Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Kurulu’nda konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, kayyım atamalarına ilişkin, “Bizler kayyımcı zihniyete ve rejime asla biat etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Bizler, bize dayatılan faşist otoriter rejimlere dün boyun eğmedik bugün de eğmeyeceğiz” dedi ve ekledi:
Haber Merkezi / “Kayyım halkın iradesini çalmaktır. Kayyım yargı ve polis eliyle yapılmış bir siyasi darbedir. Bunun 12 Eylül’de askerlerin postallarıyla, tankıyla, topuyla yaptığı darbeden hiçbir farkı yoktur. Seçilmişi ortadan kaldırıp yerine atanmışı getirmek yurttaşımızın erken dönemde elde etmiş olduğu hak olan seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmak demektir. Seçimsiz şekilde atanmışlarla bu ülkeyi yönetmeye kalkmak demektir ki bu demokrasiyi tabuta koymak ve son çivisini çakmak demektir. İşte bunlar kayyım rejimiyle bizlere bunu dayatıyorlar ve bunu asla kabul etmeyeceğiz.”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı 13. Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Burada konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:
“Değerli canlar hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın kongresini kutluyorum. Bugüne kadar görevlerinden hiç ödün vermeden mücadele eden bütün arkadaşların emeklerine sağlık. Yeni belirleyeceğiniz yönetim kuruluna da şimdiden başarılar diliyorum. Bizler tarih boyunca acılarla yoğrulmuş bir coğrafyada yaşayan Aleviler olarak birçok zorluğa, baskıya, asimilasyon politikasına maruz kaldık. Ne yazık ki çokça canlarımız katledildi. Birçok Alevi katliamına tanıklık ettik, yaşadık. Hala bizler 21. yüzyılda evlerimizin işaretlendiği bir dönemde yaşıyoruz. Bizler elbette Koçgiri’yi, Dersim’i, Maraş’ı, Çorum’u, Gazi’yi, Sivas’ı ve Suriye’de İştebrak’ta katledilen Alevi canlarımızı unutmadık. Onları sizlerin huzurunda bir kez daha saygıyla anıyorum, mücadeleleri önünde saygıyla eğiliyorum.
Değerli canlar benden önce konuşan değerli başkanlarımız ifade etti. Bizler tarih boyunca katledildik, asimilasyon politikalarına maruz kaldık. Bu dönemde AKP-MHP iktidarı katliam ve asimilasyon politikalarının biçimine yeni bir şey daha ekledi. Biraz önce sizler de bahsettiniz Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Cemevi oluşturmaları. Bizlere Turizm Bakanlığına bağlanacak tırnak içinde bir kültürel motif gözüyle bakanlar şunu bilsin ki Alevilik bir inançtır. Alevilik tarih boyunca bedeller ödeyerek inançlarını yaşayabildikleri bir toplumdur. Turizm Bakanlığına bağlı bir başkanlığın kayyım ataması yöntemiyle Aleviliği dizayn edemezsiniz, asimile edemezsiniz, inançlarından vazgeçiremezsiniz. Alevilik tekçi, ırkçı anlayışınıza tarih boyunca teslim olmadığı gibi bugün de teslim olmaz, olmayacaktır da.
Bu süreç içinde değinmek istediğim önemli bir konu şudur. Bu iktidarın başvurduğu en önemli yöntemlerden biri içimize oynamak, içimizde olay çıkarmaktır. Şu bilinsin ki Alevilik rızalıktır ve dedeler, pirler, analar rızalıkla, Alevi toplumunun rızasıyla varlıklarını bugüne kadar sürdüre gelmiştir. Alevi toplumundan rıza almayan, saraydan kayyım atanmış olan zihniyetin vereceği rızalığı bizler asla kabul etmedik, etmeyiz. Devletin gücünü arkasına alarak güç zehirlenmesi yaşayan bu iktidar Alevilerin içine parayla, pulla, statüyle, koltukla oynamaya kalkmaktadır. Ama şu bilinsin ki Hacı Bektaş ona sunulmuş olan bütün sofraları reddetmiş, mazlumun yanında yer almış olan bir felsefedir, bir öğretidir. Hacı Bektaş böyle yapmıştır. Bizler de onun bu öğretisinin öğrencileri olarak öyle yapmaya da devam edeceğiz.
Burada iki projeden bahsetmek istiyorum. Bunları hepimiz gayet iyi biliyoruz ama ben buradan bunlara dönük mücadelemizi daha güçlü kılmak açısından bir kez daha bahsetmek istiyorum. Bugün ÇEDES projesiyle müfredat programına yapılmış olan asimilasyon politikalarını başka bir evreye taşımak amacıyla yapılan değişiklikleri asla kabul etmiyoruz. Maarif programını asla kabul etmiyoruz. Bugün Alevi öğrencilere ilkokuldan başlayarak verilmekte olan bu eğitimleri, bu programı asla kabul etmedik, etmeyeceğiz. Bizler DEM Parti olarak dün olduğu gibi bugün de bilimsel, laik, anadilinde eğitim için mücadele etmeye devam edeceğiz. Değerli canlar yine önemli noktalardan biri Alevi Bektaşi Veli Dergahı’nı müzeye çevirme planları. Biraz önce bahsettik, başkanlık aracılığıyla Alevilere kayyım atamaya kalktı bunlar. Bunu bizler asla kabul etmiyoruz. Hacı Bektaş Veli Dergahı Alevi inancının kalbidir, ser çeşmesidir, ondan asla vazgeçmeyeceğiz.
Alevi yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık hakkı temeliyle ilgili bizler çok yoğun çalışmalar yürüttük. Burada bu salonda bulunan Alevi canlarla beraber birlikte çok toplantılar yaptık, çok çalışmalar yürüttük. Ben Eş Genel Başkan olmadan önce HDP’de MYK üyesiyken Halklar ve İnançlardan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısıydım. O dönemde Alevi canlarımızla çokça çalışmalar yürüttük. Ben şunu biliyor ve görüyorum, bizler daha çok çalışırsak, daha çok dayanışırsak, biraz önce değerli başkanımızın ifade ettiği gibi, Türkiye’nin demokratik bir anayasaya kavuşmasını pekala sağlayabiliriz. İhtiyacımız olan, 72 milletten insanının kendini hissetiği, kendini orada gördüğü, o sayfaları çevirdiğimizde sadece kelimelerde ve cümlelerde değil ruhen kendimizi içinde hissettiğimiz bir demokratik Anayasayı pekala bizler hep birlikte yapabiliriz.
Biz siyasi partilere bu konuda çok büyük görev ve sorumluluk düşüyor, farkındayız. Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerine, Alevi canlarımıza, Alevi canlarımızın örgütlerine bu anlamıyla çok önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Çünkü bizler 72 millete aynı nazarda bakan insanlarız. Biz öyle bir ülkede, coğrafyada yaşamak istiyoruz. Ortadoğu, Türkiye, Anadolu, Mezopotamya toprakları rengarenk bir çiçek bahçesidir. Rengimizi soldurmak, bizi dalımızdan koparmak istiyorlar. Buna karşı mücadelemizle, farklılıklarımızla, hangi dine, hangi kültürel değerlere, hangi dile sahipsek o dokuyla bu ülkede yaşayacağımız demokratik bir cumhuriyeti hep birlikte el ele kurabileceğimize yürekten inanıyorum.
Kayyım zihniyeti bu iktidarın bütün toplumsal hücrelere yaymaya çalıştığı bir yöntem haline geldi. Artık bu tek adam rejimi, kayyımcı rejim anlayışı sarayda belirlenip toplumda tatbik edilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda en muzdarip partilerden biri bizleriz. Üçüncü dönemdir yerel yönetimlerde oylarımızı katlayarak kazandığımız belediyeleri, sayıları katlayarak arttırdığımız belediyelerimize bir kez daha kayyım atanmıştır. Kayyımlar Hakkari’de başladı daha sonra Esenyurt’ta sonra Batman, Halfeti, Mardin, Dersim ve Ovacık’ta devam ettirildi. Dün Dersim’deydim ve Belediye Başkanımız da katıldı dün yaptığımız buluşmaya. Ben Dersim halkının o derin, kültürel inançları bir arada bulunduran, kültürel değerlerini bu zamana kadar mücadeleyle ayakta tutmuş Dersim halkının selamlarını getirdim size.
“Faşist otoriter rejimlere dün boyun eğmedik bugün de eğmeyeceğiz”
Bizler kayyımcı zihniyete ve rejime asla biat etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Bizler, bize dayatılan faşist otoriter rejimlere dün boyun eğmedik bugün de eğmeyeceğiz. Kayyım halkın iradesini çalmaktır. Kayyım yargı ve polis eliyle yapılmış bir siyasi darbedir. Bunun 12 Eylül’de askerlerin postallarıyla, tankıyla, topuyla yaptığı darbeden hiçbir farkı yoktur. Seçilmişi ortadan kaldırıp yerine atanmışı getirmek yurttaşımızın erken dönemde elde etmiş olduğu hak olan seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmak demektir. Seçimsiz şekilde atanmışlarla bu ülkeyi yönetmeye kalkmak demektir ki bu demokrasiyi tabuta koymak ve son çivisini çakmak demektir. İşte bunlar kayyım rejimiyle bizlere bunu dayatıyorlar ve bunu asla kabul etmeyeceğiz.
Değerli canlar bir konudan daha bahsederek sözlerimi tamamlayacağım. Bizler Türkiye’de bütün farklı inançların ve halkların bir arada olduğu, çalışmalarını ortak yürüttüğü bir siyasi partiyiz aynı zamanda. Bütün farkıllıkların kendi renkleriyle temsil edildiği bir partiyiz ve özellikle son süreçte Kürt sorununa ilişkin kimi tartışmalar ve parlamentonun gündemine gelen kimi konular var. Bizler şunun altını bir kez daha çizmek isteriz, bu ülkede en çok ezilen, en çok dışlanan, inkar edilen, asimilasyon politikalarına, tekçi inkarcı politikalara maruz bırakılan kimlerdir?
Alevilerdir, Kürtlerdir. Aleviler ve Kürtlerin sorunlarının demokratik ve barışçıl bir zeminde çözülmesi için mücadelemizi daha güçlü bir biçimde ortaya koymamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Özellikle başta Ortadoğu, Kuzey Afrika olmak üzere aynı zamanda Rusya ve Ukrayna’da devam eden savaş ve şimdilerde üçüncü dünya savaşı arifesinden bahsedilen bir dönemden geçiyoruz. Dünya nükleer silah tehdidi altında olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Barış dışında bir seçeneğimiz yoktur. Sınır güvenliğimiz için de barışa ihtiyacımız var, iç barışı sağlayabilmezsek bizler Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözemezsek emin olalım ki ne Alevilerin, ne kadınların, ne de demokrasinin uygulanmamasından mağdur olan hiç kimsenin sorununu çözemeyiz. O yüzden bu adım çok önemlidir. Gelin Alevi canlar, bizler de hep beraber Kürt halkının verdiği bu demokratik mücadeleye katkı verelim ve Türkiye’de barışı, demokratik Türkiye için barışçıl bir zeminde ilerleyecek Ortadoğu politikası için gelin hep birlikte mücadele edelim.
Bizler bu iktidarın baskılarına, bu iktidarın şantajlarına, tehditlerine dün boyun eğmedik bugün de eğmeyeceğiz. Biraz önce başkanımız ifade etti biz korkuyu Kerbela’da bıraktık. Bizler “yürü Bre Hızır Paşa senin de çarkın kırılır, güvendiğin padişahın gün gelir o da bir gün devrilir” diyen Pir Sultan’ın torunlarıyız. Bizler derisi yüzülen, işkence gören ama En-el hak diyen Hallacı Mansur’ların torunlarıyız ve bizler bu öğretinin öğrencileri, bu öğretinin, bu felsefenin gücüne inananlar olarak asla ve asla Hızır Paşalara, saraylara padişahlara boyun eğmeyeceğiz. Bunun için bir olalım, beraber olalım, diri olalım. Hızır yar ve yardımcımız olsun. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”