“Adalet Sarayları Büyüdükçe Adalet Arayışımız Da Büyüdü”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 Mart’ta ilan ettiği İnsan Hakları Eylem Planı’nın 6 aylık dönemini değerlendiren DEVA Partili Yeneroğlu, “Ülkemizde yargı bağımsızlığı artık yalnızca kâğıt üstünde. Gerçekte ise güdümlü bir yargı var. Nedense adalet sarayları büyüdükçe adalet arayışımız daha da büyümüştür. Yargı, artık ayrıcalıklı bir grubun işlediği suçlara karşı üç maymunu oynayan bir tiyatrodan başka bir şey değildir” dedi.

Haber Merkezi / “Plandaki 130 hedeften sadece 36’sı gerçekleştirildi” diyen DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu TBMM’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

“İnsan Hakları Eylem Planı’nda bir aylık hedefte yer alan altı hedefin hiçbirisi gerçekleştirilmemiştir. 3 aylık 40 hedeften 16’sı, 6 aylık hedefteki 84 hedeften ise sadece 20’si gerçekleştirilmiştir. Toplamda ise 130 hedeften sadece 36 tanesi gerçekleştirilmiştir. Hükûmet İnsan Hakları Eylem Planını her geçen gün bozulan ekonomik dengeleri kurtarmak ve yabancı yatırımcıya şirin gözükmek adına mecburiyetten ilan etmişti. Gönülsüz işten hayır gelmez.

Kendisi gibi düşünmeyen herkesi vatan haini, terörist ilan edilebilen bir ülkede Eylem Planı ile adil yargılanma hakkının düzeleceğini beklemek akla mantığa aykırıdır. Çünkü mevcut iktidarın varlığı, ülkemizde insan haklarının yokluğuna bağlıdır. Bu iktidar varlığını haksızlıklara ve hukuksuzluklara borçludur.”

Konuşmasının devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da eleştiren Yeneroğlu şu ifadeleri kullandı:

“İnsan Hakları Eylem Planı prompterda kaldı. Yargıtay açılışında konuşmanıza bakınca yaşadığımız tüm sorunların çözümü prompterda yazıyor: “Eğer bir devlette adalet yoksa onun hangi sistemle yönetildiğinin, kim tarafından idare edildiğinin, vatandaşlarının hangi inanca veya milliyete sahip olduğunun bir önemi kalmaz. Orada sadece zulüm hüküm sürer.”

Yeneroğlu, hükûmet tarafından Eylem Planı’nın ilk bir ayında gerçekleştirileceği vaat edilen ama gerçekleştirilmeyen maddeleri ise şöyle sıraladı:

“Cezaevi ve infaz koşullarının iyileştirilmesine ilişkin altı vaadin hiçbirisi halen yerine getirilmedi. Cezaevinde hala annesiyle beraber yüzlerce çocuk bulunmakta. Hasta ve yaşlı mahkumlar tahliye edilmiyor. Sayısız çocuğun annesi cezaevinde. İdare ve Gözlem Kurullarına ilişkin Yargı Paketi adı altında yapılan bir kısım değişikliklerin ne yazık ki çözüm odaklı olduğunu söylemek oldukça zordur. Kurul’un pek çok yetkisi arasında iyi hal değerlendirmesi olmasına rağmen, bu değerlendirme ölçütleri keyfi yorumlara açıktır.”

“Hâkim ve savcılara coğrafi teminat sağlanmadı”

“Eylem Planı’nın 3 ve 6 aylık hedeflerinde vaat edilen hâkim ve savcıların teminatları ve özlük hakları iyileştirilmemiştir. Tayinlere esas olacak bölge düzenlemesi ve coğrafi teminat sağlanmamıştır. Yine istinaf mahkemesi hakimlerinin talebi veya haklarında bir disiplin soruşturması olmadan alt mahkemelere atanmama kuralı için yasa değişikliği yapılmamıştır. Hâkim ve savcıların terfilerinde objektif kriterlerin belirleneceği ve bunların uygulanacağı vaat edilmişti. Henüz bugün buna dair iki karar Resmî Gazete’de yayımlansa da bağlayıcı yasal bir düzenleme yapılmadı.

“Adalet sarayları büyüdükçe adalet arayışımız da büyüdü”

Ülkemizde yargı bağımsızlığı artık yalnızca kâğıt üstünde. Gerçekte ise güdümlü bir yargı var. Nedense adalet sarayları büyüdükçe adalet arayışımız daha da büyümüştür. Yargı, artık ayrıcalıklı bir grubun işlediği suçlara karşı üç maymunu oynayan bir tiyatrodan başka bir şey değildir.

Eylem Planı ile sulh ceza mahkemelerindeki görevlendirmelerde objektif şartlar belirleneceği ve ihtisaslaşma olacağı ifade edilmesine rağmen sulh ceza mahkemeleri halen doğrudan iktidarın güdümü altındadır. Venedik Komisyonunun bu konudaki önerileri yıllardır yerine getirilmemiştir. Suç ve cezaların şahsiliği ile masumiyet karinesinin esas olmasına ilişkin temel ilkelere dahi yargılamalarda riayet edilmemektedir. Tutuklamada ölçülülük ve orantılılık ilkelerine uyulmamaktadır. Bu yönde adım da atılmamıştır.

Soruşturma aşamasında müdafiyle görüşme hakkını ve dosyanın tamamıyla incelenmesini engelleyen kanun hükümleri olduğu gibi durmaktadır. Yakalama kararları üzerine sulh ceza hakimliklerince alınacak ifadelerde 7 gün 24 saat esasının benimseneceği vaat edilmesine rağmen bu da sağlanmamıştır. Tutuklanmayacak kişiler dahi saatlerce hürriyetlerinden yoksun bırakılmaktadır. Anayasa’da yer alan, ifade ve düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü, kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma hakkı ve bunun gibi pek çok hak bugün hiçe sayılmaktadır.

“İhtisas mahkemeleri kurulmadı”

Eylem Planında 3. ve 6. ay vaatlerinden olan mahkemelerin daha fazla ihtisaslaştırılacağına dair hedefler hala gerçekleştirilmemiştir. Finans, sendika, imar, kamulaştırma, vergi, bilişim suçlarına dair ihtisas mahkemeleri kurulmamıştır. Hakimlerin farklı görev alanlarındaki mahkemelere atanması uygulaması da devam ettirilmektedir. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurullarının etkinliğini artırması amacıyla yapısında düzenlemeler yapılacağı vaadi yerine getirilmemiştir. Adliye, nakil aracı ve hastane gibi kurum dışındaki tutulma yerleri ve koşullarını inceleme yetkisi halen tanınmamıştır.

Yargının üçüncü sacayağı olan avukatlık mesleğine ilişkin hedeflerin hiçbirisi gerçekleştirilmemiştir. Zorunlu müdafi ve vekillik hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslarda değişiklikler yapılmamış, avukatların mali hakları iyileştirilmemiş, adil yargılanma hakkını geliştirecek iyileştirmeler gerçekleştirilmemiştir. Avukatların mesleki yeterliliğinin artırılması için hukuk fakültelerinin kontenjanlarının azaltılacağı, fakülte dekanlarının yalnızca hukukçu akademisyenlerden atanacağı vaadi yerine getirilmemiştir.”

Paylaşın

Babacan, İktidara Sert Sözlerle Yüklendi

Partisinin beşinci il başkanları toplantısında konuşan DEVA Partisi Lideri Babacan, farklı yerlerden maaş alan bürokratlar üzerinden eleştirerek, “18 ayrı yerden huzur hakkı adı altında maaş alıp vatandaşın huzurunu çalanlara tabi ki geçit vermeyeceğiz.” dedi.

Haber Merkezi / Partisi’nin 51 bin 237 resmî üyesiyle Nisan-Ağustos arasında üye sayısını en çok artıran ikinci siyasi parti olduğunu belirterek sözlerine başlayan Babacan özetle şunları söyledi;

“İktidarın büyük ortağı seçim propagandasına başladı. Belli ki, mevcut iktidarın seçim bildirgesine, ben ve arkadaşlarımın iş başında olduğu, ortak aklın çalıştırıldığı dönemin başarılarını yazacaklar. Ne yapsınlar? Küçük ortağın, o krizlerin ortağının geçmişini mi yazsınlar? Seçim beyannamesine küçük ortaklarının koalisyonda olduğu dönemde, 20’den fazla bankanın battığını, yıllık enflasyonun yüzde 70’leri geçtiğini, gecelik faizlerin yüzde 7500’ü bulduğunu mu yazsınlar?

Sayın Erdoğan’a geçen hafta yaptığım çağrıyı tekrarlamak istiyorum. Artık yeter, eski dönemlerin başarılarıyla övünmeyi bırakın. O eski başarılar, kendi bildiği doğrulardan şaşmayan bir ekinin başarılarıdır. Özgürlükleri savunan bir yönetim anlayışının başarılarıdır. Başarının esas mimarlarını gizleyerek sadece kendinizi kandırabilirsiniz. Bu milleti kandıramazsınız. Ekonominin hangi dönemde yükseldiğini ve battığını bu millet görüyor.

Bir toplumsal kesimin, bir başka kesim üzerinde tahakküm uygulamasına karşıyız dedik. Ezen-ezilen döngüsünü bitireceğiz dedik. Üste geçenin, altta olanı ezmesine göz yummayacağız dedik. Her bireyin kendisini eşit ve onurlu vatandaş hissettiği bir Türkiye için yola çıktık. Yankı odalarında sadece kendi mahallesinin sesini duyanlara diğerlerini duyurmak için yola çıktık. Toplumsal kesimlerin arasına çekilmiş duvarları indirmek için geliyoruz. Toplumumuzun tüm değerlerinin teminatıyız. Elbette cumhuriyet değerlerinin, kurucu değerlerimizin de teminatıyız.

“Haksızlığı engelleyeceğiz”

Nasıl ki bugün, insanların siyasi görüşleri veya yaşam tarzları nedeniyle, haksızlığa maruz kalmasını eleştiriyorsak; yarın da başkalarının haksızlığa maruz kalmasını engelleyeceğiz. Bizim tutumumuz, iktidarın veya mağdurun kim olduğundan bağımsız, ilkesel bir tutumdur. Bugün, haksızlığa maruz kalan kim varsa, onun hakkını savunmaya hazırız ve savunuyoruz. Yarın da kim haksızlığa maruz kalırsa, onun hakkını savunacağız ve haksızlığı engellemek için mücadele edeceğiz. Allah nasip eder, milletimiz de takdir ederse, biz iktidar olarak tüm bu haksızlıklara bizzat son vereceğiz.

18 ayrı yerden huzur hakkı adı altında maaş alıp vatandaşın huzurunu çalanlara tabi ki geçit vermeyeceğiz. Gençleri işsiz bırakıp, üçer beşer maaşla kamu kaynaklarını kendilerine bağlayanlara izin vermeyeceğiz. Kamu ihalelerini, özel davet usulüyle yaparak, kayırmacılıkla, yolsuzlukla bu ülkeyi fakirleştirenlere elbette dur diyeceğiz. KHK gibi ucube bir yolla, binlerce aileyi mağdur edenlerin önünü kapatacağız. Şu bilinsin ki, DEVA Partisi, bu milletin alin terini hiç edenlere, hakkini hukukunu çiğneyenlere karşı dimdik duracaktır.”

Paylaşın

DEVA Partisi: Gençler Vaat Değil Çözüm İstiyor

Gençlerin büyük sorunlarından biri haline gelen KYK öğrenim borcuna ilişkin değerlendirmede bulunan DEVA Partili Şanlıoğlu, “Bir ülkenin en önemli sermayesinin ‘insan kaynağı’ olduğu unutulmamalı, beşerî sermayemiz olan gençlerimize sahip çıkılmalıdır” dedi.

Haber Merkezi / Gençlerin KYK borcu altında daha fazla ezilmemesi gerektiğini söyleyen DEVA Partisi Gençlik Politikaları Başkanı Doğa Şanlıoğlu, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Ülkemizdeki gençlerin yaşadığı en büyük sorunlardan birisi olan yüksek öğrenim kredisi; devlet tarafından öğrencilere yüksek eğitim kurumlarının öğrenimi süresince verilen, zorunlu hizmet yükümlülüğü bulunmayan borç paradır. Genç bireylerin yüksek öğrenim süresince almış olduğu öğrenim kredisi borcunu, mezun olduktan sonra en geç iki yıl süre zarfı sonunda ödemesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu süre zarfınca ödeme yapamayan genç bireylerin borcunun üzerine aylık %1,40 oranında faiz eklenmektedir. İki yıl içerisinde iş bulamayıp borcunu bir yıl daha ertelemek isteyenlere, yine ödemesi gereken miktar üzerinden faiz eklenmektedir. Geride bıraktığımız 2020 yılı itibarıyla vergi dairelerine takip için intikal etmiş borçlu sayısı yaklaşık 3,1 milyon kişi, Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından Maliye Bakanlığına tahsil edilmek üzere gönderilen alacak tutarı ise 5,3 milyar TL’dir.

“İstihdam yok, atama yok, borç var”

TÜİK 2020 Eylül ayı verilerine göre 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfustaki işsizlik oranı %24,3, istihdam oranı ise %31,6 olarak açıklanmıştır. Ödemeler dengesindeki bozukluk, kamu borç yükündeki artış ve azalan yatırımlar nedeniyle istihdam oranları düşmüş, işsizlik oranları da yüksek seviyelere tırmanmıştır. Bununla birlikte eğitim sistemimizdeki yapısal problemler genç işsizliği negatif yönde etkileyerek %25 bandının yukarısına taşımıştır. Bu doğrultuda iş gücü piyasalarında iş bulmaları daha da güç hale gelen 15-24 yaş arası grubun almış oldukları KYK kredilerini uzun yıllar süren işsizlik ve yoksulluk süreci içerisinde geri ödemeleri oldukça zorlayıcı bir hal almıştır.

“İşsizliği minimum seviyeye indirgemek için istihdam oluşturmak ekonomik ve sosyal kalkınmanın en temel yapı taşıdır. Dünyada ve ülkemizde istihdamı sağlayan kuruluşların büyük çoğunluğu özel sektör tarafından sağlanmaktadır. Bu noktada devlete düşen asli görev ise uygun yatırım ortamını sağlayarak büyüme için özel sektörün önünün açılmasına ön ayak olmak ve engelleri ortadan kaldırmaktır. Dünya genelindeki örneklere bakıldığında ise; bazı ülkelerde gelir belirli bir seviyeye ulaşana dek geri ödemenin başlamayacağına hatta geri ödeme başladığında gelir üzerinden belirlenecek belirli bir yüzde ile ödemenin sınırlı tutulacağına ilişkin uygulamalar görülmektedir.”

Çözüm önerileri;

  • Borcun peşin ödenmesi durumunda Yurt İçi ÜFE farkının yüzde 90’ı yerine tamamından vazgeçilmesini öneriyoruz.
  • Aylık taksit ödemelerinin aylık gelirin makul bir oranını aşmaması gerektiğine inanıyoruz.
  • Yeniden yapılandırmanın bozulmasına ilişkin koşulların öğrenciler lehine iyileştirilmesini öneriyoruz.
  • İki yıllık geri ödemesiz dönemin iş sahibi olmayanlar için endeks uygulanmadan ertelenmesini öneriyoruz.
  • Geri ödenecek borcun güncel değerinin hesaplanmasında doğrudan Yİ-ÜFE yerine Yİ-ÜFE ile aylık gecikme zammı oranlarından düşük olanının esas alınmasını öneriyoruz.
Paylaşın

DEVA Lideri Babacan’dan ‘Seçim Barajı’ Çıkışı

İstanbul’da partisinin Sultanbeyli ilçe binasının açılışında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, seçim barajına ilişkin, “20 yıldır iktidarsınız aklınıza bugün mü geldi demokrasi? İster yüzde 5 yapsınlar, ister yüzde 7 yapsınlar, bu damlaların karşısında hiçbir baraj duramayacak” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / DEVA Lideri Babacan, AK Parti yönetiminin ekonomiye ilişkin yaptığı açıklamalara da değinerek, “Mevcut iktidar artık bir hayal aleminde yaşıyor. ‘Ekonomimiz şahlandı’ diyorlar. Bunu kimler söylüyor? Biz ekonomi yönetiminden ayrıldıktan sonra, büyüme hızını yarıdan aşağıya düşürenler söylüyor. Sayın Erdoğan, yeter artık. Benim ve arkadaşlarımın başarılarıyla övünmeyi bırakın” dedi.

Konuşmasında rekor bir sürede seçime girmeye hak kazandıklarını ifade eden Babacan, özetle şunları söyledi:

“Sandık günü geldiğinde önümüze konulacak olan oy pusulalarına DEVA Partisi’nin adını ve damlasını yazdırdık. O pusulada, DEVA Partisi’nin altına ‘evet’ mührünü vurma, vurdurma sırası sizde. Son günlerde bir de bu baraj meselesini gündeme getirdiler. 20 yıldır iktidarsınız aklınıza bugün mü geldi demokrasi? İster yüzde 5 yapsınlar, ister yüzde 7 yapsınlar, bu damlaların karşısında hiçbir baraj duramayacak.”

“Mevcut iktidar artık bir hayal aleminde yaşıyor. ‘Ekonomimiz şahlandı’ diyorlar. Bunu kimler söylüyor? Biz ekonomi yönetiminden ayrıldıktan sonra, büyüme hızını yarıdan aşağıya düşürenler söylüyor. Sayın Erdoğan, yeter artık. Benim ve arkadaşlarımın başarılarıyla övünmeyi bırakın. Biz yaptık onları biz. Hem de çoğu zaman size rağmen yaptık. Bizden sonra bu milleti fakirleştirdiniz. Bu milletin hakkını hukukunu çiğnediniz. Bu millete gün yüzü göstermediniz. Eğer “ben yaptım, ben başardım” diyorsanız, hadi tekrar başarın da görelim. Niçin başaramıyorsunuz? Niçin Avrupa’nın en yüksek faizini uyguluyorsunuz? Niçin yıllık 50 milyar lira civarında olan faiz harcamasını tam 180 milyar liraya çıkardınız? Hadi düşürün bunları!

“Kimin ekonomisi büyüdü ya?”

“Onların akılları fikirleri rakamları eğip bükmekte. Rakamlarla oynayabilirler ama gerçekleri asla değiştiremezler. Gerçek işte burada, bu meydanda. Şimdi soruyorum sizlere arkadaşlar, sizin kendi hanenizin ekonomisi büyüdü mü? Etiket fiyatları büyüyor da peki sizin cüzdanınız büyüyor mu? Çarşıya, pazara, markete gittiğinizde, alışverişinizi daha rahat yapabiliyor musunuz?

Sayın cumhurbaşkanı, yeter. Benim ve arkadaşlarımın elde ettiği başarıyla övünmeyi bırakın. Tablo ortada; çarşıda, pazarda. Bizden sonra bu milleti fakirleştirdiniz. Bizden sonra bu millete gün yüzü göstermediniz. Sayın Erdoğan, bırakın bizim dönemimizdeki başarıları anlatmayı. Herkes biliyor zaten ekonomiyi kimin ayağa kaldırdığını, kimin batırdığını. Paramızı nasıl pul ettiniz, bunu herkes görüyor.

Gönül isterdi ki, okula dönüş, neşeyle, şenlikle, bir şölen havasında olsaydı. Fakat çocuklarımız bunca zaman evlerinde bunalmışken hem onların hem de ailelerinin yüzü gülmüyor. Ancak aileler, çocuklarını okula gönderirken kara kara düşünüyor. Masraflar aldı başını gitti. Bir yandan insanların satın alma gücü düşüyor, bir yandan da işsizlik yüksek seyrediyor.

“Erdoğan, yaşadığınız şatafatlı hayattan bu tabloyu görebiliyor musunuz?”

Kayıt parası, kırtasiye, servis, yemekhane derken aile bütçeleri çok zorlanıyor. Bir okul çantasını doldurmanın maliyeti bugün 300 liradan başlıyor, 2 bin liraya kadar çıkıyor. En ucuz kalem 2-3 lira. Sayın Erdoğan, yaşadığınız şatafatlı hayattan bu tabloyu görebiliyor musunuz? Ailelerin eğitim masraflarını nasıl karşılayacaklarını hiç düşünüyor musunuz? Markete giderken ‘Çocuklarınızı götürmeyin’ manşeti atan gazetede olduğu gibi bugünlerde bekliyorum: Ya Sayın Erdoğan çıkıp söyleyebilir ya da gazetesine manşet attırabilir; ‘Kırtasiyeye giderken çocukları götürmeyin’ mi diyeceksiniz?”

Okulların açılışında sağlık önlemlerinin alınmasını vurgulayan Babacan şunları söyledi:

“Bu doğrultuda, bilimsel veriler dikkate alınıp, mutlaka aşı kampanyaları düzenlenmeli. Sınıflarda çok öğrenci olan altyapısı yetersiz okullarda yüz yüze eğitimin ertelenmesi gerekiyor. Sınıf başına ders alan öğrenci az olmalı.

Çocuklar aylarca evlerinde oturdular, sabrettiler, sıkıldılar. Bu hafta nihayet okullarında arkadaşlarıyla buluşacaklar, sosyalleşecekler. Harçlık gerecek. Harçlık yükünün en azından okulların açıldığı hafta hükûmet tarafından karşılanması gerektiğini düşünüyoruz.

“KPSS’yi spor olsun diye mi yapıyorsunuz?”

Okullarda daha çok dersliğin bulunması, daha çok öğretmen istihdamı demek. Dün bir öğretmen atama töreni yapıldı. Son 17 yılın en düşük sayıdaki ataması. KPSS’ye giren 100 öğretmenden ancak 4’ü atandı. Sayın Erdoğan bunu neşeli neşeli anlatıyor. Sosyal medyaya baktım; atanamayan öğretmenler, aldıkları yüksek puanların ekran görüntüsünü paylaşıyorlar. KPSS’de çok yüksek puan alan, ilk 100’e girenlerin bile bazılarının ataması yapılmıyor. Madem öyle bu sınavı niye yapıyorsunuz? Sınavı spor olsun diye mi yapıyorsunuz?”

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan’dan Dikkat Çeken Sözler

Yakın zamanda başlayacak olan yüz yüze eğitim ile ilgili dikkat çeken ifadeler kullanan DEVA Lideri Babacan, “Üniversite öğrencilerinin yurt veya ev bulması gerekiyor. Fakat ücretler ödenemeyecek düzeylerde. Ekonominin şahlandığını iddia eden iktidar acaba öğrencilerin bu fiyatları ailelerine söylerken ne kadar sıkıldıklarını biliyor mu?” dedi.

Haber Merkezi / Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir paylaşımla, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını nedeniyle ara verilen ve yakın zamanda başlayacak olan yüz yüze eğitim ile ilgili dikkat çeken sözler söyledi.

Babacan, paylaşımında, “Yüz yüze eğitime geçiyoruz. Üniversite öğrencilerinin yurt veya ev bulması gerekiyor. Fakat ücretler ödenemeyecek düzeylerde. Ekonominin şahlandığını iddia eden iktidar acaba öğrencilerin bu fiyatları ailelerine söylerken ne kadar sıkıldıklarını biliyor mu?” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Babacan’dan Erdoğan’a ‘itibar’ eleştirisi

Samsun’da partisinin 1. Olağan Bafra İlçe Kongresi’nde konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Sayın Erdoğan, itibarı yanlış yerlerde arıyorsunuz. İtibar gösterişle olmaz; adaletle, özgürlüklerle, refahla olur. Gençlerin kendi geleceklerini bu ülkede hayal etmesi bu ülkenin itibarıdır. Başka ülkelerde arıyorlarsa o ülkenin itibarı sıfırlanmıştır. İstediğiniz kadar saraylarla, konvoylarla itibar oluşturmaya çalışın, bitmiştir.” dedi.

Haber Merkezi / Konuşmasında cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan tasarruf tedbirleri genelgesiyle bir hafta olmadan bazı yerel gazetelerin kapandığını veya haftalığa döndüğünü belirten Babacan, yerel basının sesinin kısıldığını savundu.

DEVA Lideri Babacan, konuşmasının devamında, “Kamu kaynakları, krizlerin ortağı Bahçeli’nin parti bültenlerine aktarılıyor. Musluk, akraba bakanın abisinin kanalına doğru açılmış. Bu paralar; ekonomik kriz, enflasyon, hayat pahalılığı konuşulmasın diye aktarılıyor” ifadelerini kullandı.

Babacan’ın kongrede yaptığı konuşmada öne çıkan kısımlar şöyle;

“Sayın Erdoğan ‘Hepiniz tasarruf edeceksiniz ama ben istediğim gibi harcayacağım’ diyor. Niye? Keyfi öyle istiyor. Basın yayın organlarına ilan ve reklam verilmesin, kamu kurumları günlük gazete satın almasın diye tasarruf tedbiri yayınlıyor. Genelge yayınlanalı daha bir hafta olmadı; bazı yerel gazetelerin kapandığı, bazı günlük gazetelerin ise masrafları azaltmak için haftalığa döndükleri haberleri geliyor. Sayın Erdoğan’ın harcamalarına gelince ‘itibardan tasarruf olmaz’ deniyor ama iş yerel basının sesine gelince birden akıllarına tasarruf geliyor.

Sayın Erdoğan, itibarı yanlış yerlerde arıyorsunuz. İtibar gösterişle olmaz; adaletle, özgürlüklerle, refahla olur. Gençlerin kendi geleceklerini bu ülkede hayal etmesi bu ülkenin itibarıdır. Başka ülkelerde arıyorlarsa o ülkenin itibarı sıfırlanmıştır. İstediğiniz kadar saraylarla, konvoylarla itibar oluşturmaya çalışın, bitmiştir.

Tasarruf diye, yerelde alnının teriyle parasını kazanan insanların rızkına göz dikeceğinize İletişim Başkanlığına bakın. Yüz milyonlarca liralık ödenekle çalışıyor. Devletin kaynakları bir siyasi partinin propagandasına harcanıyor. Cin fikirle yerel basını zayıflatmakla meşgul. Dertleri tasarruf değil. Yerel basının ekonomik yönden zayıflatılması; binlerce gazetecinin işsiz kalması, yerel demokrasinin sesinin kısılması demek. Yerel basın, demokrasi için su gibi önemlidir. Bu nedenle her ilde yerel basının temsilcileriyle bir araya geliyoruz.

‘İktidar ve medyası milletin yaşadığı sıkıntıları inkâr ediyor’

Gerçek tabloda zam, enflasyon, hayat pahalılığı, israf, yozlaşma, işsizlik, çete, mafya var. Bu gerçekler yandaş kanallarda gösterilmiyor. Yandaş kanallara bakın, ‘Bu anlattıkları Türkiye mi?’ diyorsunuz. İktidar ve medyası milletin yaşadığı sıkıntıları, gerçeği inkâr ediyorlar. Bunun için kamu kuruluşları üzerinde yandaş medyaya destek vermeleri için yoğun baskı var.

Bunun için kamu kuruluşları iktidarı farklı yayın politikası izleyen basına destek vermeye olumsuz bakıyor. Kamu kaynakları, krizlerin ortağı Bahçeli’nin parti bültenlerine aktarılıyor. Musluk, akraba bakanın abisinin kanalına doğru açılmış. Bu paralar; ekonomik kriz, enflasyon, hayat pahalılığı konuşulmasın diye aktarılıyor. Şatafat harcamaları tartışılmasın, usulsüzlük iddialarının üstüne gidilmesin, kamuoyunda ‘Bunlar çetelerle, mafyayla ne yapıyor’ sorulmasın diye akıtılıyor.

İktidarımızın ilk 90 ve 360 gününde uygulayacağımız, ayağı yere basan, somut eylem planlarını şimdiden hazırlıyoruz. Bizde mızmızlanmak yok. Sadece şikâyet, sorunları dillendirmek yok. Biz çözüm paketlerimizi de hazırlıyoruz, duyuruyoruz. Çözümlerimizi cebimize koyuyoruz, seçime doğru yürüyoruz.

‘Rant peşin, borç gelecek nesillere’

Kaynakları alelacele niye Kanal İstanbul’a yönlendiriyorlar? Dert rant. Kanal İstanbul’a bakınca gözlerinde dolar işaretleri oluşuyor. Onun için acele ediyorlar. Bir de vakit yaklaşıyor, görüyorlar. Onun için ‘Bir an önce Hazine’yi borçlandıralım, nasılsa bunlar ödemek zorunda’ diyor. ‘Söke söke sizden alacaklar’ diyor. ‘Siz’ dediği; bu ülkenin gençleri. Rant peşin alınıyor, borç sonra ödeniyor. Rant peşin, borç gelecek nesillere.”

Paylaşın

Babacan’dan ‘Kanal İstanbul’ tepkisi: Rant projesi

Partisinin 1. Olağan Kozluk İlçe Kongresi’nde konuşan DEVA Lideri Babacan, ‘Kanal İstanbul’ projesine tepki göstererek, “Sayın Erdoğan çıkmış, Kanal İstanbul’u öve öve bitiremiyor. 500 bin kişilik kent kuracağız, diyor. Gayrimenkul, yine rant projesi…” dedi.

Haber Merkezi / Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Batman’da partisinin 1. Olağan Kozluk İlçe Kongresi’nde konuştu.

Konuşmasında Kürt sorununa değinen DEVA Lideri Babacan, “Bu topraklara ölümü layık görenlere karşı buradayız. Siyasetin önünü açmak için, Kürt meselesini siyaset kanalıyla çözmek için buradayız.” ifadelerini kullandı.

Babacan, konuşmasında ‘Kanal İstanbul’ projesine tepki göstererek, “Sayın Erdoğan çıkmış, Kanal İstanbul’u öve öve bitiremiyor. 500 bin kişilik kent kuracağız, diyor. Gayrimenkul, yine rant projesi…” dedi.

Konuşmasının devamında “Ülkeyi sorunlarda eşitlediler. Eşitlikten, çözümden anladıkları bu: Demokratik standartları ve ekonomik refahı yok etmek. Koskoca ülkeye sorun üstüne sorun bindirdiler. ” diyen Babacan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Fedakâr sağlık emekçilerimize ‘hain’ diyorlardı. Sonra Boğaziçi öğrencileri düşman panosuna yazıldı. Şimdi de Kanal İstanbul’a karşı çıkanları damgalıyorlar. Bugün Sayın Erdoğan çıkmış, Kanal İstanbul’u öve öve bitiremiyor. 500 bin kişilik kent kuracağız, diyor. Gayrimenkul, yine rant projesi… Çevre, deprem, dış güvenlik, uluslararası hukuk riskiyle ilgili kamuoyuyla paylaşılmış tatmin edici bir çalışma yok. Kafalarına koymuşlar, inatla ve ısrarla bu proje yapacağız diyorlar. Kendi istediklerini türden raporlar yazılsın diye sürekli olarak bürokrasiye baskı yapıyorlar. Önce raporlar ortaya konulur, ondan sonra siyasi karar alınır. Bunlar tam tersten çalışıyorlar, önce kafaya takıyorlar. Zaten rant varsa vazgeçirmek mümkün değil. Sonra da kafaya taktıkları proje için ne tür rapor gerekiyorsa onu istiyorlar.

Anlatacak tek kelimeleri kalmadı. Sunacakları bir tane başarı hikayesi bile kalmadı. Hazırda bekleyen büyük ihaleleri çabucak birilerine verelim diye acele ediyorlar. Çünkü vaktin daraldığını, gitme zamanlarının yaklaştığını çok iyi biliyorlar. İtiraz eden olunca ellerindeki iktidar gücünü kullanıyorlar. Aykırı fikirleri susturmaya çalışıyorlar. Kendileri çalıp kendileri oynamak istiyorlar. Ama lafla peynir gemisi yürümüyor.

“Ankara’da evinden ahkam kesmek kolay”

Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum. Gelin hele bir Batman’a, Kozluk’a… Şırnak’a, Diyarbakır’a, Hakkari’ye gelin. Vatandaşlarımıza sorun da, Kürt meselesi var mıymış, yok muymuş, anlayın. Kürt gençlerimizle oturup çay içmeniz lazım. Ama yalnız gelmeyin. Krizlerin ortağı küçük ortağı da yanınıza alın. O da buralara hiç gelmiyor. Ankara’da evinden ahkam kesmek kolay. Hatta üçüncü ortağı da katın heyete. Öyle koruma ordularıyla gelmeyin. Başka şehirlerden otobüsle yandaş taşımacılığı da yapmayın. Halkın arasına çıkın.

Bu halkın, yöneticilerin hukuksuz baskı politikaları ile terör örgütünün tehdidi arasında sıkışmasına karşı olduğumuz için buradayız. Kalbinin sıcaklığı sesine yansıyan, her defasında yüreğimizi titreten ve 22 yaşında terör örgütünün katlettiği müzik öğretmenimiz Aybüke Yalçın için buradayız. Bu topraklara ölümü layık görenlere karşı buradayız. Siyasetin önünü açmak için, Kürt meselesini siyaset kanalıyla çözmek için buradayız.

“Anadillerini çatışma konusu olmaktan çıkaracağız”

Bunlar Kürtçeyi sadece partili cumhurbaşkanına ilan-ı aşk ederken hatırlıyorlar. Biz bu topraklarda konuşulan anadillerini çatışma konusu olmaktan çıkaracağız. Milyonlarca seçmenin oyunu yok sayan haksız kayyum politikasını sona erdireceğiz. Yerel yönetimlerin daha çok yetkiye sahip olması gerekir. İfade hürriyeti başta olmak üzere, vatandaşlarımızın bütün temel hak ve özgürlüklerini olduğu gibi tanıyacağız.

Ülkeyi sorunlarda eşitlediler. Eşitlikten, çözümden anladıkları bu: Demokratik standartları ve ekonomik refahı yok etmek. Koskoca ülkeye sorun üstüne sorun bindirdiler. Yoksulluk can alıyor. Bu ülkede yaşayan insanlar, bu ülkede yaşadıkları için yaşamaktan vazgeçiyor. Yaşatan değil, yaşamdan vazgeçiren bir ülke… Vatandaşlarımız bunu hak etmiyor. Yoksulluk intiharları Batman, Erzincan, Samsun, Kocaeli, İstanbul falan dinlemiyor. Yoksulluk hızla artıyor. Niçin? Ekonomi yönetiminde yanlış bir tez ısrarla, inatla dayatıldığı için. Tek bir kişi ‘İlla taraflı olacağım hem partinin genel başkanı hem de cumhurbaşkanı olacağım’ diye ısrar ettiği için. Şu yoklukta, şu yoksullukta milyarlarca dolar parayı Kanal İstanbul’a harcayacağız diye inat ediyorlar. Yazık, günah.”

 

Paylaşın

Babacan: Hükümet amirallerin açıklamasını Kanal İstanbul için kullanacak

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, katıldığı bir TV programında emekli amirallerin açıklamalarının kabul edilebilir olmadığını belirterek, “Hükümet önümüzdeki günlerde insanların önüne ‘Kanal İstanbul’u ya destekleyeceksin ya da darbecisin’ gibi bir alternatif koyabilir.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, FOX TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Çalar Saat programında gündeme ilişkin olarak değerlendirmelerde bulundu.

Burada emekli amirallerin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’yle ilgili yayınladığı bildirinin ardından başlayan ‘darbe’ tartışmalarına değinen Babacan, “21. yüzyılda ne darbesi diyoruz ama daha beş sene önce FETÖ’nün darbe teşebbüsü oldu. Darbenin gündemden çıktığını, Türkiye’de demokrasinin oturduğunu söylemek çok kolay değil. Silahlı Kuvvetler’in kadrosu tamamen liyakat bazlı olmalı. Başka hiçbir faktör, hiçbir kriter söz konusu olmamalı. Silahlı Kuvvetler’e hak edenler girmeli. Her gelen iktidar kendi ideolojisini benimseyen bir insan kaynağının derdinde olursa, başımız problemlerden kurtulmaz” dedi.

Babacan, kamuoyunda tartışılmaya devam eden Kanal İstanbul projesiyle ilgili olarak da “Hükümet, Kanal İstanbul’la ilgili ‘inadına yapacağım’ diye iş tutuyor. Teknik, hukuki ve çevresel değerlendirmeler bir kenara itiliyor. Eskiden kurumlar teknik görüş oluştururdu. ‘Benim istediğim gibi görüş hazırlayın’ denmezdi. Geçenlerde emekli 126 Büyükelçi ortak açıklama yaptı. Niye? Dışişleri Bakanlığı’nın eli ayağı bağlanmış durumda. Konuşamıyorlar, çalışamıyorlar. Bürokrasi adeta kendi içinde kıvranıyor. Endişeleri Cumhurbaşkanı’na söyleyecek cesaret hiç kimsede yok” ifadesini kullandı.

‘Hükümet amirallerin açıklamasını Kanal İstanbul için kullanacak’

Babacan, emekli amirallerin açıklamalarının kabul edilebilir olmadığını belirterek “Emekli olduklarına göre, defalarca darbe teşebbüsü ve darbe görmüşler. Böyle bir açıklamanın ucunun nereye gideceğini hesap etmeleri gerekir. Ciddi bir basiretsizlik var. Zamanı yanlış, mecrası yanlış… Mesele Montrö’yse Montrö… Konuyu genişletip yanlış anlamaya müsait hale getirerek çok büyük bir hata yapmışlar” diye konuştu. Babacan, şunları kaydetti:

“Hükümet önümüzdeki günlerde insanların önüne ‘Kanal İstanbul’u ya destekleyeceksin ya da darbecisin’ gibi bir alternatif koyabilir. Ellerindeki propaganda makinesini böyle çalıştırabilirler. Bu işin ‘Kanal İstanbul’u istiyor musun, istemiyor musun?’ havasına girmesine üzülürüm. Vatandaşlarıma da sesleniyorum. Önümüzdeki haftalarda hükümet şunu söyleyecek. 103 Amiral, adeta altın bir tepsi içinde bu imkânı sundu. Hükümet de bunu sonuna kadar kullanacaktır. Bundan sonra ‘Kanal İstanbul’u istemiyorum’ diyene ‘Ha sen darbeci Amirallerle mi berabersin’ denilebilir. Tipik kutuplaştırma.”

Biz ısrarla doğru bildiğimizi söyleyeceğiz. Teknik, bilimsel veriler ışığında doğruları vatandaşlarımızla paylaşacağız. Birincisi; Kanal İstanbul’la ilgili çevre konusunda ciddi endişeleri olan bilim insanları ve raporları var. İkincisi; İstanbul’un sadece sınırlı sayıda köprüyle bağlı bir ada haline gelmesi güvenlik ve deprem açısından riskleri var. Üçüncüsü; Karadeniz’le alakalı uluslararası hukuk konusunda riskler var. Bunların iyice çalışılması lazım. Hükümet bu işi dönüp dolaşıp Kanal İstanbul’a bağlamak isteyecek, uyanık olmalıyız. Bizim isteğimiz tam demokrasidir, bu tartışmaya açık bir konu değil.”

Babacan, canlı yayında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan enflasyon verilerini de değerlendirdi. TÜİK’e artık “Rakamları Ayarlama Enstitüsü” dediklerini söyleyen Babacan, çarşının, pazarın enflasyonu ile devletin açıkladığı rakam arasında hiçbir alakanın bulunmadığını savundu.

“Esnafa, alışveriş yapan vatandaşa soruyoruz. Esnafın enflasyonu yüzde 30’dan aşağı değil” diyen Babacan, bu konudaki sözlerini şöyle noktaladı:

“Dövize bağlı bir ürünse, yüzde 80, 90, 100… Geçen cuma günü Mamak’ta, 60 yıldır ev tekstili satan Kayserili bir esnaf ‘Bu kadar hızlı bir fiyat artışını hiçbir dönemde görmedim’ dedi. Hayatın gerçeği buyken, TÜİK’in halen yüzde 15-16 enflasyon açıklaması kredibiliteyi sıfırlıyor. Güven olmazsa ekonomi düzelmez. Açıkladığınız rakama vatandaş ‘Hadi canım’ diyorsa, güveni nasıl oluşturacaksınız?”

Paylaşın

Babacan’dan ’emekli amiraller bildirisi’ açıklaması: Çözüm tam demokrasidir

DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, emekli amirallerin bildirisine ilişkin sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Tarihimizin utanç sayfaları askerlerin siyasete yönelik hadsiz müdahaleleriyle doludur. Bu acı hafıza depreştirilmemelidir… Çözüm tam demokrasidir.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, emekli amirallerin bildirisine ilişkin sosyal medya hesabı üzerinden açıklamada bulundu.

Babacan, açıklamasında “askerlerin siyasete yönelik hadsiz müdahalelerini depreştirmemek” gerektiğini belirtti, iktidarın ise mağduriyet söylemlerini eleştirdi. DEVA Lideri Babacan’ın açıklaması şu şekilde:

“Tarihimizin utanç sayfaları askerlerin siyasete yönelik hadsiz müdahaleleriyle doludur. Bu acı hafıza depreştirilmemelidir. İktidarın, sürekli ‘düşman’ belirlemesi ve suni mağduriyet kampanyasına devlet kurumlarını katması ise yarınlarımıza zarar verir. Çözüm tam demokrasidir.”

Emekli amiraller bildirisi;

“Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.

Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.

Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir.

Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.

Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.

Deniz Şehitlerimizi anarak Saygıyla duyururuz.”

Paylaşın

HDP’den DEVA Partisi’ne ziyaret

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi üyeleri, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) genel merkezlerinde DEVA Partili kadın yöneticilerini ziyaret etti. Görüşmede; İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesinin ardından izlenecek yol ve yöntemler konuşuldu.

Haber Merkezi / HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve Kadın Koordinasyonu Üyesi Feray Mertoğlu, DEVA Partili kadınları genel merkezlerinde ziyaret etti.

DEVA Partisi Kadın Politikaları Başkanı Elif Esen, DEVA Partisi Kurumsal İletişim ve Tanıtım Başkanı Sanem Oktar ve yöneticilerinin bulunduğu görüşmede; İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesinin ardından izlenecek yol ve yöntemler konuşuldu.

Kadın hareketinin ve gücünün iktidarı bu karardan döndürebilecek kudreti olduğunu söyleyen HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran “İstanbul Sözleşmesi’nin feshine dair davaları ayrı ayrı açsak da sokakta beraberiz. Bizi yalnızlaştırmaya çalışan zihniyete karşı beraber direnmeliyiz” dedi.

DEVA Partisi Kadın Politikaları Başkanı Elif Esen ise, “Kadın mücadelesini siyaset üstü bir dava olarak görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni önemsiyor ve sahipleniyoruz. Bu davanın geçici savunucuları değiliz. Bütün partilerle kadın konusunda ortaklaşmak gerektiği konusunda hemfikiriz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın