Kemal Türkler, 42’nci Ölüm Yıl Dönümünde Anıldı

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK),  kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler Topkapı’daki mezarı başında anıldı. Anma, Topkapı Çamlık Mezarlığı girişinden Kemal Türkler’in mezarına kadar süren yürüyüşle başladı.  Ardından Türkler’in mezarının başında saygı duruşu yapıldı.

Saygı duruşundan sonra DİSK Genel Sekreteri ve Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, konuşma yaptı. “Kemal Türkler’in öldürülmesiyle 12 Eylül faşist cuntasının temellerinin atıldığını” belirten Serdaroğlu, “ Türkler’in düşüncelerinin yaşadığını” söyledi.

“Fabrikalarda yaşıyor”

“Kemal Türkler’i vurdular ama binlerce, on binlerce Kemal Türkler bugün fabrikalarda çalışıyor, DİSK’i örgütlemeye uğraşıyor. Kemal Türkler’i öldüren piyasa şarlatanları mezarlarındaki taşlar bile okunmuyor. Ama Türkler’in mezarının başına on binlerce insan geliyor.”

Kemal Türkler’in ailesi adına kızı Nilgün Türkler Soydan, konuştu. Soydan, Can Şafak’ın yazdığı Kemal Türkler’i anlatan kitaptan söz etti ve “Kitap satılık bir kitap değildir. Bunu babam adına önce benden sonra sendika ve vakıftan bir Kemal Türkler armağanı olarak kabul etmenizi istiyorum” dedi.

“İşçi sınıfına darbe”

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da “Kemal Türkler işçi sınıfının önünde yürümeye devam ediyor” dedi ve ekledi: “1 Mayıs 1977 katliamıyla başlayan ve Kemal Türkler’in katledilmesiyle devam eden süreç Türkiye’yi 12 Eylül karanlığına götürdü. Hep söylediğimiz gibi, 12 Eylül asla unutulmaması gereken bir darbedir. 12 Eylül sermayenin işçi sınıfına karşı yaptığı darbedir. İşte o nedenle 12 Eylül’den bir buçuk ay önce Kemal Türkler katledilmiştir.”

Anmaya katılanlar

Anma törenine Türkler ailesi, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, DİSK Yönetim Kurulu üyeleri Kazım Doğan ve Seyit Aslan, DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Nevzat Karataş, DİSK önceki dönem Genel Başkanlarından Rıdvan Budak, DİSK’e bağlı sendikaların genel başkanları, genel merkez ve şube yöneticileri, DİSK’li işçiler, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcileri katıldı.

Paylaşın

Geniş Ve Dar Tanımlı İşsizlik Arasındaki Fark Gittikçe Açılıyor

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı işsizlik verilerinin ardından bir rapor yayımladı.

İşsizlik ve İstihdamın Görünümü ismini taşıyan rapora göre geniş tanımlı işsizlik pandemi öncesine göre 2 milyon kişi artarak 8 milyon 387 bin kişiye ulaştı. DİSK-AR raporunda “TÜİK’e göre Mayıs 2019’da yüzde 13,7 olan işsizlik Mayıs 2022’de yüzde 10,9’a düştü. Ancak geniş tanımlı işsizlik yüzde 18,6’dan yüzde 22,4’e yükseldi.” dedi.

Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik daha yüksek

DİSK-AR, geniş tanımlı işsizlik oranının kadınlarda daha yüksek olduğuna vurgu yaptı. Erkeklerde yüzde 18,7 olan geniş tanımlı işsizliğin kadınlarda yüzde 29’a yaklaştığını belirtti. DİSK-AR “Kadın işsizliği tüm işsizlik türlerinde en yüksek kategori olarak görülmeye devam ediyor” dedi ve şu eklemeyi yaptı:

“Mayıs 2022 verilerine göre işsizlik türlerinin en yüksek olduğu kategori bu ay da yüzde 29 ile geniş tanımlı kadın işsizliği oldu. Salgın döneminde diğer işsizlik kategorilerine göre kadın işsizlik türleri genele göre çok daha yüksek gerçekleşti ve bu eğilim devam ediyor.”

Geniş ve dar tanımlı işsizlik arasındaki fark 11,5 puan

Dar ve geniş tanımlı işsizlik oranları arasındaki farkın giderek arttığını belirten DİSK-AR raporunda şöyle dedi:

“Türkiye’de 2018 Eylül’de başlayan ekonomik kriz ve 2020 Mart ayından bu yana yaşanan salgınının da etkisiyle işgücü piyasası dışına çıkış eğilimi artıyor. Zamana bağlı eksik istihdamda artış ve iş bulma ümidinin kaybedilmesine paralel olarak dar ve geniş tanımlı işsizlik oranları arasındaki açılıyor. Örneğin, Ocak 2019’da dar tanımlı işsizlik yüzde 13,6 iken geniş tanımlı işsizlik yüzde 19,7 olarak gerçekleşmişti. Bu dönemde geniş tanımlı işsizlik dar tanımlı işsizlikten 6,1 puan yüksekti.

“Mayıs 2022’de ise dar tanımlı işsizlik yüzde 10,9 iken geniş tanımlı işsizlik yüzde 22,4 olarak gerçekleşti. Dar ve geniş işsizlik arasındaki fark bu dönemde 11,5 puan oldu. Dar ve geniş işsizlik arasındaki makasın bu denli açılmasının en önemli nedeni salgın dönemindeki işten çıkarma yasağının dar tanımlı işsizliği sınırlı düzeyde tutmuş olması ve işbaşında olunan sürenin azalmasıdır. Böylece dar tanımlı işsizlik sınırlı kalırken geniş tanımlı işsizlik fırlamıştır.”

Paylaşın

DİSK: TÜİK, Gerçekleri Açıkla, Ekmekle Oynama

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK önünde yapılan basın açıklamasında, “Türkiye işçi sınıfı adına, emekçiler adına, emekliler adına buradan bir kez daha uyarıyor, bir kez daha söylüyoruz. TÜİK gerçekleri açıkla, ekmeğimizle oynama. İşçilerin, emekçilerin, emeklilerin ekmeğiyle oynamayın. Bizler, emeğimize, ekmeğimize sahip çıkacağız” dedi.

Haber Merkezi / Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), resmi enflasyon verilerinin açıklandığı saatte Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) önünde basın açıklaması yaptı. DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun da katıldığı eylemde “TÜİK, elini cebimizden çek” ve “TÜİK gerçekleri açıkla, ekmeğimizle oynama”, “TÜİK doğruları açıkla”, “Ekmeğe uzanan eller kırılsın”, “Milyonlar işsiz, milyonlar aç” sloganları atıldı.

DİSK Başkanı Çerkezoğlu, burada yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;

“Sevgili işçi arkadaşlarım, sevgili basın emekçileri,

Bugün 4 Temmuz 2022. İşçiler ve çalışanlar için son derece önemli bir gün!

Bugün TÜİK’in gerçekleri açıklaması için, milyonların ekmeğiyle oynamaması için buradayız!

Bugün buradayız çünkü bugün önemli bir gün! TÜİK az önce Haziran 2022 Tüketici Fiyatları Endeksini, enflasyonu açıkladı. TÜİK bunu her ay açıklıyor. Bu ay neden önemli? Bugün 6 aylık enflasyon belli oldu. Bu 6 aylık enflasyon oranı işçiler için, memurlar için, emekliler için büyük önem taşıyor.

Temmuz ayında ücretlere yapılacak zamlar, memur maaşları, emekli aylıkları bu enflasyon oranına göre belirleniyor. Türkiye İstatistik Kurumu milyonlarca işçinin, memurun, emeklinin ve onlarının ailelerinin kaderini belirliyor. Milyonların cebine girecek para, mutfağına girecek ekmek adeta TÜİK tarafından belirleniyor. TÜİK ülkemizde adeta en büyük patron gibi. Bütün emek gelirleri onun açıkladığı oranlara göre belirleniyor. O nedenle, enflasyonun eksik ölçülmesi, hatalı ölçülmesi emekçilerin hakkının gasp edilmesi demektir.

TÜİK enflasyonu düşük açıklayarak işçinin, memurun, emeklinin ekmeğiyle oynuyor. Onun için buradayız! Ekmeğinizi, emeğimizi savunmak için buradayız. Enflasyonun doğru ölçülmesi için buradayız. TÜİK’e görevini hatırlatmak için buradayız. TÜİK az önce enflasyonu açıkladı. Şaşırdık mı? Hayır! Değişen bir şey var mı? Hayır!

Halkın hissettiği enflasyon başka, işçinin enflasyonu başka, emeklinin enflasyonu başka. TÜİK’in enflasyonu ise çok çok başka! Emeklinin, dar gelirlinin enflasyonu TÜİK’in açıkladığından çok yüksek. Bunu biliyoruz. Ve bu durum asla kabul edilemez!

Sevgili işçi arkadaşlarım, sevgili basın emekçileri,

Kırk kere söyledik, bir daha söylüyoruz: TÜİK işini doğru yapmıyor! TÜİK kendini “enflasyonla mücadele kurumu” olarak görüyor. O yüzden enflasyonu bastırmak için, düşürmek için elinden geleni yapıyor! Oysa TÜİK, kamusal bir veri toplama kurumudur ve görevi enflasyonu doğru ölçmektir. Halka doğru bilgi vermektir. Bu kamusal bir sorumluluktur. Enflasyonla mücadele etmek hükümetin işidir, Merkez Bankası’nın işidir. Maliye Bakanı itiraf etti. İzlenen “milli” ekonomi politikası dar gelirli dışında herkese yarıyormuş! Buradan TÜİK yönetimine sesleniyorum. Enflasyonu doğru ölçün, işinizi doğru yapın. Şeffaf davranın, daha fazla detay açıklayın. Enflasyon hesaplamasını, detay verileri sendikaların, bilim dünyasının denetimine açın, kamuoyu ile paylaşın. Yüksek enflasyon döneminde sırtınızda büyük bir yükümlülük var. Enflasyonu düşük hesapladığınızda milyonların ekmeği ile oynuyorsunuz. Daha fazla şeffaflık, açıklık ve katılımcılıkla hareket edin. Enflasyon hesabından etkilenen kesimleri sürece dahil edin. Kapılarınız açık olsun, şeffaf olun.

Ancak biz “şeffaf olun” dedikçe TÜİK bilgi karartıyor. Bunun son örneği enflasyon esas madde fiyat listesinin açıklamaktan vazgeçilmesidir. TÜİK ve ondan önce farklı adlarla faaliyet yürüten istatistik kurumları 1933 yılından bu yana fiyat verisi açıklıyor. TÜİK 2003 yılından bu yana 232 aydır. 409 malın fiyatını düzenli yayınlıyordu. Haziran ayında madde fiyat listesinin açıklamasından vaz geçildi. Neden? Sorduk. Bilgi edinme hakkına dayanarak sorduk ve madde fiyat listesini istedik. TÜİK yönetimi gayri ciddi bir cevap verdi. Madde fiyat listesi yanlış anlaşılıyormuş! Demek istedikleri şu. Vatandaş madde fiyat listesine bakıyor. Sonra da kendi aldığı malın fiyatına bakıyor. Tutarsızlığı görüyor ve TÜİK’e güvenmiyor. İşte bu yüzden madde fiyat listesini kararttılar. Bugün buraya bunun için de geldik.

TÜİK yönetimine sorduk, yazdık bilgi vermediler. Bilgi istemeye geldik. Buradan TÜİK yönetimine sesleniyorum. Sizin enflasyon verilerinize, sizin işsizlik verilerinize güvenmiyoruz/güvenemiyoruz. Geçmişte işsizlik hesaplamanız da hatalıydı. 10 yıl boyunca geniş tanımlı işsizliği, âtıl işgücünü hesaplamadınız.  10 yıl boyunca DİSK Araştırma Merkezi geniş tanımlı işsizliği hesapladı ve açıkladı. Sonunda 10 yıl sonra Mart 2021’de geniş tanımlı işsizlik açıklamaya başladınız. Enflasyon hesaplaması konusunda da yanlış yapıyorsunuz. Gelin bu hatalı yoldan, yanlış yoldan dönün. İktidarların maşası olmayın, halkın, kamunun kurumu olun.

TÜİK ülkemizin büyük birikme sahip bir kurumudur. Yüzyıllık geçmişi ve birikimi olan bu kurumu ayaklar altına almayın. Bu kurumu daha da şaibeli hale getirmeyin. Enflasyonu doğru hesaplayın. Bir kamu kurumu gibi davranın. Bilimsel davranın, şeffaf davranın, açık davranın. Halkın, emekçinin cebine girecek parayı azaltmayın. Halkın yoksullaşmasına alet olmayın. Madde fiyat listesi dahil nereden ne fiyat derlediğinizi açıklayın. Emekli için, dar gelirli için, işçi için ayrı enflasyon hesaplayın. Hesaplama sürecine sendikaları, meslek örgütlerini, bilimsel kurumları katın. Bunlar mümkün. Yeterli bilimsel dürüstlükle, kamucu bir yaklaşımla bunlar mümkün. Kamusal verileri tahrif etmek, buna girişmek büyük sorumluluktur, suçtur.

Buradan uyarıyoruz, İktidara sesleniyoruz, TÜİK üzerindeki vesayete son verin. TÜİK’i rahat bırakın. TÜİK’in hesaplamalarına müdahale etmeyin. Rakamlarla mücadele ederek enflasyon düşmez. Mızrak çuvala sığmaz. Rakamlarla oynadığınızda enflasyon düşmüyor. Halkın alım gücü düşüyor. Rakamlarla oynadığımızda TÜİK’e olan güven düşüyor. Milyonlarca, işçi ve emekçi, gerçek enflasyonu her gün yaşayarak biliyor. Ve sizin açıkladığınız enflasyona inanmıyor.

Türkiye işçi sınıfı adına, emekçiler adına, emekliler adına buradan bir kez daha uyarıyor, bir kez daha söylüyoruz!

TÜİK gerçekleri açıkla, ekmeğimizle oynama!

İşçilerin, emekçilerin, emeklilerin ekmeğiyle oynamayın.

Bizler, emeğimize, ekmeğimize sahip çıkacağız!”

Paylaşın

‘Başkanlık Sistemi’nde Ekonomi Ne Kadar Kötüleşti?

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), 24 Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile Türkiye’de geçilen başkanlık sisteminin ekonomik sonuçlarını ele alan bir rapor hazırladı.

Rapor, başkanlık sisteminin asgari ücret, enflasyon, işsizlik, döviz kuru ve bölüşüm ilişkileri üzerine etkilerini ele alıyor. Rapordan sonuçlar şöyle:

Dolar 4,8 liradan 17,4 liraya çıktı, asgari geriledi

2018 ve 2022 arasında geçen 4 yılda dolar ve euro kurları fırladı. 2018 Haziran’da 4,8 TL olan dolar kuru 2022 Haziran’da 17,4 TL’ye, 2018 Haziran’da 5,5 TL olan Euro ise 2022 Haziran’da 18,3 TL’ye yükseldi.

Başkanlık sistemiyle geçen dört yılda dolar ve Euro kurları 3,5 katına yükselmiş oldu.

Artan döviz kurları sebebiyle asgari ücret döviz cinsinden geriledi. 2018’de 1.603,1 TL olan asgari ücret 2022’de 4.253,4 TL olarak belirlendi. Aradan geçen dört yılda asgari ücret yüzde 156,3 artmış olarak görünse de asgari ücret Euro ve dolar karşısında değer kaybetti. Haziran 2018’de asgari ücret 336,8 dolar iken 2022’de 245 dolara geriledi.

Benzer şekilde Haziran 2018’de 292 euro olan asgari ücret Haziran 2022’de 233 euroya geriledi.  Başkanlık sisteminde asgari ücret 91,8 dolar ve 58,9 euro azaldı.

Asgari ücretlinin milli gelirdeki payı azaldı

Başkanlık sisteminde asgari ücretin kişi başına milli gelire oranı geriledi. Asgari ücretin kişi başına gayri safi yurt içi hasılaya oranı giderek düşmektedir. 2017’de Kişi Başına GSYH’nin yüzde 53’ü olan asgari ücretin Haziran 2022 itibarıyla yüzde 37 seviyesine gerilediği tahmin edilmektedir.

Resmi enflasyon yüzde 15,4’ten yüzde 73,5’e

Başkanlık sistemi öncesi, Haziran 2018’de TÜFE (enflasyon) yıllık yüzde 15,39 ve gıda enflasyonu ise yüzde 18,89’du.

Seçim sonrası artmaya başlayan fiyatlar, ekonomik kriz ve 2021 sonunda başlayan döviz krizi sonrasında TÜFE 2022 Mayıs’ta yıllık yüzde 73,5 ve gıda enflasyonu ise yüzde 91,63 olarak açıklandı.

Başkanlık döneminde TÜFE yüzde 161 ve gıda enflasyonu yüzde 207 arttı.

Asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırına göre geriledi

2018 Haziran’dan bu yana artan fiyatlar ve hayat pahalılığı sebebiyle alım gücü düştü ve yaşam zorlaştı; açlık ve yoksulluk sınırı yükseldi. 2018 Mayıs’ta açlık sınırı bin 686 TL ve yoksulluk sınırı ise 5 bin 833 TL’ydi. Açlık sınırının asgari ücrete oranı yüzde 95,1, yoksulluk sınırının asgari ücrete oranı ise yüzde 28,8’di.

2022 Mayıs’ta açlık sınırı 5 bin 557 TL ve yoksulluk sınırı ise 19 bin 220 TL oldu. 2022 Mayıs’ta açlık sınırının asgari ücrete oranı yüzde 72,9 ve yoksulluk sınırına oranı yüzde 22,1 oldu.

Böylece başkanlık sisteminde açlık ve yoksulluk sınırı 3,5 katına çıkarken açlık sınırının asgari ücrete oranı 22,2 ve yoksulluk sınırının asgari ücrete oranı 6,7 puan geriledi.

Geniş tanımlı işsiz sayısı 2,6 milyon kişi arttı

Başkanlık sistemi sonrasında işsizlik oranları daha da arttı. Başkanlık seçimi öncesi, Haziran 2018’de dar tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 444 bin ve dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 10,7’ydi.

Nisan 2022’de dar tanımlı işsiz sayısı 409 bin artarak 3 milyon 853 bine ve dar tanımlı işsizlik oranı ise 0,6 puan artarak yüzde 11,3’e yükseldi.

Haziran 2018’de 5 milyon 506 bin olan geniş tanımlı işsiz sayısı da Nisan 2022’de 2 milyon 601 bin artarak 8 milyon 107 bin oldu. Böylece geniş tanımlı işsiz sayısı yüzde 47,2 artmış oldu.

Haziran 2018’de yüzde 16,3 olan geniş tanımlı işsizlik oranı ise Haziran 2022’de 5,4 puan artarak yüzde 21,7’ye yükseldi.

Başkanlık sistemi bölüşüm ilişkilerini kötüleştirdi

Başkanlık sisteminde emeğin milli gelir içindeki payı düştü. Ocak, şubat ve mart aylarını içeren 2018 1. çeyreğinde GSYH bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,4 büyümüştü.

2018 1. çeyreğinde GSYH içinde işgücü ödemeleri (emek payı) yüzde 37,8 ve net işletme artığı/karma gelir (sermaye payı) ise yüzde 44,4 oranında paya sahipti.

2022 1. çeyreğinde ise GSYH bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,3 oranında gerçekleşti. 2022 1. çeyrekte emek GSYH’den yüzde 31,5 oranında pay alırken sermayenin payı yüzde 47,6 oldu.

Böylece başkanlık döneminde emeğin büyümeden aldığı pay 6,3 puan azalırken sermayenin aldığı pay 3,2 puan arttı. Başkanlık döneminde gelirin sınıfsal dağılımı kötüleşti. Ülke büyürken işçiler büyümeden payını alamadılar.

Ekonomiye güven

Başkanlık sistemi döneminde tüketici güveninde ciddi bir gerileme yaşandı. Ekonomik kriz, Covid-19 salgını ve artan pahalılık tüketici güven endeksinde çakılmaya sebep oldu. Haziran 2018’de 90,6 olan tüketici güveni Haziran 2022’de 63,4’e geriledi Böylece başkanlık döneminde tüketici güveni yaklaşık 30 puan düştü.

Paylaşın

3,7 Milyon Yurttaş Çalıştığı Halde Yoksullukla Mücadele Ediyor

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel-İş Araştırma Dairesi’nin (EMAR) 2019 ve 2021 yıllarının verilerini karşılaştırdığı “Gelir, Yaşam ve Yoksulluk Araştırması”nı yayımladı.

Araştırmaya göre pandemiden yine en çok yoksullar etkilendi ve son iki yılda kendisini yoksul olarak tanımlayan yurttaşların sayısında yarım milyona yakın artış oldu.

Araştırma sonuçlarına göre 3,7 milyon yurttaş çalıştığı halde yoksullukla mücadele ettiğini söylerken; son iki yılda, iki günde bir et ya da tavuk yiyemediğini söyleyenlerin sayısında 1,2 milyon artış oldu.

2019-2021 verilerinin karşılaştırıldığı raporda öne çıkan başlıklar şöyle:

  • Sağlıklı gıdaya ulaşamayan sayısı pandemide 4,6 milyon kişi arttı.
  • Türkiye’de enflasyon, Avrupa Birliği (AB) üye ülke ortalamasının 9 katı, OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development) üye ülke ortalamasının ise 8 katı.
  • Yoksul yurttaş sayısı yarım milyona yakın arttı; Türkiye’de resmi yoksulluk verilerine bakıldığında, yoksul yurttaş sayısının pandemiyle birlikte yarım milyona yakın (yüzde 2,5) arttı. 2019 yılında 17,2 (yüzde 20,8) milyon kişi yoksulken, 2021 yılında bu sayı 17,6 (yüzde 21,3) milyona yükseldi. Erkeklerde yoksulluk 8,5 milyon kişi ile yüzde 20,8 iken; kadınlarda yoksulluk 9 milyon kişi ile yüzde 21,8.
  • 31,7 milyon yurttaş et ihtiyacını karşılayamıyor; Gıda enflasyonunun yüksekliği halkın gıdaya erişimini de zorlaştırdı. Son iki yılda, iki günde bir et ya da tavuk yiyemediğini söyleyenlerin sayısı 1,2 milyon arttı. 2019 yılında 27,1 milyon kişi (yüzde 33,6) iki günde bir et, tavuk vb. ihtiyaçlarını karşılayamadığını belirtmişti. 2021 yılına gelindiğinde ise bu sayı 4,6 milyon kişi artarak 31,7 milyon kişi ile yüzde 38,3’e yükseldi.

  • Pandemi döneminin kazananı sermaye oldu; 2019 yılı 1. çeyreğinden 2022 yılı 1. çeyreğine katma değer içindeki emeğin payı 7,3 puan azalarak yüzde 38,8’den yüzde 31,5’e geriledi. Aynı dönemde katma değer içinde sermayenin payı 6,8 puan artarak yüzde 40,8’den yüzde 47,6’ya yükseldi.
  • 3,7 milyon kişi çalıştığı halde yoksul; Çalıştığı ve bir geliri olduğu halde yoksul olduğunu belirten çalışanların sayısı 3,7 milyon kişiye (yüzde 13,6) ulaştı. Cinsiyete göre çalışan yoksulluğuna bakıldığında erkek çalışanların, kadın çalışanlara göre daha yoksul olduğu görülüyor. Çalışan erkek yoksul sayısı 2,8 milyon kişi ile yüzde 14,8 iken; çalışan kadın yoksul sayısı 882 bin kişi ile yüzde 10,6.
  • Güvencesiz çalışma yoksulluk riskini üç kat artırıyor. Türkiye’de sözleşme türlerine göre geçici bir işte çalışanların yoksulluk riski, sürekli çalışanlara göre çok daha fazla.
Paylaşın

Her Dört Gençten Biri Ne Eğitimde Ne İstihdamda!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerini kullanarak 19 Mayıs’a özel Türkiye’de genç işsizliğine yer verdi.

Haber Merkezi / Bültene göre genç işsizliği AKP döneminde yaklaşık 5 puan arttı, her dört gençten biri ne eğitimde ne istihdamda. Ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların oranı yüzde 32,4. “Türkiye’de genç işsizliği dünyada ön sıralarda” ifadelerinin yer aldığı bültende yükseköğrenim mezunu gençlerin asgari ücretli çalıştırıldığı vurgulandı.

Bültende “İş aramaktan vazgeçen, iş bulmaktan ümidini kesen ve işgücü dışına çıkan gençlerde hem dar hem geniş tanımlı işsizlik oranı artmaya devam ediyor” denildi. DİSK-AR’ın raporunda şu ifadeler yer aldı:

  • 2,3 milyon genç işsiz.
  • Türkiye’de her iki genç kadından biri işsiz.
  • Yükseköğrenim mezunu gençler asgari ücretli. Gençlerin birçoğu iş bulamazken yükseköğrenim mezunu gençlerin giriş ücretleri ise asgari ücret civarında kalmakta.

Ne eğitimde ne de istihdamdalar

Eğitim Sen de “Türkiye’de Gençliğin Durumu Raporu”nu yayımladı. Raporda eğitimini yarıda bırakıp okulu terk eden gençlerin sayısının her geçen gün arttığına dikkat çekildi. Raporda şu ifadeler yer aldı:

“Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı 2021 yılında yüzde 24,7 olmuştur. Bu oran 2021 yılında genç erkeklerde yüzde 17,5, genç kadınlarda ise yüzde 32,4 olmuştur. Lise altı eğitimlilerin 405 bini (yüzde 12,3), lise mezunlarının 227 bini (yüzde 18,9), yükseköğretim mezunlarının da 152 bini ne eğitimde ne istihdamda yer almakta. Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) verilerine göre Türkiye, Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında okulu erken bırakma alanında ilk sırada.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde okulu terk edenlerin oranı diğer bölgelere oranla daha fazla. Eğitimde sınav odaklı uygulamalar, gelecek kaygısı, öğrenci özerkliğinin sınırlılığı, okul güvenliğine ilişkin fiziki-psikolojik tartışmalar ile katı disiplin uygulamaları okullarda algılanan stresi ve devamsızlığı artırmakta. Eğitimde 4+4+4 düzenlemesine geçilmeden önce MEB verilerine göre, açık öğretim lisesinde 940 bin öğrenci bulunuyorken 2020/21 eğitim öğretim yılı sonu itibarıyla 1 milyon 254 bin 420’ye yükseldi.

İmam hatip nedeniyle açıköğretime yöneldi

Son yıllarda MEB’in öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirme girişimleri, açık lisede okuyan öğrenci sayısının ciddi anlamda artmasına neden oldu. 2002’de KYK’ye bağlı 191 yurt varken, 2020’de bu sayı 793’e çıktı. Devlet üniversitelerinde yaklaşık 7,5 milyon öğrenci öğrenim görürken, 3,8 milyon öğrenci örgün eğitim kapsamında.Bunun anlamı her 5 öğrenciden dördünün açıkta olması.”

Paylaşın

Yoksulun Gıda Enflasyonu Yüzde 132, Zenginin İse Yüzde 65,5

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) verilerine göre, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu yüzde 131,6 olarak gerçekleşti. En yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu ise yüzde 65,5 oldu.

DİSK-AR, emeklilerin gıda enflasyonunun yüzde 113,5, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunun enflasyonunun yüzde 131,6 olarak gerçekleştiği hesapladı. DİSK-AR’ın verileri göre, gıda enflasyonu ortalama yüzde 89,1 olarak gerçekleşirken emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 113,5 oldu.

Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 97 olurken, düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 114,9, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 131,6 olarak gerçekleşti. En yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu ise yüzde 65,5 oldu.

“Enflasyon artmaya devam edecek”

DİSK-AR’ın yaptığı açıklamanın tamamı şöyle:

“Emeklilerin gıda enflasyonu yüzde 113,5, en yoksul ikinci yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 114,9, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunun enflasyonu yüzde 131,6 olarak gerçekleşti.

Ancak bu ortalama resmi enflasyon oranları düşük gelirlilerin, emekçilerin günlük yaşamda hissettiği oranlar değil. Bu nedenle DİSK-AR olarak TÜİK’in ham verilerinden yararlanarak emeklilerin, dar gelirlilerin, düşük gelirlilerin hissettiği enflasyonu yeniden hesaplıyoruz. Gıda enflasyonu verilerini esas alarak gelir gruplarına göre ve emekliler için gıda enflasyonunu yeniden hesapladık.

Yaptığımız hesaplamaya göre gıda enflasyonu ortalama yüzde 89,1 olarak gerçekleşirken emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 113,5 oldu. Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 97 olurken, düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 114,9, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 131,6 olarak gerçekleşti.

Dördüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 88,2 olurken, en yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu ise yüzde 65,5 oldu. Böylece en yoksul gelir grubu yüzde 131,5 oranında gıda enflasyonu hissederken, en yüksek gelir grubu ise yüzde 65,5 oranında gıda enflasyonu hissetmiş oldu. Bu durum enflasyonun gelir gruplarına göre önemli ölçüde farklı hissedildiğini ortaya koyuyor.

Öte yandan yüzde 70’lik enflasyon AKP için yeni bir rekor anlamına geliyor. Aralık 2002’de yüzde 29,7’lik bir enflasyon devralan AKP 20 yılda enflasyonu yüzde 70’lere taşımış oldu.

TÜİK Nisan 2022 resmi enflasyon oranlarını açıkladı. TÜFE’de (2003=100) 2022 yılı nisan ayında bir önceki aya göre %7,25, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 31,71, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 69,97 oranında artış gerçekleşti.

TÜİK’e göre artışın en yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, yüzde 105,86 ile ulaştırma, yüzde 89,10 ile gıda ve alkolsüz içecekler ve yüzde 77,64 ile ev eşyası oldu. Böylece ulaştırmada üç haneli enflasyon gerçekleşmiş oldu.

TÜİK’e göre Yurt İçi-Üretici Fiyatları Endeksi (Yİ-ÜFE) (2003=100) ise 2022 yılı nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 7,67, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 39,23, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 121,82 olarak gerçekleşti.

Yİ-ÜFE yüzde 121,82 iken TÜFE 69,97 olarak hesaplandı. Böylece TÜFE’nin önümüzdeki aylarda da artmaya devam edeceğini söylemek mümkün.”

Paylaşın

Bu Düzen Böyle Gitmez!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ortak bir basın toplantısıyla 1 Mayıs programını açıkladı. 

Kurumların genel başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin katılımıyla DİSK Genel Merkezi’nde yapılan basın açıklamasının gündemi ekonomik krizdi. Toplantıda konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Ekonomik kriz, işsizlik, zamlar, pandemi, borçlanma derken ülkemizde insanca yaşamak bir yana hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor” dedi.

Bu düzen toplumun işini, aşını, geçimini ve sağlığını korumuyot aksine tehdit ediyor” diyen Çerkezoğlu, “Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri, işçileri, emekçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları ezdikçe eziyor” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:

Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş. Bu düzenin çarkları sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanacak doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor.

Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla, salgınla mücadele ederken 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patronu ve ayrıcalıklı zümreyi korumak için seferber etti, etmeye devam ediyor.

Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasi, adalet ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor.

Halkın gerçeği ile bir avuç ayrıcalıklı kesimin gerçeği arasındaki fark, tek sesli medyanın propaganda yayınlarıyla perdelenmek isteniyor. Üstü örtülemeyen hakikate dair çığlıklar, baskı ile, şiddet ile, sansür ile, zor ile bastırılmak isteniyor. Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor.

“Bu düzen böyle gitmez”

Bu düzen böyle gitmez. Halkı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu akıl dışı düzen Türkiye’nin sırtında bir yüktür.

20 yıldır ülkeyi yönetenler ve tüm yetkileri tek kişide toplayanlar sorumluluktan kaçamaz. Ülkenin kanayan sorunlarını kendi dışındaki herkese ve her şeye bağlayan bir yönetim anlayışına artık yeter diyoruz.

Gün şikâyet etme günü değildir. Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 82 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.

1 Mayıs, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma günü ülkenin dört bir yanında gücümüzü ve coşkumuzu meydanlara taşıdığımız bir gün olacaktır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de işçilerin ve emekçilerin, bu günü kendi belirledikleri, kentin en merkezi meydanlarında, İstanbul’da da Taksim 1 Mayıs alanında coşkuyla kutlama hakkı vardır.

Ulusal ve uluslararası mahkemelerce de kabul edilen bu hakkın 2013’ten beri keyfi biçimde gasp edilmesini, Taksim 1 Mayıs alanının yasaklanmasını kabul etmediğimizi ve Taksim 1 Mayıs meydanı yasağı başta olmak üzere, yasakların kalktığı bir ülke için mücadele kararlılığımızı buradan bir kere daha ifade etmek isteriz.

Biz 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününe giderken birlikte değiştirme irademizi işyeri işyeri, sokak sokak, meydan meydan örgütleyeceğimizi, Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında omuz omuza olacağımızı ilan ediyor, emekten, barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana olan herkesi 1 Mayıs meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz.

Paylaşın

Dar Gelirlinin Gıda Enflasyonu Yüzde Yüzü Aştı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) mart ayı enflasyon verilerini açıklamasının ardından Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), dar gelirlilerin gıda enflasyonunu açıkladı.

Haber Merkezi / TÜİK gıda enflasyonunu yüzde 70 olarak belirtirken, DİSK-AR’ın hesaplamalarına göre, emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 89,6 oldu. Düşük gelirli ikinci yüzde 20’nin gıda enflasyonu yüzde 90,6 olurken, düşük gelirli ilk yüzde 20’nin gıda enflasyonu ise yüzde 103,8 olarak belirtildi.

“Resmi enflasyonun yüzde 60’ı gıda enflasyonunun yüzde 70’i aştığı Mart 2022’de asgari ücret zammı erimiş oldu” diyen DİSK-Ar, “Yılın ilk üç ayında enflasyona yenilen asgari ücret acilen yeniden belirlenmelidir!” çağrısını yaptı.

AKP’nin enflasyonda rekor kırmaya devam ettiğini belirten DİSK-AR, “AKP Aralık 2002’de yüzde 29,7 ile devraldığı enflasyonu 20 yıl sonra yüzde 60’ın üstüne yükseltti” bilgisini paylaştı.

Fiyat artışlarının devam edeceğini vurgulayan DİSK-AR, şunları söyledi: “TÜFE yüzde 61,14 olarak açıklanırken, yurt içi ÜFE yüzde 114,97 olarak açıklandı. TÜFE ile ÜFE farkı 54 puana ulaştı. Bunun anlamı ÜFE’nin önümüzdeki aylarda da artmaya devam edecek olmasıdır. Üretici fiyatları tüketici fiyatlarına da yansıyacak.”

DİSK-AR’ın sosyal medya paylaşımında, “Metodolojik not: Dar gelirlilerin ve emeklilerin gıda enflasyonu hesabında, TÜİK’in gelire göre tüketim harcamasının ve temel gelir kaynağının hanehalkı tüketim harcamasının türlerine göre dağılımı (2019) verileri ile ana harcama gruplarına göre TÜFE verileri esas alındı” bilgisine yer verildi.

ENAG’a göre enflasyon üç haneli

Öte yandan TÜİK’in açıkladığı mart ayı enflasyon verileri öncesi Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), kendi verilerini yayımladı. ENAG’a göre, Tüketici Fiyat Fiyat Endeksi (E-TÜFE) mart ayında yüzde 11.93 arttı. E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı ise yüzde 142.63 olarak gerçekleşti.

ENAG-özellikli ürün grubu enflasyon hesaplamasına göre, TÜİK alt grupları gösterge olarak alındığında en fazla aylık düşüş eksi yüzde 1,41 ile Lokanta ve Oteller en fazla yükseliş ise yüzde 78,44 ile sağlık kaleminde gerçekleşmiştir.

ENAG şubst ayı enflasyon rakamlarını yıllık yüzde 123.80 oranında olduğunu duyurmuştu. Bağımsız akademisyen ve ekonomistlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), her ay kendi hesapladığı enflasyon oranıyla kamuoyunun karşısına çıkıyor.

TÜİK’e göre enflasyon yüzde 61,14

TÜİK’e göre, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 5,46, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 22,81, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,14 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde  29,88 artış gerçekleşti.

Paylaşın

Kovid 19 Salgını İşçileri Daha Da Yoksullaştırdı

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan “2. Yılında Salgının İşçilere Etkisi” başlıklı araştırma raporu bugün DİSK Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen bir bastın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı.

Açıklamaya DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, DİSK Yönetim Kurulu üyesi Seyit Arslan, DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Nevzat Karataş katıldı.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu burada yaptığı açıklamada pandeminin ağır bir insani tahribatın yanı sıra, önemli sosyoekonomik sorunlar da yarattığını, geçtiğimiz iki yılda pandeminin ekonomik bedelini ve yükünü işçilerin ödediğini ve ödemeye devam ettiğini vurguladı.

Pandeminin işçiler ve çalışanlar için yarattığı olumsuz sonuçlara dair DİSK-AR’ın başka çalışmalarının geçmişte kamuoyu ile paylaşıldığını hatırlatan Çerkezoğlu “Bu çalışma ile ilk kez ülke çapında pandeminin işçiler üzerindeki sosyo-ekonomik etkileri ortaya konmaktadır” dedi.

Friedrich Ebert Stiftung (FES) Türkiye Temsilciliğinin katkılarıyla yapılan çalışmanın alan çalışmasını Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi yürüttü. Türkiye İşçi Sınıfının Görünümü: Ekonomik Krizin ve Kovid 19 Salgınının ve İşçiler Üzerindeki Etkileri Araştırması adıyla yürütülen çalışmanın kapsamlı sonuçları önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacak.

Araştırmanın sonuçları şöyle özetlendi:

Pandemiyle birlikte işçilerin çalışma biçimleri değişti, gelir kayıpları yaşandı. 2017’de ortalama ücretler ile asgari ücret arasında yüzde 35 fark varken bu fark 2021’de yüzde 27,5’e geriledi. Böylece pandemi döneminde ortalama ücretler asgari ücrete doğru düşmeye devam etmiş ve makas daralmıştır. Bunun en önemli nedeni pandemi döneminde yapılan kısa çalışma ve nakdi ücret desteklerinin işçilerin asıl ücretlerinin altında kalmasıdır.

İşçiler çalışma hayatında işsizliği en önemli sorun olarak görüyor. İşçilerin yüzde 72’si “çalışma hayatındaki en önemli sorun nedir” sorusuna “işsizlik” yanıtını verdi. İkinci en önemli sorun ise yüzde 65 ile “düşük ücret” olmuştur. Bu sonuçlar pandemi döneminde yaşanan iş ve gelir kaybının etkisini ortaya koyması açısından önemlidir. Araştırmaya katılan işçilerin çalışma hayatına ilişkin belirtikleri en önemli üçüncü sorun yüzde 44,8 ile sigortasız çalıştırılma/kayıtdışı istihdam, dördüncü sorun yüzde 43 uzun çalışma saatleri olmuştur.

Araştırma kapsamında uzaktan çalışan işçilere pandemi döneminde ev masraflarının artıp artmadığı soruldu. İşçilerin yüzde 58’i pandemi döneminde ev masraflarının arttığını söylerken, yüzde 26,2’si bu görüşe kısmen katıldığını söyledi. İşçilerin sadece yüzde 14,5’i pandemi döneminde ev masraflarının artmadığını söyledi. Böylece masrafların tamamen veya kısmen arttığını söyleyenler birlikte ele alındığında uzaktan çalışan işçilerin yüzde 85,5’i pandemi döneminde ev masraflarının arttığını söylemiştir.

Borçlanmanın artışı pandemide işçilerin yaşadığı en büyük sorun olarak öne çıkıyor. İşçilerin yüzde 55’i pandemi döneminde borçlarının arttığını, yüzde 27’si faturalarını ödemekte zorlandığını, yüzde 25’i kredi kartı borcunu ödeyemediğini söylemiştir.

Pandemide artan geçinme, yaşam zorluğu ve borçlanma ile baş edebilmek için işçilerin yüzde 66,4’ü harcamalarını azalttığını, yüzde 49,6’sı ise daha ucuz besinlere yöneldiğini belirtmiştir. Araştırmaya katılan işçilerin yüzde 32,4’ü kredi kartlarını daha fazla kullandıklarını ifade etmişlerdir.

İşçilerin pandemide aldıkları yardımın ana kaynağı aileleri oldu. İşçilerin yüzde 39’u ailesinden yardım aldığını beyan etmiştir. Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği alanların toplam oranı yüzde 32,5 olmuştur.

Araştırma Kovid 19’un aynı zamanda bir işçi hastalığını olduğunu ve işçilerin hastalığa yakalanma oranının yüksek olduğunu gösteriyor. İşçilerin yüzde 54,4’ü hastalığa yakalanmadığını belirtirken yüzde 46’sı ise kendilerinin ve/veya çalışma arkadaşlarının Kovid 19’a yakalandığını beyan etmektedir.

İşçilerin yüzde 30’u işyerinde Kovid 19 vakası görülmesine rağmen işlerin durdurulmadığını, üretimin devam ettiğini belirtmiştir. İşçilerin Kovid 19’a yakalanma oranın yüksek olmasında salgının en yoğun döneminde bile üretimi sürdürme yaklaşımının rol oynadığını söylemek mümkündür.

Salgında yaşanan kapanmalar ve işe ara vermeler ile diğer düzenlemeler nedeniyle işçilerin çalışma biçiminde önemli değişiklikler oldu. Kısa çalışma, ücretsiz izin, evden çalışma gibi yeni istihdam biçimleri ortaya çıktı. İşçilerin yüzde 25,8’i “bir değişme olmadı, eskisi gibi çalışmaya devam ediyorum” derken yüzde 74,2’si ise pandemi döneminde çalışma biçiminin değiştiğini belirtmiştir.

Evden çalışan işçilerin yüzde 57’si pandemi sırasında her an ulaşılabilir durumda olduklarını belirtmiştir. İşçilerin yüzde 29,7’si bu görüşe kısmen katıldığı belirtirken, sadece yüzde 10,5’i bu görüşe katılmadığını beyan etmiştir. Bu durum pandemi koşullarında iş saatleri dışında da çalışanların erişilebilir hale geldiğini ortaya koymaktadır.

Evden çalışan işçilerin yüzde 48,8’i ev işleri ve bakım yükünün arttığını belirtmiştir. Bu oran erkeklerde yüzde 44,8 iken, kadınlarda yüzde 52,9 düzeyindedir. Araştırmaya katılan ve evden uzaktan çalışan işçilerin yüzde 50,6’sı salgın döneminde iş ve iş dışı (özel) yaşam sınırlarının kaybolduğunu belirtmiştir. İşçilerin yüzde 30,7’i ise bu ifadeye kısmen katıldığını ifade etmiştir.

Ev işlerine ve bakıma ayrılan zaman arttıkça kadın ve erkeklerin buraya ayırdıkları süre arasındaki makasın açıldığı görülmektedir. Ev işlerine ve bakıma 3-6 saat ayıran kadınların oranı yüzde 23,7, erkeklerin oranı ise yüzde 9,7’dir. Ev ve bakım işlerine zaman ayırmayan kadınların oranı yüzde 7,6 ile sınırlı kalırken erkeklerin oranı yüzde 29’a yükselmektedir.

İşçilerin yüzde 43,5’i verilen sosyal destekleri yetersiz bulduklarını belirtmektedir. Katılımcıların yalnızca yüzde 28,5’i destekleri yeterli bulmaktadır. Destekleri ne yeterli ne yetersiz bulanların oranı ise yüzde 24,5’tir. İşçilerin yüzde 36,1’i hükümetin sağlık politikasını başarılı bulurken yüzde 35,4’ü başarısız bulduğunu belirtmiştir. İşçilerin yüzde 26’sı ise Hükümeti ne başarılı ne başarısız bulduğunu belirtmiştir.

Paylaşın