Diyarbakır: Hasan Paşa Hanı

Hasan Paşa Hanı; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Dabanoğlu Mahallesi, Marangoz Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Hanın iki kitabesinden öğrenildiğine göre, Diyarbakır’ın Osmanlılar tarafından alınmasından sonra üçüncü vali olan Sokollu Mehmet Paşa’nın oğlu Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1572 ve 1575 yılları arasında yaptırılmıştır.

Hasan Paşa Hanı’nın en çok dikkat çeken yerlerinin başında batı cephesi gelmektedir. Üzerinde kare bir çerçeve içerisine alınmış olan kufi yazılı batı kapısı dışarıya taşkınlık yapmamakta içeriye dönük bir eyvana benzemektedir.

Basık kemerli bir kapıdan geçildikten sonra beşik tonozlu bir kısma oradan da avluya çıkılmaktadır. Avlunun ortasında altı sütunlu, bezemesiz bir şadırvan bulunmaktadır ve buradaki alt kat odaları sivri kemerlerle avluya açılmaktadır.

Buradaki revakların üzeri beşik tonozlarla örtülmüştür. Altı beşik tonozlu dükkânların ikinci katından taşan iki süslü pencereyle dışarıya açılan orta kısım yapıyı tamamlamaktadır. İki renkli taş sıralarının yatay olarak cephelerde kullanılması yapıyı olduğundan da uzun göstermektedir.

Handa dikkat çeken diğer bir yanı da iki katın revaklarında yer alan sütunların birbiri üzerine oturmasına karşılık ikinci katta avluya doğru taşan taş konsolların yer almasıdır. Hasan Paşa Hanı günümüzde çeşitli amaçlarla kullanıldığından özelliğini kısmen olsa yitirmiştir.

Tarih boyunca Diyarbakır’ı ziyaret eden sey­yahların da hemen dikkatini çekmiş ve han hakkın­da seyyahlar önemli bilgiler vermişlerdir.

1612 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden Leh Simeon, şehre geldiği zaman indiği Hasan Paşa Hanı’nı şu şekilde tasvir etmiştir:

“ …Muazzam kârgir bir bina olan bu hanın 500 beygiri barındırabilecek yer altında iki ahırı, renga­renk demir parmaklıklarla çevrilmiş çok güzel ha­vuzu, üç kat üzerine birçok kârgir odaları vardı…”

Yine daha sonraki tarihlerde Diyarbakır’a gelen Evliya Çelebi, Gugios İnciciyan ve James Silk Buckingham Hasan Paşa Han’ından önemle bahsetmişler­dir. Bunlardan Buckingam’ın 1815 yılı için verdiği bilgiler arasında hububat piyasasının burada toplan­dığı hakkındaki kaydı, 19. yüzyılda da bu hanın büyük bir öneme sahip olduğunu göstermektedir.

Handa günümüzde telkari işi süs eşyasından antikaya kadar çeşitli eşya satan dükkânların yanı sıra lokanta ve cafelerle bir kitabevi de mevcuttur. Hemen her yaştan insanın uğradığı han Diyarbakır’ın tarihi ve turistik yapıları arasında yer almaktadır

 

Paylaşın

Diyarbakır: Hz. Süleyman Camii

Hazreti Süleyman Camii; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Cevat Paşa Mahallesi, Hz. Süleyman Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Hazreti Süleyman Camii, Nasiriyye Camii Meşhed Camii, Murtaza Paşa Camii ve Kale Camii olmak üzere birçok isimle anılmaktadır. Minaresindeki kitabelerden anlaşıldığı üzere Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından 1155-1160 yılları arasında yaptırılmıştır. İç Kalede, Oğrun Kapı’nın güneyindeki burcun kenarında yer alan caminin en önemli özelliği Hz. Ömer döneminde Diyarbakır’ın fethinin buradan başlamasıdır.

Caminin bitişiğinde Osmanlılar Dönemi’nde yapılan Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman ile Diyarbakır’ın Araplar tarafından alınışı sırasında şehit düşen diğer sahabelerin burada yattığı Meşhed bulunmaktadır. Sahabelerin burada olması burayı bir ziyaretgâh haline getirmiştir. Yapı günümüzde de geçmişten gelen önemini korumakta ve hala ziyaret yeri olma özelliğini devam ettirmektedir.

Cami 1631-1633 yılları arasında Vali Silahtar Murtaza Paşa tarafından yanındaki meşhedle birlikte esaslı bir onarım görmüştür. Eğimli arazi üzerine kurulan cami, farklı dönemlere ait yapılarla bir topluluk haline gelmiştir. Batısında bir Sahabeler Türbesi, namazgâh ve bir çeşme bulunmaktadır.

Kuzeyinde de bir türbe ve bir çeşmeye yer verilmiştir. Cami kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen bir alanı kaplamaktadır. Kuzeyinde bulunan son cemaat yerinden harime geçiş sağlanmaktadır. Caminin iç kısmında mihrap nişi ve tavandaki kalem işi süslemelerle sınırlı kalan yapıda süsleme unsurları cephede kitabe olarak karşımıza çıkmaktadır.

Caminin kuzey doğusunda kare gövdeli bir minare yer almaktadır. Minarenin gövdesi silmeli yazı kuşaklarıyla beş bölüme ayrılmıştır. Kalker üzerine sülüs yazı kullanılan kitabelerde harflerin araları Rumi ve palmetlerin işlendiği kıvrık dallarla hareketlendirilmiştir. Kitabeler yarım oluk ve düz bir silme ile üç yönden çevrilmiştir. Minarenin doğusunda yer alan kitabe güneyindeki kitabeye göre daha sağlam durumdadır.

Paylaşın

Diyarbakır: Malabadi Köprüsü

Malabadi Köprüsü; Diyarbakır’ın Silvan İlçesi, Çatakköprü Bucağı sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

1147 tarihli inşa kitabesine göre, Timurtaş b. İlgazi b. Artuk tarafından Artukoğulları Dönemi’nde inşa ettirilen ve 12’nci yüzyıl Selçuklu Dönemi anıtsal mühendislik-mimarlık başyapıtlarından olan tarihi Malabadi Köprüsü, 40.86 metre açıklığındaki sivri ana kemeri ile dünyanın günümüze ulaşan en büyük kemer açıklığına sahip taş kemer köprüsüdür.

Kemerin her iki yanından kervan ve yolcular için iki barınak oda da bulunmaktadır. Malabadi Köprüsü; üzerinde bulunan insan, güneş ve arslan figürlü kabartmaları ve bünyesinde bulunan barınağı, helası ile özgün ve az sayıdaki köprü örneklerimizdendir.

Paylaşın

Diyarbakır: Latin Kilisesi

Latin Kilisesi; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Fatih Paşa Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Yapının, kesin yapım tarihi yazılı kaynakların yetersizliği ve inşa kitabesinin olmayışından bilinmemektedir. Kilise doğu-batı yönde dikdörtgen tek nefli ve çapraz tonoz örtülü bir plan şemasına sahiptir. Kilisede bodrum katı mevcuttur. Bodrum günümüzde su ve çöplerle dolu olduğundan çalışma kapsamında incelemeye alınamamıştır.

Kilise beden duvarları dıştan sade tutulmuş olup kalın masif duvarlar pencere ve kapı açıklıkları ile hareketlendirilmiştir. Yapıda ana yapım malzemesi volkanik bazalt taş kullanılmıştır. Ana yapı malzemesi olan volkanik bazalt taşın yanı sıra tuğla, toprak, ahşap ve kireç harcı kullanılmıştır. Yapının çan kulesi bulunmamaktadır. Şuan Süleyman Nazif İlköğretim Okulu olarak kullanılmaktadır

Paylaşın

Sezai Temelli: Kayyum, OHAL uygulamasıdır

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “19 Ağustos günü Türkiye’de bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 büyük şehrimize; Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyım atandı. Bu atama başlı başına bir hukuksuzluk, bir insan hakları ihlali ve bir siyasi hak ihlalidir. Hukuksuzdur, çünkü uygulama bir OHAL uygulamasıdır.” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli,  Avrupa temasları kapsamında Strazburg’da aralarında Yeşiller ve Avrupa Özgür İttifakı, Avrupa Birleşik Solu /Nordik Yeşiller ve Sol Grubunun da bulunduğu Avrupa Parlamentosu’ndaki siyasi grupların temsilcileri ve AP Türkiye eski raportörü ve Sosyalist ve Demokratlar Grubu Başkan Yardımcısı Kati Piri ile birlikte ortak bir basın toplantısı düzenledi.

Tapolantıya katılan katılımcılar kayyumu eleştirirken, HDP’ye destek verdi.

Toplantıda konuşan Temelli, “kayyum uygulamalarına karşı uluslararası kamuoyunun duyarlı olmasını bekliyoruz” diyerek şunları söyledi:

Kayyum atanması bir OHAL uygulamasıdır

19 Ağustos günü Türkiye’de bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 büyük şehrimize; Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyum atandı. Bu atama başlı başına bir hukuksuzluk, bir insan hakları ihlali ve bir siyasi hak ihlalidir. Hukuksuzdur, çünkü uygulama bir OHAL uygulamasıdır. 2016 OHAL döneminde hayata geçirdikleri kayyum uygulamasını devam ettirme konusunda Erdoğan rejimi ısrarcıdır. Hem Anayasa hem idari hem de hukuk açısından kabul edilemez olan, Türkiye toplumuna ve Kürt halkına dayatılan bir uygulama var karşımızda.

Demirtaş davası simge bir davadır

2016’da başlayan OHAL uygulaması sürecinde demokratik siyasetin tasfiyesi ve yerel yönetimlerimize el konulması ile karşı karşıya kaldık. Yarın AİHM’de görülecek Demirtaş davası bütün bu dönemi yansıtan simge bir davadır. Demirtaş dışında binlerce siyasi tutsak var Türkiye’de. Hala cezaevlerinde onlarca belediye eşbaşkanlarımız var. OHAL sona ermiş olmasına rağmen iktidar bugün OHAL hukukunu dayatarak belediye başkanlarımızı görevden alıyor. 3 büyük şehirde 30 gün geride kalmasına rağmen hiçbir geri adım atılmadı. Tam tersine dün Diyarbakır Kulp’ta da belediye eşbaşkanları görevden alınarak yerlerine kayyım atandı. Erdoğan iktidarı Kürt halkına kayyım rejimini dayatmaya devam ediyor. Kürt halkının siyasi iradesini yok sayarak aslında otoriter bir rejimi var etme çabasında.

Bu anlayış kabul edilemez

31 Mart seçimlerinde Kürt halkı ortaya koyduğu iradesiyle demokrasi talebini çok net bir şekilde dile getirdi. Erdoğan iktidarı demokrasiye karşı otoriter rejim dayatmasını, Kürt halkının iradesine karşı yaptığı bu tasarruflarla ortaya koymuştur. Demokrasilerin birinci basamağı olan seçme seçilme hakkını yok eden bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bu sadece siyasi hakların gaspı olarak değil bir insan hakları ihlali olarak gördüğümüz bir konu.

Sadece belediye eşbaşkanlarının görevden alınması meselesi siyasi haklar çerçevesinde ele alınsa da Kürt halkına yönelik insan hakları ihlalidir ve bunu izliyoruz. Kayyum atanmış bütün yerlerde her türlü hak ihlalinin hayata geçirildiğini hep birlikte izledik. Sivil, sosyal ve siyasal hakların tümünün gasp edildiği belgelenmiş durumda. Ama Erdoğan rejimi kayyum stratejisi ile OHAL düzeni ile ayakta durmaya çalışıyor. Bu konuda bütün uluslararası kurumların ve kamuoyunun duyarlı olmasını istiyoruz. Demokrasi ve evrensel değerlerden ve insan haklarından taviz vermeyen bir yaklaşım esas olmalıdır. Bu konuda kararlı adımların atılması ve dayanışma ortaya konulması hem Avrupa hem Türkiye hem de Ortadoğu için büyük önem taşımaktadır. Görevden alınmış belediye eşbaşkanlarımızın göreve iade edilmesi demokrasi adına önemli bir adıma vesile olacaktır. Bu konuda Avrupa Birliği kamuoyunun desteği bizim için büyük önem taşıyor.

Erdoğan, Avrupa’yı mülteciler üzerinden tehdit ediyor

Her şeyden önce Türkiye’nin içinde bulunduğu bu süreci çok iyi değerlendirmek zorundayız. Hükümetlerin kendi hesapları çerçevesinde meseleye yaklaşmaları uzun süredir ciddi sorunlara neden oldu. Erdoğan rejiminin Avrupa’ya yaklaşımı tamamen stratejik bir yaklaşımdır. Kazan-kazan formülü ile sadece iktisadi ilişkiler üzerinden Avrupa’ya yaklaşmaktadır. Demokrasi, insan hakları gibi konularda bugüne kadar hiç bir adım atmadı. Avrupa’dan bu yönde gelen taleplere karşı da Suriyeli mültecileri kozunu bir tehdit olarak kullandı. Bu sayede Türkiye’yi kendi içine kapatarak otoriter rejimini büyütmeye devam etti. Erdoğan’ın bu oyununu hep beraber bozmalıyız.

Paylaşın

HDP, Diyarbakır’ı Kayyumdan Geri Aldı

Halkların Demokratik Partisi (HDP), 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde, 3’ü büyükşehir olmak üzere 8 il ve 46 ilçeyi kazandı. HDP’nin kazandığı iller arasında Diyarbakır’da bulunuyor.

Adnan Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık, kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eş başkanları oldu.

Adnan Selçuk Mızraklı kimdir?

Selçuk Mızraklı Siverek’te ilkokul öğretmeni bir babayla ev emekçisi bir annenin çocuğu olarak 1963’te dünyaya gelir.

Üç yaşındayken babasının görevi nedeniyle Siverek’ten Eskişehir’in bir köyüne giderler. Üç yıl iki ayrı köyde görev yaptıktan sonra merkeze yerleşirler.

İlkokulu bitirdikten sonra İngilizce eğitim verilen Kadıköy Maarif Kolejini kazanır, daha sonra Türkiye sıralamasında yüksek bir puanla Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydını yaptırır.

Ardından Ankara’da Onkoloji Hastanesi’nde Kulak Burun Boğaz bölümünde çalışır. 1990’da iktisatçı Zeynep Mızraklı ile evlenir. Eşinin de desteğiyle girdiği sınavı kazanarak Dicle Üniversitesi Genel Cerrahi departmanına gelir.

2005’te Diyarbakır’da açılan Özel Veni Vidi Hastanesi’nde çalışmaya başlar. 2009’da gerçekleşen Mezopotamya Tıp Kongresi’nin yürütücülüğünü yapar.

2011 sonlarında bir grup arkadaşıyla birlikte Mezopotamya Üniversitesini kurmaya dönük olarak bir vakıf çalışması yürütürler. 2013 başlarında vakfın kuruluş sürecini tamamlarlar.

2018 genel seçimlerinde HDP Diyarbakır Milletvekili seçilen Adnan Selçuk Mızraklı, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı seçildi.

Hülya Alökmen Uyanık Kimdir?

Hülya Alökmen Uyanık, KESK’e bağlı Diyarbakır Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şube Başkanı olarak görev yapıyordu. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı seçildi.

Paylaşın

Fotoğraflarla Doğunun İncisi Diyarbakır

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin orta bölümünde yer alan Diyarbakır, tarih boyunca jeopolitik önemi açısından; İlk çağlardan bu yana Akdeniz’i Basra körfezine, Karadeniz’i Mezopotamya’ya bağlayan bir konuma sahiptir.

Tarihi MÖ 7500 yıllarına kadar uzanan Diyarbakır, 28 den fazla medeniyete beşiklik etmiştir. Binlerce yıldır toplamda milyonlarca insanın yaşam merkezi olan Diyarbakır, adeta bir açıkhava müzesidir.

Doğunun incisi Diyarbakır’dan eşsiz fotoğraflar:

Paylaşın

Diyarbakır’ın Süsü “Hevsel Bahçeleri”

Diyarbakır, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor… Hevsel Bahçeleri, Diyarbakır’ın güneybatısında yer alır. Dicle Nehri’nin debisinin azalmasıyla oluşan delta, zamanla verimli bostan ve bahçelere dönüştü. 

1960’lı yıllara kadar Kürtçe’de adına “Hoser” denen sık ağaçlıklı bu alan, süreç içinde Hewsel, Esfel gibi adlar aldı.

Uzun yıllar şehrin bütün sebze ve meyve ihtiyacı bu bahçelerden sağlanmıştır. Dicle Nehri kıyılarındaki bahçelerde güvercin gübresinden yararlanılarak ünlü Diyarbakır karpuzları yetiştirildi. Kent halkı eskiden Hevsel’in nehre yakın yerlerinde yazları kamıştan ve tahtadan yapılan hüllelerde serinlermiş.

Hevsel’in Sırrı

Şehre Urfa ve Karacadağ istikametinden gelen Evliya Çelebi patlıcan tarlalarını görür, “Eyvah!” der ve ekler: “Burada bana çok iş düşeceğe benzer. Asık suratlı ve mide şikâyeti olan insanlarla çokça karşılaşacağım.”

Kente giren Çelebi, yanağından kan fışkıracak gibi sağlıklı ve gürbüz insanları görünce şaşırır. Sonra Mardinkapı’dan çıkıp da Hevsel Bahçeleri’ni ve Dicle kıyısındaki karpuz bostanlarını görünce sırra vâkıf olur ve der ki: “Demek ki patlıcanın zararlarını bu bahçelerde yetişen karpuzlar gideriyor.”

Diyarbakır kısa tarihi

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin orta bölümünde yer alan Diyarbakır, tarih boyunca jeopolitik önemi açısından; İlk çağlardan bu yana Akdeniz’i Basra körfezine, Karadeniz’i Mezopotamya’ya bağlayan bir konuma sahiptir.

Diyarbakır’ın, doğal bir geçiş yolu olması her dönemde çekiciliğini arttırmış ve medeniyetlerin iz bıraktığı bir şehir olmuştur. Tarihin derinliklerinden gelen sayısız kültürün kucaklaştığı bir kenttir.

Tarih boyunca Amida, Amidi, Amid, Kara-Amid Diyar-Bekr, Diyarbekir ve Diyarbakır adlarını alan kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde El-Cezire denilen bölgede Bereketli hilalin kalbinde yer almaktadır.

Diyarbakır’ın köklü tarihi 12.000 yıl önceye uzanıyor. Son yıllarda kentin Bismil ilçesinde yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda, M.Ö. 10.400-9250 yıllarında “KörtikTepe”de yerleşik hayata geçildiği ortaya çıkmıştır.

Anadolu’nun en eski tarımcı köy topluluklarının en güzel örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü Tepesi, günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanan tarihiyle sadece bölge tarihimize değil dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır.

Paleolitik ve Mezolitik devirde de Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşamın bulunduğu ortaya çıkmıştır. Silvan yakınlarındaki Hassuni Mağaraları, Ergani yakınlarında Hilar Mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.

M.Ö. 3000’li yıllarda şehrin merkezinde izlerine rastlanan Hurrilerin, bölgeye hâkim olmasıyla Diyarbakır’ı yurt edinme çabaları başlamış, ardından Mitaniler, Abbasiler, Mervaniler, Büyük Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyubiler, Anadolu Selçukluları, Akkoyunlular ve Osmanlı gibi birçok medeniyete yurt olmuştur. Diyarbakır, medeniyetlerin mekânsal ve mimari özellikleriyle az bulunur kültür ve tarih mirası taşımaktadır.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Diyarbakır Surları, kentin sayısız eserlerinin başında gelmektedir. Kuşbakışı kalkan balığını andıran biçimiyle kenti baştanbaşa kuşatmış ve İç Kale ve Dış Kaleolmak üzere iki bölümden oluşmuştur.

Diyarbakır Surları, eskilik ve yükseklik bakımından dünyadaki kaleler arasında birinci sırada yer alır. Tamamına yakın kısmı günümüze ulaşan ve birçok medeniyetin izlerini taşıyan Diyarbakır Kalesi, zamana meydan okuyarak yaklaşık beş bin yıldır ayakta durmaktadır.

3-5 metre kalınlığı ve 11-12 metre yüksekliği ile görülmeye değer bir heybete sahiptir. 5.500 metre uzunluğundaki Diyarbakır Surları, 82 burçla taçlandırılmış ve şehrin boynuna adeta bir gerdanlık gibi sarılmıştır. Milad öncesi ve milad sonrası izleri, 63 ayrı kitabede ve sayısız figürlerinde saklamış, bir yazıtlar ve kabartmalar müzesi niteliğine sahiptir.

Kültürel kimliğiyle; yalnız Türkiye’nin değil, tüm dünyanın da en önemli kentlerinden biri sayılır. Kent tarihsel potansiyeliyle adeta bir Açık Hava Müzesi niteliğindedir. Birçok medeniyete beşiklik eden kent döneminin tanığı olmuş ve gelen her medeniyetin izlerini barındırmaktadır.

Paylaşın

Diyarbakır’ın Geçmişini Günümüze Bağlayan ‘Müzeleri’

Diyarbakır, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor… Dicle Nehri’nin yanında yükselen bazalt platonun doğu kıyısındaki geniş düzlükler üzerinde kurulmuş olan Diyarbakır, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır.

Diyarbakır’a yolu düşen hemen herkesin gezip görmesi gereken yapılar arasında müzelerde önemli bir yer tutmaktadır. Haber Kaos ekibi olarak Diyarbakır ili sınırları içinde bulunan müzeleri sizler için derledik.

Diyarbakır Müzesi

Müze, Sincariye Medresesi’nde sergilenen arkeolojik ve etnografik eserlerin yeni binaya taşınması ile 1988 yılında düzenlenmiştir. Müzede Neolitik Çağ’dan itibaren Eski Tunç, Urartu, Assur, Hitit, Roma, Bizans, Artuklu ve Osmanlı dönemi eserleri yer alır. Prehistorik devir seramikleri, Roma stelleri, heykel ve mimari parçaları, Artuklu çinileri, Osmanlı devri ahşap eserleri, silahlar, tekke eşyaları, takılar ve daha pek çok eser kronolojik sıra ile müzede sergilenmektedir.

Ziya Gökalp Müze Evi

Diyarbakır’ın tipik sivil mimarlık örneklerinden biri olan ev, 1808 yılında inşa edilmiştir. İki katlı bu yapıda malzeme olarak siyah bazalt taşı kullanılmıştır. Ünlü düşünür Ziya Gökalp’ın 1876 yılında doğduğu bu ev 23 Mart 1956 tarihinde müze-ev olarak ziyarete açılmıştır. Müzede yazara ait eşyaların yanı sıra, yörenin etnografik eserleri sergilenmektedir.

Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi

Ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın Diyarbakır’da doğduğu evdir. Diyarbakır sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak günümüze ulaşmıştır. Müzede, Cahit Sıtkı’nın kitapları, el yazıları, kullandığı eşyalar, fotoğrafları ve kütüphanesi sergilenmektedir.

Diyarbakır kısa tarihi

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin orta bölümünde yer alan Diyarbakır, tarih boyunca jeopolitik önemi açısından; İlk çağlardan bu yana Akdeniz’i Basra körfezine, Karadeniz’i Mezopotamya’ya bağlayan bir konuma sahiptir.

Diyarbakır’ın, doğal bir geçiş yolu olması her dönemde çekiciliğini arttırmış ve medeniyetlerin iz bıraktığı bir şehir olmuştur. Tarihin derinliklerinden gelen sayısız kültürün kucaklaştığı bir kenttir.

Tarih boyunca Amida, Amidi, Amid, Kara-Amid Diyar-Bekr, Diyarbekir ve Diyarbakır adlarını alan kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde El-Cezire denilen bölgede Bereketli hilalin kalbinde yer almaktadır.

Diyarbakır’ın köklü tarihi 12.000 yıl önceye uzanıyor. Son yıllarda kentin Bismil ilçesinde yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda, M.Ö. 10.400-9250 yıllarında “KörtikTepe”de yerleşik hayata geçildiği ortaya çıkmıştır.

Anadolu’nun en eski tarımcı köy topluluklarının en güzel örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü Tepesi, günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanan tarihiyle sadece bölge tarihimize değil dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır.

Paleolitik ve Mezolitik devirde de Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşamın bulunduğu ortaya çıkmıştır. Silvan yakınlarındaki Hassuni Mağaraları, Ergani yakınlarında Hilar Mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.

M.Ö. 3000’li yıllarda şehrin merkezinde izlerine rastlanan Hurrilerin, bölgeye hâkim olmasıyla Diyarbakır’ı yurt edinme çabaları başlamış, ardından Mitaniler, Abbasiler, Mervaniler, Büyük Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyubiler, Anadolu Selçukluları, Akkoyunlular ve Osmanlı gibi birçok medeniyete yurt olmuştur. Diyarbakır, medeniyetlerin mekânsal ve mimari özellikleriyle az bulunur kültür ve tarih mirası taşımaktadır.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Diyarbakır Surları, kentin sayısız eserlerinin başında gelmektedir. Kuşbakışı kalkan balığını andıran biçimiyle kenti baştanbaşa kuşatmış ve İç Kale ve Dış Kaleolmak üzere iki bölümden oluşmuştur.

Diyarbakır Surları, eskilik ve yükseklik bakımından dünyadaki kaleler arasında birinci sırada yer alır. Tamamına yakın kısmı günümüze ulaşan ve birçok medeniyetin izlerini taşıyan Diyarbakır Kalesi, zamana meydan okuyarak yaklaşık beş bin yıldır ayakta durmaktadır.

3-5 metre kalınlığı ve 11-12 metre yüksekliği ile görülmeye değer bir heybete sahiptir. 5.500 metre uzunluğundaki Diyarbakır Surları, 82 burçla taçlandırılmış ve şehrin boynuna adeta bir gerdanlık gibi sarılmıştır. Milad öncesi ve milad sonrası izleri, 63 ayrı kitabede ve sayısız figürlerinde saklamış, bir yazıtlar ve kabartmalar müzesi niteliğine sahiptir.

Kültürel kimliğiyle; yalnız Türkiye’nin değil, tüm dünyanın da en önemli kentlerinden biri sayılır. Kent tarihsel potansiyeliyle adeta bir Açık Hava Müzesi niteliğindedir. Birçok medeniyete beşiklik eden kent döneminin tanığı olmuş ve gelen her medeniyetin izlerini barındırmaktadır.

Paylaşın

Diyarbakır’ın Kimliği ‘Hanlar’

Anadolu ile Mezopotamya, Avrupa ile Asya arasında doğal bir geçiş yolu, bir köprü görevi yapan Diyarbakır, Tarihi İpek Yolu’nun merkezlerinden olması sebebi ile önemli hanlara sahiptir.

Diyarbakır ili sınırları içinde yer alan Deliller Hanı, Hasan Paşa, Çiftehan ve Yeni Han’da geçmişte olduğu gibi günümüzde de halı, kilim ve gümüş işleme satan dükkanlar bulunmaktadır.

Deliller Hanı ( Hüsrev Paşa Hanı)

Mardin Kapı mevkiinde bulunmaktadır. Mimari kimliğini koruyarak, günümüze kadar ayakta kalabilmiş hanların en önemlilerinden biridir. 1527 yılında Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından arkasındaki cami ve medrese ile birlikte yaptırılmıştır. Binanın Deliller Hanı olarak anılmasının sebebi, Hicaz’a gidecek hacı adaylarını götürecek delillerin (rehber) bu handa kalmalarındandır.

Hasanpaşa Hanı

Ulu Cami’nin doğusundadır. Osmanlı dönemi Valilerinden Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmıştır. Avlulu, iki katlı olarak inşa edilmiştir. Avlunun ortasında sütunlu ve üstü kubbeli bir şadırvan bulunmaktadır.

Çiftehan

Ne zaman yapıldığı, kimin tarafından yaptırıldığı ve mimarı belli olmayan Çifte Han, plan ve mimari özelliklerine bakılarak XVI. yüzyıla tarihlendirilmektedir.

Halk arasında Borsa Hanı olarak bilinen Çiftehan, bir zamanlar kentin ticaretini döndüğü mekanlardan biriymiş. Sokakla aynı adı taşıyan yapı artık harabe halinde. Han zaman içinde değişik amaçlar için de kullanıldı.

Yeni Han

Kitabesinden anlaşıldığı üzere Seyyid Hacı Abdullah isimli bir kişi tarafından 18. yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiştir. Mimarı bilinmeyen han Ulu Cami’nin güneyinde Zinciriye Medresesi’nin arkasında yer almaktadır. Yeni Han zaman zaman yapılan onarımlarla özelliğinin bir kısmını yitirmiştir.

Diyarbakır kısa tarihi

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin orta bölümünde yer alan Diyarbakır, tarih boyunca jeopolitik önemi açısından; İlk çağlardan bu yana Akdeniz’i Basra körfezine, Karadeniz’i Mezopotamya’ya bağlayan bir konuma sahiptir.

Diyarbakır’ın, doğal bir geçiş yolu olması her dönemde çekiciliğini arttırmış ve medeniyetlerin iz bıraktığı bir şehir olmuştur. Tarihin derinliklerinden gelen sayısız kültürün kucaklaştığı bir kenttir.

Tarih boyunca Amida, Amidi, Amid, Kara-Amid Diyar-Bekr, Diyarbekir ve Diyarbakır adlarını alan kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde El-Cezire denilen bölgede Bereketli hilalin kalbinde yer almaktadır.

Diyarbakır’ın köklü tarihi 12.000 yıl önceye uzanıyor. Son yıllarda kentin Bismil ilçesinde yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda, M.Ö. 10.400-9250 yıllarında “KörtikTepe”de yerleşik hayata geçildiği ortaya çıkmıştır.

Anadolu’nun en eski tarımcı köy topluluklarının en güzel örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü Tepesi, günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanan tarihiyle sadece bölge tarihimize değil dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır.

Paleolitik ve Mezolitik devirde de Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşamın bulunduğu ortaya çıkmıştır. Silvan yakınlarındaki Hassuni Mağaraları, Ergani yakınlarında Hilar Mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.

M.Ö. 3000’li yıllarda şehrin merkezinde izlerine rastlanan Hurrilerin, bölgeye hâkim olmasıyla Diyarbakır’ı yurt edinme çabaları başlamış, ardından Mitaniler, Abbasiler, Mervaniler, Büyük Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyubiler, Anadolu Selçukluları, Akkoyunlular ve Osmanlı gibi birçok medeniyete yurt olmuştur. Diyarbakır, medeniyetlerin mekânsal ve mimari özellikleriyle az bulunur kültür ve tarih mirası taşımaktadır.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Diyarbakır Surları, kentin sayısız eserlerinin başında gelmektedir. Kuşbakışı kalkan balığını andıran biçimiyle kenti baştanbaşa kuşatmış ve İç Kale ve Dış Kaleolmak üzere iki bölümden oluşmuştur.

Diyarbakır Surları, eskilik ve yükseklik bakımından dünyadaki kaleler arasında birinci sırada yer alır. Tamamına yakın kısmı günümüze ulaşan ve birçok medeniyetin izlerini taşıyan Diyarbakır Kalesi, zamana meydan okuyarak yaklaşık beş bin yıldır ayakta durmaktadır.

3-5 metre kalınlığı ve 11-12 metre yüksekliği ile görülmeye değer bir heybete sahiptir. 5.500 metre uzunluğundaki Diyarbakır Surları, 82 burçla taçlandırılmış ve şehrin boynuna adeta bir gerdanlık gibi sarılmıştır. Milad öncesi ve milad sonrası izleri, 63 ayrı kitabede ve sayısız figürlerinde saklamış, bir yazıtlar ve kabartmalar müzesi niteliğine sahiptir.

Kültürel kimliğiyle; yalnız Türkiye’nin değil, tüm dünyanın da en önemli kentlerinden biri sayılır. Kent tarihsel potansiyeliyle adeta bir Açık Hava Müzesi niteliğindedir. Birçok medeniyete beşiklik eden kent döneminin tanığı olmuş ve gelen her medeniyetin izlerini barındırmaktadır.

Paylaşın