Dış Ticaret Açığı 10,4 Milyar Dolara Ulaştı

Türkiye’nin ihracatı Ocak ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 17,3’lük artışla 17,6 milyar dolar oldu. İthalat ise aynı döneme göre yüzde 55,2 artışla 28 milyar olarak gerçekleşti. Böylece dış ticaret açığı 10,4 milyar dolar olarak kayıtlara geçti.

Ticaret Bakanlığı öncü verilerine göre Ocak’ta ihracat yüzde 17 artışla 17,6 milyar dolar olarak kaydedildi. İthalat ise yüzde 55 artışla 28 milyar dolar oldu.

Bu rakamların ardından dış ticaret açığı 10,4 milyar dolar olarak kaydedildi. Ocak ayında enerji ithalatı 9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Enerji hariç bakıldığında, Ocak ayında ithalat 19 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Ocak ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı enerji hariç yüzde 88,3 olarak kaydedildi.

Bakanlığın verilerine göre Ocak ayında en fazla ihracat yapılan ülkeler sırasıyla Almanya yüzde 11,4 artışla 1 milyar 616 milyon dolar, ABD yüzde 32,6 artışla 1 milyar 233 milyon dolar ve İtalya yüzde 18,8 artışla 1 milyar 27 milyon dolar oldu.

İhracatta en çok paya sahip ilk 10 ülkenin toplam ihracat içerisindeki payı yüzde 49,1 oldu.

Ocak ayında en fazla ithalat yapılan ülkeler ise sırasıyla; Rusya yüzde 149,8 artışla 4 milyar 564 milyon dolar, ABD yüzde 328,6 artışla 3 milyar 109 milyon dolar ve Çin yüzde 40,8 artışla 3 milyar 94 milyon dolar oldu.

Paylaşın

‘Kur Korumalı Mevduat’ İçin Dikkat Çeken Analiz

Dünyanın en büyük bankaları arasında yer alan Deutsche Bank, “Kur korumalı mevduatın yaratabileceği mali yük, Türkiye’yi TL’deki değer kaybına karşı daha hassas hale getirdi” değerlendirmesinde bulundu.

Deutsche Bank, kur korumalı mevduat uygulamasının Türk lirasında değer kaybı yaşanması halinde mali yükü artıracağını ve Türkiye’nin şu an TL’deki değer kaybına karşı daha hassas hale geldiğini söyledi.

Bloomberg HT haberine göre, Alman yatırım bankası Deutsche Bank’ın yayımladığı raporda, hükümetin döviz cinsi borçlarının yüzde 66’ya ulaştığı ve Aralık ayında kurda yaşanan düşüşten dolayı bunun daha da artmasının beklendiği, kur korumalı mevduat uygulamasının da Türk lirasında değer kaybı yaşanması halinde mali yükü artıracağı belirtildi.

“Bundan dolayı 2022’nin ilk çeyreğinde politika faizinde büyük bir artış olacağına dair görüşümüzü koruyoruz” diyen Deutsche Bank, enflasyonun da Mayıs ayına kadar yükselmeye devam edeceğini düşündüklerini kaydetti.

Deutsche Bank, Merkez Bankası’nın dolarizasyon, zayıf Türk lirası ve artan enflasyondan dolayı 2022’nin ilk çeyreğinin sonlarına doğru politika faizini 1000 baz puan artırarak yüzde 25’e çıkarmak zorunda kalabileceğini söylemişti.

Paylaşın

Uzmanlardan ‘Enflasyon Yüzde 40-45’te Kalabilir’ Uyarısı

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, bugünkü toplantısında politika faizinin yüzde 14 düzeyinde sabit tutulması kararı aldı. TCMB, kararını açıklarken enflasyonda kalıcı düşüş hedefi doğrultusunda eldeki tüm araçların kullanılacağını da vurguladı.

TCMB’nin faizi sabit tutma kararını değerlendiren Capitol Economics’ten analist Jason Tuvey ise Türkiye’de enflasyonun önümüzdeki aylarda yükselmeye devam etmesini beklediğini belirterek yılın büyük bir bölümünde yüzde 40 ile 45 seviyesinde kalabileceğini ifade etti.

“Türk Lirası’ndaki (TL) keskin düşüşlerin enflasyonu çok yüksek seviyelerde sabitleştirme riski taşıdığını” dile getiren Tuvey, zayıf TL’nin bankacılıktaki kırılganlıkları daha da kristalleştirebileceği uyarısında bulundu.

“Merkez Bankası, faizi şimdi yükseltmiyorsa önümüzdeki aylarda artıcaklarını düşünmek için çok az neden var” ifadelerini kullanan Tuvey, bir sonraki faiz kararının da aşağı yönlü olacağını tahmin ettiğini dile getirdi. Tuvey, enflasyonun yılın sonuna doğru tekrar gerilemeye başlamasını beklediğini vurguladı.

“Faiz artırımı enflasyonu rahatlatır”

Ekonomistler, Türkiye’deki ekonomik sorunları çözmek için politika faizinin önemli ölçüde artırılması gerektiğini düşünüyor.

VP Bank’ın baş ekonomisti Thomos Gitzel, ancak faiz artırımının kurların rahatlamasına yardımcı olabileceğini belirterek “Böyle bir adım, ithal enflasyonu bastırabilir ve halkı da mali açıdan rahatlatır” şeklinde konuştu.

BlueBay Asset Management’tan piyasa ekonomisti Timothy Ash de TCMB’nin faizi sabit tutma kararını “Hiçbir değişiklik olmaması, daha uzun süre kötü politika yürütüleceği anlamına geliyor” şeklinde değerlendirdi.

Türkiye’de enflasyon şu anda yüzde 36’yla 2002’den yılından bu yanaki en yüksek seviyesinde. TL de dolar karşısında geçen yıl yüzde 44 oranında değer kaybetti. Faiz artırımına karşı çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni ekonomik modeliyle ucuz kredilerle yatırımları ve ihracatı artırmayı, böylece de yabancı sermaye bağımlılığından kurtulmayı hedefliyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Ekonomi Uzmanları: Enflasyon Daha da Yükselecek

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 3 Ocak’ta açıkladığı verilere göre, Aralık ayı enflasyonu bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 36’dan fazla artış gösterdi. Bu, enflasyonda son 19 yılın en yüksek seviyesi. VOA Türkçe’ye konuşan ekonomi uzmanları önümüzdeki birkaç ayda enflasyonun daha da yükseleceği öngörüsünde bulundu.

VOA Türkçe’ye Londra’dan Skype üzerinden konuşan gelişmekte olan piyasalar uzmanı Timothy Ash, önümüzdeki birkaç ayda enflasyonun daha da artmasını öngörüyor.

Ash, “Lira biraz daha istikrara kavuşsa bile, üretici fiyatı enflasyonu yüzde 80. Yüzde 36 olarak açıklanan tüketici fiyatı enflasyonu ile bu oran arasındaki fark fiyatlama maliyetinin bir kısmının tüketiciye yansıyacağını gösteriyor. Bu nedenle önümüzdeki birkaç ay içinde enflasyon döviz kurunun nasıl olacağından bağımsız olarak yüzde 50 seviyesine yükselecek gibi görünüyor. Yılın geri kalanıysa döviz kuru ve büyümenin nasıl olacağına bağlı” dedi.

Türkiye Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde ihracatçıların döviz gelirlerinin yüzde 25’ini Merkez Bankası’na satma zorunluluğu getirdi.

Johns Hopkins Üniversitesi’nden Uygulamalı Ekonomi Bölümü Profesörü Steve Hanke, bu adımı yatırımcı güveni açısından kötü bir işaret olarak yorumladı.

Hanke, “Bu döviz kontrolunun ilk unsuru ve olumsuz bir işaret. Para birimleri ve döviz rezervi durumları zayıf olan ülkelerde yaygın görülen bir şey. Türkiye’nin döviz rezervi pozisyonu negatif. Burada yapılmaya çalışılan negatif net pozisyonun azaltılması için dolar edinmeye çalışmak. Merkez Bankası’nın bilançosundaki delik bu döviz regülasyonlarıyla kapatılmaya çalışılıyor” dedi.

Türkiye Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından Suudi Arabistan’la da ilişkilerde gerilimi düşürmek amacıyla adımlar atıyor.

Suudi Arabistan Cemal Kaşıkçı cinayetinin ardından resmi olarak olmasa da Türk ürünlerine boykot uygulamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Şubat ayında Suudi Arabistan’ı ziyaret edeceğini açıkladı.

Gelişmekte olan piyasalar uzmanı Timothy Ash körfez ülkeleriyle gerilimin düşürülmesinin ekonomiye etkisini değerlendirdi.

Ash, “İlişkiler bir yere kadar normalleştirilebilir ancak bu ülkeler yüklü çekler yazmayacaktır. Ucuz birtakım varlıklar olursa, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan bunları satın alacaktır. Çünkü bunlar uzun vadede ilginç yatırım fırsatlarıdır. O nedenle Türkiye Merkez Bankası’na milyarlarca dolar körfez parası aktığını görmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’de halk şu anda bankacılık sistemine güveniyor ama Lira’ya güvenmiyor”

Peki, Türkiye’de bankacılık sektörü krizi atlatabilecek kadar güçlü mü?

Hanke buna, “Türkiye’deki bankacılık sistemi daha önce benzer döviz krizlerini atlattı. Tarihe baktığımızda bankacılık sektörünün iyi manevra yapıp mali açıdan güçlü kalmayı başardığını görürüz. Ama yine de bu tehlikeli bir oyun. Bütün resmin önemli bir parçası da gözümüzü bankacılık sektöründen ayırmamak. Türkiye’de halk şu anda bankacılık sistemine güveniyor ama Lira’ya güvenmiyor. O nedenle Lira’yı dolara çeviriyor ama para hala bankada” sözleriyle yanıt verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin siyasi ve ekonomik geleceğini bir daha asla Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi küresel ekonomik vesayet kurumlarının reçetelerine teslim etmeyeceğini” söyledi.

Steve Hanke de Türkiye için çözümün içerden gelmesi gerektiği görüşünde.

Hanke, “Sanırım bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la aynı fikirde olma eğilimindeyim. IMF ile anlaşma yenilenmediği zaman bunun iyi bir adım olduğunu düşündüm. Ekonomide yapılacak en iyi şey kendi evinizi toparlamaktır. Çünkü sorunların çoğu ülke içinden kaynaklıdır” dedi.

Türkiye’de ekonomik sorunlar sebebiyle erken seçim çağrılarını da değerlendiren uzmanlara göre, seçimlerin normalde yapılmasının planlandığı 2023, ekonominin mevcut seyri göz önünde bulundurulduğunda fazla uzun bir süre.

VOA Türkçe’ye konuşan uzmanlar, alınan önlemler ve yapılan müdahalelerin ancak bir süre etkili olabileceği görüşünü savunuyor.

Paylaşın

ABD’de Yıllık Enflasyon 40 Yılın Zirvesinde

ABD’de Aralık ayı enflasyon rakamları açıklandı. Enflasyon yıllık yüzde 7 ile Haziran 1982’den bu yana kayda geçen en yüksek seviyeye çıktı. ABD’de Kasım ayında yıllık enflasyon yüzde 6,8 olarak açıklanmıştı. Bu rakam da Haziran 1982’den bu yana kayda geçen en yüksek enflasyon oranıydı.

Aralık ayındaki artış, hükümetin yıllık yüzde 2 hedefinin oldukça üzerinde. Aralık, enflasyon oranının yüzde 6’nın üzerinde seyrettiği üst üste üçüncü, yüzde beşin üzerinde ise üst üste yedinci ay oldu oldu.

Otomobiller gibi temel kalemlere yönelik artan talebe karşılık tedarik zincirindeki sorunlar enflasyondaki artışı tetikliyor. Borçlanma maliyetlerindeki artış, otomobil gibi alımları daha pahalı hale getirerek talebi düşürmeyi amaçlıyor.

Ancak Çalışma Bakanlığı’nın Çarşamba günü yayımladığı rapora göre, enflasyonist baskıların bir kısmının hafiflediğine dair işaretler görülüyor.

Bunlar arasında ilk sırada enerji maliyetleri var. Enerji maliyetleri Nisan ayından beri ilk kez düşerek, Aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 0,4 azaldı. ABD’de son 12 ayda enerji maliyetleri yaklaşık yüzde 30 arttı.

Fed faiz arttırımına gidebilir

Tüketici fiyatlarının neredeyse 40 yılın en yüksek artışını gösterdiğini belirten analistler, bu durumun ABD Merkez Bankasının (Fed) mart ayında faiz artırımına başlayacağı beklentilerini destekleyebileceği öngörüsünde bulunuyor. Birçok ekonomist Fed’in 2022’de dört kez faiz arttırımı yapabileceği tahminini yürütüyor.

FED’in enflasyonu durdurmak için faiz arttırımına gitmesi ev, araç, işyeri ve ihtiyaç kredisi alanlar için borcun yükselmesi anlamına gelecek.

Faiz arttırımı ayrıca Fed’de keskin bir politika değişimine de işaret edecek. Fed uzun süredir politika faizini sabit tutuyor, ayrıca aylık bono alışlarıyla uzun dönemli faiz oranlarını düşürerek borçlanma ve harcamayı teşvik ediyordu.

Paylaşın

Batık Krediler 200 Milyar Liraya Yaklaştı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre, izlemedeki krediler 450 milyar liraya yükselirken bu kredilerin bir bölümünün gelecek 3-4 ayda donuk alacağa dönüşeceği ve bu miktarın 200 milyar liraya doğru gideceğine dikkat çekiliyor.

BDDK verilerine göre, Kasım 2021’de bankaların sektörlere kullandırdığı toplam nakdi kredi miktarı bir önceki yıla göre yaklaşık 1 trilyon 170 milyar TL artışla 4 trilyon 944 milyar liraya yükseldi. Bankaların batık kredi oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6 artışla 150 milyar 305 milyon liradan 159 milyar 943 milyon liraya yükseldi.

Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç’ın haberine göre, yakın izlemedeki krediler 450 milyar liraya yükselirken bu kredilerin bir bölümünün gelecek 3-4 ayda donuk alacağa dönüşeceği ve bu miktarın 200 milyar liraya doğru gideceğine dikkat çekiliyor.

BDDK’nin verilerine göre en fazla kredi batıran sektörler ise şöyle:

Perakende ikinci oldu

Miktar olarak en fazla krediyi son bir yılda inşaat sektörü batırdı. Toptan ve perakende ticaret, motorlu araçlar servis hizmeti sektöründe takipteki kredi miktarı 23 milyar 774 milyon lira oldu. Geçen yıl aynı dönemde bu miktar 24 milyar 110 milyon liraydı. Perakende sektörü takipteki kredinin en fazla olduğu ikinci sektör oldu.

2020 Kasım döneminde imalat sanayisinde takipteki kredi miktarı 27 milyar 832 milyon lirayken geçen yılın aynı döneminde bu miktar 23 milyar 417 milyon liraya indi. Bu rakamla imalat sanayisi en fazla takipteki kredi miktarı olan sektörler arasında üçüncü oldu.

Turizm sektöründe son bir yılda batık kredi miktarı 785 milyon liralık artışla 8 milyar 262 milyon liraya yükseldi. Bu dönemde taşımacılık, depolama ve haberleşme sektöründe takipteki kredi miktarı 6 milyar 901 milyon lira olurken tarım sektöründeki batık miktarı ise 4 milyar 416 milyon liraya çıktı.

Paylaşın

2022 İçin Ekonomi Kehanetleri

Yeni Kovid varyantından enflasyona kadar, küresel ekonomi yeni yılda bazı göz korkutucu risklerle karşı karşıya. Son iki yıldaki çalkantıdan sonra, ekonomi uzmanları 2022’nin daha sakin olacağı yönünde hem fikir.

Ancak 2019’un sonlarında, yeni bir koronavirüs tipinin ilk vakaları Çin’deki Wuhan’dan gelmeye başladığında, birkaç ay içinde dünya ekonomisinin bir pandemi tarafından dümdüz olacağı öngörülmemişti. Peki önümüzdeki yıl için büyük riskler neler?

Guardian için yeni yılın ekonomi öngörülerini yazan Larry Elliott, Türkiye’yi de inceledi. İşte 2022 için ekonomi kehanetleri…

1 – Omicron varyantı ne yapar?

Virüsün Omicron varyantının ne kadar ciddi olacağını söylemek için henüz çok erken, ancak hayatın pandemi öncesi normale dönmek üzere olduğuna dair umutları çoktan boşa çıkardı.

Tüketicilerin kısıtlamalara uymaları için talimat ihtiyacı yok; çoğu zaman böyle anlarda eğilim olarak kendi davranışlarını yumuşatırlar Tam ölçekli karantinalara dönüşün çok daha ciddi sonuçları olabilir.

BCA Research’te ekonomist olan Dhaval Joshi, giderek daha fazla varyantın ortaya çıkacağını ve bunlardan birinin sorun çıkaracağını söylüyor.

“Bir varyanttan kaynaklanan tehlike şu üç özellikten gelir” diyen uzman şöyle açıklıyor:

Bulaşıcılığı, aşılardan ve doğal bağışıklıktan kaçma yeteneği; ve neden olduğu hastalığın şiddeti. Burada büyük sorun Omicron varyantının bir ‘süper varyant’ olup olmadığı değil. En büyük sorun, eninde sonunda yeni bir varyantın bir ‘süper varyant’ haline gelme ihtimali.

2 – Enflasyon uçuşa geçebilir

Fiyat baskılarındaki beklenmedik artış, 2021’in önemli gelişmelerinden biri oldu. İngiltere Merkez Bankası, ABD Federal Rezervi ve Avrupa Merkez Bankası, artan enerji fiyatlarının birleşiminden kaynaklanan enflasyondaki keskin artışa hazırlıksız yakalandı.

Yıl, artan fiyatlar, işgücü kıtlıkları ve arz yönlü darboğazlarla geçti. İngiltere Merkez Bankası, yaşam maliyetindeki yıllık artışın önümüzdeki Nisan ayına kadar %5’in üzerinde olmasını, ancak daha sonra düşmeye başlamasını bekliyor.

Ancak enflasyonun tahmin edilenden daha fazla kök salması durumunda merkez bankaları bazı zor kararlarla karşı karşıya kalacak.

Noel’den hemen önce, Saxo bankası, 2022 için olası olmayan ancak yeterince takdir edilmeyen olaylara ilişkin 10 “çirkin” tahminini ortaya koydu ve bunlardan biri, dünyanın en büyük ekonomisinde enflasyonu %15’in üzerine çıkaran ABD’de bir ücret-fiyat sarmalıydı.

Çok daha mütevazı bir artış bile Fed’in agresif bir şekilde politika sıkılaştırmasına neden olabilir.

3 – Çin toslaması

Yıllardır dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin ciddi bir ekonomik gerileme yaşamak üzere olduğuna dair spekülasyonlar yapıldı ve bu hiç gerçekleşmedi.

Ancak eski sorunlar, şimdi mükemmel bir fırtınayı kanıtlayabilecek şeyleri kamçılamak için mevcut zorluklarla birleşmeye başladı.

Geçmişten gelen sorunlar, Pekin’in emlak şirketi Evergrande’nin başarısızlığını yönetme ve sorunlarının tüm ekonomiye bulaşmasını önleme girişimleriyle örnekleniyor.

Sektördeki diğer birçok şirketle birlikte Evergrande, Pekin politikasını gevşettiği anda büyüdü ve yetkililer ekonominin aşırı ısınmasıyla başa çıkmak için adımlar attığında ise başı belaya girdi.

Çin, Covid-19’a risksiz bir yaklaşım benimsedi ve küresel ekonominin arz yönlü sorunlarının merkezinde yer aldı. Ekonomi soğudukça, Xi Jinping’in milliyetçi söylemi, özellikle Tayvan’a doğru hızlandı. Ekonomi ve jeopolitika, 2022’de çarpışma riskiyle karşı karşıya

4 – Gelişmekte olan piyasalarda kriz

Sadece Kasım ayında Türk lirasındaki %30’luk düşüş, finans piyasalarını gelişen piyasalardaki bir krizin tehlikeleri konusunda alarma geçirdi.

Aslında, Türkiye’nin sorunlarının çoğu, Türkiye’nin cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın para politikasına alışılmışın dışında yaklaşımından kaynaklanan ülkeye özgü bir durum.

Döviz satıcıları, Erdoğan’ın yükselen enflasyonla başa çıkmanın yolunun faiz oranlarını düşürmek olduğu konusundaki ısrarından etkilenmedi. Yüksek riskli olarak görülen diğer büyük yükselen piyasa ekonomisine olan inanç da Arjantin örneğinde olduğu gibi yetersiz durumda.

Bununla birlikte, daha sistemik bir sorun var ki, birçok yükselen piyasa, genellikle gelecekteki ihracat kazançlarını teminat olarak kullanarak ABD doları cinsinden ağır borç aldı.

ABD Federal Rezervinin politikayı sıkılaştırması durumunda, doların güçlenmesi ve daha yoksul ülkelerin borçlarını ödemesini daha zor hale gelmesi muhtemel.

Küresel ekonomi de yavaşlarsa, çifte darbeyle karşı karşıya kalınabilir. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun zaten artan borç sıkıntısı konusunda uyarılar yaptığını da hatırlatalım.

5 – Finansal bir çöküş

Varlık fiyatları -hisseler, tahviller ve mülkler- pandeminin başlangıcından bu yana arttı.

Sektörün, en düşük faiz oranları ve finansal piyasaların niceliksel genişleme programları tarafından yaratılan parayla dolup taşması, ev değiştirmeyi ve spekülatif faaliyetler için borç para almayı daha kolay hale getirdi.

Merkez bankalarından herhangi bir sıkılaşmanın sınırlı ve kademeli olacağı mesajı da varlık fiyatlarını yükseltti.

Ancak, karantinaların ardından büyümeyi yakalayan bir dönemin ardından ekonomiler yavaşlamaya başladı.

Burada risk, merkez bankalarının, beklenenden daha yüksek enflasyon oranları nedeniyle daha sert para politikaları için zorlanmaları ve böylece değerli varlıklar için desteği ortadan kaldırmaları.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Reuters: Türk Lirası 4 Gündür Değer Kaybediyor, Enflasyon Canlanabilir

Türk Lirası geçtiğimiz hafta güçlü şekilde değer kazanmasının ardından son dört gündür düşüşünü sürdürüyor. TL’nin günlük değer kaybı yüzde 6’ya kadar çıktı. Merkez Bankası’nın net döviz varlıkları da neredeyse yirmi yılın en düşük seviyesine geriledi.

Perşembe günü TL/Dolar kuru 13.4 olurken günlük değer kaybı da yüzde 4.7 olarak gerçekleşti. Geçen hafta TL mevduat hesaplarına kur garantisi verilmesi sonrası, Dolar 18.4’lük rekor seviyeden 10,27’ye kadar gerilemişti.

İsveçli yatırım kuruluşu SEB AB’in gelişen piyasalar baş stratejisti Per Hammarlund, perşembe günkü verilerin, geçen hafta liranın değer kazanmasının Merkez Bankası müdahalesinden kaynaklandığını gösterdiğini söyledi. Hammarlund, “Halk, dolar birikimlerini liraya çevirmek için acele etmiyor” dedi.

Reuters’in haberinde, hızla ilerleyen kur krizinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ihracat ve kredi odaklı “yeni ekonomik programı” kapsamında istediği bir dizi agresif faiz indirimiyle başladığı kaydedildi.

“Yeni plan enflasyonu canlandırabilir”

Ekonomistler ve siyasi analistler, liranın değer kaybetmeye devam etmesi durumunda, planın enflasyonu canlandırabileceği ve devletin mali yükünü artırabileceği konusunda uyarıyor.

New York Eyaleti’ndeki St. Lawrence Üniversitesi’nde Orta Doğu tarihi doçenti Howard Eissenstat, “Uygulanan acil durum önlemleri yalnızca kısa vadeli rahatlama sağlayacak; uzun vadede krizi daha da kötüleştirecek gibi görünüyor” diye konuştu.

“Erken seçimin önü açılabilir”

Bazı analistler, planın ve yüzde 50 asgari ücret artışının Erdoğan’ın 2023’te planlanandan önce erken seçim yapmasının önünü açabileceğini söylüyor.

Liranın önümüzdeki haftalarda daha fazla dalgalanmayla karşı karşıya kalacağını tahmin eden Hammarlund, “Şapkadan birbiri ardına tavşan çıkarıyorlar, bu yüzden bir sonraki önlemin ne olabileceğini söylemek zor.” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, ‘analistlerin beklentilerinden çok daha iyimser bir şekilde’ 2023 yılında tek haneli enflasyon beklediklerini söyledi. Nebati, ayrıca geçen hafta dolar satmak ve lirayı yükseltmek için herhangi bir devlet müdahalesi olmadığını kaydetti.

Bakan Nebati kur korumalı TL mevduata katılımla ilgili “Bugün 59,8 milyar lira. Bireysellerin döviz mevduatı 169 milyar dolardan 162 milyar dolara düşmüş durumda.” demişti.

Societe Generale’den Marek Drimal, planın para birimi için bir miktar destek sağladığını, ancak “piyasa katılımcılarının ekonomideki temel sorunları ele almak için somut adımlar görmeleri gerektiğinin” altını çizdi.

Merkez Bankası rezervleri 110,9 milyar dolar oldu

Bu arada TCMB, toplam rezervleri 24 Aralık haftasında 5 milyar 948 milyon dolar azalarak 110 milyar 926 milyon dolara geriledi.

TCMB tarafından Haftalık Para ve Banka İstatistikleri yayımlandı. Buna göre, 24 Aralık’ta Merkez Bankası brüt döviz rezervleri 5 milyar 812 milyon dolar gerileyerek 72 milyar 555 milyon dolara düştü. Brüt döviz rezervleri, 17 Aralık’ta 78 milyar 367 milyon dolar seviyesindeydi.

Söz konusu dönemde altın rezervleri, 136 milyon dolar azalarak 38 milyar 507 milyon dolardan 38 milyar 371 milyon dolara geriledi. Böylece Merkez Bankası’nın toplam rezervleri, 24 Aralık haftasında bir önceki haftaya kıyasla 5 milyar 948 milyon dolar azalışla 116 milyar 874 milyon dolardan 110 milyar 926 milyon dolara indi.

(euronews)

Paylaşın

2022 ‘Hayat Pahalılığı’ Yılı Olacak

Son iki yılı Kovid 19 pandemisinin etkisi altında geçiren Türkiye ekonomisi, 2021’i ekonomi yönetiminde yaşanan karmaşa ve kur krizi ile geride bırakıyor. Ekonomide 2022’nin gündemi ise yüksek enflasyon, bir başka deyişle ‘hayat pahalılığı’ olacak. Zira enflasyonun yeni yılın ilk yarısında yüzde 40’lara dayanması bekleniyor.

DW Türkçe’ye konuşan ekonomistler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın enflasyonu düşürmeden “düşük faiz” politikasında ısrar etmesi halinde, vatandaşın cebindeki yangının 2022’de daha da artacağı görüşünde.

Türkiye ekonomisi, 2022 yılına pek çok sorun ile birlikte giriyor. Özellikle 2021’in son aylarına damgasını vuran yüksek enflasyon, yeni yılda gündemin en önemli maddelerinden biri olacak. Son bir yılda Dolar ve Euro karşısında yüzde 50 değer kaybeden Türk Lirası’nın 2022’de nasıl bir seyir izleyeceği de merak edilen konular arasında. Son açıklanan Kasım 2021 enflasyon verilerine göre TÜFE yüzde 21,3’e, ÜFE ise yüzde 54,62’ye çıktı. Böylelikle 2003 yılından beri TÜFE-ÜFE farkı en yüksek seviyesine ulaşmış oldu. 3 Ocak 2022’de açıklanacak Aralık ayı rakamları ile birlikte, enflasyonun son 19 yılın en yüksek seviyesine çıkması bekleniyor. Hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Program’da 2022 için enflasyon hedefi yüzde 9,8 olarak belirlenmiş durumda.

“TÜİK’in enflasyon verileri gerçeği yansıtmıyor”

Gerçek enflasyonun TÜİK’in açıkladığı verilerin çok üzerinde olduğunu dile getiren ekonomistlere göre, 2022 yılının ilk yarısında enflasyon yeni rekorlar kırabilir. DW Türkçe’ye konuşan Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz’a göre, TÜİK’in enflasyon verileri enflasyon sorununda gerçek tabloyu göstermiyor. “TÜİK’in asli görevine geri dönmesi, kurumsal olarak erozyona izin vermeden bize verileri doğru vermesi durumunda, şu anda enflasyonun kesinlikle yüzde 30’ların üzerinde olacağını göreceğiz” diyen Prof. Yılmaz,resmi rakamlara göre yüzde 55’e dayanan üretici enflasyonu ile yüzde 20’yi aşan tüketici enflasyonu arasındaki farka dikkat çekiyor.

Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası’nda yaşanan değişimler, 2021’de ekonomi gündemini yoğun olarak meşgul etti. Özellikle Kasım 2020’de Merkez Bankası Başkanlığına getirilen Naci Ağbal’ın başlattığı faiz artırımı süreci ile döviz kurları ve enflasyonda yaşanan iyileşme, Ağbal’ın görevden alınması ve yeni başkan Şahap Kavcıoğlu’nun Eylül 2021’de başlattığı faiz indirim süreci ile, yerini Türk Lirası’nda tarihi değer kaybı ve yüzde 30’lara varan yüksek enflasyona bıraktı. Son iki yılda dört başkan gören Merkez Bankası’nın bağımsızlığı 2021’in en çok tartışılan konularından biri oldu. Yine bu dönemde Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifası sonrasında, önce Lütfi Elvan, ardından da Nurettin Nebati bu göreve getirildi.

Merkez Bankası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın direktifleriyle, Eylül 2021’den bu yana politika faizini yüzde 19’dan yüzde 14’e indirdi. Merkez Bankası, böylelikle enflasyon ile faiz arasındaki makası da 7 puana çıkarmış oldu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü olan Prof. Dr. Ege Yazgan, faiz indirimleriyle çok ciddi bir finansal çalkantı yaratıldığını söylüyor. Faiz indirimlerinin iddia edildiği gibi reel sektörde üretim artışı ve ihracatta büyük bir sıçrama yaratmadığına işaret eden Prof. Yazgan, “Bu faiz indirimleri, öyle ya da böyle istikrarda olan bir finansal sektörü çok zor duruma sokmuş, ciddi biçimde üretim yapan reel sektörü de üretim yapamaz hale getirmiş durumda” diye konuşuyor.

Peki, hükümet, ekonomide attığı tartışmalı adımlarla neyi hedefliyor?

Prof. Dr. Kamil Yılmaz’a göre, atılan adımları erken seçimin habercisi olarak okumak gerekiyor. Dünyada enflasyon dalgası nedeni ile bütün ülkelerin faiz artırdığı bir dönemde Türkiye’nin faiz indirmesini ekonomi mantığı ile açıklamanın mümkün olmadığını savunan Kamil Yılmaz, “Bu tamamen siyasi mantıkla açıklanabilecek bir şey. Ben son dönemde gelen bu asgari ücret zammı ve bugünlerde açıklanması beklenen memur ve emekli maaş zamlarının bizi seçime doğru götüren bir hükümet tarafından alınmış kararlar olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulunuyor.

“Enflayon yüzde 40’ları görebilir”

Yılın son günlerinde Erdoğan tarafından açıklanan “TL’yi Özendirme Paketi” ile döviz kurlarındaki ateş şimdilik söndürülmüş gözüküyor. Ancak yükselişini sürdüren enflasyon nedeni ile vatandaşlar hâlâ büyük oranda birikimlerini döviz alarak korumaya çalışıyor. 2022’de de, yükselen enflasyona bağlı olarak döviz talebinin artacağını ifade eden Prof. Ege Yazgan, şöyle konuşuyor: “Enflasyon konusunda yüzde 35-40 gibi seviyeleri görebilmemiz çok mümkün. Ondan sonra da bu seviyelerden düşmek o kadar kolay olmayacak.”

2020’yi yüzde 1,8 büyüme ile kapatarak pandemi yılında büyümeyi başaran sayılı ülkelerden biri olan Türkiye, 2021’in ilk çeyreğinde yüzde 7,2, ikinci çeyreğinde ise yüzde 20’nin üzerinde büyümüştü. Bu yüksek büyüme oranı, hükümetin kamu bankaları üzerinden açıkladığı kredi paketleri ile gerçekleşti. Üçüncü çeyrekte de yüzde 7,4 büyüme kaydeden Türkiye’nin 2021’i yüzde 10’a yakın büyüme ile kapatması bekleniyor. 2022 yılında yüksek döviz kurlarının etkisi ile ihracat ve turizmin ekonominin büyümesinde etkili olması bekleniyor. Bununla birlikte, asgari ücret artışının da, enflasyon daha fazla yükselmeden önce, konut, otomobil, mobilya gibi alanlarda satışları artırabileceği belirtiliyor.

“Büyüme son çeyrekte düşecek”

Ancak, 2022’nin sonuna doğru döviz kurlarının etkisiyle, büyümede ciddi bir yavaşlama yaşanması ihtimali güçleniyor. Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, dünyada bu yıl yüzde 5,5 olan büyümenin 2022’de yüzde 4,5 seviyelerine gerilemesinin beklendiğini belirtiyor. Türkiye ekonomisinin 2022 yılını yüzde 4,5 seviyelerinde bir büyüme ile kapatmasının muhtemel olduğunu belirten Prof. Aslanoğlu, “Ancak son çeyrek, gelecek yıl muhtemelen görece daha yavaş bir çeyrek olacak. İlk dokuz ayda büyüme daha güçlü olabilir kanaatindeyim. Fakat sonraki dönemler, gelecek yılın son çeyreği ve ötesi özellikle döviz piyasası, enflasyonun seyri ve buralardaki istikrara bağlı olarak şekillenecektir” diye konuşuyor.

Türkiye’nin kronik sorunlarından biri olan işsizlik de, 2021 yılında ekonomi gündemin ilk sıralarında yer aldı. Temmuz ayı ile birlikte yükselişe geçen işsizliğin yılı yüzde 12 ile kapatması bekleniyor. Ancak geniş tanımlı işsizlik, son açıklanan eylül ayı iş gücü istatistiklerine göre yüzde 21,9’a çıkmış durumda. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı da yüzde 21,5 seviyesinde bulunuyor.

2022 yılında hükümetin hedefi işsizlikte bu seviyenin korunması ya da bir miktar aşağıya düşürülmesi olacak. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’e göre, 2022’de işsizlikte dramatik bir artış yaşanma ihtimali düşük. 2022’de asgari ücrete yapılan yüzde 50 zammın işsizlik üzerinde ciddi bir olumsuz etkisi olmayacağını ifade eden Prof. Gürsel, “Buna karşın özellikle küçük şirketlerde kayıt dışı istihdam artacak. Ancak büyümede düşüş başlarsa, istihdam artışı da azalışa dönebilir” diyor.

Paylaşın

The Economist’ten ‘Türkiye Ekonomisi’ Hakkında Dikkat Çeken Analiz

Birleşik Krallık merkezli The Economist Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı ‘kur korumalı TL vadeli mevduat’ sistemine ilişkin dikkat çeken bir yazı yayımladı. Dergiye göre; Türkiye’de enflasyon yüzde 50’yi bulabilir.

Yeni kur korumalı mevduat hesabından bahseden yazıda Türkiye ekonomisinin düzlüğe çıkmaya yakın olmadığı belirtildi. Erdoğan’ın geçici çözümünün şimdilik yatırımcılara “Türkiye Cumhurbaşkanının lirayı kurtarma ihtiyacının farkında olduğuna dair güvence” verdiği aktarıldı.

Economist, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı planın aslında dolara endeksli dolaylı bir faiz artırımı olduğunu iddia etti. Greenwest Consultancy Dubai’nin Genel Müdürü Emre Akçakmak Economist’e verdiği demeçte, “Mevcut mevduat oranını alıyorsunuz ve bunun üzerine diferansiyel alabiliyorsunuz, bu da döviz sahiplerini liraya çevirmeye teşvik ediyor. Bu olduğu sürece hazinenin üzerindeki yük daha da artacaktır.” dedi.

“Kamu maliyesi, şimdi çökme riskiyle karşı karşıya”

Yazıda şimdiye kadar döviz kurundaki vahşi dalgalanma riskini üstlenenlerin Türk mevduat sahipleri olduğu söylenirken bundan sonra bu riski Türk vergi mükelleflerinin yani halkın üstleneceği aktarıldı. Capital Economics’ten Jason Tuvey bu konuda “Son on yılda gücün temel direği olarak kabul edilen kamu maliyesi, şimdi çökme riskiyle karşı karşıya” diye konuştu.

Economist’e konuşan analistler, özellikle bu ayın başlarında açıklanan asgari ücrette yüzde 850’lik bir artışın yürürlüğe girmesinden sonra, enflasyonun 2022’nin ilk yarısında yüzde 50’ye ulaşmasını beklediklerini söyledi. Analistler, Türk Lirasının değerindeki herhangi bir önemli düşüşte, Merkez Bankası’nın lira mevduat sahiplerine paralarını vermek için para basmaktan başka seçeneği kalmayabileceğini vurguladı. Öte yandan, “Erdoğan kendisinin çıkardığı yangına battaniye atmış olabilir fakat battaniye de yakında alev alabilir” ifadelerine yer verildi.

Paylaşın