Eğitim İzleme Raporu 2023’e göre 2022-23 eğitim-öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki 6-17 yaş arası yaklaşık 442 bin 643 çocuk eğitimin dışında kaldı. Eğitim dışında olan çocuk sayısı en fazla olan grup 14-17 yaş grubu.
İlkokula gidecek çağda olan 6-9 yaş grubunda yaklaşık 75 bin 174, yaş grubu olan 10-13 olan ortaokul çağındaki yaklaşık 83 bin 401, yaş grubu olan 14-17 olan ortaöğretim çağında ise yaklaşık 284 bin 68 çocuk eğitim dışında bulunuyor.
Raporda “14-17 yaş grubu çocuklar, ekonomik etkenler, engellilik ya da erken yaşta ve zorla evlilikler gibi nedenlerle eğitim dışına çıkıyor olabilir. Eğitim dışına çıkma nedenlerinin tespit edilmesi bu çocukların eğitime geri dönmesine yönelik müdahale programlarının geliştirilmesi için önemli” değerlendirmesi yapılıyor.
Eğitim Reformu Girişimi (ERG), “Eğitim İzleme Raporu 2023″yi açıkladı. Rapor, Türkiye’deki eğitim sisteminin içinde bulunduğu duruma dair önemli veriler içeriyor.
DW Türkçe’den Pelin Ünker’in haberine göre; Eğitim çağında olan çocukların 13 yaşından sonra artan bir şekilde eğitim dışına çıktığına işaret eden rapor, eğitime devam edenler arasında ise sosyoekonomik durumu iyi olan öğrencilerle düşük gelir grupları arasındaki makasın açıldığını gösteriyor.
Rapora göre kamunun eğitime ayırdığı kaynaklar azalıp eğitim harcamalarında hane halklarının payı artarken en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grup bu harcamaların yüzde 60’a yakınını gerçekleştiriyor. Bu durum öğrencilerin becerilerine de yansıyor. Öyle ki Türkiye’nin katıldığı ve dördüncü sınıf öğrencilerine uygulanan Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Araştırması (PIRLS) 2021 verilerine göre yüksek ve düşük düzey sosyoekonomik durumdaki öğrenciler arasında 110 puan fark bulunuyor.
Eğitim İzleme Raporu 2023’e göre 2022-23 eğitim-öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki 6-17 yaş arası yaklaşık 442 bin 643 çocuk eğitimin dışında kaldı. Bu çocukların yüzde 49,9’u oğlan, yüzde 50,1’ini kız çocukları oluşturdu.
Zorunlu eğitim çağındaki çocuklar arasında eğitim dışında olan çocuk sayısı en fazla olan grup 14-17 yaş grubu. Ancak 14 yaşındaki çocukların yüzde 3,1’i okula kayıtlı değilken 17 yaşındaki çocuklarda bu oran yüzde 8,2’ye yükseliyor.
İlkokula gidecek çağda olan 6-9 yaş grubunda yaklaşık 75 bin 174, yaş grubu olan 10-13 olan ortaokul çağındaki yaklaşık 83 bin 401, yaş grubu olan 14-17 olan ortaöğretim çağında ise yaklaşık 284 bin 68 çocuk eğitim dışında bulunuyor.
Raporda “14-17 yaş grubu çocuklar, ekonomik etkenler, engellilik ya da erken yaşta ve zorla evlilikler gibi nedenlerle eğitim dışına çıkıyor olabilir. Eğitim dışına çıkma nedenlerinin tespit edilmesi bu çocukların eğitime geri dönmesine yönelik müdahale programlarının geliştirilmesi için önemli” değerlendirmesi yapılıyor.
Öte yandan önceki yıl bir eğitim kurumuna kayıtlı olan en az 20 bin çocuğun 2022-23 döneminde kayıtlı olmadığına işaret edilen raporda, bu çocukların neden kayıtlı olmadığına yönelik kamu kurumları tarafından daha fazla veri paylaşılmasına ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.
Raporda eğitime erişim anlamında diğerlerinden daha dezavantajlı olan kız çocuklar, özel eğitim desteğine ihtiyacı olan çocuklar, kırsaldaki çocuklar, mülteci çocuklar ve çalışan çocukların durumu da ayrı ayrı değerlendiriliyor.
ERG hesaplamaları, 2022-23 eğitim-öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 221 bin 739 kız çocuğun eğitim dışında olduğuna işaret ederken, kız çocuklarında okullulaşma oranının da bölgelere göre farklılaştığını gösteriyor. Örneğin ortaöğretimde Doğu Karadeniz (yüzde 97,3) ile bu oranın en düşük olduğu Güneydoğu Anadolu (yüzde 80,9) arasında 16,4 puan fark bulunuyor.
Eğitim dışına çıkan kız çocuk sayısının 14 yaş itibarıyla 20 binin, 15-16 yaş itibarıyla ise 30 binin üzerine çıktığı görülüyor. 17 yaşta ise eğitim dışına çıkan kız çocuk sayısı 50 binin üzerine çıkıyor.
Rapora göre bu durum kız çocukların eğitimde kalmasına yönelik toplumsal cinsiyet odaklı müdahale programlarına ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
Çalışan çocukların durumuna da dikkat çekilen raporda bu konuda sınırlı veri olmasına karşın 15-17 yaş grubu istihdam oranının 2021’de yüzde 14’e, 2022’de ise yüzde 16,4’e yükseldiğine işaret ediliyor.
Rapora göre Türkiye’de yaşayan zorunlu eğitim çağındaki mülteci çocukların yüzde 31,4’ünü oluşturan 455 bin 302 mülteci çocuk ise bir okula kayıtlı değil.
Engeli olan tüm çocukların sayısına ve dolayısıyla özel eğitimde okullulaşma oranlarına ilişkin veriler ise kamu kurumları paylaşılmıyor. 2022-23 eğitim-öğretim yılının istatistikleri, örgün eğitimde özel eğitim hizmetlerinden yararlanan öğrenci sayısının bir önceki seneye göre 35 bin 118 artarak 507 bin 804’e çıktığını gösteriyor.
Rapora göre köy okullarındaki öğrenci sayısı ise ilkokul kademesinde yüzde 2,8, ortaokulda yüzde 3,7, ortaöğretimde ise yüzde 1,4 azaldı.
Özel öğretim kurumlarında öğrenci sayısı arttı
Özel öğretim kurumlarına kayıtlı öğrenci oranındaki artış da devam etti ve 0,4 yüzde puan artarak yüzde 9,5’e ulaştı. 2022-23 döneminde oranın en yüksek olduğu kademeler okulöncesi eğitim (yüzde 18,2), genel ortaöğretim (yüzde 16,2) ve mesleki ve teknik ortaöğretim (yüzde 8,9) diye sıralandı.
Raporda okulöncesi eğitim ve ilkokul hariç, tüm kademelerde özel okul sayılarının azaldığına dikkat çekilerek “Okul sayılarındaki azalmanın nedeni özel öğretim kurumlarını etkileyen mali kriz olabilir. Benzer ekonomik koşulların hane halklarını da etkilediği düşünüldüğünde, özel öğretim kurumlarının neden geçtiğimiz yıla göre daha fazla tercih edildiği araştırılmalı” denildi.
ERG raporu, eğitime ayrılan kaynaklar azalırken sosyoekonomik durumun eğitime etkisinin arttığına da dikkat çekiyor. Eğitim masraflarının nitelikli eğitime erişimin önündeki engellerden biri olduğu düşünüldüğünde hane halkının gelir durumu ve eğitime ayırabildiği kaynaklar nitelikli eğitimi ve eğitim hakkını da etkiliyor.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın Ekim ayında yayınlanan yönetmelik, okulöncesi eğitimin ücretsiz olmaktan çıkması ve mevsimlik işçilerin çocuklarının eğitim sorumluluğunun kamu idaresinden alınması gibi önemli değişiklikler getirdi. Bu düzenleme kamu idaresinin okulöncesi dönemde verilen eğitimi ücretsiz sunacağı, ancak çocukların eğitim araç-gereci ve yemek gibi ihtiyaçlarını karşılamayacağını gösteriyor.
Türkiye’de eğitim hizmetlerinin finansmanı ağırlıklı olarak kamu idaresi tarafından karşılansa da eğitim harcamalarında hane halkının payı yükseliyor.
Buna göre en güncel harcama verilerinin bulunduğu 2021’de ulusal eğitim harcamalarının yüzde 21’i hane halkları tarafından yapıldı ve hane halkı eğitim harcamaları önceki yıla göre reel olarak yüzde15,7 arttı. Öğrencilerin merkezi sınava hazırlandığı kademeler olan ortaokul (yüzde 24,8) ve ortaöğretimde (yüzde 26,9) hane halkı eğitim harcamalarındaki artış daha fazla oldu.
Öte yandan raporda, hane halkı tüketim harcamalarına ilişkin 2022 verilerine göre geliri daha yüksek olan grupların eğitime daha fazla harcama yaptığına işaret edildi. Buna göre hane halkı eğitim harcamalarının yüzde 59,6’sı en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grup tarafından yapılırken harcamaların sadece yüzde 1,5’ini en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grup yaptı.
Gelir ve harcama verilerindeki bu farkların hem çocukların eğitime erişimine hem de eğitimin çıktılarına etkisi olduğuna işaret edilen raporda, Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Araştırması (PIRLS) 2021 sonuçlarına dikkat çekildi.
PIRLS verilerine göre Türkiye’de yüksek ve düşük düzey sosyoekonomik durumdaki öğrenciler arasında 110 puan fark bulunuyor. PIRLS, beş yılda bir 4’üncü sınıf öğrencilerine uygulanıyor. Dördüncü sınıf, öğrencilerin okuma becerisini edindiği ve bu beceriyi başka şeyler öğrenmek için kullanmaya başladığı bir dönem olduğu için okuryazarlık açısından önemli bir kademe olarak görülüyor. Türkiye, PIRLS’ten aldığı ortalama 496 puanla genel başarı ortalamasının altında kalırken 43 ülke arasında 31’inci sırada yer aldı.
Rapora göre okullardaki beslenme desteği de devamsızlık ve okul terki risklerini azaltmada, eğitime erişimi artırmada önemli bir rol oynuyor. Türkiye’de geniş kapsamlı bir ücretsiz okul yemeği uygulamasına acil ihtiyaç olduğu vurgulanan raporda, uygulamanın ağırlıklı olarak taşımalı eğitim kapsamında verilen öğle yemeğiyle sınırlı kaldığı hatırlatılıyor.
Gittikçe yoksullaşan ailelerdeki çocukların, gelir düzeyi daha yüksek ailelerdeki çocuklara göre çevresel zarara daha fazla maruz kalma eğiliminde olduğuna ve bu durumun mevcut kırılganlıkları kalıcı hale getirdiğine işaret edilen raporda, bunu önlemek için kamu idaresinin en yoksul ailelerin barınma ve yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik ulusal, bölgesel ve yerel seviyede yatırımlara öncelik vermesi öneriliyor.
ERG raporunda, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin çocuklar ve eğitim üzerinde etkileri de değerlendirildi.
Rapora göre, deprem bölgesinde 936 okul, 11 bin 738 derslik depremler nedeniyle kullanılamaz hale geldi. Depremin eğitim ortamlarına etkisinin en güçlü olduğu il, dersliklerin yüzde 45,4’ünün kullanılamaz durumda olduğu Hatay oldu. Dersliklerin yeniden yapımı için çalışmaların hangi aşamada olduğuna ilişkin kamuoyuna yansıyan bilgiye ulaşılamadı.
Deprem bölgesinde nitelikli eğitimin tüm çocuklara sunulabilmesi için altyapı sorunlarının en kısa sürede çözülmesi, sınıf mevcutlarının düşmesi ve tekli eğitim sistemine tamamen geçilmesinin önemine dikkat çekilen raporda, öğretmenlerle yapılan odak grup görüşmelerine de yer verildi.
Buna göre öğretmenler ikili öğretim nedeniyle okulların çok erken başlayıp geç saatte bittiğini ve derslerin ihtiyaç duyulması hâlinde 30’ar dakika şeklinde işlendiğini aktardı. Ayrıca, hasar almamış bölgelerdeki okullara diğer bölgelerden önemli sayılarda öğrenci geldiği ve bu nedenle sınıf mevcutlarının arttığı bilgisi de paylaşıldı. Öğretmenler, okullarda internet ve elektrik altyapılarında ciddi sorunlar bulunduğunu ve bunun ders işleme süreçlerini doğrudan etkilediğini de belirttiler.
Deprem sonrası süreçte açılabilecek tüm okullar 24 Nisan 2023’te açılmış olsa da okula devam oranlarının ikinci dönemde ciddi bir şekilde düşük kaldığı görüldü. Rapora göre bu durum eğitim dışına çıkacak çocuk sayısının artması riskini barındırıyor.
Yapılan anketlerde deprem bölgesindeki ailelerden yüzde 21,8’i çocuklarından hiçbirinin deprem sonrasında okula gitmediğini vurguluyor. Tüm çocuklarının okula gittiğini söyleyen ailelerin oranı yüzde 61,9. Çocukların eğitim dışında kalma nedenleri arasında ekonomik sorunlar, okulların uzaklığı ve çocukların kötüleşen psikolojik durumları gösteriliyor.
Raporda depremden etkilenen öğrenciler için 2022-23 eğitim-öğretim yılında devam zorunluluğunun olmaması, sınıf tekrarının zorlaştırılması ve bir sonraki sınıfa otomatik kayıt gibi adımların, deprem sonrasında eğitim dışına çıkan çocuk sayısının anlaşılmasını engelleyebileceğine dikkat çekiyor.
“Çocuğun iyi olma hali merkeze alınmalı”
ERG’ye göre bu nedenle, 2023-24 eğitim-öğretim yılında, özellikle deprem bölgesindeki ve deprem bölgesinden göç etmiş çocukların devamsızlık kayıtlarının yakından izlenmesi ve eğitime devamlarının sağlanması, çocukların desteklenmesi büyük önem taşıyor.
“Çocuk korumanın en önemli bileşenlerinden olan eğitim, çocukları istismardan, erken yaşta ve zorla evliliklerden, çocuk işçiliğinden korur ve yapabilirliklerini artırarak bugüne ve geleceğe hazırlar” değerlendirmesinde bulunan ERG, deprem gibi süregelen çoklu krizleri ele almak için kapsamlı, özgün, uzun vadeli, çok disiplinli ve çocuğun iyi olma hâlini merkeze alan eğitim politikaları oluşturulması gerektiğine dikkat çekiyor.