Tuncer Bakırhan Hakkında Soruşturma Başlatıldı

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan hakkında, Mardin, Batman ve Halfeti Belediye Başkanlıklarına kayyum atılmasının ardından yaptığı açıklamalar nedeniyle, soruşturma başlatıldı.

Haber Merkezi / Tuncer Bakırhan, “Şunu çok iyi bilsinler ki Seyid Rıza, Şeyh Said, Mazlumlar, Denizler, Sakineler ne yaptıysa Kürt halkı da Türkiye halkları da onu yapacaktır” demişti.

İçişleri Bakanlığı, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve DEM Parti Mardin İl Başkanı Mehmet Mihdi Tunç hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Mardin, Batman ve Halfeti Belediye Başkanlıklarına Başkan vekilleri görevlendirilmesiyle ilgili olarak; Siirt Milletvekili ve DEM Partisi Eş Genel Başkanı Tuncer BAKIRHAN’ın 04.11.2024 tarihinde yapmış olduğu konuşma ve DEM Parti Mardin İl Başkanı Mehmet Mihdi TUNÇ’un 04.11.2024 tarihinde yapmış olduğu açıklama nedeniyle haklarında yasal işlem başlatılmıştır.”

Tuncer Bakırhan ne demişti?

DEM Partili Mardin Büyükşehir, Batman ve Şanlıurfa’nın Halfeti ilçe belediyesine kayyım atanmıştı. Kayyım atamalarına tepki gösteren Tuncer Bakırhan, Mardin’de yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı: Bunlar bir taraftan çözüm beklentisi yarattılar, ‘yeni bir süreç’ dediler, ‘normalleşme’ dediler; fakat tam 8 yıl önce 4 Kasım’da yapmış oldukları siyasi soykırımı tekrar ettiler. Bunlar yalancıdır, bunlar riyakardır, bunlar ikiyüzlüdür. Bunlar çözüm dediklerinde zulüm, normalleşme dediklerinde kayyım, adalet dediklerinde adaletsizlikle karşı karşıya kalıyoruz.

Kürt’ü ve Türkiye halklarını reddedenler zannediyorlar ki Kürtler bu kayyımcılara, bu talancılara baş eğecek. Şunu çok iyi bilsinler ki Seyid Rıza, Şeyh Said, Mazlumlar, Denizler, Sakineler ne yaptıysa Kürt halkı da Türkiye halkları da onu yapacaktır. Ne onların kayyımı ne zulüm politikaları ne yalanları ne de hileleri bizlere diz çöktüremeyecektir. Seyid Rıza, ‘Yalan dolanlarınızla bize diz çöktüremezsiniz’ diyordu.

Biz de diyoruz ki ne yalan ne talan ne de zulüm Mardin’de, Amed’de, Kürt coğrafyasının hiçbir yerinde bizleri yıldıramayacak, bizlere diz çöktüremeyecektir. Üçüncü dönemdir kayyım atıyorsunuz. Demek ki kayyım politikalarınız karşılık bulmadı. Demek ki seçimde bu kayyım politikalarınız, bu inkar politikalarınız kaybetti. Seçimde kaybettiğiniz bu yerleri şimdi hileyle, yalan dolanla, yalan yanlış yargı kararlarıyla gasp etmeye çalışıyorsunuz.

Değerli halkımız, size söz veriyoruz: Bu kayyımcı anlayışa, sizin iradenizi yok sayanlara asla geçit vermeyeceğiz. Sokakta, Meclis’te, yaşamın her alanında emekçilerle, yoksullarla ve ezilenlerle birlikte bu talancı, bu savaş sever kayyımcı zihniyeti el birliğiyle göndereceğiz. Sizler yanımızda olduğunuz müddetçe, burada olduğu gibi iradenize sahip çıktığınız müddetçe ne talan ne yalan ne kayyım ne de zulüm Kürdistan topraklarında asla karşılığını bulmayacaktır.

Mardin’den çağrımızı yineliyoruz: Bu kayyım sisteminden vazgeçin. Bu kayyım sisteminin kimseye yararı yok, bu kayyım sistemi iflas etti. Tekrar Mardin halkının iradesinin tecelli etmesi için bu yalancı, talancı ve kayyımcı anlayışı bırakın. Eş başkanlarımız yönetimiyle bu kenti yönetsin. Bizler durmayacağız, mücadele edeceğiz, direneceğiz. Bu topraklara barış ve adalet gelinceye kadar, halkımız kendi kimliğiyle eşit yurttaş oluncaya kadar hep birlikte mücadele edeceğimizin sözünü veriyoruz.”

Paylaşın

Bakırhan: Kürt Coğrafyasında Ayrı Bir Hukuk Uygulanıyor

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, kayyım atanan Halfeti Belediyesi önünde yaptığı konuşmada, “Emin olun askeri darbe dönemini aratan bir süreçle karşı karşıyayız. Ne demek sen seçemezsin. Ne demek sen seçilmezsin. Batıda ayrı bir hukuk uyguluyor, Kürt coğrafyasında ayrı bir hukuk uyguluyor” dedi ve ekledi:

“Sizlere çok net ve öz taleplerimizi iletmek istiyoruz: Kürtler çözüm istiyor. Kürtler demokrasi istiyor. Kürtler seçtikleri iradenin kendisini yönetmesini istiyor. Kürtler kavga istemiyor. Kürtler çatışma istemiyor. Şimdi siz karar verin, bu sınav sizin sınavınızdır. Çözüm diyorsanız buradayız. Çözüm istiyorsanız İmralı orada. Barış diyorsanız kayyım politikanızdan vazgeçin.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, Halfeti Belediyesine kayyınm atanmasını protesto için ilçeye gitti. Bakırhan ve Hatimoğullarına, DEM Parti Milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Sezai Temelli, Ömer Öcalan, Ferit Şeyaşar Dilan Kunt Ayan, Zülküf Uçar, Mithat Sancar, Ayten Kordu, DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, EMEP Genel Başkanı Seyit Arslan, EMEP Antep Milletvekili Sevda Karaca ile yerlerine kayyım atanan Halfeti Belediye Eşbaşkanları Saniye Bayram ve Mehmet Karayılan eşlik etti.

EHP, TÖP, TİP, EMEP, SMF, SYKP, SODAP, KKP, PİA, Devrimci Parti, ESP, İHD, Alevi Bektaşi Federasyonu, KESK’ten çok sayıda isim de ilçeye geldi. DEM Parti heyeti polis ablukasına alınan belediyenin önüne gitti.

Kayyım atanan Halfeti Belediyesi önünde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Bu iktidar bize Kürt oy kullanamaz diyor. Kürt seçemez, seçilmez diyor. Anadilini konuşmaz diyor. Kürt dilini kullanmazsa, Kürt yerel seçimlerde, genel seçimlerde kendi temsilcilerini seçemiyorsa, Kürdün iradesine kayyım atanıyorsa, Kürdün iradesi cezaevine gönderiliyorsa bu iktidara Halfeti’den ‘Kürt ne yapsın’ diye sormak istiyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir darbe biçimi yok. Emin olun askeri darbe dönemini aratan bir süreçle karşı karşıyayız. Ne demek sen seçemezsin. Ne demek sen seçilmezsin. Batıda ayrı bir hukuk uyguluyor, Kürt coğrafyasında ayrı bir hukuk uyguluyor. Sanki barışı onlar istiyor sanki çözümü onlar istiyor da Kürtler istemiyor gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar” dedi.

İktidara tepkisini sürdüren Bakırhan, “Sizlere Kürtler inanmıyor, emekçiler inanmıyor. Çünkü sizler gerçek bir programa, gerçek bir siyasete sahip değilsiniz. Sizler sıkıştığınız zaman kayyıma başvuran, kolluğa yapışan, yargıyı bir sopa gibi kullanan bir anlayışın sahipsiniz. Sizlere çok net ve öz taleplerimizi iletmek istiyoruz: Kürtler çözüm istiyor. Kürtler demokrasi istiyor. Kürtler seçtikleri iradenin kendisini yönetmesini istiyor. Kürtler kavga istemiyor. Kürtler çatışma istemiyor. Şimdi siz karar verin, bu sınav sizin sınavınızdır. Çözüm diyorsanız buradayız. Çözüm istiyorsanız İmralı orada. Barış diyorsanız kayyım politikanızdan vazgeçin” diye konuştu.

Hattimoğulları: Faşizmin ta kendisidir

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hattimoğulları da “Kayyım seçimleri ortadan kaldırmak demektir. Bu iktidarın şu an büyük amacı yerel yönetimlerde seçimleri ortadan kaldırmaktır. Atadığı vali ve kaymakamlarla yeni bir düzen kurmak istiyorlar. Bu faşizmin ta kendisidir. Bu iktidar bir yandan Kürt sorununu çözelim dedi, iç barış diye el uzattı ama diğer diğer eliyle sopayla başta Kürtlerin ve bu ülkede yaşayan bütün halkların tepesine o sopayı indiriyor. Buna biat etmeyenleri de yargı yoluyla, şu an yaptıkları gibi bütün toplumu böyle işgal etmek istiyorlar. Türkiye işgal etmek istiyorlar. Yalandır bunların Türkiye partisi oldukları. Yalandır bunların iş barış dedikleri. İç barış isteyen kayyım atamaz” dedi.

HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, “.Bu darbeyi kabul etmedik, etmeyeceğiz. Hakkari’de olduğu gibi burada büyük bir direniş var. Direnişinizi selamlıyoruz. Sopalar ile sandıktan çıkamadılar. Yine kaybettiler, yenildiler. Kaybetmeye mahkumlar. Burası Sayın Öcalan’ın memleketi. Bir yandan çağrı yapılıyor, bir yandan disiplin cezaları veriliyor. Çağrı değil adım atın, Özgürlük koşullarını oluşturun. Tecrit demokratik gösterilerek saldırı ile bir yere varamazsınız. Siz darbecisiniz. Sonuna kadar direneceğiz. Herkesi ortak mücadeleye çağırıyoruz” diye konuştu.

EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, “Bir ellerinde hançer varken el uzatıyorlar. Bu koşullarda barış nasıl olacak? Kürt halkına büyük değer veriyoruz. Türkiye’nin her yerinde kardeşleriniz var. Eğer birlik olursak, tek vücut olursak bu iktidarı da kayyımları da göndeririz” dedi.

Nebiye Merttürk: Diktatörleri koltuklarında indireceğiz

Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, “Halkı kandırmak istiyorlar. Barış maskesi yüzlerinde durmuyor, o kadar yüzsüzler. Sadece 7 aydır kayyımın borcu ödensin diye büyük bir mücadele verilmiş. 7 ayda bu küçük ilçede büyük bir birikime imza atılmış. Bu mücadeleyi saygı ile selamlıyoruz. Bütün politikaların karşısında direndik. Diktatörleri koltuklarında indireceğiz. Omuz omuza mücadele edeceğiz” diye konuştu.

EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, “Kürt ve Türk işçiler olarak ortak bir mücadele kuramadığımız sürece bu vahşi uygulamalar devam edecek. Kayyımları biran önce geri çekin. Kürt halkının çıkarları ve sorunları aynı zamanda Türk halkının da talep ve çıkarlarıdır. Güçlerimizi birleştirmek zorundayız” dedi.

Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçı, “Daha önce de dayanışma için buralara geldik. Türkiye halkları ile devrimcilerin kader birliği var. Kayyıma karşı da bir kader birliğimiz var. Direnişinizi selamlıyoruz. Biz kazanacağız” diye konuştu.

(Kaynak: Artı Gerçek)

Paylaşın

Hattimoğulları’ndan Kayyım Açıklaması: Faşizmin Ta Kendisi

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hattimoğulları, kayyım atanan Halfeti Belediyesi önünde yaptığı konuşmada, “Kayyım seçimleri ortadan kaldırmak demektir. Bu iktidarın şu an büyük amacı yerel yönetimlerde seçimleri ortadan kaldırmaktır” dedi ve ekledi:

“Atadığı vali ve kaymakamlarla yeni bir düzen kurmak istiyorlar. Bu faşizmin ta kendisidir. Bu iktidar bir yandan Kürt sorununu çözelim dedi, iç barış diye el uzattı ama diğer diğer eliyle sopayla başta Kürtlerin ve bu ülkede yaşayan bütün halkların tepesine o sopayı indiriyor. Buna biat etmeyenleri de yargı yoluyla, şu an yaptıkları gibi bütün toplumu böyle işgal etmek istiyorlar. Türkiye işgal etmek istiyorlar. Yalandır bunların Türkiye partisi oldukları. Yalandır bunların iş barış dedikleri. İç barış isteyen kayyım atamaz”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, Halfeti Belediyesine kayyınm atanmasını protesto için ilçeye gitti. Bakırhan ve Hatimoğullarına, DEM Parti Milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Sezai Temelli, Ömer Öcalan, Ferit Şeyaşar Dilan Kunt Ayan, Zülküf Uçar, Mithat Sancar, Ayten Kordu, DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, EMEP Genel Başkanı Seyit Arslan, EMEP Antep Milletvekili Sevda Karaca ile yerlerine kayyım atanan Halfeti Belediye Eşbaşkanları Saniye Bayram ve Mehmet Karayılan eşlik etti.

EHP, TÖP, TİP, EMEP, SMF, SYKP, SODAP, KKP, PİA, Devrimci Parti, ESP, İHD, Alevi Bektaşi Federasyonu, KESK’ten çok sayıda isim de ilçeye geldi. DEM Parti heyeti polis ablukasına alınan belediyenin önüne gitti.

Kayyım atanan Halfeti Belediyesi önünde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Bu iktidar bize Kürt oy kullanamaz diyor. Kürt seçemez, seçilmez diyor. Anadilini konuşmaz diyor. Kürt dilini kullanmazsa, Kürt yerel seçimlerde, genel seçimlerde kendi temsilcilerini seçemiyorsa, Kürdün iradesine kayyım atanıyorsa, Kürdün iradesi cezaevine gönderiliyorsa bu iktidara Halfeti’den ‘Kürt ne yapsın’ diye sormak istiyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir darbe biçimi yok. Emin olun askeri darbe dönemini aratan bir süreçle karşı karşıyayız. Ne demek sen seçemezsin. Ne demek sen seçilmezsin. Batıda ayrı bir hukuk uyguluyor, Kürt coğrafyasında ayrı bir hukuk uyguluyor. Sanki barışı onlar istiyor sanki çözümü onlar istiyor da Kürtler istemiyor gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar” dedi.

İktidara tepkisini sürdüren Bakırhan, “Sizlere Kürtler inanmıyor, emekçiler inanmıyor. Çünkü sizler gerçek bir programa, gerçek bir siyasete sahip değilsiniz. Sizler sıkıştığınız zaman kayyıma başvuran, kolluğa yapışan, yargıyı bir sopa gibi kullanan bir anlayışın sahipsiniz. Sizlere çok net ve öz taleplerimizi iletmek istiyoruz: Kürtler çözüm istiyor. Kürtler demokrasi istiyor. Kürtler seçtikleri iradenin kendisini yönetmesini istiyor. Kürtler kavga istemiyor. Kürtler çatışma istemiyor. Şimdi siz karar verin, bu sınav sizin sınavınızdır. Çözüm diyorsanız buradayız. Çözüm istiyorsanız İmralı orada. Barış diyorsanız kayyım politikanızdan vazgeçin” diye konuştu.

Hattimoğulları: Faşizmin ta kendisidir

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hattimoğulları da “Kayyım seçimleri ortadan kaldırmak demektir. Bu iktidarın şu an büyük amacı yerel yönetimlerde seçimleri ortadan kaldırmaktır. Atadığı vali ve kaymakamlarla yeni bir düzen kurmak istiyorlar. Bu faşizmin ta kendisidir. Bu iktidar bir yandan Kürt sorununu çözelim dedi, iç barış diye el uzattı ama diğer diğer eliyle sopayla başta Kürtlerin ve bu ülkede yaşayan bütün halkların tepesine o sopayı indiriyor. Buna biat etmeyenleri de yargı yoluyla, şu an yaptıkları gibi bütün toplumu böyle işgal etmek istiyorlar. Türkiye işgal etmek istiyorlar. Yalandır bunların Türkiye partisi oldukları. Yalandır bunların iş barış dedikleri. İç barış isteyen kayyım atamaz” dedi.

HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, “.Bu darbeyi kabul etmedik, etmeyeceğiz. Hakkari’de olduğu gibi burada büyük bir direniş var. Direnişinizi selamlıyoruz. Sopalar ile sandıktan çıkamadılar. Yine kaybettiler, yenildiler. Kaybetmeye mahkumlar. Burası Sayın Öcalan’ın memleketi. Bir yandan çağrı yapılıyor, bir yandan disiplin cezaları veriliyor. Çağrı değil adım atın, Özgürlük koşullarını oluşturun. Tecrit demokratik gösterilerek saldırı ile bir yere varamazsınız. Siz darbecisiniz. Sonuna kadar direneceğiz. Herkesi ortak mücadeleye çağırıyoruz” diye konuştu.

EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, “Bir ellerinde hançer varken el uzatıyorlar. Bu koşullarda barış nasıl olacak? Kürt halkına büyük değer veriyoruz. Türkiye’nin her yerinde kardeşleriniz var. Eğer birlik olursak, tek vücut olursak bu iktidarı da kayyımları da göndeririz” dedi.

Nebiye Merttürk: Diktatörleri koltuklarında indireceğiz

Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, “Halkı kandırmak istiyorlar. Barış maskesi yüzlerinde durmuyor, o kadar yüzsüzler. Sadece 7 aydır kayyımın borcu ödensin diye büyük bir mücadele verilmiş. 7 ayda bu küçük ilçede büyük bir birikime imza atılmış. Bu mücadeleyi saygı ile selamlıyoruz. Bütün politikaların karşısında direndik. Diktatörleri koltuklarında indireceğiz. Omuz omuza mücadele edeceğiz” diye konuştu.

EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, “Kürt ve Türk işçiler olarak ortak bir mücadele kuramadığımız sürece bu vahşi uygulamalar devam edecek. Kayyımları biran önce geri çekin. Kürt halkının çıkarları ve sorunları aynı zamanda Türk halkının da talep ve çıkarlarıdır. Güçlerimizi birleştirmek zorundayız” dedi.

Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçı, “Daha önce de dayanışma için buralara geldik. Türkiye halkları ile devrimcilerin kader birliği var. Kayyıma karşı da bir kader birliğimiz var. Direnişinizi selamlıyoruz. Biz kazanacağız” diye konuştu.

(Kaynak: Artı Gerçek)

Paylaşın

Türk’ten Bahçeli’ye: Kürtler Ne İstediğini Biliyor

Yerine kayyım atanan Mardin Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk, “Onurlu bir yaşamı sağlamak istiyoruz. Yıllardan beri de bunun için mücadele veriyoruz. Gerçekten Türkiye’yi bu kaostan kurtaracak, her türlü girişimler içinde olma zorunluluğu ve ihtiyacını hissediyoruz” dedi ve ekledi:

“Bizim için önemli olan bir diyalog ortamını oluşturmak. Eğer bunun imkanı varsa biz Türkiye’deki bütün siyasi partilerle görüşmek, konuşmak, sorunun çözümüne katkı sunacak bir formül oluşturmak için varız. Yarın pratikleri ile gerçekten sorunun çözümü, demokratik bir gelecek için bir çalışmaları varsa, Sayın Bahçeli ile de görüşürüz. O nedenle kimse bizi istismar edecek durumda da değil.”

Ahmet Türk, “Kürtler bugün politize olmuş bir halk. Kürtler ne istediğini biliyor. Kürtler hangi projenin demokratik bir proje olduğunu veyahut gerçekten demokratik olmayan bir proje olduğunu fark edecek bilinçte ve güçtedir. Bu nedenle bir istismar söz konusu değil. Ama doğru bir pratik, gerçekten Türkiye’de bütün siyasi partilerin birlikte diyalog ortamını oluşturarak çözüme katkı sunacak bir noktaya taşıyabilir” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), grup toplantısını Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanan Mardin’de yaptı. Grup toplantısının ardından yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendi adı üzerinden “bir istismar” yapıldığı yönündeki soruya Ahmet Türk, tek hayalinin bir gün ülkede barışı sağlamak olduğunu söyledi. Türk, “Onurlu bir yaşamı sağlamak istiyoruz. Yıllardan beri de bunun için mücadele veriyoruz. Gerçekten Türkiye’yi bu kaostan kurtaracak, her türlü girişimler içinde olma zorunluluğu ve ihtiyacını hissediyoruz. Bizim için önemli olan bir diyalog ortamını oluşturmak. Eğer bunun imkanı varsa biz Türkiye’deki bütün siyasi partilerle görüşmek, konuşmak, sorunun çözümüne katkı sunacak bir formül oluşturmak için varız.

Yarın pratikleri ile gerçekten sorunun çözümü, demokratik bir gelecek için bir çalışmaları varsa, Sayın Bahçeli ile de görüşürüz. O nedenle kimse bizi istismar edecek durumda da değil. Kürtler bugün politize olmuş bir halk. Kürtler ne istediğini biliyor. Kürtler hangi projenin demokratik bir proje olduğunu veyahut gerçekten demokratik olmayan bir proje olduğunu fark edecek bilinçte ve güçtedir. Bu nedenle bir istismar söz konusu değil. Ama doğru bir pratik, gerçekten Türkiye’de bütün siyasi partilerin birlikte diyalog ortamını oluşturarak çözüme katkı sunacak bir noktaya taşıyabilir” dedi.

Türk, “Her zaman elimizi uzattık. Ama bir elde sopa, diğer eli de uzatarak sorun çözülmez. Söylemek istediğimiz budur. Sopayı ellerinden bıraksınlar, ellerini uzatsınlar. Bizler de bu eli tutmaya hazırız. Diyalog oluşturmaya hazırız. Bu bakımdan hiçbir partinin etkisinde değil, halkımızın talebi doğrultusunda siyaset yapıyoruz. Halkımızın taleplerini yerine getirmek için mücadele ediyoruz. Bizim amacımız hiçbir zaman kürsü ya da bakanlık değildir. Bizim amacımız halkımızın onurlu bir barışa kavuşmasıdır. Bunun mücadelesini yürütüyoruz ve bunu yürütmeye devam edeceğiz” diye belirtti.

Ahmet Türk, dün katıldığı bir yayında iktidar için “bazı yerlerden istediklerini alamadılar” şeklinde açıklaması için “O benim şahsi yorumum ve şahsi tahminim. Bir yerden bilgi aldığım için değil. Bir siyasetçi olarak yorumum budur” dedi. Bahçeli’nin açıklamalarını “izliyoruz, bekliyoruz” sözleri ile cevaplayan Türk, “Dediğim gibi bir elini uzatırken, bir elinde sopa tutarak, sorunlar çözülmez ve diyalog oluşmaz. Bunu görmek lazım” diye konuştu.

“Pratikte ne var, neyi getirecekler, bizden talepleri nedir, bu konuda ne düşünüyorlar?”

Tavır ile pratiğin birbiriyle uyumlu olması gerektiğini kaydeden Türk, Devlet Bahçeli ve Erdoğan’ın yaptığı açıklamalara ilişkin ise şunları söyledi: “Tavırları ile pratikleri birbirine uymuyor. Pratikte ne var? Neyi getirecekler? Bizden talepleri nedir? Bu konuda ne düşünüyorlar? Biz bunları görmeden ve bu konuda diyalog oluşturmadan söyleyecek fazla bir şey yok. Ancak ilk günden beri şunu söyledik; Uzatılan ele değer veriyoruz, ama pratikte nelerle karşılaşacağımız konusunda bir bilgiye sahip değiliz. Bu konuda nasıl bir yol ve yöntem izliyorlar. Bunu da açıklamıyorlar. Demek ki bu konuda susmak ve beklemek gibi bir zorunluluk var. Biz meseleye öyle bakıyoruz. Partimin tüzel kişiliği varken, parti adına bunları söylemiyorum” ifadelerini kullandı.

Kürt halkının sindirme politikalarına karşı iradesini ortaya koyduğunu kaydeden Türk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu iradeyi kırmaya çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. Genel olarak Kürtleri susturmaya, sindirmeye çalışan bir siyaset izliyorlar. Bu siyaset devam ediyor. Ama dediğimiz gibi biz barış konusunda veya hayallerimizi gerçekleştirmek için umudumuzu hiçbir zaman kaybetmeyeceğiz. Umudumuzu besleyeceğiz ve büyütmeye çalışacağız. Bunun için önümüze ne gelecek, nasıl bir sofra gelecek, sofranın üzerinde bir şey var mı yok mu, sadece bomboş bir sofra mı olacak? Bunu da zaman içinde göreceğiz. Sofrada bugün bir çorba bile yok. Ona göre partimiz, demokratik kesimler düşüncelerini ortaya koyacaklar.”

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

Hatimoğulları’ndan “Kayyım” Açıklaması: Kürt Halkının Siyasi İradesini Tanımamak…

Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamalarına ilişkin konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Kayyımın amacı, vatandaşın seçme ve seçilme hakkını elinden almaktır” dedi ve ekledi:

“‘Sen seçemezsin, seçilemezsin’ demektir. Kayyım, Kürt halkının siyasi iradesini tanımamak anlamına gelir. ‘Bana biat etmezsen, ben de senin siyasi iradeni tanımam’ demektir.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bu haftaki Meclis grup toplantısını İçişleri Bakanlığı tarafından kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediyesi önünde gerçekleştirdi.

Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, TÖP Sözcüsü Juliana Sözen, EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, SYKP Eş Genel Mertcan Titiz Feray Mertoğlu ve TİP Genel Başkanı Erkan Baş, ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni ve EMEP Milletvekili Sevda Karaca toplantıya katıldı.

Grup toplantısında DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan açıklama yaptı. Hatimoğulları şunları söyledi:

“Keşke kayyım gündemi dışında bugün sizinle görüşebilseydik. Salı günkü grup toplantımızı burada Mardin’de, kayyıma meydan okumak ve yerel tepkileri göstermek için gerçekleştiriyoruz. 4 Kasım 2016 darbesinde, HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve diğer milletvekillerimiz gözaltına alındı. İktidar, yüzbinlerce insanın oyunu almış değerli seçilmişlerimizi hapse attı. Kobanê kumpas davasıyla onlara onlarca yıl ceza verdiler. Bu uygulamalar, Kenan Evren’leri, Tahsin Şahinkaya’ları ve 28 Şubat darbecilerini hatırlattı.

Yerine kayyım atandığında Devrim Demir arkadaşımız, kadın mücadelesinden gelen biri olarak, ne zaman mücadeleden yoruldu? Türkiye’nin dört bir yanında mücadelemizi ve dayanışmamızı büyüterek bu darbeyi sahiplerine iade edeceğiz. Bu kayyımın amacı, vatandaşın seçme ve seçilme hakkını elinden almaktır. ‘Sen seçemezsin, seçilemezsin’ demektir. Kayyım, Kürt halkının siyasi iradesini tanımamak anlamına gelir. ‘Bana biat etmezsen, ben de senin siyasi iradeni tanımam’ demektir.

Bu kayyımcı anlayış sanmayın ki sadece Kürtlere zarar veriyor, sadece DEM Parti’ye zarar veriyor. Esenyurt örneğinde olduğu gibi kayyımcu anlayış seçimleri lağvediyor, seçimleri ortadan kaldırıyor. Kayyım, Türkiye’de yaşayan halkların iradesini tanımamak anlamına gelir. Kayyımcı zihniyet seçimleri ortadan kaldırıyor. AKP ve MHP, Türkiye partileri değildir; bunlar yandaş partilerdir. Türkiyelileşmenin önündeki en büyük engel, AKP ve MHP ittifakıdır. Bu böyle bilinmelidir.

Dün, eş genel başkanımız Tuncer Bakırhan ile Batman’daki direnişe destek ziyareti gerçekleştirdik. Eş genel başkanımızın konuşması, amacından saptırılarak yandaş medya tarafından hedef haline getirilmiştir. Partimize yönelik siyasi linç girişimleri devam etmektedir. Şunu açıkça belirtmek isteriz ki, söylediğimiz her sözün tarihsel önemini ve ağırlığını çok iyi biliyoruz. Gün demokrasiye, insan haklarına, adalete ve hukuka sahip çıkma günüdür.”

“En büyük Kürt düşmanı koalisyon”

Hatimoğulları’ndan sonra kürsüye gelen diğer eş genel başkan Tuncer Bakırhan ise şunları söyledi: “Bu siyasi darbeniz Mardin, Batman, Esenyurt ve Halfeti halkları için bir hiçtir. Kimsenin şüphesi olmasın; nasıl Mardin halkı 1994’te Çiller’in öncülük yaptığı DEP’lilere dönük darbeyi unutmadıysa, nasılsa Çiller ve Nusret Demiral da tarihin kara sayfalarına yazıldıysa, bu siyasi darbeciler de tarihin kara sayfalarında yerini alacaktır.

Açıkça söylüyoruz,kayyum demokrasiye bir kıyımdır. Bugün Türkiye’de iki hat var, bir kayyumcu cumhuriyet isteyenler, bir de bizim gibi demokratik cumhuriyet isteyenler. Diyorlar ki, iktidar ve onuru midesi kadarolan saray kalemşörleri diyorlar ki terör nedeniyle kayyum atandı. Bütün hırsızlıklarını, yolsuzluklarını terör maskesinin arkasına sakladıar. Bölücü arıyorsanız, pratikleriniz bakacaksınız. İstanbul’da başka hukuk, bölgede başka hukuk uygulamak asıl bölülcülüktür. Terör arıyorsanız, 2015’ten beri uygulamalarınıza bakacaksınız.

Ne yapmış Ahmet Türk? Daha dün Cumhurbaşkanı yardımcısıyla iki aileyi barıştıran Ahmet  Türk’e şimdi terörist diyorsunuz. Yazıklar olsun size. Bu ikiyüzlü tutumunuzdan vazgeçin, kimse size artık inanmıyor. Cumhuriyet kurulduğundan beri en büyük Kürt düşmanı koalisyonla karşı karşıyayız. 2015’ten beri kurdukları şeytan ittifakı ile bize yapmadıkları zulüm kalmadı, mezarlarla uğraştılar, cenazelerimizi kaldıramadık, katledilen çocukların cenazeleri buzdolaplarında kaldı.

İktidar bir yandan elimi uzatıyorum derken, diğer eliyle yok sayıyorlar, zulüm yapıyorlar. Bu halk size nasıl güvensin? Soruyoruz, dün elini uzatanlar bugün kayyum atayanlar değil mi? Uzattıkları elleri tuttuk, bize uzatılan her eli de tutarız, reddetmeyiz. Ama siz de gördünüz, uzatılan el meğer kayyım atamak içinmiş.

Kayyum barış ve çözüme giden yolu dinamitleyen bir yoldur. Kürt sorunu, sabahın 5’inde Ahmet Türk’ün kapısını çalarak, seni belediye başkanlığından aldık demektir. Kürt sorunu, Kürt sorunu yoktur demektir. Kürt sorunu, Fırat’ın suyu akarken, onun yanı başında kuruyan ağaçtır. Kürtler, siyaset yapmasın diyorsanız, Kürtler oy da kullanmasın diyorsunuz, Kürtler dilini de kullanmasın diyorsunuz. O zaman size soruyoruz, Kürtler ne yapsın be vicdansız herifler? Bu soruya sizin cevap vermeniz lazım. Sayın Bahçeli, Kürtler ne yapsın? Sayın Erdoğan, Kürtler ne yapsın bu saatten sonra? Kürt sorunu, İmralı’da, DEM Parti’yi siyaseten tecrit etmektir. Bu, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.

Ne kadar AKP’de siyaset yapan Kürt varsa, hepsini istifaya davet ediyoruz. Kayyım atadığı Kürtler, Erdoğan’ın kardeşi değildir. Onlar ne istiyorlar, biliyor musun? Onlar bizim tarihimizdeki Bekoları itiyorlar, ama Kürt halkı Memu Zin’dir, Kürtler Bekoları geçti.

Müzakereden kaçıyorlar, çünkü müzakere kimin sahici odluğunu gösteren en önemli merhalelerden biridir. DEM Parti olarak çözüme hazırız, elimizde hançer değil, barış güvercinleri var. Ama sizin bir elinizde kayyum, diğer elinizde zulüm var. Ama bu toprakların ferasetine inanıyoruz, bir gün bu feraset halkların birlikte yaşadığı bir ülkeyi yaratacaktır.

Sayın Bahçeli’nin grup toplantısını izledim. Bize uzattığın eli biz tuttuk, ama diğer elini ortağın baltaladı, diğer elini baltalayan ortağında sorun var. Madem bir çözüm istiyorsun, önce kayyumdan vazgeç, önce tecridi kaldır, madem çözüm istiyorsun önce hukuku uygula. Kimse bize Ortadoğu’da tehdit var, iç cepheyi gücendirelim demesin, iç cepheyi güçlendirmek kayyum atamak mıdır? Kayyum rejimiyle iç barışla sağlayamazsınız… Son olarak; asla boyun eğmeyecğiz, asla baş eğmeyeceğiz.”

Paylaşın

Tuncer Bakırhan: Asla Baş Eğmeyeceğiz

Partisinin Mardin Büyükşehir Belediyesi önünde gerçekleştirdiği grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, kayyım atamalarına tepki göstererek, “Asla boyun eğmeyeceğiz, asla baş eğmeyeceğiz” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bu haftaki Meclis grup toplantısını İçişleri Bakanlığı tarafından kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediyesi önünde gerçekleştirdi.

Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, TÖP Sözcüsü Juliana Sözen, EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, SYKP Eş Genel Mertcan Titiz Feray Mertoğlu ve TİP Genel Başkanı Erkan Baş, ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni ve EMEP Milletvekili Sevda Karaca toplantıya katıldı.

Grup toplantısında DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan açıklama yaptı. Hatimoğulları sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye 2015 yılından bu yana demokratik siyasette kesintisiz bir darbe süreci yaşandı. Bu kayyımın amacı Kürde sen seçemezsin, seçilemezsin demektir. Kayyım demek demokrasiye darbe demektir. Kayyım demek Kürt halkının siyasi iradesini tanımamak demektir. Bu kayyımcı anlayış sanmayın ki sadece Kürtlere zarar veriyor.

Belediyeler bizim için dört duvar demek değildir, belediye bizim için kentin ta kendisidir, halktır. Yüzlerce kayyım atadılar, seçmenimizle bağımızı koparabildiler mi? Hayır. En son seçimde belediye sayımızı artırarak, büyük bir başarıya imza atmadık mı? Kayyımı bizlerin üzerinde kılıç gibi kullananlar, bilsinler ki bunlar sadece size değil, uluslararası mahkemelere de hesap verecekler.

Buradan çağrımızı yineliyoruz: Meclis göreve. Çözüm parlamentodadır. Asıl samimiyet testi bu olacaktır. Bir diğer çağrımız, bütün muhalefet partilerine, demokrasi güçlerine, adalete inanan yurttaşlaradır. Bu haklı davaya gelin, hep beraber sahip çıkalım. Biraz daha geç kalırsak, batıdaki diğer belediyelere de kayyım atanacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Kayyım aynı zamanda kadınları hedef alır. Ne zaman kayyım atasalar, önce kadın örgütlerine saldırı düzenlediler. Bakın kadının soyadını silmek istiyorlar, bizleri yaşamın her alanından silmek istiyorlar. Bugün Türkiye’de en yüksek oyu Batman Belediye Başkanımız Gülistan Sönük almıştır. Kadınlara saldırılar devam ettikçe, biz kadınlar 12 Eylül darbesine boyun eğmedik. Bizler kadın-yaşam-özgürlük şiarıyla mücadelemize devam edeceğiz. Kesintisiz darbeye karşı, kesintisiz mücadeleye devam edeceğiz. Bu irade kıyımını asla tanımıyoruz, herkesi bu darbe karşısında demokratik mücadeleye, dayanışmaya, örgütlenmeye devam ediyoruz. Mardin’e sahip çıkmaya devam edeceğiz.”

“En büyük Kürt düşmanı koalisyon”

Hatimoğulları’ndan sonra kürsüye gelen diğer eş genel başkan Tuncer Bakırhan ise şunları söyledi: “Bu siyasi darbeniz Mardin, Batman, Esenyurt ve Halfeti halkları için bir hiçtir. Kimsenin şüphesi olmasın; nasıl Mardin halkı 1994’te Çiller’in öncülük yaptığı DEP’lilere dönük darbeyi unutmadıysa, nasılsa Çiller ve Nusret Demiral da tarihin kara sayfalarına yazıldıysa, bu siyasi darbeciler de tarihin kara sayfalarında yerini alacaktır.

Açıkça söylüyoruz,kayyum demokrasiye bir kıyımdır. Bugün Türkiye’de iki hat var, bir kayyumcu cumhuriyet isteyenler, bir de bizim gibi demokratik cumhuriyet isteyenler. Diyorlar ki, iktidar ve onuru midesi kadarolan saray kalemşörleri diyorlar ki terör nedeniyle kayyum atandı. Bütün hırsızlıklarını, yolsuzluklarını terör maskesinin arkasına sakladıar. Bölücü arıyorsanız, pratikleriniz bakacaksınız. İstanbul’da başka hukuk, bölgede başka hukuk uygulamak asıl bölülcülüktür. Terör arıyorsanız, 2015’ten beri uygulamalarınıza bakacaksınız.

Ne yapmış Ahmet Türk? Daha dün Cumhurbaşkanı yardımcısıyla iki aileyi barıştıran Ahmet  Türk’e şimdi terörist diyorsunuz. Yazıklar olsun size. Bu ikiyüzlü tutumunuzdan vazgeçin, kimse size artık inanmıyor. Cumhuriyet kurulduğundan beri en büyük Kürt düşmanı koalisyonla karşı karşıyayız. 2015’ten beri kurdukları şeytan ittifakı ile bize yapmadıkları zulüm kalmadı, mezarlarla uğraştılar, cenazelerimizi kaldıramadık, katledilen çocukların cenazeleri buzdolaplarında kaldı.

İktidar bir yandan elimi uzatıyorum derken, diğer eliyle yok sayıyorlar, zulüm yapıyorlar. Bu halk size nasıl güvensin? Soruyoruz, dün elini uzatanlar bugün kayyum atayanlar değil mi? Uzattıkları elleri tuttuk, bize uzatılan her eli de tutarız, reddetmeyiz. Ama siz de gördünüz, uzatılan el meğer kayyım atamak içinmiş.

Kayyum barış ve çözüme giden yolu dinamitleyen bir yoldur. Kürt sorunu, sabahın 5’inde Ahmet Türk’ün kapısını çalarak, seni belediye başkanlığından aldık demektir. Kürt sorunu, Kürt sorunu yoktur demektir. Kürt sorunu, Fırat’ın suyu akarken, onun yanı başında kuruyan ağaçtır. Kürtler, siyaset yapmasın diyorsanız, Kürtler oy da kullanmasın diyorsunuz, Kürtler dilini de kullanmasın diyorsunuz. O zaman size soruyoruz, Kürtler ne yapsın be vicdansız herifler? Bu soruya sizin cevap vermeniz lazım. Sayın Bahçeli, Kürtler ne yapsın? Sayın Erdoğan, Kürtler ne yapsın bu saatten sonra? Kürt sorunu, İmralı’da, DEM Parti’yi siyaseten tecrit etmektir. Bu, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.

Ne kadar AKP’de siyaset yapan Kürt varsa, hepsini istifaya davet ediyoruz. Kayyım atadığı Kürtler, Erdoğan’ın kardeşi değildir. Onlar ne istiyorlar, biliyor musun? Onlar bizim tarihimizdeki Bekoları itiyorlar, ama Kürt halkı Memu Zin’dir, Kürtler Bekoları geçti.

Müzakereden kaçıyorlar, çünkü müzakere kimin sahici odluğunu gösteren en önemli merhalelerden biridir. DEM Parti olarak çözüme hazırız, elimizde hançer değil, barış güvercinleri var. Ama sizin bir elinizde kayyum, diğer elinizde zulüm var. Ama bu toprakların ferasetine inanıyoruz, bir gün bu feraset halkların birlikte yaşadığı bir ülkeyi yaratacaktır.

Sayın Bahçeli’nin grup toplantısını izledim. Bize uzattığın eli biz tuttuk, ama diğer elini ortağın baltaladı, diğer elini baltalayan ortağında sorun var. Madem bir çözüm istiyorsun, önce kayyumdan vazgeç, önce tecridi kaldır, madem çözüm istiyorsun önce hukuku uygula. Kimse bize Ortadoğu’da tehdit var, iç cepheyi gücendirelim demesin, iç cepheyi güçlendirmek kayyum atamak mıdır? Kayyum rejimiyle iç barışla sağlayamazsınız… Son olarak; asla boyun eğmeyecğiz, asla baş eğmeyeceğiz.”

Paylaşın

Bakırhan’dan “Kayyım” Tepkisi: Bunlar Yalancı, Riyakar Ve İkiyüzlü

Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamalarına tepki gösteren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Bunlar bir taraftan çözüm beklentisi yarattılar, ‘yeni bir süreç’ dediler, ‘normalleşme’ dediler; fakat tam 8 yıl önce 4 Kasım’da yapmış oldukları siyasi soykırımı tekrar ettiler” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bunlar yalancıdır, bunlar riyakardır, bunlar ikiyüzlüdür. Bunlar çözüm dediklerinde zulüm, normalleşme dediklerinde kayyım, adalet dediklerinde adaletsizlikle karşı karşıya kalıyoruz. Kürt’ü ve Türkiye halklarını reddedenler zannediyorlar ki Kürtler bu kayyımcılara, bu talancılara baş eğecek. Şunu çok iyi bilsinler ki Seyid Rıza, Şeyh Said, Mazlumlar, Denizler, Sakineler ne yaptıysa Kürt halkı da Türkiye halkları da onu yapacaktır. Ne onların kayyımı ne zulüm politikaları ne yalanları ne de hileleri bizlere diz çöktüremeyecektir.”

Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamalarına tepkiler devam ediyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel Mardin’de halka seslendi. Bakırhan, şunları söyledi:

“Merhaba gelê Mêrdînê, gelê têkoşer me ev roj pir dît lê înşelah em ê bi ser bikevin. Ji ber ku hûn hene, hûn heya li cem îradeya xwe û partiya xwe bisekinin ew jî dizanin ku nikarin bi ser bikevin.

Bunlar bir taraftan çözüm beklentisi yarattılar, ‘yeni bir süreç’ dediler, ‘normalleşme’ dediler; fakat tam 8 yıl önce 4 Kasım’da yapmış oldukları siyasi soykırımı tekrar ettiler. Bunlar yalancıdır, bunlar riyakardır, bunlar ikiyüzlüdür. Bunlar çözüm dediklerinde zulüm, normalleşme dediklerinde kayyım, adalet dediklerinde adaletsizlikle karşı karşıya kalıyoruz.

Kürt’ü ve Türkiye halklarını reddedenler zannediyorlar ki Kürtler bu kayyımcılara, bu talancılara baş eğecek. Şunu çok iyi bilsinler ki Seyid Rıza, Şeyh Said, Mazlumlar, Denizler, Sakineler ne yaptıysa Kürt halkı da Türkiye halkları da onu yapacaktır. Ne onların kayyımı ne zulüm politikaları ne yalanları ne de hileleri bizlere diz çöktüremeyecektir. Seyid Rıza, ‘Yalan dolanlarınızla bize diz çöktüremezsiniz’ diyordu.

Biz de diyoruz ki ne yalan ne talan ne de zulüm Mardin’de, Amed’de, Kürt coğrafyasının hiçbir yerinde bizleri yıldıramayacak, bizlere diz çöktüremeyecektir. Üçüncü dönemdir kayyım atıyorsunuz. Demek ki kayyım politikalarınız karşılık bulmadı. Demek ki seçimde bu kayyım politikalarınız, bu inkar politikalarınız kaybetti. Seçimde kaybettiğiniz bu yerleri şimdi hileyle, yalan dolanla, yalan yanlış yargı kararlarıyla gasp etmeye çalışıyorsunuz.

Değerli halkımız, size söz veriyoruz: Bu kayyımcı anlayışa, sizin iradenizi yok sayanlara asla geçit vermeyeceğiz. Sokakta, Meclis’te, yaşamın her alanında emekçilerle, yoksullarla ve ezilenlerle birlikte bu talancı, bu savaş sever kayyımcı zihniyeti el birliğiyle göndereceğiz. Sizler yanımızda olduğunuz müddetçe, burada olduğu gibi iradenize sahip çıktığınız müddetçe ne talan ne yalan ne kayyım ne de zulüm Kürdistan topraklarında asla karşılığını bulmayacaktır.

Mardin’den çağrımızı yineliyoruz: Bu kayyım sisteminden vazgeçin. Bu kayyım sisteminin kimseye yararı yok, bu kayyım sistemi iflas etti. Tekrar Mardin halkının iradesinin tecelli etmesi için bu yalancı, talancı ve kayyımcı anlayışı bırakın. Eş başkanlarımız yönetimiyle bu kenti yönetsin. Bizler durmayacağız, mücadele edeceğiz, direneceğiz. Bu topraklara barış ve adalet gelinceye kadar, halkımız kendi kimliğiyle eşit yurttaş oluncaya kadar hep birlikte mücadele edeceğimizin sözünü veriyoruz. Ji me hemûyan re serkeftin.”

Özgür Özel: Bu mu eşit vatandaşlık?

CHP Lideri Özgür Özel ise şöyle konuştu: “Ahmet başkanımı aramıştım. En kısa zamanda bu ziyaretimi yapacağımı ifade etmiştim. Bu ziyareti yapmayı planlarken bugün sabah Mardin halkının iradesini tanımayan, Mardin’i seçimlerle alamayan bir akıl, Mardin Belediyesi’ne üçüncü kez kayyum atamaya kalktı. Ben haberi televizyonda gördüğüm anda yanımdaki arkadaşım dedi ki ‘Tüh, Ahmet Başkanı ziyaret edemeden Ahmet Başkanı görevden aldılar’. Ben de ona dedim ki ‘Hayır, Ahmet Başkanı gidip bugün ziyaret edeceğim. Mardin Büyükşehir Belediye başkanın kim olduğuna Recep Tayyip Erdoğan değil, Mardinliler karar verir.’ Ben 1974 doğumluyum.

Ahmet Başkan ben doğduğumda Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekiliydi. Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da il başkanlığı yapıp Beyoğlu Belediye Başkanı olmak istediği dönemlerde Ahmet Başkan SHP’den iki dönem milletvekiliydi. 23’üncü, 24’üncü dönemde Ahmet Başkanın ikinci döneminde bir aradaydık. Bugün DEM Parti’nin geçmişte kapatılan siyasi partilerden Meclis’te görevliydi. 50 yıldır Mardinliler, Kürtler kendi iradelerini temsil etmek üzere her sandık önlerine konulduğunda Ahmet Türk’ü seçiyorlar. Bu iradeyle inatlaşılmaz.

Ey Recep Tayyip Erdoğan, ey Türkiye’nin iradesine müdahale eden kötü akıl, burada bu akla ‘devlet aklı’ diyorsanız bu ne devletin aklıdır, her kimin aklı olursa olsun bu akıl kötü bir akıldır. Milletin vicdanında bu akla yer yoktur. Memleketim Manisa’da neredeyse 100 yıla yakın bir süredir, Manisalılar kimi seçerlerse 80 yıldır yarışlar olduğundan beri o kişi belediye başkanı oluyor. Devlet Beyin Osmaniye’sinde Osmaniyeliler belediye başkanlarını seçebiliyorlar.

Tayyip Beyin Rize’sinde Rizelilerin dediği oluyor. Ama Ahmet Türk’ün Mardin’inde Mardinliler belediye başkanını seçiyorlar. Eğer Tayyip Beyin aday gösterdiğini seçseler görev yapacak, sizin istediğiniz seçilince kayyum atıyorlar. Peki bu mu eşit vatandaşlık? Ben diyorum ki Türkiye Cumhuriyetinde her Kürt kendini Manisalı, Osmaniyeli, Rizeliler kadar eşit hissedene kadar demokrasi mücadelesi vereceğiz. Bunun için illa da eşitlik, illa da kardeşlik, illa da barış demeye geldim.”

Efendim, biz ‘Kürt meselesi’ deyince yokuz, ‘Kürt meselesi yoktur’ diyeceğiz ama bir takım pazarlıklarla kendimiz için bir avantaj sağlayacağız. Bakın Ahmet Türk, 50 yıl önce ben doğmadan siyasette olan bu kişi siyasette Türkiye siyasetinde diyaloğu temsil eden, barışı temsil eden, kardeşliği temsil eden, çatışma yerine barışı savunan, hepimize bu konuda önderlik eden bir barış güvercinidir.

Bugün sen kayyum atama meselesinde nereye atarsan ata, Hakkari’de de yanlıştı, Esenyurt’ta da yanlış, Halfeti’de de yanlış, Batman’da da yanlış, burada da aynı yanlış. Ama be Allah’ın adamı ‘devlet aklı, devlet aklı’ diyorsun. Bütün Türkiye’ye kayyum atasan buna aklın öyle kesse, buna hakkın olsa ki hiçbirine yok, Ahmet Türk’e gelince duracaksın. Ahmet Türk kayyum atanacak biri değil. Mardin Devrim Başkanı seçmiş, görev vermiş. Sen bu iradeye karşı çıkarsan, bu Mardin’in tarihini, bu Mardin’in kardeşliğini, bu Mardin’in kutsallığını, bu Mardin’in kadim medeniyet anlayışını hiç anlayamamışsın demektir.

O yüzden hem bir yandan dönüp adına ‘sorun’ demediğin bir şeye çözüm arayacağına ikna edeceksin, hem ‘Türkiye’de siyasette barışı kim savunur?’ dendiğinde akla gelen ilk ismin, halkın neredeyse yüzde 60 iradesiyle verdiği kararına, desteğine rağmen orada kayyum siyaseti yapacaksın. Burada o dediği akıl da yok, burada vicdan da yok. Burada bir oyun var ama o oyundan ne bize hayır var, ne bu millete hayır var. Emin olsun kendisine de hayrı yok.”

Paylaşın

AK Parti’den “Kayyım” Açıklaması: Devam Edecek

DEM Partili belediyelere kayyım atanmasına ilişkin açıklama yapan AK Partili Abdullah Güler, “Türkiye bir anayasal hukuk devleti. Dolayısıyla mevcut ilgili üç tane belediye başkanı yerine anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici bir süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı” dedi ve ekledi:

“Anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı. Sizler ‘kayyum’ diyorsunuz ama hukuki tarifi böyle demiyor. Belediye başkanlıkları hiç kimsenin suç işleyeceği alanlar değil. Yasal düzlemde uygulamalar devam edecektir.”

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Grup Başkanvekili Abdullah Güler, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atanmasına ilişkin açıklama yaptı. Güler, hukuki süreçlerin devam ettiğini söylediği açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Hukuk devleti uygulamaları içerisinde bu türden takdir edilecektir. Belediye başkanlıkları hiç kimsenin suç işleyebileceği bir özgürlük alanı değildir.

İlgili belediye başkanlarının, Mardin başkanına 10 yıl, Batman belediye başkanı için 6 yıl üzeri, Halfeti belediye başkanı için 6 yıl ve üzeri ceza verilmiş. Bunlar istinaf sürecine tabii. Belediye kanunu içinde durumlar değerlendirilmiş ve İçişleri Bakanlığı geçici bir dönem için bu görevlendirme yapılmış.

Gerekli istinaf sürecinde burada kesinleşebilir veya beraat edebilir. Geçmiş dönemde de bu uygulamalar vardı. Belediye başkanlıkları kimsenin suç işleyeceği özgürlük alanı değil. Soruşturmaya tabii durum ise gerekli uygulama yapılacaktır. Sizler ‘kayyum’ diyorsunuz ama hukuki tarife böyle demiyor.

Türkiye bir anayasal hukuk devleti. Dolayısıyla mevcut ilgili üç tane belediye başkanı yerine anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici bir süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı. Anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı.

Sizler ‘kayyum’ diyorsunuz ama hukuki tarifi böyle demiyor. Belediye başkanlıkları hiç kimsenin suç işleyeceği alanlar değil. Yasal düzlemde uygulamalar devam edecektir.”

Ne olmuştu?

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan görevden alındı. Açıklamada belediye başkanlarının “geçici bir tedbir olarak” İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırıldığı belirtildi.

Mardin Valisi Tuncay Akkoyun Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne, Batman Valisi Ekrem Canalp Batman Belediyesi’ne, Halfeti Kaymakamı Hakan Başoğlu Halfeti Belediyesi’ne kayyım olarak atandı.

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün görevden alınmasına, Kobani davasında 10 yıl hapis cezası alması ve hakkında devam eden dava ve soruşturmalar gerekçe gösterildi.

Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük’ün ve Şanlıurfa Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan’ın görevden uzaklaştırılması konusunda da “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan aldıkları 6 yıl hapis cezaları ve haklarında “silahlı terör örgütüne üye olma suçundan” yürütülen soruşturma gerekçe gösterildi.

Türk, Sönük ve Karayılan’ın görevden alınmasıyla birlikte 31 Mart yerel seçimlerinden bu yana yerine kayyım atanan belediye sayısı beşe çıktı. DEM Parti Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış 3 Haziran’da görevden alınmış, yerine Hakkari Valisi Ali Çelik atanmıştı.

CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer de 30 Ekim’de görevden alındı. Özer’in yerine İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy atandı. Akış ve Özer, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklandı.

Paylaşın

DEM Parti’den “Kayyım” Açıklaması: Bunların İç Barış Gibi Bir Derdi Yok

Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atanmasına ilişkin açıklama yapan DEM Parti Eşgenel Başkanları Tülay Hatimoğulları, “Bunların iç barış gibi bir derdi yok” dedi ve ekledi:

“Biz onurlu bir barışa hazır olduğumuz söyledik. Ama onlar ne yaptı, önce Esenyurt’a şimdi de Mardin’e, Batman’a, Halfeti’ye kayyım atadılar. Bu kayyım darbesine karşı sanmasınlar halkımız, DEM Parti boyun eğecek. Bizler demokratik zeminde halkımızla beraber belediyelerimize de, irademize de, mücadelemize de onurlu barışa da sahip çıkacağız.

Bize bu darbelerle boyun eğdireceğini zannedenler geçmiş kayyım deneyimlerinden de bilmeliler ki, bizler kayyım atanmış belediyeleri değil sadece, oy hırsızlığı yaptıkları belediyeleri de, kaçak seçmen getirdikleri belediyeleri de halkımızın sahiplenmesiyle kazandık.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki Batman Belediyesi’ne kayyım ataması kararı protesto edildi. Yerine kayyım atanan Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük, DEM Parti Eşgenel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Batman İl Örgütü binasında bir araya geldi. Partililer, buradan belediyeye doğru yürüyüş gerçekleştirdi.

Burada açıklama yapan Hatimoğlulları şunları söyledi: “12 Eylül’de askerin postallarıyla darbe gerçekleştirdiler, şimdi de polislerin copuyla, gazıyla, TOMA’sıyla halkın iradesini çalıyorlar. Bu düpedüz bir darbedir. Ve bugün 4 Kasım. 4 Kasım HDP’ye vurulmuş darbelerden biriydi. Hatırlayın Eş Başkanlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve diğer arkadaşlarımızın gözaltına alındığı 4 Kasım darbesidir. Bu darbenin yıl dönünümde yeniden bir darbeyi gerçekleştirmeleri şüphesiz demokratik siyasete bir mesajdır. Biz bu mesajı aldık. Geldiler el sıktılar, ‘iç barış sağlayacağız’ dediler. Bunların iç barış gibi bir derdi yok. Biz onurlu bir barışa hazır olduğumuz söyledik.

Ama onlar ne yaptı, önce Esenyurt’a şimdi de Mardin’e, Batman’a, Halfeti’ye kayyım atadılar. Bu kayyım darbesine karşı sanmasınlar halkımız, DEM Parti boyun eğecek. Bizler demokratik zeminde halkımızla beraber belediyelerimize de, irademize de, mücadelemize de onurlu barışa da sahip çıkacağız. Bize bu darbelerle boyun eğdireceğini zannedenler geçmiş kayyım deneyimlerinden de bilmeliler ki, bizler kayyım atanmış belediyeleri değil sadece, oy hırsızlığı yaptıkları belediyeleri de, kaçak seçmen getirdikleri belediyeleri de halkımızın sahiplenmesiyle kazandık.”

Yerine kayyım atanan Batman Belediye Eşbaşkanı Gülistan Sönük, “Halfeti, Mardin ve Batman hukuksuz bir şekilde gasp edildi. Bu belediye halkın emeği, 40 senelik partimizin emeği, bu halkın çocukların emeği. Gasp edilmesi kabul edilemez” dedi. Sönük, “İşgalciler iyi bilsinler ki halkın ve kadınların iradesini gasp etmek kolay değil. Baş eğmeyeceğiz. 3 milyar TL borç vardı belediyeyi aldığımızda.

Kürt halkına, ‘Bir parça ekmek kalmış sofranda, onu da alacağım. Dilini, kültürünü yok edeceğim’ deniliyor. Kadınlara ‘Sizin kendinizi yönetmenize izin vermeyeceğiz’ diyorlar. Artık irademizi yok saymanıza izin vermeyeceğiz. Gençlerin, kadınların geleceğini peşkeş çekmenize izin vermeyeceğiz. Bu hukukuz karardan geri adım atılmadıkça, halkın hizmetine girmedikçe bu belediye geri adım atmayacağız. Ya direniş, ya direniş. Bu karar geri çekilmedikçe hiçbir arkadaşımız geri adım atmayacak” ifadelerini kullandı.

Ne olmuştu?

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan görevden alındı. Açıklamada belediye başkanlarının “geçici bir tedbir olarak” İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırıldığı belirtildi.

Mardin Valisi Tuncay Akkoyun Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne, Batman Valisi Ekrem Canalp Batman Belediyesi’ne, Halfeti Kaymakamı Hakan Başoğlu Halfeti Belediyesi’ne kayyım olarak atandı.

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün görevden alınmasına, Kobani davasında 10 yıl hapis cezası alması ve hakkında devam eden dava ve soruşturmalar gerekçe gösterildi.

Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük’ün ve Şanlıurfa Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan’ın görevden uzaklaştırılması konusunda da “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan aldıkları 6 yıl hapis cezaları ve haklarında “silahlı terör örgütüne üye olma suçundan” yürütülen soruşturma gerekçe gösterildi.

Türk, Sönük ve Karayılan’ın görevden alınmasıyla birlikte 31 Mart yerel seçimlerinden bu yana yerine kayyım atanan belediye sayısı beşe çıktı. DEM Parti Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış 3 Haziran’da görevden alınmış, yerine Hakkari Valisi Ali Çelik atanmıştı.

CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer de 30 Ekim’de görevden alındı. Özer’in yerine İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy atandı. Akış ve Özer, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklandı.

Paylaşın

Bakırhan: Türkiye’nin Toplumsal Barışını Sağlaması Gerekiyor

Halkların Demokratik Kongresi’nde (HDK) konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Ortadoğu’da sistemin ciddi bir kriz içinde olduğunu söyledi. Bakırhan, Türkiye’nin bundan ne kadar etkileneceğini hep birlikte tartışmak gerektiğini ifade etti.

Haber Merkezi / Tuncer Bakırhan, “Mevcut durum fırsatlar da riskler de ortaya çıkarabilir. Ortadoğu’daki bu girdaba kapılmamak için öteden beri savunduğumuz gibi Türkiye’nin toplumsal barışını sağlaması gerekiyor. En başta Kürt meselesini diyalogla, müzakereyle, demokratik yöntemlerle çözmesi gerekiyor” dedi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 13’üncü Genel Kurulu İstanbul Sancaktepe’deki Dr. Kadir Topbaş Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştildi.

Genel Kurul’a, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır da dahil siyasi parti temsilcileri ile HDK bileşenleri katıldı.

Genel kurulda konuşan Bakırhan, şunları söyledi: “Merheba hevalino hûn bi xêr hatin, ez we hemûyan bi rêzdarî silav dikim. Min îro li vê salonê pir dostên xwe yê berê dît û ez gelek kêfxweş bûm. Înşelah em ê bi ser bikevin.

Değerli arkadaşlar hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Yıllardır mücadele eden, emek veren, bedel ödeyen birçok dostumu, arkadaşımı, yoldaşımı bugün burada görmekten büyük mutluluk duydum. Mücadele devam ediyor,  birlikteyiz, başarıya ulaşacağımıza inanıyorum. Bu dileklerimle HDK’nin 13. Olağan Kongresi’ni kutluyorum, başarılar diliyorum. Cengiz ve Esengül başkan ve yönetiminin emeklerine sağlık. Birlikte önemli bir süreç ürettik. Zorlu bir süreçte çalışmalar yaptık, eksiği ve fazlasıyla kendi partisi olan DEM Parti’ye büyük katkılar ve emekler sundular. Bundan sonra seçilecek yeni yönetimin de daha da büyüterek ve güçlendirerek bu sürece katkı sunacağına eminim.

Değerli arkadaşlar, HDK nedir diye sorarsanız, HDK mücadele ederek öğrenmektir. Gerçekten dünyada HDK’ye benzer başka bir örgütlenme var mı çok emin değilim ama hem mücadale ediyorsun hem de öğreniyorsun. Bundan dolayı HDK’yi kutluyorum mücadele içerisinde öğrettiği için, değiştirdiği için. Cengiz başkan söyledi hem burada oturan yoldaşlarımız hem bugün mücadelenin en aktif olanları HDK’nin suyunu içtiler, benim de içinde olduğum binlerce arkadaşlarımızı değiştirdi dönüştürdü. Değiştirip dönüştürmeye devam edecek. Değiştirip dönüştürerek daha güçlü bir mücadele yaratacağına eminim.

HDK toplumun yok sayılanlarını örgütlüyor, toplumun ötekilerini özne olarak ortaya koyuyor. Bildiğimiz formların dışında öznenin kendisini en tabandan yukarı doğru örgütlüyor. Bildiğimiz yukarıdan aşağı doğru bir örgütlenme değil. Bunun için çok kıymetli ve değerlidir. Bugüne kadar yaratılan pratikler içerisinde en kıymetli pratiklerden birisi budur. Farklı olan herkesin temsilini sağlayan, farklı olanın kendi dilini, kimliğini, inancını, sınıfını özgürce yaşayabileceği, kendisini ifade edebileceği bir zemindir.

Bu zemini yeterince değerlendirebildik mi, bu kıymetli fikriyatı yeterince örgütleyebildik mi? Bu kıymetli fikriyat bahsettiğimiz bütün alanlara yeterince ulaşabildi mi? Tabii ki bu sorunun cevabını Cengiz başkan verdi, özeleştiri de verdi. Bundan sonra HDK’nin yaptıkları ve mücadeleye kattıkları olumlulukları alacağız ama Cengiz başkanın dile getirdiği eksiklerimizi, yetmezliklerimizi gidererek HDK fikriyatını toplumda örgütleme gibi bir zorumluluğumuz var. Umut burasıdır. Gerekli olan noktada olmayabilir, şu anda fikriyata uygun bir kapsayıcılıkta olmayabilir ama bu HDK’nin önümüzdeki dönem güçlenerek fikriyatına uygun bir noktaya gelmeyeceği anlamına gelmiyor.

Ben HDK’nin büyüyeceğine, umut olmaya devam edeceğine, sorun alanlarındaki bütün zeminlerde ciddi örgütlenerek onların taleplerini temsil edeceğine, demokratik bir Türkiye, demokratik bir ulus, eşit yurttaşlar olarak yaşadığımız ülke mücadelesine büyük katkılar sunacağına inanıyorum. Bugün HDK’nin meclis tipi örgütlenmesine ne kadar büyük ihtiyaç olduğunu hep birlikte gördük. Türkiye’de ciddi bir ekokırım, kadın kırım var, ciddi bir göçmen karşıtı anlayış var, ciddi bir kriz var.

HDK eğer gerçekten kendisini bu alanlarda meclis şeklinde yeterince örgütleyebilseydi, bu sistemin böylesine pervasızca kadını, çevreyi, göçmeni, ötekiyi yok sayarak ezmesine, zulüm etmesine izin vermeyebilirdik. HDK’yi önemsiyorum, HDK’yi büyütmemiz lazım. HDK’nin önemli bir ayağı olan DEM Parti adına bunları söylüyorum. Önümüzdeki dönem HDK’nin hak ettiği yere gelmesi için, bugüne kadar yaptığımız çalışmalardan daha olumlu, daha büyük bir mücadele ortaya koymamız lazım.

Son günlerde ciddi tartışmalar var. Ortadoğu’yu anlatmayacağım arkadaşlar biraz önce anlatılar. Ortadoğu aslında kapitalist emperyalist krizin yaşandığı, kendisini gösterdiği önemli bir merkezdir. Sadece Ortadoğu’da sistem kriz yaşamıyor dünyanın her tarafında kriz yaşanıyor. Ama yanı başımızda durduğu için Ortadoğu merkezli değerlendirmeler yapıyoruz. Sistem bir türlü doymak bilmiyor, kana, cana, sermayeye, doğal kaynaklara, artı değere… Dolayısıyla sömürdükçe de geldiği noktada kendisini devam ettiremiyor.

Kendisini devam ettiremediği için savaş, şiddet ve çatışmayı örgütlüyor. Savaşla, şiddetle, çatışmayla kendisini ayakta tutmaya çalışıyor. Bunun en önemli göstergesi Ortadoğu’dur. Sistem ciddi bir kriz içerisinde, ciddi bir kaos içerisinde. Türkiye’yi ne kadar ve nasıl etkiler, Türkiye halkları bunlardan nasıl etkilenir hep birlikte tartışmalı ve bunun yanıtını vermeliyiz. Çünkü biz de Ortadoğu’daki girdabın yanı başında duruyoruz. Yarının ne olacağını herkes gibi bizler de merak ediyoruz. Mevcut durum fırsatlar da riskler de ortaya çıkarabilir.

Mevcut durumu takip etmek, ona uygun bir duruş ve örgütlenme ortaya koymak en başta HDK’nin görevidir, DEM Parti’nin görevidir, bileşenlerinin ve Emek Özgürlük İttifakı dostlarının görevidir. Çok olumsuz tablolarla karşılaşabiliriz. Ortadoğu’daki bu girdaba kapılmamak için bizim öteden savunduğumuz Türkiye’nin toplumsal barışını sağlaması gerekiyor. En başta Kürt meselesini barışla, diyalogla, müzakereyle, toplumsal uzlaşıyla çözmesi gerekiyor. En başta Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılarak Sayın Öcalan’ın düşüncelerinin, fikirlerinin Türkiye halklarıyla, Türkiye emekçileriyle, kendi arkadaşları ve yoldaşlarıyla buluşmasını sağlamak gerekiyor.

Belli ki egemenler ve yönetenler de bu durumu kendilerine göre okuyorlar. Son günlerde bir tartışma sürecini hep birlikte izliyoruz. Bu tartışmalar nereye evrilir, bu tartışmalardan ne çıkar, bu tartışmalar halklara bir şeyler kazandırır mı, yoksa daha güçlü bir tasfiye sürecini mi başlatır buna da bakmak gerekiyor. Olası olumlu ve olumsuz sonuçları karşısında en başta HDK örgütlü ve duyarlı olarak kendi tavrını ortaya koyabilecek bir örgütlülüğe ve güce sahip olmalı.

Türkiye de kritik bir süreçten geçiyor. Sanki yeni bir süreç başlamış gibi bir algı oluşturulmaya başlanıyor. Süreçler taraflar arasında başlar, bir süreç varsa bu sürecin tarafları vardır. Bir süreç devam ettirilecekse sadece tek taraflı yorumlar ve açıklamalarla bu süreç yürümez. Sürecin diğer taraflarının da meseleye ilişkin ne dediklerini, ne düşündüklerini, nasıl gördüklerini, ne önerdiklerini Türkiye toplumu halkları ve emekçileri bilmek durumundadır. Ama işte herşey Türk tipi olduğu için bu tartışmalar da Türk tipi yürüyor.

İktidara mensup siyasi partiler açıklamalar yapıyor, yorumlar yapıyor, bir şeyler konuşuyor ama bu sorunun en önemli tarafları bu meselenin içerisinde değil. Dolayısıyla bu tartışmaların bir süreç olmadığını görüyoruz ama bir sürece evriltebiliriz. Bu tartışmaların bir sürece evrilmesini önemsiyoruz. Bu tartışmaların müzakere ile, diyalog ile yaşadığımız en önemli meselelerden biri olan Kürt meselesini çözmesini istiyoruz. Biz bunun için varız, HDK bunun için var.

“Şimdiye kadar kullanılan dil terk edilmelidir”

Bizler bir taraftan mücadele ederken öte yandan başta Kürt meselesi olmak üzere Türkiye’deki diğer meselelerin müzakere ve diyalogla tartışılarak bir çözüme kavuşturulmasının mücadelesini de yürütüyoruz. Ama bu süreç o süreç mi maalesef bu konuda açık net bir şey diyemiyorum. Ama bildiğim net bir şey var hükümetler, iktidarlar hiçbir zaman hak mücadelesi ve hakikat mücadelesi yürüten, alınteri mücadelesi yürüten taraflarla doğrudan bir temas içine girmiyor, onun mücadelesini kabul etmiyor.

Dolayısıyla tek taraflı konuşarak bu süreci yürütüyor. İşte bu tartışmaların bir süreç olabilmesi için sürecin taraflarının da bu tartışmaların bir tarafında oturarak düşüncelerini halklarla buluşturması en fazla bizim görev ve sorumluluklarımızdır. Biz bunun için varız, onun için tekrar ediyorum. Bir Sayın Öcalan’ın fikirlerinin halklarla, emekçilerle buluşmasını sağlayacak koşulların oluşturulması gerekiyor.

İki bugüne kadar kullanılan dilin terk edilmesi gerekiyor, çünkü yine üstenci, tehdit eden bir dille karşı karşıyayız. Bu dil kesinlikle bu tartışmalara katkı sunmuyor. Bu dilin en başta da iktidar mensupları tarafından terk edilmesi  toplumu zehirleyen bu dil yerine daha siyasi, daha olgun, daha kapsayıcı, daha karşıdakini dikkate alan, saygın bir dile dönüşmesi gerekiyor, aksi  halde bu tartışmalar süreç olmadan bitmek durumunda kalabilir.

Evet değerli arkadaşlar Türkiye barışı diyorlar, bir süreçten bahsediyorlar ama diğer taraftan da dolu dizgin bir şekilde baskılar, zulüm politikaları devam ediyor. Çok ciddi çelişkiler var. Tartışmaların yürüdüğü bir süreçte halkın iradesiyle seçilen Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atanması bu ne perhiz ne lahana turşusu dedirtiyor. Gerçekten bunlar bu tartışmaları yöneteceklerse bundan bir şey çıkmaz.

Esenyurt’ta ne oluyor sorusunu bu tartışmaları yapan iktidara bizler bugün bu kongre salonundan sormak istiyoruz. Böyle mi tartışacaksınız, bu süreci böyle mi yöneteceksiniz? Halkın iradesini cezaevine atarak, tutsak ederek, iradesine bir kayyım atayarak mı bu süreci yürüteceksiniz? Bu politikalarla kesinlikle bu tartışmaları bir yere evriltemezsiniz, bu toplum artık sözlere kanacak bir toplum değil.

En başta da Kürtler ve onun dostlarının yürüttüğü mücadele asla ve kata sözlere kanacak, bu kandırmaca politikalarına inanacak bir noktada değil. Burada oturan her bir arkadaşımız büyük bedeller ödeyerek, büyük mücadele ederek buralara geldiler. Dolayısıyla hükümeti bir kez daha uyarmak istiyoruz. Bu tartışmaları neden başlattınız, bu zulüm politikaları neden yürüyor, Esenyurt’a neden kayyım atadınız? Halkın iradesini yok sayacaksanız bu tartışmaların bir yere evrilmeyeceğini şimdiden belirtmek istiyorum.

Evet değerli arkadaşlar biz de HDK’nin, bir kongrenin partisiyiz. Kongreyle birlikte önümüzdeki dönem daha güçlü bir mücadele yürütmemiz gerektiğini benden önce konuşan arkadaşlarımız söylediler. Zorlu bir süreçteyiz, ya büyük kazanımlarla bu süreçten çıkacağız ki bunun zemini hiçbir dönem olmadığı kadar güçlü. Hiçbir dönem olmadığı kadar insanlar şu anki iktidarın uygulamalarından rahatsız. Hiçbir dönem olmadığı kadar emekçiler, işçiler, çalışanlar bu sistem karşısında direniyor, greve gidiyor, hakkını arıyor, Ankara’ya yürüyor, çekinmeden kendi taleplerini ortaya koyuyorlar.

Hiçbir dönem olmadığı kadar büyük bir zemin bizleri bekliyor. Şimdi bu zemini, bu itirazları örgütlemek ve bir sonuca ulaştırmak, bu itirazlarla birlikte mevcut kötü gidişatı halklar, emekçiler ve Kürtler lehine, Aleviler, kadınlar lehine çevirmek bizim elimizdedir. Daha fazla örgütleneceğiz, daha fazla büyüyeceğiz, daha fazla ittifaklarımızı geliştireceğiz, sokakta olacağız, daha fazla mücadele edeceğiz, daha fazla bu süreci yakinen takip edip süreç için yapılması gerekenleri, adımları çekinmeden cesurca ortaya koyarak bir sonuca ulaşacağımızı düşünüyoruz.

Bu duygularla kongreye başarılar diliyorum. Yeni seçilecek yönetimin de önümüzdeki dönem bu çalışmalarımıza, mücadelemize büyük katkılar vereceğine, şu ana kadar varolan eleştiri ve eksikleri gidereceğine, var olanın üzerine büyük katkılar sunarak HDK’yi hak ettiği örgütlülüğe ve güce ulaştıracağına inanıyorum. Hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum.”

Paylaşın