DEM Parti’den İktidara “Suriye” Çağrısı: Diyalog Kurun

Suriye’deki gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulunan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “DEM Parti olarak diyoruz ki, şayet çatışmacı ve yayılmacı bir politikaya sahip değilseniz Suriye’nin tüm farklılıkları, kimlikleri ve inançlarıyla eşit ve özgür bir şekilde yaşamalı. Eğer gerçekten çatışmacı ve yayılmacı bir politikaya sahip değilseniz; buyurun diyalog kurun, temas kurun. Biz bunu arzu ediyoruz” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Açıklamasında Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan hakkında memnu haklarının iade edilmesine ilişkin kararın Yargıtay tarafından bozulmasına değinen Doğan “Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanlarımız olması gerektiği gibi görevleri başında. Aksi yönde çıkan haberlerin niyetini maksadını anlıyoruz” dedi.

Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre; Suriye’de devam eden çatışmalara ilişkin de konuşan Doğan şunları söyledi: “Biz Suriye’de en tutarlı politikaya sahip olan siyasi partiyiz. Keşke kayyımlarda olduğu gibi bugün Suriye’de yaşananlar bizi yanıltsaydı. Şimdi yapılan açıklamalara bakarsak ‘Türkiye’nin güvenliği için Suriye’deyiz’ deniyor. ‘Türkiye’nin meşru hakları için Suriye’deyiz’ deniyor. Biz DEM Parti olarak şöyle diyoruz; Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden bir durum söz konusu değil. Bu açıklamalar yapılırken deniyor ki ‘Orada YPG, YPJ Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit ediyor. O yüzden de biz sınır güvenliğini sağlamaya çalışıyoruz.’ Ve 30 kilometre derinlik vurgusu yapılıyor. Eğer gerçekten bir derinlik aranıyorsa; derinliği bu şekilde değil irtibat kurarak, temasla, diyalogla sağlamak gerekir.

Suriye Demokratik Güçleri Komutanı Mazlum Abdi yaptığı bütün açıklamalarda, şuna dikkat çekiyor. Olduğu gibi alıntılıyorum, ‘Türkiye ile sorunları diyalog yolu ile çözmeye hazırız’ diyor. ‘Suriye’de kapsayıcı ve toprak bütünlüğünü koruyan bir çözüm istiyoruz’ diyor. Şimdi tüm bu çağrılar neyin göstergesi? Orada bulunan Kürtlerin Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit etmediğinin göstergesidir. Nitekim bunu gelişmelerle birlikte okuyabiliriz.

Türkiye’nin bugüne kadar Suriye’ye ilişkin yürüttüğü politika neresinden bakarsanız, neresinden tutmaya çalışırsanız çalışın tutarsız bir politika. Üstelik içeride ve dışarıda, yani her yerde barış söylemini dile getirirken Suriye’de böyle bir politika yürütmek ancak tutarsızlık olabilir.

DEM Parti olarak diyoruz ki, şayet çatışmacı ve yayılmacı bir politikaya sahip değilseniz Suriye’nin tüm farklılıkları, kimlikleri ve inançlarıyla eşit ve özgür bir şekilde yaşamalı. Eğer gerçekten çatışmacı ve yayılmacı bir politikaya sahip değilseniz; buyurun diyalog kurun, temas kurun. Biz bunu arzu ediyoruz. DEM Parti olarak. Türkiye kamuoyunun da beklentisi bu. Halkların kazanımlarının tehdit olarak değerlendirilmemesi, siyasi ifadelerinin tanınması ve kabul edilmesidir.

DEM Parti heyeti ile Abdullah Öcalan arasında yapılması olası görüşmeye dair de konuşan Doğan şu ifadeleri kullandı: “Sayın Öcalan’a yönelik tecrit yıllardır bizim gündemimizde olan bir konu. 1 Ekim ile birlikte başlayan bir tartışma değil bizim için. Ama tabi bu çağrılar önemli. Bu çağrıların önemli olduğunu hemen her defasında tespit ediyoruz, bu çağrılara, bu muhataplığa değer verdiğimizi, işaret edilen adres gösterilen kişinin liderlik gücünün ne kadar hayati olduğunu ifade ediyoruz. Ve biz yıllardır aynı zamanda milletvekilleri olarak Türkiye’de cezaevlerine gitme hakkımız varsa İmralı Ada Hapishanesine de gidebilmeliyiz diyoruz. Ve başvurular yapıyoruz. DEM Parti grubu olarak daha önce de bir başvuru yaptık. Birkaç kez yinelendi bu başvurular.

Bu başvuruları yaptığımız zaman kamuoyuna da açıklamalar yaptı. Grup Başkan Vekillerimiz bizzat kendileri Adalet Bakanlığı’na iletti. O nedenle bu temas hem gecikmiş bir temas hem de tecridi sürdürmek bir insan hakkı ihlalidir. Bu işkence yönteminden vazgeçmek gerekiyor artık. Hakikatle kapıların açılması gerekiyor. Bizim için esas mesele bu. İmralı’nın kapılarının açılması gerekiyor. Ama bu konuya dair somut bir şey söylenmedi. Adalet Bakanı makul süre diyor. ‘Değerlendiriyoruz makul sürede cevap vereceğiz’ diyor.

Nedir bu makul süre, DEM Parti olarak soruyoruz? 10 gün geçti makul süre tanımlaması nedir? Türkiye’de yargı sistemini düşündüğümüz zaman makul süre hiç de iyi bir şey çağrıştırmıyor. İstediğimiz, keyfilik çağrıştırıyor makul süre Türkiye’deki yargı sistemini düşündüğümüzde. eğer keyfilik çağrıştıran bir uygulama ya da bir söylem olmasın istiyorsanız, o makul süreyi tanımlamanız, uzatmamanız ya da geciktirmemeniniz gerekli ki bir an önce DEM Parti’nin önceliği şu. İmralı adasının kapılarını açılması, Sayın Öcalan’ın özgür söylem koşullarının oluşturulması gerekiyor. bu çağrılara ne dediğini kamuoyunun duyması gerekiyor. Bu mesajın detaylandırılması Türkiye kamuoyu merak ediyor. İmralı adasında kapılar açılırsa Sayın Öcalan’ın ne söyleyeceğini herkes merak ediyor. Biz de merak ediyoruz, duyalım bunları. Bu kapıları bir an önce açın.

“Başvurulara dönüş olmadı”

Ne Pervin Buldan, ne Sırrı Süreyya Önder’e, ne Sırrı Sakık’a Adalet Bakanlığı tarafından iletilmiş herhangi bir görüşme onayı yok. Bizim Eş Genel Başkanlarımız adına başvurumuz var, bu başvuruyu sizlerle paylaştık. Üzerinden günler geçti hale bize olumlu olumsuz daha önce bütün grubumuzun yaptığı başvurularda da keza aynı şekilde hiç bir dönüş olmadı. Biz tecridin kaldırılmasını istiyoruz. Yapılması gerekenler çok açık ve aleni, hiç bir şeyi yeniden icat etmemize gerek yok. Aile görüşü de sağlanmalı avukatlar da görüşmeli mektup hakkını da kullanmalı, telefon hakkını da kullanmalı ve tabii ki DEM Parti ile temas sağlanmalı, geciktirilmemelidir.”

Paylaşın

Hatimoğulları’ndan İktidara: Suriye’de Oynadığınız Oyunlar Türkiye’yi Vuruyor

Suriye’deki gelişmelere ilişkin konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Suriye’de oynadığınız her oyun dönüp Türkiye halklarını vuruyor. Suriye’de attığınız her olumsuz adım dönüp bizleri vuruyor” dedi ve ekledi:

“Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmekten imtina ettiğiniz için şuan bölgede artık bir söz sahibi değilsiniz. Yaptığınız barış çağrısının dahi bölgede bir karşılığı yoktur. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye daha fazla güven içinde hissedecektir kendini. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye’nin, aynı zamanda Suriye ve Rojava’da Kürt halkının pratiği ve mücadelesiyle elde ettiği statüsünün resmileşmesi için çalışmalı. Suriye’de demokratik bir anayasanın yazılması için çalışmalıdır.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, ESP MYK Üyesi Orhan Çelebi, HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, TJA, Barış Anneleri, bileşen partilerimiz ve yöneticilerimizin katılımıyla Urfa’nın Suruç ilçesinde, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılara ilişkin basın açıklaması yapıldı. Açıklamada konuşan Hatimoğulları şunları söyledi:

“Buradan, sınırın sıfır noktasından bütün Türkiye halklarına bölgenin barışının mesajını vermeye geldik. Her ne kadar yollarımızı, geçişimizi engelleseler de sözümüzü bu gök kubbenin altından Ortadoğu’ya, Rojava’ya, Suriye’ye ve bütün dünyaya duyurmak üzere buradayız. Bölgede barışın, huzurun ve halkların kardeşliğinin tesis edileceği bir düzen kurulana dek mücadelemiz devam edecek. Biz bu filmi daha önce izledik. 2011’de Suriye savaşı başladıktan sonra, dış güçler tarafından adeta imalatı yapılmış olan IŞİD ve türevi örgütler Suriye sahasına salındı. Bunlar El Kaide’nin ürünü örgütler, El Nusra’nın ürünü örgütler, IŞİD’in ürünü örgütler. Şimdi isim değiştirip HTŞ olmuş ya da Suriye Milli Ordusu olmuş, fark etmez; aynı kaynaktan gelmekte, aynı güç tarafından beslenmekte, eğitilmekte, donatılmaktadırlar.

Özellikle Türkiye’nin oradaki askeri varlığını geri çekmemesinin, şu ana kadar hala devam ettirmesinin ürünüdür oradaki çeteler. Cumhurbaşkanı, SMO için ‘Suriye’nin Kuvayi Milliyesi’ demişti. İşte Kuvayi Milliye ile aynı şekilde eğitip donattıkları, yani komuta merkezlerinde yer aldıkları ve yer verdikleri güçler, Suriye’de Halep’e girmiş, oradan Tel Rıfat’a ve şimdi Cerablus’a operasyon yapmayı hedefliyor. Biz her yerde ifade ettik. Sahte güvenlikçi politikalarla bu iktidar ömrünü uzatmaya çalışıyor. Türkiye’nin yapması gereken barış siyasetidir, diplomasidir, diyalogdur dedik.

911 km’lik Suriye sınırımızın güvenliği barışla tesis edilir dedik. İslam’ın değerlerini siyasi emelleri için araç haline getiren bu çetelere güvenirseniz, döner bu çeteler sizi vurur dedik. Nitekim IŞİD’in hem Türkiye’de hem Avrupa ülkelerinden Amerika’ya kadar gerçekleştirdiği katliamlar ortadadır. Suruç Katliamını unutmadık, Ankara Gar Katliamını, Antep’teki düğün katliamını unutmadık. İstanbul’da, Ankara’nın göbeğinde IŞİD’in gerçekleştirdiği katliamları unutmadık. İşte o eğitip donattıkları dönüp Türkiye’yi vurdu.

Bunu bile isteye gerçekleştirdi bu iktidar. Ömrünü uzatmak için 10 Ekim Katliamına da göz yummuştu. Mahkeme tutanaklarını okuyan her insan, o eğitip donattıkları çetelerin Antep sınırından Ankara’ya nasıl vardıklarını, bombaları nasıl hazırladıklarını görür. Canlı bombaları nasıl hazırladıklarını zaten itiraf ettiler ve hepsi belgelerde mevcuttur. Hangi emniyet müdür yardımcısıyla, MİT’in hangi kadrosuyla görüştüklerini de ifadelerde görebilirsiniz. İşte bu çeteler, bölgede bunları yapmak için, otoriter rejimlerin devam etmesi için, emperyalist güçlerin ve Türkiye’deki mevcut iktidarın ortak imalatı olan çetelerdir.

Suriye’de barış sağlanmalıdır. Suriye’de barışın sağlanması, bölgede barışın ve istikrarın sağlanmasına katkı sağlayacaktır. Bugün Filistin’de, Gazze’de devam eden savaş hala can alıyor. Rusya-Ukrayna savaşı hala can alıyor. Dünya nükleer silahların tehdidi altında. Küresel ölçekte büyük bir savaşın çıkma ihtimali varken, Türkiye’deki iktidar, ‘Kürt sorununu çözeyim de gerçek anlamda iç barışımı sağlayayım ‘ demiyor. Oraya bu çeteleri salarak barış ortamını zehirliyor.

“Kürtlerin kazanımlarını ellerinden nasıl alabileceklerini…”

Buradan iktidara bir kez daha sesleniyoruz: Suriye’de oynadığınız her oyun dönüp Türkiye halklarını vuruyor. Suriye’de attığınız her olumsuz adım dönüp bizleri vuruyor. Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmekten imtina ettiğiniz için şu an bölgede artık söz sahibi değilsiniz. Yaptığınız barış çağrısının dahi bölgede bir karşılığı yoktur. Bugün Türkiye’nin bu iktidar sayesinde yaptığı hiçbir çağrının artık bir karşılığı kalmamıştır. Bu kaos döneminde, bu savaş ve çatışma döneminde, Kürtlerin kazanımlarını ellerinden nasıl alabileceklerini düşündükleri için ülke daha çok bataklığa sürükleniyor.

Bir kez daha çağrımızı yeniliyoruz. Kürt sorunu, barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye kendisini daha fazla güven içinde hissedecektir. Türkiye aynı zamanda Suriye ve Rojava’da Kürt halkının pratiği ve mücadelesiyle elde ettiği statünün resmileşmesi için çalışmalıdır. Suriye’de demokratik bir anayasanın yazılması için çalışmalıdır. Atılacak ilk adım Astana görüşmelerindeki kimi kararların hayata geçirilmesidir. Astana’daki en önemli mutabakat neydi? İdlib’deki bu çetelerin, dini duyguları siyasi ve kötü emellerine alet eden bu çetelerin silahsızlandırılmasıydı. Ama tam tersini yaptılar. İdlib’de daha çok silahlandırdılar ve şimdi yepyeni bir savaşın ve çatışmanın çıkmasına sebep oldular.

Bu süreçten Türkiye halkları karlı çıkmaz; Türkiye ve bölge halklarına fayda gelmez. Bu kadar kaos içinde olan bir yerde olması gereken en önemli şey Türk-Kürt-Arap barışının gerçekleşmesidir. Türkiye’nin bunun için çalışması gerekmektedir. Ama tam tersini yapıyorlar. Bilsinler ki bizler bunun için çalışmaya devam edeceğiz. DEM Parti olarak barış dostu olan, demokrasi mücadelesinden yana olan her kesimle birlikte Türkiye’de de dünyanın dört bir yanında da barış mücadelesi vermeye devam edeceğiz. Biz biliyoruz ki Ortadoğu’nun refaha ve huzura kavuşmasının yolu demokratik bir Ortadoğu’yu inşa etmekten geçiyor. Demokratik bir Ortadoğu’yu inşa etmek için Türkiye’den başlayacağız.

Tüm engellemelere rağmen, sahte barış vaatlerine ve komplolara rağmen bunu bizler adım adım gerçekleştireceğiz. Barış projemizi sınırın öte yanına adım adım taşıyacağız. Cetvelle ayrılan bu sınırlar, halkların arasında bir sınır olamaz. Bu bölge, halkların duyguları, düşünceleri ve kültürel değerleriyle birleşmiş olan bir bölgedir. O nedenle buradan bir kez daha diyoruz ki mücadelemizi mutlaka ama mutlaka onurlu bir barış için hayata geçireceğiz. Astana Mutabakatına ve belli başlı maddelerine dönülmesi, sonraki süreçte de barışın tesis edilmesi için sadece Türkiye’deki güçlere değil bütün dünyadaki demokrasi güçlerine ve insan hakları savunucularına Suruç’tan çağrımızı yeniliyoruz: Ortadoğu halkları kardeştir, aralarına kimse çomak sokmaya kalkmasın. İlle selem. Aştî, aştî. Barış barış.”

Paylaşın

DEM Parti’den Kayyım Ve Suriye Protestosu: Saldırılara Sessiz Kalmayacağız

Kayyım atamalarına ilişkin açıklama yapan DEM Parti Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu kayyım siyaseti devam ettiği sürece, bu kayyımlar her gün haksız hukuksuz şekilde halkın iradesine el koymaya devam ettiği sürece, kayyım siyasetiyle AKP yol almaya devam ettiği sürece, bu kayyımcı anlayışı bütün ülkeye yaymaya devam ettikleri sürece bizler de demokratik mücadelemizde ısrar edeceğiz” dedi.

Haber Merkezi / Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sezai Temelli ile milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı önünde kayyım atamalarına dair açıklama yaptı. Gülistan Kılıç Koçyiğit, açıklamasında şunları söyledi:

“Bugün İçişleri Bakanlığının önündeyiz. Çünkü bu bakanlık haksızlığın, hukuksuzluğun ve siyasi darbenin odağı haline gelmiştir. Halk iradesini gasp eden, halkın seçme seçilme hakkını gasp eden bir bakanlığın, yani İçişleri Bakanlığının önündeyiz. Bu kayyım siyaseti devam ettiği sürece, bu kayyımlar her gün haksız hukuksuz şekilde halkın iradesine el koymaya devam ettiği sürece, kayyım siyasetiyle AKP yol almaya devam ettiği sürece, bu kayyımcı anlayışı bütün ülkeye yaymaya devam ettikleri sürece bizler de demokratik mücadelemizde ısrar edeceğiz.

Her hafta, gerekirse her gün bu bakanlığın önüne geleceğiz ve bakanlığın yaptığı hukuksuzluğu, siyasi darbeyi, demokrasi darbesini buradan teşhir edeceğiz. En son burada olduğumuzda 3 belediyemize kayyım atanmıştı. Halfeti, Batman ve Mardin belediyelerimize kayyım atanmıştı ve biz buradaydık. Buradan yine çağrı yapmıştık. Kayyım siyasetinden vazgeçin, demokrasiye darbe yapmaktan vazgeçin, halkın iradesine el uzatmaktan vazgeçin demiştik. Bir kez daha buradayız, neden? Çünkü Dersim’e, Ovacık’a ve en son da Van Bahçesaray Belediyemize kayyım atandı.

İktidar açık ve net bir şekilde, “Ben darbelerle yol alacağım, darbelerle ayakta kalacağım, 2028’de iktidara gelmek için Kürt halkını terbiye edeceğim” diyor. “DEM Parti’yi terbiye ederek yol almak istiyorum” diyor. DEM Parti’nin 2019’dan beri olan siyasi tercihlerini, politik yönelimlerini mahkum etmek, cezalandırmak istiyor. Kürt halkını, tercihleri nedeniyle bir kez daha cezalandırmak istiyor. Neden? Çünkü bizim politik tercihlerimiz, siyasetimiz, faşizm karşısındaki duruşumuz; AKP-MHP ittifakının halk düşmanı, demokrasi düşmanı yaklaşımına karşı olan tutumumuz bugün bir kez daha iktidarın koltuğunu sallıyor.

Bir kez daha AKP’yi tek başına iktidar olma yeteneğinden yoksun bırakıyor. İşte korkuları budur! Şimdi bir taraftan kayyımla, bir taraftan da siyasi soykırım operasyonlarıyla, gözaltı ve tutuklamalarla bize rota çizmeye çalışıyorlar. Bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. Kürt halkına, “Senin eşit ve özgür yaşama talebini böyle hukuksuz bir şekilde gasp ederim, bastırırım” diyorlar. Bizi demokratik siyaset alanında etkisiz bırakmaya çalışıyorlar. Halkımızın, çok büyük bir oranda bu faşizme karşı ortaya koyduğu demokratik direniş hakkını yok etmek istiyorlar. Ama bu iş o kadar kolay değil, bu mesele masa başındaki planlara benzemez.

AKP, her seferinde siyasi mühendislik yaparak Türkiye’ye rota çizmeye çalışıyor. Tek bir öncelikleri var o da iktidarda kalmak. Tek bir öncelikleri var: Ne olursa olsun o koltukta oturmak. Tek bir öncelikleri var: Kendinden olanları yaşatmak. Ne demokrasi ne hak ne emekçi ne de hukuk diye bir dertleri var. Bunların hiçbiri yok. Daha yeni çetelerin Suriye’de yaptığı katliamı protesto eden 7 arkadaşımızı İstanbul’da tutukladılar. Daha yeni Eş Genel Başkan Yardımcımız Sevtap Akdağ ve Kayapınar Belediye Eş Başkanımızın aralarında olduğu onlarca arkadaşımızı tutukladılar. Düğmeye basmışlar; bir taraftan muhalefeti bölmek istiyorlar, bir taraftan da Kürt halkının mücadelesini yok etmek istiyorlar.

“Rojava’da çetelerin önünü açarak…”

Barış diyenlere soruyoruz: Üst üste kayyım atayarak, Rojava’da çetelerin önünü açarak, Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürt halkının, Hıristiyanların, Dürzilerin, Ezidilerin ve Arap Alevilerin katledilmesine yol vererek Türkiye’de barışı nasıl sağlayacaksınız? Türkiye’nin “terör örgütü” diye tanımladığı HTŞ, bugün kanallarda muhalif örgüt diye lanse ediliyor. İşte zihniyet budur! Kafa kesen, Türkiye’nin askerlerini canlı yayında cayır cayır yakan IŞİD ve türevleri, El Kaide ve El Nusra artıkları Suriye’de Kürtleri ve diğer halkları katletmek için yola çıkmış, Kürtleri yaşam alanlarından çıkarıyor, sürgüne gönderiyor. Burada ise birileri sevinç naraları atıyor.

Halep’e Türk bayrağı dikildi diye sevinenler var. Halep kimin toprağı, kimin şehri? Türkiye Halep’i, Suriye’yi işgal mi etmek istiyor? Kürt halkının, orada yaşayan halkların iradesine neden saygı duymuyorsunuz? Neden Suriye halklarının barış içinde yaşaması için bir politika geliştirmiyorsunuz? Bu katliamcı çetelerin önüne neden geçmiyorsunuz? Efrin’den 300 bin insan başka kentlere sığındı. Şimdi o 300 bin insan yeniden yerinden yurdundan edildi. Şehba’ya yerleştiler, 3-5 yıldır çadırlarda yaşıyorlar. En kötü koşullarda yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Kendi toprakları, Türkiye’nin SMO dediği çeteler tarafından işgal edildiği için. Şimdi Şehba’yı bıraktılar, başka bir yere geçiyorlar. İşte AKP hükümetinin, “Kürt anasını görmesin” politikası nedeniyle.

Oysa bugün barış için her zamankinden daha fazla fırsat vardır. Suriye’nin barışı için de Türkiye’nin barışı için de koşullar vardır ama sizin niyetiniz barış değil. Siz barış diyerek savaşı kışkırtıyorsunuz. Siz barış diyorsunuz ama bu ülkedeki gerginliği tırmandırıyorsunuz. Barış diyorsunuz ama kayyım atayarak halkın iradesini yok ediyorsunuz. Böyle bir barış olabilir mi? Barış deyip tecridi derinleştirmek, barış deyip halka darbe yapmak barış değildir. Böyle bir barış yolu olamaz. Barışın yolu açıktır: Ülkede yaşayan herkesi, her halkı, her inancı eşit görmekten geçer. Eşit yurttaş olarak onunla omuz hizasında yan yana durmaktan geçer. Bu bir efendi-köle ilişkisi değildir. Birileri buyuracak, birileri de yapacak. Biri direktif verecek, birileri de ona uyacak. Böyle bir şey değildir. Ne istiyorsunuz şimdi?

Bahçesaray halkı o küçücük kentte, 6 ay yolun kapalı olduğu o kentte, kendi temsilcisini seçti. Şimdi siz uyduruk gerekçelerle kayyım atıyorsunuz. Ne yapsın Bahçesaraylılar, size gül mü uzatsınlar? Barış böyle mi oluyor desinler? AKP’nin barış yolu buymuş, sorun değil mi desinler? Bu sorulara cevap verin. Ülkede şiddeti ve gerilimi tırmandıran, demokrasiyi ve hukuku askıya alan anlayış, bugün Suriye’de de çetelerin önünü açıp orada yeni katliamlara yol veriyor. Bu açık ve nettir.

Suriye’de Kürtler başta olmak üzere orada yaşayan halkların yaşayacağı her türlü katliamın müsebbibidir Türkiye. Haberimiz yok diyemezsiniz. Bu HTŞ aylardır, yıllardır nerede barınıyordu? Bu HTŞ’yi kim korudu İdlib’de? Astana’da neyin garantisini verdiniz? Çıkın bunların yanıtını verin. Şimdi eğitilmiş, donatılmış ve silahlandırılmış olarak Kürt katliamına gidiyorlar, Kürtlerin yaşam alanlarına kastediyorlar. Bize de diyorlar ki Suriye’deki Kürtler ayrı, Türkiye’deki Kürtler ayrı. Öyle bir dünya yok! Suruç ile Kobanî aynıdır. Sadece arada sınır vardır. Qamişlo ile Nusaybin aynıdır.

Birileri yaşam alanlarımızın arasına 100 yıl önce sınır çekmiş olabilir ama biz Kürtler biriz, bütünüz. Sınırın hangi yakasında olursa olsun, hangi ülkede olursa olsun halkımıza yönelik bir katliama sessiz kalmamızı hiç kimse bekleyemez. Milliyetçi hezeyanlarla Kürt katliamına sevinenler, insanlıktan nasibini almamış olanlardır. Biz Suriye’deki Kürt’ün de Arap Alevi’nin de Çerkes’in de Durzi’nin de Ezidi’nin de orada yaşayan her halkın yaşamı için de mücadele ederiz, ses çıkarırız burada. Hiç kimse bir katliama sessiz kalmamızı beklemesin.

Hiç kimse bu ülkede hukuksuzluğa alışmamızı beklemesin. Darbelere ve kayyıma alışmamızı beklemesin. Şiddete alışmamızı beklemesin. Baskıya ve zora alışmamızı beklemesin. Çünkü alışmayacağız; alışmayız, mücadele ederiz. Demokrasiden yana sonuna kadar mücadele ederiz. Bu ülkede özgürlük ve eşitlik inşa edilince kadar, demokratik bir cumhuriyet inşa edilinceye kadar mücadele etmeye devam ederiz. Kimse ama hiç kimse yanlış hesap yapmasın. En başta da hükümet yanlış hesap yapıyor: Burada Kürt’ün sırtına vururum, yetmedi gidip Suriye’de de vururum; bunun adına da barış derim. Öyle bir dünya yok.

“Demokrasiden yana tutum almaya devam edeceğiz”

Bütün bu kayyım uygulamalarını kınıyoruz. Kayyım uygulamalarına karşı demokrasi güçleriyle beraber her yerde ses çıkarmaya devam edeceğiz. Bugün Eş Genel Başkanlarımız Suruç’ta sınıra yürüyecekler. Çok açık ve net söylüyorum: Suriye bizim kırmızı çizgimizdir. Suriye’de halkların katliamına asla yol vermeyiz. Orada halkımızın katledilmesine göz yummayız. Suriye’de yaşayan halkların Suriye’nin geleceğini belirlemesi için, Suriye’de barışın inşa edilmesi için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Hükümeti de buna destek vermeye, orada barışın aklını hakim kılmaya, çatışmayı durdurmaya, çetelerin önünü kesmeye ve Suriye halklarının geleceğinde barışçıl bir rol oynamaya davet ediyoruz.

İşte o zaman burada da bölge de gerçek anlamda bir barış tesis edilebilir. Yoksa burada devam eden bu hukuksuzluklar ve Suriye’deki çetelerin önünün açılması daha büyük bir karanlığı, daha büyük bir hukuksuzluğu çağıracaktır. Bizim buna sessiz kalmamız mümkün değildir. Demokratik, anayasal, barışçıl protesto hakkımızı kayyımlara karşı da Rojava’daki katliamlara karşı da büyüteceğimizi ifade etmek istiyorum. Bugün Meclis’te de saat 1’te Şeref Holünde bir saatlik bir oturma nöbetimiz, demokrasi nöbetimiz olacak. Belediyelerimize el koyup bizden rutini devam ettirmemizi hiç kimse beklemesin. Böyle bir dünya yok. Mücadele edeceğiz, demokrasiden yana tutum almaya devam edeceğiz.”

Paylaşın

Hatimoğulları’ndan Erdoğan Ve Bahçeli’ye: Çözümünüz Ne?

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” çağrıyla başlayan yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Soruyoruz: Var mı bir demokratik çözümünüz? Umutsuzum diyen Cumhurbaşkanı, barışa dair projeniz nedir? Bu soruna dair yaklaşımınız nedir? Bunu 85 milyon merak ediyor” dedi ve ekledi:

“Bizler geçtiğimiz salı günü İmralı’ya gitmek için başvurduk, henüz bir yanıt alamadık. Takipçisiyiz bu sürecin. Erdoğan yine geçtiğimiz gün şunu söyledi. Cesur olacağız, yeni adımlar atacağız dedi. Bizler de bir cesaret örneği olarak İmralı’nın kapılarını açın diyoruz, sayın Öcalan’la görüşmeler sağlansın diyoruz, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun barışına hep beraber çalışalım diyoruz.”

Suriye’deki son gelişmelere ilişkin de konuşan Tülay Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı: “Maalesef yine savaşın büyük bedelini bölgenin halkları en ağır şekilde ödüyor. Halep’ten Tel Rıfat’a kadar devam eden çatışmalarda on binlerce insan göç yolunu tutmaktadır. Uluslararası güçlere çağrıda bulunuyorum: İnsani koridorların oluşturulması herkesin sorumluluğudur. Bu arada, İsrail ile Lübnan arasındaki barış antlaşmasının mürekkebi kurumadan, Suriye cephesi kaynamaya başladı.

El Nusra ve HTŞ gibi tüm dünyada terör örgütü olarak kabul edilen gruplar, Suriye Milli Ordusu’nun ilerlemesine imkan tanıyan koşullardan faydalanıyor. Suriye’nin önemli kentlerinden Halep’e giren bu gruplar, çeşitli etnik ve dini toplulukların yaşadığı mahallelerde zorla hükmetmeye çalışıyorlar. Tel Rifat’a yönelik çete saldırıları da devam ediyor. Bu durumu 2011’den beri izliyoruz ve şimdi bu filmin yeni sahnelerine tanık oluyoruz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Hatimoğulları’nın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Küresel hegemonya mücadelesi giderek kızışıyor. Bu kızışmalar birçok yerde sıcak çatışmalara dönmüş durumdadır. Dünya kapitalist sistemin krizi her geçen gün daha da derinleşmektedir. Bu krizi aşmak için oluşturulan ittifaklar ve yeni kamplaşmalar söz konusudur. Ticaret savaşları, enerji hakları, jeopolitik rekabet, yapay zeka üzerinden gerilimler gittikte artıyor. Soğuk savaştan bu yana en sıcak süreçlere tanıklık ediyoruz. Bu kaosun odağında ise tarihi kırılmaların yaşandığı Ortadoğu var. Bitmeyen çatışma ve savaşların yaşattığı kırılmalar her yerde taşları yeniden, yeniden oynatıyor. Ortadoğu’da düzensizlik üzerine yeni bir düzen ikame edilmeye çalışılıyor.

HTŞ ve SMO, El Kaide ve IŞİD’in uzantıları olan bu örgütler kimin vekalet savaşını yürütüyor. Halep; Arapların, Kürtlerin, Ermenilerin, Sünnilerin, Alevilerin barış içinde yaşadığı bir kent. Ve bu kente bu çeteler çökmeye çalışmaktadır. Tel Rıfat’a göre çete savaşları sürüyor. Biz bu filmi 2011’de izlemiştik, şimdi bu filmin yeni sahneleri çekiliyor. Lübnanlaşma riski bugün Türkiye dahil, bütün ülkeler için bir tehlikedir. Türkiye’de iktidarın bu konuyla ilgili çıkaracağı önemli dersler olduğunu düşünüyoruz. Neo Osmanlıcı hayallerinizden vazgeçin.

Ülkeyi daha bir beter felakete sürükleyeceksiniz. Rojava’ya yaşayan Kürtlere mızrak, Türkiye’deki Kürtlere zeytin dalı olmaz, olamaz. 1 Ekim’den itibaren MHP Genel Başkanının bazı mesajları oldu ve biz de acaba bir fırsat olarak baktık, bakmaya devam ediyoruz. Ortadoğu’daki her gelişmede Kürtlerin kazanımlarını hedef alan bir akıl, doğru bir akıl değildir. Bu akıl, Ortadoğu’da kaosu derinleştiren bir akıldır. Sınırın öte tarafındaki Kürtlere saldırarak iç barışı sağlamak mümkün değildir. Yayılmacı hayallerle, neo Osmanlıcı politikalarla Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalışmak Türkiye’ye fayda getirmedi, getirmez de.

IŞİD’in pratiği ve anlayışını sergileyen HTŞ’nin Türkiye’de ve dünyada zarar üreteceği bilinmelidir. HTŞ’yi, SMO’yu bizlere güzelleme yaparak anlatmaya çalışmayın. Bizler bu pratiğini gayet iyi biliyoruz. Döner bu tehlike sizi vurur, Reyhanlı sınır kapısında SMO’nun maaşları yatmadığında Türk bayraklarını nasıl yaktıklarını hatırlatmak isterim. Dünyanın neresinde olursa olsun Kürt halkı ve Kürt halkının özgürlük mücadelesinin yanında olan haklar, hem Kürt halkının kazanımları hem de demokratik bir Ortadoğu için mücadele etmeye devam edecektir. Bu saldırılar hepimize ve geleceğimize dönüktür.

Biz DEM Parti olarak bölgede yaşanan kaosun, hangi güçler tarafından çıkarıldığını gayet iyi biliyoruz. Bizim safımız belli, biz demokrasi ve özgürlükten yanayız. Sözde değil özde demokratik bir Ortadoğu inşasından yanadır. Dünya nükleer savaş gibi bir tehdidin altındayken, çare barıştır, barış bütün sınırlar için en önemli güvenlik yöntemidir. Türkiye 911 kilometrelik sınırında barışı sağlayabilirse güvendedir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, çeteler ve onların arkasındakiler güçler yenilecektir.

“Yurttaş aç ve sefalet içinde”

Türkiye ekonomisi için tehlike çanları çalıyor. Ekonomi resesyona girmiştir. Artık Türkiye ekonomisi için alarm zilleri olabildiğince yüksek çalmaktadır. Düşünebiliyor musunuz, siz çarşıya markete gidiyorsunuz ve biber 120 TL, domates 80 TL… Biz ekonomiyi uçurduk diyen ey iktidar, sizin meyve sebze fiyatından haberiniz var mı? Siz yurttaşın ne kadar aç ve sefalet içinde olduğunun farkında mısınız? Sanki bu ekonomiyi bu kadar kötü yöneten başka birisiymiş gibi ‘biz bu ekonomiyi düzelteceğiz’ mesajı vermekten hicap duymuyor musunuz? DEM Parti 85 milyon yurttaşın derdiyle demleniyor. DEM Parti açlıkla, yoksullukla mücadele ediyor. Herkes iş, aş bulsun diye mücadele ediyor. Çocuklar istismara uğramasın, katledilmesin, kadınlar erkekler tarafından katledilmesin diye mücadele ediyor.

1 Ekim’den beri Türkiye’nin gündeminde MHP Genel Başkanının yaptığı açıklamalar var, Kürt sorunuyla ilgili belirsiz açıklamalar devam ediyor. Toprak ölümden yoruldu, tencere sefaletten yoruldu. O nedenle artık bu sefalet, bu çatışma bitsin istiyoruz. Biz onurlu bir barış için dilimizi büyük bir ciddiyetle kurduk. Ar damarı çatlamış kesimler DEM eş başkanları çözüm istemiyor diye veryansın ediyorlar. Değerli Türkiye halkları bunlar külliyen yalandır. Bir de DEM Parti’de umut görmeyenler varmış. Bunlar sözde barışı dillendirenlerin, barışa mesafesini gösteriyor. DEM Parti bu kürsüde büyük bir onurla ve özgüvenle, kararlılıkla diyoruz ki, DEM Parti Kürt sorununun onurlu bir barış çerçevesinde çözümünde taraftır ve üzerine ne düşüyorsa yapmaya hazırdır.

“Sizin çözümünüz ne?”

Asıl biz soruyoruz: Var mı bir demokratik çözümünüz? Umutsuzum diyen Cumhurbaşkanı, barışa dair projeniz nedir? Bu soruna dair yaklaşımınız nedir? Bunu 85 milyon merak ediyor. Bizler geçtiğimiz salı günü İmralı’ya gitmek için başvurduk, henüz bir yanıt alamadık. Takipçisiyiz bu sürecin. Erdoğan yine geçtiğimiz gün şunu söyledi. Cesur olacağız, yeni adımlar atacağız dedi. Bizler de bir cesaret örneği olarak İmralı’nın kapılarını açın diyoruz, sayın Öcalan’la görüşmeler sağlansın diyoruz, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun barışına hep beraber çalışalım diyoruz.

Yine bugün bu kürsüde, bazı konuşmalar gerçekleşti. Yine MHP Genel Başkanı “DEM Parti nerededir?” diye sordu. Öncelikle şunu söylemek istiyoruz ki, tehdit dilinden vazgeçin, tehdit ederek diyalog kurulamaz, bunu bilince çıkarın. Ve duymak isteyen kulaklar için tekrar ediyoruz, DEM Parti demokrasidir, çözümdür, DEM Parti ortak vatandaşlıkta inkarın karşısındadır. DEM Parti farklılıklarımıza rağmen bir arada yaşayabildiği bir Türkiyelilik kimliğini savunmaktadır. DEM Parti sizden daha Türkiyelidir, bunu hepiniz bilesiniz. DEM Parti Ankara ve Diyarbakır’dır, halkların bahçesidir. Ve biz asıl soruyu kendilerine sormak istiyoruz, siz bu barış sürecinin neresinde duruyorsunuz? Barış canınızın istediği anda, onu aparat olarak kullanacağınız bir şey değildir, barış cesurların işidir, ferasettir barış.

Biz DEM Parti olarak bu ülkenin onurlu barışı için, demokratik bir Ortadoğu için hep birlikte çalışmaya adayız. Onurlu barışın rotasını şaşırmadan, büyük bir cesaretle, derin okyanuslarda yüzmeye hazırız. Barışa giden yolları kapatırlarsa, bizler yeniden kanatlanacağız ve barışın rotasında uçmaya devam edeceğiz. Tıpkı ağzında zeytin dalı bir güvercin gibi.”

Paylaşın

Bahçesaray Belediyesi’ne Kayyım Atandı: Van’da Gösteri Ve Yürüyüşlere 10 Gün Yasak

Bahçesaray ilçesinin DEM Partili Belediye Eş Başkanı Ayvaz Hazır görevden alındı ve yerine kayyum atandı. Van Valiliği ise, il genelinde açık veya kapalı alanda yapılacak toplantı, yürüyüş, basın açıklaması ve oturma eylemi gibi etkinliklerin 10 gün süreyle yasaklandığını duyurdu.

Haber Merkezi / İçişleri Bakanlığı, DEM Partili Hazır’ın “PKK/KCK silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak” suçundan soruşturmasının devam ettiği belirtildi. Bakanlık, Belediye Kanunu’nun ilgili maddeleri gereğince Van’ın Bahçesaray ilçesine, Belediye Başkan Vekili olarak Harun Arslanargun’un görevlendirildiğini duyurdu.

2015’te hakkında açılan bir davada 3 yıl 1 ay hapis cezası alan Van’ın Bahçesaray ilçesinin DEM Partili Belediye Eş Başkanı Ayvaz Hazır görevden alındı ve yerine kayyum atandı. Bugünkü kayyum atamasıyla birlikte yerel seçimlerden sonra 6 DEM Parti ve 2 CHP belediyesine kayyum atanmış oldu.

İçişleri Bakanlığı’ndan konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Bahçesaray (Van) Belediye Başkanı Ayvaz Hazır’ın Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2022/196 esas sayılı dosyası kapsamında PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olmamak ile birlikte terör örgütü adına suç işlemek  suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası alması ve Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2023/130 esas sayılı dosyası kapsamında PKK/KCK silahlı terör örgütü propagandası yapmak suçundan soruşturmasının devam etmesi nedeniyle, Ayvaz Hazır’ın Anayasa’nın 127’inci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’inci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılmıştır. 5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46’ıncı maddeleri uyarınca Bahçesaray Kaymakamı Harun Arslanargun, Van Valiliğince Bahçesaray Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir” ifadeleri kullanıldı.

Hazır’ın hapis cezasına çarptırıldığı davaya konu olay belediyede memur olarak çalıştığı 2015 yılında yaşandı. Belediye önündeki bir basın açıklaması nedeniyle, aralarında Hazır’ın da bulunduğu 15 kişi hakkında soruşturma açıldı. Soruşturma daha sonra davaya dönüştü. 2016 yılında karara bağlanan dava, Yargıtay’da bozularak, yeniden görüldü.

Yeniden görülen ve dün sonuçlanan davada Hazır hakkında, “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verildi. Davaya katılan diğer sanıklar hakkında 3 yıl 1 ay ile 6 yıl 3 ay arasında değişen hapis cezaları verildi. Hazır’ın avukatı Şahin Cangüler, gerekçeli karar yazıldıktan sonra itiraz edeceklerini söyledi.

DEM Parti Van İl Örgütü tarafından sosyal medyada yapılan paylaşımlarda, ortak mücadele çağrısı yapıldı. Yapılan paylaşımda, “Bahçesaray belediyemize yönelik kayyım darbesini kabul etmiyor, tüm halkımızı bu hukuksuzluğa karşı demokratik tepkisini göstermeye çağırıyoruz. Kayyım gaspını kabul etmeyeceğiz” denildi.

DEM Parti Genel Merkezi’nden yapılan açıklamada da “Van Bahçesaray Belediye Eş Başkanımız Ayvaz Hazır’a jet hızıyla ceza verilerek kayyım atanmasına gerekçe yapıldı. Haksız ve hukuksuz bir şekilde irademizi gasp eden kayyım darbesine karşı halkımızı demokratik protesto hakkını kullanmaya, iradesine sahip çıkmaya çağırıyoruz!” denildi.

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ile Tuncer Bakırhan, Bahçesaray Belediyesi’ne kayyım atanmasına tepki gösterdi. Sosyal medya hesabından karara ilişkin paylaşım yapan Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı: “Van Bahçesaray Belediyesi’ne kayyım atanması, halk iradesinin hiçe sayılmasıdır. Bu irade gaspını kınıyoruz!

Demokrasinin kırıntısının dahi ortadan kaldırıldığı bu kayyım zorbalığı ile iktidar meşruiyetini sıfırlamaktadır. Kayyıma gerekçe yapılan suçlamaların hepsi safsatadır. İktidara sesleniyorum; Kürtler ve tüm halklar nezdinde tabela partisine döndünüz. Çok yakında o kentlerde kayyımlarınızdan başka kimseyi yanınızda bulamayacaksınız. Kayyım zalimliğiniz arttıkça zevalinizi de bulmanız çok yakındır. Demokratik kamuoyuna çağrımız, Van direnişi ruhuyla Bahçesaray’a sahip çıkalım. Hep birlikte bu sürekli darbelere karşı demokrasiyi savunalım.”

Bakırhan’ın tepkisi de şöyle: “Van Bahçesaray belediyemize dönük yapılan kayyım darbesini lanetliyorum. Van’da 14-0 hezimetini yaşayanlar iflas etmiş kayyım siyasetinden medet umacak kadar aciz bir yönetim aklıyla hareket ediyorlar. İktidarın bu darbeci politikaları halkın iradesine her seferinde çarpıp tuzla buz olacaktır. İktidar bilsin ki; atadığı her kayyımda demokratik meşruiyetini yitirmekte; Kürt kentlerinde zorla, copla, gazla, hileyle, hukuksuzlukla var olmak dışında tek bir siyasi varoluşu kalmamaktadır. Bahçesaray bizimdir, belediyemizi alana kadar mücadelemizi amansızca sürdüreceğimizin sözünü veriyoruz.”

CHP Lideri Özel’den sert tepki

Kayyım atanmasına bir tepki de CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den geldi. Özel, sosyal medya hesabından konuya ilişkin şu paylaşımı yaptı: “İktidarın ardı ardına seçilmiş belediye başkanlarına yönelttiği operasyonlar, milletin iradesini hiçe saymaktır, bir çaresizliğin itirafıdır. Dün nasıl Esenyurt’un, Tunceli’nin, Mardin’in yanındaysak bugün de Bahçesaray’ın ve Bahçesaray halkının iradesinin yanında duracağız.”

DEM Parti, 31 Mart yerel seçimlerinde Van Büyükşehir Belediyesi dahil 14 belediyenin tamamını kazanmıştı. Hazir, bu seçimde Bahçesaray halkının yüzde 21,33’ünün oyunu alarak seçilmişti.

Geçen hafta da Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ile Tunceli iline bağlı Ovacık İlçesi Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül görevlerinden uzaklaştırılarak yerlerine kayyum ataması yapılmıştı. Ayrıca yine Kasım ayı içinde Mardin, Batman ve Şanlıurfa Halfeti belediyelerine ve geçen ay İstanbul’un Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanması kararlaştırılmıştı.

Bu karar öncesinde kayyum uygulamalarına tepki gösteren muhalefet partilerinden CHP ve DEM Parti’nin liderleri Cuma günü bir araya gelerek, söz konusu uygulamaya karşı haızrlanan ortak kanun teklifine destek talep ettiler.

Van’da gösteri ve yürüyüşler yasaklandı

Kayyum kararının ardından Van Valiliği de il genelinde açık veya kapalı alanda yapılacak toplantı, yürüyüş, basın açıklaması ve oturma eylemi gibi etkinliklerin 10 gün süreyle yasaklandığını duyurdu.

Valilikten yapılan yazılı açıklama şu şekilde: “Anayasamızda ve kanunlarda öngörülen sınırlandırma ve yasaklama şartlarını doğrudan ve açıkça oluşturduğu değerlendirilen eylemler ile saldırı olaylarının önüne geçmek, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliklerini sağlamak, terör örgütlerinin planlarını bertaraf etmek ve bu bağlamda, milli güvenliğin sağlanması, kamu düzeni ve genel sağlığın korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayişin devamının temini ile şiddet olaylarının yaygınlaşmasının önlenmesi amacıyla; Van ili coğrafi sınırları içerisinde 29.11.2024 tarihinden geçerli 08.12.2024 tarihi de dahil olmak üzere (10) gün süre ile, Valilik ve Kaymakamlık makamlarınca uygun görülenler hariç olmak üzere, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümlerine göre düzenlenecek gösteri yürüyüşü, açık hava toplantıları ve kapalı yer toplantıları, basın açıklaması, oturma eylemi ve anket yapılması, çadır ve stant kurulması/açılması, imza kampanyası düzenlenmesi, bildiri, broşür ve el ilanı dağıtılması ve her türlü protesto eylemi şeklindeki faaliyetler 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun ilgili maddeleri doğrultusunda yasaklanmıştır.

Belirtilen tarihler arasında, ilçelerimizden veya çevre illerden bireysel veya toplu olarak veya ilimiz güzergâhını kullanarak, her türlü kanuna aykırı eylem, etkinliğe katılım sağlanmasının önlenmesi amacıyla, kanuna aykırı eylem/etkinliklere katılması muhtemel şahıs/şahıslar/grup/grupların 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11. Maddesinin (c) fıkra hükümleri gereğince ilimiz ve ilçelerimizden giriş ve çıkışlara, buralardan bireysel veya toplu olarak çıkışlarına ve bu kapsamda belirtilen yere geçişler için başka illerden gelerek ilimiz güzergâhının kullanılmasına izin verilmemesi  kararı alınmıştır”

Paylaşın

“Erdoğan, Abdullah Öcalan – DEM Parti Görüşmesi İçin Talimat Verdi” İddiası

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “İmralı ile DEM grubu görüşmesi gecikmemeli” açıklaması gündemdeki yerini korurken Erdoğan’ın görüşme için talimat verdiği öne sürüldü.

İddiaya göre, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) bir ‘ön hazırlık’ yapacak, bu hazırlıkların tamamlanmasından sonra DEM heyetinin İmralı’ya gitmesine izin verilecek.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İmralı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan’la görüşmek için yaptığı başvuruyla ilgili Adalet Bakanlığı’ndan henüz yanıt gelmezken iktidara yakın Türkiye gazetesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talebe sıcak baktığını ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a sürecin hızlandırılması için talimat verdiğini yazdı.

Haberde, “Erdoğan’ın, geçmişteki çözüm sürecinde yaşananların tekrar etmemesi için, yeni sürecin ‘temkinli ve dikkatli’ yürütülmesi talimatını verdiği öğrenildi. DEM Parti’nin Adalet Bakanlığı’na bu konuda yaptığı başvurunun kısa sürede olumlu sonuçlanmasına kesin gözüyle bakılıyor” denildi.

İddiaya göre, MİT bir ‘ön hazırlık’ yapacak, bu hazırlıkların tamamlanmasından sonra DEM heyetinin İmralı’ya gitmesine izin verilecek. AK Parti kaynakları “Öcalan, DEM’lilere örgütle bağlantılarını kesmeleri, örgütün de lağvedilmesi yönünde bir şey söylerse; İmralı ziyaretlerinin devamı gelir” değerlendirmesini yaptı.

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, 28 Kasım tarihli yazısında DEM Partililerin Öcalan’a görüşmesine izin verileceğini belirtmişti. Selvi, “DEM içinden çözümü destekleyen ve Öcalan’ın mesajlarını doğru aktarabilecek deneyimli isimler tercih edilebilir” demişti.

MHP’ye yakınlığı ile bilinen Türkgün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Müftüoğlu, DEM Parti – Öcalan görüşmesinin cumartesi günü olabileceğini iddia etmişti.

Ne olmuştu?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ekim ayı başında partisinin Meclis grubunda yaptığı konuşmada İmralı Cezaevi’nde bulunan Abdullah Öcalan’ın ‘umut hakkından faydalanması’ ve ‘DEM Parti’nin Meclis grubunda konuşması’ çağrısında bulunmuştu. Bu çağrısını sık sık yineleyen Bahçeli, salı günü de “22 Ekim grup toplantısında ne demişsek aynen arkasındayız. İmralı ile DEM grubu görüşmesi gecikmemeli” dedi.

Bahçeli’nin bu sözlerinden sonra ‘görüşme olup olmayacağı’ sorusu yanıtını aramaya başladı. Bahçeli’nin konuşmayı yaptığı 26 Kasım’da DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Abdullah Öcalan’la İmralı’da görüşmek için resmi başvuruda bulunduklarını açıkladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise 27 Kasım’da AK Parti’nin grup toplantısının ardından gazetecilerin, Bahçeli’nin ‘İmralı ile DEM Parti görüşsün’ çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna “Görüşüyor” yanıtı verdi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yine 27 Kasım’da DEM Parti Eş Genel Başkanlarının İmralı başvurusuna ilişkin konuştu. Tunç, “Başvuruyu değerlendiriyoruz. Makul bir sürede cevap verilir” dedi.

‘Görüşme olacak mı olmayacak mı’ tartışmaları sürerken Adalet Bakanlığı’nın görüşmeye izin verdiği iddiası ortaya atıldı. Ancak DEM Parti, Adalet Bakanlığı’na yapılan, Abdullah Öcalan ile görüşme başvurusuna ilişkin bakanlıktan kendilerine herhangi bir geri dönüş olmadığını bildirdi.

Paylaşın

CHP Ve Dem Parti’den Ortak Açıklama: Herkesin Eşit Hissettiği Bir Ülke İstiyoruz

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile basın toplantısı düzenleyen CHP Lideri Özgür Özel, Biz  yaşayan herkesin eşit hissettiği bir ülke istiyoruz” dedi ve ekledi:

“Bunun için de üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Tüm siyasi partilerin birbirleriyle diyalog kurabilidiği bir süreci hep beraber yaşamak isteriz. Bu konuda geçmişten gelen tüm kötü tecrübelere rağmen tarihsel tutarlılığımızdan farklı bir noktada değiliz”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi.

DEM  Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, beraberindeki heyet ile CHP Genel Merkezi’ne geldi. CHP Yurtiçi ve Yurtdışı Örgütlemeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ensar Aytekin, Eş Genel Başkanları kapıda karşıladı.

Hatimoğulları ve Bakırhan daha sonra CHP’nin toplantı salonuna geçti. Özgür Özel’e Genel Sekreter Selin Sayek Böke ve Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen de eşlik etti. Basına verilen fotoğraf ve görüntünün ardından görüşme başladı. Görüşmenin ardından ortak basın toplantısı da düzenlendi.

Burada konuşan Bakırhan, “Kayyum, yönetim biçimine doğru ilerliyor. Bu mesele sadece DEM Parti’nin değil, hepimizin meselesidir. Yasal düzenlemeler yapılarak bu kayyum sorunundan kurturulur. CHP’nin bu konuda ortaya koyduğu pratik değerliydi. Bu ülkeyi umarım bu ayıptan kurtarabiliriz” dedi.

Bakırhan, PKK lideri Abdullah Öcalan ve DEM Parti’nin görüşmesine ilişkin Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuruya ilişkin kendisine sorulan soruyu yanıtladı. Bakırhan, “Başvurumuzu yaptık ama henüz resmi bir yanıt gelmedi. Olumlu bir yanıt gelmesini umuyoruz. Önemli olan oraya kimin gittiği değil, orada ne söylenildiği ve ne düşünüldüğüdür. Bekliyoruz” diye konuştu.

Ardından CHP lideri Özgür Özel konuştu. Özel, yeni süreç hakkında “Samimiyetle ve şeffaflıkla davranılırsa Türkiye 40 yıldır çözemediği ve hepimize çok acılar yaşatmış bir sürecin toplumsal barış sürecine dönmesi Türkiye’deki herkese kazandırır. Türkiye’yi çok sayıda riskten de kurtarır” ifadelerine yer verdi.

“Herkesin eşit hissettiği bir ülke istiyoruz”

Kayyum atamalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye genelinden ilk günler yaratılan algının oldukça değiştiğini ve anket değerlendirmelerinde kayyum atamanın hoş karşılanmadığını hep birlikte görüyoruz.

Bu günlerde Meclis’teki 10 muhalefet partisi bir araya geldi ve kanun teklifi verdi. Yargı süreci tamamlanmamış olanlar için yargı süreci işler. Ama görevine devam eder.

Biz yaşayan herkesin eşit hissettiği bir ülke istiyoruz. Bunun için de üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Tüm siyasi partilerin birbirleriyle diyalog kurabilidiği bir süreci hep beraber yaşamak isteriz. Bu konuda geçmişten gelen tüm kötü tecrübelere rağmen tarihsel tutarlılığımızdan farklı bir noktada değiliz”

Özel, bir gazetecinin Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle kendisi hakkında başlatılan soruşturmayla ilgili sorusunu yanıtladı. Özel, “Kendisine görevi ile ilgili hakaret ettiğimi söylüyor. Sabahın köründe bir eve gitmek senin görevin mi? Öyle aynayla konuşan başsavcıdan bize de kendisine de faydası yok” dedi.

Paylaşın

Yeni Çözüm Süreci Tartışmaları: Bakırhan’dan “Önce İktidar Netleşsin” Yorumu

Yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Önce onlar netleşsin. Bu sorunu nasıl çözmek istiyorlar? Bunu merak ediyoruz. Türkiye kamuoyu da merak ediyor” dedi.

Tuncer Bakırhan, konuşmasının devamında “Gerçek demokrasiyi uygulayan, farklılıkların farklılığını kabul eden, hak ve hukuku hayata geçiren, demokratik, insanların iradesine kayyım atanmadığı, insanların kendini farklılıklarıyla birlikte eşit ve özgür bir şekilde yansıttığı bir zeminden bahsediyoruz” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Medyascope’da Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı. “Partililerin İmralı’ya gitmesi olayını Bahçeli gündeme getirdi. Olabileceğini varsayıyoruz. Bunun bir diğer aşaması olarak aynı partilerin geçen sefer olduğu gibi İmralı’nın mesajını Kandil’e taşıması gibi bir seçenek yine gündeme gelebilir mi?” diye soran Çakır’a, Bakırhan şöyle yanıt verdi:

“Biz postacılık falan yapacak değiliz. Biz demokratik zeminde üzerimize düşen sorumluluk neyse yaparız. Bu meselenin toplumsallaşması, kamuoyuna, halklara, tabanımıza, Türkiye’ye anlatılması için kent kent dolaşırız. Bütün insanlara dokunuruz. Önemli bir sorumluluğumuz var. Bence bunu bana soracağınıza Filipinler Devleti ile Moro halkı arasında arabulucu olan Türkiye’ye deyin ki, Orada nasıl yaptıysanız burada da yapın’. Somali’de arabuluculuk yapan, şu anda milletvekili olan bir beyefendiyle biz görüştük. Mesela burada çok büyük önemli deneyimler anlattı. Şimdi bence onlar buna bir yol bulur. Koskoca Türkiye Devleti’dir.”

Bakırhan, Ömer Öcalan’ın hem DEM Partili milletvekili olması hem de Abdullah Öcalan’ın yeğeni olması nedeniyle bu geçiş sürecinde İmralı’ya gitmek için ideal bir isim olduğunu belirtti. Kamuoyuna kısa bir açıklama yapsa da Ömer Öcalan’ın, amcasıyla uzun süre görüştüğünü aktaran Bakırhan, bunların detaylarını paylaştı.

Bakırhan, Abdullah Öcalan’ın moral ve motivasyonunun yüksek olduğunu söyledi. Bakırhan, Öcalan için “Dinamik, morali yerinde ve umudunu hiç yitirmemiş” dedi. Bakırhan, “Marx yazdı ama son kitabını yazamadı. Bu konuda ciddi bir yoğunlaşmam var. Sanırım Marx’ın yazmak istediği son kitabı ben yazacağım” şeklinde bir mesaj ilettiğini açıkladı.

Bakırhan, Öcalan’ın “Türkiye’nin dinamikleriyle bu sorun çözülsün. Türkiye’de çözülsün. Demokratik cumhuriyet zemininde çözülsün” mesajını verdiğini, ayrılıkçı olmayan bir yaklaşımla Kürtlerin demokratik hak ve özgürlüklerinin tanınmasını önerdiğini belirtti.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, son dönemde yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirirken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına dair de konuştu. “İktidarın söylemi ile pratiği arasında büyük bir makas açıklığı, büyük bir uçurum var” diyen Bakırhan, mevcut sürecin sadece Bahçeli’nin “kendi kendine icat ettiği” bir süreç olmadığını, temelinde “meseleye dönük iktidarın programları ve projeleri” olduğunu vurguladı.

İktidar ile MHP arasındaki ilişkiyi analiz eden DEM Parti Eş Genel Başkanı, “Bir rol paylaşımı olmuş olabilir. Ama içerik, nitelik ve nüansta farklılıklar olduğu kesin” değerlendirmesinde bulundu. Bu durumu örneklerle açıklayan DEM Parti Eş Genel Başkanı, “Bahçeli Ahmet Türk’e övgüler diziyor, bir hafta sonra farklı bir tutum sergiliyor. Ömer Öcalan İmralı’ya gidiyor. Yani Bahçeli ne diyorsa tersine bir pratik işliyor” ifadelerini kullandı.

“Bu sorunu nasıl çözmek istiyorlar? Merak ediyoruz”

İktidarı da eleştiren Bakırhan, “Önce onlar netleşsin. Bu sorunu nasıl çözmek istiyorlar? Bunu merak ediyoruz. Türkiye kamuoyu da merak ediyor” dedi. Bakırhan, “Gerçek demokrasiyi uygulayan, farklılıkların farklılığını kabul eden, hak ve hukuku hayata geçiren, demokratik, insanların iradesine kayyım atanmadığı, insanların kendini farklılıklarıyla birlikte eşit ve özgür bir şekilde yansıttığı bir zeminden bahsediyoruz” açıklamasında bulundu.

DEM Parti’nin Kandil ile herhangi bir diyalogunun olmadığını vurgulayan Bakırhan, şunları kaydetti: “Ben şuna inanıyorum: Şu anda Öcalan’ın sözü üzerine başka bir söz söyleyecek Kürt aktör yok. Sonuçta örgütü kuran kendisi. Örgütün kurucu lideri. Onların da ‘başmüzakereci’, ‘önderlik’ dediği bir insanı dinlemeyeceklerini sanmıyorum.

Mesela bazen, bazı yayın organlarında biz Öcalan’ı dinlemiyoruz diye tartışıyorlar. Bazen de Kandil dinlemiyor diye tartışıyorlar. Bazen bir Selahattin Demirtaş’ı dikkate almıyoruz deniliyor. Böyle bir dünya yok Kürt zemininde. DEM Parti’nin durduğu yer belli: Müzakereyle, diyalogla bu sorun çözülsün. Ben ilk defa KCK’nin bu konuda çok net somut bir açıklamasını okudum. KCK, Öcalan’ın işareti ederek, ‘Muhatap oradadır. Bizim için söylediği söz tartışılmazdır’ dedi.”

Paylaşın

DEM Parti’den Bahçeli’nin “Öcalan” Çıkışı Yorumu: “Çizgimize Gelsinler” Derlerse Yokuz

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ‘İmralı ile DEM grubu görüşsün’ sözlerini değerlendiren DEM Partililer, “Kendilerince bize bir yol çizmişler, bizi ona dahil edip, ona razı etmeye çalışıyorlar. Şimdi buna razı olsak, bu kadar yıldır niye bunun bedelini ödeyelim” diyor ve ekliyorlar:

“Bütün haklardan vazgeç, halkına sırtını dön, gel seninle konuşalım. Böyle bir şey olabilir mi, biz kendi hakikatimizi nasıl inkar edelim, halkın bunu kabul eder mi? DEM Parti barışa dair sözünü her gün kuruyor. Her çağrıya anlamlıdır diyoruz. Ama kasıt ‘DEM Parti amasız fakatsız gelsin, bizim çizgiden yürüsün’ diyorlarsa, biz ona yokuz. Ama bu niyeti açıklarsa bilebiliriz.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında bir kez daha Öcalan çağrısında bulunarak, “İmralı ile DEM grubu arasında yüz yüze temasın yapılmasını bekliyoruz” dedi. Bahçeli’nin açıklamasının ardından partisinin grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Tülay Hatimoğulları ile birlikte, PKK lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvuracaklarını açıkladı.

Grup toplantısının ardından ise başvuru Adalet Bakanlığı’na iletildi. Bu açıklamaların ardından Meclis kulisleri de hareketlendi. Bahçeli’nin çıkışını ve DEM Parti’nin İmralı başvurusunu AK Parti ve DEM Parti kaynakları Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’a değerlendirdi.

Görüştüğümüz DEM Partili kaynaklar, DEM Parti’nin Adalet Bakanlığı’na yaptığı görüşme başvurusunun sistematik bir şekilde yapıldığına dikkat çekerek, bu başvurular arasında DEM Parti Eş Genel Başkanlarının başvurusunun da bulunduğu belirtti ve ekledi: “Başvurumuz bir gün önce hazırdı, sadece çakıştı. Bu fluluk içinde bir top çevirme hali var. Biz başvurumuzu yaptık, o zaman başvurumuzu kabul edin. Gereğini yapın” dedi.

MHP liderinin açıklamalarının partide bir şaşkınlık yaratmadığını ve önceki konuşmaları ile tutarlı olduğunu söyleyen partili, “Bahçeli bu kez sadece bir tık daha öteye götürerek, yüz yüze görüşsün açıklamasında bulundu” dedi.

Bahçeli’nin yaptığı Öcalan’ın DEM Parti ile görüşsün açıklamalarının parti içindeki yansımalarına da değinen partili, “DEM Parti’den bu konuda ne bekleniyor?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Bir görüşme, bir diyalog olacaksa buna bir mekanizma gerekiyor. Burada DEM Parti’nin gitmesi de bir mekanizma, heyetin gitmesi de bir mekanizma. Doğal olarak demokratik siyaset alanında Kürt sorunu gibi meselelerin çözümünde DEM Parti muhataptır.

Ama Kürt sorunun çözümünde İmralı muhataptır, Sayın Öcalan muhataptır. Bu anlamda iki etkili muhatabın görüşmesinde bir sıkıntı yok. Bu çok doğal, olması gereken bir şey. Burada ya avukatlar ya da siyasi heyet belirlenecekti. O siyasi heyet içerisinde DEM Parti’den bağımsız bir heyet zaten olamaz. Bu açıdan farklı bir durum yok ama bunu pekiştirilmiş oldu.”

Bahçeli’nin açıklamalarına karşılık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan bir açıklama gelmemesine de dikkat çeken DEM Partili yetkili “Top iktidarın sahasında” tespitinde bulundu ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “İktidarın bu söylenenlere yekten cevap vermiyor olması bizim için de anlaşılır değil, bizim için de sorunlu bir alan. Kendi ittifakının ortağı olan bir parti bu kadar çok söz söylüyor ve tüm bu sözlerin karşısında cumhurbaşkanı hiçbir söz etmiyor.

Ama herkesin beklediği Cumhurbaşkanının konuşması. Fikir ayrılığı yok gibi sözler söylenmiş olsa da bu anlamda bir rol bölümü mü var, bir mutabakat mı var yoksa bir çatlak mı var, bütün bunları tahlil etmek mevcut haliyle çok zor. Bizim de beklentimiz cumhurbaşkanının açıklama yapması, çıksın açıklama yapsın. Bu sorun çözülecekse muhataplarından birisi de hükümetin başıdır.”

Bir taraftan kayyım atamalarının gerçekleşmesi, Öcalan’a avukat kısıtlaması getirilmesinin de anlaşılır olmadığını söyleyen partili, “İyi polis, kötü polis midir? Yoksa başka bir strateji midir inanın bilmiyoruz” diye konuştu.

Bahçeli’nin “DEM Parti bir tercih yapsın, Kandil ile arasına mesafe koysun” yönünde yaptığı açıklamalarını ise klasik bir retorik olarak değerlendirdiklerini belirten partili, “AKP’de sürekli bunu söylüyor. Bu sözlerin toplamda bu sürece katkısı olmadığı açık ve nettir. Demokratik siyaset alanındayız. Kürt sorunun demokratik çözümü için bedel ödüyoruz. Biz bu bedeli vermesek, bu sistemin daha çok kötüsüne tanıklık edeceğiz. Mesele çözülecekse bu dilin artık terkedilmesi gerekiyor. PKK Kürt sorununun nedeni değildir, bir sonucudur. O yüzden nedenleri üzerine konuşmamız gerekiyor” dedi.

“Bu dille nerede buluşabiliriz ki?” sorusunu da yönelten partili, şöyle devam etti: “Kendilerince bize bir yol çizmişler, bizi ona dahil edip, ona razı etmeye çalışıyorlar. Şimdi buna razı olsak, bu kadar yıldır niye bunun bedelini ödeyelim. Bütün haklardan vazgeç, halkına sırtını dön, gel seninle konuşalım. Böyle bir şey olabilir mi, biz kendi hakikatimizi nasıl inkar edelim, halkın bunu kabul eder mi? DEM Parti barışa dair sözünü her gün kuruyor. Her çağrıya anlamlıdır diyoruz. Ama kasıt ‘DEM Parti amasız fakatsız gelsin, bizim çizgiden yürüsün’ diyorlarsa, biz ona yokuz. Ama bu niyeti açıklarsa bilebiliriz.”

İktidar kanadı ile görüşmeye yönelik bir değerlendirme yapmadıklarını belirten partili, ama bunun görüşmeyeceklerin anlamına gelmediğini de ifade etti. Kürt sorununun demokratik çözümü için herkesle görüşebileceklerini belirterek, “Ama bu zaman, zemin ve yol almakla ilgili. Ortada sadece beyanlar var. Gün geldiğinde görüşmenin önünde bir engel yok” diye konuştu.

Ufuk Uras ile Devlet Bahçeli’nin yaptığı görüşmeye ilişkin Ufuk Uras’ın da aralarında olduğu heyetin bir dizi görüşme gerçekleştirdiğini belirten DEM Partili yetkili, Bahçeli’nin de heyetin içinden görüşmek Ufuk Uras’ı seçtiğini söyledi. Ufuk Uras’ın DEM Parti Eş Başkanları ile sohbet için geldiğini belirten partili, şöyle devam etti:

“Gündemde olan bir görüşme değildi. Yarım saat sürdü ve eş başkanlarımız Bahçeli ile yapacağı görüşmeye sahip değildi. Görüşmenin sonunda MHP’ye ziyarette bulunacağını ifade etti. Bizim ayarladığımız ve gündemini belirlediğimiz bir görüşme değildi, tamamen bizden bağımsız ama bizden görüştükten sonra MHP’ye gitmesi planlı gibi bir algı yarattı. Öyle bir durum yok. Mesele zaten aracılarla çözülecek bir konu değil.

Kürt sorunu gibi kadim bir sorun çözülecekse muhatapları bellidir. Bu muhataplarla oturulup konuşulur. Arabulucu meselesini aşan bir mesele. Sürece ilişkin Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile bir görüşme gerçekleşecek mi?” sorusuna ise sistematik olarak ziyaretlerin gerçekleşti yanıtını verdi. Süreç açısından yeni bir gelişme olmadığını belirten partili bu nedenle resmi bir ziyaretin de olmadığını söyledi.

“Bahçeli yeni bir yol açtı”

AK Partili kaynaklar ise, Bahçeli’nin bu konuda muazzam bir yol açtığını belirterek, Bahçeli’nin bütün ezberleri bozduğunu aktardı. “Bunun ötesinde söylenecek, içini dolduracak bir şey yok” diyen AKP’li yönetici mevut yolların kullanıldığını belirterek, “Ama sonuçları olumlu olmadı. O zaman en baştan, yeni bir şey yapmanız lazım. Bahçeli yeni bir yol açtı” dedi. AK Partili yönetici sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bahçeli’nin açtığı yolda, ölçüt PKK’nin silah bırakması. Nihayetinde, PKK’nın silah bırakması, lağvedilmesi ve bu ülkenin bir parçası olarak ülkenin çıkarlarına hizmet etmesi noktasına varılacaksa gelsin yapsın. Ölçüt bu; silah bırak, örgütü lağvet; demokratik, sivil hayatın parçası ol. Bu ülkenin çıkarlarının, geleceğinin parçası ol.”

Aynı AK Partili yetkili DEM Parti’nin başvurusuna izin verilip verilmeyeceğinin teknik bir konu olduğunu belirterek “Bu tür mahkumların görüşme durumunu Adalet Bakanlığı değerlendirir. İnfaz kanunu gereğince uygulama yöntemi oluşması lazım, bakılması lazım. Milletvekilleri olabilir, İnsan Hakları Komisyonu Cezaevleri Alt Komisyonu olabilir. Bunlar teknik konular. O sağlanır, cezaevi yönetmeliği neyse ona göre sağlanır” dedi ve ekledi:

“Esas olan Devlet Bey’in açtığı yolun ne kadar anlaşıldığı. Önemli olan zihinlerde oluşan engelleyici kuralları yumuşatmak, normalleştirmek. Ondan sonra uygulamada kanunlar bile dönem dönem değişir. Muazzam bir yeni bir yol açılmış. Önemli olan buna samimiyetle yaklaşmak. Uygulama kolay iş.”

Kamuoyunda Erdoğan-Bahçeli arasında anlaşmazlık yaşandığına yönelik haberlerin doğruyu yansıtmadığını belirten AK Partili yönetici, 1 Ekim’den bu yana aynı çizgide, birbirlerini tamamlayan açıklamalar yaptıklarını ifade etti. AKP’li kurmay, “Hızlı bir süreç beklememeliyiz. Toplumun her kesimi bu gelişmeyi kendine özgü tarif edecektir. Bunu görmek lazım. Tarif ettikçe belki yeni şeyler ortaya çıkacak, belki yanlış anlaşılmalar doğruya evrilecek” açıklamasında bulundu.

Önceki süreçte herkesin kendi muradını tarif ettiğini belirten aynı partili, şimdi ise alışkanlıkların bir kenara bırakılması gerektiğine dikkat çekti ve şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanı uzun süredir ‘İç cepheyi sağlam tutmak gerekir’ nihayetinde hedef ülkenin refahı, daha güçlü, zengin bir ülke olması. Göreceğiz, her bir şeyin riski olduğu gibi bu sürecin de riskleri var. Risklerin büyüklüğüne, özelliğine göre avantajları da olacaktır.”

Paylaşın

Bakırhan’dan “İç Cephe” Açıklaması: Demokratik Siyasetin Tasfiyesi

Partisini grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “İç cephe birilerini dışlayarak oluşturulamaz. İç cephe dedikleri kayyımdır, barış düşmanlığıdır, demokratik siyasetin tasfiyesidir. Böyle iç cepheyi oluşturamazsınız” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında “İmralı ile DEM Parti grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyoruz, çağrımızı kararlılıkla yineliyoruz.” açıklamasına yanıt veren Bakırhan, uygulanan tecridi ve 6 ay görüş yasağını hatırlatarak “Tülay Hatimoğlu ile birlikte bugün başvuru yapacağız, eğer samimilerse bu başvurunun önündeki engelleri kaldırırlar. Madem işaret ediyorsunuz kapısını açın” diye seslendi.

Bakırhan grup toplantısına kadınlar 25 Kasım eylemlerini anarak başladı. Kadınların yasaklanmaya çalışılan “Jin, Jiyan, Azadi” sloganına sahip çıktığını belirten Bakırhan, “Kadınların şiddetsiz, sömürüsüz, özgür bir yaşam mücadelesi aynı zaman partimizin mücadelesidir.” dedi.

Bu sabah pek çok kentte düzenlenen operasonlarda çok sayıda kişinin gözaltına alındığını hatırlatan Bakırhan, “Emekten, kadına basına kadar muhalif olan herkese bir biçimiyle yargı sopasıyla operasyon çekiyorlar. Arkadaşlarımız bir an önce serbest bırakılmalı” diye seslendi.

Bakırhan, partisinin 30 Kasım’da KESK’in Ankara’da düzenleyeceği “Geçinemiyoruz” mitingine katılacaklarını bildirdi.

Ovacık ve Dersim’e kayyım atanmasının “darbeci zihniyetin” ürünü olduğunu ifade eden Bakırhan, iktidarın 31 Mart’ta Dersim’de yüzde 13 oy alamadığını hatırlattı. Dersim halkının geçmişte de hedef alındığını belirten Bakırhan, “Asıl terör halkın iradesine kayyım atamaktır. Anadilime, belediyeme sahip çıkıyorum demek mi terördür, seçme ve seçilme hakkım demek mi terördür. Bu yalanları, bu psikolojik harbi bir kenara bırakın. Çıkın bütün Kürtler terördür deyin, zaten pratikte bunu uyguluyorsunuz. Kürt meselesini terör meselesi olarak görmek büyük bir gaflettir. Ya Kürt sorununu çözeceksiniz ya da bu mücadele karşısında çözüleceksiniz” diyerek tepki gösterdi.

Bakırhan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: “1920’lerde bir çatı kuruldu. Bu çatı kurulurken Kürtler de emek verdi. Emeğini canını verdi bedel ödedi. Ama şimdi bu Ortadoğu’daki fırtınalardan ve bu çatının altındaki insanların mutlu olmamasından kaynaklı artık o çatı çürümeye başladı. Çatının altındakiler mutlu değil. Birilerini yok sayıyorsun, birilerini ötekileştiriyorsun, birilerine zorla bir inanç bir etnik kimlik dayatıyorsun. Şimdi soruyorum bu çatıyı hep birlikte onaracak mıyız ya da bu çatının akmasını çürümesini mi izleyeceğiz? Biz nerde miyiz? Biz bu çatının yeniden herkesi kapsayan eşit yaşadığı bir şekilde onarılmasından yanayız. Ama bu çatı çürüsün diye sistem sürekli oraya ateş taşıyor.

Üçüncü dünya savaşı kapımızı çalarken, bundan korunmak için çok net yapılması gerekenler var; demokrasiyi büyütmek, halkın iradesini farklılıkları tanımak, Türkiye’de hakkı ve hukuk sağlamaktır. Eğer bunları yapabilirsek çatımız da altındakiler de güvende olur. Mutlu şekilde bir arada yaşarlar. Ama AKP ne yapıyor, jeopolitik kurnazlıklarla kendisine rol çalmaya çalışıyor. Bundan dolayı da bütün Türkiye halkları kaybetti. 10 lira emekli maaşı alınıyorsa bundan kaynaklıdır, bu, savaş halinden bir şey devşirme halinden kaynaklıdır. Buna son vermeye çalışıyoruz.

Sık sık olası savaştan söz ediyor AKP iktidarı. Evet bölgemizde süren ciddi bir savaş riski var bu doğru ama bu riske biz emekçiler, halklar, ezilenler farklı bakıyoruz, iktidar farklı bakıyor. Bizler bu risklerden kurtulmanın yolu güçlü bir şekilde demokrasiyi uygulayarak korunuruz diyoruz, onlar rant devşirmeye çalışıyor. Bu risklerden korunmak istiyorsanız önce kayyım atamaktan vazgeçin. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye hem bu risklerden korunabilir hem de fırsatlardan yararlanabilir. Yerel demokrasi temelinde inşa edilmiş bir demokratik cumhuriyet, bir demokratik ulus en akılcı en mantıklı çözüm yoludur. Ancak bu şekilde iç barışımızı sağlayabileceğimize inanıyoruz.

Ortadoğu’da Kürtler hesaba katılmadan jeopolitik olmaz. Kürt jeopolitiğini dikkate alan da yol alır. Onun için iktidarı Kürtleri dikkate alan bir yaklaşıma davet ediyoruz. Kürt sorununu yok sayarak mı tehditleri bertaraf edeceksiniz. Kürtleri oyun dışında bırakarak mı? Bu soruların cevabını alamıyoruz. Gerçek gündeme gerçek cevaplara bir türlü giremediler. İç cephe birilerini dışlayarak oluşturulamaz. İç cephe dedikleri kayyımdır, barış düşmanlığıdır, demokratik siyasetin tasfiyesidir. Böyle iç cepheyi oluşturamazsınız. Boş havuz gösteriyorlar burada yüzün diyorlar. Boş havuzda yüzülmez diyoruz.

Öcalan’ın dedikleri yapmıyor diyorlar, dinlemiyor diyorlar, DEM Parti çözümden yana değil diyorlar. Öcalan ne dedi? Ne istedi? Biz bunu bilmiyoruz. O zaman bu zeminin Öcalan’ı dinleyip dinlemediğini nasıl anlayacağız, Öcalan’ın tecridini kaldırın, bakalım ne diyor? Tecrit var, 6 ay daha üzerine görüş yasağı koyacaksınız,  bir taraftan da Öcalan dinlenmiyor. Ne dedi bilmiyoruz. Bir zahmet tecridi kaldırın, bakalım Öcalan dinleniyor mu dinlenmiyor mu? Bunu söyleyenler sanki belediyelerimize kayyım atayanlar değil, bu ahlaksızca politikalardan aartık vazgeçin. Bu kirli psikolojik savaşa artık Kürtler, Aleviler, halklar kanmıyor.

Bugün de konuşuldu MHP’nin grubunda. Dün hazırlıklarımızı yapmıştık. Demek çözüme dönük akıl bazen aynı işliyor. Biz Tülay eş başkanımızla ile birlikte İmralı’da Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığına bugün başvuru yapacağız. Eğer samimilerse bu başvurunun önündeki engelleri kaldırırlar. Hem gerçekten bu süreç hakkında ne düşündüğünü ne dediğini birinci elden görmek duymak istiyoruz hem de barış sürecine DEM Parti adına eş başkanlar olarak katkı sunmak istiyoruz. Türkiye’de barış isteyen, demokrasi isteyen aydını, yazarı, sanatçısı kurum temsilcileri de oraya gitmelidir, madem işaret ediyorsunuz kapısını açın.

Parlamentoda siyasi temsili buluna 10 siyasi parti kayyımlara karşı kanun teklifi verdi, bu çok önemlidir, değerlidir. Burada Meclis Başkanına da sesleniyorum bu iradeyi dikkate alarak siz de değerlendirin. Bütün milletvekillerine çağrı yapmak istiyorum, gelin bu 10 partinin verdiği bu yasayı TBMM’en geçirerek Türkiye demokrasisini bu kayyım ayıbından kurtaralım diyorum.

Eşitlik ve özgürlük üzerine kurulu bir Türkiyelilik kimliğine varız diyoruz. Herkesin kendi dili inancı ve kimliği ile Türkiye’de Ortadoğu’da eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşadığı bir sistemi inşa etmeye DEM Parti olarak varız.”

Paylaşın