Dikkat Çeken Enflasyon Tahmini: Yüzde 80’i Aşacak

Fransa merkezli banka Societe Generale, Türkiye ekonomisine ilişkin yeni tahminler yayımladı. Banka, enflasyonunun yüzde 80’in üzerine çıkmasının olası olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB), 2023’ün ikinci çeyereğine kadar politika faizini yüzde 14’te tutacağını tahmin ettiğini açıkladı.

Societe Generale, TL’nin değer kaybetmeye devam etmesini ve enflasyon ve yüksek enerji fiyatları nedeniyle TL üzerindeki satış baskısının artmasını beklediğini de açıkladı.

Öte yandan 12 ekonomistle bir anket yapan Reuters, Haziran ayındaki yıllık TÜFE beklentisi ortalamasının yüzde 78 olduğunu paylaştı. Yıl sonu beklentisi ise yüzde 69,5 oldu. Ekonomistlerin yıl sonu tahminleri yüzde 60,3’ten yüzde 120’ye varan bir yelpazede farklılık gösterdi.

Reuters’a göre Haziran’daki yıllık TÜFE, Eylül 1998’deki yüzde 80,4’lük orandan bu yana en yüksek enflasyon olacak. Mayıs ayındaki ankette yıl sonu beklentisi yüzde 60,3 olmuştu. Bu, beklentilerde bir ayda yüzde 9,2’lik bir artış anlamına geliyor.

Merkez Bankası, Nisan ayında bir güncelleme yaparak 2022 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 23,2’ten yüzde 42,8’e çıkarmıştı.

Enflasyonun Mayıs’tan sonra inmeye başlayacağını söyleyen Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, “Halkımız bize güvensin, kalıcı fiyat istikrarını en kısa sürede sağlayacağız” açıklamasını yaptı.

Tüketici fiyatları mayıs ayında yüzde 2,98 ile yüzde 4,8 olan beklentilerin oldukça altında bir artış göstermişti. Yıllık enflasyon böylece yüzde 73,5’e yükselerek 24 yılın zirvesine çıkmıştı. Merkez Bankası’nın politika faizi ise ocak ayından bu yana yüzde 14 seviyesinde bulunuyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), haziran ayı enflasyon verilerini 4 Temmuz 2022 Pazartesi günü saat 10:00’da açıklayacak. TCMB’nin haziran ayına ilişkin piyasa katılımcıları anketinde de yıl sonu tüketici enflasyonu beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 57,92 iken, yüzde 64,59 olarak güncellenmişti.

Paylaşın

Memur Eksi 55 Emekli Eksi 62 Zam Alacak

Enflasyon patladığı için devletin halktan bu yıl toplayacağı vergiler yüzde 137.4 artacak. Zam yüzde 40’ta kalırsa emeklinin reel kaybı yüzde 62’yi bulacak. Sene başında yüzde 50.5 zam alan asgari ücretli de yüzde 40 zam verilmesi halinde yüzde eksi 26.65 reel kayıp yaşayacak.

Hükümetin devasa ek bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, memur ve emekliye enflasyon farkı dahil temmuzda yüzde 40 civarında bir zam vereceklerini açıklarken, CHP Milletvekili Ünal Demirtaş, “Zam yüzde 40’ta kalırsa memur emekliye eksi yüzde 60 zam vermiş olursunuz. Yani dar gelirli vatandaşları enflasyona ezdirirsiniz” dedi.

Nebati’ye iletildi

Demirtaş, komisyonda Bakan Nebati’ye ilettiği ‘eksi zam’ hesabının ayrıntılarını Sözcü’den Erdoğan Süzer’e açıkladı.

İktidarın yılın başında yasalaşan bütçe ile halktan 1 trilyon 430 milyar lira vergi toplayacağını ilan ettiğini belirten Demirtaş, ancak enflasyonun aşırı yükselmesiyle 1 trilyon 83 milyar lira ilave vergi toplanacağını, böylece 2022 yılında halkın cebinden çıkacak verginin 2 trilyon 514 milyar liraya ulaşacağını söyledi.

Demirtaş, 2022’de yıllık vergi tahsilatının 2021 yılı bütçe kanunundaki gelir tahminine göre yüzde 137.4 artacağını belirtirken, “Bu yüzde 137.4’lük artış halkın bir yıllık dönemde yaşayacağı gerçek enflasyonu gösteriyor” dedi.

Hükümetin vergi hesabının gerçek enflasyonu gösterdiğini belirten Demirtaş, temmuzda yüzde 40 zam verilmesi halinde memur ve memur emeklilerinin reel kaybının yüzde 55.4, işçi emeklilerinin yüzde 61.7 ve asgari ücretlinin de yüzde 26.6 olacağını söyledi.

İşte eksi zam hesabı

Yılın başında memur ve memur emeklilerine yüzde 29.97 zam verilmişti. Temmuzda enflasyon farkı dahil yüzde 40 zam verilirse kümülatif yıllık zam yüzde 81.96 olacak. Yüzde 137.4 artan vergi dikkate alındığında bu kesim eksi 55.44 puanlık net kayıp yaşayacak.

İşçi, esnaf ve çiftçi emeklileri yılın başında yüzde 25.47 zam almıştı. Temmuzda yüzde 40 zam olursa kümülatif zam yüzde 75.66’da kalacak, eksi zam yüzde 61.74’e ulaşacak. Sene başında yüzde 50.5 zam alan asgari ücretli de yüzde 40 zam verilmesi halinde yüzde eksi 26.65 reel kayıp yaşayacak.

Paylaşın

Büyük Şirketler Karlarını Katlarken, İşçi Ücretleri Sadece Yüzde 26 Arttı

Yüksek enflasyon ve asgari ücretin konuşulduğu bu dönemde, büyük şirketlerin kârlarını artırdığı, işçilerin aldığı payın ise giderek azaldı ortaya çıktı. Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşunun (İSO 500) kârı, 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 137 arttı ancak işçilere ödenen ücrette artış yüzde 33’te kaldı. 

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, işçi başı ortalama ücret ise sadece yüzde 26 yükseldi. Ödenen maaş ve ücretlerin net katma değerdeki payı da son iki yılda yüzde 52’den yüzde 32’ye geriledi.

Türkiye İstatistik Ofisi’nin (TÜİK) açıkladığı yıllık enflasyon yüzde 74’e dayanırken, dar gelirlilerin alım güçleri  iyice düştü. Büyük şirketler ise karlarını katlayarak artırmayı başardı.

İstanbul Sanayi Odası (İSO), sanayi sektörünün devler ligini belirleyen ve 1968 yılından bu yana aralıksız yapılan “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması”nın 2021 yılı sonuçları, işçi paylarının gerilediğini ortaya koydu. 2020 yılında ISO 500’ün dönem kârı 92 milyar 503 milyon TL’den 219 milyar 446 milyon liraya yükseldi. Buna göre en büyük 500 şirketin kârı 2020-201 arasında yüzde 137,2 artış gösterdi.

Aynı dönemde ödenen maaş ve ücretler ise sadece yüzde 33,4 yükseldi. 2020 yılında işçilere 78 milyar 331 milyon lira ödenirken, ücret ve maaşlar 2021 yılında 104 milyar 466 milyon liraya çıktı.

Çalışan sayısı 2020 yılında 717 bin kişi iken 2021’de bu sayı 757 bine çıktı. İşçi başı ortalama ücret artışı ise yüzde 26,3. Çalışan sayısının artmasından dolayı ödenen maaş ve ücretlerde artış yüzde 33,4 oldu.

İşçinin aldığı pay giderek düşüyor

İSO 500 verilerine göre işçinin net katma değerden aldığı pay giderek düşüyor. Ödenen maaş ve ücretlerin net katma değerdeki payı 2012 yılında yüzde 55 iken bu oran 2014 yılında yüzde 57,5’e kadar çıktı. 2020’de ise yüzde 44,5’a gerileyen emekçinin payı 2021’de yüzde 32,1’e kadar düştü.

İşçinin milli gelirden aldığı pay da azalıyor

Öte yandan işçinin aldığı pay sadece İSO 500’de değil; milli gelirde de düşüyor. Ücretliler 2019 yılında milli gelirin yüzde 31,4’ünü alırken bu oran 2021’de yüzde 27’ye düştü. Şirketlerin milli gelirden aldığı pay ise son iki senede yüzde 42,9’dan 47’ye yükseldi.

TÜİK verilerine göre 2021 yılında işgücüne yapılan ödemelerin Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranı son 10 senedeki en düşük oran olurken net işletme artığı/karma gelirin oranı ise en yüksek seviyeyi gördü. TÜİK’in resmi verileri son yıllarda emekçilerin giderek fakirleştiğini; sermayenin ise giderek kazancını artırdığını ortaya koyuyor.

Paylaşın

1 Haftada 123 Milyar TL Daha Borçlandık

Enflasyon hızla yükseliyor, alım gücü eriyor. Bankalara olan borçluluk ise günden güne artıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da dün yaptığı konuşmada milyonların geçim sıkıntısı içerisinde olduğunu kabul etti.

Cumhuriyet Erdoğan “İnsanlarımızın geçim sıkıntısı meselesi olabilir” dedi ve buna karşı çözümün ise kendi iktidarlarında olduğunu belirtti. Akıllara ise ekonomiden sorumu bakan Nureddin Nebati’nin 6 ay önce yaptığı konuşma geldi. Nebati “Gözlerimi kapatıp 6 ay sonra açmak istiyorum. Çok farklı noktalara geleceğiz. Enflasyon bitecek” iddialarında bulunmuştu. Ancak bu son 6 ayda takibe düşen borç tutarı da borçluluk da sert şekilde arttı.

Birgün’den Rıfat Kırcı’nın haberine göre; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre ise borçlanma hızla artıyor. Son 1 haftada bankalara olan borçluluk 123,2 milyar lira arttı. 6 ayda ödenemediği için takibe düşen borç tutarı 3 milyar lira artarken bankalara olan kredi ve kredi kartı borçluğu ise 1,2 trilyon lira arttı.

BDDK, haftalık bankacılık sektörü verilerini yayımladı. Buna göre 10 Haziran haftasını kapsayan süreçte bankalara olan kredi ve kredi kartı borcu 123 milyar 283 milyon lira arttı. Toplam borç 6 trilyon 251 milyar 126 milyon liraya yükseldi.

Bireysel kredi kartlarıyla 1 haftada 4 milyar 81 milyon liralık işlem gerçekleştirildi. Böylece 10 Haziran haftasında bireysel kredi kartı borcu 269 milyar 287 milyon liraya yükseldi. Bireysel kredilerdeki artış 12 milyar 300 milyon lira olarak gerçekleşti.

3 milyar lira borç ödenemedi

Ocak ayının ilk haftasından haziran ayının ikinci haftasına kadar borçluluk 1 trilyon 288 milyar 323 milyon lira arttı. Son bir haftada 183 milyon lira daha borç takibe düştü. Son 6 ayda takibe düşen borç tutarındaki artış ise 3 milyar liranın üzerinde.

Verilere göre, tüketici kredileri tutarı, 10 Haziran itibarıyla 12 milyar 300 milyon lira artışla 890 milyar 334 milyon liraya çıktı. Söz konusu kredilerin 338 milyar 906 milyon lirası konut, 22 milyar 121 milyon lirası taşıt ve 529 milyar 307 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Söz konusu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 14 milyar 231 milyon lira artarak 832 milyar 534 milyon liraya çıktı. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 1,5 artışla 269 milyar 288 milyon liraya yükseldi. Bireysel kredi kartı alacaklarının 109 milyar 254 milyon lirası taksitli, 160 milyar 34 milyon lirası taksitsiz oldu.

BDDK verilerine göre Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarında da yükseliş eğilimi devam etti. 10 Haziran KKM ve katılma hesapları 931 milyar liradan 962,9 milyar liraya çıktı.

Paylaşın

Pakistan’da Halka Ekonomiye Yardım Çağrısı: Az Çay İçin

Pakistan’da yüksek ithalat faturalarını düşürmek için halka çay tüketimini azaltmaları çağrısında bulunuldu. Pakistan dünyanın en büyük çay müşterisi. Geçen yılki çay ithalatının faturası 600 milyon dolardan fazla.

Federal Planlama ve Kalkınma Bakanı ve eski İçişleri Bakanı Ahsan İkbal, “Halkımıza günlük çay tüketimini bir, iki bardağa düşürmeleri çağrısı yapıyorum çünkü çayı borçla alıyoruz” dedi. İkbal ayrıca elektrik tasarrufu için dükkanların akşam 8:30’da kapanabileceği önerisinde de bulundu.

“Kasada 2 aylık döviz kaldı”

Pakistan’ın döviz rezervi hızla azalıyor. Ülkenin Şubat ayında yaklaşık 16 milyar dolar olan döviz rezervinin Haziran’da 10 milyar doların altına düştüğü tahmin ediliyor. Bunun da Pakistan’ın en fazla iki aylık ithalatını karşılamaya yeteceği belirtiliyor.

Ancak bakanın sosyal medyada viral olan bu çağrısına şüpheyle yaklaşanların ve ülkenin ciddi finansal sorunlarının “çaydan keserek” çözülemeyeceğini düşünenlerin sayısı çok.

Geçen aylarda da ülkenin en büyük şehri olan Karaçi’de yetkililer ihtiyaç olmayan bir dizi lüks tüketim malzemesinin ithalatını kısıtlamıştı.

Pakistan’da Nisan ayında yapılan seçimlerde İmran Khan’ı yenerek başbakan seçilen Şahbaz Şerif’in karşısındaki en büyük sorun ekonomik kriz.

Şerif seçilir seçilmez yaptığı konuşmada krizden İmran Khan hükümetini sorumlu tutmuş ve ekonomiyi rayına oturtmanın çok büyük bir mücadele gerektirdiğini söylemişti.

Geçen hafta Pakistan kabinesi, Uluslararası Para Fonu’nu, dondurduğu 6 milyar dolarlık kurtarma paketini yeniden hayata geçirmeye ikna edebilmek amacıyla, 47 milyar dolarlık bir bütçe açıklamıştı.

IMF ile kurtarma paketi üzerine 2019’da anlaşılmış ancak daha sonra Pakistan’ın finansal durumu nedeniyle paket askıya alınmıştı.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Zengin Daha Zengin Oldu

Dünyada dolar milyonerlerinin sayısı geçen yıl artış gösterdi. Zenginlerin varlıkları bir önceki yıla göre yüzde 8 artarak 86 trilyon dolar ile rekor düzeye çıktı. En fazla zengine sahip ülkeler ABD, Japonya ve Almanya.

Dünyanın her yerindeki varlık sahibi kişiler, geçen yıl artan hisse senedi fiyatları ve 2020’deki korona krizinin ardından yaşanan ekonomik toparlanmadan faydalandı.

Danışmanlık firması Capgemini’nin yaptığı hesaplamalara göre zenginlerin varlıkları toplamda bir önceki yıla göre yüzde 8 artış göstererek 86 trilyon dolar ile rekor düzeye çıktı. Aynı zamanda, en fazla zengine sahip üç ülke arasında yer alan Almanya da dahil olmak üzere, dolar milyonerleri kulübü de genişledi.

Capgemini uzmanı Klaus-Georg Meyer bu yılla ilgili olarak “2022 için tahminimiz çok daha temkinli” dedi.

Yüksek enflasyonla mücadelede merkez bankalarının faiz artırım sürecine girmesiyle hisse senedi piyasaları baskı altında bulunuyor. Capgemini tahminlerine göre en az 1 milyon dolar yatırım varlığı olan kişilerin sayısı geçen yıldan bu yılın Nisan ayına kadar yüzde 4 azaldı.

Dolar milyoneri sayısı arttı

Geçen yıl dolar milyonerleri kulübü küresel olarak yüzde 7,8 artarak 22,5 milyon üyeye ulaştı. Almanya’dan da 100 bin kişi bu kulübe katıldı ve böylece Alman milyonerlerin sayısı 1,63 milyona ulaştı.

Almanya’daki dolar milyonerlerinin servetinin toplamı da yüzde 7,4 artarak 6,3 milyar dolara yükseldi. Bu artışta borsalardaki yükseliş ve emlak fiyatlarındaki artış etkili oldu.

Bir karşılaştırma yapmak gerekirse Alman Merkez Bankası Bundesbank’ın hesaplamalarına göre hanehalkı kişisel varlığı geçen yıl sonu itibariyle 7,61 milyar euro düzeyindeydi. Bu hesaplamada nakit para, hisse senedi ve fonlar dikkate alındı ancak emlak varlığı bu hesaplamaya dahil edilmedi.

ABD birinci sırada

Almanya Capgemini hesaplamalarına göre en fazla dolar milyoner,ne sahip ülkeler arasında ön sıralarda yer alıyor.

ABD 7,46 milyon üye ile ilk sırada yer alırken, Japonya 3,65 milyon ile ikinci sırada yer alıyor. Çin 1,54 milyon milyoner ile Almanya’nın ardından dördüncü sırada yer alıyor.

Toplamda dolar milyonerlerinin yüzde 63,6’sı dört ülkede toplanmış durumda.

Araştırmaya göre süper zenginlerin sayında da geçen yıl artış kaydedildi. En az 30 milyon dolar serveti olanların varlığında toplam yüzde 8,1 artış olurken, bu kişilerin sayısı ise yüzde 9,6 büyüyerek 220 bine ulaştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, 307 Milyar Dolar Fakirleşecek

Dolar kurundaki artışlar milli gelir hesaplarını da değiştirdi. Hükümetin geçen yılın eylül ayında açıkladığı 2022-2024 dönemine ait Orta Vadeli Program’da yapılan hesaplamalar, bu yıl dolar kuru ortalamasının 9,27 olacağı varsayımına dayanıyordu.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’in haberine göre; Bu yıl Türkiye’nin yüzde 5 büyüyeceğini hesaplayan ekonomi yönetimi, gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) Türk Lirası bazında 7 trilyon 880 milyar lira, dolar bazında 850 milyar dolar olacağını öngörüyordu. Aynı hesaplamayla kişi başı GSYH öngörüsü de 9 bin 947 dolardı.

Hedefler tutmadı

Ancak yıla 13,4 lira seviyesinden başlayan dolar kuru, yılbaşından bu yana yüzde 28 artışla 17,20 seviyesini geçti. Buna göre yıllık ortalama kur 14,51 seviyesine ulaştı.

Orta Vadeli Program’da bu yıl için yapılan hesaplamalar kur artışıyla şaştı. Bu yıl içinde gerçekleşen ortalama kura göre hesaplandığında, sadece kur farkından dolayı Türkiye’nin milli geliri 543 milyar dolara iniyor. Kişi başına milli gelir ise 6 bin 354 dolara geriliyor.

Buna göre, ekonomi yönetimi yıl sonuna kadar adım atmazsa, kişi başına 3 bin 593 dolar fakirleşen Türkiye, kâğıt üzerinde milli gelirden 307 milyar dolar kaybediyor.

Öte yandan bu hesaplama, hükümetin bu yılki yüzde 5’lik büyüme hedefinin tuttuğu ve kurun yeni rekorlar kırmadığı varsayımına dayanıyor.

Hükümet bu yıl için yüzde 5 büyüme hedefi koysa da Merkez Bankası’nın reel ve finansal sektör temsilcileri ile profesyonellerden oluşan 48 katılımcıyla gerçekleştirdiği mayıs ayı beklenti anketinde 2022 büyüme beklentisi yüzde 3,3 oldu.

Büyüme öngörüleri düşük

Uluslararası kuruluşların Türkiye için 2022 büyüme tahminleri de hükümetin yıllık öngörüsünden daha düşük.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 8 Haziran’da yayınladığı “Ekonomik Görünüm” raporunda, Türkiye için 2022 yılı GSYH büyüme tahminini yüzde 3,7 olarak açıkladı. OECD, yüksek enflasyon ve azalan tüketici güveninin, tüketici harcamalarını sınırlayacağı, yatırımların ise jeopolitik faktörler ve finansal koşullardaki belirsizlikten olumsuz etkileneceği değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası Para Fonu (IMF) en son Nisan ayında Türkiye için büyüme tahminini yüzde 3,3’ten yüzde 2,7’ye indirdi. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Mayıs ayında açıkladığı büyüme beklentisi yüzde 3,5 olurken, Dünya Bankası’nın büyüme tahmini yüzde 2,3’te kalıyor.

Kur tahminleri yükseliyor

Kur tahminleri ise yukarı yönlü. Dolar/TL değerlemesi üzerinden çalışmalarda bulunan İngiliz Standard Chartered Bank, Ocak ayında yayınladığı raporda, 2022 yıl sonu kur tahminini 12 seviyesinden 20’ye çıkardı. İngiltere merkezli HSBC, Mayıs ayında dolar/TL için yıl sonu tahminini 16,5’ten 17,5’e yükseltirken, İtalyan bankası Unicredit’in tahmini 18 oldu.

Merkez Bankası’nın Mayıs ayı piyasa katılımcıları anketine göre ise katılımcıların yıl sonu dolar/TL beklentisi 17,57.

Ekonomistler, dünyadaki merkez bankalarının faiz arttırımına gittiği dönemde, Türkiye’de kurlardaki ve enflasyondaki yükselişi durdurmak için para politikasının etkin araçlarından biri olan faiz artırımından kaçınılmasının ekonomiye güveni zedelediği görüşünde. Buna göre ekonomi yönetiminin faiz artırımı yerine kullandığı enstrümanlar geçici çözüm sunarken, yatırımcılar güvenli limanlara yöneliyor ve kurdaki yükseliş hızlanıyor.

Dolar bazında küçülme

Mevcut veriler de Türkiye’nin milli gelirinin TL bazında artarken dolar bazında eridiğini gösteriyor. Bu da geçen yıl dünyanın en büyük 21 ekonomisi olan Türkiye’nin daha alt basamaklara düşmesine yol açabilir.

Resmi verilere göre Türkiye, yılın ilk çeyreğinde TL bazında yüzde 7,3 büyüme kaydederken, dolar bazında yüzde 4,9 küçüldü. Kişi başı milli gelir de 9 bin 539 dolardan 9 bin 374 dolara geriledi. Uluslararası arenada 10 bin dolar kişi başı milli gelir için psikolojik sınır olarak kabul görüyor. Türkiye’de kişi başı milli gelir ise 2018 yılından bu yana 10 bin doların altında seyrediyor.

Kişi başına gelirde 78. sırada

AKP iktidarının en büyük iddialarından biri Cumhuriyet’in 100’üncü yılı olan 2023 yılında Türkiye’nin ilk 10 ekonomi arasında yer almasını sağlamaktı. Ancak 2015’te dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisi olan Türkiye, IMF’nin Nisan ayı raporuna göre, geçen yıl 806,8 milyar dolarlık GSYH ile en büyük ilk 20 ekonomi içerisinden çıkarak 21. sıraya geriledi. Aynı rapora göre Türkiye, kişi başına gelir açısından da 2015 yılında 66’ıncı sıradayken 2021 yılında 78’inci sıraya indi.

Fon, Nisan ayında açıkladığı raporda, bu yıl da Türkiye’nin 692,4 milyar dolarlık milli gelirle 23. sıraya gerileyeceğini tahmin etmişti. Öte yandan diğer ülkelerin GSYH’sinin artmadığı düşünülse dahi, kur kaynaklı gelişmelerden dolayı Türkiye’nin daha alt basamaklara inmesi söz konusu olabilir.

Paylaşın

Reuters: Ek Bütçe İçin Çalışma Yapılıyor

Ekonomi yönetimi, artan maliyetler ve TBMM’nin ay sonu öngörülen tatilinden önce yazın da ihtiyaç duyulabilecek ödemeleri garanti altına almak adına TBMM’ye ek bütçe yasa tasarısı sunmayı değerlendiriyor.

Reuters’a bilgi veren iki kaynak iktidar kanadında ek bütçeye ilişkin çalışma yapıldığını, ihtiyaç duyulup duyulmayacağına dair nihai kararın ise henüz verilmediğini belirtti.

Son dönemde artan küresel enerji fiyatları, KKM’nin dönüş maliyetleri, TL’deki değer kaybı, kamu çalışan ve emeklilerine yapılacak düzenlemeler bütçe açısından artan maliyet anlamına geliyor. Burada akaryakıt, elektrik, doğalgaz başta olmak üzere sübvansiyonların bütçe maliyeti 2021’de 200 milyar TL’ye ulaştırırken bu yıl 300 milyar TL bekleniyordu.

Ancak enerji maliyetleri de enflasyon yılbaşında hedeflenen seviyelerin kat ve kat üzerinde arttı. En geç Haziran 2023’te yapılması planlanan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bu gidişat iktidara olan desteği azaltır boyuta da ulaştı.

Üst düzey bir yetkili, “Özellikle elektrik ve doğalgaz maliyetlerinin etkisi oldu. Ardından enflasyon, devam eden enerji maliyet artışları, KKM’nin etkisiyle bu yıl bütçenin içinde kalınması mümkün gözükmüyor. Ek bütçe yapılması kaçınılmaz gözüküyor” dedi ve ekledi:

“Bu konuda birkaç toplantı yapıldı ama ek bütçenin ne kadar olacağı konusunda bir belirgin durum yok. Bunda enflasyona bağlı olarak kamu çalışanları ve emeklilere yönelik maaş artışlarının da etkisi olacak. Yatırım maliyetleri de öngörülenin çok üstüne çıkmış durumda. Şimdi kurumların ne kadar ek bütçeye ihtiyacı olduğunun tespiti için yapılan çalışmalar birleştirilecek. Bir miktarı şu anda telaffuz etmek mümkün değil. Ancak mümkün olursa bu yasama döneminde tatil öncesi çıkması en doğru seçenek.”

TBMM genel olarak Temmuz ayının ilk günlerinden Ekim ayının başına kadar tatile giriyor. Dolayısıyla ilgili çalışmanın TBMM kapanmadan hayata geçmesi gerekiyor. Aksi takdirde düzenleme ileri bir tarihe kalacak.

Konu hakkında bilgi sahibi bir diğer kaynak ise, “Bu yasama döneminde öncesinde ek bütçenin çıkarılması için bir çalışma başladı. İhtiyaçlara bakılıyor nihai karar verilmedi” dedi.

Artan enflasyon beklenen enerji yükleri KKM kamu çalışan ve emekli ek göstergesi ve artışları vb maliyetler bütçe açığının yıl sonuna doğru %5’e doğru genişleyeceğini açıkça gösteriyor.

Bir diğer taraftan ise geçen yıl sonunda da ek bütçe gündeme gelmiş ancak tercih edilmemişti. Geçen yıl ek bütçeye çalışılmış ancak yerine Cumhurbaşkanına 2021’de bütçe tahmininin üzerinde elde edilen gelir kadar tutarı ödenek olarak kullanma imkanı tercih edilmişti.

Bütçe açığı yüzde 5’e doğru gidiyor

Ayrıca enflasyondaki yükselişler için benzer ülkelerden daha iyi durumda olan bütçesine başvurma kararını Türkiye ilk olarak 2021 Ekim ayında almıştı.

Reuters’ta Kasım ayında yayımlanan bir haberde hükümetin bütçeden genişlemeci adımlara hazırlandığı bunların 2022’de de belirginleşerek devam edeceği belirtilmişti. Haberde Türkiye’nin bütçesinin de gelişmekte olan ülkelere paralel seviyelere doğru evrileceği enflasyonun halka etkisinin bu şekilde azaltılacağı belirtilmişti.

Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında 2016’a ya kadar en düşük bütçe açığı veren ülke idi. Türkiye hala benzer ülkelerden düşük açık verse beklentiler kalıcı %5 civarı açığa doğru gidildiğini gösteriyor.

İstanbul Analiytics’ten Güldem Atabay’ın yayınladığı bir raporda, artmaya devam eden enflasyon nedeniyle tasarruf yerine tüketim eğiliminin devam ettiği, bunun da vergi gelirlerini yukarı ittiğini belirtilerek, “Yılın ikinci yarıda harcamaların ivmeleneceği beklentisi şimdiden ek bütçe çalışmalarını tetiklemiş durumda” denildi. Raporda harcama artışlarının 2022’de bütçe açığının “%5’in üzerine taşıyacak güçte” olduğuna dikkat çekildi.

Bütçe açığının GSYH’ya oranı 2013’ten 2016 yılına kadar yaklaşık %1 seviyesinde kalmıştı. Düşük kamu borcu bu dönemde Türkiye piyasalarını destekleyen önemli bir unsur oldu. Bütçe 2020’de %3.5’e gelecek şekilde her yıl genişledi.

Bütçe açığının GSYH’ya oranı OVP’de 2022’de %3.5, 2023’te %3.2’ye, 2024’ye %2.9 öngörülüyor.

Hükümetin 2022 bütçesi 1.75 trilyon TL gider 1.47 trilyon TL gelir 278.37 milyar TL bütçe açığı öngörüyor. İlk 4 ay gerçekleşmesine göre bütçe kabul edildiğinde öngörülen giderlerin %45’i kullanıldı. Bütçede yılın son ayında neredeyse ilk 11 ay kadar gider kullanımı yapılabiliyor.

KKM dönüşleri

Hükümet geçen yıl yaşanan kur krizinin etkilerini azaltmak maliyetini Hazine ve TCMB’nin üstlendiği kur korumalı mevduat (KKM) sistemi geliştirmişti. KKM geçen hafta itibarıyla 904 milyar TL tutara ulaştı ve bankacılık sektörünün 6.6 trilyon TL’lik mevduatında önemli bir yer edindi.

Hazine ve Maliye Bakanı KKM’nin bütçeye maliyetinin 3 Haziran itibaryla 21.1 milyar TL olduğunu söyledi. Bankacıların hesaplamalarına göre 17 civarında kur ile bütçeye KKM’dewn önümüzdeki iki ayda 13-15 milyar TL civarı yük daha gelecek.

KKM’nin Hazine haricinde TCMB’ye de maliyeti ve piyasa maliyetinden çok vade sonlarının döviz talebi yaratıp yaratmayacağını izliyor.

Cumhurbaşkanlığı ve Hazine haberin yazıldığı sırada konuya ilişkin Reuters’ın sorusuna henüz yanıt vermedi.

(Kaynak: Sözcü)

Paylaşın

Türkiye’de Kriz Büyürken 89 Bin Kişi Milyoner Oldu

Türkiye’de geçen Aralık ayı itibariyle kurlardaki ve enflasyondaki hızlı yükseliş orta ve alt gelir grubundaki vatandaşların gelirlerinin erimesine yol açarken, bu dönemin kazananı milyonerler oldu. Ekonomik sorunların arttığı son beş ayda Türkiye 89 bine yakın yeni milyoner kazanırken, milyonerlerin toplam serveti 3,9 trilyon liraya ulaştı.

Türkiye’de resmi verilere göre Kasım 2021’de yüzde 21,3 olan yıllık enflasyon, Aralık’ta yüzde 36, Mart’ta yüzde 61 ve son olarak Mayıs ayında yüzde 73,5 ile geride kalan 24 yılın zirvesine tırmandı. Dolar kuru ise Aralık ayında gördüğü 17,82’lik rekor seviyesine yakın seyrediyor.

Kur artışları son dönemde gıda, elektrik, doğal gaz ve akaryakıt başta olmak üzere temel ihtiyaç maddelerinde zam yağmuruna neden olurken, bütçedeki sıkıntı da ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) artışlarıyla giderilmeye çalışıldı. Enflasyondaki tırmanış karşısında gelirleri azalan vatandaşa bir yük de vergi artışlarından geldi.

Kurlardaki ve enflasyondaki yükselişi durdurmak için para politikasının etkin araçlarından biri olan faiz artırımından ise kaçınıldı. Geçen yılın son dört ayında toplam 500 baz puanlık faiz indirimi yapılırken, bu yılın ilk beş ayında politika faizi yüzde 14’te sabit tutuldu.

Veriler Bakan Nebati’yi teyit ediyor

AK Parti’nin hafta sonu gerçekleşen kampında konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, kurlardaki ve enflasyondaki artışa rağmen neden faiz artırımına gitmediklerine ilişkin, “Bu sistemde dar gelirliler hariç firmalar, ihracatçılar kâr ediyor” demişti.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verileri, bu sistemden dar gelirliler hariç kazananlar olduğuna işaret ederek Nebati’nin sözlerini teyit ediyor. Veriler, düşük faiz yüksek kur politikasına dayanan ve “Yeni Ekonomi Modeli” olarak adlandırılan sistemde banka hesaplarında 1 milyon lira ve üzerinde mevduatı olan kişi sayısının ve bu kişilerin toplam mevduatının arttığını gösteriyor.

Milyoner sayısı 600 bini geçti

BDDK’ye göre hesabında 1 milyon TL ve üzeri mevduat olan mudi sayısı Kasım 2021’den Nisan ayına dek geçen beş aylık süreçte 511 bin 405 kişiden 600 bin 118’e çıktı. Buna göre yüksek enflasyon döneminde 88 bin 713 kişi daha milyoner oldu. Milyoner sayısı beş ayda yüzde 17 arttı.

Hesabında 1 milyon TL ve üzeri mevduat olanların serveti ise Kasım 2021’deki 3 trilyon 246 milyar 796 milyon TL’den 3 trilyon 896 milyar 209 milyon TL’ye çıktı. Buna göre beş ayda milyonerlerin serveti 649 milyar 413 milyon TL arttı. Öyle ki servet artışı yüzde 20 oldu.

Milyonerlerin ortalama mevduatı ise aynı dönemde 6 milyon 349 bin liradan 6 milyon 492 bin liraya çıktı. Milyonerlerin 545 bin 477’sini yurt içi yerleşikler, 54 bin 641 bini yurt dışı yerleşikler oluşturdu. Yurt içinde yerleşik milyonerlerin mevduatlarının 1 trilyon 533 milyar lirası yerel para cinsi, 1 trilyon 993 milyar lirası döviz tevdiat hesabı, 125 milyar 781 milyon lirası da kıymetli maden depo hesaplarından oluştu.

Kasım ayına göre, hesabında 1 milyon liranın üzerinde mevduat olan yurt içi yerleşiklerin TL cinsinden hesapları 572 milyar 426 milyon lira, döviz hesapları 28 milyar 572 milyon lira, kıymetli maden depo hesapları 18 milyar 171 milyon lira arttı.

Milli gelirdeki payları arttı

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan ekonomist Doç. Dr. Evren Bolgün, Kasım 2021 ile Nisan ayı arasındaki birikimli enflasyonun yüzde 45 olduğunu belirterek milyoner mevduatlarındaki yüzde 20’lik artışın enflasyon artışının gerisinde kaldığını söylüyor. Burada önemli olan hususun ise milli gelirden alınan payda göründüğüne işaret eden Bolgün, “Gayri safi yurt içi hasıla içerisinde emek ve ücret kesiminin aldığı pay 2016 yılından itibaren yaklaşık yüzde 5 kadar düştü. Buna mukabil sermaye ve brüt işletme gelirlerinin payı yüzde 7 kadar arttı” diyor.

Yabancı para mevduat ve kur korumalı mevduat toplamının toplam mevduat içerisindeki payının yüzde 72’lere ulaştığını belirten Bolgün, “Dolarizasyon tüm hızıyla devam ediyor. Gayri safi yurt içi hasılanın da yaklaşık 9 yılda, 900 milyar doların üzerinden 800 milyar doların altına doğru geldiğini görmekteyiz. Yani aslında paylaşılan pasta ciddi anlamda küçülmüş durumda. Paylaşım kavgası da seçime kadar olağan hızıyla devam edecek gibi gözüküyor” ifadelerini kullanıyor.

Milyonerlerin sayısının arttığı dönemde asgari ücretli başta olmak üzere alt gelir grupları aylık kazançlarının önemli bir kısmını enflasyon karşısında kaybetti.

Asgari ücretlinin kaybı bir maaştan fazla

Bu yıl için net asgari ücret yüzde 50’ye yakın zamla 4 bin 253 lira 40 kuruş olarak belirlenmişti. Ancak yapılan zam aylar içerisinde eridi.

Asgari ücretlinin enflasyondan zarar görmemesi için maaşların Ocak ayında 4 bin 725 lira 50 kuruş, Şubat’ta 4 bin 952 lira 80 kuruş, Mart’ta 5 bin 223 lira 20 kuruş, Nisan’da 5 bin 601 lira 90 kuruş ve Mayıs ayında 5 bin 768 lira 80 kuruş olması gerekiyordu. Buna göre asgari ücretlinin beş aylık toplam enflasyon kaybı 5 bin 5 lira 20 kuruş ediyor. Bu da bir asgari ücretten daha fazlasına denk geliyor.

Çalışma ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, “Sayın Nureddin Nebati aslında bir gerçeği itiraf etti. Bu gerçek, uygulanan ekonomik politikaların dar gelirlileri, emeklileri, işçileri, memurları ezdiği gerçeğidir” diyor.

Ocak ayından bu yana asgari ücretliler ve emeklilerin enflasyonun altında ciddi bir biçimde ezildiğini söyleyen Çelik, asgari ücretin alım gücünün sadece Mayıs ayında 1500 lira civarında gerilediğine işaret ediyor.

Ocak ayında emekli ve memura yapılan zammın, yılın ilk beş ayındaki yüzde 35 civarındaki enflasyon nedeniyle ciddi biçimde eridiğini vurgulayan Çelik, resmi enflasyonun gerçek enflasyonu yansıtmadığının da altını çiziyor.

“Yüzde 99 dışarıda tutuldu”

İşçi, memur ve emeklilerin en çok gıda enflasyonundan etkilendiğini ifade eden Çelik, bu enflasyonunun resmi verilere göre yüzde 90, DİSK Araştırma Merkezi’ne göre ise yüzde 118-135 arasında olduğuna dikkat çekiyor.

Ekonomik politikalardan hariç tutulan dar gelir grubunun Türkiye’nin yüzde 99’unu oluşturduğunu dile getiren Çelik, “Bu ülkede 21 milyon ücretli ve maaşlı çalışan var. 14 milyon emekli var, 2,5 milyondan fazla tarım çalışanı var, 5 milyondan fazla küçük esnaf var ve bunların aileleri var. Bunları topladığınız zaman bunlar ülkenin yüzde 99’unu oluşturuyor. Maliye Bakanı Sayın Nebati de izledikleri ekonomik politikaların bu yüzde 99’u dışarıda tuttuğunu açıklamış oldu” ifadelerini kullanıyor.

Paylaşın

“Öğün Atlamak Zorunda Kalanların Oranı Yüzde 13’e Ulaştı”

Ekonomideki kötü gidişat bir rapora daha yansıdı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) hazırladığı, “Gıda fiyatları krizi” raporu Türkiye’de yaşanan krizinin bir kez daha ortaya çıkardı.

Rapora göre, ürünlerin kalitesinden ziyade fiyatı öncelik haline geldi. Ev emekçisi kadınların tane ve gramla alışveriş yaptığı ve çürük ürünlere yöneldiği kaydedilen raporda, “Öğün atlamak zorunda kalanların oranı yüzde 13’e ulaştı” verisi de yer aldı.

Cumhuriyet’ten Göhan Kam’ın haberine göre İPA’nın raporunda dikkat çeken başlıklar şöyle:

“Türkiye’de yaşanan gıda krizi son 30 yılın tarihi zirvesine ulaştı. İstanbul’da derin yoksulluk her geçen gün arttı. Katılımcıların yüzde 65,9’u değişen ekonomik koşullar nedeniyle gıda alışverişlerinde miktarı azalttı. Yüzde 56,8’i alışveriş yaparken ürünlerin fiyatına dikkat ederken, İstanbullu yurttaşların sadece yüzde 14,8’i gıda alışverişinde ilk olarak ürünün kalitesine bakıyor.

‘Ev emekçisi kadınlar çürük ürünlere yöneldi’

Ev emekçisi kadınların yüzde 62’si temel gıda ürünleri dışında gıda alışverişi yapmayı kesti. Ayrıca, kadınların yüzde 42’si taneyle ve gramla alışveriş yapmaya başladı. Özellikle son 6 ayda her iki ev emekçisi kadından biri akşam pazarında “çıkma” diye nitelenen ve çürümeye yüz tutmuş ürünlere yöneldi.

Temel gıdaya erişim krizinin en görünür olduğu alan kahvaltılık ürünler. Son bir yılda ekonomik nedenlerle yeterli gıdaya erişemeyeceğine dair kaygı taşıyanların oranı yüzde 23, öğün atlamak zorunda kalanların oranı yüzde 13’e ulaştı.”

Paylaşın