerle karşılaşmasına neden oluyor.

Bu bağlamda gri listede yer almak, yüksek dış finansman ihtiyacı olan Türkiye ekonomisine yabancı yatırım ilgisini azaltırken, dış ticareti ve pazar paylarını olumsuz etkileyen etmenler arasında görülüyor.

Öte yandan uzmanlar FATF’nin gri listesinde yer almasını daha katı yaptırımların ilk adımı olarak görüyor ve Türkiye’nin gri listede yer almaya devam etmesi halinde Dünya Bankası gibi kuruluşların da bir süre sonra kredi sağlamayı zorlaştırabileceği yönünde uyarılarda bulunuyor.

20 Temmuz tarihli son FATF raporu ne söylüyor?

FATF’nin 20 Temmuz tarihli Türkiye değerlendirme raporunda ise Türkiye’nin kara para aklamanın önlenmesi ve terörizmin finansmanı ile mücadele rejimini iyileştirme yönünde olumlu adımlar attığı ve bu nedenle 6 tavsiye konusunda yeniden derecelendirildiği belirtiliyor.

Rapora göre Türkiye, vakıfların da aralarında yer aldığı kâr amacı gütmeyen kuruluşlar üzerindeki kontrol mekanizmalarına ilişkin FATF’nin tavsiye kararında “kısmen uyumlu”dan “büyük ölçüde uyumlu”ya yükseltildi. Raporda Türkiye’nin risk ve bağlamı göz önüne alındığında, 7262 sayılı Kanun ile getirilen bazı yeni hükümlerin orantısız olduğuna dikkat çekildi.

Yine “kısmen uyumlu”dan “büyük ölçüde uyumlu”ya yükseltilen müşteri durum tespitine ilişkin tavsiye kararında halen eksikliklerin olduğu belirtildi. Finansal olmayan belirli iş ve mesleklere ilişkin (DNFBPs) tavsiye kararında Türkiye “büyük ölçüde uyumlu”ya yükseltilirken, bu alanda suçluların ortaklarının şirkette kontrol edici bir menfaate sahip olmamasını sağlayacak bir düzenleme bulunmadığına işaret edildi.

Yeni teknolojiler konusundaki tavsiye kararı ise “büyük ölçüde uyumlu”dan “kısmen uyumlu”ya düşürüldü. Türkiye’de kripto varlık hizmet sağlayıcılarının kara para aklamayı önleme ve terörizmin finansmanıyla mücadele tedbirleri almalarının gerekmediği ve lisanslamaya tabi olmadıkları vurgulandı.

Siyasi Nüfuz Sahibi Kişiler (PEPs) ve finansal kurumların düzenlenmesi ve denetlenmesi konu başlıklarında ise tavsiyelerin tümüyle karşılandığı ifade edildi.

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: OECD’den Ankara’ya Gözlemci Tepkisi

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerine günler kaldı. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Parlamenter Meclisi, seçimlerini izlemek için görevlendirdiği gözlemcilerin Türkiye tarafından reddedilmesine tepki gösterdi.

OECD Parlamenter Meclisi tarafından yapılan ve “uluslararası gözlem misyonunun çalışmalarını olumsuz etkileyebilecek bu önlem bizi hayal kırıklığına uğrattı” denilen açıklamada, Türkiye’nin parlamenterlerin “siyasi görevleri kapsamındaki açıklamalarına” dayanarak gözlemci bileşimi üzerinde etkide bulunamayacağı belirtildi.

Ne olmuştu?

OECD, 14 Mayıs seçimlerini izlemek için 400’e yakın temsilci gönderirken, buna ek olarak Parlamenter Meclisi 100’ü aşkın yetkiliyi gönderiyor.

Danimarkalı Kızıl-Yeşil İttifakı Milletvekili Soren Sondergaard ile İsveçli Sosyal Demokrat Parlamenter Kadir Kasırga’nın Ankara’ya seyahat etmelerine izin verilmedi.

Danimarkalı vekil, geçen hafta yaptığı açıklamada geçmişte Demokratik Suriye Güçleri’ni (DSG) ziyaret ettiği gerekçesiyle Ankara tarafından engellendiğini belirtmişti.

Sondergaard, “İslam Devleti ile savaşan Demokratik Suriye Güçleri’ni ziyaret ettiğimi tamamıyla doğrudur” dedi ve bundan “gurur duyduğunu” sözlerine eklemişti.

OECD’nin Ankara nezdinde resmi bir şikayette bulunduğunu belirten Danimarkalı vekil, “Bir ülke gözlemci görevi gören parlamenterleri seçemez. Bu Türk seçimlerine bir gölge düşürür, zaten şimdiden seçimleri kontrol altında tutmak istediklerini gösteriyor” demişti.

AGİT’ten Türkiye’ye gözlemci eleştirisi

Ayrıca, AGİT’te seçimler için görevlendirilen iki gözlemcinin Türkiye’ye girişine izin verilmemesine tepki gösterdi.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’ndan (AGİT), pazartesi günü yapılan açıklamada, Türkiye’nin söz konusu İskandinav vekillerin “siyasi yetkileri çerçevesinde yaptıkları açıklamaları kullanarak delegasyonun yapısını etkileme hakkına sahip olmadığı” belirtildi.

Açıklamada, Türkiye’nin bu eyleminin “uluslararası gözlemci heyetinin çalışmaları üzerinde olumsuz etkisi” olabileceği ifade edildi.

Ankara daha önce İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi Milletvekili Kadir Kasırga ile Danimarkalı parlamenter Sören Söndergaard’a ülkeye giriş izni verilmeyeceğini açıklamıştı.

Paylaşın

OECD Duyurdu: Türkiye, Gıda Enflasyonunda İkinci Ülke

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan her veri ekonomiye dair açıklamaları yalanlıyor. Türkiye, gıda enflasyonunda OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkeleri arasında ikinci sırada. 

OECD Türkiye’nin enflasyonun 2023’te yüzde 44,6 olacağını, 2024’te yüzde 41,4’e gerilemesini öngörüyor. GSYH’nin ise 2023’te yüzde 2,8 büyüme göstermesini, 2024’te de yüzde 3,8 oranında büyümesini hedefliyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2023 yıl sonu enflasyon tahmini ise yüzde 22,3.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 7 Mart’ta yayımladığı verilere göre Türkiye, 37 üye ülke arasında enflasyonu en yüksek ikinci ülke konumunda. Türkiye aynı zamanda gıda enflasyonunda da Arjantin’in ardından en yüksek değere sahip ülke.

OECD ülkelerinde tüketici enflasyonu (TÜFE) Ocak’ta yıllık bazda yüzde 9,2 olarak ölçüldü. G20 ülkelerinde yıllık enflasyon yüzde 8,4, Euro bölgesinde ise yüzde 8,7.

OECD ülkeleri arasında en düşük enflasyon yüzde 3,3 ile İsviçre’de. TÜFE’nin yüzde 4,3 olduğu Japonya ve yüzde 5,2 ile Güney Kore en düşük enflasyona sahip diğer ülkeler.

En yüksek enflasyon ise yüzde 98 ile Arjantin’de. İkinci sıradaki Türkiye’nin enflasyonu 57,7. Türkiye’yi yüzde 25,7 enflasyon ile Macaristan ve yüzde 21,5 ile Letonya izliyor.

Enerji enflasyonu

Enerji enflasyonu Haziran 2022’de görülen zirvenin ardından OECD ülkelerinde bir önceki aya göre yavaşlayarak da olsa düşmeye devam etti.

Aralık 2022’deki yüzde 18,2’in ardından Ocak 2023’te yüzde 16,4’ü gördü ve Mart 2021’den bu yana en düşük seviyeye ulaştı.

Enerji enflasyonundaki düşüş kısmen Hollanda’daki (enerjiye tavan fiyat getirilmesi) ve İtalya’daki (enerji fiyatlarının düşürülmesi) politika değişikliğinden kaynaklandı.

Belçika, Danimarka, İtalya ve Türkiye’deki enerji fiyatlarındaki yavaşlama, büyük ölçüde baz etkisi olarak kayıtlara geçti.

Gıda enflasyonu

OECD ülkelerinin gıda enflasyonu yüzde 15,2. Aralık 2022’deki yüzde 15,6’ydı. Ocak’ta Avrupa’da enerji enflasyonu düşmeye devam ederken, gıda enflasyonu bir miktar arttı.

Gıda ve enerji enflasyonu, Fransa, İtalya ve Japonya’da manşet enflasyona ana katkıyı sürdürürken, gıda ve enerji hariç enflasyon, Kanada ve ABD’de ana itici güç oldu.

Almanya ve Birleşik Krallık’ta, her iki bileşen de manşet enflasyona neredeyse eşit katkıda bulundu.

Paylaşın

Türkiye, Gıda Enflasyonunda Açık Ara Lider

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan her veri her rapor ekonomide yaşanan krizin boyutunu gözler önüne seriyor. Gıda enflasyonun yıllık bazda yüzde 99’a ulaştığı Türkiye, OECD ülkeleri arasında açık ara lider oldu. 

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), ekim ayı itibariyle ülkelere göre gıda enflasyonu oranlarını paylaştı. İleri Haber’in aktardığına göre, gıda enflasyonun yıllık bazda yüzde 99’a ulaştığı Türkiye, açık ara lider oldu.

Türkiye’ye en yakın ülke ise gıda enflasyonun yıllık bazda yüzde 42,9 seviyesinde olduğu Macaristan. Avrupa Birliği ülkelerindeki gıda enflasyonu ortalaması yüzde 17,3 olarak gerçekleşirken, G7 ülkelerinde yüzde 12,7 değerini aldı.

OECD ülkeleri arasında, yüzde 99 ile Türkiye ve yüzde 42,9 ile Macaristan’ın ardından gıda enflasyonun en yüksek olduğu ülkeler, fiyatların geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 33.7 artan Litvanya ve yüzde 29.5 artan Letonya oldu.

OECD ülkeleri arasında en düşük gıda enflasyonu ise yüzde 4 ile İsrail, yüzde 4,2 İsviçre ve yüzde 6,4 ile Japonya’da görüldü.

Büyük ülkeler arasında; Almanya’nın gıda enflasyonu yüzde 19,2, Birleşik Krallık’ın yüzde 16,4, Fransa’nın yüzde 12,9, ABD’nin ise yüzde 12,4 olarak gerçekleşti.

OECD, gıda enflasyonun yüzde 16,1’e çıkarak Mayıs 1974’ten sonra en yüksek seviyeyi gördüğü notunu paylaştı. Verilere göre, gıda enflasyonu OECD’nin 38 üye ülkesinin 33’ünde yükseldi.

Paylaşın

OECD’den ‘Türkiye Rüşvetle Savaşmıyor’ Uyarısı

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Rüşvet Çalışma Grubu, Türkiye’nin 2014’teki 3. Aşama değerlendirmesinden bu yana yurt dışı merkezli kişi ve kuruluşlardan gelen rüşvetle mücadele için kilit alanlarda göze çarpan eksiklikleri giderememesinden ciddi şekilde endişe duyduğunu açıkladı.

Çalışma grubu özellikle kamu kuruluşlarında rüşveti engellemek, ihbarcıların korunması ve kovuşturma bağımsızlığı yolunda Mart 2023’e kadar Türkiye’nin acil gelişim raporu hazırlamasını, bu arada OECD’nin ek önlemleri uygulamaya alabileceğini de bildirdi.

Sözcü’de yer alan habere göre açıklamada Türkiye’de rüşvetle mücadelenin hükümetin takviminde yer aldığının belirtilmesinin memnuniyetle karşılandığı ancak bugüne kadar bu hedef doğrultusunda hiçbir net adım atılmamasının ciddi bir endişe yarattığı vurgulandı.

‘Acil harekete geçin’

Açıklamada “Türkiye’nin, tüzel kişilerin yabancı rüşvet, ihbarcıların korunması ve kovuşturma bağımsızlığına ilişkin sorumluluklarına ilişkin uzun süredir devam eden tavsiyelere ilişkin olarak devam eden eylemsizliği ve Türkiye’nin yabancı rüşvet yasalarını uygulamaması, OECD Rüşvet Çalışma Grubu’nun yüksek düzeyli bir heyet göndermesine yol açtı” denildi. Çalışma Grubu son açıklamasında Türkiye’yi rüşvete karşı “acil harekete” geçmeye çağırdı.

Görevden almalar soru işareti

38 OECD Üye ülkesi ve Arjantin, Brezilya, Bulgaristan, Peru, Rusya ve Güney Afrika’dan oluşan Rüşvet Çalışma Grubu, adli ve kolluk kuvvetleri görevlilerinin art arda geniş çaplı bir şekilde görevden uzaklaştırılması ışığında, Türkiye’de soruşturma ve kovuşturmaların bağımsızlığının korunması konusunda soru işaretlerini de sürekli ortaya koyuyor.

2014’ten beri yeterli adım atılmıyor

OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) açıklamasında Türkiye’nin rüşvetle savaş için gerekli adımları atması konusunda sert ifadeler kullandı. Örgüt, 2014 yılındaki 3. Faz aşamasından beri özellikle yurt dışından Türkiye’ye rüşvet akışı konusunda gerekli adımların atılmadığının altını çiziyor.

Türkiye, son olarak yayınlanan Yolsuzluğun İhracı 2022 ilerleme raporunda bu yıl da sözleşmeyle ilgili yasaları “az uygulayan/hiç uygulamayan” kategorisinde yer almıştı.

Paylaşın

OECD, Büyüme Beklentilerini Aşağı Yönlü Revize Etti

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Ukrayna/Rusya savaşı nedeniyle dünya ekonomisinin büyüme tahminini önemli ölçüde bu yıl ve önümüzdeki yıl için aşağı yönlü olarak revize etti.

Örgütün Paris’te yaptığı açıklamada bu yıl için yüzde 4,5 olarak tespit edilen büyüme tahmininin yüzde 3’e çekildiği bildirildi. 2023 yılı için de tahmin edilen yüzde 3,2’lik büyüme, yüzde 2,8 olarak belirlendi.

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, enflasyon konusunda olumlu bir beklenti içinde olunmadığını belirterek, Ukrayna savaşının bir sonucu olarak enflasyondaki yüksek seyrin uzun süreli olmasının tahmin edildiğini kaydetti. OECD, Almanya için ise 2022’de yüzde 1,9; 2023’te yüzde 1,7’lik bir ekonomik büyüme öngörüyor.

Ukrayna savaşının etkisi

Ukrayna savaşı ve Rusya’ya uygulanan petrol ambargosu ekonomik iyileşmenin önünü kesiyor. Enflasyonun artması satın alma gücünü zayıflattığı için özel tüketimdeki canlanma baskı altına giriyor. Artan belirsizlik, enerji fiyatlarındaki keskin artış ve hammadde darboğazları birçok sektörü, özel yatırımları ve ihracatı olumsuz etkiliyor.

OECD, artan enerji ve gıda fiyatlarının olumsuz etkisini kırabilmek için ihtiyaç sahibi hanelere ve şirketlere yönelik destek programlarının hedefe dönük olarak uygulanması önerisinde bulundu.

Dünya Bankası küresel ekonomik büyüme tahminini düşürdü

Öte yandan Dünya Bankası, Ocak ayında yaptığı ekonomik büyüme tahminlerini Rusya’nın Ukrayna işgalinin yarattığı sonuçlar nedeniyle düşürdü. Dünya Bankası Türkiye ekonomisinin 2022’de yüzde 2,3, 2023’te de yüzde 3,2 büyüyeceği tahminini yaptı.

Birleşmiş Milletler’e bağlı kuruluş, küresel ekonominin 2022 yılında yüzde 2,9 oranında büyüyeceği tahmininde bulundu. Dünya Bankası yıl başında yaptığı tahminde küresel ekonomide büyümeyi yüzde 4,1 olarak öngörmüştü.

Küresel Ekonomik Öngörüler raporunu açıklayan Dünya Bankası raporda “Dünya ekonomisinin, küresel resesyonun ardından yaşadığı ilk toparlanma sonrasında en keskin yavaşlamayı deneyimlemesi bekleniyor” ifadelerine yer verdi. 2020’de patlak veren korona pandemisinden sonra kaydedilen toparlanma sonucunda küresel ekonomi 2021 yılında yüzde 5,7 oranında büyümüştü.

Dünya Bankası Başkanı David Malpass “Ukrayna’daki savaş, Çin’deki kapanmalar, tedarik zincirlerindeki aksamalar ve stagflasyon riski, büyümeye darbe vuruyor. Birçok ülke açısından resesyonu önlemek zor olacak” dedi.

Dünya Bankası’na göre, fiyatların artmasıyla ekonomide yüksek enflasyon ile durgunluğun (stagnasyon) bir arada görülmesi anlamına gelen “stagflasyonun” meydana gelme riski de arttı. Dünya Bankası bu durumun yoksul ve orta gelirli ülkelere zarar vereceği tahmininde bulundu.

Dünya Bankası Euro Bölgesi için ekonomik büyüme tahminini yüzde 4,2’den yüzde 2,5’e çekti. Dünyanın en büyük ulusal ekonomisi olan ABD için ise 2022 yılı ekonomik büyüme oranı da 1,2 puan düşürülerek yüzde 2,5’e düşürüldü. Çin ekonomisinin de 0,8 puan daha az olmak üzere yüzde 4,3 oranında büyüyeceği tahmin edildi.

Türkiye ekonomisi için büyüme tahmini

Dünya Bankası Türkiye ekonomisinin 2022’de yüzde 2,3, 2023’te de yüzde 3,2 büyüyeceği tahminini yaptı. Rusya için ise Ocak ayında yaptığı büyüme tahminini 11,3 puan geriye çeken Dünya Bankası, Rus ekonomisinin 2022 yılında yüzde 8,9 küçüleceği tahmininde bulundu.

Paylaşın

Türkiye, OECD’de Enerji Fiyatlarının En Çok Arttığı 4. Ülke

Türkiye’de elektrik, doğal gaz ve akaryakıt fiyatları son aylarda hızla artarken enerji enflasyonunda Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyeleri arasında üst sıralarda yer alıyor.

Euronews’ta yer alan habere göre; 2020 ile 2021 yılları aralık ayındaki değişime göre son bir yılda OECD ülkelerinde enerji fiyatlarının en çok arttığı 4. ülke Türkiye oldu.

Bu dönemde Türkiye’de enerji enflasyonu yüzde 49 olurken OECD ortalaması yüzde 26 çıktı. Elektrik ve doğal gaza 2022 başında yapılan zamlar henüz bu hesaplamaya yansımadığından önümüzdeki aylarda Türkiye’nin daha da üst sıralara çıkması söz konusu.

Türkiye’de elektrik faturaları ocak ayında yüzde 52 ile yüzde 127 arasında arttı. Akaryakıt fiyatları ise son 6 ayda yaklaşık yüzde 100 arttı.

Hükümet, elektrik ücretlerini düşürecek formüller ararken Avrupa ülkeleri de vatandaşlarına çeşitli yardımlar yapıyor. Enerji enflasyonu elektrik ve doğal gazın yanı sıra kişisel seyahat amaçlı araçlarda kullanılan akaryakıtı içeriyor.

OECD’nin enerji enflasyonu 2020 ile 2021 yılları aralık ayı arası değişimi yansıtıyor. Buna göre son 1 yıldaki enerji enflasyonun zirvesinde yüzde 73 ile Norveç var. Yüzde 56 ile Estonya ikinci sırada yer alırken Hollanda yüzde 54 ile üçüncü sırada.

Enerji enflasyonunun en düşük olduğu ülkeler ise yüzde 1,3 ile Çekya ve yüzde 2,1 ile Slovakya. OECD ortalaması ise yüzde 26.

Diğer bazı ülkelerde Aralık 2021 itibariyle son bir yıllık enerji enflasyonu şöyle: İspanya ve İsveç yüzde 40, Yunanistan yüzde 33, ABD yüzde 29, İngiltere yüzde 25, Fransa yüzde 20, Almanya yüzde 18 ve İsrail yüzde 8.

Türkiye’de elektrik ve doğal gaza yapılan yüksek zamlar bu enflasyon oranlarına henüz yansımış değil. Türkiye’nin enerji enflasyonunda önümüzdeki aylarda daha da yukarı sıralara çıkması bekleniyor.

Paylaşın

Türkiye, Serbest Çalışan Oranında Avrupa İkincisi

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi (Eurostat) 2020 yılı verilerine göre, Türkiye serbest meslek sahibi (serbest çalışan) oranında Avrupa’da ikincisi, OECD ülkeleri arasında ise 5. Sırada yer alıyor. Türkiye’de istihdam edilenlerin yüzde 30,2’si serbest meslek sahibi.

Verilere göre serbest çalışan oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 51,3 ile Kolombiya. Brezilya yüzde 33 ile ikinci sırada yer alırken bu ülkeleri Yunanistan (yüzde 31,9), Meksika (yüzde 30,5) ve Türkiye (yüzde 30,2) izliyor. Serbest çalışan oranının en düşük olduğu ülkeler ise ABD (yüzde 6,3), Norveç (yüzde 6,5) ve Rusya (yüzde 6,8).

Diğer bazı ülkelerdeki serbest çalışan oranı ise şöyle: Sırbistan (yüzde 26,2), Romanya (yüzde 23,8), İtalya (yüzde 22,5), Hollanda (yüzde 17,2), İspanya (yüzde 16,1), Fransa (yüzde 12,4), Bulgaristan (yüzde 11), Japonya (yüzde 10), Almanya (yüzde 9,6)

Türkiye’de serbest çalışan oranı ne kadar?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2020 yılında Türkiye’de istihdamdakilerin sayısı 26 milyon 812 bin idi. Bunların 18 milyon 719 bini ücretli veya yevmiyeli kişilerden oluşuyor. Serbest çalışan sayısı ise 8 milyon 93 bin. Serbest çalışanların dağılımına bakıldığında ise şu fotoğraf ortaya çıkıyor. İşveren bir milyon 199 bin, kendi hesabına çalışan 4 milyon 421 bin ve ücretsiz aile işçisi 2 milyon 473 bin.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de serbest çalışan sayısı son yıllarda düşüyor. 2014 yılında yüzde 34 olan oran 2020’de yüzde 30,2’ye geriledi. Peki bu ne anlama geliyor?

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken’ie göre AVM ve zincir marketlerin başta büyük şehirler olmak üzere ülke genelinde esnafa darbe vuruyor ve bu durum rakamlara yansıyor.

Palandöken, “Her sokak arasına yan yana açılan zincir marketler, bakkal, kasap, manav gibi 394 dalda faaliyet gösteren esnafı bitiriyor. Şehirlerin ortasına yapılan AVM’ler, terzi esnafını, berber, kuaför esnafını bitiriyor. Böyle olunca da serbest meslek sahibi kişi sayısı her geçen gün düşüyor.” yorumu yapıyor.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın