“Borç Krizi” Kapıda

4 ekim ile biten haftada bireysel kredi ve kredi kartı borçları 13,4 milyar lira artarak 3 trilyon 575 milyar liraya ulaştı. Söz konusu haftada bireysel kredilerinin bakiyesi 8,1 milyar lira artarak 1 trilyon 901 milyar liraya çıktı.

Kredi kartı borç bakiyesi ise 5,3 milyar lira artarak 1 trilyon 674 milyar liraya yükseldi. Tüketicilerin bankalara olan borçları 2023 yılı sonuna göre 846 milyar lira tutarında yaklaşık olarak yüzde 31,1 oranında arttı.

Bu dönemde bireysel kredilerin bakiyesi 344 milyar lira, kredi kartı borç bakiyesi ise 504 milyar lira artış kaydetti. Yılbaşından bu yana batık kredi kartı borçlarında yüzde 191,8, batık bireysel kredi borçlarında ise yüzde 57,7 oranında artış oldu.

BirGün’de yer alan habere göre; Bankalardaki mevduat, 27 Eylül-4 Ekim haftasında, 334 milyar lira azalarak 17,61 trilyon liraya gerilerken kredi hacmi de 28 milyar lira genişleyerek 14,95 trilyon liraya yükseldi. Mevduatın krediye dönüşüm oranı da yüzde 83,2’den yüzde 84,9’a çıktı.

Mevduat yılbaşından bu yana yüzde 18,6 oranında artarken kredi stokundaki büyüme yüzde 28,6 oldu. Faiz oranlarında yaşanan yüksek seyir ve yüksek enflasyon, geliri yeterince artmayan toplumun geniş kesimlerinin borçlarını geri ödemelerini zorlaştırıyor. Yurttaşlar giderek yeni bir borç krizine giriyor.

Yurttaşların bireysel kredi ve kredi kartı borçları ise 27 Eylül – 4 Ekim haftasında 13,4 milyar lira artarak 3 trilyon 575 milyar liraya ulaştı. Söz konusu haftada bireysel kredilerinin bakiyesi 8,1 milyar lira artarak 1 trilyon 901 milyar liraya, kredi kartı borç bakiyesi ise 5,3 milyar lira artarak 1 trilyon 674 milyar liraya çıktı. Tüketicilerin bankalara olan borçları 2023 yılı sonuna göre 846 milyar lira tutarında yaklaşık olarak yüzde 31,1 oranında arttı.

Bu dönemde bireysel kredilerin bakiyesi 344 milyar lira, kredi kartı borç bakiyesi ise 504 milyar lira artış kaydetti. Yılbaşından bu yana batık kredi kartı borçlarında yüzde 191,8, batık bireysel kredi borçlarında ise yüzde 57,7 oranında artış oldu.

Artan borçlara paralel olarak bankalara olan borcunu zamanında ödeyemeyen ve bu nedenle icra takibine alınan vatandaşların sayısı da hızla artıyor. Risk Merkezi’nin verilerine göre bu yıl Ocak-Ağustos döneminde 736 bin 513 bin kişi bireysel kredi borcunu, 899 bin 47 kişi de kredi kartı borcunu zamanında ödeyemediği için bankalar tarafından icra takibine alındı.

Hem kredi kartı hem de tüketici kredisi borcu için takibe alınanlar tek kişi sayıldığında toplam 1 milyon 213 bin 55 kişi bankalara olan borcunu zamanında ödeyemediği için takibe alındı. Bu arada önceki yıllarda bankalar ve diğer finans kuruluşları tarafından icra takibine alınan, ancak borcu hala devam eden yurttaş sayısı da ağustos ayı sonunda 3 milyon 847 bine ulaştı.

Paylaşın

“Aşırı Yoksul” Hane Sayısı 4 Milyona Yaklaştı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre; 2024 yılı itibarıyla 3 milyon 876 bin 933 hane, aşırı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bakanlık verileri, farklı yardım kalemlerinde destek alan hane sayısının da yüksek seviyelerde olduğunu ortaya koydu.

Verilere göre; 2023 yılı sonunda ailelerinin yanında en temel ihtiyaçları bile karşılanamayan ve ailelerinden alınma riskiyle karşı karşıya olan çocuk sayısı da 164 bin 995’e ulaştı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın sunumuyla yayımlanan yeni sosyal hizmet kitapçığı, Türkiye’deki yoksulluk ve sosyal yardımlara dair çarpıcı verileri gözler önüne serdi. Kitapçıkta, aile ve toplum hizmetleri kapsamında çocuklara, kadınlara ve engellilere yönelik yardımların detayları geniş bir şekilde paylaşıldı. Veriler, hem yoksullukla mücadeledeki mevcut durumu hem de bakım ihtiyacındaki çocukların sayısındaki dramatik artışı ortaya koyuyor.

Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) kapsamında ailelerin bakımını üstlenemediği çocukların sayısı, kitapçığın en dikkat çeken bölümlerinden biri oldu. Ailelerinin yanında en temel ihtiyaçları bile karşılanamayan ve ailelerinden alınma riskiyle karşı karşıya olan çocukların sayısı 2023 yılı sonunda 164 bin 995’e ulaştı. Bu rakam, Türkiye’deki yoksulluğun ulaştığı boyutları gözler önüne serdi. Yıllara göre artış eğilimi gösteren bu sayılar, 2012’de 37 bin 295 iken 2020’de 129 bin 422’ye, 2022’de ise 157 bin 248’e kadar yükselmişti.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre; ailesinin yanında bakımı mümkün olmayan çocuklar için kurulan yatılı sosyal hizmet birimlerinde kalan çocukların sayısının 2023 yılı sonunda 14 bin 435’e ulaştığı kaydedildi. Bu çocuklar, “aile odaklı hizmetlerden yararlandırılana kadar” geçici süreyle yatılı birimlerde tutuluyor. Her geçen yıl artan bu sayı, sosyal destek sisteminin yetersizliğine dair önemli bir uyarı niteliği taşıyor.

Kitapçıkta yer alan bir diğer önemli veri ise koruyucu aile sistemine ilişkin oldu. Aile yanına kalıcı olarak yerleştirilemeyen veya kısa sürede öz ailesine döndürülmesi mümkün olmayan çocukların sayısı son yıllarda hızla arttı. 2012 yılında koruyucu aile yanındaki çocuk sayısı sadece 1492 iken, 2023 yılı sonu itibarıyla bu sayı 9 bin 806’ya yükseldi. Yıllar içinde düzenli bir artış gösteren sistemde, 2018’de 6465, 2020’de 7869 ve 2022’de 9011 çocuk koruyucu ailelerin yanına yerleştirilmişti.

Kitapçıkta dikkat çeken bir diğer nokta, şiddetle mücadelede kritik öneme sahip olan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nin (ŞÖNİM) sayısının yetersizliği oldu. 2018 yılında 81 olan ŞÖNİM sayısı, 2023 yılı sonunda yalnızca 82’ye çıkarıldı. Aynı şekilde, kadın konukevlerinin sayısında da yeterli artış sağlanamadı. 2018 yılında 110 olan kadın konukevi sayısı, beş yıllık dönemde yalnızca 112’ye yükseldi.

Kitapçık, Türkiye’deki yoksulluğun ulaştığı boyutları da rakamlarla ortaya koydu. 2024 yılı itibarıyla 3 milyon 876 bin 933 hane, aşırı yoksulluk sınırının altında kalıyor ve Aile Destek Programı kapsamına alındı.

Bakanlık verileri, farklı yardım kalemlerinde destek alan hane sayısının da yüksek seviyelerde olduğunu ortaya koydu:

Yakacak yardımı: 1 milyon 895 bin 622 hane
Doğalgaz tüketim desteği: 162 bin 666 hane
Elektrik tüketim desteği: 4 milyon 378 bin 839 hane
Şartlı sağlık yardımı: 1 milyon 66 bin 956 öğrenci
Şartlı eğitim yardımı: 1 milyon 966 bin 429 öğrenci

Paylaşın

Türkiye’de Yaşayanların Yüzde 58’i Borçlu

Türkiye’de geçen yıla göre konut alımı ve konut masrafları dışında borç veya taksit ödemesi olanların oranı 1,4 puan azalarak yüzde 58 oldu. Nüfusun yüzde 5,7’sine bu ödemeler yük getirmezken yüzde 14,9’una çok yük getirdi.

Haber Merkezi / Konut masraflarının çok yük getirdiği hanelerin oranı 0,3 puan artarak yüzde 17,5 olurken, bu masrafların biraz yük getirdiği hanelerin oranı 8,8 puan artarak yüzde 66,5 oldu. Konut masrafların yük getirmediğini belirten hanelerin oranı geçen yıla göre 9,2 puan azalış ile yüzde 15,9 hesaplandı.

Hanelerin yüzde 58,8’i evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını, yüzde 39,2’si iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını, yüzde 31,8’i beklenmedik harcamaları, yüzde 19,5’i evin ısınma ihtiyacını, yüzde 64,2’si eskimiş mobilyaların yenilenmesini ekonomik olarak karşılayamadığını beyan etti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri 2023 verilerini açıkladı.

Buna göre; Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, yoksulluk oranı 2023 yılında 0,9 puan azalarak yüzde 13,5 oldu. Medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre hesaplanan yoksulluk oranı ise son yılda 0,3 puan azalarak yüzde 21,3 olarak gerçekleşti.

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 40’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 0,6 puanlık azalış ile yüzde 7,0 olarak gerçekleşti. Medyan gelirin yüzde 70’i dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre hesaplanan yoksulluk oranı ise bir önceki yıla göre 0,3 puanlık azalış ile yüzde 29,0 oldu.

Hanehalkı tipine göre eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si dikkate alınarak hesaplanan yoksulluk oranlarına bakıldığında; çekirdek aile bulunmayan birden fazla kişiden oluşan hanehalklarında yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 4 puan azalarak yüzde 7,7, tek kişilik hanehalklarında ise 0,2 puan azalarak yüzde 7,3 olmuştur. En az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden oluşan hanehalklarının yoksulluk oranı 2,6 puan azalarak yüzde 17,0, tek çekirdek aileden oluşan hanehalklarının yoksulluk oranı ise 0,6 puan azalarak yüzde 13,3 oldu.

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si dikkate alınarak hesaplanan yoksulluk oranına göre; okur-yazar olmayan fertlerin yüzde 25,4’ü, bir okul bitirmeyenlerin yüzde 23,6’sı, lise altı eğitimlilerin yüzde 13,6’sı, lise ve dengi okul mezunlarının ise yüzde 7,2’si yoksul olarak hesaplandı. Yükseköğretim mezunları ise yüzde 2,7 ile en düşük yoksulluk oranına sahip grup oldu.

Maddi ve sosyal yoksunluk oranı yüzde 14,4

Maddi ve sosyal yoksunluk oranı hesabında hane düzeyinde sorgulanan değişkenler; otomobil sahipliği, ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme, evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme, kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme, evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme ve mobilyaları eskidiğinde değiştirebilme durumudur.

Bu oran için fert düzeyinde toplanan değişkenler ise; eskimiş giysileri yerine yenisini alabilme, düzgün iki çift ayakkabıya sahip olabilme, ayda en az bir kez tanıdıkları ile toplanabilme, ücretli boş zaman faaliyetlerine katılabilme, kendini iyi hissetmek için bir miktar para harcayabilme ve kişisel amaçlı kullanım için internet sahipliği olarak belirlenmiştir.

Yukarıda belirtilen on üç maddenin en az yedisini karşılayamayanların oranı olarak tanımlanan maddi ve sosyal yoksunluk oranı; 2022 yılında yüzde 16,6 iken 2023 yılı anket sonuçlarında 2,2 puan azalarak yüzde 14,4 olarak tahmin edildi.

Dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan sürekli yoksulluk oranı, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ına göre son yılda ve aynı zamanda önceki üç yıldan en az ikisinde de yoksul olan fertleri kapsamaktadır. Buna göre, 2023 yılı anket sonuçlarına göre sürekli yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 1 puan azalarak yüzde 13,0 oldu.

Ülkemizde yaşanan deprem nedeni ile 2023 yılında TR63 (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye) bölgesinde alan çalışması yapılamadığı için İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (İBBS) ayrımında verilen bölgesel sonuçlar 25 bölgeyi kapsamaktadır.

İBBS 2. Düzey bölgelerinin her biri için eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’sine göre hesaplanan yoksulluk sınırına göre, gelire dayalı göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler; yüzde 14,6 ile TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) ve TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop) yüzde 13,9 ile TR61 (Antalya, Isparta, Burdur) oldu.

Göreli yoksulluk oranı en düşük olan İBBS 2. Düzey bölgeleri ise yüzde 3,1 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis), yüzde 6,7 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) ve TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) oldu.

Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanlar; göreli yoksulluk, maddi ve sosyal yoksunluk ve düşük iş yoğunluğu göstergelerinin en az birinden yoksun olanları ifade etmektedir.

Son yıl sonuçlarına göre fertlerin yüzde 30,7’si yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında kaldı. Bu oran yaş gruplarına göre incelendiğinde; 0-17 yaş grubunda yüzde 40,1, 18-64 yaş grubunda yüzde 28,0, 65 ve üstü yaş grubunda ise yüzde 23,1 olarak tahmin edildi.

Oturulan konuta sahip olanların oranı geçen yıla göre 0,5 puan azalarak 2023 yılında yüzde 56,2 olarak hesaplanırken, kirada oturanların oranı yüzde 27,8, lojmanda oturanların oranı yüzde 0,9, kendi konutunda oturmayıp kira ödemeyenlerin oranı ise yüzde 15,1 oldu.

Kurumsal olmayan nüfusun yüzde 32,6’sı konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşarken yüzde 32,0’ı ise sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçeveleri vb. problemlerle, yüzde 19,8’i trafik veya endüstrinin neden olduğu hava kirliliği, çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlarla karşılaştı.

Geçen yıla göre konut alımı ve konut masrafları dışında borç veya taksit ödemesi olanların oranı 1,4 puan azalarak yüzde 58,0 oldu. Nüfusun yüzde 5,7’sine bu ödemeler yük getirmezken yüzde 14,9’una çok yük getirdi. Konut masraflarının çok yük getirdiği hanelerin oranı 0,3 puan artarak yüzde 17,5 olurken, bu masrafların biraz yük getirdiği hanelerin oranı 8,8 puan artarak yüzde 66,5 oldu. Konut masrafların yük getirmediğini belirten hanelerin oranı geçen yıla göre 9,2 puan azalış ile yüzde 15,9 hesaplandı.

Hanelerin yüzde 58,8’i evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını, yüzde 39,2’si iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını, yüzde 31,8’i beklenmedik harcamaları, yüzde 19,5’i evin ısınma ihtiyacını, yüzde 64,2’si eskimiş mobilyaların yenilenmesini ekonomik olarak karşılayamadığını beyan etti.

Paylaşın

Reuters’tan Dikkat Çeken “Türkiye Ekonomisi” Analizi

Reuters, yoksulluğun artarak devam ettiği ve geniş kesimlerin temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığı Türkiye için dikkat çeken bir analiz habere yer verdi.

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Türkiye’de şirketlerin ağır ekonomik koşullar nedeniyle iflas ettiğini ya da konkordato ilan ettiğine dikkat çeken bir analiz haber yayımladı.

Habere göre, özellikle tekstil sektörünün ağır koşullardan etkilendiğine değinilerek, 7 ayda 15 bin şirketin kepenk indirdi. Haberde, çeşitli şirketlerin sahipleriyle yapılan görüşmelere yer verildi.

Dünyanın önde gelen şirketlerinden Zara için Çorlu’da üretim yapan Doğan Duman’ın fabrikasındaki işçilerin üçte birini son bir yılda işten çıkardığını anlattığı belirtilen haberde, mevcut tablo şöyle anlatıldı:

“Çorum’daki fabrikasında dünyanın önde gelen moda markalarından biri için üretim yapan Doğan Duman, artan maliyetler ve fiyat tutturamamaya bağlı azalan siparişler nedeniyle şirketinin geleceğinden endişeli.

Ağırlıklı olarak ceket ve palto üreten fabrikasında son bir yılda çalışan sayısını neredeyse üçte bir azaltmasına rağmen maliyet artışlarını karşılamakta zorlanan Duman, 27 yıllık işini ayakta tutmak için çabalıyor.

Duman’ın organize sanayi bölgesindeki fabrikasında çok sayıda dikiş makinesi kenara itilmiş, atıl şekilde beklerken; dışarıda ise kapısına kilit vurulmuş fabrikalar ve “satılık” tabelaları dikkat çekiyor.

Yüksek enflasyon ve aşırı ısınan talebi dizginlemek için bir yıldan uzun süredir devam eden sıkılaştırma çabalarıyla birlikte benzer sahneler Türkiye genelinde giderek artarken; işten çıkarma, konkordato ve kapanma dalgası da yayılıyor.

Global moda markası Zara için kaban ve ceket üreten Doğan Duman’ın şirketi gibi binlercesi, yüksek enflasyon, kur seviyesi, elektrik ve gaz fiyatlarına yapılan zamlar ve azalan ihracat siparişleri nedeniyle zor durumda.

Fabrikasının ancak %60 kapasite ile çalıştığını ve geçen yıl 300 olan çalışan sayısını 210’a düşürmek zorunda kaldığını belirten Duman, ‘Artan enerji maliyetleri ve kurun yerinde saymasıyla beraber siparişler de giderek azalıyor” dedi ve ekledi:

“Siparişlerin daha da azalacağını, maliyetlerimizi kurtarmayacağını, kur bu şekilde devam ettiği sürece, önümüzdeki sene başında asgari ücret zammı da geldiğinde artık rekabet etmekte iyice zorlanacağımızı ve artık kilit vurma noktasına geleceğimizi düşünüyoruz…Önce 100 kişiye düşersin, 50 olursun, sonra kapayıp gidersin.”

“Konkordatoların bedeli çok ağır olabilir”

Haberde ayrıca, İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan’ın şu uyarısına da yer verildi: “Konkordatoların bir kısmının gelecek aylarda iflaslara dönüşmesi ve zincirleme etkilerle ekonominin geneline yayılması ağır bedellerle sonuçlanabilir…

Ticari alacakların konkordatoda kapsam dışında kalmasını şiddetle öneriyoruz. Aksi takdirde yaşatalım diye konkordato imkânı vermiş olduğumuz firmanın birbirine bağlı yüzlerce ticari alacaklısını da çok zor durumda bırakmış oluruz.”

Paylaşın

Türkiye’de 3.8 Milyon Hane Sosyal Yardımlarla Ayakta Duruyor

Yoksulluğun artarak devam ettiğini ve geniş kesimlerin temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığı Türkiye’de 2024 yılının ilk sekiz ayında yaklaşık 3.8 milyon hanenin sosyal yardım aldığı kayıtlara geçti.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Ocak – Temmuz 2024 dönemi için paylaştığı verilere göre, düzenli sosyal yardıma muhtaç hane sayısı 3 milyon 792 bin 340 olarak kaydedildi. Bu yardımlar, TÜİK verilerine göre toplamda 15 milyonu aşkın kişiyi kapsıyor.

Aile Destek Programı’ndan yararlanan hane sayısı da dikkat çekici bir artış gösterdi; 2022’de 3 milyon 99 bin olan hane sayısı 2024’te 3 milyon 233 bine yükseldi. Sosyal ve Ekonomik Destek Programı (SED) kapsamındaki çocuk sayısı ise 167 bine ulaştı.

Sosyal yardımlar sadece nakit desteklerle sınırlı kalmıyor. 2024 Temmuz itibarıyla elektrik tüketim desteğinden yararlanan hane sayısı da 3 milyon 658 bine ulaştı. 2019’da 2 milyon 420 bin olan bu rakam, 2024’e kadar ciddi bir artış gösterdi. Bu, birçok hanenin elektriğini ancak sosyal yardımlarla karşılayabildiğini gözler önüne seriyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, sosyal yardımlarla ilgili yeni düzenlemeler yapmaya hazırlanıyor. Özellikle boşanmış kadınların aldığı yardımların gözden geçirileceği, boşandığı kişiyle birlikte yaşamaya devam eden kadınların yardımlarının kesilebileceği belirtiliyor.

Ayrıca çalışabilecek durumda olup çalışmayan kişiler üzerinde yapılacak yeni incelemeler de gündemde. Ancak bu düzenlemelerin ne zaman ve nasıl uygulanacağına dair resmi bir açıklama yapılmadı.

(Kaynak: Gazete Pencere)

Paylaşın

10 Maddede, Türkiye Ekonomisinde “Stagflasyon” Belirtileri

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, yüksek enflasyon ortamında, üretimin ve istihdamın durgunluk göstermesi anlamına gelen stagflasyonun Türkiye ekonomisindeki belirtilerini 10 maddede değerlendirdi.

Sanayi üretimi, istihdam, kredi kullanımı gibi alanlarda yaşanan durgunluğa dikkat çeken Kozanoğlu’nun “Stagflasyon tartışması yeniden” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

1) En kritik öncü göstergelerden sayılan sanayi üretimi Haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4.6 düştü. Bu oran imalat sanayiinde yüzde 6.9’u buldu. Yılın ikinci çeyreğinde de ilk çeyreğe göre yüzde 3.9 zayıflama gerçekleşti. Kapasite kullanım oranı da 2023’ün aynı ayına kıyasla yüzde 1.3 azalarak 75.9 oldu.

2) İstanbul Sanayi Odası’nın derlediği İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) Temmuz’da (üst üste beşinci ay) azalarak 47.2 düzeyinde geriledi. Yeni alınan siparişlerde son 20 aylık dönemin en sert düşüşü kaydedildi. PMI raporuna göre, izlenen on sektörün tamamında yeni siparişler yavaşladı. Üretimde ise giyim ve deri ürünleri dışındaki tüm sektörlerde daralma yaşandı.

3) Merkez Bankası Enflasyon Raporu’nda zorunlu harcamalar dışında ihtiyari harcamalarda yavaşlamaya işaret ediliyordu. Otomobil satışlarında Temmuzda bir yıl öncesine göre yüzde 14.6 düşüş gerçekleşti. Perakende satış hacim endeksinde yıllık bazda Mayısta yüzde 6.2, Haziranda 8.6 artış söz konusu olsa da son 2 yılda hep çift haneli sıçramalar kaydedildiği için burada da bir yavaşlama seziliyor. Çünkü aylık bazda ise Mayısta yüzde 3.4 daralma, Haziranda yüzde 1.7 artış gerçekleşti. Şimdilik dalgalı bir seyirle karşı karşıya bulunduğumuz söylenebilir.

4) Ekonomik yavaşlama ciro endekslerinde de kendini gösteriyor. Haziran 2024 ciro endeksi yıllık yüzde 58 arttı. Aynı ayın TUİK tüketici enflasyonunun yüzde 71.6 açıklandığını hatırlarsak, bu net bir reel gerilemeye işaret ediyor. Enflasyonda en belirgin katılık gösteren hizmetler endeksi yüzde 76.1 ile sınırlı bir reel artış sergilerken, sanayi ciro endeksi yüzde 41, ticaret ciro endeksi yüzde 58.5 nominal artış ile belirgin bir reel düşüş gösteriyor. Sıçrama gösteren sektör ise, yüzde 103.5 artışla inşaat sektörü.

5) Haziran ayında 95.8 değerini alan ekonomik güven endeksi de, Temmuz’da 1.4 düşüşle 94.4 düzeyine indi. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle tüketici güven endeksi aynı dönemde aylık bazda yüzde 3.1 azalışla son 8 ayın en düşük noktasına geldi.

Mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi de bir önceki aya göre 1.8 puan düşüşle 98.7’yi gördü. Sektörel güven endeksleri perakende ticarette 1.7, hizmetlerde 1.3, inşaatta 0.8 azaldı.

6) Ekonomiye hız kestirecek en önemli bir gelişme de kredilerin reel olarak daralması. Merkez Bankası verilerine göre, TL ticari kredilerin 13 haftalık büyüme oranı 26 Temmuz itibarıyla yüzde 11.2, bireysel kredilerin yüzde 28 düzeyiyle sert bir reel daralmaya işaret ediyor. Alt kırılımlarda bu oranlar konut kredilerinde yüzde 4.9, ihtiyaç kredilerinde yüzde 42.8 ve kredi kartlarında yüzde 32.4. Son haftalarda özellikle kredi kartı harcamalarında belirgin bir yavaşlama hissediliyor. Çünkü faizlerin düşüklüğü nedeniyle kredi kartlarının borçlanma olanağından yararlanan tuzu kuru kimseler birer birer minderden çekiliyor. Buna karşın gelirleri harcamalarına yetmeyen dar gelirli kesimler son çare olarak kredi kartlarına başvuruyor.

7) Faizlerin yüksekliği ve talebin daralması bekleneceği üzere kredi riskini artırıyor. Bu nedenle karşılıksız çek, protestolu senet ve tahsili gecikmiş alacaklar segmentlerinin her birinde bozulmalar görülüyor. Protestolu senet sayısında 2024 Ocak-Haziran döneminde yüzde 0.5 sınırlı bir artışa karşın, tutarda yüzde 181.9’luk bir sıçrama gözleniyor. Karşılıksız çeklerde ise durum daha vahim; karşılıksız çeklerin sayısı yılın ilk 6 ayında yüzde 78.7 artarken, tutarları yüzde 254.3’lük bir patlama gösteriyor.

Borcunu ödememiş gerçek kişi sayısı 2024 Ocak-Haziran döneminde tüketici kredilerinde 536 bin, bireysel kredi kartlarında 645 bin, toplamda ise 891 bine ulaşmış durumda. Her iki kulvarda da borç takmış kişiler bulunması nedeniyle toplam sayı daha yüksek değil. Takibe giren alacak oranı genelde yüzde 1.5, bireysel kredi kartlarında yüzde 2.5 olmak üzere düşük bir düzeyde bulunsa da artma eğiliminde. Borcunu ödeyemeyen insanların sayısının TL bazında tahsili gecikmiş alacak oranından daha hızlı artışı ise; dar gelirli, kredi limitleri düşük yurttaşların borç ödeyememe sorununu yaşadığını, önümüzdeki aylarda bu tablonun ağırlaşacağını düşündürüyor.

8) Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı Haziran ayında bir önceki aya göre 0.7 puan artarak yüzde 9.2 düzeyine çıktı. Bu artışın turizm, tarım ve inşaatta istihdamda genişleme beklenen bir ayda gerçekleşmesi dikkat çekici. İşsiz sayısı 234 bin yükselirken, işgücüne katılanların sayısının 107 bin düşüşü, istihdam edilenlerin sayısının 341 bin gerilemesine yol açtı.

Böylelikle çalışma yaşındakilerin işbaşı yapabilenlerinin oranı yüzde 49.3’e indi. Tek bir aylık verinin güvenirliliğinin sınırlı olacağını göz önüne alsak da, işgücündeki azalma asgari ücretin sabit tutulması nedeniyle aslında şaşırtıcı değil., “Bu ücretle çalışacağıma emek piyasasından çekilirim” deme eğiliminin baş gösterdiğini düşündürüyor. Diğer önemli bir gösterge, atıl işgücü oranı da yüzde 29.2’ye ulaştı.

Böylelikle 3.3 milyonu işsizler, 3.9 milyonu tam zamanlı çalışmak istediği halde eksik zamanlı çalışmak zorunda kalanlar, 4.6 milyonu ise genellikle iş bulmaktan umudun kesmiş olması nedeniyle aktif iş aramayan, ama bir iş olsa çalışırım diyenler olmak üzere 11.8 milyon yurttaşımız atıl işgücünün parçası oldu. Ekonomik soğumayla birlikte kış aylarında işsizlik oranının yüzde 12’yi geçmesi, özellikle 2024 üniversite mezunlarının iş bulmakta zorlanması beklenmeli. 15-24 yaş arasını kapsayan genç işsizliği ise, şimdiden yüzde 17.6 düzeyinde.

9) Haziran ayında cari işlemler dengesi 407 milyon dolar fazla verdi. Net turizm gelirlerinin 4.8 milyar dolar gerçekleştiği bir dönemde sağlanan cari fazla şaşırtıcı değil. Böylelikle 2024’ün ilk 6 ayının cari açığı 16.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ancak bu performansa sevinmeden önce ekonominin yavaşlamasının ödemeler dengesine etkisini de göz önüne almakta yarar var. 2018 kur şokunun ardından hem TL’nin değer kaybının hem de ekonominin yavaşlamasının sonucu olarak, 2019’da 15 milyar dolar cari fazla verildiğini unutmadık.

2024 Ocak-Haziran döneminde ara malları ithalatı yüzde 14.5 azalırken, tüketim malları ithalatı yüzde 19.8 artış göstermiş. Haziran ayında enerji ürünleri ve altın hariç ithalatın bir yıl öncesine göre yüzde 2.7 azalması ekonomik yavaşlamanın etkilerinin ortaya çıktığını; tüketim mallarının ithalatının ise yüzde 5.0 artışı ise, üst gelir grubunun kurun da teşvikiyle talebinin güçlü kaldığını gösteriyor.

10) TL ticari krediler yüzde 59, ihtiyaç kredileri ise yüzde 75 faiz oranıyla öngörülen enflasyonun çok üzerinde seyrediyor. Bu durum özellikle reel sektör şirketlerini dövizlerini bozdurup/dövizle borçlanıp, TL kredi gereksinimlerini karşılamaya/yüksek TL mevduat kredilerinden yararlanmaya teşvik ediyor.

Reel sektör şirketlerinin döviz varlıkları Mayıs’ta 4 milyar dolar gerilerken, döviz borçları da 10.5 milyar dolar artmış; dolayısıyla net döviz pozisyonlarında bozulma 14.5 milyar dolara çıkmış. 2023 sonundan Mayıs’a pozisyon açığı 32,7 milyar dolar yükselmiş Bu eğilimin sürmesi halinde, önümüzdeki dönemde olası bir kur sıçramasının reel sektöre ve borç ödemelerinin aksaması nedeniyle dolaylı biçimde finans kesimine zor günler yaşatması riski artar.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

7 Ayda 1554 Firma “Konkordato” Talebinde Bulundu

2023 yılında toplam 1516 konkordato talebi olurken 2024’ün ilk yedi ayında bu rakam 1554 oldu. Konkordato, mahkeme denetiminde borçlunun alacaklıları ile anlaşması sonucunda borçlarının belli bir oranda veya belirli vadelerle ödenmesi suretiyle borçlarından kurtulması yoludur.

Konkordato süreci başladığında borçlu taraf plan dahilinde ilerleyerek borçlarını ödemeye başlar. İflas ettiğini ilan eden borçlu borçları ödeyemez, fakat konkordato onaylandığında iflas ilanı düşer ve borçlar ödenmeye başlanır.

Konkordato süresi geçici mühlet için 3 aydır fakat gerekli şartlar sağlandığında 2 ay daha uzatılabilir. Kesin mühlette konkordato süresi 1 yıldır ve gerekli görüldüğünde 6 ay daha uzatılabilir.

Yüksek finansman maliyeti, enflasyonla birleşince yaşanan ekonomik durgunluk birçok sektörü zor duruma soktu. Yılın ilk yarısında kapanan şirket sayısı geçen yıla göre yüzde 25.8 artarken birçok sektörde konkordato taleplerinin geçen yıla göre yüzde 50-55 arttığı konuşuluyor. Bu sektörlerin başında da Türkiye’de büyümenin amiral gemisi olan inşaat sektörü geliyor.

İnşaat sektörünün büyük isimlerinden Yenigün İnşaat’ın konkordato haberi gözleri yeniden bu sektöre çevirdi. Türkiye Müteahhitler Birliği’nde de başkan olarak görev yapan Mithat Yenigün, bir süredir yaşadığı mali darboğazı aşamadı ve konkordato talebinde bulundu.

Konkordatotakip.com’un verilerine göre 2023 yılında toplam 1516 konkordato talebi olurken 2024’ün ilk yedi ayında bu rakam 1554 oldu. Mahkemelerin yılın ilk yarısında iflas kararı verdiği dosya sayısı ise 55. En riskli sektörler listesinde ise ilk sırayı 398 firma ile inşaat sektörü aldı. Sektörde geçen yılın tamamında 143 konkordato talebi varken bu yılın ilk 7 ayında bu sayı 97’ye ulaştı bile. Sektör temsilcileri, devletten ödeme alamama sorununa dikkat çekiyor.

Cumhuriyet’ten Didem Ernez‘e konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Genel Başkanı Tahir Tellioğlu, inşaat sektöründe son bir yıldır malzeme fiyatlarının artmasından dolayı ekonomik dalgalanma yaşandığına dikkat çekti.

Tellioğlu, “Alınan işlerle ilgili en az iki kat fiyat farkı ortaya çıkıyor. Krediye ulaşma imkânları çok zorlaştı. Krediye ulaşsanız bile faiz oranları çok yüksek. Umarız bu durum daha fazla bir sarmala girmez. Müteahhidi iflasa sürüklemekten çok koşulsuz tasfiye hakkı (işi bırakma) tanımalı. Çünkü işi kendi başına bıraksa teminat mektubu yanıyor veya ceza alıyor” dedi.

Anadolu Yakası İnşaatçıları Derneği Başkan Yardımcısı Ahmet Erkutoğlu da “Hükümetin yanlış politikası yüzünden şirketler batıyor. Zaten Yenigün İnşaat devlete iş yapıyordu. Devlet müteahhitlere ödemeyi tam yapamıyor” dedi.

Türkiye’nin en büyük mermercisi Temmer Mermer’in de yakın zamanda konkordatoya gittiğini anımsatan Erkutoğlu da kredi ve mevduatların yüksek olmasından yakınarak şunları söyledi: “Bugün kentsel dönüşümde de birçok firma sıkıntıda. Mevduat faizlerinin artmasından dolayı satışlar durdu. Ayrıca piyasada para yok. Devlet imkânlarını etrafındakine değil herkese kullansa bu sıkıntıları yaşamamış oluruz.”

Paylaşın

Çarpıcı Analiz: İç Karışıklık Çıkma İhtimali En Yüksek Ülke “Türkiye”

ABD merkezli Bloomberg Economics’in analizine göre; şiddetli siyasi çalkantıların yaşanma olasılığı en yüksek olan dünyanın en büyük ekonomileri arasında Türkiye zirvede yer aldı.

Bloomberg Economics analisti Nick Hallmark, “İç çatışma gibi nadir olaylara ilişkin tahminler yüksek derecede belirsizlik içerir. Yine de, model ABD’de artan riskler etrafında analitik bir çerçeve oluşturma konusunda yararlı” dedi.

Bloomberg Economics’in analizine göre; şiddetli siyasi çalkantıların yaşanma olasılığı en yüksek olan dünyanın en büyük ekonomileri arasında Türkiye zirvede bulunuyor. Rusya ve ABD ise listede Türkiye’nin hemen altında yer aldı.

Analize göre; G20 ülkeleri arasında gelecek yıl iç karışıklık çıkma ihtimali Türkiye’de yüzde 6, Rusya’da yüzde 4, ABD’de ise yüzde 3 seviyesinde bulunuyor.

Modelde ülkenin demokrasi, otokrasi mi yoksa demokrasi mi olduğunu odaklanan ölçütün yanı sıra sosyal gruplar arasındaki farklılıklar, kurumlar ve siyaset içindeki farklılıklara da bakan birer ölçüt bulunuyor.

İstikrarsız ülkelerin maruz kaldığı yüksek borçlanma maliyetleri, düşük yatırımlar ve daha yavaş büyüme gibi ekonomik sorunlar da riskleri etkileyen unsurlar arasında yer alıyor.

Siyasi çalkantı riskini ne artırıyor?

ABD merkezli araştırma kuruluşu Center for Systemic Peace’in direktörü Monty G. Marshall, siyasi retorik düzeyi, siyasi liderler arasındaki saygı eksikliği ve hızlı ve etkili iletişim bağlantıları ve silahların kolayca bulunabilmesinin siyasi çalkantı riskini artırdığını belirtti.

Bloomberg Economics analisti Nick Hallmark, “İç çatışma gibi nadir olaylara ilişkin tahminler yüksek derecede belirsizlik içerir. Yine de, model ABD’de artan riskler etrafında analitik bir çerçeve oluşturma konusunda yararlı.

Eğer kurumsal gerileme devam eder ve siyasi şiddet artarsa, o zaman ABD’nin ekonomik performansı, Hazine için düşük borçlanma maliyetleri ve hatta doların rezerv para statüsü bile garanti altına alınamaz” dedi.

(Kaynak: 10Haber)

Paylaşın

Van’da 400 Esnaf “Ekonomik Kriz” Nedeniyle Kepenk Kapattı

Van’da yeme – içme sektöründe faaliyet yürüten 400 esnaf ekonomik kriz nedeniyle kepenk kapattı. Van Lokantacılar ve Fırıncılar Odası Başkanı Sabri Işık, neden olarak artan maliyetleri işaret etti.

Sabri Işık, “Bu krizin bir an önce bitmesi gerekiyor, aksi durumda çok daha ağır sıkıntılar yaşayabiliriz. Esnaf kiraya mı, işçinin maaşına mı, sigortasına mı, yoksa kendini doyurmak için mi çalışsın?” dedi.

Türkiye’deki ekonomik krizin en çok etkilediği sektörlerden biri de gıda sektörü. Artan maliyetler nedeniyle giderlerini karşılayamaz hale gelen esnaf, çareyi kepenk kapatmakta buluyor. Kahvaltısıyla meşhur Van’da da yeme – içme sektöründe faaliyet yürüten 400 esnaf kriz nedeniyle kepenk kapattı.

Van Lokantacılar ve Fırıncılar Odası Başkanı Sabri Işık, artan maliyetler nedeniyle esnafların kepenk kapattığını söyledi. Lokantaların gelirinin yüzde 1, giderinin de yaklaşık yüzde 9 olduğunu söyleyen Işık, be dilimin esnafın kepenk kapatmasına yettiğini belirtti.

Işık, “Geçen bir yılda 400 esnafımız terki ticaret yapmıştır. Bunun Bu yüzde 9’luk dilim bile kepenk indirmeye yetiyor. Van, Gayri Safi Yurtiçi Hasılada (GSYH) Türkiye’de 3’üncü sırada, ancak en büyük 20’inci büyükşehirdir. Elimizde altın bileziğimiz var, ama bu altın bir türlü işlenmiyor. Bu nedenle esnafımız her geçen gün zor durumda kalıyor. Yanı başımızda komşu ülkeler İran ve Irak var. Wan esnafının bir nebze ayakta kalmasının nedeni ise İran ve Irak’tan gelen turistlerdir” ifadelerini kullandı.

Kentin adeta kaderine terk edildiğini dile getiren Işık, şunları söyledi: “Van tarihiyle, doğa güzelliğiyle çok önemli bir kenttir ancak yatırım yapılmıyor. TBB (Türkiye Bankalar Birliği) Risk Merkezi Ocak-Haziran dönemi ‘Karşılıksız işlemi yapılan çek sayılarının illere ve bölgelere göre dağılımı’ verilerini paylaştı. Verilere göre, Van 942 karşılıksız çek ile birinci sırada yer aldı. Bu durum bile esnafın nasıl sıkıntıda olduğunu gösteriyor. Ortada canlı bir para olmadığı için tüm işler çek ve senetle oluyor.

Bu krizin bir an önce bitmesi gerekiyor, aksi durumda çok daha ağır sıkıntılar yaşayabiliriz. Esnaf kiraya mı, işçinin maaşına mı, sigortasına mı, yoksa kendini doyurmak için mi çalışsın? Eskiden bir lokantaya giderken asla eşimiz, dostumuz olmadan gitmezdik. Ama şimdi insanlar bir dürüm yemeye korkuyorlar. Bir dürüm bile insanlar için lüks olmuş. Bu haliyle esnafların kazanması mümkün değil.”

Ekonomisi turistler üzerinden dönen kente gelen turist sayısında da düşüş yaşandığını kaydeden Işık, “Bizim turizmden başka bir gelirimiz neredeyse yok. Gelen turistlerden dolayı biraz iş yapabiliyor, evimize bir ekmek götürebiliyoruz. Turist sayısı bu yıl özellikle düştü. Sınır kapısının 3 girişi var, ama tek bir giriş çalışıyor. Söz konusu Van olunca turistlere böyle zorluk çıkarılıyor. Geçen yıllarda neredeyse kentin tamamı turist doluyken bu yıl neredeyse kimse gelmiyor. Bu politikanın değişmesi ve sınır kapısına özen gösterilmesi gerekiyor. Bu yapılmazsa günbegün insanlar kepenk kapatmaya devam eder” şeklinde konuştu.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

“Ekonomi Yönetimi”nden Maaşlara Tırpan Hazırlığı

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Öncelikle OVP’de 2024 tüketici enflasyonu tahmini yüzde 33 idi. Bunun tutmayacağını, TCMB’nin 3. çeyrek aylık enflasyon yüzde 2.5, 4. çeyrek yüzde 1,5 tahminine göre bile 9 puan şaşacağını biliyoruz” dedi ve ekledi:

“Bunun üzerine bir de 4 puan yıllık büyümeden refah payını koyunca bir kere asgari ücretliler 2025’e 13 puan alacakla başlıyor.2025 için öngörülen  yüzde 14 yerine gerçekleşme şansı bulunan diyelim  yüzde 25 gibi bir oran geçerse, ikisinin bileşik sonucu yüzde 42.5 olur. Böyle bir oran kabul görebilir. Ama hatırlayalım kamu çalışanları ve emeklileri için 2025 toplu sözleşme zammı 6 aylık dönemler için yüzde 6 ve yüzde 5. Yani bu program emekçiyi ezmeyi bu yolla enflasyonu aşağı çekmeyi amaçlıyor.”

Enflasyonun rekorlar kırdığı Türkiye’de uygulamaya konulan yeni ekonomi programıyla hataların faturası emekçiye çıkarılıyor.

Ara zam alamayan milyonlarca asgari ücretlinin gözü şimdiden ocak ayında yapılacak zamma çevrildi. Ancak yeni bir tartışma gündemde. Ekonomi çevrelerinde gerçekleşen değil beklenen enflasyona göre zam iddiaları yoğunlaştı. Böyle bir uygulama ise çalışanların maaşında yeni bir tırpan anlamına geliyor.

Konu ilk kez Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, maaşlara yapılacak zammın beklenen enflasyona göre yapılması açıklamaları ile gündeme gelmişti. Türkiye’nin kredi notunu artıran Moody’s dei yayınladığı bilgi notunda maaş artışlarının beklenen enflasyona göre yapılması gereğinden söz etti. Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “2024 yılında emekli maaşlarında yüzde 78-86 arasında zam yaptık. Yaptığımız bu artış enflasyon beklentisinin oldukça üstündedir” dedi.

2025 yılı için Merkez Bankası’nın beklenen enflasyonu yüzde 14. Ocak ayında yapılacak zamda ekonomistlere göre sistem değişirse artış en fazla yüzde 20 olacak. Bu da asgari ücretin 20 bin 402 TL olacağı anlamına geliyor. Gerçekleşen enflasyon oranında veya bunun üstünde bir zam uygulaması devam edecek olursa ise bu oranın yüzde 43-50 arasında olması bekleniyor.

Cumhuriyet’ten Ali Can Polat’ın haberine göre; Çalışma ekonomi uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, Şimşek’in programında böyle bir hedef olduğunu belirtti. Aralık ayında bu tartışmanın açılabileceğini söyleyen Çelik, “Memur maaş artışında bunun için yasa değişmesi gerekir. Asgari ücrette ise yasal bir engel yok” dedi.

Beklenen enflasyona göre zam uygulamasının teknik olarak doğru olabileceğini aktaran Prof. Dr. Selva Demiralp ise Türkiye’de enflasyon beklentilerinin gerçekleşmediğini bu nedenle beklentiye göre zam yapılmasını doğru bulmadığını belirterek şunları söyledi:

“2025 yılı için TCMB’nin yılsonu enflasyon beklentisi %14. Bu rakam gerçekleştirilmesi oldukça zor bir hedef. Bizim Koç Üniversitesi’nden Cem Çakmaklı ve Sevcan Yeşiltaş ile yaptığımız tahminler yüzde 30 civarında bir rakama işaret ediyor. Kalkı ki TCMB tarihçesine baktığımızda konulan 12 ay sonrası enflasyon hedeflerinin hep yukarı yönlü revize edilmiş olduğunu görüyoruz. 2025 hedefinin de bu tür bir revizyona uğraması kuvvetle muhtemel. Bu durumda maaş ayarlamaları hangi beklentiye göre ayarlanırsa gerçekleşecek enflsayona karşı alım gücü korunabilir?

TCMB’nin verdiği rakama göre mi, bunun kabaca iki katı olan piyasa beklentilerine göre mi, yoksa bizim Koç Üniversitesi’nden bir ekiple Konda işbirliği ile yaptığımız hanehalkı 12 ay ileriye yönelik enflsayon beklentisi olan yüzde 100’e göre mi? Hanehalkı tipik olarak geçmişe bakarak ve kötümser bir izlenimle hareket eder. Yine de piyasalardan bu kadar ayrışmış, yüksek olan bir beklenti gerçekleşecek enflasyona dair önemli ipuçları sunduğu için gözardı edilmemesi gereken bir bilgi.

Netice olarak Türkiye gibi fiyat istikrarına henüz ulaşamamış, gelecek seneye dair ciddi bir dezenflasyon hedefi olan, fakat enflasyona dair belirsizliklerin çok yüksek olduğu bir ülkede revizyon ihtimalini oldukça yüksek gördüğüm TCMB enflasyon beklentisine göre ücret ayarlaması yapılmasını doğru bulmuyorum. Eğer piyasa, reel sektor ve hanehalkı beklentilerinden çıkarılacak bir ortalama rakam kullanılırsa o zaman düşünülebilir.”

Önümüzdeki dönem işsizliğin daha da artacağını hatırlatan Prof. Dr. Ali Çufadar da böyle bir ortamda hükümet ve işveren kesiminin masaya ‘beklenen enflasyon oranında zam’ talebiyle oturacağını söyleyenlerden. Yüzde 20 civarı bir zam beklediğini aktaran Çufadar, “İşçi tarafı da bunu kabul edecektir. En fazla büyümesen pay isteyebilirler ama o da zaten yüzde 2 civarında olur” dedi.

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ise şunları söyledi: “Öncelikle OVP’de 2024 tüketici enflasyonu tahmini yüzde 33 idi. Bunun tutmayacağını, TCMB’nin 3. çeyrek aylık enflasyon yüzde 2.5, 4. çeyrek yüzde 1,5 tahminine göre bile 9 puan şaşacağını biliyoruz. Bunun üzerine bir de 4 puan yıllık büyümeden refah payını koyunca bir kere asgari ücretliler 2025’e 13 puan alacakla başlıyor.

2025 için öngörülen yüzde 14 yerine gerçekleşme şansı bulunan diyelim yüzde 25 gibi bir oran geçerse, ikisinin bileşik sonucu yüzde 42.5 olur. Böyle bir oran kabul görebilir. Ama hatırlayalım kamu çalışanları ve emeklileri için 2025 toplu sözleşme zammı 6 aylık dönemler için yüzde 6 ve yüzde 5. Yani bu program emekçiyi ezmeyi bu yolla enflasyonu aşağı çekmeyi amaçlıyor.”

Paylaşın