Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” Çağrısı Yeni “Çözüm Süreci” Başlatır Mı?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın TBMM’ye gelerek örgütü lağvettiğini açıklaması gerektiğine yönelik sözleri gündemdeki yerini koruyor:

“Terörsüz bir siyaset hususunda herkes ittifak halindeyse değil, elimizi gövdemizi taşın altına koymaya hazırız. Teröristbaşı buyursun terörün bittiğini tek taraflı ilan etmiş demiştim. Bu çağrımın iç yüzünü anlamayan ve saptırmaya çalışanlar fazladır.

Türkiye Yüzyılında terörü sıfırlamak amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın. Hodri meydan buna var mısınız?”

Peki gerçekten yeni bir çözüm süreci mi başlayacak? Ankara kulislerinde Bahçeli’nin açıklaması nasıl yankılanıyor? Bundan sonraki sürece ilişkin AKP’li ve MHP’liler ne öngörüyor? DEM Parti nasıl bir adım atabilir?

DW Türkçe’den Kıvanç El, Bahçeli’nin açıklaması sonrası Meclis’teki siyasi partilere gelişmeleri ve bu açıklamaların anlamını sordu.

Öcalan’a TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşma çağrısı yapan Devlet Bahçeli’nin partisi MHP, 22 Ekim’i bir “milat” olarak yorumluyor. Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’a göre artık siyasette konuşulacaklar “22 Ekim’den önce” ve “22 Ekim’den sonra” olarak anılacak.

Bahçeli’nin Türk siyasetinde birçok krizi bitiren isim olduğunu kaydeden başka bir MHP kurmayı da “367 krizi”, “idam cezasının kaldırılması sonrası yapılan düzenlemeler”, “erken seçim çağrıları” başta olmak üzere siyasette dönemsel krizlerin hepsinde Bahçeli’nin yol gösterici olduğunu savunuyor. MHP’li kurmay, “Türkiye’nin terör belasından da kurtulması için Devlet Bahçeli devreye girdi. Siyasi bir risk aldı. Şimdi terör örgütü, teröristbaşını dinliyor mu, terör örgütü gerçekten silahları bırakmak mı istiyor, yoksa Türkiye düşmanlarının maşası olmaya devam mı edecek? Milletimiz tüm bu gerçekleri görecek” ifadelerini kullandı.

Bir başka MHP’li de partisinin “sert tutumu sebebiyle terör sorununun çözülmediği” suçlamalarına maruz kaldığını belirterek Bahçeli’nin şimdi bir kapı açarak “Buyurun çözün” mesajı verdiğini söyledi. “Elbette terör örgütü ele başı Meclis’e gelip bir konuşma yapmayacak” diyen MHP’li sözlerini, “Ancak mesajlarını geçmişte de verdi, şimdi de verebilir. Yöntemleri var. Bu mesajlar sonrası ‘umut hakkı’ başlığı konuşulur” ifadeleriyle sürdürdü.

AKP kurmayları, Bahçeli’nin yapacağı çağrıya ilişkin dünkü grup toplantısı öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bilgi verildiğini söylüyor. Erdoğan da Bahçeli’nin açıklamasına desteğini sonrası sosyal medya hesabından “Cumhur İttifakı olarak açtığımız tarihi fırsat penceresi hırsa kurban edilmemeli. Siyaset kurumu, Meclis, sivil toplum, basın, akademi ve toplum olarak terörün olmadığı bir Türkiye inşa edelim. Türkiye’nin geleceğinde terör ve terörün karanlık yüzüne yer yoktur. Hep beraber terörün ve şiddetin olmadığı bir Türkiye’yi inşa edelim istiyoruz” ifadeleriyle ilan etti.

Bahçeli’nin çağrısına ilişkin konuşan bir AKP kurmayı da Türkiye’nin terörden arınması gerektiğini belirterek bölgesel gelişmelere değindi. ABD seçimleri sonrası özellikle Suriye, Irak’ta ve İran’da yeni gelişmeler olacağını kaydeden AKP’li, “Kuzeye gidelim Rusya-Ukrayna savaşı sürüyor. Türkiye’nin dört bir yanında savaş var. Böyle önemli bölgesel konular varken dışarıya karşı birlik duruşu şart ve içerideki problemlerimizi tek tek çözmemiz gerekiyor. Bu süreci tek başına Kürt sorunu çözümü olarak okumak hata olur. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin, her bir vatandaşının güvenliği içindir. Elbette gerektiğinde terörle mücadeleden geri adım atılmayacaktır” dedi.

Kurmaya göre AKP, “çözüm süreci” ya da “barış süreci” kelimelerine karşı. Daha önceki sürecin toplumda açtığı rahatsızlıklar nedeniyle benzeri bir sürecin yaşanmayacağını kaydeden AKP’liye göre bu yeni süreç, Meclis odaklı ve siyasi partiler arası diyaloglar ile devam edecek. Kurmay, “Elbette anayasa düzenlemesi bu süreçte konuşulur ancak sadece anayasa için adımlar atılıyor demek yanlış analiz olur” diye konuştu.

Bir başka AKP’li de “Eski defterleri, siyasi tartışmaları açmak kolay ancak popülist yaklaşım olur. Artık Türkiye, normalleşme ya da yumuşama kavramlarını kabullendi. Memleketin sorunlarını siyasi zeminde konuşalım, çözelim. Bu bir çözüm süreci değil Türkiye projesidir. DEM Parti de siyasi zeminde kalmalı, terör örgütleri ile net mesafeyi arasına çekmesi şart” yorumunu yaptı. DW Türkçe’nin “Bu açıklamaları neden Erdoğan yapmadı?” sorusuna ise AKP’li kurmay, sürecin AKP veya MHP ayrımı olmadan değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek “Açıklamalara Cumhur İttifakı olarak bakmakta fayda var” yanıtını verdi.

AKP cephesinden dikkat çeken bir açıklama ise MKYK üyesi Orhan Miroğlu’ndan geldi. Miroğlu, sosyal medyadan açıklamasında Bahçeli’ye destek vererek “Kürtleri sivilleşen, mecliste siyaset yapmaya davet eden bir yerde duruyorum. Bu neredeyse 20 yıllık ömrümü aldı. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde Devlet Bey’in yaptığı çağrı tam da bizim durduğumuz yeri destekleyen bir çağrıdır. Artık adım atması gereken Abdullah Öcalan’ın kendisidir” dedi.

Miroğlu’na göre PKK’yı Öcalan kurduğuna göre onun tasfiye etmesi gerekiyor. “Dokuz8Haber” sitesine de konuşan Miroğlu, “Kandil Öcalan’ı dinler mi?” sorusuna da “Türkiye’de böyle bir çağrının yapılması, örgüt ister dinlesin ister dinlemesin, PKK’nın aleyhine işleyecek bir sürecin başlangıcı olacağını düşünüyorum. Yani bugün DEM’e oy veren 6 milyon insana Bahçeli’nin çağrısı sorulsa eminim ki yüzde 90’nı olumlu karşılayacaktır. Son 20 yılda Kürtler arkasında durmasaydı AK Parti ve sayın Cumhurbaşkanı Türkiye’yi yönetemezdi. Ne zaman ki Kürtler AK Parti’den uzaklaştı AK Parti iktidar sorunu yaşamaya başladı. İktidar bağlamında AK Parti ve DEM’in dışında başka bir partisi var mı? yok işte” yanıtını verdi.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan ise sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Devlet Bahçeli’nin teklifinin terörle mücadeleye “ağır bir darbe” olduğunu söyledi. Erbakan, “Muhatap aranıyorsa, Kürt halkının temsilcisi terörist elebaşı değil; siyasi partiler, STK’lar, kanaat önderleri ve bölgedeki vatandaşlarımızdır” dedi.

HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Serkan Ramanlı da “Toplumsal barışa hizmet edecek her türlü adıma HÜDA PAR olarak destek veririz” açıklaması yaptı.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Devlet Bahçeli’nin açıklaması sonrası “Ortadoğu’da ve Türkiye’de barışın muhatabı, İmralı’da ağır tecridin altında bulunan Abdullah Öcalan’dır. Kürt sorununun çözümü Meclis’tir, parlamentoda ve siyasette muhatap DEM Parti’dir. Bir başlangıç olacaksa tecrit derhal kaldırılmalıdır” dedi.

Bahçeli’nin açıklamaları ilk etapta DEM Parti’de şaşkınlık yaratırken parti içerisinde arka arkaya yapılan toplantılar ile süreç anlamlandırılmaya çalışıldı.

Bir DEM Parti kurmayı, “İmralı doğru adrestir. Bahçeli’yi duyunca ‘galiba bu sefer olacak bu iş’ dedim. Öncelikle yasal bir çerçeve çizilmesi şart” ifadelerini kullandı. DEM Parti kurmayı, “Anayasa için yaptıklarına dair yorumlar için erken. ‘Anayasa ver, Öcalan’ı al’ demek kolaycılık. Bu daha ileri daha geniş bakılması gereken bir süreç olarak görüyorum” ifadelerini kullandı.

DEM Parti’de şu aşamada ilk beklenti Öcalan’a ziyaret. Öcalan’ın avukatları, ailesi ve DEM Partililerin talepleri yaklaşık 3,5 yıldır geri evriliyor ve görüşmelere izin verilmiyor. Ancak DEM Parti kurmayları kısa vadede bir görüşme olmasından umutlu. Bu konuda dikkat çeken isim ise Öcalan’ın yeğeni DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan. Ömer Öcalan’ın her hafta yaptığı rutin görüşme başvurusuna onay verilmesi bekleniyor.

CHP’ye göre “siyasi hamle”

Bahçeli’nin açıklaması sonrası kurmayları ile değerlendirme yapan ve grup toplantısı metninde revizyona giden CHP Genel Başkanı Özgür Özel de Güneydoğu turuna bu tartışmanın gölgesinde çıktı. Grup toplantısında dün “CHP olarak diyoruz ki bu ülkede terörün bitmesine, annelerin gözünün yaşının silinmesine biz tam destek vereceğiz. Bu iş, sadece bir aktörün çağrısıyla değil, TBMM’de, tüm partilerin eşit şekilde yer aldığı bir süreçte çözülmelidir. Kürtlere tam olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi olmayı teklif ediyorum” diyen Özel’in Doğu illerine yapacağı ziyarette daha geniş çerçevede mesajlar vermesi bekleniyor.

CHP içerisinde Bahçeli’nin açıklamalarının “barış ve çözüm” için önemli olduğunu düşünenler olduğu kadar bu sözlere temkinli yaklaşanlar ve “bu seçim ve anayasa yapımı için siyasi hamle” değerlendirmesi yapanlar da çoğunlukta. CHP kurmaylarına göre Erdoğan yeniden aday olabilmek ve yeni anayasayı yapabilmek için DEM Parti ile yeni bir yol arıyor. Özgür Özel’in hafta başında Edirne’de tutuklu HDP eski eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ettiğini vurgulayan CHP kurmayları, “Bu görüşmeden rahatsız olunduğu belli. Demirtaş sürecin dışına itilmeye çalışılıyor. Demirtaş’sız bir çözüm olmaz. Biz de Demirtaş da Meclis’e vurgu yapıyoruz, bunu dillendirmeyi sürdüreceğiz” değerlendirmesi yapıyor.

İYİ Parti ise Bahçeli’nin açıklamaları ile tüm bu süreci bir “tezgah” olarak yorumluyor. Bu sürece sert bir muhalefet edilmesi gerektiği de parti içinde seslendiriliyor.

Bahçeli’nin Öcalan için gündeme getirdiği “umut hakkı” bir süre önce DEM Parti tarafından gündeme taşınmış ve Meclis’e bir kanun teklifi de verilmişti.

MHP’li Feti Yıldız, Bahçeli’nin açıklaması ile gündeme gelen umut hakkını “Hükümlünün salıverilmeyi umut etme hakkı. Bu kavram müebbet ağır hapis cezasına mahkum edilmiş hükümlünün bir gün salıverilmeyi beklemek hakkını ifade etmek için kullanılmaktadır” sözleriyle açıklandı.

İdam cezası kaldırıldığında idam cezasının TCK’daki karşılığı “ağırlaştırılmış müebbet” olarak belirlenmişti. Terörle Mücadele Kanunu’na göre cezası idamdan ağırlaştırılmış müebbet hapsine çevrilenlerin ise koşullu salıvermeden yararlanamaması ve ömür boyunca cezaevinde kalması öngörülmüştü. “Öcalan düzenlemesi” olarak adlandırılan bu uygulama AİHM tarafından eleştiriliyor. AİHM, 2014’te verdiği kararla Abdullah Öcalan’ın “şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın” ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını Sözleşme’ye aykırı bulmuştu.

DEM Parti, AİHM kararları gereği “umut hakkı” çerçevesinde yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyor. Bu düzenlemenin iktidar tarafından Meclis gündemine getirilmesine dair bir çalışma şu aşamada bulunmuyor. Ancak AKP kurmayları, bu konuda bir çalışmanın yapılmasının zor olmadığına da dikkati çekiyor.

Paylaşın

Bahçeli’nin “Öcalan” Çağrısına Dervişoğlu’ndan Sert Tepki: Cesedimizi Çiğnemeden…

Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” çağrısına sert tepki gösteren Müsavat Dervişoğlu, “Cesedimizi çiğnemeden bu Meclis’e giremez” dedi. CHP lideri Özgür Özel’in “El yükseltiyorum” açıklamasına da yanıt veren Dervişoğlu “Türkiye kumar masası mı” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu’nun konuşmasından satır başları şu şekilde:

“Bugün, vatandaşımızın yakıcı sorunlarını konuşmak ve çözümler önermek için çıkmamız gerekiyordu. Ama görülüyor ve anlaşılıyor ki bugün buna fırsat bulamayacağız. Ne yazık ki; uzun zaman önce öngörerek uyardığım, daha geçtiğimiz hafta buradan ihtar ettiğim ‘en kötü senaryo’ uygulamaya geçmiş; AK Parti- MHP-CHP-DEM partilerinin lider ve yönetici kadroları eliyle gayrı-milli mutabakat cephesi ilan edilmiştir. Normalleşme çağrılarıyla başlayan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu niteliklerini ahlaksızca sorgulama cüretiyle devam eden süreç dün itibariyle yanına İmralı ve Kandil katillerini de alarak, Büyük Türk milletinin varlığına açıkça savaş ilan etmiştir.

Ben başkaları gibi ne anlama geldiği belli olmayan televizyon programlarında ve gazete köşelerinde acaba ne demek istedi, ne yapmayı amaçlıyor türünden tartışmaya açık cümleler kurmayacağım. Oldukça net, açık ve kısa konuşacağım. Cumhuriyetimizin 101. yılına bir haftamız var. Bizimse kaybedecek bir dakikamız bile yok. Çünkü ihanet çemberi artık alabildiğine genişlemiş ve hayat sahamızı öylesine daraltmıştır ki son bir organize darbe ile tamamen nefessiz bırakılabileceğimiz bir sürecin içerisine girmiş bulunuyoruz. Bizler tarihe karşı sorumluluğu olan insanlarız. Kişisel ikbal kaygıları ve siyasi hesaplar üzerinden konuşamayız.

Üç beş oy veya anayasa değişikliği için gerekli nisabı tamamlamak, Tayyip Erdoğan’ı bir kere daha cumhurbaşkanlığına aday yapmak uğruna inandığımız değerlerden vazgeçip ihanete el uzatmak düşüklüğüne katlanamayız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten iktidar, tüm makam ve sorumlularıyla birlikte halkın can, mal, ırz ve namus güvenliğini korumak görevini çoktan bırakmıştır. ‘Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek’ diyerek, namusu ve şerefi üzerine yemin ederek görev ifa etmek zorunda olan saraydaki zat, bebek katillerinin itibarını, bebeklerin hayatına ve annelerin gözyaşlarına, hasta ve muhtaç vatandaşların acılarını, ailesinin parasına ve gücüne Türk milletinin şeref ve haysiyetini ise milyonlarca ipsiz sapsız vatansıza tercih ettiğini, dahası bu bilinçli planı sonuna kadar sürdüreceğini tüm söz ve eylemleriyle göstermektedir.

Adına iktidar demenin bile artık gereksiz olduğu bu ‘yapı’, tamamen meşruiyetini yitirmiş haldedir. Evet, bu iktidar, gayrımeşrudur. İktidardakiler, gayrımeşrudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasasından ve kanunlarından aldıkları yetkiyle görevini yerine getiren tüm kamu görevlilerine sesleniyorum: “Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden zat ve onun keyfiyetiyle atadığı amirleriniz ve üstleriniz, siyasi ortak ve işbirlikçileri ile birlikte, devletimizin kurucu değer ve ilkelerine ve Türk milletine karşı olan sorumluluklarını yerine getirmemektedirler. Kanunsuz emir ilkesi gereğince bugünden itibaren bu plan doğrultusunda verdikleri emir ve talimatlar da gayrımeşrudur.

Geldiğimiz noktada kaybettiğimiz şey yalnızca demokrasi değildir! Kaybediyor olduğumuz şeyse ne sadece Cumhuriyet ne onun kurum, kural ve kanunları ne de bu Cumhuriyeti yeniden adaletle yükseltmek umudumuzdur. Tarihe malolmuş ve tarihin her döneminde varolmuş çok büyük bir milletin tarihte ilk defa devletini kaybetmesi tehdidi ve tehlikesidir. Kısaca, yüz yüze olduğumuz şey, 106 yıl önce yaşadığımız işgal günlerinden farklı olarak düşmanın sancağıyla, ordusuyla gelip, mermisini ve süngüsünü kalbimize nişanlaması değildir.

Tarihte yaşadığımız ihanetlerin en büyüğü, en alçakçası ve en güçlüsüdür. Bu noktada, 15 Temmuz’dan öğrendikleri ihanet yöntemleri ile 1918’in işgal günlerinden aldığı kesin olan feyz birleşmektedir. İşte Türk milletinin ve her bir Türk İnsanının mücadele kararı ve cehdi bu sebeple hayatidir, ertelenemezdir, vazgeçilemezdir. Artık kendisini gizlemek ya da perdelemek gereği duymayan bu yıkım planı, vatanı aralarında paylaşamadıkları için, vatanın üzerinde tepinmeyi tercih ettikleri darbe gecesinin bahanesi ile ortaya çıkan ve basit bir ittifakla kurulan başkanlık sistemi ilişkilerinden ötededir.

Görüyoruz, okuyoruz ve anlıyoruz ki bayrağında 3 hilal taşıyan, ömrünü Türk milletinin varlığına, Cumhuriyet’in bölünmez bütünlüğüne vakfetmiş rahmetli Alparslan Türkeş’in partisini sarayın vesayetine bağlamış işbirlikçiler de büyük bir gafletin içerisinde, korkunç bir ihanetin sesi olmuşlardır. Ve bundan daha vahim şekilde akıllarını ve izanlarını öylesine yitirmişlerdir ki, elli bin insanımızın katilini, on binlerce Türk ve Kürt anasının dinmeyen gözyaşlarının asli failini, Türk Devletini bölme planlarının baş taşeronunu, yani, İmralı canisi bölücübaşını, Gazi Meclise davet edecek kadar delirmişlerdir. Delilik, dün izlediğimiz kalkışmayı anlatabilecek en hafif tabirdir.

Çünkü ağızlarından eksik etmedikleri Türk Milliyetçiliğini Türklüğe ihanet ile bu kadar yakınlaştırabilmenin, bunu göze alabilmenin ve kulaklarına ezanla okunmuş o ‘büyük’ isimlerini böylesine kirletebilmelerinin başka bir izahı olamaz. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin, yani Türk Milliyetçiliğinin düşürülmek istendiği bu durumun başka bir izahı olamaz. Bebek katili terörist meclise başı gelip de, DEM’in grup toplantısında konuşsunmuş, terörün bittiğini ilan etsinmiş. Hadi oradan. Burası, Mustafa Kemal Atatürk’ün Meclisi, burası, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yer, burası, Milli Egemenliğin yegane tecelligahı. Bizim cesetlerimizi çiğnemeden o canibaşı bu meclise giremez.

Hatırlıyorsunuz değil mi? Ben asamadım asabiliyorsan sen as deyip Tayyip Erdoğan’a ip atmıştı. Siz bu milletin vefasını astınız. Ondan sonra çıkıp diyorsunuz millattır o zaman hatırası olsun, al şimdi bu köşede bu ipi başının ucuna as.

Üç Hilal’i bu ihanete araç kılanlar gibi, Altı Ok’u da bu gayri milli mutabakata katmak gafletinde olan, 31 Mart’ta seçmenin gösterdiği teveccühün ve verdiği mesajın mahiyetini anlamadan, Mustafa Kemal’in aziz hatırasını, Cumhuriyeti ve üniter devleti kumar masasında bir miras yedi gibi harcamaya yeltenen bir CHP yönetimiyle karşı karşıyayız. İmralı’da ittifak kuranları görünce iktidar trenine binmek telaşına kapılmış ve Diyarbakır’a gitmek için Edirne’den izin alacak kadar şaşırmış ve küçülmüştür. Adeta toplumda gözlenen cinnet halini yakalayıp, hatta geçerek, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve aziz yüzbinlerce şehit ve gazimizin fikirlerini ve ömürlerini her bir tuğlasına harç diye kattığı bu devleti, Cumhuriyeti, babalarının bahçesinden kopardıkları bir meyve gibi ikrama kalkışarak, kurbanda dağıtılan et misali pay etmeye girişerek, unuttukları zekatı verir gibi üleştirmeye çalışarak, nihai yıkım planının yeni birleşeni olduklarını ispat telaşına girmişlerdir.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın günlerdir haftalardır havaya bakıp ıslık çalması ve bugün bölücübaşına imtiyaz yarışında ben de varım hezeyanı lanet okunacak bir iktidar hırsıdır. Devlet Bahçeli’ye verdiği cevaba bakın, el yükseltiyormuş. Türkiye kumar masası mıdır? İşte görün, neden merkez siyaset istediğimizin gerekçesi burada gizlidir. Kişiselleşmiş siyasi hırslar ve hedefler, ortak aklı devreden çıkarmış, siyaset bir uçtan diğer uca savrulmuştur.

Devlet, işbaşındakiler yüzünden acz içine düşürülmüştür. Cumhuriyet kurumları çalışamaz hale getirilmiştir. Dün, demokrasi ve açılım süreçlerinin banisi dışarıdaki dostlarıyla iktidara taşınanlar, bugün, o makamlarda kalmak için yine aynı kapılara başvurmakta, bu sefer de tehdit ve korku davulları çalarak, sözde bir işgal tehdidiyle aklımızla ve gurumuzla alay etmektedirler. Biliyoruz ki o dış güçlerle, bu iç cephe her zaman birlikteydi, ortaktı ve işbirliği halindeydi. Şimdi ise Cumhuriyet’in tamamen ilgasına ve Türk milletinin azınlığa düşürülerek yok edilmesini amaçlayan bir yolda omuz omuza ve kol koladırlar. İşte tam da bugün olan biten her şey açıkça göstermektedir ki Türk milleti, bir karar verecektir.

Ya tarihiyle ve kimliğiyle, Mustafa Kemal’den miras, Cumhuriyet ülküsüyle var olacak ya da tek adam, ortağı ve işbirlikçileri tarafından cebren ve hile ile yok edilecektir. Eğer ‘Ben, var olacağım kararını’ veriyorsa bu mücadelesine cehd edecek ve bundan asla taviz vermeyecektir. Bu mücadelenin tarafları bellidir. Aklında ve kalbinde Türk milleti olanlarla onu kesin olarak ortadan kaldırmaya yemin edenler karşı karşıyadır. Varlığını, varlığına armağan edecek başka bir milleti olmayanlarla türlü kisve ve vesikalar içerisinde Türk Cumhuriyeti’ne kastedenler karşı karşıyadır. Kayıtsız ve şartsız olarak önümüzdeki seçenek budur.

Geçmişte olduğu gibi, senaryo aynı kalemden, replikler aynı sestendir. Siyaset bezirganları, normalleşme, yumuşama diye başlayan kirli politikalarına, milletin geçit vermeyeceğini anlayınca; gayrı-milli bir mutabakat paktı inşa etmişlerdir. Siyasi geleceklerini, Türk milletinin ve Türk devletin bekasına tercih etmişlerdir. AKP’nin, hep bir ağızdan ‘Darbe Anayasası’ hezeyanları, eski Meclis Başkanı Kurtulmuş’un; ilk dört madde açıklamaları, Devlet Bahçeli’nin; ‘Teröristbaşı Bebek Katiline’ çağrısı, dün de bu bebek katiline ‘tecritinin kaldırılması’ önerisi, Özgür Özel’in; Devlet Bahçeli’yle yaptığı ardışık düet, terörün Meclis’teki uzantılarının hazırladığı ’25 yıldan sonra koşullu salıverme imkanı sağlansın’ kanun teklifi, önceden başaramadıkları ‘çözülme sürecinin’ nihai sonucuna ulaştırılma projesidir. Anayasa Mahkemesi’nin sürüncemede bıraktığı kapatma davasının, terör örgütü propagandasını ifade özgürlüğü ilan eden kararı da, bu yıllardır arkada pişirilen zehrin ağır ağır kamuoyuna zerkedilmesi planıdır. Bu ihanetin bu gafletin bu delaletin izaha muhtaç yanı kalmamıştır. İYİ Parti olarak tavizsiz duruşumuz ortadadır.

Yarın değil, sonra değil, hemen şimdi; Türk milleti olarak ya istiklal ya izmihlal kararını vermeye mecburuz. Devletin ülkesi olmaz, devletin milleti olmaz açıklamalarının ve hepsinin uzattığı kirli ellerin adresi, Türk milletinin varlığı ve mahremidir. Kararım bellidir: O mukaddesi el sürdürtmeyeceğim, o mahremi kirlettirmeyeceğim. Ne mutlu Türk’ün diyene.”

Bahçeli ne demişti?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada çözüm süreci konusunda Abdullah Öcalan’a çağrıda bulunarak şu ifadeleri kullanmıştı:

“Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın” dedi. Bahçeli, Öcalan’ın durumu hakkında yasal çözümü de işaret ederek “Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın.”

Çözüm süreci: Çözüm süreci, 2013-2015 yılları arasında PKK ile devlet arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı. Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye’deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor. PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Paylaşın

Erdoğan’dan Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” Çağrısına Destek

Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” çağrısına destek veren Erdoğan, “Önümüzdeki seçimsiz 3.5 yıllık süreyi bir icraat seferberliğine dönüştürme çabasındayız. Haritalar yeniden kanla çizilmek istenirken, İsrail’in yaktığı yangın sınırlarımıza yaklaşırken iç cephemizi güçlendirmeye çalışıyoruz” dedi ve ekledi:

“85 milyona gelin bir olalım iri olalım gür olalım diyoruz. 85 milyon olarak bir araya gelebilelim istiyoruz. Yıllarca milletimizin arasına nefret tohumları saçanların şaibeli kurultayla bir köşeye atılması milletin birliği noktasında değerli bir kazanımdır. Muhalefeti esir alan çirkin dilin artık terk edilmesi, siyasette yeni bir sayfanın açılmasıdır. Muhteris siyasetçilerin bu iklimi baltalamasına müsaade etmemeliyiz. Gerilim ve sokak siyaseti sadece buna tevessül edenlere değil millete ve tüm ülkeye kaybettirecektir.

Kimsenin ülkemizin yükünü daha da ağırlaştırma hakkı olamaz. Şahsi hesap içine girenleri bu millet asla affetmez. İktidar muhalefet hepimizin kayıkçı kavgalarına prim vermemesi önemlidir. Doğru bulmadıklarımızı elbette eleştireceğiz. Partimize ve hükümetimize yönelik saldırıların cevabını vereceğiz ama bunları yaparken dengeyi koruyacağız, soğukkanlılığımızı muhafaza edeceğiz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda gündeme yönelik açıklamalarda bulundu. Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“AK Parti olarak biz böbürlenen, şımaran kadro değiliz. Biz millete hizmet ettikçe büyüyen siyasi partiyiz. Önümüzdeki ay 22. yılımızı tamamlıyoruz. 3 Kasım 2002’den beri durmadan dinlenmeden aşkla koşturuyoruz. Milletimize mahcup olacak hiçbir iş yapmadık. Gün oldu darbecilere meydan okuduk, gün oldu terör örgütlerine karşı canımızı ortaya koyduk, gün oldu elitlerin karşısına dikildik, gün oldu mafyalara çetelere, haksızlığa hukuksuzluğa baş eğmedik. Gece yarıları millete bildiri yayımladılar. Buruşturduk ve çöpe attık. Darbe yapmaya kalktılar, demokrasimize sahip çıktık. MİT krizi ile, 17-25 Aralık ile operasyon çektiler hiçbirine teslim olmadık. 15 Temmuz’da FETÖ’cü alçaklara aziz milletimiz ile sırt sırta vererek hadlerini bildirdik.

Tankların arasından kaçan korkaklar milletin direnişi keyfi kahveleri yudumlayarak televizyondan izlerken biz darbecilere meydanları dar ettik. Kaderin üstünde bir kader vardır dedik. darbecilerin hainlerin tekmilini birden bozguna uğrattık. Zaferlerimiz ile birlikte tevazumuzu da büyüttük. Kibre kapılanlardan asla olmadık. Milletin çizdiği rotadan bir an olsun sapmadık. Bu zorlu mücadele boyunca kendimiz bedel ödesek de millete ve memlekete bedel ödettirmedik.

Teröristler tarafından daha ömrünün baharındayken kalleşçe şehit edilen kardeşlerimiz oldu. Kaybettiğimiz nice yol arkadaşlarımız oldu. Bu arkadaşlarımızın kayıpları zamansızdı. Rabbim hepsine rahmet eylesin. Ankara il genlik kolları üyesi Betül Önderoğlu’na Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Ailesine sabır ve baş sağlığı diliyorum. Türkiye’ye hizmet yolculuğumuzu sürdüreceğiz. Her birinize mücadelemize verdiğiniz destek için şükranlarımı sunuyorum. Rabbime sizler gibi yol ve dava arkadaşları bahşettiği için şükrediyorum.

Himmet diyenlerin sonu iblisler gibi onursuz bir ölüm olmuştur. Bu hainler tüm uğraşlarımıza rağmen ağa babalarının eteğine yapışarak Türk adaletinden kaçmayı başardılar. Hakkına girdikleri insanların, döktükleri şehit kanlarının hesabını vermeden gittiler ama ilahi adaletten kaçamayacaklar. Allah’ın cezalandırması çetindir. Rabbimiz bu millete verdiği kötülüklerin zararlarını tek tek soracaktır. Devlet olarak FETÖ tamamen tasfiye olana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Nerede olurlarsa olsunlar FETÖ’cü sırtlan sürüsünün ensesinde muhakkak olacağız. Erol Olçok ve kıymetli evladı Abdullah Olçok olmak üzere şehit olan tüm kahramanları rahmetle minnetle yad ediyor ruhları şad olsun diyorum. Baş hainin ölümü ile şehit ailelerinin yüreği biraz olsun soğumuştur.

Kongre maratonumuzu hep ola geldiği üzere bir bayrak yarışı olarak sürdüreceğimize inanıyorum. Biz sadece vizyon gayret ufuk ve hizmet bakımından değil dava ahlakı ve arkadaşlığı bakımından da siyasi rakiplerinden farklıyız. AK Parti’de ‘Ben’e ve bencilliğe yer yoktur. Bu kadronun hamurunda biz var, bu kadronun kalbinde millete hizmet etme aşkı, Türkiye sevdası vardır. AK parti bir gönül hareketi olarak doğmuştur. Unutmayın biz başkaları gibi şahsi ikbal kavgası değil Türk milleti için biz istiklal mücadelesi yürütüyoruz. Bizim için esas olan halkın rızasıdır. Bizim için esas olan Türkiye’nin aydınlık geleceğidir. AK Kadrolar olarak millete hizmetkarlık için yola çıkmış dava arkadaşlarıyız. Fitne için nifak için AK Parti’nin sağlam kalesinde gedik açmak için pusuda bekleyenleri kesinlikle sevindirmeyeceğiz.

“85 milyon olarak bir araya gelebilelim istiyoruz”

Eski-yeni, genç-yaşlı demeden hep birlikte aşkla çalışmayı sürdüreceğiz. Partimiz ve ittifakımız ne kadar güçlü ise Türkiye de güçlüdür. emniyettedir emin ellerdedir. Biz zayıflarsak Türkiye de kan kaybediyor demektir. Sizlerden milletin umudunu omuzladığınızı unutamamanızı rica ediyorum. Son bir yılda üst üste yaşanan seçimlerle gerilen atmosferi dağıtmak için adımlar atıyoruz. Önümüzdeki seçimsiz 3.5 yıllık süreyi bir icraat seferberliğine dönüştürme çabasındayız. Haritalar yeniden kanla çizilmek istenirken, İsrail’in yaktığı yangın sınırlarımıza yaklaşırken iç cephemizi güçlendirmeye çalışıyoruz. 85 milyona gelin bir olalım iri olalım gür olalım diyoruz. 85 milyon olarak bir araya gelebilelim istiyoruz.

Yıllarca milletimizin arasına nefret tohumları saçanların şaibeli kurultayla bir köşeye atılması milletin birliği noktasında değerli bir kazanımdır. Muhalefeti esir alan çirkin dilin artık terk edilmesi, siyasette yeni bir sayfanın açılmasıdır. Muhteris siyasetçilerin bu iklimi baltalamasına müsaade etmemeliyiz. Gerilim ve sokak siyaseti sadece buna tevessül edenlere değil millete ve tüm ülkeye kaybettirecektir. Kimsenin ülkemizin yükünü daha da ağırlaştırma hakkı olamaz. Şahsi hesap içine girenleri bu millet asla affetmez. İktidar muhalefet hepimizin kayıkçı kavgalarına prim vermemesi önemlidir. Doğru bulmadıklarımızı elbette eleştireceğiz. Partimize ve hükümetimize yönelik saldırıların cevabını vereceğiz ama bunları yaparken dengeyi koruyacağız, soğukkanlılığımızı muhafaza edeceğiz.

Haksızlık karşısında kesinlikle sessiz kalamayız. İstiklal marşımız ile sorunu olanlara ve demokrasimizin altını oyanlara eyvallah demeyiz. İster baro ister avukat, ister gazeteci kılıklı terör seviciler olsun bunlara müsamaha ile yaklaşamayız. Türkiye’nin geleceğinde teröre yer olmadığını herkesin idrak etmesini bekliyoruz. Açılan bu tarihi pencerenin hırsa kurban edilmemesini istiyoruz. Hep beraber terörün olmadığı Türkiye’yi inşa edelim istiyoruz.

Hepimizi üzen bir çete operasyonu gündemde. Her ne kadar ülke gündemine yeni gelse de soruşturmanın başlaması bir buçuk yıl öncesine uzanıyor. Yürütülen titiz soruşturma ile çete üyelerine operasyon yapılarak ele başları tutuklanıyor. 22 kişi şu an cezaevinde. Sağlık bakanlığımız Tekirdağ’da bir hastaneyi kapatıyor, İstanbul’da 9 hastane ruhsatı iptal ediyor. Hepsi ile ilgili adli idari işlemler gecikmeksizin yapılıyor. Muhalefetin Türk ordusuna iftira atan tabipler odası ile sağlık sistemimizi hedef alması ülkemiz siyaseti adına büyük bir şuursuzluk. Bebeklerin ölümü üzerinden siyaset yapmak vicdan tutulmasından başka bir şey değildir. 1 buçuk milyonluk sağlık ordumuzu kimse töhmet altında bırakamaz.

Birkaç çürük elma yüzünden sağlık çalışanlarımızın hırpalanmasına müsaade edemeyiz. İnsanlık müsveddesi bir çete var. Devletimizin vatandaşlarımıza daha kaliteli hizmet sağlamak için sağladığı imkanı istismar ederek böyle alçakça bir eylemi gerçekleştirmiştir. Böyle bir barbarlığı yapanlardan bunun hesabı en ağır şekilde hukuk önünde sorulacaktır. Bu canilerin bir daha gün yüzü görmemesi için cumhurbaşkanı olarak konunun bizzat takipçisi olacağım. sağlık ve adalet bakanlarıma net şekilde talimat verdim. Rabbim kimseye böyle acılar yaşatmasın. Özel sağlık kuruluşlarının ücretlendirmesi ile ilgili sık şikayetler alıyoruz. Sağlık sistemimize zarar veren kötü alışkanlıkların yeniden nüksettiğine dair serzenişler duyuyoruz. Bunun üzerine gideceğiz. Türkiye gerek kapsayıcılık gerek erişilebilirlik noktasında dünyadaki en iyi sağlık sistemlerinden birine sahiptir. Gözünü para hırsı bürüyen fırsatçıların sistemi sabote etmesine izin vermeyeceğiz.”

Paylaşın

Özel’den Bahçeli’ye: El Yükseltiyorum… Kürtlere Bir Devlet Teklif Ediyorum

Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a dönük yaptığı çağrıyı değerlendiren Özgür Özel, “Devlet bey çok sık döner. Devlet beyin bugünkü açıklaması Meclis’i dışlamaktadır. Ne yapılacaksa TBMM’de yapılmalıdır. Tam bir toplumsal mutabakat olmadan sonuç olmayacak. Bu iş çözülecekse bütün partilerinin içinde olduğu bir masada konuşulmalı” dedi ve ekledi:

“Bu plan Türkiye’nin sorunu çözmek yerine Recep Tayyip Erdoğan’ın planını çözmek gibi görünüyor ve bu yüzden kötü kokuyor. Bana diyorlar ki Devlet Bey el yükseltti, ne yapalım, sen de yükselt. El yükseltiyorum Devlet Bey. Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerine ait hissetmeyen bütün Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum. Kendini öteki hissetmediği tüm demokratik siyaset kanallarının açık tutulduğu, üniversitelerde öğrencilerin haklarının yenmediği, demokratik hakların dünya standartlarında olduğu bir ülke yapalım, Kürtleri Türkiye Cumhuriyetinin sahibi yapalım. Biz kurucu parti olarak buradayız, her şeyi hep birlikte yapmayı teklif ediyoruz. Hodri meydan.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Özgür Özel konuşmasında şunları kaydetti: “Geçen hafta insanlık adına utandığımız haberler aldık, para için yeni doğmuş bebeklere musallat lan bir şebeke ortaya çıktı. Bebekleri annesinin kucağına kavuşmadan kuvöze alan ve bunu yaparken bebeklerin sağlığı ile oynayan çetenin yaptıkları hepimizi insanlığımızdan utandırdı.

Çok da berbat bir şey yaptı bu çete sağlık çalışanlarına pandemide duyulan güveni bir düşünün bu çürük elmalar, hekimleri yeni doğan hemşirelerini sağlık emekçilerini zan altında bırakan, geçmişte evladını kaybetmiş ailelerde bir travma yarattı. Kolay da atlatamayacağız. Hepimiz çok üzgünüz. Devlete olan güvenin azalmasıyla CHP’ye ihbarlar yapıyor. Meselenin şu ana kadarki kısmı gösteriyor ki maalesef yine haklı çıktık. Sağlığı piyasalaştırmayın, özel hastanelere bu kadar alan açmayın, devleti bu alandan çekip bu alanı sermayeye açmayın derken, ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı.

Öyle bir noktadayız ki son 3 sağlık bakanının 2’sinin özel hastanesi var zaten. Bir tanesi de bu olaylar yaşanırken il sağlık müdürü o da şimdiki bakan. Savcı tehdit edilmese, o hastanelerin yenidoğan ünitelerinde bebekler yatıyor olacak. Geçen sene eylülden ekimden itibaren bebekler ölmeye devam etmiş, bebekler ölmeye devam edecekti. Yenidoğan bebekleri hasta ederek kazanç sağlamaya çalışanlara olanak sağlayanın bu iktidarın sağlık politikaları olduğunu görmeyenler hiçbir şeye şaşırmasın bu ülkede.<

İlk yapılması gereken iş şu anki Sağlık Bakanı’nın, toplumla inatlaşmamak için görevi bırakması lazım Kendisini kişisel sebeplerle değil, ilkesel bir yerden istifaya davet ediyorum. Şu anda işgal ettiği konum adaletin önünde engeldir, milletin vicdanının önünde fevkalade engel bulunmaktadır. Bugün arkadaşlarımız gerekli başvuruları yapacak. Suç duyurularında bulunuyoruz, bu meselenin hukuken takipçisi olmaya devam edeceğiz.

15 Temmuz’da silahlı bir terör örgütü olan FETÖ’nün ele başı Pensilvanya’da öldü. Aldığı vebalden daha ağır bir veballe öbür dünyaya giden kaç kişi vardır bilmiyorum. Mülakatta kendi çetesinden değil diye elettiği gençler, kurumlarda mobbing yaparak işin ettikleri, bu dünyada adalet önünde hesap vermeden, onun Türkiye’ye getirilememesi sözde müttefik ABD’nin onun hamiliğine nasıl soyunduğunun ispatıdır.

Ülkede darbeye kalkışmış, kendi altına verilen tankla bu milletin evlatlarını ezmiş bir çetenin liderini ABD’den alamamış olmaya sessiz kalanlar şimdi çıkmışlar arkasından konuşuyorlar. Bu Fethullah Gülen öldü gitti günah kapısı açıktır arkadaşlar. Hakkı yenenlerin mağduriyetleri devam ettikçe günah kapıları açıktır. Ona ne istediyse verenlerin de günah defterine bunlar işlenmektedir.

Yetkiyi FETÖ ile mücadele diye aldılar, ne kadar solcu varsa KHK ile attılar. Hangi görüşten olursa olsun KHK ile Meclis’in yetkisi OHAL’de Erdoğan tarafından kullanılırken, iftirayla yanlış tespitle, evladını okuturken imkan yok, evladını bunların dersanesine yollamışlar gibi makul terörle ilişkili olmayan kişilere hakimler ‘sen suçsuzsun kardeşim’ diyorsa, hangi birisini bir gün daha işine iade etmiyorsanız aynı vebali siz de alıyorsunuz.

Ben Fernas işçilerine yürekten teşekkür ediyorum. Bu millete çok önemli bir şey gösterdiler. İnsanlık dışı şartlarda çalışanlar Soma’dan çıktılar Ankara’ya yürüdüler. Yalınayak durdular, parklarda yattılar. Bağımsız Maden İş Soma’nın onurudur, Manisa’nın onurudur. Duymuş bir yerden zevzek, ‘Özgür bey de o sendikayı sevmiyor’ diyor. O sendika Manisa’nın onurudur gururudur. Buradan ifade ediyorum 1 Ocak tarihinde, bunlara hakkını vermeyiz diyenler olursa, bu parti ve Fernas işçilerinden çok şey öğrenen Türkiye kamuoyu onların yanındadır. Sakın buna kalkışmayın. 30 bin liranın altında bir asgari ücret asla kabul edilemez.

Bugün Esad Suriye’de genel af ilan etti. Tam zamanı Esad ile el sıkışmanın Türkiye’dekileri Suriye’ye geri yollamaya. Bu (Erdoğan) Esad’la konuşacağına, Almanya’ya ‘Korkmayın Lübnan’dan gelirlerse de size geçemezler’ demektedir. Sayın Erdoğan bizim işsizimiz bize yetmektedir, bizim yoksulumuz bize yetmektedir. Evlatlarımız işsizlikten kırılmaktadır. Buradan sonra yapılacak anlaşmanın Avrupa’nın mültecisini Türkiye’de tutup aferin almak değil Türkiye’deki sığınmacı sorununu çözmektir. Yapacaksan yap yoksa çekil oradan. Yoksa biz geleceğiz biz yapacağız.

Kimileri tarihin akışının değişeceği bir değişikliğin olduğu bir gün olarak ifade ediyorlar. Sayın Bahçeli’nin TBMM’de yaptığı konuşmayı takip ettik. Kapalı kapılar ardından bir takım müzakereler yürütülüyor. TBMM’nin yetkisinde olan bir af Bahçeli’nin kendi ifadesiyle, başka hiçbir şeye gerek olmadan tecrit kaldırılsın, Öcalan Meclis’e gelsin. Örgüte silah bırakma çağrısı yaptın. Bütün sorunlar bitmiştir diyen bir dille karşı karşıyayız.

Türkiye’de bir daha şehit gelmeyecekse, kan akmayacaksa, anaların gözyaşı duracaksa, Türk’ün de Kürt’ün de gözünden akan yaş duracaksa, askere Mehmetçiğe namlular doğrulmayacaksa, söylenen her söz kıymetlidir. Bütün geçmişte yaşadıklarımıza rağmen kıymet veriyoruz, CHP olarak diyoruz ki terörün bitmesine biz tam destek vereceğiz. Ancak bunu yapan kişiye, sanki bunu tek başına yapacakmış diye, olmayan bir güç kuvvet atfeden kişiye şunu söylemek isterim.

Geçmişte biz o partiyle sizin kurduğunuz gibi bir ilişki kuruyoruz, sohbet ediyoruz ya da seçimlerde adayımıza Kürt seçmenden destek alıyoruz diye ne sahte videolarınız kaldı ne etmediğiniz hakaret aldı. Ama bu partiye ne terörist dediğini kaldı ne başka hakaret kaldı.

Bahçeli’nin geçmişte söylediği her lafın ne kadar boş ve yalan olduğunu siz gördünüz. Ben bunları hepinizin vicdanlarına havale ediyorum. Devlet bey zaten çok sık döner, o döndü diye biz de doğru bildiğimizi söylemekten geri durmayacağız. Geçmişteki laflarının tekrarıdır, yine Meclis’i dışlamaktadır. Ne yapılacaksa TBMM’de yapılacak, şeffaflıkla yapılacak, tutulamayacak bir söz verilmeyecek ve samimiyetle yürütülecek. Tam bir mutabakat olmadan sonuç olmaz, olmayacak. Daha sonrası daha kötü başlayacak ve daha kötü üzüleceğiz.

Biz asla barışa kardeşliğe karşı çelişkili bir söz söylemeyeceğiz. Silahların bırakılmasını savunurken, 86 milyonun kucaklaşmasını savunurken, sesimiz titremez bizim. Çık şeffaf Türküyle Kürdüyle herkesin gözü önünde bir süreci savunuyoruz. Milleti birbirine düşman edecek her hareketin karşısında durduk. Sayın Bahçeli’nin Erdoğan’ın ‘Kürt sorunu yoktur’ demesiyle Kürt sorunu bitmez. Kürtlerin talep ettikleri barışçıl anayasaya uygun eşit yurttaşlık meselelerini çözmeden, bir kişiye özgürlük, bir kişiye ev hapsi teklif ederek bu sorunu çözemezsiniz.

“Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi yapalım”

TBMM’nin odak olduğu, içinde olduğu, bir kez daha söylüyorum 86 milyona ‘Biz beraberiz sizin için en doğrusunu yapmaya kararlıyız.’ 86 milyonu barıştırmak adına atılan her adımı önemsiyorum.

Devlet bey ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerini devlete ait hissetmeyen Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi olmayı teklif ediyorum. Kendini öteki hissetmediği tüm demokratik siyaset kanallarının açık tutulduğu, üniversitelerde öğrencilerin haklarının yenmediği, demokratik hakların dünya standartlarında olduğu bir ülke yapalım, Kürtleri Türkiye Cumhuriyetinin sahibi yapalım. Biz kurucu parti olarak buradayız, her şeyi hep birlikte yapmayı teklif ediyoruz. Hodri meydan.”

Paylaşın

Hatimoğulları’ndan Bahçeli’ye Yanıt: Barışın Muhatabı İmralı’da

Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan için yaptığı çağrıya cevap veren Tülay Hatimoğulları, “AKP’nin dış politikası iflas etti. Kürt sorunun çözüm yolu bellidir. Ortadoğu ve Türkiye’de barışın muhatabı İmralı’da ağır tecrit altında bulunan sayın Abdullah Öcalan’dır. Çözümün yolu TBMM’dir. Biz inisiyatif almaya hazırız. Bir başlangıç olarak tecrit kaldırılsın” dedi ve ekledi:

“Kimseye ayar veremezsiniz, barışı herkes konuşmalıdır. Konuşmayanlar da konuşanların önüne engel teşkil etmesin. MHP Genel Başkanı “tecrit kaldırılsın, konuşsun” dedi. Tecrit 44 aydır devam ediyor. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için yıllardır mücadele ediyoruz. Bırakın tecrit kalksın sayın Öcalan fiziki olarak çıksın konuşsun. Ne diyeceğini hepimiz görelim dedik geçen hafta, bu hafta da yineliyoruz. Vakit kaybedilmeden adım atılsın. Bugünden sonra hangi bedel ödenmesi gerekiyorsa onurlu bir barış için üzerimize düşeni yapmaya söz veriyoruz. Bu ülkeye onurlu bir barış gelecek.”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda PKK lideri Abdullah Öcalan için çağrı yaptı. Bahçeli, çağrısında şunları söyledi: “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini açıklasın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenleme yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil ne Edirne, adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. Hatimoğulları, iktidarın çelik kubbe bahanesiyle borçtan vergi almaya yeltendiğini belirterek, “İktidar 100 bin TL üzeri limiti olan kredi kartlarından 750 TL vergi alacaklarını duyurdular. İktidar yediğimiz içtiğimiz her şeyden zaten vergi alıyor. Kazandığımız 3 kuruştan zaten vergi alıyor. Zaten yoksulun küçük üreticinin üzerine yıkılmış bir vergi sistemi var ama bununla da yetinmiyor elini yine cebimize uzatıyor ve borç olarak alınmış sayılan kredi kartındaki paranın limiti üzerinden bile para almaya çalışıyor. Bunu da çelik kubbe oluşturmak için de formüle etmekten hiç utanmıyorlar” dedi.

Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre; Hatimoğulları konuşmasını şöyle sürdürdü: “Güvenlik adıyla toplumun işini aşını çaldılar. Bir avuç zenginin kasasını doldurdular. Hazine ve Maliye Bakanı, “Savunma projelerine kaynak gerekiyor. ‘750 lira vergiyi çelik kubbe için alıyoruz’ diye bir açıklama yaptı. Herkese tavsiyemiz, bu iktidar milli güvenlik deyince herkes elini cebine atsın ve baksın. Bu iktidarın hırsız eli senin cebinde mi değil mi? Bu gerçekten söylüyoruz şaka olsun diye söylemiyoruz. Çünkü onlar her milli güvenlik dediklerini ellerini cebimize uzatıyorlar. Yurttaşın yoksulun cebine uzatıyorlar. Daha yoksullaşmaya hep birlikte karşı çıkarak, 750 TL’nin kredi kartı limiti üzerinden kesilmesine karşı çıkarak bizler bunu şimdilik erteletmiş olduk.

Şunu açık yüreklilikle ifade ediyoruz; Bu iktidar, uyguladığı ekonomi politikaları en temel milli güvenlik problemidir. Bu iktidar, yurttaşımızı aç bırakmıştır. Bu iktidar sistemle el ele vererek çetelerle bu ülkeyi yönetmeye kalkmıştır.
Kadınların çocukların katledildiği bir ülkeye dönüştük. Bu iktidar bu ülke için en büyük milli güvenlik sorunudur. Bugün bu kubbenin altında en büyük yaşam mücadelesini kadınlar veriyor. Silopi’de anneler dünyanın en temiz talebi olan barışı talep ettiler. Polis onları ablukaya aldı ve devlet şiddetinin en karanlık yüzüyle karşılaştılar. Şiddete maruz kaldılar. Beyaz tülbentleri ile barış talep eden anaların tülbentlerine bu iktidarın kolluk kuvveti aracılığıyla kan sıçratmıştır.

İktidar bu bütçeyi halkın, emekçinin, yoksulun, kadının sırtına yükleyerek bütçe yapmaya çalışıyor. Bu bütçe iktidarın politik tercihleri çerçevesinde geliştirilen bir bütçe. Bakın kadın katliamlarından bahsettik. yüreğimizi içimizi dağlayan her gün yüreğimizi paralayan ve politik olan kadın cinayetlerinin yaşandığı bir süreçte iktidarın 2025 yılı bütçesinde kadının güçlendirilmesi başlığı altında ayırmış oldukları bütçenin miktarına bakın. 5.9 milyar tl. Yani bu bütçe kadının güçlendirilmesi için her bir kadına günlük 38 kuruş düşüyor. Gerçek rakam bu. 38 kuruş. Harca harca bitmez.

İşte kadına verdikleri değer bütçede ona ayırdıkları parada mevcut. Aklımızla alay ediyorlar. Kadınlara 38 kuruşu layık gören bu iktidar faiz lobisine tam 1 trilyon 950 milyar TL ödenek ayırmış. 2025’te faize günde 5 milyar 416 milyon lira saatte 225 milyon lira dakikada 3 milyon 761 bin lira, saniyede 62 bin 693 lira ödeyecekler. Yani sadece saniyede faize ayırmış olan bütçe 4 asgari ücrete tekabül ediyor. Asgari ücretliye emekçiye emekliye verdikleri değeri yine faiz lobisine ayırdıkları bütçe ile kıyasladığımızda ne kadar değersiz olduğunu görüyoruz.

Sermayeye yapılan vergi kıyağının sadece 6’da biri deprem bölgesine ayrılmış. İçerde barış diyenler, güvenlikçi politikalara rekor bütçe ayırıyor. 2025 yılı içinde savunma harcamalarına toplam 1 milyar 608 milyon TL para ayrıldı. Geçen yıl 529 milyar TL idi yani yüzde 165 oranında artış göstermiş. Tam 47 milyar dolar savaş harcamalarına gidiyor. Bakın bunların dili başka söylüyor, pratikleri bambaşka. Bütçeleri ise çok başka. İktidarın meclise getirdiği bu bütçe bir sefalet, bir felaket, bir şiddet bütçesidir. Meclisteki görüşmelerde en güçlü muhalefeti biz DEM Parti olarak mutlaka yapacağız, her sene olduğu gibi.

“Yapması gereken ilk şey…”

Türkiye eğer gerçekten güvenli bir sınıra sahip olmak istiyorsa yapması gereken ilk şey silahların bırakılması dış politikasını barış ve diplomasi üzerinden inşa etmesi, yapması gereken ilk şey Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmesidir. Böylece IŞİD, Nusra gibi örgütlerin sınırlarımızı kevgire dönüştürmesine izin verilmemiş olur. Barış en güvenli olandır. Bunun altını buradan hem Türkiye hem de Ortadoğu için bir kez daha çizmek istiyorum.

Değerli Türkiye halkları hepimiz bu gerçekliği görmek durumundayız. Sahte güvenlikçi politikalar bizleri yoksullaştırdığı ekmeğimizi küçülttü. Kürt halkı bizlerin tarihsel kardeşidir. Türk Kürt Arap Acem, Ermeni ve birçok halk Ortadoğu’nun kadim halkıdır ve tarihsel kardeşlik vardır aralarında. Halkların dilini konuşması anadilinde eğitim görmesi, anayasa haklarının eşit bir şekilde tanımlanması bir ülkeyi bölmez tam tersine halklar arasındaki dayanışmayı güçlendirir. Bizleri daha güçlü bir toplum haline getirir.

Dünya savaşının zikredildiği bir dönemde savaşın yoğunlaştığı Ortadoğu’da demir kubbeler çözümün oylu olmadı. Şöyle dönüp İsrail Filistin savaşına Lübnan’a savaşa çekilmek istenen İran’daki gelişmelere baktığımızda; hiçbir demir kubbenin hiç kimseyi korumadığını gördük. Oysa barış korurdu. Gelin Ortadoğu’da Türkiye’ye kadar gök kubbeyi demirden çelikten arındıralım, gelin gök kubbeyi barışla dolduralım. Gelin barışın sesini sadece Türkiye’den değil, sınırları aşacak sınırların çok ötesine ulaşacak şekilde barış çığlığını hep birlikte büyütelim, bunu bir temel politik çizgi haline hep beraber getirelim. Halklar kazansın, barış kazansın, kardeşlik kazansın.

Değerli halklarımız, şu gerçeği tespit etmeliyiz. AKP’nin dış politikası iflas etmiştir. Ama bölgede barış demek için Kürt sorununun çözülmesi bizlerin elindedir. Kürt sorunun çözüm yolu, yöntemleri ve muhatapları bellidir. Ortadoğu ve Türkiye’de barışın muhatabı İmralı’da ağır tecrit altında bulunan Sayın Abdullah Öcalan’dır. Kürt sorunun çözüm yeri meclistir. Parlamentoda ve siyasette muhatap DEM Parti’dir. Demokratik zeminde siyasi partiler ve demokrasi güçlerinin tamamıdır, toplumun bizatihi kendisidir. Geçmiş deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz ki toplumsallaşamamış bir barış gerçek olarak bir barışı gerçekleştirememiş sağlayamamış oluyoruz. Barış bilinci toplumun bütün hücrelerine yayılmalı ki, bütün toplum tarafından benimsenmelidir gerçek bir barış olsun. Bir başlangıç olacaksa tecrit derhal kaldırılmalıdır. Kürt sorunun çözümünde pusula demokratik müzakere ve onurlu barıştır. Çözümü kimseden dilenmiyoruz. Onurlu bir barış için üstünlük almaya hazırız.”

Bakın bugün MHP Genel Başkanı grup konuşmasında Sayın Abdullah Öcalan için tecrit kaldırılırsa konuşsun mahiyetinde bir konuşma gerçekleştirdi. Tecrit 44 aydır devam ediyor. Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması için yıllardır mücadele ediyoruz. Demokratik kamuoyu yıllardır ‘Tecrit kaldırılsın’ diyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kesinlikle kaldırılmalıdır. Fiziki olarak gelsin konuşsun diyoruz. Geçen hafta, ne diyeceğini hep birlikte görelim dedik. Bu hafta da aynı sözü tekrarlıyoruz. Bırakın tecrit kalksın Sayın Öcalan çıkıp konuşsun ve ne konuştuğunu hep birlikte görelim.

Vakit geçirilmeden acil bir biçimde bu konuda adım atılmalıdır. Biz DEM Parti olarak onurlu bir barış için, demokratik cumhuriyetin inşası için ağır bedeller ödeyerek bugünlere geldik. Bu günden sonra da hangi bedeller ödenmesi gerekiyorsa, DEM Parti olarak üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzun altını buradan bir kez daha çiziyorum. Söz veriyoruz; bu ülkeye onurlu bir barış gelecek. Hep beraber gururla barış türkülerini söyleyeceğiz. Hep beraber dışarıda mavi gök kubbe altında kuşlar, ağaçlar barış türküleri eşliğinde dans edecek. O günler yakın ey güzel insanlık, o günler yakın ey güzel Anadolu, ey güzel Mezopotamya.”

Paylaşın

Bahçeli’den Abdullah Öcalan’a İkinci Çağrı

Partisinin haftalık grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Terörsüz bir siyaset hususunda herkes ittifak halindeyse değil, elimizi gövdemizi taşın altına koymaya hazırız. Teröristbaşı buyursun terörün bittiğini tek taraflı ilan etmiş demiştim. Bu çağrımın iç yüzünü anlamayan ve saptırmaya çalışanlar fazladır” dedi ve ekledi:

“Türkiye Yüzyılında terörü sıfırlamak amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın. Hodri meydan buna var mısınız?”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Devlet Bahçeli’nin konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:

“Bugün kitabın ortasından ve hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak nitelikte konuşacağım. Mevcut gerçeklere dayanarak muazzez milletimizin ayak bağlarını kalıcı olarak çözmenin belki de ilk adımını atmış olacağım. Türkiye’nin çözemeyeceği, üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorunu yoktur. Yeter ki isteyelim, yeter ki diyelim.

Türkiye’nin çözemeyeceği, üstesinden gelemeyeceği bir sorun yoktur. Türkiye ekonomisi çok şükür şiddetli fırtınayı atlatmıştır. Milli gelirimiz 1.1 trilyon dolar sınırını aşmıştır. Battık diyenlerin yüzünü kızartmış hepsine mahcubiyet yaşatmıştır. Türkiye ekonomisi eski teorik şemalara sığmayan bir özellikle sürekli ilerleme ve gelişme halindedir. İşsizlik oranının gerilemesi umutları tazelemiş, spekülasyon yapanların hevesini kursağında bırakmıştır. Dünyada sular durulmazken Türkiye’nin azimli politikalarla ortaya çıkması siyasi istikrarı pekiştirmiştir. Bunun yanında gelir dağılım eşitsizliği canımızı sıkan bir durumdur.

Enflasyonla mücadele kesintisiz sürüyor. Enflasyonun tek hanelere gerileyeceğine inancım tamdır. Bu hedefleri gerçekleştirmek siyasi ve insani şeref borcumuzdur. Başaracağız. Cumhur İttifakı olarak hayat pahalılığını bitireceğiz, enflasyon canavarının boğazına urganı geçireceğiz. Muhalefetin çizdiği karamsar tabloları başlarına külah diye geçireceğiz. Enflasyonla mücadele kesintisiz sürmekte ve desteğimiz tamdır. Tek hanelere ineceğine inancım tamdır. MHP olarak yol haritamızı çizmiştik. Elimizden gelen her katkıyı vermeye her çalışmayı yapmaya varız.

Bilinmelidir ki Cumhurbaşkanlığı kabinemizin yanındayız, ekonomi yönetimine güveniyoruz. Doğru yolda olduklarını, doğru politikalar ile Türkiye yoluna konulan takozları teker teker kaldırdıklarını görüyoruz. Döviz kuru, faiz ve enflasyon kuşatmasını güç birliği yaparak kıracağız. Ekmeği büyüteceğiz. Dar ve orta gelirli insanlarımızı asla yalnız bırakmayacağız. Her vatandaşımızdan bir bahaneyle 750 lira almak yerine, tüm vatandaşlarımıza artan zenginlikten pay veren bir Türkiye’ye ulaşmak hayal değil, ulaşılacak bir hedeftir.

Diyarbakır’da Narin, Tekirdağ’da Sıla, İstanbul’da İkbal ve Ayşenur gadre uğramışlardır. Böylesi sapıklar her milletin ortak sorunudur. İnsan eşrefi mahlukattır, yaratılanların en şereflisidir. Bebeklere, çocuklara, kadınlara kast edenler esfeli safilindir. SGK’dan 8 bin TL alabilmek için pasif ötanaziye başvurarak cinayet işleyen yaratıklar insanlığın yüz karasıdır. Yenidoğan çetesi değil, ölüm ve soygun çetesi denebilir. Konuşmalarının gün yüzüne çıkmasından sonra şöyle düşündüm bir insan daha ne kadar küçülebilir. Bunlara verilebilecek hangi ceza fırın gibi vicdanları soğutabilir,

27 Mart 2023’te CİMER’e yapılan bir başvuru ile başlayan soruşturmanın yeniden gündeme oturması geçiştirilecek bir konu değildir. Düğmeye basılmışçasına cinayetleri furyasının seriye bağlanması, toplumsal infialin kışkırtılması başka tertibin ikmalini akla getirmektedir. Suçlunun yakasından tutulması en haklı taleptir. Bu cinayetler aylar öncesinde gündeme gelmiş ama bugünkü gibi konuşulup tartışılmamıştır. Sağlık Bakanlığı zamanında davaya müdahil olmuştur. Savsaklama söz konusu değildir.

Sağlık Bakanının istifasını istemek nasıl bir mantıktır, nasıl bir siyasi hesabın sonucudur. Siyasete malzeme yapmak art niyetlilik değil midir? Bakanın istifasını isteyenlerin işi gücü nifaktır. Bakanımızın sergilediği dürüst, ilkeli duruşundan ötürü tebrik ediyorum. Bebek katillerinin en ağır şekilde cezalandırılmalarını bekliyor, MHP’yi karalayan şerefsiz bir suçlunun tehditleri karşısında üstlendiği görevin itibarını koruyan Cumhuriyet Savcımız Yavuz Engin’i kutluyor, tertemiz alnından öpüyor, Allah sayılarını artırsın diyorum. Kurt inine giren çakalın akıbeti parçalanmaktır.

Hamas lideri Haniye’den sonra Yahya Sinvar’ı da katletti. 2 gün önce İsrail vandallığı aralarında kadın ve çocukları da bulunduğu 87 kişiyi öldürdü. Lübnan can çekişirken kanı dökülen masum sivil halktır. Cumhurbaşkanımızın Lübnan’daki Türkmen kardeşlerimize kapılarımızın açık olduğunu açıklaması soydaşlık hukukunun takdir edilecek tezahürüdür. ‘Yeni göç dalgası geliyor’ diyerek yaygara koparanların, Türk’ün Türk’ten başka dostu olmayacağını bilmemelerini elbette biliyoruz. Ancak empati yapmalarını, vicdanlı davranmalarını beklemenin de en doğal hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Türk, Türk’e candır, yardır, yurttur, yuvadır, sonuna kadar emanettir.

Erken seçim tartışmaları: Kaos ve krizlerin kökleştiği bir dönemde Anadolu güven barış ve istikrar coğrafyası olmalıdır. Güneyimiz yanarken Kuzeyimiz toz duman içindedir, batımızda karanlık oyunlar planlanıyor. Objektif yorumları kendisinden duymak istediğimiz bir siyaset bilimci, güven bunalımının kök saldığını, tek çözümün erken seçim olduğunu zırvalayarak bunca sorun ortasında iç işgal cephesine hizmetkarlık yapmaktan utanmamıştır. Türkiye’de güven bunalımı yoktur. Bunayan bulaşık tipler vardır. Seçimler zamanında yapılacaktır, herkes siyasi hesabını buna göre yapmalı.

Cahile meydanı boş bırakırsan ayaklar, kendini baş oldum sanır. Baş olan ayaklar tek dursun, akıllı olsun, ayranımızı kabartmasın, asabımızı bozmasın, milletin sabrını yanlışa yormasın, bayramlık ağzını da daha fazla açtırmasın. Yapılan hiçbir kötülük, kimsenin yanına kalmaz. İçi dışı fitne fesat kumkumasına dönen bu zatın Anayasanın ilk 4 maddesine olumlu ya da olumsuz müdahale.

Uyarıyorum ayranımızı kabartmasın, bayramlık ağzımızı daha fazla açtırmasın. Yapılan hiçbir ihanet kimsenin yanına kalmaz yarına da bırakılmaz. Fetö’nün de yanına kalmadı. Dileğin cehennemde ebediyen yanmasıdır. Bu teröristin Türkiye’de gömüleceği toprak yoktur. Nerede Türkiye düşmanlığı yapmışsa orada çürüyüp gitmelidir. Kulun hesabı varsa Allah’ın da hesabı vardır.

Çözüm süreci tartışmaları: DEM’e uzattığım el günlerdir konuşuluyor, tartışılıyor. Dedikodu borsası rekorlar kırıyor. Birileri yine rahat durmuyor, samanlıkta iğne arayışına kalkışıyor. Yeni çözüm süreci iddiaları malumlarınız olacağı üzere gündeme geldi. Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dış dayatmalara kapalı durmaya ihtiyacı vardır. Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür. Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek mecburidir ama kolektif kimlik ve etnik temelde çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir. Kürt sorunu var demek, Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin, yıkım bekleyenlerin ortak propagandasıdır.

Türkiye Devleti, asimilasyon politikasına hiçbir zaman teşne olmamıştır. Kürt sorunu vardır demek ,Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin sözleridir. Terör başka siyaset başkadır. Silah dışlanmadan Türk vatandaşları layık olduğu insanlık seviyesine ulaşamayacaktır. Hiçbir taviz geri adım teröristi tatmin etmeyecektir. Terörün silahsız çözümü yoktur. Terör örgütünün taleplerini kabul etmek ona boyun eğmek değildir. Bölücü terör örgütü PKK’nın silahlı eylemleri başarısızlığa mahkumdur.

Türkiye teröre müsamaha göstermeyecektir. Demokratik reformların yapılması akla en yakın gerçektir. 6 Haziran 2011’de Diyarbakır mitinginde demiştim ki, Brüksel’dekiler sizi benden daha iyi tanıyamaz. Bütün teröristlerin silahlarıyla dağdan inip teslim olması, cezalarını çekmeleri tek çıkıştır. Ne ABD ne AB ne Irak ne Suriye ne de bir başka ülkeyle birlikte Kürt kardeşlerimizin sözcüsü olması imkansızdır. TBMM’de her meselenin ele alınıp milli akılla çözümü mümkün ve mecburidir. Terörsüz bir siyaset hususunda herkes ittifak halindeyse değil, elimizi gövdemizi taşın altına koymaya hazırız.

‘Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun, terörün bittiğini, örgütün tasfiye edildiğini tek taraflı ilan etsin’ demiştim. Bu çağrımın iç yüzünü anlamayan ve saptırmaya çalışanlar fazladır. Türkiye Yüzyılında terörü sıfırlamak amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın. Hodri meydan buna var mısınız?

CHP Genel Başkanı istediği kadar sağa sola gitsin, orayı burayı ziyaret etsin… Bu eli tutan tutar tutmayan yumruklaşmış olur.”

Paylaşın

Çözüm Süreci Tartışmaları: Bahçeli’nin Eli Erdoğan İçin Uzanmış!

Yeni çözüm süreci tartışmaları gündemdeki yerini korurken, parti kulislerinde, Bahçeli’nin bütün çabasının Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olup kazanmasını sağlamak olduğu ifade ediliyor.

Bahçeli’nin DEM Partililere uzattığı el AK Parti’de olumlu karşılanırken, bir AK Parti yöneticisi bunun partiye sağlayacağı avantajları anlatırken, “Bahçeli’nin bir adım atması bizim için on adım atmamız anlamına geliyor. Özellikle Kürt seçmen açısından olumlu dönüşleri olacaktır. Oy geçişkenliği artacaktır” diyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’in açılışında DEM Partililerle tokalaşması, sonrasında DEM Parti ve Öcalan’a yönelik çağrıları siyasetin ana gündemi. Bir tarafta “siyasette yeni bir dönem” diğer tarafta “Yeni bir çözüm süreci” tartışmaları yapılıyor. Atılan adımın sonuçları kadar neden atıldığı da tartışma konusu.

Bunu da artan bölgesel gerilimle, yeni anayasa yapımı ile açıklayanlar var. Parti kulislerinde ise bambaşka bir netlik var. “Bahçeli’nin ne yaptığını anlamak için geçtiğimiz yıl mart ayındaki kurultay konuşmasına bakın, Sayın Bahçeli o konuşmanın gereğini yapıyor” deniliyor.

Bahçeli geçtiğimiz yıl gerçekleşen kurultaydaki konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Mart seçimlerine ilişkin, “Benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim” yönündeki açıklamalarını hatırlatmış, “Buradan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a diyorum; ‘Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Bunun için Cumhur İttifakı olarak yanındayız, beraberindeyiz. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz” demişti.

Bu yoruma bakılırsa Bahçeli’nin bütün çabası Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olup kazanmasını sağlamak için diyebiliriz.

Devlet Bahçeli’nin DEM Partililere uzattığı el AK Parti’de olumlu karşılandı. AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının yanı sıra parti yönetiminden de olumlu değerlendirmeler geldi.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Bahçeli’nin açıklamalarını “çok olumlu” olarak nitelendiren bir AK Parti yöneticisi bunun partiye sağlayacağı avantajları anlatırken, “Bahçeli’nin bir adım atması bizim için on adım atmamız anlamına geliyor. Özellikle Kürt seçmen açısından olumlu dönüşleri olacaktır. Oy geçişkenliği artacaktır” diyor.

Paylaşın

Dervişoğlu’ndan Bahçeli’ye “Abdullah Öcalan” Tepkisi

İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıya tepki göstererek, “Terörist başından hüküm bekleyene devlet değil, gaflet ve dalalet denir!” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’a, “Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin” çağrısında bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye tepki göstererek, “Terörist başından hüküm bekleyene devlet değil, gaflet ve dalalet denir” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, DEM Parti’lilerle tokalaşması sonrası başlayan “yeni çözüm süreci mi geliyor” tartışmalarına tepki gösterdi.

DEM Parti’nin “İmralı muhataptır, bir süreç başlayacaksa İmralı oradadır” çağrısının ardından Bahçeli, “DEM Parti’nin iradesini İmralı’ya rehin bırakması siyasetin doğası ve ahlakıyla bağdaşmayan, hür ve bağımsız siyaset yapısıyla uyuşmayan ilkelliktir. Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin. Hodri meydan” dedi.

Ne olmuştu?
İsrail’in 7 Ekim 2023’te başlattığı Gazze operasyonunun ardından Lübnan’a yönelik kara harekatına girişmesi, İran ile İsrail arasında yaşanan gerginlik ve bölgesel savaş söylemleri, siyaset kulislerini hareketlendirdi.

Erdoğan, 1 Ekim’de TBMM’nin yeni yasama yılı açılışında yaptığı konuşmada, İsrail – Hamas savaşı ve Lübnan’a sıçrayan saldırılarla ilgili değerlendirmelerde bulunarak, “İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım bugünlerde Lübnan’a uzandı. Dün işgal güçleri Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurdu. İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye’dir. Bu niyetini de çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir” dedi.

Erdoğan, aynı konuşmasında, “iç cephe” vurgusu yaparak, “Fitne girişimleri karşısında millet olarak, 85 milyon olarak ‘iç cephemizi’ sağlam tutmaya gayret ediyoruz. Bugün, İsrail saldırganlığı karşısında, içeride ve dışarıda çatışma alanlarının değil, uzlaşma alanlarının öne çıkması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın açıklamalarına paralel olarak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yeni yasama yılı açılışında sürpriz bir hamlede bulundu ve DEM Parti sıralarına giderek, milletvekilleri ile selamlaştı.

Bahçeli, DEM Parti’li vekillerin elini sıkmasıyla ilgili, “Yeni bir döneme giriyoruz. Ülkemizde barışı sağlamak lazım” diyerek, “Uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el gelin Türkiye partisi olun gelin teröre cephe alın gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin teklifidir. Biz gelişi güzel keyfe keder, can sıkıntısından anlık dürtülerle dümenden el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz. Öylesine yerimizden kalkıp da el sıkmaya teşebbüs etmeyiz. DEM’e düşen sorumluluk uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir” açıklamasında bulundu.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise Bahçeli’nin tokalaşma jestini ve açıklamalarını, “Bu konularda atılacak adımları biz de izleyeceğiz hep beraber. Buradaki normalleşme midir, iç barış mıdır; kavramı, ismi ne olursa olsun somut olması gereken şey Türkiye’deki bütün bu sorun zincirinin çözümüne dair sağlıklı bir politik programın ortaya çıkması gerekiyor” şeklinde değerlendirdi.

Paylaşın

Bahçeli’den Çok Sert “Anayasa” Tepkisi

Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, Anayasanın ilk 4 maddesi hakkında yapılan açıklamalara ilişkin, “Anayasanın ilk dört maddesiyle meselesi olanların Türkiye Cumhuriyeti ile meselesi vardır ve bizim de onlarla görülecek hesabımız olacaktır” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

İsrail: BM aciz, atıl ve korkaktır. BM Güvenlik Konseyi kahredici sessizliğe gömülü vaziyettedir. İslam ülkeleri 3 maymunu oynama tavrını terk etmek zorundadır. Akan kana seyirci kalınamaz. BM derhal kuvvet kullanmalı, suçlular cezalandırılmalıdır. İsrail’in savaşı bölgeye yayma hedefleri, Lübnan’dan sonra Suriye’yi işgal hayalleri Türkiye Cumhuriyeti ve mazlum milletler aleyhine çok ciddi bir güvenlik tehdididir. Sınırlarımıza dayanması muhtemel olan siyonist saldırganlığın ve arkasındaki küresel saldırganlığın asıl hedefi bellidir. İhmaller ve kayıtsızlık ağır bedellere kapı aralayacaktır. ”

Normalleşme: CHP yönetiminin sessiz, ikircikli ve iltihaplı siyaseti tehlike verici boyuttadır. Mahalle yanarken CHP’nin havanda su dövmesi ayıplı bir siyasetin ucuz numaralarından başka bir şey değildir. Kimse unutmasın ki hakiki normalleşme 1999 yılında kurulan MHP ile DSP’nin koalisyon hükümetinde buluşmasıdır. Ucuz normalleşme teklifleri bize kalırsa maksatlıdır, nihayet bu mevzu 25 yıl önce samimi tokalaşma ile zaten halledilmiş ve yeni normal tezahür etmiştir. Normalleşme takıntısı içinde olanlara diyorum ki geçin bunu, siyasi tarihimize bakın.

Geçtiğimiz hafta Salı günü Meclis Genel Kurulu’nda yapılan kapalı oturumdan hemen sonra Özgür Bey’in açıklamaları ucuz olmasının yanı sıra ileri derecede sorumsuzluk ve savrukluktur. Özgür Beyin yanından hiç ayırmadığı eski büyükelçinin sözleridir. İsrail’in misyon temsilcisi gibi konuşması mankurtluk değilse müptezelliktir. CHP’nin durduğu yer Türkiye’nin milli hedefleri ile bir ve aynı değildir. Huylu huyundan vazgeçmez ancak biz yine de CHP’den umudu kesmeyeceğiz. Türkiye’nin yanında yer alacağı günleri sabırla bekleyeceğiz.

Filistin: Muhatap ülkeler yeter ki gölge etmesinler, yeter ki kapatsınlar gözlerini ezcümle görsünler kahramanlığı. Türk mü yaman siyonist eşkıyalık mı tüm dünya şahit olsun. Sadece Ortadoğu değil, dünyanın geneli bıçak üstündedir. Lübnan’da bulunan vatandaşlarımızın başarılı tahliyesi de teselli eden bir gelişmedir. MHP, hem içimizde hem de dışımızda barış havasının egemen olmasını iliklerine kadar arzulamaktadır. Çatışmanın sonu yoktur, savaşın galibi yoktur.

1967 sınırları temelinde bağımsız, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devleti mutlaka tanınmalıdır. İsrail ile Filistin arasındaki iki devletli çözüm dışında bir yol yoktur. Siyaset, etrafı kordonla çevrilmiş ring alanı, siyasetçiler de boksör değildir. Mesele biz olmanın emsalsiz sırrına erişmektir. Her şey Türkiye içindir. Önce ülkem milletim sonra partim ve ben anlayışı bizim siyasetimizin omurgasıdır. 29 Ekim’den itibaren Erzurum’dan başlayacak ‘Bir ve beraber hilale doğru Türkiye toplantılarımızın’ ilhamı da siyasetimizin müessir atılımıdır.

Türkiye Cumhuriyeti muazzam bir halk hareketidir. Devlet milletleşmiştir. Devlet millettir, millet de devlettir. Devlet ülkesi ve milleti ile bir ve bütündür. İkisini çatıştırmak fahiş bir yanlıştır ve demokrat yobazların handikapıdır. Devleti milletten ayırmak su katılmamış bölücülüktür.

DEM Parti: Yeri gelir elimi uzatır müşterek ve milli değerlerde toplanma çağrısı yaparım, yeri gelir başımı uzatır şehadet şerbetinden kana kana içerim. Ancak bu elin yanlış yorumlanmasını, açılan kollarımın ihanet saklanacağı ithamını affetmem. 1984’ten beri devam eden PKK terörünün nasıl bir yıkıma yol açtığını en iyi bilenlerdeniz. Terörle siyaset arasında bağlantı yoktur. Devletin terörle masaya oturmasını kimse beklemesin.

Devlet terör örgütüyle müzakere etmez kıran kırana mücadele eder. Bu elin yanlış yorumlanmasını asla affetmem. Uzattığım el hesapsız, samimi ve iyi niyetli bir eldir, Türkiye’de, Türk milletinde birleşelim tebliğidir. Günlerdir uzattığım elden farklı sonuçlar çıkarıp, uyduruk yorumları yapanlar yanlışın pençesine düşmüşlerdir. Elimi vatan ve devlet için uzattım. Elimizi bir süreç için değil, kardeşlik için uzattık.

Hodri meydan; kana değil, kardeşliğe susadığını göstersinler. CHP yönetimi cevap versin, 4 parçalı Kürdistan’ın kurulmasından yana mısınız değil misiniz açıklayın da görelim. Türkiye’ye getirilirken ‘her türlü hizmete açığım’ diyen teröristbaşı çıksın terörü bitirdiğini ilan etsin.

Başka Türkiye yoktur. Hakkari de bizim İzmir de bizimdir. Trabzon da bizim, Mardin de bizimdir. Millete hürmet var mı ona bakarız. Gün birleşme günüdür, gün dayanışma günüdür. Bizim gönlümüzde herkese yer vardır. Bu topraklara vatanım diyen herkese ocağımız açıktır. Bu bayrak benim diyen herkese kapımız açıktır.

Anayasa: İlk 4 madde Anayasa’nın varlık teminatıdır. Devletin ülkesi, milleti yoktur diyenlere sesleniyorum; devletin ülkesi vardır o da Türk vatanıdır. Devletin milleti vardır o da Türk milletidir. Devlet ülkesel bir birliktir. Anayasanın ilk 4 maddesini sulandırmak gizli saklı emellerin tezahürüdür. Buna izin veremeyiz. Mevki ne olursa olsun hiç kimseye eyvallah edemeyiz. Anayasanın ilk 4 maddesiyle meselesi olanların Türkiye Cumhuriyeti’yle meselesi vardır. Bizim de onlarla görülecek hesabımız olacaktır.”

Paylaşın

Erdoğan’dan Bahçeli’ye “DEM Parti” Desteği: Anlamlı Buluyorum

Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşmasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Biz yeni yasama yılında siyasette artık farklı bir söylem görmeyi istiyoruz” dedi ve ekledi:

“Daha fazla uzlaşıya ihtiyacımız olduğu kanaatindeyiz. Milletimiz için hiçbir diyalogdan kaçınmayız. MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklamaları 85 milyonun kardeşliği adına çok anlamlı buluyorum.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“6-8 Ekim olaylarının 10.yıl dönümü. Kayıplarımızı üzerinden 100 yıl geçse de unutmayız. 6-8 Ekim olaylarında rolü olanlar bağımsız Türk mahkemeleri önünde hesabını vermiştir. Bir elinde silah tutarak siyaset yapılmaz. Sırtını dağa yaslayan terör siyasetine yer yok. Demokratik siyasette şiddete asla yer olmadığını herkesin anlaması bekleniyor.

Milletimizin faydasına olacak hiçbir diyalogdan kaçınmayız. Bahçeli’nin dün yaptığı açıklamaları takdirle karşılıyor ve kıymetli buluyoruz. Cumhur İttifakı’nın uzattığı elin muhatapları tarafından da layıkıyla anlaşılmasını umut ediyoruz. Türkiye Yüzyılı’nda şiddetle arasına mesafe koyan anlayışa elbette yer vardır ama sırtını dağa yaslayan terör siyasetine asla yer yoktur.

Bakanlarımız Meclisimizin kapalı oturumunda bilgi verdi. Her iki bakanımız da idrak kapıları açık olanlar için fotoğrafı tüm netliğiyle ortaya koydu. Toplantı sonrası CHP Genel Başkanı’nın yaptığı açıklamaları esefle karşıladık. CHP Genel Başkanı ucuz polemik peşinde koşuyor. Sayın Özgür Özel’den ülke güvenliğine dair meselelerde daha olgun bir tavır beklerdik.

Gazze’deki katliamın manevi ve maddi faturası kabarıyor. Ülkemizi bölgesel gerilimlerden uzak tuttuk, yangına benzin dökenlerden değil söndürenlerden olduk. Tarih, elinde on binlerce çocuğun, kadının, sivilin kanı olan bir canavarı ayakta alkışlayanları asla affetmeyecektir. İsrail siyonist bir terör örgütüdür.

Netanyahu ve cinayet şebekesi çok tehlikeli bir maceraya atılmaktadır. Nihai hedefin neresi olduğunu çok net görüyoruz. Güvenliğimizden taviz vermeyiz. Vaadedilmiş topraklar hezeyanının sonu hüsrandır. İsrail bir Siyonist terör örgütüdür. Gazze kasabı Siyonist Netanyahu’nun ABD kongresine davet edilmesini tarih asla unutmayacaktır.

“Adalet sisteminde sorun varsa çözüme kavuşturacağız”

Toplumda güvenlik ve asayişin temini noktasında geçmişe ve birçok Avrupa ülkesine kıyasla çok iyi bir yerdeyiz. Onlarca suç kaydı bulunan kriminal tiplerin ortalıkta dolaşması herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. Emniyet teşkilatımızda sorun varsa neşteri vuracağız. Adalet sisteminde sorun varsa neşteri vurup çözüme kavuşturacağız.

Suçlu herhangi bir sabıka kaydı olmadığı için tutuklama olmadan yargılanabiliyor. Suçluların sistemin bu yönünü istismar ettiğini görüyoruz. İki önemli adım atmayı planlıyoruz. İlki kurumsal düzenlemeye, ikincisi seri suç işleyenlerin kolaylıkla tutuklanabilmesine yöneliktir.

Mesela 5 suç kaydı olan birinin, diğer davalarının bitip sabıka kaydına işlenmesi beklenmeden tutuklu yargılanmasının önü açılacak. Belirli suçlarda infaz hükümlerinin, alınan cezanın yüzde 10’u cezaevinde geçirildikten sonra işlemeye başlaması sağlanacaktır. Tutukluluk süresi, kişinin işlediği suçlar ve alacağı cezalarla orantılı belirlenecek. Bu husus toplum vicdanını yaralayan belirli suçlar için geçerli olacak.”

Paylaşın