Ekonomistlerden ‘Yanlış Politikaları Düzeltmek Kolay Olmayacak’ Yorumu

Geçen hafta Türkiye ekonomisi için bazı önemli veriler açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı enflasyon istatistiklerine göre Mayıs ayında yıllık tüketici enflasyonu yüzde 73.50 ile 1998 yılı Ekim ayından bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Üretici enflasyonu ise yüzde 132,16 ile 1995’ten bu yana en yüksek seviyeyi gördü.

TÜİK’in açıkladığı büyüme verilerine göre de Türkiye’nin ilk çeyrekteki yıllık büyüme performansı yüzde 7,3 oldu. Maaşlı çalışanların büyümeden aldığı pay geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35,5’ten yüzde 31,5’e geriledi.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan İSO 500 istatistiklerinde ise Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarının 2021 dönem kârları yaklaşık yüzde 140 artış gösterirken işçilere ödenen ücretlerde bu dönemlerde yapılan artışlar yüzde 33,4’e kaldı.

Bu üç veri bize özellikle sabit ücretle çalışan kesimin yakın geçmişte yaşadığı alım gücündeki kaybı net olarak gösteriyor.

Bu anlamda dış ticaret istatistikleri de önemli bir sonucu ortaya koyuyor. Mayıs ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 157 artışla 10,7 milyar oldu. Oysa sonbahar aylarından sonra yapılan açıklamalarda yeni ekonomi modeli ile cari açığın kapatılarak kurun dizginleneceği belirtiliyordu. Bu noktada hedeflerden uzaklaşılırken aynı zamanda Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değer kaybı da devam ediyor.

DW Türkçe’den Emre Eser’e değerlendirmelerde bulunan ekonomistler ise bu noktaya ciddi politika hataları ile gelindiğini söylüyor ve tek çarenin doğru ve sürdürülebilir para politikalarına dönülmesi olduğunu vurguluyor.

Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasının doların Türk Lirası karşısındaki yükselişini bir müddet durdurabildiğine değinen ekonomistler bu ve yürürlüğe konması beklenen benzer uygulamaların da Türkiye ekonomisi için uzun vadede ciddi tahribatlar yaratabileceği uyarısında bulunuyor. Ekonomistlere göre önümüzdeki dönemde uygulanacak yeni yöntemler bütçenin üzerindeki baskıyı artırabilir. İyileşme süreci ise ciddi bir zaman dilimine yayılabilir.

“Yapısal bir soruna dönüşüyor”

2021 krizi öncesinde Türkiye ekonomisinin yaşadığı hastalıkların şu anda yavaş yavaş yeniden sirayet ettiğini söyleyen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Birdal, “Karşılaştığımız durum basit bir krizden çıkıyor ve yapısal bir soruna dönüşüyor. Biz yıllarca bütçe açığı ile mücadele ettik. Özellikle kamu kesiminin açığı çok önemli. Çünkü bu sorun kronikleştiği taktirde daha sonra bunu yenmek için çok daha büyük mali disiplin politikalarına ihtiyacınız oluyor” diyor.

Yakın dönemde açıklanan ekonomik hedeflerle sonuçların ciddi anlamda birbiri ile çeliştiğini anlatan ekonomist Arda Tunca ise artık hükümet kanadından ekonomi ile ilgili gelen açıklamaların toplumda bir karşılığının olmadığını söylüyor.

“Ne olacağını bilmek çok zor”

Şu anda diğer ülkelerin merkez bankalarının ne yapacağını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) ne yapacağından çok daha iyi bildiklerini belirten Tunca şöyle konuşuyor:

“Bir seçim sürecine giriyoruz. Bu tempo ile önümüzdeki bir yıl nasıl geçecek? Biz bilmiyoruz. Ekonomi ile ilgili atılacak adımlar konusunda kimse fikir sahibi olamıyor. Ödemeler dengesinde nereden geldiğini göremediğimiz kaynağı belli olmayan net hata noksan kalemi var. Bunu geçmişte de görüyorduk. Belki de bu kalem önümüzdeki dönemde biraz güçlenerek çalışacak ve nereden geldiğini bilemediğimiz kaynaklar yaratılacak. Ama bunun da cevabı yok. Seçim havasındaki bir ülkede kurun düşmesi ve bununla birlikte enflasyonun da tempo kaybetmesi gerekiyor. Ancak ne olacağını bilmek çok zor. Bu alanlarda kısa süreli piyasa sakinlikleri görebiliriz.”

Genel olarak yaşanan büyük bir refah kaybı olduğunu ve bunun bedelinin toplum tarafından ödendiğini hatırlatan Tunca, önümüzdeki dönemde ücretlerde bir artış yapılması gerektiğini dile getiriyor.

“Bazı acı reçeteler gerekebilir”

“Dengeli ve doğru bir politika uygulansaydı bugün bu sonuçlarla karşılaşmazdık diyen” İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ege Yazgan, “Gelir dağılımı çok bozuldu. Evet ücretlere yapılan artışlar dönüp enflasyona etki ediyor bu böyle bir sarmal olabilir ama siz bu dönemde her alanda yaşanan ücret artışlarının yanında ücretli kesime artış sağlamalısınız. Bu kadar gelir dağılımının bozulduğu yerde sabit ücretle çalışan kesime artış yapmamak da insafsızlık oluyor. Şu an üreticiler ucuza kredi alıp üretim yapabiliyorlar. Üreticiye böyle bir destek de var ama bir şekilde sabit ücretle çalışanların alım gücündeki kaybın da giderilmesi gerekiyor” şeklinde konuşuyor.

Oluşan tabloyu tersine döndürmek için bazı acı reçetelerin uygulanması gerektiğini anlatan Yazgan’a göre bu acı reçetelerin de gelinen noktada insaflı uygulanması gerekiyor. Ancak Yazgan, ucuz kredilerin, faiz politikasının ve diğer uygulamaların devam etmesinin her geçen gün daha büyük bir yük getirdiğinin altını çiziyor. Politikalardaki güçlü ısrarlar nedeniyle bu maliyetlerin arttığına değinen Yazgan’a göre bu durumdan çıkmak kolay olmayacak.

Hükümet, Türk Lirası’nı daha cazip hale getirmek için Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasından sonra enflasyona endeksli yeni bir finans ürünün de üzerinde çıkartılabileceğini açıklamıştı. Prof. Dr. Murat Birdal, “Kur etkisini sınırlandırmak için alınan önlemlerin bütünüyle hazine sırtından kaynak aktarımı sağlanıyor. Ama politika faizini arttırmaktan kaçınıyorlar. Böyle yaptıkça bütçe açığı artarak devam edecek. Hem enflasyon artacak hem de Hazine’nin üzerindeki yük büyüyecek” diyor. Birdal, ekonomideki sorunun çözülmediğini sadece ertelendiğini anlatıyor.

“Seçimden sonrası gözetilmiyor”

Enflasyona endeksli tahvil ile kurdaki hareketin bir miktar sınırlandırılabileceğini ve yaz aylarındaki turizm gelirlerinin katkısı ile bir rahatlama yaratılabileceğini vurgulayan Birdal, “Ancak önümüzdeki dönemlerde maaşlarda bir ücret artışına gidilmesi gerekecek. Bu geçmiş dönemlerdeki fiyat hareketlerine de baktığınızda artık bir sarmala girdiğimizin göstergesi. Geçmiş dönemde olduğu gibi belki enflasyon yazın biraz hız kaybetse de yıl sonuna doğru hedeflerden çok uzaklaşılacağı belli” ifadelerini kullanıyor.

Ekonomi yönetiminin seçimden sonrasını gözetmediğini ve bu şekilde uygulamalarla yola devam ettiğini savunan Birdal, iktidarın bütün imkanları seçime göre dizayn ettiğini ve “benden sonrası tufan” anlayışı ile hareket edildiğini söylüyor. Seçim öncesinde çıkarılacak tüm finansal enstrümanların devletin borçlanma maliyetini yukarı çekeceğini ifade eden Birdal şöyle konuşuyor:

“Vatandaşın üzerine asimetrik bir yük binecek. Seçim ekonomisi uygulamaları da uzun vadede hazinenin yapısal sorunlarını arttıracak. Vatandaş geçtiğimiz aylar içerisinde çok ezildi enflasyon karşısında. Özellikle asgari ücrete düzeltilme yapılmazsa Kasım ayında seçime gitmek mevcut iktidar için intihar olur. Ben açıkçası iktidarın garip bir şekilde kendi söylediklerine ve kendi dile getirdiklerine inandıklarını düşünüyorum. Aralık ayında enflasyonun düşeceğine, yeni yıldan itibaren de farklı bir sürece girileceği yönündeki beklentiyi içtenlikle paylaştıklarını düşünüyorum. Çok garip ve gerçeklikten uzak gözüküyor.”

“Bundan sonrası kemer sıkmadır”

Mevcut ekonomik koşulları muhalefetin iyi değerlendiremediğini dile getiren Arda Tunca da siyasi atmosferin giderek sertleştiğini, bunun önümüzdeki süreçte de devam edebileceğini aktarıyor. Bu dönemde ekonomik adımların da bu yönde gideceğini anlatan Tunca, “Kurdaki artış bir şekilde vatandaşın ödediği vergiler tarafından karşılanıyor. Genel olarak toplumun bu bilince sahip olduğunu göremiyoruz. Devlet bankacılık sisteminin içerisinde bir banka gibi hareket ediyor. Dar gelirli insanların ödediği vergilerin de ödediği bir vergi havuzunun içerisinden finanse ediliyor tüm bunlar” diyor.

Bundan sonra bu alandaki yanlışları düzeltmeye niyetlenen herhangi bir iktidarın işinin hiç de kolay olmayacağına değinen Tunca, “Bundan sonra yaşanacak olan şey bir daralma bir kemer sıkmadır. Halk bu genişlemeci politikaların sonuçlarını eninde sonunda ödeyecek. Bundan kaçış yok. Hangi iktidar bugünkü manzarayı toparlamaya niyetlenirse niyetlensin bunun bedelini de halk ödeyecek” şeklinde konuşuyor.

“Ciddi bir kaynak ihtiyacı var”

Vergi uzmanı Ozan Bingöl de yaptığı değerlendirmede toplanan vergilerin adil bir şekilde kullanılması gerektiğinin altını çiziyor. Bütçenin yaklaşık yüzde 82’sinin toplanan vergilerden oluştuğunu hatırlatan Bingöl, şunları söylüyor:

“TRT payını elektrik faturalarından kaldırıyoruz ama hemen ardından TRT bandrol ücretlerine yüzde 100’e varana artışlar yapıyoruz. O zaman TRT payını kaldırmanın ne anlamı vardı? Bütçeye kaynak sağlamak için ilk başvurulan yöntem vergileri arttırmak. Anladığımız kadarıyla ciddi anlamda bir kaynak ihtiyacı var. Bu zamların devamı gelir mi? Bunun için kâhin olmaya gerek yok. Vergi artışlarının devam etmesi de kaçınılmaz görünüyor. KKM gibi bir sistemi uygulayıp da Mayıs ayı sonuna kadar 25-30 milyar lirayı geçecek ve bütçede yer almayan bir parayı ödüyoruz. Zaten KKM uygulaması bütçe hedefinde yoktu döneme başlarken. Döneme 240 milyar lira faiz ödemesi ve 278 milyar bütçe açığı hedefi ile başladık. Bunda daha KKM ve diğer vazgeçilen vergiler de yok. Umarız önümüzdeki günler daha da kötüye gebe olmaz. En azından vatandaşın alım gücünün korunduğu yoksulluğun ve hayat pahalılığının önüne geçildiği günleri görmek istiyoruz.”

Paylaşın

Dış Ticaret Açığı Yeni Rekor Kırdı

Ticaret Bakanlığı’nın öncü verilerine göre Mayıs ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 157 artışla 10,7 milyar oldu. Mayıs ayında öncü göstergeler dış ticaret açığının rekor tazelediğini gösterdi.

Ticaret Bakanlığı’nın öncü verilerine göre Mayıs’ta ihracat yüzde 15,2’lik artışla 19 milyar dolara çıkarken, ithalat ise yüzde 43,8 artışla 29,7 milyar dolar oldu.

Böylelikle dış ticaret açığı yüzde 157 artışla 10,7 milyar dolar oldu ve yeni rekor seviyeye yükseldi.

İhracatın ithalatı karşılama oranı 15,9 puan azalarak yüzde 64 olarak gerçekleşti. Enerji verileri hariç tutulduğunda, ihracatın ithalatı karşılama oranı 12,3 puan azalarak yüzde 77,4 oldu.

Tüketim ithalatı artışı, yatırım ithalatını aştı

Mayıs ayında ekonomik gruplara göre en çok ithalat 24,1 milyar dolarla hammadde grubunda yaşandı. Bu grupta yıllık ithalat artışı yüzde 52,4 oldu.

Hammadde grubunu 3,2 milyar dolarla yatırım malları izledi. Yatırım mallarında yıllık ithalat artışı ise yüzde 10,8 olarak kaydedildi. Tüketim malları ithalatı ise yüzde 22,3 artışla 2,4 milyar dolar oldu.

Ocak-Mayıs döneminde dış ticaret açığı yüzde 136 arttı

Ocak-Mayıs döneminde geçen yılın aynı dönemine göre ihracat, yüzde 20,4 oranında artarak 102,5 milyar dolar, ithalat ise, yüzde 40,9 oranında artarak 145,7 milyar dolar oldu.

Bu rakamların ardından aynı dönem için dış ticaret açığı yüzde 136 artışla 43,2 milyar dolar olarak kaydedildi.

Paylaşın

Euro Bölgesi’nde ‘Stagflasyon’ Korkusu

Euro bölgesinde yaşanan fiyat artışları ve enflasyon rakamlarının yeniden rekor seviyeye ulaşması, AB’nin tek para birliği Euro Bölgesi’nde “stagflasyon” korkusu başlattı. Mayıs ayı fiyatlarındaki artış nedeniyle enflasyon yüzde 8,1’e ulaştı. Euro Bölgesi’ne üye 19 ülke ekonomisinde büyüme yavaşlarken, bunlardan 6’sında enflasyon yüzde 10’u aştı.

VOA Türkçe’den Arzu Çakır’ın haberine göre, Ekonomistler, enflasyonun beklenenden daha hızlı arttığına dikkat çekerek, Euro Bölgesi’nin, ekonomide yüksek enflasyon dönemindeki durgunluk anlamına gelen stagflasyonun eşiğinde olduğu uyarısı yapıyor.

Eurostat tarafından dün yayınlanan verilere göre, Mayıs ayında Euro Bölgesi ülkelerinde enflasyon yıllık yüzde 8,1’e ulaştı. Bu oran, euronun doğduğu günden bu yana tespit edilen en yüksek rakam. Bu yeni rekor, özellikle Pazartesi günü Almanya ve İspanya’da ve dün sabah Fransa’da yüksek enflasyon oranlarının açıklanmasından sonra yüzde 7,7 civarında bekleniyordu. Sonuçta bu rekor, ekonomistlerin beklentilerinin 0,3-0,4 puan daha üzerinde gerçekleşerek yüzde 8.1’e ulaştı. Euro Bölgesi’nde en son 2008 yılında yaşanan Lehmann-Brothers krizinde, enflasyonu tetikleyen fiyat endeksi yüzde 4’e yükselmişti.

Yükselen enflasyonla birlikte büyüme rakamları da keskin bir şekilde yavaşladı. Fiyatlar, özellikle Ukrayna-Rusya savaşının sonuçlarına maruz kalan Baltık ülkelerinden Estonya’da yüzde 20,1’lik rekor artış kaydetti. Para birliği içindeki 19 ülkeden yalnızca biri, Hollanda, enflasyonun Mayıs ayında yavaşladığını gördü, ancak bu oran yine de yüzde 10’un üzerinde kaldı.

Euro Bölgesi’nde, 24 Şubat’ta Ukrayna’da başlayan savaşın sadece beş haftasını kapsayan ilk çeyrekte bu oran yüzde 0,3 olarak belirlendi. Nisan ve Mayıs aylarında, bölge genelinde ekonomik göstergelerin tümü aşağı yönlü seyir izledi.

Rekor savaşın komşusu Baltık ülkelerinde

Avrupa’da 1980’lerden bu yana benzeri görülmeyen enflasyon şokunun boyutunu detaylandıran Eurostat verilerine göre, tek para bölgesine dahil 19 ülkeden 6’sında, Hollanda, Yunanistan, Slovakya, Estonya, Letonya ve Litvanya’da enflasyon yüzde 10’u aştı. Enflasyon artışı Euro Bölgesi’nin büyük ülkelerinde de aynı eğilimi izledi. Almanya’da Mayıs ayı enflasyonu yüzde 8,7, Belçika’da yüzde 9,9, İspanya’da 8,5, İtalya’da ise 7,3 oranında gerçekleşti. Nükleer enerji gücüne sahip olan ve elektrik/gaz fiyatlarında “tarife kalkanı” uygulayan Fransa, yüzde 5,8 ile en az etkilenen ikinci ülke oldu.

Mayıs ayı rakamlarını Fransız medyasına değerlendiren Axa baş ekonomisti Gilles Moec, “Yüksek enflasyon ve gayri safi yurtiçi hasılanın düşmesi, Fransa’nın da negatif bölgede İtalya’ya katılması, stagflasyon korkularını canlandırıyor” dedi. Allianz baş ekonomisti Ludovic Subran da, “Ukrayna’daki savaş ve Çin’in sıfır COVID stratejisi, Euro bölgesinde eşi görülmemiş bir enflasyon zirvesi ve büyümede derin bir gerileme yaratıyor” analizini yaptı.

Enerjiden, ekonominin geneline yayılıyor

Enflayon artışına ana neden olarak maliyeti bir yılda yüzde 39 artan enerji fiyatları gösteriliyor. Ancak, yavaş yavaş, bu eğilim tüm ekonomiye yayılıyor. Avrupa’da, Euro Bölgesi’nde gıda fiyatları yüzde 7,5 arttı. Enerji, gıda, alkol ve tütün hariç, “çekirdek enflasyon” da Mayıs ayında yükselmeye devam ederek, bir önceki aya göre yüzde 3,5 ve Ocak ayındaki rakamlara göre de yüzde 2,3 arttı.

Tüketicilerin güveni azaldı

Enflasyondaki artışın tüketiciler üzerindeki etkisini ölçen Avrupa Komisyonu’nun “hane halkı güveni” hesabına göre, bu gelişmelerin tüketicilerin alım gücüne etkisi oldukça şiddetli. Komisyon tarafından yapılan ve her ay, halka, “mali durumlarının son 12 ayda düzelip düzelmediğini ve yakın gelecekte büyük harcamalar yapmayı planlayıp planlamadıklarını” soran ankete göre, geçen yılın Haziran ayında -1.5 olan hane halkı güven puanı, Ukrayna’daki savaşla keskin bir şekilde düştü ve son 20 yılın en düşük seviyesine ulaşarak -21 oranında gerçekleşti.

Enflasyonu tetikleyen bir başka gerekçe ise Ukrayna-Rus savaşı ve Çin’deki “sıfır COVID” kısıtlamalarının halen tedarik zincirini bozması. Ancak sektörler bu gelişmelere hane halklarından daha güçlü bir direnç gösteriyor. Şirketlerin eğilimlerini gösteren “Satınalma Yöneticileri Endeksi” son aylarda düşse de uzmanlar, şirketlerin tüketicilere oranla, korkulandan daha iyi dayandığını gözlemliyor.

Avrupa Merkez Bankası’nın faiz artışı kararı

Yüksek enflasyon eğilimine rağmen Euro Bölgesi’nde 2022’nin ikinci yarısında durgunluk beklemeyen ekonomistler, Avrupa Merkez Bankası’na faiz oranlarını arttırması çağrısı yapıyor. Avrupa Merkez Bankası (AMB) baş ekonomisti Philip Lane, 30 Mayıs Pazartesi günü İspanyol medyası Cinco Dias’a verdiği röportajda “Süreç kademeli olmalı” diyerek Temmuz ve Eylül aylarında çeyrek puanlık iki artıştan söz etti. Fransız Merkez Bankası Başkanı François Villeroy de Galhau da, 2022’nin sonuna kadar pozitif bir orana ulaşmak için üç aşamalı artış önerdi.

Bununla birlikte, zaten yavaşlamaya giren Euro bölgesi ekonomileri için faiz oranlarındaki her artış, borçlanmayı daha pahalı hale getirecek. Bu da hem AMB’nin hem de maliye bakanları ile merkez bankası başkanlarının hassas bir dengeyi gözeterek adım atması sonucunu doğuruyor. Bu nedenle, önümüzdeki hafta Amsterdam’da toplanacak olan AMB’nin büyümeyi boğmadan fiyatların rahatlamasını sağlamak için şu anda belirtilenden ‘daha agresif bir hızda’ faiz oranlarını yükseltme eğilimine de gidebileceği belirtiliyor.

Paylaşın

Vatandaş Borcu Borçla Kapatıyor

İhtiyaçlarını dahi karşılayamayacak duruma gelen milyonlar, bankalara mahkûm ediliyor. Vadesi gelen borcunu ödeyemeyecek duruma gelenler ise borcu borçla kapatarak adeta bir sarmal içinde hayatına devam ediyor.

Birgün’den Aycan Karadağ’ın haberine göre, gelirleri ve tasarrufları enflasyon karşısında eriyen yurttaşlar, gelirlerinin yetmediği zorunlu harcama ve borç ödemelerini yapabilmek için hızla borçlanıyor. Ramazan (Şeker) Bayramını izleyen hafta 22 milyar lira artan banka borçlarında 13-20 Mayıs haftasında da 6,3 milyar liralık artış yaşandı.

Bireylerin bankalara ve finansman şirketlerine olan (konut, taşıt, ihtiyaç ve kredi kartı) takipteki alacaklarla birlikte borcu 20 Mayıs itibarıyla 1 trilyon 144 milyar liraya yükseldi. Bu borcun 888 milyar lirası bireysel kredilerden, 256 milyar lirası da kredi kartlarından kaynaklanıyor.

Son hafta tüketici kredilerinde 6 milyar liralık, kredi kartı borçlarında ise 244 milyon liralık artış yaşandı. Vadesinde ödenemediği için bankalar tarafından icraya verilen takipteki borçları ise 27,9 milyar lira düzeyine çıktı.

612 bin 676 kişi icra takibinde

Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin verilerine göreyse, bu yılın ilk üç aylık döneminde 340 bin 94 kişi bireysel kredi, 272 bin 582 yurttaş da kredi kartı borcunu ödeyemediği için bankalar tarafından icra takibine alındı.

Bireysel kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısı geçen yılın ilk üç ayında 125 bin kişi iken, bu sayı 2022’nin ilk üç ayında 340 bine çıkarak yüzde 172 artış yaşandı. Yine kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 2021 yılının ilk üç ayında 113 bin kişi iken, bu sayı 2022 yılının ilk üç ayında 272 bine çıkarak yüzde 140 artış gerçekleşti.

Bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı Ocak-Mart 2022 döneminde 513 bin kişi oldu. Geçen yılın aynı döneminde bu sayı 204 bin kişiydi.

Borç kartopu gibi büyüyor

CHP Manisa Milletvekilli Vehbi Bakırlıoğlu, halkın yoksullaştıkça kredi kartına yüklendiğine dikkat çekti. “Ay sonunu getirmeyen işçi memur, emekli mecburen kredi kartı harcamaları ile ay sonunu getirmeye çalışıyor” diyen Bakırlıoğlu, “Maalesef kredi kartı borcunu kapatamadığı için borç miktarı sürekli artıyor. Yüksek enflasyon yüzünden her gün iğneden ipliğe gelen zamlar, vatandaşların borçlarının artmasına neden oluyor. Gelirleri ve tasarrufları enflasyon karşısında eriyen vatandaşlar, gelirlerinin yetmediği zorunlu harcama ve borç ödemelerini yapabilmek için hızla borçlanıyorlar” diye konuştu.

Bakırlıoğlu sözlerine şunları ekledi: “Bu tablo bize vatandaşın nasıl bir borç batağında olduğunu açıkça gösteriyor. Vatandaş borcu borçla kapatmaya çalışarak daha fazla borçlanıyor ve borç kartopu gibi büyümeye devam ediyor. Enflasyon, hayat pahalılığı devam ettiği sürece bu borçlar katlanarak artacak. Vatandaş adeta bireysel iflasın eşiğine gelmiş durumda. Bu iktidar kaldığı sürece vatandaşın refaha çıkması mümkün değil. Bu nedenle hemen seçim, derhal seçim.”

Paylaşın

Dünya Bankası’ndan Resesyon Uyarısı: Küresel Durgunluk Kaçınılmaz Olabilir

ABD Ticaret Odası’nın düzenlediği bir etkinliğe katılan Dünya Bankası Başkanı David Malpass, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin gıda, enerji ve gübre fiyatlarını artırdığını, bu nedenle küresel durgunluğun kaçınılmaz olabileceği uyarısında bulundu.

Almanya ekonomisinin, enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle belirgin şekilde yavaşladığını söyleyen Malpass, Almanya’nın dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olduğuna dikkat çekti.

Avrupa’nın hala büyük ölçüde Rus gazına ve petrolüne bağımlı olduğunu söyleyen Malpass, gelişmekte olan ekonomilerin gıda ve enerji fiyatları ve gübre sıkıntısından etkilendiğini vurguladı.

Malpass, “Küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)’ya baktığımızda, resesyonun olmadığı bir tahminde bulunmak şu anda zor” ifadelerini kullandı ve ekledi: Enerji fiyatlarının ikiye katlanması fikri bile tek başına resesyonu tetiklemek için yeterli.

Çin kaygısı

Dünya Bankası geçen ay, bu yıl için küresel ekonomik büyüme tahminini neredeyse 1 puan indirerek yüzde 3,2’ye düşürmüştü.

Çin’deki kapanma önlemlerinin yavaşlama konusundaki endişeleri artırdığını belirten Dünya Bankası Başkanı David Malpass, “Çin’in gayrimenkul sektöründe halihazırda bir resesyon yaşıyordu, bu nedenle Rusya’nın işgalinden önce bile Çin’in 2022 için zaten agresif bir büyüme tahmini yoktu” ifadelerini kullandı.

Çin Başbakanı Li Keçiang, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, son karantinaların dünyanın en büyük ikinci ekonomisine pandeminin başlangıcında etkilediğinden daha fazla zarar verdiğini söylemişti: Bazı kentlerde, işletmelerin yalnızca yüzde 30’u yeniden açıldı. Bu oran kısa üre içinde yüzde 80’e çıkarılmalı.

Resesyon nedir?

Günümüzde, bir ülkenin ekonomisinin sürekli büyümesi normal olarak kabul ediliyor.

Ülkelerin ürettiği mal ve hizmetlerin değeri – Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) – arttıkça, vatandaşlarının ortalama olarak daha da zenginleştiği düşünülüyor.

Ancak GSYİH bazen artmaz ve bu, eğer arka arkaya iki çeyrek sürerse buna resesyon deniyor. Türkiye ekonomisi son olarak 2018’in ikinci yarısında resesyona girmişti.

GSYİH nedir?

GSYİH, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın kısaltması ve günümüzde ekonomik büymenin ölçüsü olarak kullanılıyor. Merkez bankaları ve ekonomistlerin yakından takip ettiği bu veri, ekonomilerin nasıl performans gösterdiğini anlamada ana ölçülerden biri olarak kullanılıyor.

İşletmelerin işe alım yapma ya da yatırımlarını kesme gibi kararlarında GSYİH belirleyici olabiliyor. Hükümetler GSYİH’ı vergi ve kamu harcamaları kararlarında rehber olarak kullanıyor. Merkez bankalarının faiz kararlarında enflasyonla birlikte GSYİH’ı da yönlendirici olabiliyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Gıda Fiyatlarındaki Yıllık Artış Yüzde 160’a Dayandı

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonun Ar-Ge birimi KAMUAR’ın, fiyatlarını Ankara’daki marketlerden düzenli olarak derlediği ve halkın en fazla tükettiği 64 gıda maddesinden oluşan bir sepeti esas alarak hazırladığı gıda fiyatları endeksinin Mayıs 2022 sonuçları açıklandı.

Haber Merkezi / Buna göre, Mayısta, gıda fiyatlarındaki artışta sebze dışındaki bütün harcama gruplarında yaşanan yüksek oranlı zamlar belirleyici oldu.

Ekmek, pirinç, un, bulgur fiyatları, mayısta bir önceki aya göre yüzde 1,6 oranında artış kaydetti. Halka ucuz et yedirme sözü daha unutulmamışken et ve balık grubu fiyatlarında yüzde 15,1 oranında aylık artış oldu. Mayısta süt ve süt ürünleri ile yumurta grubu fiyatları ise yüzde 7,1 oranında yükseldi. Yağ fiyatlarında ise yüzde 1,3 oranında yükselme oldu.

Meyve fiyatlarının yüzde 19,2 oranında arttığı mayıs ayında sebze fiyatlarında, bir önceki aya göre ortalama yüzde 9,2 oranında düşüş  yaşandı. Bakliyat fiyatlarının yüzde 2  oranında arttığı mayısta, salça, zeytin, bal, çay, tuz ve benzeri gıda maddelerinden oluşan diğer işlenmiş gıda fiyatlarında ise  özellikle şeker ve çay fiyatlarına yapılan zamlar nedeniyle yüzde 33,4 oranında artış kaydedildi.

Böylece, vatandaşlar mevcut gıda tüketim alışkanlıklarına göre seçilen 64 gıda maddesinden oluşturulan gıda sepetini satın alabilmek için nisanda, bir önceki aya göre yüzde 9,2 oranında daha fazla para ödedi.

Türkiye’nin üç haneli enflasyonlara doğru hızla gittiği bu yılın ilk beş aylık döneminde gıda fiyatlarında yüzde 65,5 oranında artış yaşandı.

Ocak-mayıs döneminde ekmek, pirinç, un, bulgur, makarna fiyatları yüzde 51,5 oranında arttı, et ve balık fiyatları yüzde 58,3, süt, süt ürünleri ve yumurta fiyatları yüzde 24,9, yağ fiyatları yüzde 26,6 oranında, meyve fiyatları yüzde 165,5, sebze fiyatları yüzde 115,8, bakliyat fiyatları yüzde 20,8, diğer gıda maddelerinin fiyatları da yüzde 64,5 oranında arttı.

Gıda fiyatlarında yıllık olarak ise (Mayıs 2021’e göre) yüzde 159,6 oranında artış gözlendi. Diğer bir ifadeyle vatandaşlar Mayıs 2021’de 100 liraya dolan bir sepet için bu yıl aynı ay 259,6 lira ödemek zorunda kaldılar.

Bu yıl mayısta geçen yılın mayıs ayına göre ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 139,4, et-balık fiyatlarında 115,6, süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 93,8 oranında artış oldu. Bir yıl öncesine göre yağ fiyatları yüzde 101,9 oranında arttı. Meyve fiyatları yüzde 243, sebze fiyatları ise yüzde 422,4 oranında artış gösterdi. Bakliyat fiyatları son bir yılda yüzde 101,9, diğer gıda fiyatları ise yüzde 114,7 oranında zamlandı.

Tarımsal girdi maliyetleri ve tarım ürünü üretici fiyatlarındaki artışlar gıda fiyatlarındaki yıllık artışın önümüzdeki aylarda da üç haneli oranlarda kalmaya devam edeceği gözleniyor.

AÇLIK RİSKİ ARTIYOR

Raporla birlikte yayınlanan değerlendirme de ise şu ifadeler yer aldı; Yanlış ekonomik ve tarımsal politikaların gıda fiyatlarında yol açtığı artış, gelir artışı bırakın gıda fiyatlarını genel enflasyon oranının da oldukça altında kalan Türkiye’de açlık riskini giderek büyütüyor. Gıdaya erişimi zorlaştıran fiyat artışları vatandaşları yetersiz ve sağlıksız beslenmeye zorluyor. Uzmanlar bu durumu, özellikle genç nesil açısından gelecekte önemli sağlık sorunlarına yol açma riski taşıdığını belirtiyor.

Paylaşın

Ekonomide Bir Darbe De Yayıncılık Sektörüne

Döviz kurlarındaki artışla birlikte rekor kıran kağıt fiyatları basın sektöründe derin bir krize neden olurken, hurda kağıt fiyatlarının baskı altına alınması da yayıncıların gelir kaybına uğramasına neden oluyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, 2021 yılında fiyatı en çok artan ürün yüzde 168 ile kağıt olurken, bu durum yayıncıları büyük bir baskı altına aldı. Artan hurda kağıt ithalatı yurt içinde basın sektörünün önemli gelir kalemleri arasında yer alan hurda kağıt fiyatlarının gerilemesine neden oldu.

İthal hurda kağıtla piyasada fiyatların düşürülmesi, maliyet baskısı altında faaliyetlerine devam etmekte zorlanan küçükten büyüğe çok sayıda işletmeyi zora soktu.

Hurda kağıtların önemli bir gelir kalemi olduğu yayınevleri ve gazeteler pahalıya aldıkları kağıdı, ucuza satmak zorunda kalıyorlar. Böylece kur baskısı, enerji başta olmak üzere maliyet artışlarıyla zor bir dönemden geçen sektör, önemli bir gelirini de kaybetmiş oldu. Satılmayan gazete, dergi, kitap gibi birçok yayın daha sonra geri dönüşüme gönderiliyor.

“Bu durum sürdürülemez”

Sözcü’den Taylan Büyükşahin’e konuşan sektör temsilcileri, durumun sürdürülemez olduğunu ve hurda kağıt ithalatına sınırlama getirilmesi gerektiğini söyledi. Hurda kağıt piyasasını belirleyen büyük oyuncuların ithalatı bilerek artırdığına dikkat çeken sektör temsilcileri, bunların fiyatları aşağı çekerek yayıncılık sektörüne büyük zarar verdiğini belirtti.

TÜİK verilerine bakıldığında hurda kağıt ithalatının hızla arttığı görüldü. Bu yıl ilk 3 ayında toplam 404,1 milyon dolarlık ithalat yapılırken, geçen yılın aynı döneminde bu rakam 237,3 milyon dolar oldu.

Ocak-mart dönemi ithalat artış oranı yüzde 70’i buldu. 2021’in tamamında 1,2 milyar dolarlık hurda kağıt ithalatı yapılırken, bu rakam tüm yılların rekoru oldu. 2021 yılındaki ithalat artışı yılın ortasından başladı. Şimdiki artış hızına da bakıldığında bu yılın sonunda en az 1,6-1,7 milyar dolarlık ithalat yapılması söz konusu.

Paylaşın

Enflasyon 3 Ayda Asgari Ücretlinin 325 Ekmeğini Yedi

Asgari ücret 1 Ocak 2022’de tarihi bir artışla 2 bin 826 liradan 4 bin 253 TL’ye yükseldi. Bu, yüzde 51 zam demekti. Ancak resmi enflasyonun giderek artması üzerine asgari ücretin alım gücü hızla düştü; düşmeye de devam ediyor. Sene ortasında zam beklentisi doğdu. Resmi veriler asgari ücretin nasıl eridiğini gösteriyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Ocak 2022’de 1 aylık asgari ücretle 307 litre motorin alınırken bu miktar Nisan 2022’de 198 litreye düştü. Bu da yüzde 36 erime demek. Peki, gıda ve enerji fiyatları karşısında asgari ücretin alım gücü nasıl düştü?

TÜİK’in güvenilirlik karnesi tartışmalı iken resmi veriler de asgari ücretin alım gücünün enflasyon karşısında nasıl hızla eridiğini ortaya koyuyor. Türkiye’de en temel gıda maddesi ekmekten başlayalım: 1 kg ekmeğin ortalama fiyatı Ocak 2021’de 7,1 TL iken bu fiyat Ocak 2022’de 11,3 liraya; Nisan 2022’de 13,7 TL’ye çıktı. Aylık net asgari ücret 2021’de 2 bin 826 TL iken 2022’de 4 bin 253 liraya yükseldi.

Asgari ücretle alınan ekmek sayısı 3 ayda 325 azaldı

Buna göre Ocak 2021’de 1 aylık asgari ücret ile 397 kg ekmek satın alınırken bu miktar Ocak 2022’de 375 kg’ye; Nisan 2022’de ise 310 kg’ye kadar düştü. Ocak-Nisan 2022 arasını kapsayan son 3 ayda asgari ücretlinin satın alabileceği ekmek miktarı 65 kg azaldı.

Standart ekmek 200 gram olarak hesaplandığında Ocak 2022’de aylık asgari ücretle bin 875 ekmek alınırken bu sayı Nisan 2022’de bin 550 adete düştü. Enflasyonla birlikte 3 ayda asgari ücretli satın alabileceği ekmek miktarı 325 adet azaldı. Bu da 3 ayda yüzde 17 düşüş demek.

Enflasyon 3 ayda 43 kg ayçiçek yağını götürdü

Mutfağın temel ihtiyaçların ayçiçek yağında da benzer bir durum yaşanıyor. Ocak 2021’de 1 kg ayçiçek yağının fiyatı 16,5 TL iken bu fiyat Nisan 2022’de 34,7 TL’ye yükseldi. Ocak 2021’de asgari ücretle 171 kg yağ alınırken bu miktar Nisan 2022’de 123 kg’ye kadar geriledi. Ocak-Nisan arasını kapsayan son 3 ayda ise 1 aylık asgari ücretle alınabilecek ayçiçek yağı miktarı 43 kg azaldı. 3 aydaki bu azalma yüzde 26’ya karşılık geliyor.

Süt ne kadar azaldı?

TÜİK verilerine göre Ekim 2021-Nisan 2022 arasını kapsayan son 6 ayda sütün fiyatı yüzde 50 artış gösterdi. Bu durum asgari ücretle satın alınabilecek süt miktarını da etkiledi. Ocak 2021’de 477 litre süt alınırken bu miktar Aralık 2021’de 315 litreye kadar düştü. Asgari ücrete gelen yüzde 51 zamma rağmen Ocak 2022’de 1 aylık asgari ücretle alınan süt miktarı 437 litre oldu. Asgari ücretteki tarihi artışa rağmen Ocak 2022’de alınan süt miktarı Ocak 2021’den 40 litre eksik oldu. Nisan 2022’de ise asgari ücretle 408 litre süt alınabiliyor. Son 3 ayda düşüş oranı yüzde 7.

Asgari ücretin alacağı et 3 ayda yüzde 28 azaldı

Et fiyatlarındaki artış dikkat çekici. 1 aylık asgari ücret ile Ocak 2021’de 54 kg dana eti alınırken bu miktar Ocak 2022’de 53 kg oldu. Nisan 2022’de ise bu miktar 38 kg’ye kadar geriledi. Aralık 2021’de asgari ücretle alınabilen dana eti miktarı 36 idi. Bu şunu gösteriyor: Asgari ücrete gelen yüzde 51 zamma rağmen 3 ay sonra neredeyse aynı miktarda dana eti satın alınabiliyor.

Domates almak zorlaştı

Akaryakıt, gübre ve ilaca gelen zamlardan dolayı tarımda üretim maliyetlerinin artması sebze fiyatlarında keskin artışa yol açtı. Bunlardan birisi de domates. 1 aylık asgari ücretle Ocak 2021’de 522 kg domates alınırken bu oran Ocak 2022’de 452 kg’ye; Nisan 2022’de ise 230 kg’ye kadar geriledi. Asgari ücretin alabileceği domates miktarı son üç ayda yüzde 49 düştü. Sebze fiyatları mevsime göre değişiyor. Ancak önceki yılın aynı dönemi ile kıyaslandığında da düşüş ortada. Üstelik 2022 başında asgari ücrette zam yüzde 50’yi aşmıştı. Nisan 2021’de 392 kg domates alınabiliyordu. Bu da 1 sene içinde yüzde 41 düşüş demek.

Asgari ücretle alınabilecek motorin miktarı 3 ayda yüzde 35 azaldı

Asgari ücretin değerinin düşmesi akaryakıtta daha keskin ortaya çıkıyor. Ocak 2022’de 1 aylık asgari ücret ile 310 LT benzin veya 483 LT LPG veya 307 LT motorin alınırken Nisan 2022’de bu miktarlar 221 LT benzin, 371 LT LPG veya 198 LT motorine düştü. Yani aylık maaş ile satın alınabilecek benzin 88 LT; LPG 112 LT ve motorin ise 109 litre azaldı.

Oran olarak bakıldığında ise 1 aylık asgari ücretle satın alınabilecek benzin miktarı son 3 ayda yüzde 28, LPG yüzde 23 ve motorin yüzde 36 azaldı. Hesaplamalar 1 aylık maaş ile sadece bir akaryakıt türünün satın alınmasına dayanıyor.

Asgari ücret karşısında gıda ve enerji fiyatları nasıl seyretti?

Asgari ücretin satın alma gücünün nasıl düştüğünü endeks yöntemi ile de görmek mümkün. Buna göre asgari ücret ve diğer ürünlerinin fiyatı belirli bir tarihte 100’e eşitleniyor. Yine TÜİK verileri üzerinden asgari ücretin yanı sıra gıda ve alkolsüz içecek endeksini, ekmek, ayçiçek yağı, dana eti, doğal gaz, benzin, LPG ve motorin fiyatlarını Ocak 2022’de 100’e eşitliyoruz.

Asgari ücrete zam gelmediği için asgari ücret endeksi Ocak-Nisan arasında hep 100’de kalıyor. Nisan 2022’de gıda fiyat endeksi 129’a yükseldi. Bu şu demek: Ocak 2022’de 100 TL’ye alınan gıda sepeti Nisan 2022’de 129 TL’ye satın alınabilir. Oysa aynı dönemde asgari ücret hala 100 TL.

Nisan 2022’de ekmek fiyat endeksi 121’e, ayçiçek yağı fiyat endeksi 135’e, doğal gaz endeksi 135’e, benzin fiyat endeksi 140’a, LPG endeksi 130’a ve motorin fiyat endeksi 155’e yükseldi. Asgari ücret endeksi ise değişmeyerek 100’de kaldı.

Grafik asgari ücretin Ocak-Nisan 2022 arasında 100 puanda sabit kalırken diğer ürünlerin fiyatlarının nasıl arttığını gösteriyor. Tüm bu hesaplamalar TÜİK’in açıkladığı resmi verilere dayanıyor.

Uzun vadede gıda fiyatları

Alım gücünün değişimine uzun vadede bakmak da mümkün. Aylık asgari ücret ile gıda ve alkolsüz içecekler endeksini bu kez Ocak 2018’de 100’e eşitliyoruz. Nisan 2022’de asgari ücret 264 puana yükselirken gıda fiyat endeksi 338 puana çıkıyor. Bunun anlamı ise şu: Ocak 2018’de 100 lira olan asgari ücret Nisan 2022’de 264 liraya çıkıyor. Ancak Ocak 2018’de 100 liraya alınan gıda sepeti Nisan 2022’de 338 liraya alınabiliyor. Yani, asgari ücret ile aynı miktarda gıda almak mümkün değil.

Asgari ücret bu dönemde bin 613 liradan 4 bin 253 liraya çıkmasına rağmen aynı daha az gıda satın alabiliyor. Ocak 2018-Nisan 2022 arasında asgari ücret yüzde 164 artarken aynı dönemde gıda fiyatları yüzde 238 yükseldi.

Asgari ücretle çalışan oranı en yüksek Türkiye’de

Öte yandan, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre Türkiye’de 2020 yılında kayıtlı işçilerin yüzde 42’si asgari ücretle çalışıyor. SGK verilerine göre 2020 yılında Türkiye’de çalışan kayıtlı işçi sayısı 15 milyon 203 bin. Bunların 6 milyon 390 bini ise asgari ücretle çalıştı. Buna göre kayıtlı işçilerin yüzde 42’si asgari ücret alıyor. Asgari ücretin biraz üstünde kazananlar da eklendiğinde işçilerin büyük bir kısmı asgari ücret veya asgari ücrete yakın bir aylık alıyor.

AB Türkiye’nin alım gücünü yenide hesaplayacak

Bu arada, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) Türk lirasının hızla değer kaybetmesi üzerine asgari ücretin satın alma gücüne dair daha önce açıkladığı 2021 yılı Türkiye verilerini sistemden kaldırarak yeniden hesaplama yapmaya karar verdi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Hazine’nin Borçlanma Maliyeti 3 Ayda Yüzde 65’e Yükseldi

Enflasyonun çift haneye çıktığı 2017 yılından bu yana devletin ‘enflasyon arttıkça artan’ faizlerle yaptığı borçlanma 3 kat birden yükseldi. Borçlanmanın vadesi kısalırken, maliyeti arttı.

Türkiye döviz ve enflasyondan etkilenmemek için faizle TL cinsinden borçlanma politikasından vazgeçerek, döviz cinsi değişken faizle ve TÜFE’ye dayalı borçlanmayı artırdı. Borçlanmanın TÜFE’ye endekslenmesi yüksek seyreden enflasyonun etkisiyle Hazine’nin borçlanma maliyetlerini fırlattı.

Sözcü’den Erdoğan Süzer’in haberine bu yılın ilk 3 ayında Hazine’nin değişken faizli borçlanma oranı geçen yıla göre yüzde 53’ten yüzde 65’e çıktı. TÜFE arttıkça faizi de artan borçlanmanın payı yüzde 11.4’ten yüzde 28.8’e fırladı. Riske açık borçlanma yüzünden Hazine, enflasyon arttıkça rantiyeye daha çok para ödüyor.

Borçlanma vadesi kısaldı

Geleceğe yönelik güven azalınca borçlanmanın vadesi de kısaldı. Hazine 2017’de 71.2 ay, 2018’de 70.8 ay ortalama vade ile borçlanırken bu yılın ilk 3 aylık döneminde iç borçlanmanın ortalama vadesi 54.3 aya geriledi. Aynı şekilde 2017’nin mart ayında 77.6 ay vadeli borçlanan Hazine geçen martta 60.5 ay vadeyle borçlanabildi.

TÜFE, döviz ve altına endeksli borçlanmalar bir yana TL cinsi sabit faizli iç borçlanmanın maliyeti bile iki kattan fazla arttı. Yurt içinden aldığı TL borca Mart 2017’de yüzde 11.4, Mart 2021’de yüzde 15.4 faiz ödeyen Hazine, bu yılın aynı ayında yüzde 25.6 bileşik faiz ödemek zorunda kaldı.

Paylaşın

Türkiye’nin Kredi İflas Riski Son 14 Yılın En Yüksek Seviyesinde

Türkiye’nin kredi iflas riskini gösteren 5 yıllık CDS’leri dün 700 puanı aşarak 2008’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Dolar kuru bandının ise önümüzdeki haftalarda daha net seçilebileceği belirtildi.

Türkiye’ye ait varlıkların taşıdığı risk hakkında gösterge olan CDS’teki belirgin yükseliş Hazine’nin dolar borçlanma maliyetlerini yükseltirken,  bankacılar maliyetlerin çift haneye yaklaştığına dikkat çektiler.

CDS’ler son bir haftada 72 baz puan ile keskin şekilde yükselerek dün gün içinde 7 Mart’ta gördüğü 700 baz puan seviyesini aştıktan sonra günü 697/705 baz puandan kapattı. Böylelikle 2008’den bu yana en yüksek seviye aşılmış oldu.

Dolar kuru tahmini

Bu gelişmelerle birlikte dolar/TL bu sabah 20 Aralık’tan beri ilk kez 15.43’e yakın seviyelerden işlem görürken, bankacılar kurun 15.5’in altında denge bulabileceğini ifade ettiler.

Reuters’ın görüşlerine başvurduğu beş işlemciden dördü dolar/TL’deki yeni bandı 15-15.5 olarak tahmin ederken, bir bankacı ise 15.5-16 bandını öngördü. Bankacılar önümüzdeki haftalarda bandın daha net seçilebileceğini belirtti.

Paylaşın