Özel’den Bahçeli’ye: Hangi Sorun Çözülecek; Kürt Sorunu Mu Erdoğan’ın Sorunu Mu?

Diyarbakır’da kadın sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle buluşmasında konuşan Özgür Özel, “Bugün Cumhur İttifakı’nın Kürtlerin sorunlarını görmediği, gündeme almadığı, alelacele bir şeyler yaptığı süreç son derece riskler, tehlikeler barındırmaktadır” dedi ve ekledi:

“Bir yandan bir sorunu çözeceğiz derken hangi sorunu çözülmeye çalışıldığı konusunda derin şüpheler vardır. Kürt sorununu yok sayıp bir sorunu çözenlerin Erdoğan’ın sorununu çözmek üzere bir süreç yürüttüklerine ilişkin endişeler hızla bertaraf edilmeli.”

Özgür Özel konuşmasının devamında, “Mevcut anayasaya uyulmadıkça, bütün antidemokratik tavırlardan vazgeçilmedikçe anayasayı çiğneyenlerle anayasa yapmayız. CHP’yi masaya bu şekilde getirmek istiyorsanız biz o masaya gelmeyiz. Samimiyetsizliğe itiraz ederiz. Kürtlerin yaşadığı sorunları Meclis’te çözen bir anlayışı savunuyoruz. Bu ülkede herkesin geleceği sivil demokratik siyasetten geçer. Bu noktada üzerimize düşen her şeyi yapacağız” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel güneydoğu turunun ilk ayağı Diyarbakır’da kadın sivil toplum kuruluşlarıyla kahvaltı toplantısında açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu’na destek veren DEM Parti’ye ve Kürt seçmene teşekkür eden Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın TBMM’ye gelerek örgütü lağvettiğini açıklaması gerektiğine yönelik sözlerini de değerlendirdi.

Özel, “Sayın (MHP Genel Başkanı Devlet) Bahçeli’nin açıklamalarıyla önemli bir eşikteyiz. Şimdi herkes neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Eğer Bahçeli’nin söylediği söz bir kişinin özgürlüğü, bir kişiye af, ona verilecek bir kürsü, oradan söylenecek bir söz, lağvolacak bir örgüt ve her şey tamamsa maalesef hiçbir şey tamam değildir” diye konuştu.

Özel sözlerinin devamında, “Cumhuriyet Halk Partisi terörün durması için, terör örgütünün ortadan kalkması için, Türkiye’nin 86 milyon birden barış içinde kucaklaşabilmesi için atılacak her adımı önemsiyor ve engel olmayacak, kimin sözü varsa söylesin. Ama şu söz söylenmesin: ‘Türkiye’de Kürt sorunu yoktur, bir sorun vardır o da birisi konuşunca bitecektir’ … Türkiye’de 26 milyon Kürt’ün sorununu yok sayıyorsunuz” dedi.

“Kürt sorunu vardır tam da şuradadır Kürt sorunu: Kürt’ün sorununun olup olmadığına Kürtler karar verir, devlet karar veremez. Büyük devlet karar vermiş, küçük Devlet (MHP lideri) de dün ilan etmiş gibi görünüyor” ifadelerini kullanan Özel, şöyle konuştu:

“Onların demesiyle Kürt sorunu bitmez, aksine onlar böyle dedikçe derinleşir. O yüzden Kürtlerin sorunları Kürtler ‘sorunum kalmadı’ diyene kadar vardır ve çözülmesi gerekir. Birisine ‘senin sorunun yok’ demek otoriterliktir. Demokrasilerde o birisi ‘sorunum yok’ diyene kadar sorun var demektir.”

Özel “çözüm süreci” tartışmalarını hükümetin yeni anayasa yapma uğraşı bağlamında ele aldı, “Hangi sorunun çözülmeye çalışıldığı konusunda derin şüpheler vardır. Kürt sorununu yok sayıp bir sorunu çözenlerin, Erdoğan’ın sorununu çözmek üzere bir süreç yürüttüklerine ilişkin endişeler hızla bertaraf edilmelidir” dedi.

“Mevcut anayasaya harfiyen uyulmadıkça ve İstanbul Sözleşmesinden çıkılması gibi bütün antidemokratik tavırlardan vazgeçilmedikçe, Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları kabul edilmedikçe biz anayasa çiğneyenlerle bir anayasa yapmayız” diye konuşan Özel, partisinin Kürt sorunu üzerinden yeni ayasayasa ‘evet’ demeye ikna edilemeyeceğini söyledi:

“Bu yüzden ‘öyle yaptık olmadı, böyle yaptık olmadı. CHP Kürt sorununa duyarlı, o sorunu çözecekmiş gibi yapıp CHP’yi masaya böyle sokabilir miyiz’ diyorsa biz o oyuna gelmeyiz. Ama niyetiniz demokrasiyse bütün aşamalarında samimiyetle oluruz. Bir tek şeye itiraz ederiz, samimiyetsizliğe itiraz ederiz.”

Özgür Özel dün Devlet Bahçeli’nin konuşması sonrasında söylediği “Ben de el yükseltiyorum, Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum” şeklindeki sözlerine de açıklık getirdi. Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin “eşit, ayrımsız, kendilerini tamamen mensubu ve sahibi hissettikleri” bir devlet vaat ettiğini söyledi.

Bahçeli ne demişti?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada çözüm süreci konusunda Abdullah Öcalan’a çağrıda bulunarak şu ifadeleri kullanmıştı:

“Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” dedi. Bahçeli, Öcalan’ın durumu hakkında yasal çözümü de işaret ederek “Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın.”

Çözüm süreci: Çözüm süreci, 2013-2015 yılları arasında PKK ile devlet arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı. Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye’deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor. PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Paylaşın

AK Partili Galip Ensarioğlu: Milliyetçilik Büyük Tehdit

Milliyetçiliğin büyük tehlike olduğuna dikkat çeken AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, “Farklı etnik grupların olduğu bir ülkede milliyetçilik üzerinden karıştırmak her zaman karşı milliyetçilikleri de kışkırtır ve tahrik eder. Bu da Türkiye toplumunu böler ve üzer” dedi ve ekledi:

“O yüzden daha dikkatli olmak lazım. Hele devlet yetkileri daha ağır başlı, daha hukuk çerçevesinde, her şeyi hukuk içinde yapması lazım. Yoksa herkes istediği dilde halay çeker ama o halaylarda suç sayılan bir takım şeyler, sloganlar varsa devlet müdahale edecekse de hukuk çerçevesinde müdahale edecek.”

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Amida Haber’e Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekenlerin tutuklanması ile Van ve Diyarbakır’da Kürtçe yazılan “Önce Yaya” uyarı yazılarının silinmesine ilişkin konuştu.

Diyarbakır’ın farklı noktalarındaki yazıların silinmesini doğru bulmadığını belirten Ensarioğlu, “Trafikte dikkat çekmek için yazılan yazılar. Burada yasadışı bir durum yok. Yasa dışı olmayan hiçbir uygulamaya kimsenin müdahale etme hakkı yok” ifadelerini kullanan Ensarioplu “Bununla ilgili Diyarbakır Valisi ve Emniyet müdürü ile görüşeceğim. Bakalım nedir, haberleri var mı? Kimdir bunları yapan? Nasıl oluyor? Hepsini görüşeceğim. Bu işleri karıştırmanın, köpürmenin kimseye faydası olmaz. Yani yasal olan her şeye, herkes riayet edecek. İlgili kurumlarla görüşeceğim, bu soruşturulmalı. Bizde kendi açımızdan soruşturuyoruz” dedi.

Türkiye’nin farklı illerinde halay çeken kişilerin gözaltına alınıp tutuklanmasını da değerlendiren Galip Ensarioğlu, “Kürtçe, Zazaca, Türkçe veya başka dilde halay, her neyse bunun hiçbir yasa dışılığı yok. Ancak bazı videolarda halaylar çekilirken yasa dışı sloganlar atılmış. Buna hukuk çerçevesinden müdahale ediliyorsa bir sorun yok. Ancak hukuk çerçevesinde müdahale ederken polis otosunda ‘Ölürüm Türkiyem’ müziği çalıp yeni bir karşı milliyetçilik veya toplumu geren, rahatsız eden birtakım uygulamalardan da yetkililerin, devlet görevlilerin de kaçınması lazım”

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “Ölürüm Türkiye’m müziğini duyunca yüreğim kıpır kıpır oluyor” sözlerinin hatırlatılması üzerine AK Partili Galip Ensarioğlu, “Bunu bir karşı milliyetçilik, kışkırtma, tarik ve toplumu gerecek, karıştıracak bir şeye sebep olacak şekilde yapmak doğru değil. Yoksa ‘Ölürüm Türkiye’m’ güzel türkü eyvallah, diyecek bir şey yok. Ancak toplumu çatıştıracak, gerecek şeylerden uzak durmak lazım” uyarısında bulundu.

“Milliyetçilik büyük tehdit”

Milliyetçiliğin en büyük tehlike olduğuna dikkat çeken Ensarioğlu, “Farklı etnik grupların olduğu bir ülkede milliyetçilik üzerinden karıştırmak her zaman karşı milliyetçilikleri de kışkırtır ve tahrik eder. Bu da Türkiye toplumunu böler ve üzer. O yüzden daha dikkatli olmak lazım. Hele devlet yetkileri daha ağır başlı, daha hukuk çerçevesinde, her şeyi hukuk içinde yapması lazım. Yoksa herkes istediği dilde halay çeker ama o halaylarda suç sayılan bir takım şeyler, sloganlar varsa devlet müdahale edecekse de hukuk çerçevesinde müdahale edecek” şeklinde konuştu.

Paylaşın

Tahir Elçi Davasında Karar: 3 Polise Beraat

28 Kasım 2015 tarihinde öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin ölümüne dair açılan davada, polis memurları Sinan Tabur, Fuat Tan ve Mesut Sevgi hakkında beraat kararı verildi.

Haber Merkezi / Tahir Elçi’nin vurulduğu sırada olay yerinde olan üç polis memuru, “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçlamasıyla 3 yıldan 9 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyordu.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 25 Nisan’da mahkemeye sunulan mütalaada, “Tahir Elçi’nin nereden geldiği belirlenemeyen bir kurşunla hayatını kaybettiği” belirtilmiş, tutuksuz yargılanan sanık üç polisin beraatleri talep edilmişti.

Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te Sur ilçesinde basın açıklaması yaptıktan sonra katledilmesiyle ilgili davanın karar duruşması bugün Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmayı, Tahir Elçi’nin eşi CHP Milletvekili Türkan Elçi, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan ve 18 baro başkanı,İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, DEM Parti ve CHP milletvekilleri, sivil toplum örgüt temsilcileri, uluslararası hukuk örgütlerinin temsilcileri izledi.

Davada sanık polisler Fuat T., Sinan T. ve Mesut S., ‘bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek’ suçundan 2 ila 6 yıl arasında hapisle, Uğur Y. ise ‘olası kastla ölüme sebebiyet verme’ suçundan üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılandı. Savcı Mustafa Alper Buğra Horozoğlu imzalı mütalaada, “bilinçli taksirle ölüme neden olmak” suçlamasıyla tutuksuz yargılanan polisler S.T. F.T. ve M.S.’nin beraatı istendi. Diğer şüpheli Uğur Yakışır ile ilgili dosya, firari olması nedeniyle tefrik edildi.

Yapılan savunmaların ardından mahkeme kararını açıkladı. Mahkeme, polisler Sinan Tabur, Fuat Tan ve Mesut Sevgi hakkında beraat kararı verdi.

Mahkeme kararını beklemeden salondan alkışlarla çıkan avukatlar, adliye binasının önünde kısa bir açıklama yaptılar. Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, “Tahir Elçi cinayetinin faili meçhul kalmaması için protesto hakkımızı kullandık. Buradan Tahir Elçi’nin vurulduğu Dört Ayaklı Minarenin önüne gidiyoruz. Orada kararı bekleyeceğiz ve basın açıklaması yapacağız” dedi.

“Sonuna kadar hukuki mücadeleyi sürdüreceğiz”

Baro başkanları ve Tahir Elçi’nin ailesi açıklamanın ardından Dört Ayaklı Minare’ye doğru yürüyüşe geçtiler. Burada yapılan açıklamada konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan şunları söyledi:

“11 celsedir biz oradayız. Hakim orada, savcı orada, avukatlar orada, sanıklar yok. 11 celsedir biz sanıkların yüzünü görmeden bir yargılama yapılıyor. Bu yargılamaya meşruiyet kazandırmayacağız demiştik. Ancak biz hukuk sisteminin içinde elbette ki bu olayın aydınlanacağına inanıyoruz. Bunun için sonuna kadar hukuki mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.

Bundan tam 3120 gün önce tam da arkanızda gördüğünüz Dört Ayaklı Minare’nin önünde Tahir başkan bu kentin tarihi, kültürel dokusu yıpranmasın diye açıklama yaparken katledildi. Hayatını insan hakları mücadelesine, cezasızlıkla mücadeleye adayan bir hukuk insanının kendi yaşadığı bu ağır saldırı, bu katliam cezasız kalmasın diye uğraş verdik.

Ancak gerek soruşturma sürecinde yürütülen savcılık pratiği gerekse kovuşturma sürecinde avukatların, katılan vekillerinin, soruşturmanın ve kavuşturmanın genişletilmesine dönük tüm taleplerine rağmen bu kadar ciddi, kritik bir dava toplantısına bu delillerin toplanmaması, peşinden de ‘her türlü araştırmayı yaptık ama şüpheden sanık yararlanır, masumiyet karinesidir diye beraat kararı verilmesi en hafif tabiriyle insanın aklıyla alay geçmek, dalga geçmektir. Buna müsaade etmeyeceğiz. Bunu çok net olarak ifade etmek istiyorum.

Dönemin başbakanını bile dinleyemedi bu mahkeme. Tanıkların neler söylediğini orada yaşadık hep beraber. 11 celsedir biz oradayız. Hakim orda, savcı orda, avukatlar orda, sanıklar yok. 11 celsedir biz sanıkların yüzünü görmeden bir yargılama yapılıyor. Bu yargılamaya meşruiyet kazandırmayacağız demiştik. Ancak biz hukuk sisteminin içinde elbette ki bu olayın aydınlanacağına inanıyoruz. Bunun için sonuna kadar hukuki mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.

Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren de şu ifadeleri kullandı: “Cezasız kalmayalım. Belki bugünün iktidarı belki bugünün siyasi atmosferi böyle bir kararın çıkmasını sağlar ama bir gün muhakkak Tahir Elçi’nin failleri yargı önünde hesap verir. Biz bugün buraya gelirken neyi sizlere göstermek istedik, neyi kamuoyuna göstermek istedik? Biz anma günlerinde sadece buraya gelirdik.

Tahir Elçi’yi her 28 Kasım’da burada anardıka ma bugün buraya niye geldik başkanımıza vermiş olduğu sözü tam da vurulduğu yerde, tam da bu kadim mekanda ilk kez daha kamuoyuna açıklamak için buraya geldik. Kararlılığımızı, irademizi, gücümüzü göstermek için bugün bir kez daha buraya geldik.

Evet beraat ile sonuçlandı ama istinafa, Yargıtay’a, AYM’ye, AİHM’e bu dosyayı taşıyacağız muhakkak. Ama bir kez daha tekrarlıyorum. Hem Kürt toplumunun hem de Türk toplumun nezdinde bu kararın bir anlamı yok. Kürt toplumu da Türk toplumu da Tahir Elçi cinayetiyle ilgili kararını zaten ilk günde vermişti.

Bu kararı verirken de Tahir Elçi’nin kimliği üzerinden vermişti. Tahir Elçi’nin insan hakları mücadelesi üzerinden vermişti. Tahir Elçi’nin neden hedef gösterildiği üzerinden vermişti. Bu karar bizler için geçerli olan karardır. Başımızın üstünde bu kararın yeri var ve biz bu toplum vicdanındaki kararın gerçekten mahkeme salonlarında tutanaklara geçmesi için de mücadele etmeye devam ediyoruz.

Gücüm yettiği kadar, ömrüm yettiği kadar bir baro başkanı olarak bugün sözü veriyorum. Ama buradaki bütün avukatların da bu sözü verdiğinden hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Yeni Tahir Elçiler hukuk fakültelerinde her gün mezun oluyor. Yeni insan hakları ve yaşam hakkını sağlayan avukatlar, her gün her gün hukuk maddelerden mezun oluyor. Bugün bayrak bizde yarın bu bayrağı onların tutacağından da hiç bir şüphemiz yok.”

Ne olmuştu?

Tahir Elçi, 28 Kasım 2015’te Diyarbakır’ın Sur ilçesinde tarihi Dört Ayaklı Minare’nin önünde yaptığı basın açıklamasının ardından çıkan silahlı çatışmada başından vurularak öldürüldü.

Gazi Caddesi’nde güvenlik güçleri ile iki PKK’lı arasında silahlı çatışma çıkmış, polis memurları Ahmet Çiftasan ve Cengiz Erdur hayatını kaybetmiş, Tahir Elçi ve bir grup gazeteci de çatışmanın ortasında kalmıştı. Elçi’nin ölümüne neden olan merminin çekirdeği bulunamadı.

Elçi’nin vurulduğu sırada olay yerinde olan üç polis memuru, “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçlamasıyla ile 3 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılanıyordu.

Savcı ise esas hakkındaki mütalaasında hangi polis memurunun silahından çıkan kurşunun ölüme sebebiyet verdiğini tespit etmenin imkânsız olduğunu gerekçe göstererek üç polis memuru için beraat talebinde bulunmuştu.

PKK’lı firari sanık Uğur Yakışır ise ‘’iki polis memurunu öldürmek”, “bir polis memurunu öldürmeye teşebbüs” ve “Elçi’yi olası kastla öldürmek” suçlamalarıyla yargılanıyor. Yakışır’ın, üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptrılması isteniyor.

Davanın iddianamesi, Diyarbakır Barosu’nun olay yeri görüntülerini toplayarak Londra merkezli bağımsız bir grup olan Forensic Architecture’a hazırlattığı bilimsel raporun yayımlanması sonrası tamamlandı.

Raporda, Elçi’nin hayatını kaybetmesine neden olan kurşunun, 3 polisten birinin silahından çıktığı tespit edildi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 polis hakkında kovuşturma başlattı. İddianame 20 Mart 2020’de tamamlandı. Dava ise 21 Ekim 2020’de başladı.

Diyarbakır Barosu ve Tahir Elçi’nin avukatları, hukuki sürecin soruşturma aşamasından kovuşturmaya kadar büyük eksikliklerle devam ettiğini, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini savunuyor.

Paylaşın

Doğuda “OHAL” Günleri: Her Türlü Protesto Yasaklandı

Iğdır, Batman, Van, Şırnak, Tunceli, Ağrı, Diyarbakır, Bitlis, Hakkari, Mardin, Siirt, Muş’ta açık hava toplantısı, gösteri yürüyüşü, basın açıklaması gibi etkinlikler yasaklandı. Birçok ilde yasak süresi 4 Haziran tarihinde yürürlüğe girmek üzere 7 gün olarak belirlendi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın görevden uzaklaştırılması ve yerine kayyum atanması sonrasında birçok ilde açık hava toplantısı, gösteri yürüyüşü, basın açıklaması gibi etkinlikler yasaklandı.

Iğdır, Batman, Van, Şırnak, Tunceli, Ağrı, Diyarbakır, Bitlis, Hakkari, Mardin, Siirt, Muş valilikleri eş zamanlı açıklamalarla yasaklama kararını internet sayfaları üzerinden vatandaşlara duyurdu. Birçok ilde yasağın süresi 4 Haziran tarihinde yürürlüğe girmek üzere 7 gün olarak belirlendi.

Hakkari: Hakkari Valiliğinden yapılan açıklamada “Hakkari ili coğrafi sınırları içerisinde 03.06.2024 saat 08:00’den itibaren geçerli 12.06.2024 tarihi de dahil saat 23:59’a kadar 10 (on) gün süre ile 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümlerine göre düzenlenecek gösteri yürüyüşü, açık hava toplantıları ve kapalı yer toplantıları, basın açıklaması, oturma eylemi ve anket yapılması, çadır ve stant kurulması/açılması, imza kampanyası düzenlenmesi, bildiri, broşür ve el ilanı dağıtılması ve her türlü protesto eylemi şeklindeki faaliyetler 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun ilgili maddeleri doğrultusunda YASAKLANMIŞTIR” denildi.

Mardin: Mardin’de oturma eylemi, basın açıklaması ve yürüyüş gibi eylem ve etkinliklerin 7 gün süreyle yasaklandığı bildirildi. Valilikten yapılan açıklamada, milli birlik ve beraberliği zedeleyici provokatif eylemlerin önüne geçilebilmesi, milli güvenlik, kamu düzeni ve güvenliğinin tesisi, Cumhuriyet’in temel nitelikleri, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, olası yasa dışı eylemlerin önlenerek müessif olayların yaşanmaması amacıyla bazı tedbirlerin alındığı belirtildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi: “Açık alanlarda yapılmak istenilen toplanma, yürüyüş, basın açıklaması, açlık grevi, oturma ve nöbet eylemi, miting, stant açma, çadır kurma, bildiri ve broşür dağıtma, afiş ve pankart asma gibi her türlü eylemin, bu eyleme katılmak amacıyla geldiği anlaşılan şahıs ve araçların diğer illerden ilimiz sınırına girişlerinin, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. ve 19. maddeleri ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesi hükümleri gereğince; Valilik ve kaymakamlık makamlarının uygun göreceği etkinlikler hariç olmak üzere, Mardin il sınırları içerisinde 4 Haziran saat 08.00’den 10 Haziran saat 23.59’ a kadar 7 gün süre ile yasaklanmıştır.”

Bitlis: Bitlis Valiliğinden yapılan açıklamada ise “Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık AKIŞ 03.06.2024 tarihinde gözaltına alınmasıyla ilgili Sosyal Medya üzerinden yapılan paylaşımda ‘tüm belediyeler önünde nöbet eylemlerine halkı ve demokratik kitle örgütlerini davet edileceği, ayrıca tüm Türkiye’de il içi örgütleri tarafından organize edilerek protesto eylemleri yapılacağı” tespit edilmiştir” ifadelerine yer verildi.

Tatvan ilçesi genelinde 7 gün süreyle açık hava toplantıları, gösteri yürüyüşleri, kapalı yer toplantıları, basın açıklaması, oturma eylemi ve anket yapılması, çadır ve stant kurulması/açılması, imza kampanyası düzenlenmesi, bildiri, broşür ve el ilanı dağıtılması ve her türlü protesto eylemi yasaklandı.

Batman: Batman’da oturma eylemi, basın açıklaması ve yürüyüş gibi eylem ve etkinliklerin 7 gün süreyle yasaklandığı bildirildi. Valilikten yapılan açıklamada, milli birlik ve beraberliği zedeleyici provokatif eylemlerin önüne geçilebilmesi, milli güvenlik, kamu düzeni ve güvenliğinin tesisi, Cumhuriyet’in temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, olası yasa dışı eylemlerin önlenerek müessif olayların yaşanmaması amacıyla bazı tedbirlerin alındığı belirtildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi: “Hakkari Belediye Başkanının görevden uzaklaştırılarak yerine Hakkari Valisi Ali Çelik’in vekaleten görevlendirilmesi konusu veya bu konu bahane gösterilerek yapılabilecek benzer nitelikteki eylem ve etkinlikler ile ilgili olarak, açık alanlarda bahse konu olaylara ilişkin yapılmak istenilen toplanma, yürüyüş, nöbet, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, miting, stant açma, çadır kurma, bildiri ve broşür dağıtma, afiş ve pankart asma gibi her türlü eylemin, bu konudaki eylemlere katılmak amacıyla geldiği veya ilimiz sınırlarını kullanarak diğer illere geçeceği anlaşılan şahıs ve araçların diğer illerden ilimiz sınırına girişlerinin, dış ilçelerimiz açısından ise muhtemel eylem/etkinliklere katılmak amacıyla çıkışlarının ve/veya il merkezimize girişlerinin, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. ve 19. maddeleri ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/A, B ve C maddeleri gereğince il ve ilçe mülki sınırlarımız içerisinde, 3 Haziran saat 17.00’den 9 Haziran saat 23.59’a kadar 7 gün süreyle yasaklanmasına karar verilmiştir.”

Şırnak: Şırnak Valiliği, gösteri yürüyüşleri ve açık hava toplantılarının 7 gün süreyle yasaklandığını duyurdu. Valilikten yapılan açıklamada, Valilik ve kaymakamlık makamlarının uygun göreceği etkinlikler ile kamu kurum ve kuruluşlarının düzenleyeceği programlar, resmi bayramlar ve spor müsabakaları haricinde diğer programların 4-10 Haziran’da yasaklandığı bildirildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi: “Belirtilen amaçlar doğrultusunda yapılması muhtemel her türlü açık yer toplantıları ile gösteri yürüyüşleri, toplu olarak karşılama ve uğurlama merasimleri, kurum ve kuruluşların kendi binası dışında yapacakları basın açıklaması, oturma eylemi, miting, çadır kurma, imza kampanyası, stant açma, kitlesel cenaze merasimi, anma töreni, şenlik, konser, eğlence, oyun temsili, gösteri türündeki tüm eylem ve etkinlikler, ses yayın araçlarıyla yapılabilecek her türlü sesli ve görsel faaliyetler, dilek feneri, balon uçurmak, dron, paramotor gibi her türlü hava faaliyetleri ile ticari kimliği bulunan özel hukuk tüzel kişilerinin ticari faaliyetleri hariç olmak üzere, el ilanı, broşür dağıtılması, afiş ve pankart asılması gibi etkinlikler tüm il sınırları içerisinde 7 gün boyunca yasaklanmıştır.”

Tunceli: Tunceli Valiliğinden yapılan açıklamada “Mezkur kanun hükümleri çerçevesinde Valilik ve Kaymakamlık makamının uygun göreceği etkinlikler dışında Tunceli il sınırları içerisinde meydan, cadde, sokak, yol, park gibi umuma açık alanlarda; basın açıklaması, toplantı ve gösteri yürüyüşü, miting, açık yer toplantısı, protesto eylemi, oturma eylemi, anma, açlık grevi, stand açmak, imza kampanyası, konser, şenlik, el ilanı bildiri, broşür dağıtmak, afiş, poster açmak, meşale yakma ve taşıma, sinevizyon gösterimi gibi tüm eylem ve etkinliklerin 04 Haziran günü saat 00.01 ile 10 Haziran 2024 günü saat 23.59’a kadar 7 gün süreyle yasaklanmıştır” ifadelerinde bulunuldu.

Muş: Muş Valiliği, toplantı, basın açıklaması ve gösteri yürüyüşlerinin 7 gün süreyle yasaklandığını duyurdu. Valilikten yapılan açıklamada, Anayasa ve kanunlarda öngörülen sınırlandırma ve yasaklama şartlarını doğrudan ve açıkça oluşturduğu değerlendirilen eylem ve saldırıların önüne geçilmesinin hedeflendiği belirtildi.

Vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanmasının, terör örgütlerinin planlarının bertaraf edilmesinin, suç işlenmesinin önlenmesinin, temel hak ve özgürlüklerin devamının temini ile şiddet olaylarının engellenmesinin amaçlandığı kaydedilen açıklamada, şunlar bildirildi:

“2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17,19. ve 22. maddeleri ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesi hükümleri kapsamında, Valilik makamının uygun göreceği etkinlikler ile kamu kurum ve kuruluşlarının düzenleyeceği, resmi bayram, resmi anma günleri, resmi tören ve kutlamalar ile bu kurumların gelenek ve göreneklere göre yapacakları programlar, spor faaliyetleri ile bilimsel, ticari ve ekonomik amaçlarla yapılan etkinlik ve toplantılar hariç olmak üzere, ilimiz mülki sınırları içinde tüm toplantı ve gösteri yürüyüşü, basın açıklaması, açık veya kapalı yer toplantısı ile protesto eylemi, miting, çadır kurma, oturma eylemi, stant açma, açlık grevi, afiş, pankart ve poster asma, bildiri dağıtma, imza masası açma, meşale yakma ve taşıma, konferans ve benzeri tüm etkinlikler, 4 Haziran saat 00.01’den 10 Haziran saat 23.59’a kadar 7 gün süreyle yasaklanmıştır.”

Van: Van’da yasak 5 gün olarak belirlendi. Van Valiliğinden yapılan açıklamada “Van ili coğrafi sınırları içerisinde 03.06.2024-07.06.2024 tarihleri arasında (5) gün süre ile 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümlerine göre düzenlenecek gösteri yürüyüşü, açık hava toplantıları ve kapalı yer toplantıları, basın açıklaması, oturma eylemi ve anket yapılması, çadır ve stant kurulması/açılması, imza kampanyası düzenlenmesi, bildiri, broşür ve el ilanı dağıtılması ve her türlü protesto eylemi şeklindeki faaliyetler 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun ilgili maddeleri doğrultusunda yasaklanmıştır” denildi.

Diyarbakır: Diyarbakır Valiliğinden yapılan açıklamada “03.06.2024 günü Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık AKIŞ’ın İçişleri Bakanlığınca görevden uzaklaştırılarak Hakkari Valisi Ali ÇELİK’in Hakkari Belediye Başkan Vekili olarak atanması sonrası terör örgütü sempatizanları, marjinal ve radikal gruplar tarafından -sözde- protesto etmek amacıyla ilimiz genelinde yasa dışı eylem/etkinlikler gerçekleştirme çabası içinde olabilecekleri, bu eylem/etkinlikler nedeniyle kamu düzeni ve güvenliğinin tehlikeye düşebileceği ve toplumsal çatışma çıkarılmak istenebileceği değerlendirilmektedir” ifadelerine yer verildi.

“Açık alanlarda bahse konu olaylara ilişkin yapılmak istenilen (toplanma, yürüyüş, nöbet, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, miting, stant açma, çadır kurma, bildiri/broşür dağıtma, afiş/pankart asma vb.) her türlü eylem, (…) 03.06.2024 günü saat 14.15’ten 07.06.2024 günü saat 14.14’e kadar (4) gün süreyle YASAKLANMIŞTIR” denildi.

Ağrı: Ağrı Valiliği, gösteri yürüyüşleri ve açık hava toplantılarının 7 gün süreyle yasaklandığını duyurdu. Valilikten yapılan açıklamada, genel asayişi sağlamak ve şiddet olaylarının yaygınlaşmasının önlenmesi amacıyla Ağrı geneli 4 Haziran saat 00.01’den başlayarak 10 Haziran saat 23.59’a kadar 7 gün süreyle 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümlerine göre düzenlenecek gösteri yürüyüşü, açık hava toplantıları ve kapalı yer toplantılarının 2911 Sayılı Kanunun ilgili hükümlerine istinaden yasaklandığı belirtildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi: “Valilik ve Kaymakamlık makamlarınca uygun görülenler, dini ve milli bayramlar hariç olmak üzere basın açıklaması, oturma eylemi ve anket yapılması, çadır ve stant kurulması/açılması, imza kampanyası düzenlenmesi, bildiri, broşür ve el ilanı dağıtılması ve her türlü protesto eylemi şeklindeki faaliyetlerinde 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. Maddesinin (a) ve (c) fıkra hükümleri gereğince belirtilen tarihler arasında yasaklanmıştır.”

Açıklamada, belirtilen tarihlerde Ağrı güzergahını kullanarak kanuna aykırı eylem ve etkinliklere katılımın önlenmesi amacıyla il ve ilçelere girişlere, buralardan da bireysel ve toplu çıkışlara izin verilmemesine karar verildiği aktarıldı.

Siirt: Siirt’te oturma eylemi, basın açıklaması ve yürüyüş gibi eylem ve etkinliklerin 7 gün süreyle yasaklandığı bildirildi. Valilikten yapılan açıklamada, milli birlik ve beraberliği zedeleyici provokatif eylemlerin önüne geçilebilmesi, milli güvenlik, kamu düzeni ve güvenliğinin tesisi, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, olası yasadışı eylemlerin önlenerek müessif olayların yaşanmaması amacıyla bazı tedbirlerin alındığı belirtildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi: “Valilik ve Kaymakamlık makamlarının uygun göreceği etkinlikler ile kamu kurum ve kuruluşlarının düzenleyeceği programlar, resmi bayram, resmi anma günleri, resmi tören ve kutlamalar ile spor faaliyetleri hariç olmak üzere, açık ve kapalı alanlarda yapılabilecek her türlü toplanma, yürüyüş, basın açıklaması, kapalı yer toplantısı, açlık grevi, oturma eylemi, miting, stant açma, çadır kurma, bildiri/broşür dağıtma, afiş/pankart asma benzeri eylem ve etkinlikler, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. ve 19. maddeleri ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun ilgili maddeleri gereğince 3 Haziran saat 00.01’den 09 Haziran saat 23.59’a kadar 7 gün süreyle yasaklanmıştır.”

Paylaşın

Erdoğan, Diyarbakır’da: Kürt Kardeşlerim…

Diyarbakır’da halka seslenen Erdoğan, “Diyarbakır’da hem milletvekilliğinde hem cumhurbaşkanlığında arzu ettiğimiz oy oranlarına ulaşamadık ancak seçim sonucunun sizin de içinize sinmediğine inanıyorum” dedi ve ekledi:

“İşte bu alan onu söylüyor. Diyarbakır’da bu kardeşinize yüzde 28.5, CHP adayına yüzde 71.5 oy çıkmışsa durup üzerinde düşünmemiz lazım. CHP’ adayına yüzde 71 oy çıkmışsa durup üzerinde düşünmek lazım. Diyarbakır’ın iradesini götürüp CHP adayına payanda yapanların neyin projesi açık olduğu belli değil mi?”

AK Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, pazar günü (31 Mart) yapılacak yerel seçimlere dört gün kala AKP’nin Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda düzenlediği seçim mitinginde konuştu. Sözlerine, “‘Ser seran ser çavan’ diyerek bizi bağrınıza bastınız” diye başlayan Erdoğan, daha sonra mitinge katılım oranını açıkladı.

Mitinge 70 bin kişinin katıldığını söyleyen Erdoğan, konuşmasında sık sık DEM Parti ve CHP’yi hedef aldı. Mayıs 2023 seçimlerini hatırlatan Erdoğan, “Diyarbakır’da bu kardeşinize yüzde 28.5, CHP adayına yüzde 71.5 oy çıkmışsa durup üzerinde düşünmemiz lazım” dedi.

Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle: “Bugün 70 bin kişi alanda. Bölgede İslam’a kapılarını ilk açan şehir Diyarbakır ile aynı sevdaya, aynı medeniyete sahip olmaktan dolayı iftihar duyuyorum. Bu kavli bozmaya, kardeşliği yıkmaya kimsenin gücü yetmez.

Mayıs seçimlerinde Diyarbakır’da milletvekilliğinde ve Cumhurbaşkanlığında arzu ettiğimiz oy oranlarına ulaşamadık. Seçim sonuçlarının içinize sinmediğine inanıyorum. Diyarbakır’da bu kardeşinize yüzde 28,5 ve CHP adayına yüzde 71,5 oy çıkmışsa durup düşünmemiz lazım.

Bugün aynı oyunu İstanbul’da, Mersin’de yine oynuyorlar. Kirli bir ittifak kurdular. İki partideki bir avuç siyaset baronu ne olup bittiğini bilmiyor… Bavul bavul dolarlar, eurolar. Bu paralar nereden geliyor, nereye gidiyor. Hangi şirketler bunları paylaşıyor? İlkeli bir ittifaktan söz edilebilir mi?

DEM benim Kürt kardeşlerimin iradesini işporta pazarına çıkarmıştır. Siyasi kazanım, eser ve hizmet derdi yok. Seçmenin fikrini, zikrini merak eden de yok. Kirli pazarlıklar var. Bizim yaptığımız reformları beğenmeyip, ortalığı ayağa kaldıranlar CHP’li yöneticilerin faşizm kokan açıklamaları karşısında süt dökmüş kedi misali seslerini çıkarmıyorlar.

Türkiye geçmişte omurgasızlığın, istismarın, riyakarlığın sembolü zübük siyasetin zulmünü çok çekti. Sizlerin demokratik siyaset palavralarıyla iradenize ipotek koydular. Diyarbakır huzuru da özgürlüğü de yatırımı da hizmeti de refahı da AK Parti döneminde görmedi mi?

Onlar çukur eylemleriyle bu şehrin sembolü olan Sur’u mahvederken, biz meseleyi bitirmenin ve bölgenin inşa etmenin mücadelesini vermedik mi? Onlar Diyarbakır Cezaevi’nin edebiyatını yaparken biz burayı müzeye ve kültür merkezine dönüştürmedik mi?

Onlar esnafımızı, işçimizi, emeklimizi haraca bağlayıp dağa çıkarmak için çocuklarına el koyarken, biz üniversitelerle onlara daha iyi bir gelecek hazırlamak için çalışmadık mı? Onlar yollara mayın döşerken biz yaptığımız yollarla, tesislerle yatırımı hayata geçirmedik mi? Onlar ülke ve millet düşmanı ne kadar marjinal varsa Diyarbakır’da propaganda peşinde koşarken, biz sadece sizlerin kalbini kazanmanın yollarını aramadık mı?

“31 Mart seçimlerinde partiler yarışmıyor”

Bu söylediklerimiz doğruysa gelin yeni dönemin kapılarını birlikte arayalım. El ele, gönül gönüle verip Türkiye Yüzyılı’nı birlikte inşa edelim. Sadece bakmasını bilen göz, işitmesini bilen kulak, sevmesini bilen kalp yeterli.

Bugün de Diyarbakır’a demokrasi ve kalkınma atılımlarının yeni safhasında desteğinizi istemek için geldik. 31 Mart seçimlerinde partiler yarışmıyor. Eser ve hizmet siyasetiyle pazarlık ve istismar siyasetidir. Siyaset millete hizmet etmek, ülkenin sorunlarına çözüm bulmak için yapılır.

Emperyalistlere kuklalık etmeyen herkesle konuşuruz. Teröre mesafe koyan herkesle konuşuruz. Milletimizin birliğine, vatanımızın bütünlüğüne saygı duyan herkesle konuşuruz. Türkiye Yüzyılı’nda bizimle birlikte yol yürümek isteyen herkesle konuşuruz.

Bu ülkede 85 milyonun huzuru için bir şey yapılacaksa şimdi, hemen yapılmalıdır. Türkiye’ye terörle bedel ödetildi, buna tahammülümüz yok. Bu tehdidi bertaraf ettik. Artık ülkemizi bu yükten tamamen kurtarma vaktidir… Kapımız teröristlere de terör örgütleri gölgesinde siyasetçilik oynayanlara da kapalıdır. Listelerini terör örgütünün belirlediği parti, parti olamaz.

Son 21 yılda attığımız her demokratik adımı engellemek için karşımıza dikilen CHP’yi, Kürt kardeşlerimize umut diye pazarlıyorlar. CHP’yi allayıp pullayıp size dayatıyorlar. Bunların hangi çıkarların temsilcisi olduğunu anlatamaya bavullar dolusu paralar yeterlidir. 31 Mart Kürt kardeşlerimizin özgür iradeleriyle kendilerinin ve şehirlerinin geleceğine karar vereceği bir dönüm noktası olacaktır.”

Paylaşın

Diyarbakır Newrozu: İktidar Ve Muhalefete 6 Maddelik Çağrı

Diyarbakır Newrozu’nda konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Savaş yerine Türk ve Kürt ittifakını demokratik bir şekilde güncellemeye davet ediyoruz… Bu savaş çığırtkanlığı karşısında doğru yol olan barış ve demokrasi mücadelesini büyütmeye ve yürütmeye çağırıyoruz” dedi.

Haber Merkezi / Tuncer Bakırhan, konuşmasının devamında, “İktidarın baskıcı ve yok sayan tutumunun yanında hizalanmaktan ziyade Kürt meselesini, demokrasi ve özgürlük meselesini daha fazla sahiplenerek muhalefeti büyütelim. Savaş çığırtkanlığı yapanların karşısında büyük bir barış zemini örelim” ifadelerini kullandı.

Diyarbakır’daki Newroz kutlaması yüz binlerce insanın katılımıyla Bağlar ilçesindeki Newroz Parkı’nda gerçekleşti. Newroz kutlaması, 21 Mart 2017’de polislerin Nevruz alanına girerken açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden Kemal Kurkut’un anılması ile başladı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin bazı milletvekilleri ve 7 yıl sonra ilk kez kamuoyu karşısına çıkan Kürt siyasetçi Leyla Zana, Kurkut’un vurulduğu yere karanfil bıraktı.

Newroz kutlaması DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, DTK Eş Başkanı Berdan Öztürk, DBP EŞ Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, Leyla Zana, TJA temsilcileri ve çok sayıda konuk katıldı.

Newroz kutlamasında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Kürt sorunu başta olmak üzere ülkedeki tüm sorunların çözümü için hem iktidara hem de muhalefete 6 maddelik çağrıda bulundu:

“Birinci çağrımız devlete, iktidaradır. Savaşla, statüsüzlükle, cezaevlerine koyarak bu halkı yolundan çeviremezsiniz. İşte meydan, işte halkın ortaya koyduğu irade görüyor ve duyuyorsanız buradadır. Onun için sizi savaş yerine Türk ve Kürt ittifakını demokratik bir şekilde güncellemeye davet ediyoruz.

İkinci çağrımız toplumsal kesimleredir. Türkiye’nin önünde iki yol var; ya bunların dediği gibi savaş-çatışma ya da demokratik-barışçıl yöntem. Onun için toplumsal kesimleri, bu savaş çığırtkanlığı karşısında doğru yol olan barış ve demokrasi mücadelesini büyütmeye ve yürütmeye çağırıyoruz.

Üç; “bilinmeyen dil”, “teröristan” kavramlarından vazgeçeceksiniz. Bilinmeyen dil dedikleri 13 bin yıldır bu topraklar üzerinde konuştuğumuz Kürtçe’dir. “Teröristan” dedikleri yer dört parçaya ayrılan Kürdistan’dır. Bir an önce bu siyasetinizden vazgeçin. Kürt gerçekliğini, Kürdistan gerçekliğini anlamak ve tanımak zorundasınız.

Dördüncü çağrımız ezilenlere ve muhalefetedir. Kürt meselesinde cesur olalım, doğruları dile getirelim. İktidarın baskıcı ve yok sayan tutumunun yanında hizalanmaktan ziyade Kürt meselesini, demokrasi ve özgürlük meselesini daha fazla sahiplenerek muhalefeti büyütelim. Savaş çığırtkanlığı yapanların karşısında büyük bir barış zemini örelim.

Beşinci çağrımız Kürtleredir. Hewlerden Kobaniye kadar, Urmiye’den Amed’e kadar yaşadığımız her toprak parçasına ne diyorlar? “Teröristan”. Sadece burada Kemal Kurkut katledilmiyor. Süleymaniye’de, Duhok’ta, Kobanî’de, Qamişlo’da her gün Kürtlerin başına top ve mermi yağıyor. Dolayısıyla bunlar sadece DEM Parti’nin düşmanı değil dört parça Kürdistan coğrafyasında yaşayan hepimizin düşmanıdır.

Onun için bütün Kürt partilerine, oluşumlarına; dört parçada yaşayan Kürtlerin oluşumlarına çağrı yapıyorum. Şimdi ulusal birlik zamanı değilse ne zaman? Şimdi ulusal birliğimizi kuramazsak, bu büyük operasyonu, bu Kürt karşıtı savaşı nasıl önleyeceğiz? Bugünden tezi yok Kürtler ulusal birliklerini sağlamalı, ulusal birlikleri önündeki engelleri ortadan kaldırmalıdır.

Son çağrımız Türkiye’deki devrimci sol sosyalist demokrat kesimlere, bu faşizan düzene itiraz eden ezilen ve yoksullaradır. Bizler büyük bir ortak mücadele zemini yakalamak zorundayız. Türkiye’nin yarısı açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Yarısı dilini kullanamıyor, inancını yaşayamıyor. Bütün kesimlerin taleplerinin demokratik bir zeminde karşılık bulması için sol sosyalist güçleri, demokratik ve büyük bir devrimci mücadele zemininde bir araya gelmeye çağırıyoruz.”

Leyla Zana: Seçimden sonra barışın yolunu açacağız

Yıllar sonra kitlesel bir mitinge katılan Leyla Zana alandaki herkesi selamlayarak konuşmasına başladı. Zana, “Bugün Newroz’dur. Newroz bayramdır. Kürdistan’ın 4 parçasında da Newroz kutlu olsun. Bütün Ortadoğu’nun Newroz’u kutlu olsun. Amed Şeyh Said’in memleketidir. Biz Seyit Rıza’ya Qazi Mihemmed’e, Ahmede Xani, Meleyi Cizir’e minnettarız. Bunlar bizim kökümüz. Mazlum Doğan, Rehşan bizler için bedenlerini yaktı.

Bütün bunlar bu felsefe nasıl yükseldi Başkan Abdullah Öcalan ile can buldu. 300 milyon insan bu bayramı kutluyor. Kürtler öyle bir kavim ki her şeylerini paylaştığı gibi bayramlarını da paylaştı. Biliyorsunuz ki seçim geliyor. Bu parti bize diyor ki ‘100 yıldır bize baskı uyguluyorlar.’ Demek ki Kürtler razı gelmemiş onların zulümlerine. Bu yüzden biz de irademizi ortaya koyacağız” ifadelerini kullandı.

Zana, kadınlar üzerinde konuşulduğunu söyleyerek, “Diyorlar ki kadınlar Allah mı? Hayır biz Allah değiliz biz kendi kaderimizi yazıyoruz. Ben bütün genç kadınları ve erkekleri selamlıyorum ve izin vermeyin ki faşizm yükselmesin. Newroz, Newroz’u kutlayan herkesin olsun ama Newroz’u Newroz yapan Mazlum Doğan, Zekiye ve Rehşan’dır. Bu yüzden kim kutlamak isterse kutlu olsun” dedi.

Zana alandaki bütün katılımcıların PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Newroz’unu kutlamasını istedi. Kitle hep bir ağızdan slogan attı. Zana, “Ben umut ediyorum ki seçimlerin ardından barışın ve özgürlüğün yolunu açacağız. Kürt halkının Newroz’u kutlu olsun” diye konuşmasını sonlandırdı.

Siyasi mesajlar öne çıktı

Newroz konuşmalarında vurgulanan noktalar; Kürtler arası birlik, 1999″dan bu yana İmralı Cezaevi’nde bulunan Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması ve Orta Doğu’da barış oldu.

DEM Parti Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkan Adayı Serra Bucak ise Kürtçe yaptığı konuşmasında kentin 8 yıldır kayyumlarla yönetildiğini, seçimde “kayyumları Ankara’ya göndereceklerini” söyledi. Bucak, Nevruz’un kalıcı bir barış ve çözüme vesile olmasını dileyerek halka 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde oy kullanmaları çağrısı yaptı.

DEM Parti’nin diğer Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkan Adayı Doğan Hatun da konuşmasında, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride karşı 100 günü aşkın zamandır cezaevlerinde açlık grevinde olan siyasi tutuklulara selam gönderdi. Kayyumların 8 yıldır belediyeleri “gasp ettiğini” söyleyen Hatun, halktan, iradesini sandıklarda göstererek kayyumların bir daha atanmaması için sandığa ve seçimlere sahip çıkmasını istedi.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar da Zazaca yaptığı konuşmasında Nevruz’un vicdan olduğunu söyldedi. Uçar, Öcalan üzerindeki tecridin son bulması çağrısı yaptı.

Paylaşın

DEM Parti’nin Diyarbakır Eş Başkan Adayları Gözaltına Alındı

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçimlerde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayları Serra Bucak Küçük ve Doğan Hatun gözaltına alındı.

DEM Parti’nin adayları Serra Bucak Küçük ile Doğan Hatun, 24 Ocak’ta yapılan önseçim sonrasında aday gösterilmişti.

DEM Parti’nin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Doğan Hatun, sosyal medya hesabından il ve ilçe belediye eş başkan adayları olarak gözaltına alındıklarını duyurdu.

Hatun, “Şu an Amed Büyükşehir ve ilçe belediye eş başkanları olarak Koşuyolu köprüsünde gözaltına alınıyoruz” ifadelerini kullandı.

Doğan Hatun kimdir?

Doğan Hatun, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde doğdu. Maden mühendisliği eğitimi aldı. 2016-2023 yılları arasında Maden Mühendisleri Odası eş başkanlığı görevini yürüttü.

Bu süreçte, Diyarbakır’daki karayolları arazisindeki yeşil alanın yapılaşmaya açılması ile ilgili yaptığı basın açıklaması nedeniyle TCK 301 maddesi uyarınca 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandı. Ancak, Hatun bu dava sonucunda beraat etti.

Hatun, aynı zamanda 2018-2022 yılları arasında TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreterliği yaptı.

Emek ve Demokrasi Platformu dönem sözcülüğü, Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu Kurulu üyeliği gibi çeşitli sivil toplum örgütlerinde de aktif rol aldı.

Ayşe Serra Bucak kimdir?

1976 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelen ve aslen Siverek’li olan Ayşe Serra Bucak, hayatını çocuk ve kadın hakları alanında yapılan çalışmalara adamış deneyimli bir sosyal çalışmacıdır.

İstanbul Cağaloğlu Anadolu Lisesi mezunu olan Bucak, Almanya’nın Köln Üniversitesi’nde Alman Dili ve Edebiyatı ile Pedagoji bölümlerinden mezun oldu.

Bucak, 2006-2011 yılları arasında Bağlar Belediyesi Eğitim Destek Evi koordinatörlüğü yaparak sosyal alanda ilk adımlarını attı. 2014-2016 yılları arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkan danışmanlığı ve meclis üyeliği görevlerinde bulundu.

2016-2022 yılları arasında çocuk ve kadın hakları konularında Sosyal Çalışmacı olarak aktif görev aldı. Ayrıca, ÇocukÇa Derneği ve ZimZim Kreş kurucularından biri olan Ayşe Serra Bucak, DEM Parti Diyarbakır il yönetiminde rol aldı.

Demokratik Toplum Partisi’nden (DEM Parti) büyükşehir belediye eş başkan adayı olarak seçimlere katılacak olan Bucak, Diyarbakır’da kadınların güçlenmesi ve toplumsal sorunların çözümüne yönelik çalışmalarına devam etmektedir.

Paylaşın

AK Partili Ensarioğlu’ndan “DEM Parti” Açıklaması: Görüşüyoruz

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, “DEM Parti milletvekilleriyle dostluğum var, görüşmelerimiz var, oturuyoruz sohbet ediyoruz. Geçenlerde de yetkilileriyle sohbet ettik” dedi ve ekledi:

“Ne yapabiliriz, Türkiye’de yeniden bir yumuşama için nasıl kapı aralanabilir, birlikte yeniden bir huzur ve şey ortamı nasıl sağlanabilir? Bunları doğal olarak kendi aramızda konuşuyoruz ama parti genel merkeziyle resmi bir temasları var mı benim bundan haberim yok. Ben de dışardan birtakım duyumları duyuyorum.”

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, seçim süreci ve ittifaklara ilişkin Rudaw‘a konuştu. “31 Mart’ta yapılacak seçimler için bir ittifak olmasını istiyor musunuz” sorusunu yanıtlayan Ensarioğlu şu yanıtı verdi:

“Tabii benim DEM Parti milletvekilleriyle dostluğum var, görüşmelerimiz var, oturuyoruz sohbet ediyoruz. Geçenlerde de yetkilileriyle sohbet ettik. Ne yapabiliriz, Türkiye’de yeniden bir yumuşama için nasıl kapı aralanabilir, birlikte yeniden bir huzur ve şey ortamı nasıl sağlanabilir? Bunları doğal olarak kendi aramızda konuşuyoruz ama parti genel merkeziyle resmi bir temasları var mı benim bundan haberim yok. Ben de dışardan birtakım duyumları duyuyorum.”

“Demirtaş’ın mahkemedeki açıklamalarını okuyorum”

“HDP bizi sevsin, bizi övsün, bize oy versin gibi bir şeyimiz yok. Hiçbir zaman olmaz da ki zaten siyasete ters. HDP kendisi olsun, başkasına koltuk değneği olmasın diyoruz” şeklinde konuşan Ensarioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhurbaşkanlığı seçimde de kayıtsız şartsız CHP’ye destek verdi. Geçen yerel seçimde de HDP sayesinde İstanbul, Antalya, Adana ve Mersin gibi büyükşehirleri onlar sayesinde aldılar. Peki, ne aldılar da bu kadar destek veriyorlar ve niye veriyorlar? Çözüm sürecini başlatan, demokratikleşme, Kürt dili ve kimliğini öngöründeki engelleri kaldıran, bir sürü yasal demokratik düzenleme yapan, Doğu ve Güneydoğu’ya bu kadar hizmet eden bir partiye elinden gelen bütün düşmanlığı yapacaksın ama gideceksin Kürdün düşmanıyla işbirliği yapacaksın.

Asıl meseleniz Kürd meselesi ise CHP Kürd sorununun anasıdır, babasıdır, varlık sebebidir. Bu Kürd sorununun sebebi olan bir partiye kayıtsız şartsız destek vereceksin! Kürde hizmet eden, Kürd sorunun çözümü için çok önemli süreçler başlatan bir partiye düşmanlık edeceksin. Hayrola derdiniz nedir? Bu günlerde Selahattin Demirtaş’ın mahkemedeki açıklamalarını okuyorum.

Rotayı sol marjinal çizgiden tam 180 derece döndürüp Kürdi çizgiye dönüştürmüş. Sanki geçen seçimlerde “seni başkan yaptırmayacağız” da başlayıp “Kemal yürü” diyen kendisi değilmiş gibi. CHP’ye kayıtsız şartsız destek verip sol marjinal anlayışa parti içindeki o ittifak ortakları olan marjinal solla birlikte Kürdün oyuyla Türk soluna hizmet eden kendileri değilmiş gibi. Çünkü halktan tepki gördüler, yüzde 2-3 oyları düştü.”

Çözüm sürecinin bittiğini ve ölen bir şeyin diriltilemeyeceğini savunan Ensarioğlu; “Ancak PKK silahlı varlığına Türkiye’de son verir, bunun gereğini yapar, HDP’de demokratik siyasetin kuralları içinde siyaset yapar o zaman yeni bir şey belki kurgulanır” şeklinde konuştu.

Ensarioğlu kayyımların devam edip etmeyeceğine dair soruya da şu yanıtı verdi: “Demokratik açıdan baktığınız zaman kayyum meselesi sorunlu bir meseledir. Ancak realiteye baktığınız zaman kayyımlar 17 yıllık HDP yönetiminin 100 misli fazla hizmet etmiştir bu millete. Bu şehirlerin, ilçelerin imajı değişti, hizmet değişti, hizmet gördüğü şehirler, hizmet yapmasını bilmezler. Ama demokratik açıdan kimin hizmet yaptığı değil halkın iradesini nasıl tecelli ettiği önemlidir.

Halkın iradesinin tecellisine baktığınız zaman da burada çok ciddi çelişkiler var. İşin realitesi öyle değil. Halkın realitesi midir Cizre’ye hayatında Cizre’yi görmemiş Almanya’dan bi kızı getirip aday yapmak? Halkın realitesi midir Diyarbakır’da bir üniversite mezunu kızcağızı götürüp Lice’de alakası olmayan bir yere aday yapmak? Halkın realitesi midir ki Diyarbakır’a kadın ve Diyarbakırlı olmayan Diyarbakır’ı tanımayan Diyarbakır’ın kültürüne de aslında biraz uzak birini aday yapmak?”

Kandil’in kayyımıyla devletin kayyımı arasında ne fark var deseniz, devletin kayyımı en azından biraz daha kamu kaynaklarını harcarken daha dikkatli harcıyorlar. Hesap verdikleri bir devlet memuriyetleri vardır. Keşke orda da demokrasi tam işlese yani siyasi partiler yasasına göre veyahut da siz kayyım atanmak için acaba zorladınız mı?

Paylaşın

İYİ Parti Diyarbakır İl Ve İlçe Teşkilatlarında İstifa Depremi

Yerel seçimlere “hür ve müstakil” girme kararı alan İYİ Parti’de Diyarbakır İl Başkanı Vejdin Ensarioğlu, “Siyaset ve bölge büyüğümüz, kıymetlimiz Sayın Salim Ensarioğlu’nun olmadığı bir yerde bizim varlığımız söz konusu olamaz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu vesileyle Diyarbakır il ve ilçe teşkilatlarımızla birlikte ve ayrıca 12 bin 750 üyeyle İYİ Parti’den istifa ettiğimizi kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.”

Vejdin Ensarioğlu, açıklamasında ayrıca, “21. yüzyılda yeni bir hikaye yazmak ve milletimize üçüncü bir yol göstermek üzere hür ve müstakil olarak yoluna devam etmek isteyen, ne yazık ki gönül verdiğimiz İYİ Parti, hür ve müstakil görüşlere tahammül edememiştir. Sayın bakanımızın talebine dönük başlayan linç kampanyasının karşısında olduğumuzu tüm kamuoyunun bilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu’nun partisinden istifa etmesinin ardından, partinin Diyarbakır İl Başkanı Vejdin Ensarioğlu da istifasını açıkladı.

Vejdin Ensarioğlu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “İl ve İlçe teşkilatlarımla ve 12.750 üyemle birlikte 2018 yılından beri onurla mücadele verdiğimiz İyi Parti Yerel Yönetimler 8.Bölge Koordinatörlüğünden, Diyarbakır İl Başkanlığından ve İYİ Parti’den istifa ediyoruz” dedi.

Ensarioğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “21. yüzyılda yeni bir hikaye yazmak ve milletimize üçüncü bir yol göstermek üzere hür ve müstakil olarak yoluna devam etmek isteyen, ne yazık ki gönül verdiğimiz İYİ Parti, hür ve müstakil görüşlere tahammül edememiştir.

Sayın bakanımızın talebine dönük başlayan linç kampanyasının karşısında olduğumuzu tüm kamuoyunun bilmesini istiyoruz. Bununla birlikte naaşlara bile saygısı ve tahammülü olmayanlara hatırlatmak isteriz, 21. yüzyıldayız. Siyaset ve bölge büyüğümüz, kıymetlimiz sayın Salim Ensarioğlu’nun olmadığı bir yerde bizim varlığımız söz konusu olamaz.”

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “…bölgenin önemli şahsiyetlerinden Şeyh Said’e dönük hadsiz çevrelerin hakaretlerine karşı verdiğim cevapta, İskilipli Atıf Hoca da olduğu gibi naaşlarının ailelerine teslim edilmesini belirttiğim makul ve insani taleplerden sonra kendi partidaşlarım başta olmak faşizan odaklar tarafından sosyal medyada lince uğradım.

Bu çevrelerin linç kampanyasına karşı partinin yetkilileri; şahsıma bırakın destek vermeyi, linç odaklarından daha fevri bir şekilde beni disiplin kuruluna sevk etmişlerdir. Bu konuda da iyi bilinmelidir ki Şeyh Said, Bediüzzaman Said Nursi ve Seyid Rıza bölgemin önemli değerlerindendir” ifadelerini kullanmış ve “İYİ Parti ile kendini bir araya getiren siyasal gerekçelerin ortadan kalktığını” belirterek istifasını duyurmuştu.

Mayıs ayındaki milletvekili seçimlerinden Ensarioğlu ailesinden 3 isim yarıştı. Dün istifa eden Salim Ensarioğlu İYİ Parti’den İstanbul’da, oğlu Vejdin Ensarioğlu İYİ Partiden Diyarbakır’da, yeğeni Galip Ensarioğlu ise AK Parti’den Diyarbakır’da aday oldu. Salim Ensarioğlu ve Yeğen Ensarioğlu seçilirken, Vejdin Ensarioğlu seçilememişti.

Paylaşın

Demirtaş’tan Tahir Elçi Anısına Şarkı: Elçi’ye Ağıt

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Selahattin Demirtaş, öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi anısına “Elçi’ye Ağıt” adli bir şarkı besteledi.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre, sözleri de Selahattin Demirtaş’a ait olan ‘Elçi’ye Ağıt’ adlı şarkıyı, aynı zamanda avukat olan Mercan Argunağa seslendirdi.

Elçi’ye Ağıt, ilk olarak 27 Kasım Pazartesi günü 20.30’da Mercan Argunağa’nın, YouTube kanalında yayımlanacak. Şarkı daha sonra Spotify ve Deezer gibi platformlarda da yer alacak.

Tahir Elçi kimdir?

1966 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde dünyaya gelen Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 yılında Diyarbakır’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Elçi, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesindeki Yeniköy Mezarlığı’na defnedilmiştir.

İlk, orta ve lise öğrenimini Cizre’de tamamladı. Elçi, 1991 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 1992 yılından itibaren Diyarbakır’da serbest avukatlık yapan Elçi, 1998-2006 arasında Diyarbakır Barosu’nda yönetici olarak görev yapmıştır.

Bu süre zarfında Almanya’da bulunan Avrupa Hukuku Akademisi’nde uluslararası ceza hukuku ve ceza yargılaması eğitimi görmüş, birçok ulusal ve uluslararası konferansa konuşmacı olarak katılmıştır. Ayrıca 1998 yılından bu yana staj eğitimi ve meslek içi eğitimlerde ceza ve insan hakları hukuku alanında seminerler vermiştir.

Kasım 2012’de Diyarbakır Barosu Başkanı seçilen Elçi, 2014 yılı olağan genel kurulunda yeniden Baro Başkanlığına seçildi. Aynı zamanda İnsan Hakları Derneği üyesi olan Tahir Elçi, ayrıca Türkiye Barolar Birliği (TBB) İnsan Hakları Merkezi Bilim Danışma Kurulu ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Kurucular Kurulu üyeliği görevlerini de yürütmekteydi.

Elçi, 14 Ekim 2015 tarihinde CNN Türk kanalında Ahmet Hakan’ın hazırlayıp sunduğu Tarafsız Bölge programında “PKK, terör örgütü değildir. Silahlı, siyasal bir harekettir.” demesi nedeniyle 20 Kasım günü Diyarbakır’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirilmiştir.

Elçi, savcılığın tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk etmesine karşın Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. Ayrıca Elçi hakkında, “terör örgütü propagandası” iddiasıyla 7,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlanmış ve yurtdışına çıkış yasağı konulmuştu. Bu açıklamanın ardından CNN Türk kanalına 700 bin lira para cezası kesildi.

Evli ve iki çocuk babası olan Elçi, eski Bayındırlık Bakanlarından Şerafettin Elçi’nin de akrabasıdır.

Paylaşın