İstanbul Seçimleri: Kürt Seçmenin Çoğu İmamoğlu’nu Destekleyecek

Kamuoyu araştırma şirketi Rawest Direktörü Roj Girasun, DEM ile ana muhalefet partisi CHP’nin İstanbul’un bazı bölgeleri üzerinde anlaşmaya vardığını, bunun da DEM seçmeninin İmamoğlu’nu desteklemesini kolaylaştırdığını ve seçmenlerin yaklaşık yarısının bu yönde eğilim gösterdiğini söyledi.

İstanbul’da anketler, Cumhuriyet Halk Partili (CHP) İmamoğlu ile AK Partili rakibinin başa baş gittiğini, DEM Parti adayının ise geride kaldığını gösteriyor.

Birleşik Krallık merkezli Reuters haber ajansının anketlere dayandırdığı haberinde, Kürt seçmenin çoğunun pazar günü parti sadakatini bir kenara bırakıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’daki en büyük rakibini destekleyeceği belirtiliyor.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) seçmeni, AK Parti’nin İstanbul’daki 25 yıllık iktidarını sona erdiren 2019 yerel seçimlerinde Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasında önemli rol oynamıştı. Bu zafer aynı zamanda muhalefete son beş yılda kritik bir dayanak sağladı.

Reuters haberinde muhalefetin Mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan karşısında aldığı yenilginin siyasi manzarayı değiştirdiği ve DEM seçmenini, Kürt hakları davasını en iyi nasıl ilerletecekleri konusunda ikiye böldüğü kaydediliyor.

İstanbul’da anketler, Cumhuriyet Halk Partili (CHP) İmamoğlu ile AK Partili rakibinin başa baş gittiğini, DEM Parti adayının ise geride kaldığını gösteriyor. Reuters bu durumun DEM Parti destekçilerini bir ikilemle karşı karşıya bıraktığını belirtiyor; kalpleriyle mi yoksa akıllarıyla mı oy vermeliler?

Kamuoyu araştırma şirketi SAMER’den Yüksel Genç’e göre DEM Parti seçmeninin kafası karışık ve kararsız. Genç “Partilerinin adayına oy vermeyi düşünüyorlar ama AK Parti’nin kazanmasını istemiyorlar” diyor. Ancak Kürt seçmenin yüzde 40’ının İmamoğlu’na oy vereceğini söylediğini belirtiyor.

İktidar, PKK’yla yürütülen barış sürecinin 2015’te çökmesinden bu yana Kürt partilerine baskı uyguluyor. Yaklaşık yüzde 10’luk sandalye oranıyla parlamentonun üçüncü büyük partisi konumundaki DEM, reddettiği PKK bağlantıları olduğu iddiasıyla açılan bir davada kapatılma ihtimaliyle karşı karşıya olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) halefi.

Diyarbakır’daki Nevruz festivali kutlamalarına katılan emekli Mehmet Fatih Sütçü, “Diyarbakır gibi bir ortamda DEM’e oy vermek gerektiğini düşünüyorum ama İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na oy verirdim” diyor.

Kamuoyu araştırma şirketi Rawest Direktörü Roj Girasun, DEM ile ana muhalefet partisi CHP’nin İstanbul’un bazı bölgeleri üzerinde anlaşmaya vardığını, bunun da DEM seçmeninin İmamoğlu’nu desteklemesini kolaylaştırdığını ve seçmenlerin yaklaşık yarısının bu yönde eğilim gösterdiğini söyledi.

DEM’in İstanbul Büyükşehir Belediyesi adayı Meral Danış Beştaş, taktiksel oy kullanma fikrini reddetti. Bir röportajında “Bizim çağrımız insanların bize oy vermesidir” dedi, “Her partinin kendi siyasetini yürütmek gibi temel bir görevi olduğuna inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Beştaş’ın duruşu, Güneydoğu’da seçilmiş Kürt belediye başkanlarının yerine devlet tarafından atanan kayyumların getirildiği baskıların ardından bir güç gösterisi yapmak isteyen DEM seçmenleri tarafından destekleniyor. Özel sektör çalışanı Büşra Yentürk, “10 yılı aşkın süredir kayyumlara karşı mücadele ediyoruz ve her seçimde Kürtler coşkuları, iradeleri ve onurlarıyla sandığa gidiyor ve destekledikleri partiye oy veriyor” dedi.

“Barış sürecine geri dönüleceğine dair bir işaret yok”

Geçtiğimiz haftalarda Kürt siyasetinin önde gelen isimleri, 85 milyonluk Türkiye nüfusunun yüzde 15-20’sini oluşturan Kürtler’in kültürel ve dilsel hak taleplerinin daha fazla karşılanması için yeni bir barış süreci başlatılması çağrısında bulunmuştu..

Ancak araştırmacı Girasun, bunun milliyetçi bir partiyle ittifak yapan AKP’nin planlarına işaret etmekten ziyade, Kürtler’in umutlarının bir ifadesi olduğunu söyledi. Hükümet bunun yerine bu yaz Irak’ta PKK’ya karşı operasyonları artırmayı planladığını açıkladı.

İstanbul adayı Beştaş, şu anda barış sürecine geri dönüleceğine dair bir işaret olmadığını ancak demokratikleşmenin Kürt meselesinin çözümünü gerektirdiğini söyledi. Beştaş, “Nüfusun dörtte birinin ötekileştirildiği, ayrımcılığa uğradığı ve taleplerinin karşılanmadığı bir Türkiye demokratik olamaz” dedi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Bakırhan: Türkiye’de 46 Milyon İnsan Açlık Sınırı Altında Yaşıyor

Iğdır’da halka seslenen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “AKP, ’22 yılda Türkiye’yi uçurduk’ diyor. Allah aşkına bu külliyen yalan değil mi? Emekçiler, yoksullar, Türkiye’de 46 milyon insan açlık sınırı altında yaşıyor, elektrik parasını ödeyemiyor. İnsanlar çocuğuna süt alamıyor; ekmek kuyruğunda, et kuyruğunda saatlerce bekliyor” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Türkiye’de uçan biz değiliz; Azeriler değil, Kürtler değil, emekçiler ve emekliler değil. Onların çocuklarının serveti uçtu. Mal varlıkları uçtu. Halk yoksul, halk perişan, halk geçim derdinde. Ama bu yalancılar saraylarından başlarını çıkarıp Iğdır halkının, emekçisinin ne yaşadığını görmüyor. Bu yalancılar bizi uçurmadılar, batırdılar, bitirdiler. Halklarımız gece gündüz nasıl geçineceklerinin derdinde. Peki, bu savaş baronları neyin derdinde? Onların derdi siz değilsiniz; onların derdi daha fazla zenginleşmektir, iktidar koltuklarını korumaktır. Bunun için de halkı karşı karşıya getirerek, ırkçılık ve milliyetçilik üzerinden ve vatan-millet-bayrak örtüsüyle yolsuzluklarına, zalimliklerine devam ediyorlar.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yerel seçimler kapsamında partisinin Iğdır’da gerçekleştirdiği seçim mitinginde konuştu. Tuncer Bakırhan, şunları söyledi: “Iğdır’ın kadim halkları, emekçileri, Kürtler, Azeriler, Terekemeler, Caferiler, Sünniler; her inanç ve milletten değerli Iğdır halkı, hepinizi tek tek partim adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Önceki seçimlerde belediye eş başkanı seçtiğiniz Yaşar Akkuş’a ve Halfeli Belediye Eş Başkanı Hasan Sefa’ya Iğdır’dan kucak dolusu selam ve sevgilerimizi yolluyoruz.

Yaşar ve Hasan Başkan şahsında Selahattin Demirtaşların, Gültan Kışanakların, Figen Yüksekdağların, Leyla Güvenlerin, Sebahat Tuncellerin bayramını kutluyor, Iğdır’dan onlara kucak dolusu selam ve sevgilerimizi yolluyoruz. Aynı zamanda çok değerli Kürt aydını Medet Serhat’ı da saygı ve rahmetle anıyorum. Artık aramızda olmayan emektar yol arkadaşlarımızı saygıyla anıyorum. Bir gün mutlaka barış ve demokrasiyi sağlayarak onlardan devraldığımız bayrağı sonuca ulaştıracağımızı da belirtmek istiyorum.

Değerli halkımız sizlere İstanbul Newrozu’ndaki milyonlarca insanın selamını getirdim. Amed Newrozu’ndaki milyonların selamını getirdim. Batman’dan, Şırnak’tan, Siirt’ten Iğdır halkına selam ve sevgiler getirdim. Iğdır 31 Mart’ta inşallah belediyeyi tekrar kazanarak büyük bir müjde verecek diyorlardı. 31 Mart’ta belediyeleri alarak Türkiye’deki halklara, cezaevlerine, sürgündeki arkadaşlarımıza büyük bir müjde vermeye hazır mıdır Iğdır?

Newroz mitinglerimiz iktidarın şirazesini bozdu, dengesini bozdu. “Bunlar bittiler, tükendiler” diyorlardı. Ancak İstanbul, Amed ve diğer Newroz alanlarında bir kez daha gördüler ki biz varız, vardık, var olmaya devam edeceğiz. Hiçbir baskı politikası, kayyımcı anlayış, cezaevi, baskı ve zulüm önümüzü kesemez. Bizler haklı bir davanın, mücadelenin sahipleriyiz.

Onların dengesini ve şirazesini bozmaya devam edeceğiz. AKP, “22 yılda Türkiye’yi uçurduk” diyor. Allah aşkına bu külliyen yalan değil mi? Emekçiler, yoksullar, Türkiye’de 46 milyon insan açlık sınırı altında yaşıyor, elektrik parasını ödeyemiyor. İnsanlar çocuğuna süt alamıyor; ekmek kuyruğunda, et kuyruğunda saatlerce bekliyor.

Türkiye’de uçan biz değiliz; Azeriler değil, Kürtler değil, emekçiler ve emekliler değil. Onların çocuklarının serveti uçtu. Mal varlıkları uçtu. Halk yoksul, halk perişan, halk geçim derdinde. Ama bu yalancılar saraylarından başlarını çıkarıp Iğdır halkının, emekçisinin ne yaşadığını görmüyor. Bu yalancılar bizi uçurmadılar, batırdılar, bitirdiler. Halklarımız gece gündüz nasıl geçineceklerinin derdinde. Peki, bu savaş baronları neyin derdinde? Onların derdi siz değilsiniz; onların derdi daha fazla zenginleşmektir, iktidar koltuklarını korumaktır. Bunun için de halkı karşı karşıya getirerek, ırkçılık ve milliyetçilik üzerinden ve vatan-millet-bayrak örtüsüyle yolsuzluklarına, zalimliklerine devam ediyorlar.

Ne yapacağız? 31 Mart’ta bizi yoksullaştıranlara, irademizi cezaevlerine tıkanlara, 10 bin yıldır kullandığımız anadilimize “bilinmeyen dil” diyenlere, Iğdır sandıkta rekor oy alarak cevabını verecektir. Utanmadan bir de ne diyorlar? Gerçek belediyeciliği yaparsa AKP yaparmış! AKP ne yaptı bugüne kadar? 22 yıl önce iktidara geldiklerinde faiz yüzde 47’ydi. Peki 22 yıl sonra ne oldu? Yüzde 50’nin üzerine çıkarttılar. Dün “faiz haramdır” diyenler, “Nas’ı faize yedirmeyeceğiz” diyenler; bugün sizin bütçenizi, Türkiye’nin bütçesini faiz lobilerine peşkeş çekiyor. Bunlar yalancı, iki yüzlü. Bunların başı seccadede, elleri semada, akılları fikirleri haramda hilede. Bu haramzadelere 31 Mart’ta cevap verecek misiniz?

En büyük çiftçi düşmanı, en büyük tarım düşmanı AKP-MHP iktidarıdır. Hayvancılığı bitirdiler, tarımı bitirdiler, çiftçiyi bitirdiler. Tek dertleri zenginleşmek, rant elde etmek, iktidarlarını devam ettirmek. 31 Mart’ta siz karanlığı yırtanlar, siz karanlığı aydınlatanlar, siz direnenler, siz barış isteyenler bu haramzadelere gerekli cevabı sandıkta vereceksiniz.

Dünyanın her yerinde gıda fiyatları düşüyor ama Türkiye’de artıyor. Gıda fiyatları neden artıyor, tarım niye bitti, hayvancılık neden bitti? Tarım Bakanı bunun cevabını vereceğine, “DEM Parti terörist” diyor. Allah senin başına DEM Parti kadar taş düşürsün! Erdoğan, “Türkiye’de kişi başına 13 bin dolar para düşüyor” diyor. Değerli Iğdır halkı, aranızda 13 bin dolar kazanan var mı? Peki, bu 13 bin dolar Iğdırlıya, Karslıya, Kürt’e, Azeri’ye, Terekeme’ye, emekçiye gitmemişse nereye gitmiş? Rantçılara, sermaye dostu AKP ve çevresine gitmiş. İnşallah 31 Mart’ta Türkiye’nin ezilenleri ve emekçileri bunlara öyle cevap verecektir ki bu hırsızlık düzenini geriye çevirerek halkların kardeşçe ve barış içerisinde, adil bir düzende yaşamasını sağlayacaktır.

Emekliye kaynak yok, asgari ücretliye, çalışana kaynak yok ama askere, polise, korucuya, tanka topa var. Türkiye’nin en büyük krizini bu ülkeye yaşatan kim? Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan şimdi de 94’teki ekonomik krizin sebebi olan Tansu Çiller’i yanına almış, 2001’deki ekonomik krizin mimarı olan Bahçeli’yi almış. Peki, halkı yoksullaştıran, Türkiye’yi ekonomik krizlerle boğuşturan bu üç kişi ne yapacakmış? Türkiye’yi uçuracakmış. Haydi oradan! Iğdır halkı yemez bunu.

“İrade Newroz alanlarındaki milyonlarca insandır” 

Recep Tayyip Erdoğan, “DEM Parti muhatap alınmak istiyorsa kendini kanıtlasın” demiş. Erdoğan, Türkiye’de neler olduğunun farkında değil. Newroz meydanlarını dolduran milyonları görmüyor, duymuyor, bilmiyor. Sabah akşam Saray medyası izliyor. İzlemiş olduğu kanallarda da Türkiye güllük gülistanlık gösteriliyor. Biz diyoruz ki Sayın Erdoğan irade Newroz alanlarında, muhatap Newroz alanlarında. Kuvvet, kudret Newroz alanlarındaki Kürt, Türk, Arap milyonlarca insanımızdır. Saraydaki o uykundan uyan, Saray medyasının dışındaki medyaya bak. Muhatabı da görürsün, iradeyi de görürsün. Ama ısrarla bir muhatap görmek istiyorsan sana söyleyelim:

1. Savaş hazırlıklarını terk et.
2. Bütçeyi emekliye, yoksula ve emekçiye ver, savaşa değil.
3. Toplumu kutuplaştırmaktan vazgeç.
4. Kürt’ün diline “bilinmeyen dil”, Kürt’ün coğrafyasına “teröristan” deme. Kürdistan’dır orası, Kürtçedir dili. Kürdün dilini, kimliğini, iradesini tanı. Eğer yerini öğrenmek istiyorsan da Newroz alanlarındaki milyonlardır.
5. ve en önemlisi: Türkiye’de barış olmasını istiyorsan, kardeşlik olmasını istiyorsan İmralı’daki mutlak tecridi kaldır, hukuku işlet.

6. Kürt halkının iradesine kayyım atadın, yetmedi cezaevine koydun, yetmedi şimdi 31 Kürt yerleşim yerine kaçak seçmen taşıyarak Kürt halkının iradesini gasp etmeye çalışıyorsun. O zaman bu kaçak seçmenlerin gidip halkın iradesiyle oynamayacağının sözünü ver. O zaman muhatabı da görürsün, iradeyi de görürsün, halkı da görürsün. Sonra da iktidar, muhalefet ve toplumsal kesimlerle birlikte bir masanın etrafında bir araya gelelim, Türkiye’yi demokrasisizlikten, özgürlüksüzlükten, bu ekonomik krizden nasıl çıkaracağımızı hep beraber tartışarak bir yol bulalım. Al sana muhatap, al sana Newroz alanındaki halklarımızın talepleri.

Değerli halkımız, kayyımı artık siz biliyorsunuz. Kayyım ranttır, yolsuzluktur, hırsızlıktır. Siz de bunu yaşadınız, siz de bunu gördünüz. İrademize kayyım atayanların cadde ve kaldırılmalarına bakın tek bir hizmet yok. Yollar tümsek, çukur. Türkiye’nin en kirli havasını soluyan kent Iğdır’dır. Türkiye’de işsizlik ve yoksulluğun en yüksek olduğu kent neresidir? Iğdır. Türkiye’nin en bereketli topraklarında gençler iş ve aş bulmak için okyansuları ve denizleri geçiyorsa demek ki siz bu kenti iyi yönetmiyorsunuz.

Demek ki bu kentin kaynaklarını çarçur ediyorsunuz, cebinize indiriyorsunuz. Sizlere söz veriyoruz; Kürtler, Azeriler, Terekemeler, Caferiler olarak inşallah 1 Nisan’da Iğdır Belediyesini tekrar aldığımızda bunların yapmış olduğu tüm yolsuzlukları kalem kalem Iğdır halkıyla paylaşacak ve hesabını soracağız. Sizlere söz veriyoruz; bizim belediyecilik pratiğimizde insanlar doğduğu yerde doyacak, iş aş için göç etmek zorunda kalmayacak. Kadın arkadaşlarımız kooperatiflerde, belediyemizin açmış olduğu işyerlerinde çalışacaklar, üretecekler, katkı sunacaklar. Gençler kahve köşelerinden çıkacak ve üretime katılacak.

Uyuşturucu belasını Allah’ın izniyle belediyemizin katkılarıyla birlikte Iğdır’dan sileceğiz. Yine tarım, hayvancılık ve meyvecilikle uğraşan halkımızı belediye destekleyecek. Belediye tohum verecek, mazot verecek, ürünün kendi fiyatıyla doğru yerde satılması için aracı olacak, pazarlar oluşturacak. Mehmet Nuri ve Necla arkadaşlarımız sizlere layık olacak. Çalmayacak çırpmayacak. Azeri demeyecek, Terekeme demeyecek, Caferi demeyecek, Kürt demeyecek Iğdır’da yaşayan herkesi eşit görecek ve herkese adil bir hizmet üretecek. Siz de o zaman bize bir söz verin; Iğdır’da halkçı, toplumcu, şeffaf belediyeciliğin kazanması için 31 Mart’ta Azeri’si, Terekeme’si, Caferi’si ve Kürt’üyle var mısınız?

“Bu anlayış Kürt’ün yaşayanına, ölüsüne, mezar taşına düşman”

Bunların başı seccadede, akılları haramda dedim ya, Iğdır’a da kaçak seçmen taşımışlar. Iğdır’ın yerini bilmeyen, haritada önüne koysan yarım saatte Aralık’ın, Tuzluca’nın nerede olduğunu bulamayan insanlar gelecek burada Azeri’nin, Kürt’ün, Terekeme’nin iradesini çalacak. Bu demokrasi midir, insanlık mıdır, adalet midir? İnançlı insan olduğunu söyleyenler kaçak seçmenle, haram seçmenle kentlerin iradesini gasp eder mi? Bu dinimize göre haram değil midir? Peki, Ramazan ayında bu haramzadelere oy verecek miyiz? Günah değil mi? Bunlar hırsızlık yapan, günah işleyen bir JİTEM ittifakıdır.

İnşallah bu JİTEM ittifakını hep birlikte engelleyeceğiz. Başka ne yaptılar? Mehmet Nuri Güneş’in aday olmasını engellemeye çalıştılar. Her bijî îdîr mala we ava be. Hun xwedî li Mehmet Nuri Güneş derketin. Siz Mehmet Nuri Güneş’e sahip çıktığınız için de geri adım attılar. Halk örgütlüyse, halk haksızlığa karşı duruyorsa, halk haksızlığa itiraz ediyorsa Mehmet Nuri Güneş örneğinde olduğu gibi bunlar geri adım atarlar. O yüzden lütfen birlik olun, beraber olun. Iğdır’ı halkların, hizmetin, barışın ve kardeşliğin Türkiye’deki modern kenti haline getirelim.

Bunlar 75-80 yaşında 5 ruspî kanaat önderini aldılar, müebbet hapis cezası verdiler. Yahu bu insanlar camide cumada, oruç tutan, dua eden yaşı kemale ermiş insanlardır. Dilimize düşman olanlar, gencimizi uyuşturucu belasına bulaştıranlar, kadın arkadaşlarımızın işsiz, aşsız kalmasını sağlayanlar bununla yetinmiyor; yaşlı dedelerimizi, babalarımızı halklar arasındaki sorunları çözmek için katıldıkları barış davalarını gerekçe göstererek cezaevine koydular. Bu haksızlığa dur diyecek miyiz? Kürt’ün yaşayanına düşman, ölüsüne düşman, mezar taşına düşman, diline düşman, doğasına düşman bu anlayışı inşallah bu Ramazan ayında el birliğiyle def edeceğiz.

Bizde ayrımcılık yok. Azeri yurttaşlarımıza sesleniyorum. Bizi yıllardır kamplara ayırdılar, Azeri-Kürt dediler. Iğdır’daki belediyecilik pratiğimizde belediyenin kapısı hiçbir zaman kapalı değildi. Iğdır Belediye Eş Başkanlarımız Kürt’e nasıl yaklaştıysa, nasıl hizmet götürdüyse, size de aynısını getirdi. Gün Azeri, Terekeme, Kürt ayırt etme günü değil; gün iyi olanı, adaletli olanı seçme günüdür. Gün, insan olanı seçme günüdür. Gün, Iğdır’da barış içerisinde kardeşleşme günüdür. Sizler elinize teraziyi alın, Mehmet Nuri ve Necla arkadaşlarımız ile diğer partilerin adaylarını bir kefeye koyun. Eğer diğerleri iyiyse yolunuz açık olsun.

Ama eğer bizim hakkaniyetli, adil, halkı için hizmet verecek adaylarımız iyiyse lütfen oyunuzu hakka, adalete ve eşitliğe verin. Bebeğinin bezi olmayan, çocuğuna süt götüremeyen ailelerimiz belediyeye gelecek. Gençler iş bulamıyorsa, belediyemize gelecek. Çiftçi toprağını ekemiyorsa, gübre ve mazot desteği için belediyeye gelecek. Kadın arkadaşlarımız sosyal ve ekonomik yaşama katılmak istiyorsa, belediyenin olanakları sonuna kadar onlara açık olacak. Kürt, Türk, Azeri, Terekeme’nin kapısı ve evi Iğdır Belediyesi olacak. Dolayısıyla sizleri 31 Mart’ta Iğdır’da halkların belediyesini tekrar almak için göreve ve sorumluluğa davet ediyorum.

Bir ricam daha var; bugünden tezi yok telefon rehberinize bakıyorsunuz ve Iğdır’da seçmen olup çeşitli gerekçelerle il dışında olan seçmen kardeşlerimizi oy kullanmaya davet ediyorsunuz. Camide cumada, sokakta, kahvede, apartmanda kimi görüyorsanız oy kullanmaları için sandığa davet edin. Olur da yol parası olmayan arkadaşlarımız olursa en yakın DEM il-ilçe binamıza gitsinler ve otobüs biletlerini alıp oy kullanmaya gelsinler.

Yine sandıklara sahip çıkacağız. Bunlar hırsız. Cebimizdekini çalan, üzerimizdekini çalan bu hırsızların sandıklarda Kürtlerin, Azerilerin, Caferilerin oyunu gasp etmemeleri için sandığa sahip çıkacağız. Gençler bu görev sizin. Kadın arkadaşlar gitmediğiniz ev, çalmadığınız kapı kalmasın. Mellelerimiz, seydalarımız dualarınızı bizden eksik etmeyin. Sizleri saygıyla selamlıyorum. Adaylarımız size emanet. Onlar size Şeyh Said’in, Seyid Rıza’nın, Ehmedê Xanî’nin , Medet Serhatların, Selahattinlerin, Gültanların, zindanlardaki binlerin size emanetidir. Her bijî îdîr.”

Paylaşın

Hatimoğulları: AKP Savaş Hazırlığı Yapıyor, Kürtlere Barış Hayali Satıyor

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinden yükselen barış süreci talebini “Kürt halkının olmasını istediği bir şey” olarak değerlendirdi. Hatimoğulları, ancak “barış ve çözüm koşulları”nın varlığını kuşkuyla karşıladı.

“Savaş ittifakının kurulduğu bir yerde bunu sağlamak bugünden yarına mümkün müdür? Bunu bilemeyiz,” diyen Tülay Hatimoğulları, “Bildiğimiz ibir şey var” dedi: “AKP, Kürt halkına 1 Nisan sonrası için bir hayal satıyor. Bunu bir seçim propagandası olarak uyguluyor. ‘1 Nisan’dan sonra çözüm süreci başlayabilir’, ‘1 Nisan’dan sonra bir şeyler olabilir’ mesajını üstü örtük bir biçimde veriyor.”

Hatimoğulları AKP’nin tutumunu “Bölgede çözüm umudu yaratarak bölgedeki rakibi olan DEM Parti’nin tabanına hitap etmeye çalışmak” olarak gördüğünü açıkladı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, seçim çalışmaları sürerken gerçekleştirilen Newroz kutlamalarında gözlenen olağanüstü canlanma ve partinin 1 Nisan sonrasına yönelik beklentilerine ilişkin olarak Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’ın sorularını yanıtladı.

Hatimoğulları, “[…] İstanbul, Van ve Diyarbakır’ın yanı sıra yerel ölçekteki Newroz mitingleri[nin] de çok kalabalık” geçtiğine dikkat çekti. Hatimoğulları, “Son birkaç yılın en kalabalık mitingleri” olarak nitelediği İstanbul ve Diyarbakır mitinglerindeki katılımın olağanüstü yüksekliğinde başka nedenlerin yanı sıra “AKP iktidarının seçim döneminde kurduğu ‘savaş ittifakı’nın ve yaptığı savaş zirvelerinin de büyük payı olduğunu” söyledi.

Hatimoğulları “Dışişleri Bakanı ve birçok hükümet sözcüsü gerek ABD ile, gerekse Irak’la […] görüşmelerde sınır ötesi operasyonları artırma, Rojava’ya müdahaleleri artırma, Irak’ta müdahaleleri artırma, hatta KYB bölgesine tehdit mesajları verdiler. Bu da Kürt halkında büyük bir tepkiye neden oldu.” dedi ve ekledi:

“Çünkü halk hakikaten barış umuduyla yaşıyor. Bu savaş zirveleri ve savaşla ilgili mesajlar Kürt halkının Newroz’u daha çok sahiplenmesinde etkili oldu.”

Tülay Hatimoğulları, DEM Parti’den yükselen barış süreci talebini “Kürt halkının olmasını istediği bir şey” olarak değerlendirdi. Ancak “barış ve çözüm koşulları”nın varlığını kuşkuyla karşıladı. “Savaş ittifakının kurulduğu bir yerde bunu sağlamak bugünden yarına mümkün müdür? Bunu bilemeyiz,” diyen DEM Parti Eş Genel Başkanı, “Bildiğimiz ibir şey var” dedi: “AKP, Kürt halkına 1 Nisan sonrası için bir hayal satıyor. Bunu bir seçim propagandası olarak uyguluyor. ‘1 Nisan’dan sonra çözüm süreci başlayabilir’, ‘1 Nisan’dan sonra bir şeyler olabilir’ mesajını üstü örtük bir biçimde veriyor.”

Hatimoğulları, AKP’nin tutumunu “Bölgede çözüm umudu yaratarak bölgedeki rakibi olan DEM Parti’nin tabanına hitap etmeye çalışmak” olarak gördüğünü açıkladı. Erdoğan’a yönelik olarak zaman zaman telaffuz edilen “o çözer” göndermelerine yönelik soruya karşılık olarak da Tülay Hatimoğulları “Evet ama icra makamında olduğu için ona çağrı yapıyoruz.” dedi.

“‘Erdoğan çözer’, ‘Muhatap Erdoğan’dır’ yaklaşımından öte muhatap icra makamıdır. Şu anda icra makamında Erdoğan olduğu için muhatap Erdoğan’dır” diyen Hatimoğulları, Erdoğan gittikten sonra bu sorun çözülmemişse ortaya çıkacak yeni aktörler[in] muhatap olaca[ğını]” söyledi ve yineledi: “Kürt sorununun çözümündeki muhatap devlettir, icra makamıdır, hükümettir. Ve aynı zamanda muhalefetin, siyasal ve toplumsal dinamiklerin oluşması gerekiyor. Bunun için çağrımız aynı zamanda bu kesimlerin tamamınadır.”

“İstanbul’da en doğru kararı halklar verecek”

Hatimoğulları İstanbul’da DEM Parti’den CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’na oy kayışı olabileceğine dönük yorumlar ve anketlerle ilgili soruya yanıt verirken de “inaılmaz hayat pahalılığı ve yoksullaşmaya” dikkat çekti.

Hatimoğulları öte yandan Erdoğan’ın İstanbul’u “bir rant kapısı” ve “Montrö Sözleşmesi”nin etrafından dolaşmak için de fırsat olarak gördüğü Kanal İstanbul için istediğini, bunun için de “rantçı bir ismi aday yaptığını”, “Anladığı tek iş şantiye ve rantiye olan bir aday”ı yakın tehlike olan “depremden sorumlu bir konuma getirmeye çalıştığını” hatırlattı: “Tablo böyleyken ben İstanbul halklarının en doğru kararı vereceğine inanıyorum.” dedi.

Söyleşinin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Bakırhan: Kürtler, Coğrafyasından Asla Vazgeçmeyecek

Şanlıurfa Newroz kutlamalarında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Türkiye’nin geleceği operasyonlarda değil, savaşta değil, Kürdistan’ın dört bir yanında sivil Kürt insanlarını öldürmekte değil; Türkiye’nin geleceği 31 milyon Kürt’ün iradesiyle, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümündedir. Bunun için sizleri tekrar diyaloğa ve müzakereye çağırıyoruz” dedi ve ekledi:

“Ama ne yapıyorlar değerli halkımız? Kürtlerin yaşadığı her yere ‘teröristan’ diyorlar. Milletvekilleriniz Meclis’te iki kelime Kürtçe konuştuğunda seslerini kısıyorlar, ‘bilinmeyen dil’ diyorlar. Teröristan dedikleri yer Kürdistan’dır, bilinmeyen dil dedikleri Kürtçedir. Kürtler var olduğu sürece coğrafyasından, dilinden, toprağından ve özgürlüğünden asla vazgeçmeyecektir. Bir an önce teröristan kavramından, bilinmeyen dil tarifinden vazgeçin.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Şanlıurfa Newroz kutlamalarında konuştu. Tuncer Bakırhan, konuşmasında şunları söyledi:

“Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin, Êzidîlerin, farklı etnik ve inanç grubunda bulunan bütün Urfa halkımızın Newroz’u kutlu olsun. Newroza we pîroz be. Urfa deyip geçmemek lazım. Güneşin doğduğu kadim bir kenttir. Urfa Kürtlere, Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya siyaseti ve devrimciliği öğreten; duruşu, dili, kimliği ve onurlu bir mücadeleyi öğreten bir kenttir. Bugün Urfa’da sizlerle birlikte olmaktan onur duydum, gurur duydum. Her Bijî Urfa.

Urfa bize öğretti, Urfa üretti; Urfa, Kürt halkının bugünkü onurlu direnişini ve duruşunu meydana çıkarttı. Onun için ne kadar kendinizle övünseniz yeridir. Urfa’dan Hewlêr’e, Urmiye’ye, Mehabad’a, Qamişlo’ya selam gönderiyoruz. Kürt halkının, Kürdistan halkının Newroz Bayramını kutluyorum. Şu an Ankara’da adalet nöbeti tutan Emine Şenyaşar’a selamlarımızı gönderiyoruz. Bir gün muhakkak Kürtlerin kanına giren bu eli kanlı insanlardan demokratik bir yargı önünde hesap soracağız.

Şenyaşar Davası sadece Şenyaşar ailesinin değil Kürtlerin davasıdır; Urfalıların, devrimcilerin, demokratların, onurlu bütün insanların davasıdır. Bu davayı takip etmeye devam edeceğiz. Viranşehir Belediye Başkanlığımızı ve milletvekilliğimizi yapmış olan, şu an cezaevinde bulunan Leyla Güven şahsında Selahattin Demirtaşların, Gültan Kışanakların, Sabahat Tuncellerin, Ayşe Gökkanların ve binlerce yoldaşımızın Newroz Bayramını kutluyorum.

Feridun Yazar, Muhsin Melik ve İbrahim Ayhan şahsında HEP’ten bugüne kadar partimize emek vermiş, bedel ödemiş bütün arkadaşlarımızı da rahmetle ve minnetle anıyorum. Bir kez daha Urfa’dan, bu meydandan şunu söylemek istiyorum. Zalimlere, Dehaqlara karşı nasıl Kawalar direndiyse; Urfalılar da darbelere, faşizme ve zulme karşı direndi, direnmeye devam edecek. Urfa demek, mazlumların direnişi demektir; Rahşanların, Zekiyelerin direnişi demektir. Siz var olun, hûn her hebin hûn her bijîn.

Televizyonları açıyorsunuz iktidar partisi ve onun küçücük ortakları sabah akşam DEM Parti diyorlar, Kürtler diyorlar. Sabahtan akşama bizlere iftira atıyorlar. “Hani gençler nerede?” diyorlardı. Gençler Urfa’da Newroz alanında. İktidar partisinin başkanı, “Bunların kuvveti, kudreti kalmadı” diyordu. Al sana kuvvet, al sana kudret, al sana birlik, direniş, mücadele! Eğer genç görmek istiyorsan, direniş görmek istiyorsan, kuvvet görmek istiyorsan, kudret görmek istiyorsan al sana Urfa, al Newroz alanı.

Newroz’dan sonra delirmeye başladılar. Şirazeleri bozuldu. İstanbul’da bir milyonun üzerinde kitleyi topladığımızda şaşkına döndüler. Amed’de bir milyon insanımız bir araya geldi. Van’da yüz binler. Batman’da, Siirt’te, Türkiye ve Kürdistan’ın birçok yerinde on binler, yüz binler, milyonlar hep bir ağızdan “Newroz pîroz be!” dedi. Halkımız hep bir ağızdan, bize sabah akşam terör diyenlere Newroz alanlarında, “biz varız, vardık, var olmaya devam edeceğiz” dedi. Onlar sabah akşam kin kusuyor, sabah akşam savaş diyorlar, operasyon diyorlar.

Biz onlara diyoruz ki aklınızı başınıza toplayın. Milyonlarca Kürt barış diyor, özgürlük diyor, demokrasi diyor. Milyonlarca Kürt savaş politikalarınıza karşı meydanda ve ayaktadır. Değerli Urfa halkı, bu savaş politikalarına geçit verecek miyiz? 31 Mart’ta dilimizi yok sayan, bizi yoksullaştıran, belediyelerimize kayyım atayan bu haramzadelere, bu kayyımcı anlayışa sandıkta ders verecek mi Urfa? Urfa, siz Nemrut’a karşı İbrahimi bir duruş ortaya koyuyorsunuz. Her bijî Urfa!

Dünya’nın dört bir yanında Kürt karşıtı diplomasi yapmanıza, yurt dışına gitmenize gerek yok. Kürt sorununun çözümü bir ada mesafesindedir. Buyurun İmralı’ya. Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kaldırın, Kürt meselesini diyalogla ve müzakereyle çözelim. Bu vesileyle bilge insanın, hemşeriniz ve yoldaşınız Sayın Öcalan’ın Newroz’unu hep birlikte kutluyoruz. Newroza te pîroz be!

Değerli halkımız, Araplar, Türkmenler, Kürtler; Türkiye 2 yıl çok iyi bir süreç geçirdi Çözüm Sürecinde. Her yerde esnaf rahattı, ticaret yapabiliyordu. Enflasyon bu kadar yüksek değildi. İnsanlar geleceğe umutla bakıyordu. Hepimiz rahattık, huzurluyduk. Kürt ve Türk gençlerinin cenazeleri gelmiyordu. Türkiye 100 yıllık tarihinde en rahat ve huzurlu iki yılı geçirdi. Ne yaptılar? Çözüm Sürecini buzdolabına kaldırdılar ve sürecin mimarı olan, Türkiye halklarının insanca yaşaması için bir çözüm deklarasyonu ortaya koyan Sayın Öcalan üzerinde görülmemiş bir tecrit uyguladılar.

O iki yıl mı daha iyiydi; yoksa şimdi emekçinin ve emeklinin perişan olduğu, esnafın siftah yapamadığı, her gün gençlerin cenazesinin geldiği, insanların terk ettiği uçurumun kenarındaki bu Türkiye mi daha iyi? Bizler devleti, devlet aklını, AKP iktidarını bir kez daha uyarmak istiyoruz. Türkiye’nin geleceği operasyonlarda değil, savaşta değil, Kürdistan’ın dört bir yanında sivil Kürt insanlarını öldürmekte değil; Türkiye’nin geleceği 31 milyon Kürt’ün iradesiyle, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümündedir. Bunun için sizleri tekrar diyaloğa ve müzakereye çağırıyoruz.

Ama ne yapıyorlar değerli halkımız? Kürtlerin yaşadığı her yere “teröristan” diyorlar. Milletvekilleriniz Meclis’te iki kelime Kürtçe konuştuğunda seslerini kısıyorlar, “bilinmeyen dil” diyorlar. Teröristan dedikleri yer Kürdistan’dır, bilinmeyen dil dedikleri Kürtçedir. Kürtler var olduğu sürece coğrafyasından, dilinden, toprağından ve özgürlüğünden asla vazgeçmeyecektir. Bir an önce teröristan kavramından, bilinmeyen dil tarifinden vazgeçin.

Türkiye’yi batırdınız, bitirdiniz, emeklileri 10 bin lirayla geçinmek zorunda bıraktınız. Ramazan ayındayız. İnsanlar aç, hurmayı taneyle alıyor. İnsanlar evinde iftar sofrası kuramıyor. Hayvancılıkla ve tarımla uğraşan insanlar, çocuklarına ayda bir defa et yedirmek için bir gün ucuz et kuyruğunda bekliyor. Sorsanız Türkiye mutlu mesut, çünkü onlar başını Saray’dan çıkarmıyor. Onlar Urfa’daki bu meydanı görmüyorlar, İstanbul’daki milyonları görmüyorlar. Daha güçlü, daha diri, daha büyük bir şekilde bu haramzadelere, bu Türkiye’yi batırıp bitirenlere 31 Mart’ta gerekli cevabı verecek mi Urfa?

“Faiz 22 yıl önce geldiklerinden daha yüksek”

Bu iki yüzlüler Filistin halkı diyor, Gazze diyor ama İsrail’le en büyük ticareti yapan ülke Türkiye. Gazze’nin, Ramallah’ın etrafını çeviren o betonların çimento ve demirleri nereden gidiyor? Türkiye. Bunlar sadece Kürt düşmanı değil; ezilen, sömürülen halkların, emekçilerin, emeklilerin, kadınların da düşmanıdırlar.

31 Mart, Türkiye halklarının onlardan sandıkta hesap soracağı büyük bir gündür. Sizin sayenizde, bizi yok sayan bu savaş çığırtkanlarına en büyük cevabı sandıkta vereceğiz. Erdoğan faizin haram olduğunu söylüyordu. Faiz yüzde 50’lere çıktı. Erdoğan Nas’ı örnek gösteriyordu. Nas’ı faize yedirdiler, faize! Şu anda Türkiye’deki faiz 22 yıl önce geldiklerinden daha yüksektir. Bunlara inanmayın. Bunlar gerçekten ülkeyi batırıp bitirdiler. Sen 22 yıldır batırdın, bitirdin, hizmet etmedin. Şimdi son bir haftada mı hizmet edeceksin? Urfa halkı bu yalana kanar mı? Kanmaz.

Erdoğan dün diyor ki DEM Parti seçmenin iradesi yok. Hele bize bunu diyene bakar mısınız Allah aşkına? Newroz’daki milyonları görsün baksın, DEM Parti seçmeninin iradesi var mı yok mu? Newroz bunların şirazesini bozdu, bunların aklını başından aldı. Bizim seçmenimiz onurludur. Bizim seçmenimiz yiğittir, fedakardır. Bizim seçmenimizi en iyi Erdoğan tanır. 22 yıldır seçmenimiz üzerinde estirdiği zulüm, faşizm, baskı, ölüm ve yıkımın sonuç vermediğini en iyi kendisi biliyor. Türkiye’nin, dünyanın en iradeli seçmeni DEM Parti’nin seçmenidir. Bizim seçmenimiz öyle bir seçmendir ki yeri geldiğinde iple partisinin yerini pusulada bulur, mührünü altına basar. İple partisinin yerini bulan bu seçmene iradesiz demek kimsenin haddi de değil hakkı da değil!

“İradesini Bahçeli’ye veren biri seçmenimize laf söyleyemez”

Değerli halkımız, huzurunuzda Erdoğan’a bir çağrı yapmak istiyorum. O ampul rozetli vali ve kaymakamların zorla, tehditle miting alanlarına topladığı kitleyi bir günlüğüne Erdoğan bıraksın da bakalım kimin seçmeni var, kimin seçmeni iradeli, kimin seçmeni kudretli? Erdoğan gittiği gün yüz tane insanı etrafında bulamaz. Kırk yıldır baş eğmeyen bu onurlu halkın iradesi de kudreti de partisine bağlılığı da partisindeki sözü de kıymetlidir. Erdoğan adayları nerede belirledi?

Ankara’daki sarayından. Bizim adaylarımızı kim belirledi? Ön seçimle halkımız. Kimin seçmeninin iradesi varmış, kimin yokmuş ön seçime bakarak Türkiye halkı karar versin. Bizim seçmenimiz çeliktendir, leblebi değil! Yılmayan, yorulmayan, karanlığı aydınlatan, onurlu bir seçmenimiz var. Bunun için bile sizlere binlerce kez teşekkürler. Partinize sahip çıktığınız, yalnız bırakmadığınız, sizi yok sayan bu sisteme en iyi cevabı verdiğiniz için binlerce kez teşekkürler, önünüzde saygıyla eğiliyoruz.

Beyefendi seçmenin iradesini soracağına kendisine baksın. Erdoğan’ın iradesi nerede sizce? İradesini Bahçeli’ye vermiş biri bizim seçmenimize laf söyleyemez. İradesini JİTEM’cilere, Çillerlere, Ergenekonculara veren biri irademize laf edemez. İrade burada, Urfa’da. İrade ayaktadır, güçlüdür, vardır, var olmaya devam edecektir.

22 yıldır kim iktidar? AKP. Riha Belediyesi kimde? AKP’nin ve diğer partilerin. Sizlere soruyorum. Gerçekten temiz, eşit, hakkaniyetli bir hizmet aldınız mı? Bu utanmazlar altyapı yapmadığı için, sel ve toprak kaymasının olduğu yerlere imar izinleri verdiği için selde 17 vatandaşımız bir yıl önce yaşamını yitirdi. 17 vatandaşımızı rahmetle anıyorum. Altyapı, temizlik, iş, Kürt’e hizmet yok ama ayrımcılık var. Kürt genci işe girmiyor, Kürt gencini eşit saymıyorlar. Çalıyorlar, çırpıyorlar, rantçılık yapıyorlar.

Onlara bir de bizim 25 yıllık belediyecilik pratiğimize baksın. Bizim belediyelerimiz halkın yanındadır. Bizim belediyelerimiz çok dilli belediyecilik hizmeti veriyor. Bizim belediyelerimizde kadın müdürlükleri var, kadın kooperatifleri var. Bizim belediyelerimiz gençlerin iş ve aş bulmalarını sağlıyor. Bizim belediyelerimiz çalmaz çırpmaz. Bu 25 yılda tek bir DEM Parti geleneğinden belediye başkanı yolsuzluktan ceza aldı mı? Ancak AKP belediyelerinin, kayyımlarının yolsuzluğunu anlatsak buradan İstanbul’a yol olur.

Bu tarihi kenti, bu Kürtlerin yüreğindeki büyük kenti, peygamberler diyarını DEM Parti belediyecilik anlayışı ile buluşturacak mıyız? Bizim belediyemiz burada yaşayan her halktan insanın evi olacaktır. Belediyemiz ayrımcılık ve hırsızlık yapmayacak, kaynaklarını Urfa halkı için harcayacaktır. Urfa, bizim olanı, sizin olanı almaya var mısın? Hiç şüphemiz yok, size güveniyoruz. Osman Baydemir’in kapısını araladığı belediyeyi Celalettin ve Gülşen Başkanla yeniden alacağımıza eminim.

Seçime 9-10 gün kaldı. Urfalı emekçiler, mevsimlik işçi olarak diğer kentlere çalışmaya gidiyorlar. Oyu burada olup çeşitli sebeplerden dolayı Urfa dışında olan kardeşlerimizi oy vermeleri için Urfa’ya davet edeceğiz. Farz edelim ki bir arkadaşımız Tekirdağ’da, Mersin’de ulaşım imkanı yok. Ne yapacak? Bulunduğu yerdeki il ve ilçe örgütümüze gidecek, iftar sofrasında kaçak demli bir çayını içecek ve otobüs biletini alıp oy kullanmaya gelecek.”

Paylaşın

DEM Partili Tülay Hatimoğulları: AKP Çalmadan Duramıyor

Tatvan’da düzenlenen Newroz kutlamasında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, “Seçimlere sayılı günler kaldı… O gün sandıkları sıkı sıkı koruyacağız. Çünkü biliyorsunuz AKP çalmadan çırpmadan duramıyor. Bunlar eğitimlerini Saray’dan aldı ya, öyle rahat duramıyorlar çalmadan ” dedi.

Haber Merkezi / Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Tatvan’da düzenlenen Newroz kutlamasında konuştu. Tülay Hatimoğulları, konuşmasında şunları söyledi:

“Silav Tetwan, gelê me, silav dayikên birûmet, ciwanên egîd, hûn bi xêr hatin li ser seran li ser çavan hatin. Merhaba Newroz ateşi için bedenini feda edenlere, bedeniyle Newroz ateşini harlayanlara; merhaba Mazlumların, Rahşanların, Demirci Kawaların yoldaşlarına. Kürt halkına, Tatvan halkına, bütün halklara binlerce kez selam olsun. Baskılara rağmen baş eğmeyen, 8 Mart’ın ruhunu Newroz’la buluşturan kadınlara binlerce kez selam olsun.

Umudu ve geleceği yeşerten, halkların meşalesi olan gençlere selam olsun. Ömrünü halkının mücadelesi için veren ve aynı zamanda Bitlis halkının avukatlığını da yapmış olan, mücadelemizin önemli neferlerinden Şevket Epözdemir’i de saygıyla anıyorum. Ve Kürtçenin rusipîsi Feqî Huseyîn Sağnıç’ı huzurlarınızda saygıyla anıyorum. Selam olsun onlara, selam olsun bıraktıkları eserlere, selam olsun verdikleri mücadeleye.

Bizler Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye’nin dört bir yanında Newroz ateşini yaka yaka 21 Mart günü yapılacak Büyük Amed Newrozu’na hazırlanıyoruz. Burada, Bitlis’te meydanları dolduran sizler bu mücadelenin asıl neferlerisiniz. Sizler bu mücadelenin asıl omuzlayıcısı, asıl emektarlarısınız. Eli öpülesi Barış Anneleri, beyaz tülbentleriyle barış demekten asla vazgeçmeyen annelerimiz burada. Bitlis’teki, Garzan Mezarlığındaki cenazeleri plastik kutularla İstanbul Kilyos’a kaldırımın altına taşıyanların, ölümüze saygı duymayanların, mezarlarımızı tahrip edenlerin, bu vicdanını kaybetmiş iktidarın Kürdistan’daki küçük ortakları utanmadan gelmiş bir de oy istiyor. Onları 31 Mart’ta hep beraber sandığa gömecek miyiz?

“Erdoğan aynaya bak, asıl ayrımcı sensin!”

Erdoğan dün Ankara Mamak’ta yaptığı mitingde, “Hangi kökene, meşrebe, fikre, siyasi görüşe mensup olursa olsun her vatandaşımız başımızın tacıdır. Her kim bölgecilik yapıyorsa, insanları etnik kökenine göre ayırıyorsa bu milletin huzurunu istemiyor demektir” demiş. Erdoğan aynaya bakıp kendini anlatmış, kendi ayrımcılığını anlatmış. Bu toplumu Kürt, Türk, Arap, Alevi, Sünni diye ayıran bu iktidarın ta kendisidir. Ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, ötekileştirici siyaset yapan bizzat Saray’ın kendisidir, iktidarın ta kendisidir.

Buradan diyoruz ki aynaya bak, kendini konuşuyorsun ve o aynada gördüğün sensin, ayrımcı sensin. Onlarınki Kürt’ün iradesini yerel yönetimlerde tanımayan siyasettir, Kürt’ün iradesini kayyımlarla gasp eden siyasettir. “Ya benimsin ya kayyımın” dercesine Kürt’ün iradesini yok sayan, gasp eden, seçme ve seçilme hakkımızı elimizden alan bu iktidar ayrıştırıcı, ötekileştirici değil de nedir?

Kürdistan’da kayyım atanmış belediyelerde zaten hiçbir hizmet yapmamışlar. Kaldırım yok, içme suyu yok, asfalt yok. Her yer çamur deryası. Kürdistan’ın tamamına baktığımızda ise seçimle kazanmış oldukları belediyelerde de bu hizmetsizlik var, bu ayrımcılık var. Bugün Kürt gençleri geçimlerini sağlamak için İstanbul’a, batıya ya da yurt dışına gitmek zorunda. Ayrımcılık yok diyorlar ama bir tane bile fabrika kurmadılar, bir tane bile istihdam alanı yaratmadılar. Ve bunlar ayrımcı değilmiş. Hadi oradan ayrımcılar, hadi oradan toplum düşmanları!

Bunlar, toplumu cebren ve hile ile yönetmeye kalkışanlardır. Bunlara asla ve asla geçit vermeyeceğiz. Bunlar, toplumun huzurunu bozanlardır. DEM Parti olarak bunlara asla geçit vermedik, vermeyeceğiz. DEM Parti Kürt’tür, Türk’tür, Arap’tır, Laz’dır, Çerkes’tir, Alevi’dir, Ermeni’dir, Süryani’dir, Sünni’dir. Ezcümle bu toplumda ve bu coğrafyada yaşayan 72 milletten insana aynı nazarda bakan bir siyasi partiyiz biz.

DEM’in ağacının kökleri binlerce yıllık mücadele tarihine dayanıyor. Anadolu ve Mezopotamya topraklarından beslenen ağacımızın dallarını budamaya çalışıyorlar. Gözaltı ve tutuklamalarla bunu başaracaklarını zannediyorlar. Fakat köklerimiz o kadar derin ki, DEM Parti ağacının kökleri o kadar derinlerde ki onlar DEM’in kökünü söküp alamazlar. DEM halktır, halk buradadır.

Kürt sorununu seçimden seçime hatırlayanlar, Ankara’da tek kelime Kürtçeye tahammül etmeyip Kürdistan’da seçim müziklerini Kürtçe yapanlar, başta AKP iktidar partisi olmak üzere ve onun Hizbulkontra ortakları Kürt halkının oylarına talip oluyor. Kürt halkı tabii ki şunun farkındadır; Kürt sorunu seçimden seçime hatırlanacak bir sorun değildir. Kırk yıldır bu halk bedel ödüyor.

Bugün bu alanda bulunan insanlarımızın neredeyse hepsinin ailesinde en az bir şehit, en az bir gözaltı, en az bir tutuklu, en az bir yargısız bir infaz var. Herkesin, her evin, her hanenin acısı büyük. Kırk yıldır devam eden bu savaş ve çatışma sürecini seçimden seçime hatırlayanlara bizler buradan bir kez daha diyoruz ki; Kürt sorunu demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmelidir, Kürt sorunu müzakereyle çözülmelidir. Bunu seçimde hatırlayıp bir seçim malzemesi haline getirmek değildir.

Sayın Öcalan’ın 2013’teki Newroz mesajındaki bir cümleyi hatırlatmak isterim. “Bölge halkları yeni şafakların doğuşuna şahitlik ediyor. Savaşlardan, çatışmalardan, bölünmelerden yorgun düşen Ortadoğu halkları artık kökleri üzerinde yeniden doğmak, omuz omuza ayağa kalkmak istiyor.” Evet Sayın Öcalan’ın 2013’te yayınladığı Newroz mesajı hala geçerlidir. Mesajın gerekliliklerinin yerine gelmesi gerekiyor.

Bu ülkede yaşayan farklı halkların ve inançların bir arada eşit yurttaşlık hakkı temelinde yaşaması şarttır. Anadilinde eğitim bir toplumu bölmez, aksine güçlendirir. O yüzden Kürt halkı başta olmak üzere bütün halkların anadilinde eğitim hakkının sağlanması şarttır. Demokratik bir anayasa yapım sürecinin oluşmasının koşulları şarttır. Buradan bir kez daha diyoruz ki Sayın Öcalan üzerindeki tecrit derhal kaldırılsın, Sayın Öcalan için başlatılmış olan eylem zincirlerindeki halkın sesi duyulsun.

“AKP çalmadan duramıyor”

Seçimlere sayılı günler kaldı. Büyük bir zafere hazırlanıyoruz Tatvan ve Bitlis’te. Gece gündüz demeden hep beraber çalışarak, gitmediğimiz evlerin kapılarını çalarak, sıkmadığımız eli sıkarak, bugüne kadar bize hiç oy vermemiş olan ailelerimizi ziyaret ederek neden DEM Parti’ye oy vermeleri gerektiğini anlatmak üzere bu sayılı günleri ve saatleri hep beraber değerlendireceğimize inanıyorum. Ayrıca o gün sandıkları sıkı sıkı koruyacağız. Çünkü biliyorsunuz AKP çalmadan çırpmadan duramıyor. Bunlar eğitimlerini Saray’dan aldı ya, öyle rahat duramıyorlar çalmadan. O yüzden bizler sandıklarımızı gözümüz gibi koruyacağız. Bunun için gençler ve kadınlar hep beraber var mıyız?

Oyu burada olduğu halde kendisi burada olmayan akrabalarınızı, arkadaşlarınızı, kardeşlerinizi lütfen arayın ve deyin ki en yakın DEM Parti ilçe binasına gidip isimlerini yazdırsınlar. Onların Tatvan ve Bitlis’e gelmelerini biz sağlayacağız. Gelip burada oylarını kullansınlar. Bizi katledenlere, Rojava’daki kardeşlerimize İHA-SİHA’larla saldıranlara, burada Kürtçe konuşup Ankara’da sus pus olanlara, AKP’nin Kürt düşmanlığını bilerek gidip Ankara’da onunla ittifak eden Hizbulkontra güçlerine 31 Mart’ta en güçlü yanıtı vermek üzere hazır mıyız Tatvan?

Değerli arkadaşlar, lütfen pusulamızı bütün evlere tek tek giderek tanıtın. DEM ağacının önemini anlatın. Bütün kentlere DEM ağacını dikeceğimizi ve dil, din ayrımı olmadan herkesin o ağacın gölgesinde barış, huzur ve kardeşlik içinde yaşayabileceğini anlatalım. Bizler dallarımızı budamaya çalışanlara karşı DEM ağacının halk olduğunu, DEM Parti’nin halk, halkın DEM Parti olduğunu tek tek anlatalım. Sevgili gençler, lütfen her yerde, sosyal medyanızda paylaşın. “DEM ağacı çok güzel, çayımız da çok güzel. Haydi sen de gelsene” diyecek miyiz arkadaşlarımıza?

Değerli kadınlar, sevgili kadınlar; DEM Parti olarak eş başkanlık ve eşit temsiliyet çizgimize gerçekleştirilen saldırılara karşı asla boyun eğmedik, kadınlar bu partinin asli unsurudur dedik. Kadın temsiliyetini en öne alan bir siyasi partiyiz. Çünkü bizler Sêvêlerin ve Sakinelerin yoldaşları olarak, onların yol arkadaşları ve mücadele arkadaşları olarak “Jin Jiyan, Azadî” şiarıyla mücadele edenleriz.

Ve bizler Kobanî Kumpas Davasının tarafı olan, bölgede harıl harıl çalışan Hizbulkontra güçlerine bir kez daha diyoruz ki; cezaevindeki arkadaşlarımız Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sabahat Tuncel, Ayla Akat, Selahattin Demirtaş onurumuzdur. Bizlere acıyı, kanı ve şiddeti reva görenlere, şimdi de Irak’ta ABD ve Irak arasında mekik dokuyarak savaş senaryosu yazanlara; AKP iktidarına ve onun Hizbulkontracı, Ergenekoncu ortaklarına buradan bir kez daha diyoruz ki halkımız, kadınlar ve gençler el ele vererek sizleri 31 Mart seçimlerinde sandıklara gömeceğiz. 31 Mart’ta bizler 8 Mart ve Newroz ruhuyla seçim zaferini hep beraber kutlayacağız. Yolumuz açık olsun. Serkeftin.”

Paylaşın

Hatimoğulları: Kürt Sorunu Bir Statü Sorunudur Ve Çözülmelidir

Van’daki Newroz kutlamalarında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Kürt sorunu bir statü sorunudur ve çözülmelidir, hem de derhal çözülmelidir. Kürt sorunu 4 parça Kürdistan’da statü sorunudur ve 4 parça Kürdistan’da çözülmelidir. Bu topraklardaki, Türkiye’deki tekçi ve ırkçı anlayış halkların zenginliklerini, farklılıklarını, kültürlerini, dillerini yok ediyor” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Halkların barış içinde kendi dilleri ve inançlarıyla barışçıl ve demokratik bir zeminde birlikte ve kardeşçe yaşayabilecekleri bir demokratik ortamın inşası derhal gerçekleştirilmelidir. Bütün bunlar anayasal güvence altına alınmalıdır. Bizler demokratik anayasa için çalışmaya hazırız. bunu dün de söyledik bugün de bu meydanda bir kez daha söylüyoruz. Anadilinde eğitimden korkmayın. Anadilinde eğitim bir ülkeyi bölmez, ülkeyi daha çok birbirine bağlar, halkları daha çok birbirine bağlar. Burada bu talebimizi tekrarlıyoruz. Anadilde eğitim haktır ve anayasal güvenceye alınmalıdır.”

Hatimoğulları, konuşmasının devamında, “Karadeniz’den Amed’e, Akdeniz ve Marmara’dan Serhad’a kadar hep birlikte dayanışarak barış ve kardeşlik içinde zaten yaşıyoruz. Bu faşist ve otoriter diktatörlere bir kez daha diyoruz ki gölge etmeyin başka ihsan istemez. Halklar barış içinde, kardeşlik içinde pekala yaşayabiliyor. Silahların susması, çatışmaların bitmesi ve diyaloğun başlaması barışın esasıdır.

Kürt sorunu için zaten çok geç kalınmış. Kırk yıldır savaşların ve çatışmaların çözemediği Kürt sorunu için önerimiz budur. Barış naif bir durum değildir. Barış emeksiz gelmez, mücadelesiz gelmez. İşte Kürt halkı ve onunla ittifak halinde olan halklar ve demokrasi güçleri olarak mücadelemizi onurlu bir barış için hep beraber yürütüyoruz. Barış demeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Van’da Newroz kutlamaları tarihi Van Kalesi eteklerinde gerçekleşti. Miting alanı sarı, kırmızı ve yeşil renklerden oluşan flamalarla süslendi. Polis, alana girişlerde arama noktaları kurdu. Sabah erken saatlerden itibaren miting alanına gelen yurttaşlar arama noktalarından geçtikten sonra alana alındı.

Koma Aryen’in konseri ile başlayan kutlamalarda, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır konuşma yaptı.

Bir kayyımcı oya karşı 2 oy”

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: Merheba Wanê, silav jinên delal, ciwanên delal, dayikên delal hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatin. Ehlen ve sehlen. Newroz pîroz be. Selam olsun Newroz ateşini bedeniyle harlayanlara; selam olsun Newroz ateşini Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’da bütün halklarla ezilenlerle, sömürülenlerin mücadelesiyle birleştirenlere. Selam olsun zalim Dehaklara karşı mücadele eden Demirci Kawalara; selam olsun bedeniyle mücadeleyi Newroz ateşiyle harlayan Mazlumlara. Binlerce selam olsun!

Biraz önce burada Sayın Öcalan’ın 2013’teki o çok önemli Newroz mesajı okundu. O mesajdaki iki cümleyi tekrardan hatırlatmak istiyorum. “Son iki yüzyılda fetih savaşları, batılı emperyalist müdahaleler, baskıcı ve inkarcı anlayışlar Arabi, Türki, Kurdî, Farisî toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara, suni problemlere gark etmeye çalışmıştır.” Bütün Türkiye halklarının kültürünü dile getirerek şöyle devam etmişti: “Halay, delilo, horon, zeybek hepsi hısım akraba”.

Türkiye’de, Kürdistan’da, Anadolu ve Mezopotamya topraklarında, Ortadoğu’da bütün farklılıklarımızla bir arada yaşamanın mesajıdır bu. Farklı dilleri konuşuyoruz, evet; farklı inançlara ve mezheplere sahibiz, evet. DEM Parti olarak, demokratik bir cumhuriyetin inşasına inananlar olarak, bu topraklarda yaşayan 72 millete aynı nazarla bakan insanlar olarak, tıpkı Sayın Öcalan’ın dediği gibi ortak ve eşit yaşamı kurana dek mücadelemizi sürdüreceğiz.

Değerli Van halkı; buradan o kadar güzel, o kadar görkemli görünüyorsunuz ki; sizler bu inançla bu alanları hınca hınç doldurduğunuz sürece, demokrasiye ve eşitliğe sahip çıktığınız sürece Ankara’dan, Saray’dan faşizm yaymaya çalışanlar Kürdistan’a “teröristan” diyemez! O Saray’daki şahıs Van’da yaptığı konuşmasında bizleri kastederek, Van halkını, Kürt halkını, DEM Parti’de mücadele eden halkları, DEM Parti’deki devrimci sosyalist insanları kast ederek “puşinizi kalpaklarla değiştirdiniz” diyor. Kocaman bir yalan! Gelsin Saray’daki de şu Newroz meydanını görsün. Her yörenin kıyafetinin ve Kürtçenin nasıl korunduğunu, Kürtlerin kültürlerini nasıl koruduğunu gelsin o zatı muhterem şu Newroz alanında görsün. Her bijî Wan, her bijî Wan!

Bakın biraz önce Sayın Öcalan’ın çok kıymetli 2013 mesajından bahsettik. O mesaj barış içeriyordu. O mesaj Türkiye halklarının ortak yaşamını savunuyordu. 2013’teki o mesajı 2024’te bütün sorumlular, bütün muhataplar duysun istiyoruz. Bir kez daha Van’dan bunu söylüyoruz. Türkiye’de bu mücadeleye destek veren bütün demokrasi güçleri duysun istiyoruz.

Ve elini Kürt sorununun demokratik çözümü için taşın altına koyması gereken iktidarıyla, muhalefetiyle, devlet organlarıyla herkes şu taleplerimizi bir kez daha duysun: Kürt sorunu bir statü sorunudur ve çözülmelidir, hem de derhal çözülmelidir. Kürt sorunu 4 parça Kürdistan’da statü sorunudur ve 4 parça Kürdistan’da çözülmelidir. Bu topraklardaki, Türkiye’deki tekçi ve ırkçı anlayış halkların zenginliklerini, farklılıklarını, kültürlerini, dillerini yok ediyor.

Halkların barış içinde kendi dilleri ve inançlarıyla barışçıl ve demokratik bir zeminde birlikte ve kardeşçe yaşayabilecekleri bir demokratik ortamın inşası derhal gerçekleştirilmelidir. Bütün bunlar anayasal güvence altına alınmalıdır. Bizler demokratik anayasa için çalışmaya hazırız. bunu dün de söyledik bugün de bu meydanda bir kez daha söylüyoruz. Anadilinde eğitimden korkmayın. Anadilinde eğitim bir ülkeyi bölmez, ülkeyi daha çok birbirine bağlar, halkları daha çok birbirine bağlar. Burada bu talebimizi tekrarlıyoruz. Anadilde eğitim haktır ve anayasal güvenceye alınmalıdır.

Karadeniz’den Amed’e, Akdeniz ve Marmara’dan Serhad’a kadar hep birlikte dayanışarak barış ve kardeşlik içinde zaten yaşıyoruz. Bu faşist ve otoriter diktatörlere bir kez daha diyoruz ki gölge etmeyin başka ihsan istemez. Halklar barış içinde, kardeşlik içinde pekala yaşayabiliyor. Silahların susması, çatışmaların bitmesi ve diyaloğun başlaması barışın esasıdır. Kürt sorunu için zaten çok geç kalınmış. Kırk yıldır savaşların ve çatışmaların çözemediği Kürt sorunu için önerimiz budur. Barış naif bir durum değildir. Barış emeksiz gelmez, mücadelesiz gelmez. İşte Kürt halkı ve onunla ittifak halinde olan halklar ve demokrasi güçleri olarak mücadelemizi onurlu bir barış için hep beraber yürütüyoruz. Barış demeye devam edeceğiz.

Bu mesajı sadece biz bu alandan vermeyelim. Siz değerli halkımız bu meydandan bütün dünyaya duyuracak şekilde, bu sorunların çözülmesi için bu ülke ve coğrafyada barışın inşa edilmesine var mıyız hep beraber? Evet, barışa her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan bir dönemden geçiyoruz. Bir yandan 4 parça Kürdistan’da devam eden sorunlar ve Kürt halkına çektirilen acılar, Kürt halkını Rojava’da İHA-SİHA’larla vuranlar var; bir yandan Filistin’i işgal eden İsrail, Ukrayna’yı işgal eden Rusya, Ermenistan-Azerbaycan savaşı var.

Şimdi Kızıldeniz’in tamamında birçok ülkenin savaş gemisi namlularını Ortadoğu halklarına çevirmiş durumda. En büyük ihtiyacımız enternasyonalist bir barış hareketini hep beraber örmektir. Bizlere çizilmiş olan suni sınırları asla kabul etmeden, el ele tutuşarak mücadele eden, direnen enternasyonalist barış hareketini hep beraber kuracağız, barış demeye devam edeceğiz.

Seçimlere sayılı günler kaldı. Bizler seçimlerde 8 Mart’ın ruhuyla, Newroz’un ruhuyla büyük bir zafer elde etmek üzere yola koyulduk, çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kürt’e savaş açanlara, bölgeyi bir savaş ve ateş topuna çevirenlere, yurttaşa açlık dayatanlara, kadınlara ölümü ve erkek şiddetini dayatanlara bizler 31 Mart’ta çok büyük bir ders vereceğiz. Halklara ve inançlara düşmanlık besleyenlere, Ankara’da Kürtçeyi yasaklayıp gelip burada seçim propagandası için Kürtçe müzik çalanlara, Kürtçeyi araçsallaştıranlara en güzel yanıtı siz değerli halkımız 31 Mart’ta sandıkta vereceksiniz.

Kürdistan ve Türkiye’de birçok devrimcinin, sosyalistin, yurtseverin, aydının, yazarın, gazetecinin kanını döken, yargısız infazlara imza atan Hizbulkontra ve JİTEM ittifakı gelmiş Kürdistan’da sözüm ona siyaset yapmaya çalışıyor. Erdoğan şimdi JİTEM ittifakına, Hizbulkontra’ya sarılmış. Onlara 31 Mart’ta en büyük dersi hep beraber verecek miyiz? Bunun için hep birlikte seferberlik ruhuyla çalışalım.

Halkın iradesini çalan, Kürt’ün seçme ve seçilme hakkını elinden alan AKP kayyımcı zihniyeti şimdi başka taktikle aynı zihniyeti sürdürmeye çalışıyor. Bu kayyımcı zihniyetin şu an yapmaya çalıştığı seçmen kaydırma. Birçok yerden asker ve polisi seçmen olarak kaydırarak bizim belediyelerimizi sözüm ona seçimle elimizden almaya kalkışacaklar. Peki, bizler bir kayyımcı oya karşı 2 oy getirmeye var mıyız? İşte bu, bizim 31 Mart’taki zafer işaretimizin bir kez daha alanları ve meydanları doldurmasıdır.

Bir kayyımcı oya karşı 2 oy! Bunun için sizden özel bir ricamız var. Kaydırdıkları oyları boşa düşürmenin iki yolu var. Birincisi bugüne kadar bize hiç oy vermemiş ailelerimize gitmek ve neden DEM Parti’ye oy vermeleri gerektiğini anlatmak. İkincisi ise oyu Van’da olan kendisi başka kentte bulunan insanlarımız var. DEM Parti olarak, hangi kentte olursa olsunlar oy kullanmaları için seçmenleri taşıyacağız. Bunun için siz değerli halkımızdan ricamız eş dost akraba kim varsa arayıp onlara en yakın DEM Parti binasına gitmelerini söylemeniz.

Seçimlerde bizler bu kayyımcı anlayışı göndereceğiz. Sandıkları korumak ve biraz önce bahsettiğimiz çalışmalar dahil bir seferberlik ruhuyla seçim çalışmalarımızı yapmalıyız. İmralı tecridinin ortadan kalkması için, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması için, kendimizi ve kentimizi kayyımcı zihniyetten kurtarmak ve yeniden inşa etmek için yapmalıyız. Şu anda cezaevinde tutuklu bulunan Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata, Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş için bizler bu çalışmaları yapacağız. Değerli halkımız, vermek istediğimiz mesajları siz bizden çok daha iyi veriyorsunuz bu meydanlardan. Sağ olun, var olun. Sözlerimi şairin dizeleriyle bitireceğim:

“Bütün mevsimler tutsak düşse de yangına, her bahar Dicle’yi emzirir dağlar. / Bahar Dicle’nin dağları kucakladığı yerde başlar. / Yangındır gayrı, bir uçtan bir uca sarılmış yeşile sarıya kırmızıya / Dağlar damar olmuş akar memleketimin yüreğine, bugün keskin bıçak ağzı olsa da gökyüzü bahar düşmüştür vatanıma. /Mavi arguvan dalları fışkırmıştır topraktan, can yürümüştür dağlara. / Ne durursun ana görmisen mi karedir her yandan / Ne durursun ana tilili çek, çek tilili.”

Finalimiz alkışlar zılgıtlar ve tilili eşliğinde barış için, zafer için, kardeşlik ve adalet için olsun. Sağ olun, var olun.”

Paylaşın

DEM Parti İstanbul Adayı Beştaş: Çekileceğim Bir Yarışa Girmem

Katıldığı bir televizyon programında yerel seçimlerle ilgili değerlendirmelerde bulunan DEM Parti İstanbul adayı Meral Danış Beştaş, çekilip çekilmeyeceğine ilişkin, “Çekilmeyeceğim. Çekileceğim bir yarışa girmem” dedi.

Meral Danış Beştaş, DEM Parti seçmeninin bir bölümünün Ekrem İmamoğlu’na oy vereceğine yönelik iddialara ilişkin; “Dördüncü hafta İstanbul’dayım. Sahadayız. Hakikaten herhangi bir kayışı gözlemlemedim” ifadelerini kullandı.

Beştaş, büyükşehirlerde aday çıkarma tartışmalarına ilişkin 2019’u işaret ederek, “O dönem için stratejik karar aldık. Bu döneme gelince sonuçta kararımız bu. Normale döndük” dedi. Beştaş, AKP seçmeninin memnuniyetsizliği gördüklerini belirterek, “Muhafazakâr seçmende iktidara büyük tepki var. Erzurum’da da, Diyarbakır’da da, Mardin’de de görüyorum” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ve Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, HaberTürk canlı yayınında soruları yanıtladı. Meral Danış Beştaş’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Biz 2019’da bir defaya mahsus karar aldık. O her zaman ilelebet karar değil neticede. Demokrasinin önünü açmak için karar aldık. Kaybettirmek, kazandırmak üzerine bir stratejik yaklaşımdı. Dönemsel atmosferi, siyasal durumu, mevcut tıkanıklığı, kurullarımızın çok yoğun tartışmalarıyla böyle bir karar aldık. Bugün bir parti olarak seçime girme karar aldık. Aslolan partilerin yarışmasıdır. O bir istisnaydı. O dönem için stratejik karar aldık.

Çokça bizsiz biz tartışılıyor. Şimdi yasal kıskaçtan dolayı ismimiz değişti. DEM Parti her gün kesintisiz yaygın medya tarafından konuşuluyor. En fazla ‘DEM Parti kime kazandıracak, kime kaybettirecek, iktidarla mı anlaştı?’ gibi çokça büyük ve yaygın tartışma var. Politik olarak rahatsız edici yönü şu; seçim dönemlerinde partimiz daha çok konuşulur olur. DEM Parti tabii ki Türkiye’nin partisi en çok oyu Kürtlerden alıyor. Kürtler seçim döneminde tartışılıyor. En çok Kürtlerin oyu önemseniyor. Kime oy verecekler meselesi.

Eğer gerçekten birilerini kazandırmak isteseydik aday çıkarmazdık. Söz konusu olan Başak ya da Meral değil. Biz kazanmak için yola çıkıyoruz. Oy oranları belli, nasıl olsa kazanamayacaksınız, denilebilir. Bizim için siyaset illa İBB koltuğuna oturmak değil. Bizim için kazanmak şu anda sizinle konuşmak. Bugün Hacıahmet’e gittik, kucaklaştık. Bizim için kazanmak Türkiye’ye hakikati anlatmak. Bu nedenle bu adaylık oldu. Bu soruya en net yanıtı şöyle verebilirim. Sevgili Başak’la benim kıyaslanmam kötü bir şey.

“Kazanmak için yola çıktık”

Dördüncü hafta İstanbul’dayım. Sahadayız. Hakikaten herhangi bir kayışı gözlemlemedim. Seçmenlerimizle uzun uzun konuşabiliyoruz. Hakikaten Türkiye siyasetini izleyen, kimin ne amaçladığını bilen bir yerden bu sorular soruluyor. Çokça yayın yapan kanal var. Biz kazanmak için yola çıktık.

Anket çalışması yaptırmadık, ileriki günlerde düşünebiliriz. Bütün anket firmaları bize çalışıyor. Hiçbir zaman DEM seçmenin oyu tahmin edilemez. Çekilmeyeceğim. Bu konuşuluyor işin kötü tarafı zaman zaman halk arasından da soruluyor. Bir heyhuladır konuşuluyor. Çekilmeyeceğim. Çekileceğim bir yarışa girmem.”

Paylaşın

Dört Vekile Ait Dokunulmazlık Fezlekeleri TBMM’de: DEM Parti Ve TİP

Aralarında DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan, ve TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ında bulunduğu 4 milletvekiline ait dokunulmazlık dosyası, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sunuldu.

Haber Merkezi / Meclis Başkanlığı’na, “Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi” sunulan 4 milletvekilinin isimleri şu şekilde:

“DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan, DEM Parti Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz, DEM Parti Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan ve TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık.”

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Bakırhan’dan Erdoğan’a Beş Maddelik Çağrı

Partisinin Bulanık halk buluşmasında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Erdoğan’ın “Yüzümüze hakikatleri haykırın ki, kendimizi düzeltelim” sözlerini hatırlatarak, “Nereniz doğru ki? Hangi hakikati söylemeye başlayalım? Hakikatleri saymaya başlarsak bize burada iki gün yetmez” dedi ve ekledi:

“Eleştiriye tahammülü varmış gibi… Cumhurbaşkanına hakaretten çocuklar yargılanıyor. Binlerce dava açılmış. Neden? Eleştirdiler diye, tweet attılar diye, hakikati söylediler diye. Cumhurbaşkanı hakikatleri öğrenmek istiyorsa, Kop meydanında hakikatleri hep birlikte haykıralım;

Kürt ve Kürtçeye düşmanlığı bırak. 8 yıldır Kürt halkının iradesine atamış olduğu bu kayyımcı anlayıştan vazgeç. Kürdü asit kuyularına atan, cezasızlıkla ödüllendirilen JİTEM ittifakından ayrıl. Kürt halkının iradesini gasp etmek için bölgeye taşıdığın asker, polis gibi kaçak seçmenler oy kullanmasın, o kentin halkı oy kullansın, hangi partinin adayını seçiyorsa seçsin. Büyük bir kumpasla birlikte oluşturduğun Kobanî Kumpas davasıyla Selahattin Demirtaş’ları, Gültan Kışanak’ları, Sabahat Tuncel’leri, Leyla Güven’leri ve onlarca arkadaşımızı bırak.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, seçim çalışmaları kapsamında önce Muş’un Korkut ve Bulanık (Kop) ilçelerini ziyaret etti.

Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre ilçe belediyesine iki dönemdir kayyım atandığına dikkati çeken Bakırhan, belediyeyi kazandıktan sonra yapılan usulsüzlüklerin hesabını soracaklarını vurguladı. “Kop can çekişiyor” diyen Bakırhan, kayyımın halka hizmet etmek yerine taşınmazları sattığını söyledi. Bakırhan, “Türkiye bile bunları doyuramadı. Yoksulun, emekçinin, Kürdün alın teri bile bunları doyuramadı” diye kaydetti.

Bakırhan, “Değirmensuyu, Köprüyolu, Arpakonak köyü gibi Kop’un 21 yerinde yol yok yol. İnsanlar doğru düzgün yolları kullanamıyor. Hani kayyım hizmetti? Şehitlik, Zafer, İnönü mahallelerinde kanalizasyon yok. Ne yapıyor kayyım efendi? İşini yapacağına, hizmet üreteceğine, satıyor, çalıyor ve çırpıyor. Kürt diline, kültürüne düşmanlık yapıyor. Bilimize ‘Bilinmeyen dil’ diyenleri sandığa gömeceğiz. AKP’li belediye başkan adayı sanıyor ki, bürokrasinin, devletin olanaklarıyla Kop halkını satın alacak. Kop halkı satılık değildir. Kop halkı parayla, vaatle satın alacak insan daha doğmamıştır” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yüzümüze hakikatleri haykırın ki, kendimizi düzeltelim” sözleri hatırlatan Bakırhan, şunları söyledi: “Nereniz doğru ki? Hangi hakikati söylemeye başlayalım? Hakikatleri saymaya başlarsak bize burada iki gün yetmez. Eleştiriye tahammülü varmış gibi… Cumhurbaşkanına hakaretten çocuklar yargılanıyor. Binlerce dava açılmış. Neden? Eleştirdiler diye, tweet attılar diye, hakikati söylediler diye. Cumhurbaşkanı hakikatleri öğrenmek istiyorsa, Kop meydanında hakikatleri hep birlikte haykıralım:

Kürt ve Kürtçeye düşmanlığı bırak. 8 yıldır Kürt halkının iradesine atamış olduğu bu kayyımcı anlayıştan vazgeç. Kürdü asit kuyularına atan, cezasızlıkla ödüllendirilen JİTEM ittifakından ayrıl. Kürt halkının iradesini gasp etmek için bölgeye taşıdığın asker, polis gibi kaçak seçmenler oy kullanmasın, o kentin halkı oy kullansın, hangi partinin adayını seçiyorsa seçsin. Büyük bir kumpasla birlikte oluşturduğun Kobanî Kumpas davasıyla Selahattin Demirtaş’ları, Gültan Kışanak’ları, Sabahat Tuncel’leri, Leyla Güven’leri ve onlarca arkadaşımızı bırak.”

“Toprağımızı maden ocağı işleten sermayedarlara peşkeş çekmeyeceğiz”

Kop’ta “Doğduğum yerde doymak istiyorum” projesi başlatacaklarını aktaran Bakırhan, söz konusu projeyle gençlerin göç etmeyeceğini, dilinden ve kültüründen uzaklaşmayacağını vurguladı. Bakırhan, “Doğduğu yerde iş bulacak, doyacak, diline, kültürüne sahip çıkacak. Sizlere söz veriyoruz, durumu iyi olmayan ailelerimize her ay 15 metreküp suyu beraber vereceğiz. Ulaşımı herkesin binebileceği bir noktaya getireceğiz. Bu pahalı mazottan ve gübreden dolayı ekip biçilmeyen tarlaları ve arazileri ekebilmemiz için belediye tarafından çiftçilerimiz desteklenecektir. Dilimize, kültürümüze, toprağımıza sahip çıkacağız. Toprağımızı maden ocağı işleten sermayedarlara peşkeş çekmeyeceğiz” diye konuştu.

Bakırhan, şu çağrıyla konuşmasını tamamladı: “Sakın, ‘Zaten burayı kazanıyoruz’ demeyin. Tam tersine gitmediğiniz ev, çalmadığınız kapı kalmasın. Kop’ta rekor bir oy, kayyımcı anlayışa büyük bir cevap olsun. Bu vesileyle diğer siyasi partilerde siyaset yapan Kürtlere de çağrı yapıyorum. Aday olduğunuz parti, mecliste bize hakaret ediyor, sesimizi kısıyor. Şêx Seîd efendiye yapmadığı hakaret kalmadı. Aday olduğunuz AKP, Kürtlerin yaşadığı her yere ‘teröristan’ diyor. Hepinizi DEM Parti’ye davet ediyorum.”

Paylaşın

Hatimoğulları’ndan Erdoğan’a ‘Son Seçimim’ Yanıtı: Duygu Sömürüsü

Mardin Midyat’ta halka seslenen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Çeyrek asırdır bu ülkeye çöreklenen AKP iktidarı ve ortakları şimdi sahalara çıkıp demokrasi dersi veriyor” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Dün Erdoğan, ‘Ben siyaseti bırakacağım, sizden son bir kez oy istiyorum’ demiş. Erdoğan 2009’dan beri “Ben siyaseti, görevimi tamamladım” diyor ama 4 kez daha seçimlere girdi. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. AKP’nin ampulü zaten patlamak üzere ve onu da biz hep beraber patlatacağız. Zaten Erdoğan Anayasa’ya aykırı bir şekilde aday oldu. Tartışmalı bir adaylıkla şu an cumhurbaşkanlığını yürüten bu zat, ‘Son kez sizden oy istiyorum’ diyerek duygu sömürüsü yapıyor.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Mardin’in Midyat ilçesinde düzenlenen halk buluşmasına katıldı. Halk buluşmasında konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:

“Merhaba hevalino hûn bixêr hatin li ser seran li ser çavan hatin. Ehlen ve sehlen. Değerli Midyat halkı, hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Kadim bir şehir olan, tarihi milattan önce yirmi birinci yüzyıla giden, farklılıklarıyla medeniyetlere beşiklik eden Mardin’deyiz, Midyat’tayız.

Buradan selam olsun mücadelemizde bedel ödeyenlere, selam olsun bu onurlu mücadeleyi bugüne taşıyanlara, selam olsun JİTEM ittifakı tarafından katledilen Apê Musa’ya! Mardin demek halkların kardeşliği demektir. Mardin; Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, Süryani’nin, Ezidi’nin, birçok halkın ve dinin, imanın bir arada barış ve kardeşlik içinde yaşamayı başarabildiği Türkiye’nin nadide illerinden birisidir. Ben de Antakyalıyım. Antakya dokusu ile Mardin dokusu birbirine çok benzer. Biz her yerde konuşurken deriz ki keşke Türkiye’nin her yeri Mardin gibi kardeşlik yeri olabilse.

Keşke Türkiye’de her yerde halklar buradaki gibi barış ve kardeşlik içinde yaşayabilse. Ama ne yazık ki mevcut devlet anlayışı ve şimdiki iktidar buna müsaade etmiyor. AKP iktidarı, küçük ortağıyla beraber her an ve her yerde ırkçılığı, toplumsal kutuplaşmayı ve ayrışmayı geliştiriyor. Halkların birbiriyle sorunu yoktur. Kürt’ün Türk ile, Türk’ün Kürt ile Süryani’nin Arap ile hiçbir sorunu yoktur. Ama onlar halkları birbirine kırdıran, ırkçı, ayrımcı bir politika izliyorlar. Buradan, Mardin’den, kardeşlik kentinden bütün Türkiye’ye sesleniyoruz: Halklar kardeştir, kardeş olmaya devam edecektir.

“Erdoğan duygu sömürüsü yapıyor”

Çeyrek asırdır bu ülkeye çöreklenen AKP iktidarı ve ortakları şimdi sahalara çıkıp demokrasi dersi veriyor. Dün Erdoğan, “Ben siyaseti bırakacağım, sizden son bir kez oy istiyorum” demiş. Erdoğan 2009’dan beri “Ben siyaseti, görevimi tamamladım” diyor ama 4 kez daha seçimlere girdi. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. AKP’nin ampulü zaten patlamak üzere ve onu da biz hep beraber patlatacağız. Zaten Erdoğan Anayasa’ya aykırı bir şekilde aday oldu. Tartışmalı bir adaylıkla şu an cumhurbaşkanlığını yürüten bu zat, “Son kez sizden oy istiyorum” diyerek duygu sömürüsü yapıyor.

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan ile birlikte Türkiye’nin, Kürdistan’ın dört bir yanını adım adım dolaşıyoruz. Halkta ağır yoksulluk, geçinememe ve aş bulamama hali o kadar derinleşmiş ki adeta bir dokunuyoruz, bin ah işitiyoruz. İnsanlar açlıkla ve yoksullukla imtihan ediliyor bu iktidar tarafından. 50 milyona yakın bir nüfus bu ülkede açlık ve yoksulluk sınırında yaşıyor.

Bakın İşsizlik Fonu diye bir şey var. Bu fon ne için olur? İşsiz kalan insanlara geçinebilecekleri asgari bir ücreti vermek için. Ama bunlar İşsizlik Fonunu bile yandaşlarına yedirdiler. Derler ya ak akçe kara gün içindir. Ne yazık ki bizim kara gün için ayrılan akçemize AKP kondu. Hakkımızı helal etmiyoruz. Toplum bu kadar ağır yoksullukla ve işsizlikle karşı karşıya iken, insanlar bir kilo eti evine götüremezken, bu iktidar İHA ve SİHA’lara para yatırıyor. Niçin bu paraları yatırıyor? Rojava’daki kardeşlerimizi katletmek için, Türkiye’deki halklara zulmetmek için.

Biz bir kez daha diyoruz ki silaha, mermiye, İHA ve SİHA’ya değil halka ve yoksula bütçe! Ant olsun ki yerel yönetimler başta olmak üzere merkezi yönetimde de hak yerini bulana dek, bir tek aç bu ülkede kalmayana dek mücadelemize sizlerle birlikte devam edeceğiz. Bizlere, açlara ve yoksullara sabır telaki edenlere de şunu söylüyoruz: Bize ya sabır ya savaş dayatmasında bulunamazsınız. Biz savaşa hayır, barış hemen şimdi diyoruz.

Seçimlere artık sayılı günler kaldı. Eş Başkan Adaylarımız Sevgili Hüda Erdem Aslan, Hikmet Duman. Midyat onlara teslim. Onlar 31 Mart seçimlerinde Midyat’ın Eş Başkanları olarak Midyat’a en güzel hizmetleri getirecekler. Mardin Büyükşehir Belediyesi biliyorsunuz bizdeydi ve kayyım atandı. Eş Başkan Adaylarımız Sevgili Devrim Demir ile Ahmet Türk abimiz çok kıymetli iki isim. Projelerimizi bu dönem tek tek hayata geçireceğiz. Kayyım geldikten sonra kapatılan çok sayıda kadın kurumu var.

Eş başkanlık sistemi bizim için çok önemli ve bedeli ne olursa olsun asla vazgeçmeyeceğimiz çizgimizdir. Biz kadınlar, eş başkanlarımızla beraber belediyelerimizde ilk iş olarak kadın daire başkanlıklarımızı kuracağız. Aynı zamanda kadın danışma merkezleri, kadınlara meslek edindirme kursları, kadınların ürettiklerini satabilecekleri pazarları yaratmak dün olduğu gibi bugün de ilk işimiz olacak. Çünkü bizim için en önemli çalışma alanlarından birisi budur. Ve burada biz kadınlara çok büyük görevler düşüyor, “Jin, Jiyan, Azadî” sloganını yükseltme görevi düşüyor.

“Oy kaydırma oyunlarını boşa düşüreceğiz”

Şimdi bahsedeceğim konu çok önemli ve bunu bütün Türkiye kamuoyu duysun istiyoruz. Mardin’in taşınmazlarını devretmişler. Bu bilgilere yeni yeni sahip oluyoruz. Malmet Kadın Merkezi’ni, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na devretmişler. Sanat Akademisi’ni, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devretmişler. Gençlik Merkezi’ni Gençlik ve Spor Bakanlığı’na devretmişler. Kamor Tesislerindeki düğün salonunu, tiyatro sinema salonunu ve park ve dinlenme alanlarını Milli Emlak’a devretmişler.

Bunların hırsızlıkları bitmiyor, müflis tüccar gibi adeta taşınmazları devretmişler. Müflis tüccar gibiler. Bir daha iktidara gelemeyeceklerini biliyorlar ya, kayyım atayamayacaklarını biliyorlar ya, şimdi ne çalarsak ne devredersek kardır diyorlar. Bu hırsızları 31 Mart seçimlerinde gönderecek miyiz? Kayyımcı anlayış sadece bahsini ettiğimiz hırsızlıkları yapmıyor. Bakın önümüzdeki seçimleri çalmaya çalışacaklar. Bunun için çalışma yürüttüklerini çok iyi biliyoruz. Nedir yürüttükleri çalışma? Başka yerlerden oy kaydırıyorlar buralara. Örneğin Savur’a ciddi bir oy kaydırmışlar.

Ama biz örgütlü bir halkız ve onların bu oyunlarına asla baş eğmeyiz. Ve onların bu oyunlarını tek tek boşa düşüreceğiz. Bunun için sizden istirhamımız hep beraber bunun çalışmasını yürütmek. Sizden ricamız hangi kentte olursa olsunlar eş dost akrabalarınızı aramanız ve oy kullanmalarını sağlamanız. Türkiye’nin hangi kentinde olursa olsunlar, en yakın DEM Parti ilçe binasına gidip isimlerini yazdırsınlar. Biz onların buraya gelip oy kullanmalarını sağlayacağız.

Değerli arkadaşlar; AKP’ye verilen her oyda aynı zamanda MHP çıkmaktadır, ırkçılık ve milliyetçilik çıkmaktadır. Buna halklar bahçesi olan Mardin asla izin vermeyecektir, yürekten inanıyoruz. Kürtleri düşman olarak görenlere; halkları, dilleri ve kültürleri düşman olarak görenlere verecek tek bir oyumuz yok. Sözlerimi tamamlarken cezaevinde bulunan arkadaşlarımızın selamlarını getirdim size.

Amed’in gururu Sevgili Gültan Kışanak şimdi Ankara Büyükşehir Belediye Eş Başkan Adayımız. Onun selam ve sevgilerini getirdim size. Figen Yüksekdağ’ın, Sebahat Tuncel’in, Leyla Güven’in, Selahattin Demirtaş’ın selam ve sevgilerini getirdim size. Adalet nöbeti tutan beyaz tülbentli onurlu analarımızın selamını getirdim sizlere. 31 Mart akşamı DEM Parti’nin Mardin’de büyük zaferini kutlamak üzere yolumuz açık olsun. Serkeftin.”

Paylaşın