Diyabet İle Beslenme: Sağlıklı Bir Beslenme İçin 7 Kural

Diyabetin (tip 1 veya tip 2) yönetiminde sağlıklı beslenme çok önemlidir. Bunun nedeni, ister parlak, kırmızı bir elma, ister bir çatal dolusu makarna veya peynir olsun, yediğiniz her lokmanın kan dolaşımınıza farklı seviyelerde şeker salmasıdır.

Haber Merkezi / Vücudunuza giren şeker miktarını azaltmak, diyabet semptomlarını yönetmenize, muhtemelen hipoglisemi ve hiperglisemiyi önlemenize ve böbrekleriniz, kalbiniz, gözleriniz, ayaklarınız ve daha fazlasında diyabetin ciddi komplikasyonlarından korumanıza yardımcı olabilir.

Diyabeti yönetmek için sağlıklı beslenmede aklınızda bulundurmanız gerekenler:

Gerekirse kilo verin: Uzmanlar, fazla kiloları vermenin insülin duyarlılığınızı artırabileceğini ve diyabetle ilgili komplikasyon riskinizi azaltabileceğini ifade ediyor. Bu, sizin için sağlıklı olan yemekleri seçmenin yanı sıra porsiyon boyutlarını da izlemeniz gerektiği anlamına geliyor.

Karbonhidratlara dikkat edin: Karbonhidratlar sağlıklı bir beslenmenin kritik bir parçasıdır (ve onları yemeyi bırakmanız gerekmez) ancak belirli bir öğünde veya atıştırmalıkta ne kadar tükettiğinizi izlemek istersiniz. Bu, her kişi için yaşa, kiloya, aktivite seviyesine ve hangi ilaçları aldıklarına bağlı olarak değişmektedir.

Öğün atlamayın: Öğün atlamak, kalorileri azaltmanın ve kilo vermenin basit bir yolu gibi görünüyor, ancak diyabetle başa çıkmak için akıllıca bir strateji değil.

Tabağınızı dengeleyin: Doymuş yağ, kalori ve karbonhidratları yönetmek, tabağın içeriğini dinsel bir şekilde incelemek anlamına gelmez. Tabağın yarısı meyve ve sebzeler, dörtte biri tam tahıllar ve kalan dörtte biri balık gibi yağsız proteinler gibi.

Daha fazla lif tüketin: Lifin tok hissetmenize, kan şekeri yönetimine ve kilo vermeye yardımcı olmak gibi birçok faydası vardır. Lifi tam tahıllar, fasulye, sebzeler ve meyveler gibi yiyeceklerde bulabilirsiniz.

Belirli yiyecekleri azaltın: Bunlara soda, şekerli meyve suları, yüksek tuzlu yiyecekler ve kızarmış yiyecekler dahildir.

Kendinize ölçülü davranın: Evet, diyabet hastaları kesinlikle tatlı yiyebilirler, ancak bunu planlamalılar. Örneğin, yemekten sonra kek olacağını biliyorsanız, akşam yemeğinde yediğiniz karbonhidratları (pirinç veya ekmeği) azaltın.

Paylaşın

Akşam Yemeği Sonrası Kilo Vermeye Yardımcı Olabilecek Beş Aktivite

Akşam yemeğinden sonra, kanepede uzanmak veya gece geç saatlere kadar atıştırmalıklar tüketmek gibi sağlıklı kilonuzu  engelleyebilecek alışkanlıklara yenilmek kolay. Ancak, akşam yemeğini takip eden saatlerde yaptıklarınız istenmeyen kiloları vermenize yardımcı olabilir.

Haber Merkezi / Akşam yemeği sonrası rutininize sağlıklı aktiviteler ekleyerek metabolizmanızı hızlandırabilir, sindirim sistemini iyileştirebilir ve aşırı yemeyi önleyebilirsiniz. Bu küçük ama etkili değişiklikler kilo verme yolculuğunuzda katkıda bulunabilir.

Hafif yürüyüş: Akşam yemeğinden sonra hafif bir yürüyüş sindirime yardımcı olabilir ve az önce tükettiğiniz kalorilerin bir kısmını yakmanıza yardımcı olabilir. Yürüyüş ayrıca insülin seviyesini düşürerek vücudun yağ depolamasını önleyebilir. Sadece 15 – 30 dakikalık tempolu yürüyüş metabolizmanızı canlandırabilir ve kan dolaşımınızı iyileştirerek vücudunuzun yağ depolamasını önleyebilir.

Hafif esneme: Akşam yemeğinden sonra hafif esneme vücudunuzun rahatlamasına yardımcı olurken aynı zamanda vücudunuzu aktif tutar. Esneme gibi aktiviteler sindirimi iyileştirir, şişkinliği azaltır ve daha iyi uykuyu destekler; bunların hepsi kilo kaybı için önemlidir.

Bitki çayı: Akşam yemeğinden sonra sıcak bir fincan bitki çayı sindirime yardımcı olabilir. Nane, papatya veya zencefil gibi çaylar sindirim sistemini rahatlatabilir, şişkinliği azaltabilir ve sizi dinlendirici bir uykuya hazırlayan sakinleştirici bir etkiye sahip olabilir.

Uzanmaktan kaçının: Yemekten hemen sonra uzanmak sindirimi yavaşlatabilir ve asit reflüsü riskini artırabilir, bunların ikisi de kilo kaybına engel olabilir.

Alkol ve kafeinden uzak durun: Akşam yemeğinden sonra, kilo vermeye çalışıyorsanız alkol ve kafeinden uzak durmanız en iyisidir. Alkol, sağlıksız atıştırmalıklara yönelme olasılığınızı artırabilir. Öte yandan kafein uyku döngünüzü bozabilir ve kalitesiz uykuya yol açabilir.

Paylaşın

Ketojenik Diyetin Artıları Ve Eksileri

Keto diyeti olarak da bilinen ketojenik diyet, vücutta ketozis durumunu tetiklemek için tasarlanmış yüksek yağlı, düşük karbonhidratlı bir diyet (beslenme) yaklaşımıdır.

Haber Merkezi /Ketoz, vücudun birincil enerji kaynağı olarak karbonhidratlardan elde edilen glikoz yerine, ağırlıklı olarak yağlardan üretilen ketonlara dayandığı metabolik bir durumdur.

Ketojenik diyet, son yıllarda sağlıklı yaşam hedefine ulaşmak isteyen kadınlar arasında oldukça popülerlik kazanmış durumda. Popülerliğiyle birlikte keto diyetinin kadınların vücut ve hormonal sağlığını nasıl etkilediğine dair sorular da sorulmaya başlandı.

Burada, ketojenik diyetin kadınlar için potansiyel artılarını ve eksilerini sıraladık:

Ketojenik diyetin artıları:

Kilo kaybı ve vücut yapısı: Ketojenik diyet, kadınlarda kilo kaybını teşvik etme ve vücut yapısını iyileştirme konusunda umut vaat eden bir diyet yaklaşımı.

Enerji seviyesinde artış ve zihinsel netlik: Ketoz sırasında üretilen enerji kaynağı ketonların beyin fonksiyonu üzerinde olumlu etkileri olduğuna, bilişsel performansın ve odaklanmanın artmasına yol açtığı öne sürülüyor.

İnsülin duyarlılığında iyileşme: Ketojenik diyet üzerine yapılan araştırmalar, diyetin, insülin duyarlılığını olumlu yönde etkileyebileceği ve özellikle insülin direnci olan veya tip 2 diyabet riski taşıyan kadınlar için faydalı olabileceğini ortaya koyuyor.

Diyet, karbonhidrat alımını en aza indirerek kan şekeri seviyesinin dengelenmesine ve insülin artışının azaltılmasına yardımcı olabilir.

İştah kontrolü: Tokluk ve tatmin duygusunu artırması nedeniyle keto diyeti, daha iyi iştah kontrolü ile ilişkilendirilmiştir.

Ketojenik diyetin eksileri:

Keto gribi: Ketoza geçiş sırasında bazı kadınlar “keto gribi” olarak adlandırılan grip benzeri semptomlar yaşayabilir. Bu semptomlar baş ağrısı, yorgunluk, baş dönmesi ve sinirlilik içerebilir. Ancak bu durum genellikle geçicidir, uygun hidrasyon ve elektrolit takviyesi ile hafifletilebilir.

Besin eksiklikleri: Karbonhidrat açısından zengin gıdaların kısıtlanması, diyet süresince, lif, vitaminler (örneğin B vitaminleri) ve mineraller (örneğin magnezyum, potasyum) gibi bazı temel besin maddelerinin yetersiz alımına neden olabilir.

Hormonal sağlık ve adet döngüsü düzensizlikleri: Bazı kadınlar, ketojenik diyeti uygularken adet döngülerinde hormonal değişiklikler ve düzensizlikler yaşayabilirler.

Sürdürülebilirlik: Diyetin katı doğası, bazı kadınların diyeti sürdürmesini zorlaştırabilir. Sosyal durumlar, seyahat ve kısıtlayıcı yiyecek seçimleri potansiyel nedenler olabilir.

Paylaşın

Ketojenik Diyetin Temel Prensipleri

Ketojenik diyet, beslenmedeki yağ tüketimini arttırırken karbonhidrat alımını azaltma prensibine göre çalışır. Karbonhidratlar sınırlı olduğunda vücudun tercih ettiği enerji kaynağı olan glikoz da azalır. Buna yanıt olarak karaciğer, yağları alternatif bir yakıt kaynağı olan ketonlara dönüştürmeye başlar.

Haber Merkezi / Kan dolaşımındaki keton seviyesi yükseldikçe vücut ketoz durumuna girer ve metabolizma enerji için ağırlıklı olarak yağ yakmaya başlar. Bu metabolik değişimin vücut üzerinde çeşitli etkileri olabilir.

Düşük karbonhidrat alımı: Ketojenik diyet tipik olarak günlük karbonhidrat alımını 20-50 gram veya daha azıyla sınırlar. Bu sınırlama, ketozu etkili bir şekilde başlatmak ve sürdürmek için gereklidir.

Yüksek yağ tüketimi: Avokado, kuruyemiş, tohum, hindistancevizi yağı ve zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar keto diyetinin merkezinde yer alır. Bu yağlar gerekli enerjiyi sağlar ve keton üretimini destekler.

Orta derecede protein alımı: Aşırı proteinin glikoza dönüşmesini önlemek için protein alımı orta düzeye indirilir.

Ketoz izleme: Ketozisin sağlanması ve sürdürülmesi, ketojenik diyetin başarısı için esastır. Keton seviyelerini idrar, kan veya nefes testleri yoluyla izlenmesi bu konuda yardımcı olabilir.

Ketojenik diyet diğer düşük karbonhidratlı diyetlerle benzerlikler taşısa da bazı temel farklılıklar onu diğerlerinden ayırır:

Katı karbonhidrat limitleri: Keto diyeti tipik olarak diğer düşük karbonhidratlı diyetlere göre daha sıkı karbonhidrat kısıtlamaları uygulayarak daha derin bir ketozis durumunu teşvik eder.

Yağlara vurgu: Keto diyeti, birincil enerji kaynağı olarak sağlıklı yağların tüketilmesine daha fazla odaklanırken, diğer düşük karbonhidratlı diyetler daha çok protein alımına odaklanabilir.

Hedef olarak ketoz: Ara sıra daha yüksek karbonhidrat alımına izin verebilen bazı düşük karbonhidratlı diyetlerin aksine, ketojenik diyet ketozu tutarlı bir şekilde sürdürmeyi amaçlar.

Ketojenik diyetin makro besin oranı genellikle bireysel ihtiyaçlara ve hedeflere göre değişir. Ancak ortak oran şudur:

Günlük kalorinin yüzde 70-75’i yağlardan,
Günlük kalorinin yüzde 20-25’i proteinden,
Günlük kalorinin yüzde 5-10’u karbonhidratlardan gelir.

Bu oranların aktivite düzeyi, metabolik sağlık ve kilo yönetimi hedefleri gibi faktörlere göre ayarlanabileceğini unutmamak önemlidir.

Makrobesin dağılımının özelleştirilmesi, ketojenik diyet yapmaya karar verenlerin, ketojenik diyeti kendi özel ihtiyaçlarına uyacak şekilde kişiselleştirmelerine ve bu diyet yaklaşımıyla deneyimlerini optimize etmelerine yardımcı olabilir.

Paylaşın

Göbek Ve Karın Yağlarından Kurtulmak İçin 5 Detoks İçeceği

Göbek ve karın bölgesindeki yağları yok edebilecek sihirli bir içecek yoktur. Bununla birlikte, günlük beslenmenize ekleyebileceğiniz basit ev yapımı sıcak detoks içecekleri, metabolizmayı hızlandırmaya yardımcı olabilir.

Haber Merkezi / Metabilozmanın hızlanması daha hızlı yağ yakmaya, bu da etkili kilo kaybına ve göbek ve karın bölgesindeki yağların azaltılmasını sağlayabilir.

Zerdeçallı süt: Bir bardak sütü ısıtın ve bir çay kaşığı zerdeçal tozu ekleyin. İyice karıştırın ve bir tutam karabiber ekleyin. Zerdeçal, potansiyel anti-inflamatuar özellikleriyle bilinen kurkumin içerir.

Zencefil çayı: Taze zencefil dilimlerini sıcak suya batırarak bir fincan ılık zencefil çayı demleyin. Lezzet katmak için bir miktar limon suyu ve bir çay kaşığı bal ekleyin. Zencefil, kalori yakımını artırmaya yardımcı olabilecek termojenik özelliklere sahiptir.

Tarçın ve bal çayı: Bu basit çayı hazırlamak için bir çay kaşığı tarçın tozunu ılık suya karıştırın. Bir çay kaşığı bal ekleyin ve iyice karıştırın. Tarçın kan şekeri seviyelerini düzenlemeye yardımcı olabilir ve potansiyel olarak iştahı azaltabilir.

Yeşil çay: Bir fincan yeşil çay demleyin ve biraz soğumasını bekleyin. Bir miktar limon suyu ve bir çay kaşığı bal ekleyin. Yeşil çay antioksidanlar açısından zengindir ve metabolizmayı hızlandırabilir.

Sıcak limonlu su: Bu basit içeceği hazırlamak için yarım limonu bir bardak ılık suya sıkın. Bir çay kaşığı bal ve bir tutam kırmızı biber ekleyin. Limon suyu metabolizmayı hızlandırmaya ve sindirimi desteklemeye yardımcı olabilir.

Paylaşın

Yulafın Sağlıklı Olduğunu Düşünüyorsanız İşte Yememeniz İçin 5 Neden

Yulaf, birçok diyete besleyici bir katkı olarak sunulsa da, herkes için uygun bir gıda alternatifi olmayabilir. Yulafın beslenmenizdeki yerini yeniden düşünmeniz için geçerli nedenler bulunmakta.

Haber Merkezi / İşte…  yulafı günlük beslenmenin bir parçası haline getirmekten kaçınmanız gereken beş neden:

Sindirim rahatsızlığı: Yulaf, glütensiz olsa da belirli sindirim rahatsızlıkları olan kişiler için sorun yaratabilir. Yulaf genellikle buğday, arpa ve çavdar gibi gluten içeren tahılların da işlendiği tesislerde işlenir. Bu çapraz bulaşma, çölyak hastalığı veya çölyak dışı glüten duyarlılığı olanlar gibi hassas bireylerde olumsuz reaksiyonlara yol açabilir. Ayrıca yulaftaki yüksek lif içeriği bazı insanlarda şişkinlik ve gaz gibi sindirim rahatsızlıklarına neden olabilir.

Kan şekerinin aniden yükselmesi: Yulaf, karmaşık bir karbonhidrat olmasına rağmen, özellikle aşırı miktarda tüketildiğinde kan şekeri seviyelerinde hızlı ani yükselişlere neden olabilir. Bu, diyabetli veya kan şekeri seviyelerini düzenlemeyi amaçlayan kişiler için sorun teşkil edebilir.

Karbonhidratlar dengeli bir beslenme için önemli olsa da, porsiyon boyutlarını kontrol etmeden çok fazla yulaf tüketmek, ihtiyaç duyulandan daha fazla kalori alımına neden olabilir. Yulaf, aşırı miktarlarda tüketildiğinde kan şekeri seviyesini hızla yükseltebileceğinden, kilosunu kontrol etmeye çalışan kişiler veya diyabet hastaları için de endişe verici olabilir.

Yüksek fosfor içeriği: Yulaf, böbrek sorunları olan kişiler için sorun yaratabilecek fosfor açısından nispeten yüksek bir gıdadır. Böbrek fonksiyonlarının bozulduğu durumlarda aşırı fosfor alımı mineral dengesizliklerine katkıda bulunabilir ve böbrek sağlığını kötüleştirebilir. Böbrek sorunları olanların yulafı beslenmesine eklemeden önce bir sağlık uzmanına danışması çok önemli.

Alerjik potansiyel: Yulaf alerjileri, buğday gibi diğer tahıllara karşı alerjilerle karşılaştırıldığında nispeten nadirdir. Ancak bu durumda mevcuttur ve bazı kişiler yulaf tüketirken alerjik reaksiyonlar yaşayabilir. Semptomlar hafif cilt tahrişinden daha şiddetli alerjik tepkilere kadar değişebilir. Yulafı beslenmenize dahil etmeden önce sahip olabileceğiniz potansiyel alerjilerin veya hassasiyetlerin farkında olmanız çok önemlidir.

Aşırı işleme potansiyeli: Hazır yulaf ve aromalı yulaf ezmesi gibi piyasada bulunan pek çok yulaf bazlı ürün, ilave şeker, yapay aromalar ve koruyucu maddelerle dolu olabilirler. Yulafın bu aşırı işlenmiş versiyonlarını tüketmek, sağlık faydalarını ortadan kaldırabilir ve genel olarak sağlıksız bir beslenmeye yol açabilir. Daha az işlenmiş sade yulafları tercih etmek ve kendi malzemelerinizi ve tatlarınızı eklemek bu endişeyi hafifletmeye yardımcı olabilir.

Yulafın beslenmenizde önemli bir yere sahip olup olmayacağına karar verirken bireysel sağlık durumunuzu, beslenme hedeflerinizi ve tercihlerinizi dikkate almanız önemlidir. Belirli beslenme kısıtlamalarınız veya sağlıkla ilgili endişeleriniz varsa, yulafın sizin için uygun bir seçim olup olmadığı ve bunları beslenmenize nasıl sağlıklı bir şekilde dahil edebileceğiniz konusunda kişiselleştirilmiş rehberlik sağlayabilecek bir sağlık uzmanına veya kayıtlı diyetisyene danışmanız akıllıca olacaktır.

Paylaşın

Kilo Verememenizin Yedi Nedeni

Kilo vermek zorlu bir iştir ve birçok kişi çabaları istenen sonuçları vermediğinde hayal kırıklığına uğrar. Kilo vermenin seçimlere ve kararlara bağlı olduğunu hatırlatmak önemli olsa da, ilerlemeyi yavaşlatabilecek çeşitli dış faktörler de vardır.

Haber Merkezi / İşte kilo vermeyi zorlaştıran yedi neden:

Kötü beslenme

Kilo almanın en önemli nedenlerinden biri sağlıksız beslenmedir. Yüksek sodyumlu atıştırmalıklar, fast food ve işlenmiş gıdalar gibi yüksek kalorili ancak besin değeri düşük yiyecekler tüketmek kilo alımına neden olabilir. Boş kalorilerle dolu olan bu gıdalar vücudunuzun ihtiyaç duyduğu temel besinleri sağlamaz.

Bu engelin üstesinden gelmek için meyveler, sebzeler, yağsız proteinler ve tam tahıllar gibi tüm gıdalardan zengin, dengeli bir beslenmeye odaklanın.

Not: Porsiyon kontrolü ve kalori sayımı da önemlidir, çünkü sağlıklı besinler bile aşırı miktarda tüketildiğinde kilo alımına katkıda bulunabilir.

​Fiziksel aktivite eksikliği

Hareketsiz bir yaşam tarzı, uzun süredir hedeflediğiniz ekstra kiloları vermenizi zorlaştırabilir. Düzenli fiziksel aktivite sadece kalori yakmakla kalmaz, aynı zamanda metabolizmayı ve genel sağlığı da iyileştirir.

‘Fitness dersine’ katılarak aktif kalmayı zor buluyorsanız, günde 6000-8000 adım atmak, merdivenleri çıkmak, evde 30 dakikalık dans egzersizi yapmak gibi küçük ve ulaşılabilir hedeflerle başlayın.

Vücudunuzda değişiklikler gördükçe yavaş yavaş egzersizlerinizin yoğunluğunu ve süresini artırmak isteyeceksiniz, bu da daha sağlıklı olmanıza katkıda bulunacaktır.

Duygusal yeme

Duygusal yeme ve aşırı yeme, insanların kilo vermekte zorlanmasının yaygın bir nedenidir. Stresle, endişeyle, can sıkıntısıyla veya üzüntüyle başa çıkmanın bir yolu olarak yemeğe yönelme eğilimindeyiz. Bu aşırı yemeye ve kötü yiyecek seçimine yol açabilir.

Yanınızdaki cips paketi ya da buzdolabınızın köşesinde duran çikolata, çalkantılı duyguların etkisinde kaldığında mükemmel bir atıştırmalık gibi görünüyor. Duygusal yemeyle mücadele etmek için tetikleyicileri belirlemek ve alternatif başa çıkma stratejileri geliştirmek önemlidir.

Yetersiz uyku

Kilo verme yolculuklarında sıklıkla gözden kaçırılan uyku, açlığı ve iştahı kontrol eden hormonların düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Yeterince uyumadığınızda vücudunuz daha fazla ghrelin (açlık hormonu) ve daha az leptin (tokluk sinyali veren hormon) üretir.

Ek olarak, geceleri uyanık kalmanın açlık krizlerini teşvik etmesi ve aşırı yemeye yol açması da sürpriz değildir. Bu nedenle, kilo verme çabalarınızı desteklemek için her gece 7-9 saat kaliteli uyku almayı hedefleyin.

Tıbbi koşullar

Bazı tıbbi durumlar kilo vermeyi zorlaştırabilir. Hipotiroidizm, polikistik over sendromu (PCOS) ve insülin direnci gibi durumlar metabolizmayı etkileyebilir ve kilo almayı kolaylaştırıp vermeyi zorlaştırabilir.

Tıbbi bir durumun kilo vermenizi engellediğini düşünüyorsanız, kapsamlı bir tıbbi kontrol için bir uzmana danışın ve uygun tedaviyi arayın.

Aşırı şeker tüketimi

Çay veya kahvenizde normal şekerinizi, alternatiflerle değiştirmiş olsanız bile, eve giderken içtiğiniz içeceklerin yanı sıra sağlıklı smoothieler, gazlı içecekler ve shakeler şeklinde fazla şeker tüketiyor olabilirsiniz.

Meyvelerin ne gibi zararlar verebileceğini düşünürken, smoothielerinize ve meyve sularınıza eklenen şekerler, tatlandırıcılar ve aromalar kalorilerinizi artırabilir ve kalori fazlalığı yaşamanıza neden olabilir. Bu nedenle sıvı kalorileri tüketirken bile ölçülü olmak önemlidir.

Gerçekçi olmayan beklentiler

Gerçekçi olmayan kilo verme hedefleri belirlemek motivasyonunuzu düşürebilir ve çok hızlı bir şekilde ‘başarısız oldum’ hissine yol açabilir. Şok veya geçici diyetler veya aşırı egzersiz rejimleri yardımıyla hızlı sonuçlar beklemek, başlangıçta size iyi gelse de uzun vadede sürdürülemez.

Bu nedenle sağlıklı, sürdürülebilir kilo kaybının genellikle haftada 0,5-1,5 kg oranında gerçekleştiğini unutmayın. Yavaş ve istikrarlı ilerleme, kalıcı sonuçlara yol açacak ve uzun vadede size yardımcı olacaktır.

Paylaşın

Yağlı Karaciğer İçin Japon Diyeti

Genel olarak, Japonların daha uzun yaşadığı ve Yağlı Karaciğer Hastalığı (FLD) dahil olmak üzere bir çok kronik hastalıktan daha az muzdarip olduğu ve bunun en önemli sebebinin de beslenme olduğu söylenir.

Haber Merkezi / Fazla yağın karaciğerde depolanması ve iltihaplanma nede olması, karaciğer yağlanması olarak adlandırılır. Karaciğeri kötü etkileyen bir hastalıktır. Şimdi, Japon diyetinin karaciğeri korumaya nasıl yardımcı olduğuna bakalım.

Japon diyeti nedir ve faydaları nelerdir?

Japon diyeti için sağlığı destekleyen yiyecekleri tüketmenin bir diyet diyebiliriz. Tüm besinler açısından zengin ve dengeli bir beslenme. Çalışmalar, Japon diyetini takip etmenin yağlı karaciğer hastalığı da dahil olmak üzere birçok kronik hastalığın görülme sıklığını azalttığını göstermiştir.

Karaciğerdeki iltihaplanmayı önlemek ve karaciğeri korumak için lif, antioksidanlar ve diğer bitkisel besinler açısından zengin sebzeler, meyveler, kepekli tahıllar ve baklagiller açısından zengin bir diyet önerilir. Diyet ayrıca, anti-enflamatuar özelliklere ve kalp koruyucu faydalara sahip mükemmel omega-3 yağ asitleri kaynakları olan balık ve deniz ürünlerini de takip eder.

Midenin yüzde 80’i dolana kadar yemek: Japon mutfağının bir diğer özelliği. Tüketilen kalori miktarını azaltır ve kilo vermeyi destekler. Aşırı yemekten kaçınılır, obezite ve sindirim bozuklukları önlenir.

Japon diyeti yağlı karaciğer hastalığını önlemeye nasıl yardımcı olur?

Bitki bazlı gıdalara vurgu yapan, kırmızı et, işlenmiş gıdalar ve şekerden kaçınan Japon diyeti, karaciğere besin sağlarlarken oluşan hasarı da gidermeye yardımcı olur.

Japon diyetinde ayrıca, pirinç ve erişte gibi karmaşık karbonhidratlar bulunur. Bunlar düşük glisemik indeks seviyelerine sahiptir. Hal böyle olunca sabırla sindirim yapılır ve kan şekeri seviyesi sorunsuz bir şekilde korunur.

Sonuç olarak, yağlı karaciğer hastalığı riski azalır.

Japon diyetinde hangi yiyecekler tüketilir?

Sebzeler: Japon diyetinde sebzelere ağırlık verilir. Sebzeler çiğ, salamura veya yarı pişmiş olarak yenebilir. Turp, patlıcan, fasulye, mantar gibi…

Meyveler: Sebzeler gibi meyveler de Japon diyetinde önemli bir rol oynar. Çilek, şeftali, üzüm gibi mevsim meyveleri daha çok tüketilir.

Tam Tahıllar: Japon diyeti pirinç, arpa, erişte ve tam tahıllar içerir.

Deniz ürünleri: Balık ve deniz ürünleri, Japon diyetinin önemli bir parçasıdır.

Bakliyat: Protein açısından zengin soya fasulyesi ve tofu gibi baklagiller de Japon diyetinde önemli bir rol oynar.

Fermente Gıdalar: Fermente gıdalar sindirim sağlığı için gerekli faydalı bakterileri içeren gıdaları içerir.

Yeşil Çay: Japonya’da geleneksel bir içecek olan yeşil çay, gün boyunca tüketilir. Yeşil çaydaki antioksidanlar sağlığa birçok yönden fayda sağlar.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir.

Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Hormon Dengesi İçin Bir Günlük Diyet

Doğru besinler alınmadığı takdirde hormon seviyelerinde dengesizlikler oluşabilmektedir, ki hormonlar bedensel ve benliksel sağlığın korunmasında çok önemli rol oynarlar.

Haber Merkezi / Bu nedenle hormonlarınızı sağlıklı ve dengeli tutmak için uygun yaşam tarzı değişiklikleriyle birlikte dengeli bir diyet uygulamanız gerekir.

Hormonal dengesizlik sorunu olan kişiler bu diyet planını günlük olarak uygulayabilirler.

Sabah

Kahvaltıdan önce tarçın tozunu ılık suda karıştırın ve için. Bazı kuruyemişleri de bu karışımla birlikte alabilirsiniz: 3-4 kuru üzüm, 3-4 Brezilya fıstığı ve 3-4 badem.

Bu, kan şekeri seviyesini düzenlemeye, bağışıklık sistemini güçlendirmeye, insülin artışlarını kontrol etmeye ve tiroid fonksiyonunu iyileştirmeye yardımcı olur.

Öğlen

Öğlen yemeğinden önce, en sevdiğiniz meyveleri üzerine haşhaş tohumu serperek tüketebilirsiniz.

Filizlenmiş mercimeği öğle yemeğinize dahil edin. Filizlenmiş mercimek, bağırsak sağlığını iyileştirir, bağışıklığı artırır, insülin seviyesini dengeler ve kilo vermeye yardımcı olur.

Akşam

Akşam atıştırmalığı olarak bir kakaolu antioksidan smoothie alın. Stres hormonu seviyesini düşürür ve serotonin (mutluluk hormonu) seviyesini yükseltir.

Yemekten sonra kinoa çayı içebilirsiniz. Üzerine bir tutam tarçın ve hindistan cevizi ekleyebilirsiniz. Bu çay, stresi azaltır, insülin duyarlılığını artırır ve uyku hormonlarının salınımını destekler.

Smoothienin yapımı:

2 yemek kaşığı şekersiz kakao
1 muz
1 yemek kaşığı yulaf
150 ml süt
1 yemek kaşığı chia tohumu
1 yemek kaşığı badem ezmesi

Chia tohumları hariç yukarıdaki tüm malzemeleri bir miksere ekleyin ve iyice karıştırın. Ardından karışımı bir bardağa alın ve üzerine chia tohumu serperek servis yapın.

Paylaşın

Bir Haftada Göbek Yağlarından Kurtulmanın 13 Etkili Yolu

Göbek bölgesindeki yağların diyabet, kalp hastalığı, PKOS ve bununla ilişkili daha birçok hastalığa neden olabileceği bilinmektedir. Göbek bölgesindeki yağlarından kurtulmanın bilimsel olarak mümkün olmayabileceğini biliyor muydunuz?

Haber Merkezi / İşte istenmeyen göbek yağlarından olabildiğince çabuk kurtulmanıza yardımcı olabilecek basit ipuçları:

1. Yeterince su içmek:

Yeterince su içmek, göbek bölgesindeki yağları kaybetmenize yardımcı olabilir. Çeşitli araştırmalara göre günde sekiz bardak su içerek yağ mobilizasyonunu artırabilirsiniz.

2. Rafine karbonhidratlardan kaçının:

Göbek bölgesindeki yağlardan kurtulmanın bir başka yolu da şeker ve rafine karbonhidrat tüketmekten kaçınmaktır.

3. Yeşil çay

Yeşil çay, göbek bölgesindeki yağlardan kurtulma için mükemmel bir yoldur. Nedeni, vücudunuzun iltihaplanmasını azaltan ve toksinleri dışarı atan bir antioksidan olan EGCG içermesidir.

4. Çözünebilir lif tüketmek

Beslenmenize daha fazla çözünebilir lif eklemek, göbek bölgesindeki yağlardan kurtulmanıza yardımcı olabilir. Lif, tok hissetmenizi sağlayarak yeme isteğiniz azalır ve kilo vermeyi daha da kolaylaştırır.

5. Alkolün sınırlanması

Hepimiz ara sıra eğlence amaçlı bir bardak alkol alma eğilimindeyiz. Bununla birlikte, araştırmalara göre aşırı alkol tüketmek kilo alımına neden olabilir.

6. Yürüyüş

Yürümek göbek bölgesindeki yağlardan kurtulmanıza yardımcı olabilecek bir egzersiz türüdür.

7. Elma sirkesi

Kan şekeri seviyesini düşürmek ve göbek bölgesindeki yağı azaltmak için beslenmenize elma sirkesi ekleyebilirsiniz.

8. Yüksek proteinli yiyecekler

Protein, kilo yönetiminde önemli bir rol oynayan bir besindir. Protein, tokluk hissini destekleyen PYY hormonunun salgılanmasını destekler. Protein ayrıca, metabolizma hızınızı yükselterek kilo verme sırasında kas kütlesini korumanıza yardımcı olur.

9. Yüksek yoğunluklu aralıklı antrenman

Yüksek yoğunluklu aralıklı antrenman, kilo vermeye yardımcı olan bir antrenman sürecidir. Yüksek yoğunluklu antrenman, adından da anlaşılacağı gibi minimum veya hiç ara verilmeden yapılır. Bu egzersizler vücudu güçlendirmeye, metabolizmayı, yağ yakımını ve kilo kaybını artırmaya yardımcı olur.

10. Şekeri kesin

Hepimizin şekere düşkünlüğü vardır ve canımız çektiğinde bazen aşırıya kaçarız. Bununla birlikte, şekerdeki fruktoz birçok kronik hastalığa neden olabilir. Ayrıca, yüksek şeker alımı ile karın bölgesindeki yağlar arasında artan bir ilişki vardır.

11. Kaliteli uyku

Pek çok araştırmaya göre, insanlar yeterince uyumadıklarında göbek bölgesi yağları dahil daha fazla kilo alma eğilimindeler.

12. Dengeli tabak

Protein, sebzeler, kepekli tahıllar ve sağlıklı yağlar içeren bir öğün tüketmelisiniz. Tabağınızın 1/4’ü sebze, yarısı yağsız protein ve diğer kısmı sağlıklı yağlar ve kepekli tahıllardan oluşmalıdır.

13. Daha az kalori alın

Vücudunuzun ihtiyaç duyduğundan daha az kalori tüketmek, kilo yönetimi ve göbek bölgesindeki yağları kaybetmenize yardımcı olabilecek bir başka yoldur.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir.

Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın