Altılı Masa 5 Ocak’ta Toplanacak: Ortak Politika Belgesi Hazır

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), Demokrat Parti, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nden oluşan Altılı Masa, 5 Ocak’ta Gelecek Partisi’nin ev sahipliğinde bir araya gelecek.

Altılı masanın seçim vaatlerini içeren ortak politika belgesi tamamlandı. Dün son çalışmalarını yapan komisyon üyeleri kendi parti genel başkanlarına çalışmayı sabah saatlerinden sundu.

Sputnik Türkçe’den Osman Nuri Cerit’in haberine göre; seçim beyannamesi niteliği taşıyacak olan ortak metin 9 ana başlık 60 alt başlıktan oluşuyor. Ortak politika belgesi 2 bin 200 eylemi içeriyor. Altılı masanın adayının cumhurbaşkanı olması durumunda yapacağı icraat bu belge içerisinde tek tek sıralanıyor.

Çalışma grubunun hazırladığı metinde hukuk, adalet ve yargı, kamu yönetimi, şeffaflık, denetim ve yolsuzlukla mücadele, ekonomi, finans ve istihdam, sektörel ve bölgesel konular, bilim ve teknoloji, eğitim ve öğretim, sosyal politikalar, dış politika, güvenlik, savunma başlıklarında atılacak adımlar yer alıyor.

Altılı partinin genel başkanlarının talimatı ile kasım ayında çalışmaya başlayan komisyon iki aylık çalışmasının sonunda dün çalışmalarını tamamladı. Çalışmada yer alan parti kurmayları çalışmanın son halini kendi genel başkanlarına sundu.

5 Ocak günü Gelecek Partisi’nin ev sahipliğinde bir araya gelecek 6 liderin gündemi ortak politika belgesi olacak. Genel başkanlar bu toplantıda ortak politika belgesinin açıklanmasıyla ilgili takvim belirleyecek. Ortak politika belgesinin açıklanması sonrasında altılı masanın ortak adayının belirlenmesi süreci başlayacak.

Paylaşın

DEVA Lideri Ali Babacan’dan ‘Adaylık’ Sinyali

DEVA Lideri Babacan, katıldığı bir televizyon programında, olası cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili yaptığı açıklamada, “Biz hiçbir siyasi partiyle adaylar konusunda, olası isimler konusunda ‘olur’ ya da ‘olmaz’ demiyoruz.” dedi ve ekledi:

“Altılı masada hiçbir isimle ilgili olumlu/olumsuz hiçbir görüş zikredilmedi. Altılı masa böyle bir mutabakata varırsa hem seçilebilme sorunu olmaz hem de en iyi şekilde ben yaparım, sorun yok. Bizim öncelikle ortak yönetim modeli ve geçiş yol haritasında mutabık kalmamız önemli.”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek Programı’na konuk oldu. Babacan’ın değerlendirmelerinden öne çıkan bazı bölümler şu şekilde:

“Hem seçilebilme sorunu olmaz hem de en iyi şekilde yaparım”

“Biz hiçbir siyasi partiyle adaylar konusunda, olası isimler konusunda ‘olur’ ya da ‘olmaz’ demiyoruz. Altılı Masa’da hiçbir isimle ilgili olumlu/olumsuz hiçbir görüş zikredilmedi. Altılı Masa böyle bir mutabakata varırsa hem seçilebilme sorunu olmaz hem de en iyi şekilde yaparım, hiç sorun yok. Ama tabii Altılı Masa’nın mutabakatı gerekir.

“Bizim önceliğimiz ortak metin ve yönetim modeli”

Bizim önceliğimiz ortak metin ve yönetim modeli. Önce bunlarda mutabık kalınması lazım. O zaman adayın profili daha da şekillenmiş olacak. Eskiler derdi, işe göre mi adam bulacağız, adama göre mi iş bulacağız. Biz önce işi tanımlayacağız.

DEVA Partisi’ni niye kurduk ki, DEVA Partisi iddialı bir parti. DEVA Partisi’nin genel başkanı da iddialı bir genel başkan. Bu konuda en ufak bir tereddüt yok. Ama Altılı Masa’nın mutabakat ruhu ile hareket etmemiz lazım.

“Ortak aday çıkmazsa kötü olur”

Altılı Masa’dan ortak aday çıkmazsa dünyanın sonu değil ama kötü olur. Biz baştan beri tek adaydan yanayız. Biz iç istişare sürecimizi henüz tamamlamadık.

“Erdoğan, ‘Keşke ben açıklasaydım’ dedi”

Ben masaya AK Parti’nin kurucusu olarak oturdum. ‘Benim bakanım, benim valim’ yeni terminoloji. Benim dönemimde yoktu. Paradan 6 sıfır atılması konusunda, bir soru sordu, cevap verdim. İlk defa orada duyulmuş oldu. Başlattığımda Tayyip Bey’in haberi yoktu. ‘Bunları açıklamışsın ama keşke bana söyleseydin ben açıklasaydım’ dedi. Ben de ‘efendim soruya verdiğim cevaptı bu’ dedi. Sayın Erdoğan’da Ali Babacan kompleksi seziyorum. Bugünkü açıklaması da çok enteresan. Zorunlu tasarrufla ilgili konu. Uzun yıllar çalışanların maaşından kesildi ve devlet harcadı.

“2001’de, ‘TRT Kürtçe kanal açmalı’ deseydik AK Parti kapatılırdı”

2001 yılında AK Parti kurulduğunda, deseydik ki, ‘TRT Kürtçe kanal açmalı’ diye. AK Parti mutlaka kapatılırdı. Sonra TRT Şeş açıldığında TRT Kurdî kurulduğunda normalleşmiş bir ortam vardı.

“Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilgili hiçbir değişiklik önerimiz yok”

Ana dili diyoruz. Bir hanede annenin konuştuğu dil demektir ana dili. Ananın ak sütü kadar helal bir konudur diyoruz. Anayasa’nın da o şekle getirilmesini istiyoruz. Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilgili hiçbir değişiklik önerimiz yok.

“Hükümetin kapsamlı program uygulayacak kapasitesi yok”

Sadece yüksek maaş artışıyla ekonomiyi düzeltemezsiniz. Arkadan gelen daha büyük enflasyon dalgası verdiğinizden daha fazlasını alır götürür. Bunlar geniş bir programda sağlam zemine oturmazsa enflasyon tarafından süpürülür gider. Şu anda hükümetin kapsamlı program uygulayacak kapasitesi yok. Suudi Arabistan’dan alınan para ile Rusya’dan doğalgazla yapılan işler, dökme suyu ile değirmenin dönmemesidir.

“Altılı Masa’da ne ezen var ne ezilen var”

Tek adam sistemi gayet hızlı. Otobüste oturanlar kafayı gözü yarıyor. Neymiş hızlı karar alıyormuş, iyi halt ediyorsun işte. İnanın Altılı Masa gerçek demokrasiyi önce kendi içinde işletmeye çalışıyor şu anda. Altılı Masa’da ne ezen var ne ezilen var. Herkes kendi önerilerini koyuyor.”

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan: Eksik Gedik Değil, Tam Demokrasi

‘Temel Haklar Eylem Planı’nı açıklayan DEVA Lideri Babacan, Türkiye’ye esaslı bir zihniyet değişimi öneriyoruz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, tüm vatandaşlarımızı kapsayan yepyeni bir yaklaşım öneriyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “DEVA Partisi’nin, bizim çok büyük ve çok net bir hedefimiz var: Hedefimiz tam demokrasi. Eksik gedik değil. Yarım porsiyon falan değil. Tam demokrasiye giden yol hak ve özgürlüklerden geçiyor. Eşit vatandaşlıktan geçiyor.”

Babacan, konuşmasının devamında, “Güçlü devlet 85 milyonun hakkını, hukukunu koruyan devlettir. Güçlü devlet; ayrımcılık yapmayan, haksızlığa tolerans göstermeyen devlettir. Güçlü devlet; insan haklarını koruyan devlettir. Güçlü devlet; gençlere kendini özgür hissettiren devlettir. Güçlü devlet; herkesin güvende yaşamasını sağlayan devlettir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de özgürlük esas, sınırlama istisna olacak. Tereddüt halinde yorum özgürlük lehine yapılacak. 85 milyonun ifade özgürlüğünü sonuna kadar koruyacağız. Demokrasimize sahip çıkmak adına basın özgürlüğünü güçlendireceğiz.” ifadelerini kullandı.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkan Ali Babacan ile Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, partinin genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında DEVA Partisi’nin ‘Temel Haklar Eylem Planı’nı planını açıkladılar.

18 ana başlık ve 67 alt başlıkta ele alınan toplam 354 çözüm önerisinden oluşan eylem planı anadilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılmasından, zorla kaybetmenin suç olarak tanımlanmasına, cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasından Cumhurbaşkanına hakaretin suç olmaktan çıkartılmasına, din dersi zorunluluğunun bitirilmesinden bekçilerin zor ve silah kullanma yetkisinin zorlandırılmasına kadar birçok konuyu içeriyor.

Babacan: Eksik gedik değil, tam demokrasi

2 saatten uzun süren toplantıda İlk olarak konuşmaya Ali Babacan Temel Haklar Eylem Planı’yla birlikte eylem planı sayılarının 21’e ulaştığını söyledi. Babacan konuşmasında eşit vatandaşlık ve özgürlükçü laiklik mesajları verdi.

“Türkiye’ye esaslı bir zihniyet değişimi öneriyoruz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, tüm vatandaşlarımızı kapsayan yepyeni bir yaklaşım öneriyoruz” Babacan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

DEVA Partisi’nin, bizim çok büyük ve çok net bir hedefimiz var: Hedefimiz tam demokrasi. Eksik gedik değil. Yarım porsiyon falan değil. Tam demokrasiye giden yol hak ve özgürlüklerden geçiyor. Eşit vatandaşlıktan geçiyor.

Güçlü devlet 85 milyonun hakkını, hukukunu koruyan devlettir. Güçlü devlet; ayrımcılık yapmayan, haksızlığa tolerans göstermeyen devlettir. Güçlü devlet; insan haklarını koruyan devlettir. Güçlü devlet; gençlere kendini özgür hissettiren devlettir. Güçlü devlet; herkesin güvende yaşamasını sağlayan devlettir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de özgürlük esas, sınırlama istisna olacak. Tereddüt halinde yorum özgürlük lehine yapılacak. 85 milyonun ifade özgürlüğünü sonuna kadar koruyacağız. Demokrasimize sahip çıkmak adına basın özgürlüğünü güçlendireceğiz.

Toplantı ve gösteri hakkı

“Toplantı ve gösteri hakkına sahip çıkacağız. Bakın, bu sadece muhalefette sarf edilmiş bir söz değil. İktidar hedefi olarak önümüze koyuyoruz. Milletin eleştirilerine asla kulaklarımızı tıkamayacağız. Mülki idare amirlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin düzenlenmesine ilişkin yasaklama yetkilerini kısıtlayarak kötüye kullanılmalarının önüne geçeceğiz.

Eşit vatandaşlık

Türkiye’ye esaslı bir zihniyet değişimi öneriyoruz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, tüm vatandaşlarımızı kapsayan yepyeni bir yaklaşım öneriyoruz. Toplumsal barış ve eşitlik hedefliyoruz. Türk-Kürt-Arap-Laz-Çerkes demeden, sağcı-solcu demeden, Sünni-Alevi demeden, inançlı-inançsız demeden herkesin eşit ve onurlu vatandaş olduğu bir Türkiye hedefliyoruz.”

Etnik, dini, mezhebi, kültürel tüm çeşitliliğimizi sahipleniyoruz. Türkiye’yi yepyeni bir sözleşmeye davet ediyoruz. Tam demokrasiye davet ediyoruz. Tam demokrasi sadece iyi niyetli bir söylem değildir. Ertelenemez bir beka meselesidir. Beka deyip duranlar bu ülkeyi ayrıştıranlar değil mi? Bu ülkenin bekası toplumun bazı kesimlerini yok sayarak sağlanamaz. Türkiye’nin bekası adalettir. Türkiye’nin bekası insan haklarıdır.

66. maddenin yeniden ele alınması

Daha kapsayıcı ve daha kuşatıcı yeni bir vatandaşlık anlayışının geliştirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Ülkede hiç kimsenin ayrımcılığa maruz kalmamasının temel dayanaklarından biri, güçlü bir vatandaşlık anlayışıdır. Herkesin kendini bu ülkenin eşit ve özgür bir vatandaşı hissetmesi, böylesine güçlü bir vatandaşlık anlayışının hâkim kılınmasıyla mümkündür. Bu kapsamda, anayasamızın 66. Maddesini (Türk vatandaşlığı), çağımızın gereği olarak, kapsayıcı bir anlayışla yeniden ele almayı teklif ediyoruz.

Anadilinde eğitim

Herkesin anadili, anasının ak sütü kadar helaldir. Bu topraklarda konuşulan tüm diller, bizim dilimizdir. Biz bütün bu dillere aynı yakınlıktayız. ‘Eşit mesafedeyiz’ demiyorum. ‘Aynı yakınlıktayız’ diyorum. Anayasamızın 42. maddesinin bu doğrultuda değiştirilmesini öneriyoruz. Ortak ve resmi dilimiz Türkçeye ek olarak, eğitim ve öğretimde ‘anadilinin kullanılması ve geliştirilmesi hakkı’nın anayasal güvenceye kavuşturulması gerektiğini ifade ediyoruz.

Anadilinde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini söylüyoruz. Yerelden gelen talepler doğrultusunda, yerleşim yerlerinin isimlerini aslına döndürülmesini de önemli bir hedef olarak önümüzde durması gerektiğini ifade ediyoruz.

Zorla kaybetme fiilini suç olarak tanımlanacak

Cumartesi Annelerinin acısına kör, feryadına sağır kalmayacağız. Evladı dönsün diye kapısını gece-gündüz açık tutan ana-babaların, mezar taşına bile hasret kalan kardeşlerin, eşlerin acısına sessiz kalmayacağız. Bu karanlığın üstüne gideceğiz. Birleşmiş Milletler Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmeyi imzalayacağız.

Ceza kanunumuzda, zorla kaybetme fiilini müstakil bir suç olarak düzenleyeceğiz ve zamanaşımı kapsamında olmayacağını da açıkça ekleyeceğiz. Bu eylemi de insanlık suçu olarak tanımlayacağız. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımı olmaz. Hukuk devletinin onurunu kurtaracağız.

İşkence ve çıplak arama

Hukuk devletinde vatandaşın canı, devletin yüz akıdır. Cezaevlerinde yaşam hakkı ihlallerine göz yummayacağız. Kolluk gücü tarafından vatandaşlarımıza uygulanan onur kırıcı muameleye hiçbir koşulda müsamaha göstermeyeceğiz. İşkenceye, çıplak aramaya son vereceğiz. İhmali, kusuru ya da kastı bulunan sorumlular hakkında gereğini yapacağız. Neredeyse 20 yıl sonra ülkemizin aynı noktaya gelmiş olmasından hicap duyarak, yeniden ‘işkenceye sıfır tolerans’ diyeceğiz.

Din ve inanç topluluklarının örgütlenme özgürlüğü

Özgürlükçü laiklik anlayışı neyi gerektiriyorsa biz onu yapacağız. Din ve inanç topluluklarının örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engelleri kaldıracağız. Vakıflar ve dernekler mevzuatında yapacağımız düzenlemelerle, dini toplulukları keyfi müdahalelerden koruyacağız.

Hem din ve vicdan özgürlüğüne hem de dini toplulukların örgütlenme özgürlüğüne ideolojik müdahaleleri engelleyeceğiz. Aynı zamanda tüm bu grupların şeffaf ve denetlenebilir olmalarını sağlayacağız. Kamu denetimi esas olacak ve hiçbir yapıya imtiyaz tanınmayacak.

Cemevlerini ibadethane olarak tanımlanması

İbadethanelerin ibadet yeri olarak tanınmasının önündeki engellerden ciddi ölçüde rahatsızız. Herkesin inancına saygı duymak zorundayız. Bu kapsamda, Cemevlerini ibadethane olarak tanıyacağız.”

“Hakları pazarlık konusu yapmıyoruz”

Babacan sözlerini “Biz, hakları, insan haklarını, temel hakları bir pazarlık konusu yapmıyoruz. Vatandaşlarımızın özgürlüklerini doyasıya yaşayacağı bir Türkiye’nin hızla zenginleşeceğine inanıyoruz. Nefes yolları tıkanmış bir ülkenin, hiçbir alanda başarılı olamayacağını çok iyi biliyoruz.” diyerek sonlandırdı.

Ali Babacan’dan sonra Mustafa Yeneroğlu söz aldı. Eylem planının ayrıntılarını anlatan Yeneroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar da şöyle:

İnsan onurunun dokunulmazlığı

İnsan onur ve haysiyetinin korunması ve yüceltilmesini, devletin varlık sebebi olarak görüyoruz. İnsan haklarına dayanan bir devlet anlayışının gereği olarak insan onurunun dokunulmaz ve anayasal düzenin temeli olduğu ilkesini Anayasa’da açıkça düzenleyeceğiz. Devletin, insan onuruna saygı göstermek ve onu korumakla yükümlü olduğunu anayasal güvenceye kavuşturacağız.

Din dersi

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini çoğulcu bir içerikte yeniden düzenleyecek, isteyen öğrencinin herhangi bir açıklama yapmak zorunda bırakılmaksızın bu dersten muafiyet hakkını tanıyacağız.

Bekçilerin zor ve silah kullanma yetkisi

Kolluk görevlileri ile çarşı ve mahalle bekçilerinin zor ve silah kullanma yetkisini düzenleyen başta Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’ndaki hükümler olmak üzere ilgili mevzuat hükümlerini uluslararası standartları dikkate alarak gözden geçirecek, gerekli değişiklikleri yapacağız. Çarşı ve mahalle bekçilerinin zor ve silah kullanma yetkisine son vereceğiz.

Dini bayramlarda izin

Kamu ve özel sektör çalışanları ile öğrencilere; kendi dini bayramlarında izinli sayılma imkanı tanıyacağız.

Cumhurbaşkanına hakaret

Cumhurbaşkanına hakaret suçunu kaldıracağız. Cumhurbaşkanına yönelik hakaretlerin diğer hakaret suçları gibi değerlendirilmesini sağlayacağız. Hakaret suçu için hapis cezası uygulamasına son vereceğiz. Para cezası olacak ve tazminat davası açılabilecek.

Paylaşın

‘Altılı Masa’nın Vaat Ettiği Yeni Sistem Ne?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), Demokrat Parti, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nden oluşan Altılı Masa’nın çıkaracağı ortak adayın kim olacağı konusu çeşitli kesimlerde farklı amaçlarla tartışılmakta.

Ancak altı partinin üst düzey isimleri aslında ortak adayın kim olacağının değil “sistemin” daha çok sorgulanması gerektiğini belirten açıklamalar yapıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da geçtiğimiz günlerde “Biz yeni bir kral değil, kural istiyoruz. Bizim amacımız bu ucube sistemi değiştirmek” diye konuşmuştu.

Altılı masayı oluşturan muhalefet partilerinin ortaklaşa hazırladığı hükümet programında artık sona gelinirken yeni yılla birlikte muhalefetin güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş ve yeni sistem vaadini topluma anlatmaya yönelik çalışmalarını hızlandırması bekleniyor.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in altılı masayı oluşturan partilerin yetkili isimlerinden edindiği bilgilere göre bir çeşit seçim beyannamesi olarak da düşünülen hükümet programında sona gelindi ve artık son rötuşlar yapılıyor. Hemen hemen her konuda anlaşıldığı, birkaç konunun ise alternatifli şekilde liderlere bırakıldığı öğrenildi. Altılı masanın 5 Ocak’taki yeni yılın ilk toplantısında bu programın ve yeni sisteme yönelik geçiş süreci yol haritasının liderlerce ele alınması bekleniyor.

Hükümet programının son hali 73 alt başlıktan oluşuyor. Liderlerin uzlaşısına bırakılan birkaç konu arasında bakanlık sayısı ve kadın cinayetleri gibi bazı ülke sorunlarının bakanlık kurularak mı yoksa başka bir yöntemle mi çözülmesi gerektiği gibi başlıklar bulunuyor. Bu çerçevede eskiden uygulanan devlet bakanlıkları sisteminin geri gelmesinin söz konusu olabileceği ama bazı ucu açık bırakılan konulara liderlerin karar vereceği belirtiliyor.

Altılı masanın vaat ettiği sistem ne? 

2022’nin son haftalarında altılı masanın çıkaracağı ortak adayın kim olacağı konusu çeşitli kesimlerde farklı amaçlarla tartışıldı. Ancak altı partinin üst düzey isimleri aslında ortak adayın kim olacağının değil “sistemin” daha çok sorgulanması gerektiğini belirten açıklamalar yapıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da geçtiğimiz günlerde “Biz yeni bir kral değil, kural istiyoruz. Bizim amacımız bu ucube sistemi değiştirmek” diye konuşmuştu.

Peki 2018 yılından beri yürürlükte olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yerine altılı masa seçmene nasıl bir yeni sistem vaat ediyor?

Altılı masanın temel vaadi 2018 öncesinde yürürlükte olan parlamenter sistemin kötü yönlerine yer verilmeyen güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme geçiş yapılması. Bu sistemde yasama organı olarak güçlü bir Meclis, yürütmenin başı olarak Başbakan ve yetkileri büyük oranda törpülenmiş sembolik bir Cumhurbaşkanı’nın yer alması planlanıyor.

Bir muhalefet yetkilisi, 2018’den beri Türkiye’de aslında başkanlık sisteminin uygulanmadığını, aslında eski parlamenter sistemin bile başkanlık sistemine daha yakın kaldığını belirterek “Şu anda kuvvetler birliğindeki mutlak monarşi, dikta ya da seçilmiş otokrasi diyebileceğimiz, sadece Erdoğan için uydurulmuş bir sistem içindeyiz” diyor.

Altılı masanın getirmek istediği sistem ise Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi dışında “kuvvetler ayrılığına” dayalı parlamenter sistem olarak ifade ediliyor.

Bu arada muhalefetin getirmek istediği bu sistemde Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesine rağmen yetkilerinin sembolik tutulması bazı anayasa hukukçuları ve kesimlerce çelişkili bulunuyor.

Altılı masadan bir yetkili, “Ahmet Necdet Sezer 2001’de anayasa kitapçığını fırlattığı sırada halk tarafından değil TBMM tarafından seçilmişti. Cumhurbaşkanının kim tarafından seçildiği tabi ki önemli ama ondan daha önemlisi yetkileridir. 2001’de cumhurbaşkanının normal bir parlamenter sistemde olmayacak kadar fazla yetkisi vardı” yorumu yapıyor.

Sıkça getirilen eleştirilerden birisi de Cumhurbaşkanı’nın “Ben buraya halkın oyuyla geldim” diyerek bazı isteklerde bulunması durumunda ne yapılacağı? Buna karşılık ise Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin bu tür isteklerini gerçekleştiremeyeceği kadar az olacağı yanıtı veriliyor.

Altı muhalefet partisinin Kasım ayı sonunda kamuoyuna açıkladığı ortak anayasa teklifinde de TBMM’nin güçlü, yargının bağımsız, yürütmenin ise istikrarlı olmasının amaçlandığı belirtilmişti.

Bu nedenle yeni sisteme göre cumhurbaşkanının parlamenter sistemin özüne uygun şekilde “sorumsuz, yetkisiz ve sembolik” olmasının olası sorun ve krizlerin önlenmesi açısından önemli olduğu düşünülüyor. Dünyada buna benzer örnekler ise Almanya’da cumhurbaşkanının ya da parlamenter sistemin geçerli olduğu İngiltere’deki kraliyetin sembolik yetkileri gösteriliyor.

Yargının bağımsız olacağı bu yeni sistemle kuvvetler ayrılığı çerçevesinde yasama ve yürütmenin kendi içlerinde güçlendirilmesinin yanı sıra devlete bağlı tüm kurumların ve bürokrasilerin yeniden güçlendirilmesi de amaçlanıyor.

Yeni sistem halka nasıl anlatılacak?

Peki şu ana kadar bazı konularda yavaş kaldığı gerekçesiyle eleştirilen altılı masa getirmek istediği bu sistemi topluma şimdiye kadar iyi anlatabildi mi? Ya da bundan sonra bunu nasıl yapacak?

Üst düzey bir muhalefet yetkilisine göre, topluma seçimi kazanmanın aslında adaydan değil sistemden geçtiğini anlatmaya çalıştıklarını ancak bununla birlikte son 15-20 yıllık siyaset pratiği nedeniyle bunda zorluk yaşanmasının doğal olduğunu söylüyor.

Türkiye’nin şu anda “tek adam sistemi” ile yönetildiğini, bunun dünya siyaset literatüründeki yerinin “seçilmiş otokrasiye” denk düştüğünü ve toplumun zihninin buna alıştırıldığını belirten aynı yetkili, “Biz bu yeni sistemi topluma anlatsak bile toplum doğal olarak yine adaya bakacak, bunun da farkındayız. Program ve kadrolar çok önemli derken adayın önemli olmadığını söylemiyoruz. Hükümet programını yine cumhurbaşkanı adayı ortaya koyacak” diyor.

Muhalefetin yapmak istediği “kurumları, Meclis’i ve yürütmesi güçlü olan bu sistemin hiçbir partinin ya da görüşün “tek adamına” göre kurulmayıp, ona bağlı olarak devam etmemesi” olarak aktarılıyor.

Altılı masa daha önceki muhalefet adayları Ekmeleddin İhsanoğlu ya da Muharrem İnce’deki durumun tekrarlanmaması için bu kez önce altılı masa tarafından açıklanacak olan, ardından da aday tarafından detayları anlatılacak hükümet programını ve kadroları önceden belirlemeyi ve altyapıyı sağlam tutmayı istiyor. Bu amaçla bakanlıklara, kilit önemdeki kurumlara ve pozisyonlara kimlerin geleceğinin altılı masada kararlaştırılması ve ortak adayın yapılan tüm bu hazırlıkların ardından programı, seçim beyannamesi, kadroları önceden oluşmuş şekilde ortaya çıkması bekleniyor.

“Tek kişiden kurtulmanın yolu bir başka tek kişi olmamalı”

Altılı masa liderlerinin sık sık yinelediği bir başka unsur ise “Yeni kral istemiyoruz” sözü. Muhalefetten bir yetkili “Tek kişiden kurtulmanın yolu bir başka tek kişi” değil diyerek “Hep şunu düşünüyoruz. Tek bir kişi gelsin ve bizi kurtarsın. Halbuki bizi kurtaracak olan sistem olmalı” yorumu yapıyor.

Bununla birlikte sistem oturuncaya kadar bu seçimle ilgili altılı masanın önündeki handikaplardan birisini de yine ortak adayın kim olması gerektiği sorusu oluşturuyor. Bir yetkili bu zorluğu “Biz programı, seçim beyannamesini ve kadroları en iyi şekilde hazırlasak da bunu yine halka anlatacak olan mecburen yine bir tek kişi olacak” sözüyle anlatıyor.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu – Akşener Görüşmesi; Babacan’dan İlk Değerlendirme

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin “Kadın Eylem Planı”nı kamuoyu ile paylaştığı toplantıda, CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Lideri Akşener’in Ankara’da baş başa görüşmelerini değerlendirdi.

Haber Merkezi / DEVA Lideri Babacan, “Ben gerçekten hayret ediyorum. Gayet doğal olan liderler arasındaki görüşmelerin sürekli bir sorun kaynağı ya da sorun çözümü olarak konumlandırılmasını, altılı masadaki her liderin görüşmesine farklı anlamlar yüklenmesini doğru görmüyorum” dedi ve ekledi:

“Tabii ki Türkiye’de ilk defa yapılan bir iş gerçekleştiriyoruz. Altı ayrı parti var. Bunlar aynı masaya oturdu diye aynı parti haline gelmediler. Hâlâ altı ayrı partiden söz ediyoruz. Dolayısıyla tabii ki görüş farklılıkları olacak, tabii ki farklı iddialar olacak.

Farklı konulardaki farklı yaklaşımları bazen liderler, bazen kurduğumuz komisyonlar aracılığı ile konuşa konuşa çözüyoruz.

‘Altılı Masa çatladı, dağılacak’ dedikodularına hiç prim vermeyin. Türkiye’deki iktidarın tek alternatifi altılı masadır. Altılı masayı güçlü tutmak ve başarıya ulaştırmak ortak hedefimiz olmalıdır.

Eğer altılı masadaki partilerin bireysel iddiaları varsa bu iddialarını çoktan yapmaları, denemeleri gerekirdi. 2018’de denendi, farklı farklı adaylarla seçime gidildi, sonuçta da büyük bir hezimet meydana geldi.

Bu tartışmaları yapanlara ‘2018’e bakın, ders alın. Aynı hataları tekrar etmeyelim’ diyorum. Ortak aday ve politika setiyle hep beraber seçime hazırlanalım.

Benim bir hocamın çok önemli bir hayat dersi vardır: Sıhhatli olan her ilişkide ihtilaf, o ilişkinin tabiatında vardır. Eğer ihtilaf yoksa bir taraf, öbürünü eziyordur. Bu her ilişki için geçerlidir. Altılı masa ilişkilerinde de ihtilaf, tabiatında var. Ama ne yapıyoruz? Konuşa konuşa çözüyoruz.”

‘Adayı Altılı Masa’da konuşacağız’ 

Öte yandan Gazeteci Murat Yetkin’in sorularını yanıtlayan Akşener, görüşmede İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun aldığı ceza ardından CHP ve İYİ Parti arasında yaşanan sorunun ele alındığını söyledi.

“İmamoğlu’nun kellesi giderken tartışmanın Meral Akşener’in rol çalmasına nasıl evrildiğini anlayamıyorum, şaşırdım kaldım” diye konuşan İYİ Parti lideri; “Bu bütün muhalifler açısından bir mihenk taşıdır. Çünkü İstanbul Belediyesine kayyım atanması yolunda bir adım atıldı. Terör soruşturması bunun parçasıdır. Diğer belediyelere de sıçrayabileceğine dair bilgi ve değerlendirmem var. Benim gidişin orada muhalefet olarak birlik, beraberlik göstermek içindi. Saygısızlık yapıldı bana” diye konuştu. Görüşmede Altılı Masa konularından CHP ve İYİ Parti arasındaki ilişkilerin konuşulduğu anlaşılıyor.

Akşener, “Masa dağılıyor mu” sorumuza “Niye dağılsın Altılı Masa? Birlikte kazanacağımızı söylüyoruz” yanıtını verdi.

Altılı Masa’nın kimi aday göstereceğinin konuşulup konuşulmadığı sorusuna cevaben, “Onu Altılı Masada konuşacağız. İstanbul meselesini konuştuk; onun dışında neleri konuşup konuşmadığımızı söylemedim. Çünkü bu konu gerçekten mihenk taşı” dedi. Akşener, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı ve başörtüsü konusundaki Anayasa Değişikliği sorularını yanıtlamadı.

Çankaya Belediyesinin Ahlatlıbel sosyal tesislerinde yapılan görüşme talebinin Kılıçdaroğlu’dan geldiğini söyleyen Akşener, dağıtılan fotoğrafta her ikisinin de hayli gergin görünmesini kendisinin geçirmekte olduğu grip hastalığına bağladı, “Gergin bir durum yoktu” dedi.

Kılıçdaroğlu: İçeriğini aktaramam, bu yanlış olur

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile Ankara’da yaptıkları görüşmeye dair yakın çevresine değerlendirmelerde bulundu.

Toplantının verimli geçtiğini belirten CHP lideri, “Güzel bir toplantı oldu. Toplantı içeriğini aktaramam, bu yanlış olur. Ancak Türkiye’nin yönetilememesi sorununu önümüze getiren ucube sistemin değişiminin zorunluluk olduğu konusunda mutabakatımız tamamdır, bunu söyleyebilirim” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu: Bir kriz toplantısı olarak görülmemeli

Altılı Masa’da yer alan Gelecek Partisi’nin Lideri Ahmet Davutoğlu ise, “Altılı Masa’da liderler arasında konuşulmayan, konuşulurken tedirginlik duyulan hiçbir konu yok” dedi.

Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in dün yaptığı toplantı için, “Bir kriz toplantısı olarak görülmemeli” dedi.

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan: İstanbul Sözleşmesi’ne Döneceğiz

Partisinin ‘Kadın Eylem Planı’nı açıklayan DEVA Lideri Babacan, “Hukuksuzluktan, bu şiddetten kurtuluşun yolu, kadınların emeğidir. Ekonomik krizden kurtuluşun yolu, kadınların aklıdır. Özgür ve zengin Türkiye’nin yolu; kadın, erkek, genç, yaşlı topyekûn çalışmaktan geçer. Tam da bu nedenle bu yolu hep beraber yürümek yolundayız.” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kadın hakları üzerinde tepinen siyaseti izliyoruz. Seçimi kaybedeceğini anlayanlar, ‘Türkiye’yi kadınlar üzerinden kutuplaştırırsam acaba yine kazanır mıyım’ derdine düşmüşler. Seçimlere 3-5 ay kala yapılan bu, bir siyasi mühendislik. Başörtüsü ile ilgili düzenlemeler 5 dönemden sonra, 20 yıldan sonra mı aklınıza geliyor, seçime 3-5 ay kala mı aklınıza geliyor?”

Babacan, açıklamasının devamında, “28 Şubat’la mücadele edeceğim’ diye vatandaşlarımızın desteğini alanlar, 20 yılın sonunda kadınların başörtüsünü siyasi pas almak, siyasi gol atmak konusu haline getirirken hiç mi yüzleri kızarmıyor? Bu hale mi geleceklerdi?

Kadınlar ne diyor? ‘İstanbul Sözleşmesi’ne dönelim.’ Döneceğiz arkadaşlar, döneceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ne döneceğiz. Hem de Cumhurbaşkanı yemin töreni oluyor ya yetkiyi alıyor, yemin töreninden sonra ilk imzalar atılıyor ya o ilk imzalardan birisi de hemen ilk gün bu sözleşemeye geri dönme imzası olacak. ” ifadelerini kullandı.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Ankara’daki genel merkezinde ‘Kadın Eylem Planı’nı açıkladı. Babacan’ın açıklamasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Seçimi kaybedeceğini anlayanlar, ‘Türkiye’yi kadınlar üzerinden kutuplaştırırsam acaba yine kazanır mıyım’ derdine düşmüşler. Seçimlere 3-5 ay kala yapılan bu, bir siyasi mühendislik. Başörtüsü ile ilgili düzenlemeler 5 dönemden sonra, 20 yıldan sonra mı aklınıza geliyor, seçime 3-5 ay kala mı aklınıza geliyor?

‘28 Şubat’la mücadele edeceğim’ diye vatandaşlarımızın desteğini alanlar, 20 yılın sonunda kadınların başörtüsünü siyasi pas almak, siyasi gol atmak konusu haline getirirken hiç mi yüzleri kızarmıyor?

Zamanında yargı veya farklı vesayet sistemleriyle ezilenler, gücü eline geçirdiğinde yine yargıyı kullanarak başkalarını ezmeye başlıyorlar. Bu nöbetleşe zorbalık döneminin bitmesi gerekiyor.

‘İstanbul Sözleşmesi’ne döneceğiz’

Kadınlar ne diyor? ‘İstanbul Sözleşmesi’ne dönelim.’ Döneceğiz arkadaşlar, döneceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ne döneceğiz. Hem de Cumhurbaşkanı yemin töreni oluyor ya yetkiyi alıyor, yemin töreninden sonra ilk imzalar atılıyor ya o ilk imzalardan birisi de hemen ilk gün bu sözleşemeye geri dönme imzası olacak. Sen onlarla bunlarla uğraşana kadar bu iktidar elinden gidecek, gör. Uygun bir yerde bu ülke, millet seni oradan indirecek, çünkü niyeti sağlam tutmuyorsun.

‘Şiddete uğrayanın yanında olacağız’

Devlet, şiddeti uygulayana cesaret vermeyi bırakacak, şiddete uğrayanın yanında olacak. Kız çocuklarının okuması için pozitif uygulamalar yaptık. Çocukların annelerine para yardımında bulunduk. Çünkü parayı çocuğun babasına verdiğimizde para buhar oluyor, ama anneye verdiğimizde o para çocuğun geleceği için harcanıyor.

Çocuk işçiliği ve evliliğinin mutlaka önüne geçmek gerekiyor. Bu, aması olmadan bir siyasi irade meselesidir. Tereddütle bu iş olmaz. Önce ilkeler bazında karar vereceksin ve sonrasında gereğini yapacaksın. Siz 657 milyar doları inşaata verin, sonra çocuklar bu ülkede nitelikli eğitim alamasın. Böyle bir şey olabilir mi? Önceliği zenginlere verirsen bu ülkede sağlıklı bir gelir dağılımı olmaz.

Kreş için teşvik

İşletmelerin kreş açmalarını teşvik edeceğiz. Bu durum, anneler için çok önemli. Bu uygulamayı yapmayan şirketlere yaptırım uygulayacağız. Kadınların iş hayatından kopmaması için kreş mevzusu çok önemli. Kadınların iş kurmasına da önem vereceğiz. Girişimci ve zanaatkar kadınlara yardımlarda bulunacağız. Satış yaparak para kazanmaları için her türlü imkanı sağlayacağız. Kadının iş yerinde maruz kaldığı mobbing’i önlemeye yönelik ciddi düzenlemeler yapacağız.

Kadınlar, sosyal devlet dışında hiç kimseye, hiçbir gruba mecbur kalmayacak. Sadece maddi sıkıntılar sebebiyle kadınların farklı gruplarda aidiyet ilişkiler geliştirmek zorunda kaldığını görüyoruz. Bunun görevi devlete aittir. Kadınlar, ancak kendi isteğiyle, özgür iradesiyle farklı gruplarla çalışmalar yürütebilmeli, maddi gerekçelerden kaynaklı değil.”

Paylaşın

‘Altılı Masa’ Üç Konuda Anlaşmadı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), Demokrat Parti, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nden oluşan Altılı Masa’nın üç konuda anlaşamadığı öne sürüldü.

Yeni yılın ilk 6’lı masa toplantısına Gelecek Partisi ev sahipliği yapacak. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun zirve öncesinde, masa gündeminde yer alan ve ‘ihtilaflı’ 3 konuda siyasi parti liderleriyle özel görüşmeler yapacağı öğrenildi.

Sözcü’den Cem Yıldırım’ın haberine göre; komisyonların yaptığı çalışmada mülteci sorunu, İstanbul Sözleşmesi ile Cumhurbaşkanı Yardımcılıkları konusunda tam mutabakat sağlanamadığı belirtildi.

5 Ocak 2023’te yapılacak 6’lı masa toplantısında, liderin gündeminde uzlaşı sağlanamayan konular yer alacak. 6 partinin genel başkan yardımcılarından oluşan ve seçim öncesi, seçim sırası ve seçim sonrası olmak üzere üç ayrı çalışma yürüten komisyonlar, şimdiye kadar 9 ana başlıkta 72 alt başlığı ele aldı.

Hukuk, adalet ve yargı, kamu yönetimi, şeffaflık, denetim ve yolsuzlukla mücadele, ekonomi, finans ve istihdam, sektörel ve bölgesel konular, bilim ve teknoloji, eğitim ve öğretim, sosyal politikalar, dış politika, güvenlik, savunma olmak üzere 9 başlık çalışıldı.

Mutabakat aranan birinci konu ‘mülteci sorunu’ oldu. Gelecek Partisi’nin metne ekletmek istediği ‘onurlu insani geri dönüş’ ifadesine Demokrat Parti’nin karşı olduğu belirtildi. CHP ve İYİ Parti, Temel Politikalar Belgesi’ne İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanacağına dair bir taahhüt konulmasını istiyor.

Buna SP’nin şerh koyduğu ifade ediliyor. Geçiş sürecinde, Cumhurbaşkanı ve yardımcılarının yetkisiyle ilgili vatandaşa net taahhütler verilmesi hedefleniyor. SP lideri Karamollaoğlu, ‘eşgüdüm kurulu’ öneriyor. Ancak, bazı liderlerin çekincesi olduğu biliniyor.

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu Kararı ‘Altılı Masa’nın Seçim Planlarını Nasıl Etkiler?

“CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmiş değil” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Tanju Tosun, “‘Öncelikle aday konusu Altılı Masa’ya bağlı, ısrarla buradan çıkacağının altını çiziyorlar. Kemal Beyin adaylık konusunda istekli olduğunu ve son açıklamalarıyla da sürecin olağan akışında devam edeceğini anlıyoruz” dedi ve ekledi:

“Muhtemel ocak sonuna doğru aday açıklanacak. Benim anladığım kadarıyla Kemal Bey aday olma konusunda aynı noktada. Ama Meral Hanımın tavrı çok önemli, eğer Ekrem Bey yönünde bir ısrarı olursa Kemal bey bu noktada geri adım atar. Böyle bir senaryo Altılı Masa’nın elini güçlendirir, ve AKP’nin de başından beri kurduğu oyunda elini zayıflatır.”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) başkanı ve üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak kararıyla birlikte Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağı bir kez daha gündemin en sıcak başlığı oldu.

Bir yandan İmamoğlu’na verilen cezanın hukuki ve siyasi yansımaları tartışılırken bir yandan da muhalefetin İmamoğlu’nda karar kılarak, yakalanan bu ivmenin sürdürülmesi gerektiğine dair yorumlar yapılıyor. Farklı düşünenler de var…

Optimar Araştırma’nın sahibi Hilmi Daşdemir’e göre tüm bu olup bitene bakarak Altılı Masa’nın adayı İmamoğlu’dur denilemez.

Fakat düne göre elinin daha da güçlendiği ve yargılamanın İmamoğlu lehine bir katkısı olduğu kanaatinde Daşdemir.

”Her ne kadar İmamoğlu genel başkanı için zaman zaman destek açıklamaları yapsa da ben hiç bir zaman da oyunun dışında kaldığını düşünmedim. Yargılama süreci hukuki bir süreç, ‘ahmak’ sözünün hakaret olduğunu söyleyenler ve söylemeyenler var ama ben daha çok toplumsal boyutu ile ilgili konuşabilirim. Buradan bakınca siyasi anlamda bir rantı var bu durumun. Dolayısıyla bu yargılamanın İmamoğlu lehine bir katkısı oldu elbette.”

Hilmi Daşdemir halihazırda yargılama süreci devam ederken, İmamoğlu hakkında verilen cezanın onanmış olarak kabul edilmesinin hükümete dair oluşturulan algı ile alakalı olduğu düşüncesinde.

”Hükümet müdahale etmiş olarak algılanıyor… Fakat siyasi olarak bir mağduriyet üzerinden bu durumun İmamoğlu’na bir faydası olur mu bilinmez. Çünkü her zaman da bu mağduriyet hikayeleri tutmaz. Toplumun nasıl algıladığına çok bağlıdır bu… Fakat Sayın Erdoğan ve Sayın İmamoğlu hakkındaki kararların benzer olduğuna dair yorumlar var, buna da katılmıyorum. Erdoğan bir şiir okuyarak fikirlerini ifade etmeye çalıştığı için ceza aldı, İmamoğlu ise bir hakaret davasına maruz kalarak ceza aldı ki bu ceza daha onanmadı. Karara göre bir değerlendirme yapılmalı ancak iki konu birbirinden bağımsız.”

İmamoğlu’nun olası adaylığı karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nasıl bir siyaset izleyeceği de merak konusu.

Hilmi Daşdemir’e göre Erdoğan, İmamoğlu’nun şimdiye kadar belediye başkanlığı döneminde yapmış olduğu hizmetlere bakacak. Bununla birlikte, Erdoğan ‘dış politika, Cumhuriyet ve AK Parti döneminde yapılan yatırımların mukayesesi ve de İmamoğlu’nun yetersizliği’ tezi üzerinden bir siyaset izleyecek…

”Olur da İmamoğlu Altılı Masa’nın adayı olursa, Sayın Erdoğan İmamoğlu’nun belediye hizmetlerine bakacaktır. Başkanlığı döneminden beri yaptığı yatırımlar ve toplu taşıma hizmetlerinde ciddi aksama var, kamuoyunun da gündeminde bu durum. Bir yıl öncesine yaptığımız kamuoyu araştırmalarında İmamoğlu’na verilen destek on puan kadar düşmüş durumdaydı. Bence bu faaliyetler ve hizmetler denetlenecek, gözardı edilmeyecek.”

Ayrıca İmamoğlu’nın 23 Haziran sonrasında Cumhurbaşkanı gibi hareket etmesi ve bunun üzerinden bir kurgu yapılması ciddi anlamda ayağını yerden kesti ve iletişim kazalarına neden oldu. Bu iletişim kazalarına yenileri de eklenebilir… Böyle bakıldığında Sayın Erdoğan belediye faaliyetleri, dış politika, Cumhuriyet ve AK Parti döneminde yapılan yatırımların mukayesi üzerinden bir değerlendirme yapacak… Ve İmamoğlu’nun yetersizliği üzerinden bir siyaset izleyecek.”

”Kemal Kılıçdaroğlu aday olmak istiyor fakat Meral Akşener’in tavrı çok önemli”

Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Tosun’a göre, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmiş değil.

Fakat bu noktada da İYİ Parti lideri Meral Akşener’in tutumunun belirleyici olacağını söylüyor.

”Öncelikle aday konusu Altılı Masa’ya bağlı, ısrarla buradan çıkacağının altını çiziyorlar. Kemal Beyin adaylık konusunda istekli olduğunu ve son açıklamalarıyla da sürecin olağan akışında devam edeceğini anlıyoruz. Muhtemel ocak sonuna doğru aday açıklanacak. Benim anladığım kadarıyla Kemal Bey aday olma konusunda aynı noktada. Ama Meral Hanımın tavrı çok önemli, eğer Ekrem Bey yönünde bir ısrarı olursa Kemal bey bu noktada geri adım atar. Böyle bir senaryo Altılı Masa’nın elini güçlendirir, ve AKP’nin de başından beri kurduğu oyunda elini zayıflatır.”

Prof. Dr. Tanju Tosun Yargıtay’ın, İmamoğlu hakkındaki kararı onaması halinde oluşan mağduriyetin Altılı Masa’nın elini güçlendireceği kanısında.

Prof. Dr. Tosun, Ekrem İmamoğlu’nun yasaklı hale gelmesi durumunda ise Meral Akşener’in aday belirleme sürecinde etkin rolü olacağını ifade ediyor.

”Belki Yargıtay kararı onarsa Ekrem Bey siyasetin dışında kalır, aday yapılmaz. Ama özellikle buradaki mağduriyet Altılı Masa’nın adayının seçmen nezdinde milli irade adına__meşruiyetinin__artmasına katkı yapar. Eğer İmamoğlu yasaklı hale gelirse bu kez Sayın Kemal Kılıçdaroğlu mu yoksa Sayın Mansur Yavaş üzerinde mi durulur. Burada Meral Hanımın özellikle belirleyeci rol oynayacağı kanaatindeyim. Mansur Yavaş, hala bu denklemin içinde, edindiğimiz izlenim ve kamuoyu araştırması bunu gösteriyor. İYİ Parti teşkilatında Mnasur Beyin adaylığı öne çıkıyor.”

Ekrem İmamoğlu verilen cezanın hukuki sürecinin hızlandırılacağını da düşünmüyor Prof. Dr. Tanju Tosun. Çünkü aksi durumun bumerang etkisi yaratacağını söylüyor.

”Aday gösterildiği takdirde sürecin hızlandırılacağını düşünmüyorum, bu bumerang etkisi yaratır. Milli irade üzerinden meşruiyet arayan bir hareketin, bizahiti bu iradenin meşruiyeti konusunda atacağı adımlar, Altılı Masa’nın seçmen nezdinde daha fazla itibar kazanmasına yol açar. Seçmen ne yapılmak istendiğini görür, eski siyasilere yasak getirildiğinde iktidara gelen isimler var. Halk asla bu müdahalalere olumlu bakmıyor.”

”Erdoğan’ın karşısında bu haliyle yarışacak olan İmamoğlu, ceza almamış bir İmamoğlu’ndan çok daha güçlü”

Siyaset Bilimci ve istanpolinst Genel Direktörü Seren Selvi Korkmaz’a göre ise İmamoğlu Saraçhane’ye bu çağrıyı yaparak ve de yanına Akşener’i alarak altı lideri etrafında topladı.

Korkmaz, İmamoğlu’nun kendisine dair soru işaretleri olanları bile tarafına çekmeyi başardığına dikkat çekiyor.

”İmamoğlu Saraçhane’ye bu çağrıyı yaparak, yanına da Akşener’i alarak altı lideri etrafında topladı. Bu da oyun değiştirici olduğunu ve toplumun desteğini aldığını gösterdi. İmamoğlu’na dair soru işaretleri olanlar bile bugün çok farklı düşünüyor. Öte yandan daha önceleri yaptığımız araştırmalarda iktidar seçmeni yerel seçimlerdeki adaletsizliğe vurgu yapmıştı. O yüzden baktığınızda Erdoğan’ın karşısında bu haliyle yarışacak olan İmamoğlu, ceza almamış bir İmamoğlu’ndan çok daha güçlü.”

Bu tablodan sonra İmamoğlu’nun adaylığının güçlendiğini fakat yine de Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair son kararın Kemal Kılıçdaroğlu’na ait olduğunun altını çiziyor Siyaset Bilimci Korkmaz.

Siyaset Bilimci ve istanpolinst Genel Direktörü Seren Selvi Korkmaz her ne kadar daha önce Altılı Masa liderlerinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığında bir uzlaşı olsa da İmamoğlu etrafında oluşan havanın masadaki liderleri de etkileyebileceği görüşünde.

”Bu saatten sonra İmamoğlu’nun adaylığı Kılıçdaroğlu’na bağlı. Ama özellikle bu süreçte İmamoğlu’nun açıkçası adaylığının daha da kuvvetleneceğini düşünüyorum. Altılı Masa’daki liderlerde de fikir değişikliği olmuş olabilir. Çünkü daha önce Kılıçdaroğlu’nda bir konsodilasyon vardı ama İYİ Parti’nin fikir değişikliğini gözlemleyebiliyorduk. Ama bu atmosferin diğer liderlerini etkileyeceğini düşünüyorum.”

Paylaşın

‘Altılı Masa’dan Saraçhane’de Gövde Gösterisi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti (DP), Gelecek Partisi ve Demokrasi Ve Atılım (DEVA) Partisi’nden oluşan Altılı Masa, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yargılandığı davada çıkan sürpriz hapis cezası kararının ardından Saraçhane’de gövde gösterisi yaptı. 

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Demokrat Parti Başkanı Gültekin Uysal’ın katıldığı mitingde Saadet Partisi’ni İstanbul İl Başkanı Ömer Faruk Yazıcı temsil etti.

“Millet, iradesine sahip çıkıyor” sloganı altında düzenlenen etkinlikte ilk olarak sahneye çıkan İmamoğlu, 2019 seçimlerinde İBB için kullanılan oyların geçersiz sayıldığını hatırlatarak “Tertemiz, helal oyunuzu iptal ettiler. Seçimi yenilediler. Onlar sizin seçtiğiniz belediye başkanını görevden alıp hapsetmek için mahkemeden karar çıkarttılar. Baktılar mahkemenin hâkimi istedikleri gibi karar vermeyecek onu sürüp başka bir hakimle karar çıkarttılar. Bu ülkeyi yönetenlerin sizinle ne dertleri, ne alıp veremedikleri var?” sorusunu yöneltti.

“Bunlar hasta, çok hasta. Bunlar milletin iradesine karşı alerjisi olan insanlar” diyen İmamoğlu, “Kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun halkın oylarıyla seçilmiş bir yöneticiyi haksız, hukuksuz biçimde görevden almak haddini bilmemektir” dedi.

Altılı masanın en çalışkan neferi olacağı sözü veren İmamoğlu, “Ben ortak aklın iradesine inanıyorum. Toplumun barış içinde, ortak bir geleceği inşa edeceğine inanıyorum. Onların dikte ettirdiği yok hükmündeki kararlardan asla korkmuyorum. Birlikte bu karanlık günleri aşacağız. Asla üzülmeyeceğiz. Asla öfkeye kapılmayacağız. Ama hep birlikte kararlı olacağız. Bu dava bana açılmış bir dava değil. Bu dava ülke davası. Bu dava adalet davası. Bu dava eşitlik davası!” diye konuştu.

İmamoğlu, konuşmasını “2023 çok güzel olacak. Yalnız benim ya da senin için değil. Hepimiz için çok güzel olacak. Bütün vatandaşlarımız için çok güzel olacak. Herkes kazanacak. Çocuklarımız kazanacak. Gençlerimiz kazanacak. Hepinizi çok seviyorum. Hep birlikte mücadelemize devam edeceğiz. Her şey çok güzel olacak!” diye tamamladı.

Kılıçdaroğlu: Maratonun sonuna geldik

İmamoğlu’nun ardından sahneye gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 16 milyon İstanbullunun iradesine bir yargıç aracılığıyla darbe vurulduğunu belirterek “Şunu herkes çok iyi bilsin. Ekrem Başkan hakkında verilen karar bize bir milim geri adım attırmayacaktır. Adalet ağacının içindeki kurtları tek tek temizleyeceğiz. Açık ve net ifade edeyim hiç kimse, hiçbir güç Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul’a hizmet etmekten alıkoyamaz” dedi.

“Hiç kimse unutmasın ve umutsuzluğa kapılmasın. Bu bir maratondur. Maratonun sonuna geldik. 6 ay sonra maraton bitecek” şeklinde konuşan Kılıçdaroğlu, vatandaşlara “Asla başınızı öne eğmeyin, önümüzde altı ay kaldı. Siz de haykırın. İktidar, iktidar, iktidar. İktidar olmak için geliyoruz” diye seslendi.

Babacan: İmamoğlu kardeşime yapılan bu hukuksuzluğu reddediyorum

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Kılıçdaroğlu’nun ardından bir konuşma gerçekleştirdi. Babacan, üç dönem seçim kuralını hatırlatarak iktidarın artık bu kurala uymadığını belirtti, AKP’nin iktidara gelmeden önce verdiği sözlerden döndüğünü vurguladı.

“İmamoğlu kardeşime yapılan bu hukuksuzluğu reddediyorum. Canan Kaftancıoğlu’na ve Demirtaş’a yapılan bu hukuksuzluğu reddediyorum. İktidarın kaybettiği belediyelere kayyum atayarak rövanş almasını kabul etmiyorum. Nedir bu çektiğimiz? Devlet gücünü ele geçiren başlıyor altındakileri ezmeye, zulmetmeye…”

Uysal: Bu deli gömleğini her türlü yırtacağız

Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal, Saraçhane’deki mitingde yaptığı konuşmada “Türk milletinin tarihi yürüyüşünde önemli bir kilometre taşının bulunduğu noktadayız. Milletim için üzüntü içerisindeyim. Bu büyük devlet için üzüntü içerisindeyiz. Geleceği karartılan gençlerimiz adına üzüntü içerisindeyiz” dedi.

Uysal ayrıca, “Demokrasi ile hukuk ile bu iktidar sahiplerinin ufuklarını gömdük. Bakmayın isimlerine Adalet ve Kalkınma Partisi dediklerine. Adaletleri batanı çok oldu. Onların adaleti Deniz Feneri davalarında zaten batmıştı. Adınız ak olacağına alnınız ak olaydı” ifadelerini kulandı.

“Bu kararın milletin vicdanında nokta kadar bir karşılığı yoktur” diyen Uysal şöyle devam etti. “Bugün, bu büyük ülkenin her şeyini çalanlar; çaldıkları yetmedi, sandığı çalmaya kalktılar. Ama bilsinler ki; dünümüzü çalanlara yarınlarımızı çaldırtmayacağız. Bu deli gömleği her türlü yırtacağız.

Davutoğlu: Sahip olduğunuz mutlak güç sizi aldatmasın

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Saraçhane’de “Meselemiz sadece Sayın İmamoğlu’nun hak ettiği makamı korumak değildir. Meselemiz İstanbul seçmeninin iradesini korumak, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik değerlerini korumaktır” dedi.

Davutoğlu ayrıca “Güç sahipleri, sakın ha sahip olduğunuz mutlak güç sizi aldatmasın, geçmişte nice mutlak güç sahipleri aldandılar. Demokrasi aşığı 85 milyon adına söylüyorum korkmadık, korkmayacağız. Hangi siyasi görüşten olursa olsun, herkesin hakkını koruyacağız.” ifadelerini kullandı.

Akşener: Demokrasi, sandık ve bu irade bizimdir

Davutoğlu’nun ardından sözü alan İYİ Parti Merak Akşener, şu ifadeleri kullandı: “Yüz yıl önce olduğu gibi bugün de ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyenler burada. İstanbul’dan haykıranları duymadıkları anda biz Saraçhane’deyiz. Siz diyorsunuz ki ‘Saray sizinse Saraçhane bizimdir’ 16 milyon İstanbullunun iradesi burada.

Size bize terörist deseler de haksız yere Ekrem kardeşimi yargılasalar da bu irade, bu yürek, bu cesaret bu demokrasi aşkı bu sandıkta verilecek cezanın ortaya koyduğu irade gösteriyor ki artık 16 milyon İstanbullunun dışında 85 milyon Türkiyelinin de Ekrem İmamoğlu’nun yanında olduğunu görüyoruz. Hiçbir haksızlık sonsuza kadar sürmez. Geldikleri gibi giderler. Demokrasi, sandık ve bu irade bizimdir”

Sabri Tekir: Şüphesiz kaybedecekler

Akşener’in ardından sözü Saadet Partisi Genel Vekili Sabri Tekir ise, “Dünden bugüne, adalet mekanizmasına kişisel ve siyasi hesaplarla müdahale edenler mutlaka ve mutlaka kaybetmişlerdir, eğer böyle bir müdahale varsa, buna müdahil olanlar şüphesiz kaybedeceklerdir” dedi.

Altılı Masa’ya dahil olan Saadet Partisi’nin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, önceden planlanmış bir hastane randevusu nedeniyle Saraçhane’deki programa katılamayacağını açıklamış, “Orada bulunan herkese canıgönülden selamlarımı iletiyorum. Hepimizin ortak talebi: Önce Adalet, Her daim adalet, Herkese Adalet!” paylaşımında bulunmuştu.

Ne olmuştu?

İmamoğlu’nun Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı davada Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi dün 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına hükmetmiş ve TCK’nın 53’üncü maddesi uyarınca “siyasi yasak” hükmü uygulamıştı. Kararın kesinleşmesi için istinaf mahkemesi ve Yargıtay süreçlerinin de tamamlanması gerekiyor.

İmamoğlu, 30 Ekim 2019’da Fransa’nın Strasbourg kentinde düzenlenen kongrede 31 Mart seçimlerinin iptal edilmesini eleştirmiş, Soylu buna karşı yaptığı açıklamada, “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum; bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demişti. Gazetecilerin Soylu’nun bu sözlerini soruğu İmamoğlu da, “Ben lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye. Tam da 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın” yanıtı vermişti.

İmamoğlu bu sözleriyle, yanıt verdiği Soylu’yu kastettiğini savunuyor. Geçen duruşmada tanık olarak dinlenen FOX TV muhabiri Gülşah İnce de bu yönde beyanda bulunmuştu.

Paylaşın

Başörtüsü Teklifi: Altılı Masa Yeni Metin Sunabilir

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti (DP), Gelecek Partisi ve Demokrasi Ve Atılım (DEVA) Partisi’nden oluşan Altılı Masa’nın, başörtüsü ve ailenin korunması başlıkları altına sunduğu anayasa değişikliği teklifi ile ilgili komisyon görüşmeleri sırasında iktidarın teklifine ilişkin çekincelerin düzeltildiği yeni bir metin sunmasının da ihtimal dahilinde olduğu belirtiliyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsünün yasa değişikliği teklifi ile teminat altına alınmasını önermesinin ardından iktidar konuyu anayasa değişikliği ile yapmak için çalışmalara başlamıştı. Bu kapsamda “başörtüsüne anayasal güvence ve ailenin korunması” ile ilgili anayasa değişikliği önerisi, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve BBP ile birlikte toplam 336 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığı’na geçen Cuma günü sunulmuştu.

İYİ Partililerden Kılıçdaroğlu’na tepki

İktidarın teklifini sunmasının ardından Altılı Masa’yı oluşturan partiler içinde nasıl tutum izleneceğine dair toplantılar düzenlendi. CHP’nin Merkez Yönetim Kurulu ile İYİ Parti’nin ise Genel İdare Kurulu Pazartesi günü yaptıkları toplantılarda konuya ilişkin nasıl bir yol çizilmesi gerektiği ele alındı.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in edindiği bilgilere göre İYİ Parti’nin GİK toplantısında hemen hemen her üye söz olarak böyle bir konunun gündeme gelmesinden duydukları rahatsızlığı dile getirdi ve halkın ekonomik sıkıntılarla mücadele ettiği bir dönemde aslında günümüzde sorun olmayan başörtüsü meselesinin yeniden gündemde olmasını doğru bulmadıklarını belirttiler.

Toplantıda söz alan İYİ Partililer Kılıçdaroğlu’nun böyle bir teklifi Altılı Masa ile istişare etmeden gündeme getirmesini eleştirerek “Şimdi ekonomide vatandaşın en canının yandığı böyle bir dönemde gündem ekonomi olması gerekirken Ocak sonu Şubat ayına kadar iktidar bunu gündeme taşıyabilir” endişesini paylaştılar.

Bu kapsamda toplantıda şu anda anketlere göre önemli bir oranda olduğu gözlemlenen arada kalan kararsız seçmenin bu tartışmalar nedeniyle AKP’ye doğru kayma riski de dile getirildi.

İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu da toplantının ardından yaptığı açıklamada iktidarın teklif metnine ilişkin bazı düzeltmeler yapılması gerektiği ifade edilmekle birlikte GİK’teki genel eğilimin “olumlu” olduğunu belirtmişti. Zorlu, “Burada iki önemli hususun altı çizildi. Bir; metin içerisinde riskli gördüğümüz, ileride problem yaratacağını düşündüğümüz bazı ifadeler var. Bunların değiştirilmesi gerekmektedir. Genel İdare Kurulumuzdan çıkan ortak görüş budur. Bununla birlikte Genel İdare Kurulumuzda çoğunluğun eğilimi, temayülü ise olumlu bir kanaat içerisinde olduğumuz yönündedir. Yani, evet yönündedir” demişti.

Altılı Masa’dan yeni bir teklif mi gelecek?

Kılıçdaroğlu ise dün gazetelerin Ankara temsilcileri ile düzenlenen toplantıda soru üzerine anayasa değişikliği ile ilgili anayasa hocalarından görüş alacaklarını belirterek “Bir bakacağız. Ondan sonra oturup karar vereceğiz. Büyük bir olasılıkla önümüzdeki süreçte, altılı masada da konuşulabilir. Oturur konuşuruz. Ona göre bir karar veririz, birlikte” ifadelerini kullandı.

Her ne kadar şu ana çeşitli açıklamalar yapılmış olsa da genel beklenti altılı masa liderlerinin 26 Aralık’taki toplantı öncesinde karşılıklı görüşmelerle bu konuda bir eşgüdüm sağlamaya çalışacakları yönünde.

İYİ Parti konuyu gündeme getiren parti CHP olduğu için çözümünü ya da eşgüdümü sağlaması gereken tarafın yine CHP olduğunu düşünüyor. Bu arada gerek CHP gerekse İYİ Parti bu aşamada teklifi toptancı bir şekilde reddetmeyi ise doğru bulmuyor.

Peki Altılı Masa bu konuda eşgüdümü sağlamaya yönelik nasıl bir çözüm bulabilir?

Edinilen bilgiye göre teklifin TBMM’deki komisyon görüşmeleri sırasında muhalefet üyeleri anayasa hukukçularının da katkılarının bulunacağı, çekince görülen ifadelerin düzetilmiş halinin yer alacağı yeni bir metin sunabilir.

Macaristan’dakine benzer referandum tuzağı endişesi 

Öte yandan gerek İYİ Parti gerekse CHP ailenin korunması başlığı altında eşcinsel evliliklerin yasaklanmasını getiren hükmün iktidar tarafından Macaristan’dakine benzer şekilde yeni bir kutuplaştırma yöntemi olarak kullanılacağını düşünüyor.

İktidarın teklifi ile Anayasa’nın 41’nci maddesin “Ailenin korunması” ile ilgili başlık altındaki birinci fıkraya, “Evlilik birliği ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” hükmünün eklenmesi öngörülüyor.

Muhalefet ise Türkiye’de eşcinsel evliliklerin yasal olarak zaten mümkün olmadığına dikkat çekerek bunu Macaristan’daki referanduma benzer bir tuzak olarak görüyor.

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin de teklifin sunulması ile ilgili düzenlediği basın toplantısında “Hem Nüfus Kanunu’na hem de Medeni Kanunu’na göre zaten evlilik birlikteliği bir kadın ve bir erkekten oluşur. Ama ailenin korunması ile ilgili toplumsal ihtiyaç vardı” demişti.

Oylama süreci nasıl işliyor?

Anayasa değişikliği tekliflerinde Genel Kurul’da, iki ayrı madde için iki tur oylama düzenleniyor. Milletvekillerinin oylarını gizli kullandığı oylamada maddeler ayrı ayrı oylanıyor.

Cumhur İttifakı’nın oy kullanamayan TBMM Başkanı Mustafa Şentop haricinde toplam 334 sandalyesi bulunuyor. Referanduma gidilebilmesi için 360 milletvekili gerekiyor ve bu sayıya ulaşmak için muhalefetten herhangi bir partinin teklife “evet” demesi ya da AKP’nin en az 26 milletvekili bulması gerekiyor. AKP ile MHP’nin 400 milletvekilini bulabilmesi durumunda ise referanduma gerek kalmadan anayasa değişikliği geçebiliyor.

Paylaşın