Partisinin aday tanıtım toplantısında konuşan DEVA Lideri Ali Babacan, “Koskoca Türkiye, Erdoğan’ın kukla tiyatrosuna dönmüş durumda ya. Artık sadece bakanlar, bürokrasi değil, bu ülkenin bir kısım yargısı, bu ülkenin bağımsız çalışması gereken pek çok kurumu, artık sadece ve sadece kukla tiyatrosunun elemanları haline gelmiş durumda” dedi.
Haber Merkezi / Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Ali Babacan, partisinin aday tanıtım toplantısında açıklamalarda bulundu. Ali Babacan’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:
“‘Şuraya neden bu aday gösterilmedi’ tartışmaları var; bozuk yollardan, kaldırımlardan bahseden yok. ‘Şuradaki kişi bilmem kimin adamı, ben onu istemem’ tartışmaları var; sahipsiz sokak hayvanlarından bahseden yok. ‘O ilçeye bizim şu arkadaş atanacaktı’ var; gelmeyen otobüslerden, kalabalık toplu taşıma araçlarından bahseden yok. İktidarıyla muhalefetiyle, yerel seçimlerdeki hesaplarda halk yok, millet yok, hizmet yok.
İktidarıyla muhalefetiyle, yerel seçimlerdeki matematikleri şöyle: Onlar için belediyecilik eşittir komisyonla plaza dikilecek boş arsa. Onlar için belediyecilik eşittir eşe dosta dağıtılacak ruhsatlar. Onlar için belediyecilik eşittir partililere verilecek ihaleler, makamlara atanacak partililer, istifade edecek meclis üyeleri.
Bir devlet ne için var? Bir devletin en temel varlık sebebi ne? ‘Güvenliği sağlamak’ değil mi? Her birimizin güvenliğini sağlamak devletin asli görevi değil mi? Güvenlik içinde yaşamak bir ‘vatandaşlık hakkı’ değil mi? Ama bu iktidar, kendisine emanet edilen her hakka ihanet ediyor. İktidara güvenliğimizi emanet ettik, sokakları çatışma alanına çevirdiler.
Ana haberler haber bulmakta hiç zorlanmıyorlar. Ofisleri nerede olursa olsun, nerede çalışıyor olurlarsa olsunlar, şöyle fotoğraf kameralarını pencereden dışarı çıkardıklarında, haber orada. Kamerayı sokağa çevirin, bakın biri ötekine, birilerine silah doğrultmuş. Kamerayı şöyle bir trafiğe çevirin, hemen birisi ötekiyle kapışmak üzere, bağrışıyor. Kamerayı bir dükkâna çevirin, biri ötekinden haraç kesiyor. Her tarafta bir manşet, her tarafta bir haber.
Şiddet kültürünü besleyen, büyüten sadece iktidar değil arkadaşlar. Daha iktidar olmadan iktidarın yanlışlarına düşen, daha cin olmadan adam çarpmaya çalışan pek çok siyasi parti var bu ülkede, muhalefet tarafında da. İnanın al birini vur ötekine ya. Bazen izliyorum bakıyorum, Allah korusun diyorum ya.
Şu muhalefetteki partilerin bazıları var ki, kazayla şöyle ya da böyle iktidarın bir parçası olsalar, inanın şu ankinden farkı olmaz bu ülkenin. Öyle şeyler oluyor ki izlerken, dinlerken ben hicap duyuyorum. Siyasi parti toplantılarında olan olayları duyduğumda utanıyorum. Ya henüz iktidar değilsiniz, iktidar ortağı falan da değilsiniz; neyi paylaşamıyorsunuz ya? Kavgalar, dövüşler şunlar bunlar. Sözüm ona ülkenin yarınlarına siyaset vadediyorlarmış. Sözüm ona bu iktidarın alternatifi olacaklarmış.
Ağızlarından çıkan her cümleyi tekrar eden, kukla oynatır gibi oynattıkları atanmışlarla ülkemizin parasını getirdikleri yer bu. Koskoca Türkiye, Erdoğan’ın kukla tiyatrosuna dönmüş durumda ya. Artık sadece bakanlar, bürokrasi değil, bu ülkenin bir kısım yargısı, bu ülkenin bağımsız çalışması gereken pek çok kurumu, artık sadece ve sadece kukla tiyatrosunun elemanları haline gelmiş durumda.
Siyasi iradenin en tepesindekiler tarafından kol kanat gerilen çeteler var bu ülkede. Mafya liderleriyle poz vermekten gurur duyan iktidar ortakları var bu ülkede. Esnafı tehdit eden, işletmelere çöken ve birileri tarafından korunan kollanan takım elbisesiyle dolaşan insanlar var bu ülkede. Hepsini görüyoruz, hepsini biliyoruz.
Gittiğimiz her yerde vatandaşımızla kaynaştığımız, bütünleştiğimiz için Türkiye’nin gerçek tablosunu okuyoruz. Ama Cumhurbaşkanı’nın böyle bir şeyi yok. Geliyor özel uçakla, özel helikopterle iniyor, koruma konvoylarının, duvarların arasından sahneye çıkıyor, veriyor veriştiriyor, tehdit ediyor, şantajlarını yapıyor, ondan sonra helikopterle hop uçuyor başka yere gidiyor. Yaptığı bu.
“Kendisine destek vermiyorsa, ‘tek millet’ kavramının içinde yok”
Artık Erdoğan sopayı öyle aba altından falan göstermiyor. Elinde sopayı sallaya sallaya şehir şehir dolaşıyor. Gittiği her yerde bir de nakarat var değil mi? ‘Tek millet’… Tamam, önemli bir kavramdır, ama zihin dünyasında ne var? O ‘tek millet’ dediği sadece kendisine oy verenler. Onun zihin dünyasında, kendisine destek vermiyorsa, o ‘tek millet’ kavramının içinde yok.
Erdoğan ne yaptı biliyor musunuz? Bu yeni ortaklarının diline hemen uyum sağladı, tehdide şantaja alıştı. Çünkü, ‘Bana arkadaşını söyle, ben sana kim olduğunu söyleyeyim’ derler, değil mi? O yeni yol arkadaşları var ya, bir yanında 28 Şubatçılar, bir yanında o mafya çetelerinin hamileri, onlarla dolaşa dolaşa zihin farklı bir yere kaydı gitti.
2004 yılında değerli arkadaşlar, bu parayla, yani 1 lirayla 8 adet yumurta alabiliyordunuz. Şimdi, bir yumurta alamıyorsunuz. 1 liraya, yarım litre süt, alabiliyordunuz. Şimdi en az 20 lira vermek zorunda kalıyorsunuz. 1 kilo elma, 1 liraydı. 1 paket makarna, 1 liraydı. 750 gram yoğurt, 1 liraydı. Arkadaşlar, öyle bir paraydı ki bu 1 lira, 2 tanesini yan yana getirdiğinizde bir litreden fazla benzin alabiliyordunuz.
Vatandaşlarımız için, milletimiz için hayalimiz vardı. O hedefi, o hayali gerçekleştirmek için çok çalıştık. Fert fert, birey birey zenginleştik. 2002’den 2013’e kadar milli gelirimiz tam 3,5 kat arttı arkadaşlar. 3,5 kat. Her birimiz en az üç kat zenginleştik. Ülkemizde mutlak yoksulluk diye bir şey kalmadı; sıfırladık. Tüm dünyanın cazibe merkezi olduk.”