CHP Lideri Özel’den “Kayyım” Açıklaması: Reddediyoruz

CHP Lideri Özgür Özel, Hakkari Belediye Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın yerine kayyım atanmasına ilişkin, “10 yıl önce başlamış ve halen süren bir davası gerekçe gösterilerek kayyım atanmış olmasını reddediyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Yaşananlar, henüz 2 ay önce tecelli etmiş Hakkari halkının iradesini yok saymaktır. Kayyım görevlendirmesi geri çekilmelidir. Demokrasinin ve halk iradesinin yanında, kayyım anlayışının karşısındayız!”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel de Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sadık Akış’ın görevden alınarak yerine kayyım atanmasına sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile tepki gösterdi. Özel, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Hakkari Belediyesi’ne sabah saatlerinde bir operasyon yapılarak, Belediye Başkanının gözaltına alınmasını ve 10 yıl önce başlamış ve halen süren bir davası gerekçe gösterilerek kayyım atanmış olmasını reddediyoruz.

Yaşananlar, henüz 2 ay önce tecelli etmiş Hakkari halkının iradesini yok saymaktır. Kayyım görevlendirmesi geri çekilmelidir. Demokrasinin ve halk iradesinin yanında, kayyım anlayışının karşısındayız!”

Ayrıca CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, “Hakkari Belediyesi Eş Başkanı Akış’ın devam eden bir davası vardır. 5 Haziran 2024 tarihinde dava görülecekti. İş bu karar, mahkeme heyetini, yargılamayı etkileme amacı taşımaktadır” dedi.

Tanal, karara tepkisini “Sormazlar mı Mehmet Sıddık Akış’ın seçime katılma engeli yoktu. YSK onaması ile aday oldu. O günden bugüne ne değişti?” ifadeleriyle devam ettirdi.

CHP, heyet gönderiyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sözcüsü Deniz Yücel, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrasında açıklama yaptı. DEM Partili Hakkari Belediyesi’ne atanan kayyıma ilişkin konuşan Yücel, CHP heyetinin yarın Hakkari’ye gideceğini söyledi.

“Madem bu belediye başkanı hakkında, iki ay sonra görevden alacak kadar ciddi iddialar vardı adaylığına neden izin verildi?” diye soran Yücel, “Madem bu belediye başkanının adaylığı YSK tarafından onaylandı, sandığa girdi ve seçildi, o halde halkın iradesine neden siyasi bir müdahale yapılıyor? Hakkari’ye kayyum atanması, 31 Mart’ta Hakkarililerin sandığa yansıyan iradesinin gasp edilmesidir” dedi.

“31 Mart’ta vatandaşlarımızın sandığa yansıyan iradeleri, iktidara pek çok konuda mesaj verdi. Bunlardan biri de kayyum atamaları idi. İktidarın bu mesajları hala idrak edemediğini, bu sabah Hakkâri Belediyesi’ne kayyım atanmasından anlıyoruz.

Kayyım uygulaması demokrasiye tahammülsüzlüktür. Kayyum atamak, masumiyet karinesini yok saymak, henüz hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı olmayan seçilmiş Belediye başkanını doğrudan doğruya suçlu ilan etmektir. Biz şüphesiz, Hakkâri halkının iradesinin yanında, kayyım anlayışının karşısındayız.

Bu konu MYK toplantımızda görüşüldü ve MYK görevlendirmesiyle yarın, Genel Başkan yardımcımız Zeliha Aksaz Şahbaz, Antalya Milletvekilimiz Cavit Arı, Bursa Milletvekilimiz Kayıhan Pala ile birlikte yarın Hakkari’ye gideceğiz. Bu antidemokratik uygulama ile ilgili incelemelerde ve temaslarda bulunacağız ve kamuoyunu bilgilendireceğiz.”

Hakkari Belediye Başkanı’nın yerine “kayyım” atandı

DEM Partili Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın gözaltına alınması sonrasında İçişleri Bakanlığı Akış’ın görevden uzaklaştırıldığını ve yerine kayyum atandığını bildirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Mehmet Sıddık Akış’ın Anayasa’nın 127’nci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’nci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılmıştır. 5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46’ncı maddeleri uyarınca Hakkari Valisi Ali Çelik, Hakkari Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, Akış’ın “Silahlı terör örgütünü yönetmek, silahlı terör örgütüne üye olmak ve örgüt propagandası yapmak” suçlarından yargılandığı belirtilerek, “Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan hakkında Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından” açılan soruşturma kapsamında gözaltına alındığı kaydedildi.

Akış’ın gözaltına alınması sonrasında polis sabah saatlerinde Altay Caddesi’ni giriş ve çıkışlara kapatıp, Hakkari Belediyesi’nde arama başlattı. Bu arada partililer ise belediye binası önünde toplanmaya başladı. Polisin belediyede yaptığı aramaların tamamlanmasının ardından kurum çalışanlarının içeri girmesine izin verildi. Meclis üyeleri ve belediye başkan yardımcılarının ise binaya girmelerine izin verilmedi.

Hakkari Valiliği ise kentte gösteri ve yürüyüşlerin bugünden itibaren 10 günlüğüne yasaklandığını duyurdu.

Paylaşın

Yeni Anayasa Tartışmaları: CHP Kapıları Kapattı

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 27 Mayıs’ta Türkiye Yüzyılı Anayasası Sivil Anayasa Güçlü Türkiye Sempozyumu’nda yaptığı, “Mevcut Anayasa ile devam edemeyiz” açıklaması CHP PM’nin gündemine geldi.

Edinilen bilgiye göre, “Bizim mevcut anayasaya uyulmadığı ve yargıya müdahaleler sürdüğü konusundaki eleştirilerimizde hiçbir değişiklik yok” yorumunu yapan CHP PM üyeleri, AK Parti ile Anayasa değişikliği konusunda yan yana duramayacaklarını söyledi.

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) 26 Mayıs’ta düzenlenen Büyük Emekli Mitingi’nin ardından gerçekleştirilen Parti Meclisi toplantısında, “Normalleşme” süreci, mitingler, tüzük değişikliği ve yeni anayasa tartışmaları ele alındı.

CHP Lideri Özel’in kurmaylarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle gerçekleştirdiği görüşmeler detaylarını paylaştı. Liderler arasındaki zirvelerin, “Yumuşama” ve “Normalleşme” kelimeleriyle tanımlanmaması gerektiğini ifade eden CHP yetkilileri, “Amacımız kutuplaşmayı azaltmak. Bu bir kutuplaşmayı azaltma sürecidir” dedi.

BirGün’den Mustafa Bildirci’nin haberine göre, CHP’nin, toplumsal sorunlarla ilgili sözünü en sert şekilde söylemeye devam edeceğini kaydeden parti yetkilileri, “Öğretmenler ve emekliler ile bir araya geldik. Siyasi iktidarın politikaları nedeniyle mağdur olan, dezavantajlı pozisyona düşen tüm kesimlerle bir araya olmaya, gücümüzü birleştirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 27 Mayıs’ta Türkiye Yüzyılı Anayasası Sivil Anayasa Güçlü Türkiye Sempozyumu’nda yaptığı, “Mevcut Anayasa ile devam edemeyiz” açıklaması da CHP PM’nin gündemine geldi. Edinilen bilgiye göre, “Bizim mevcut anayasaya uyulmadığı ve yargıya müdahaleler sürdüğü konusundaki eleştirilerimizde hiçbir değişiklik yok” yorumunu yapan CHP PM üyeleri, AK Parti ile Anayasa değişikliği konusunda yan yana duramayacaklarını söyledi.

CHP’de 31 Mart Yerel Seçimleri sürecinde parti aleyhine çalışan üyelerin raporlanma sürecinde sona gelindiği de öğrenildi. Parti kaynakları, CHP üyesi olmasına karşın rakip aday adına çalışan üyelerin kesin ihraç istemiyle disipline sevk edileceğini bildirdi. Bu kapsamda genel merkeze gelen bilgilendirmeleri inceleyeceklerini söyleyen CHP yetkilileri, parti aleyhine çalıştığı net şekilde tespit edilen kişi sayısının 800’e yakın olduğunu belirtti.

“Kimse kimseyi kandırmasın”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Meclis’te düzenlenen grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Özel, toplantı öncesi, İYİ Parti’den istifa ederek CHP’ye geçen Prof. Dr. Taner Demirer’e parti rozetini taktı.

AK Parti’nin hazırlığını sürdürdüğü sokak hayvanlarına yönelik düzenlemeyle ilgili konuşan Özgür Özel, “Bakım evine alacağız 30 günde sahiplenen olmazsa öldüreceğiz diyorlar. Bir eczacı olarak ötenazi ilacının maliyetini de biliyorum. Kısırlaştırmadan da pahalı bu rakam. Kimse kimseyi kandırmasın. Burada bir anlayış ve bilgisizlik yoksa inanılmaz bir vicdansızlık var” diye konuştu.

Geçtiğimiz pazar günü Ankara’da düzenlenen Emekli Mitingi hakkında değerlendirmelerde bulunan Özel, “Bu ülkeyi bugünlere getirenlere selam olsun. Yanınızdayız, arkanızdayız. Birinci parti olmanın sorumluluğuyla birlikte yürüyoruz. Emeklilerle bu sorunu gündemde tutmaya onların hakkını söke söke almaya devam edeceğiz” ifadelerine kullandı.

Paylaşın

Özel’den “Gezi Davası” Çağrısı: Esaret Son Bulmalı

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Gezi Parkı’nda ağaç katliamına karşı insanların toplumsal duyarlılıkla bir araya gelmesiyle başlayan Gezi Parkı eylemlerinin 11. yıldönümündeyiz. Buradan Gezi’yi selamlıyorum” dedi ve ekledi:

“Türkiye’nin tüm illerinde yaşanan gösteriler, siyasi iradenin orantısız güç kullanmasıyla maalesef acıya dönüşmüştür. Yaşamını yitirenlerin önünde saygıyla eğiliyoruz. Hepsinin ailesi ailemizdir. 90 kişi kafa travması geçirmiş, 10 kişi gözlerini kaybetmiştir Gezi eylemlerinde. Gezi, Türkiye’nin birbirini en çok seven ailesidir. Tayfun Kahraman, Can Atalay, Çiğdem Mater ve Osman Kavala tutuklu durumdadır.”

Özel konuşmasının devamında, Sayın Bahçeli ile yaptığım görüşmede de söyledim. Hak ihlali vardır ve arkadaşlarımızın içerde tutulması Anayasa’nın ihlalidir. Ailelerine yaşatılan büyük bir travmadır. Sayın Erdoğan’a da ilettiğim belgeyi buradan da paylaşmak isterim. Sayın Bahçeli, ‘Gezi’ye hassasiyet, toplumun hassasiyetleri, Erdoğan’a bu hassasiyetleri gözetmeyen diktatörlük sevdalısı’ dedi.

Bugün ikisi birden Gezi’ye darbe girişimi diyerek olan olaylardan sonra her biri en az 3 kez beraat eden arkadaşlarımız içerde tutulmaktadır. Tayfun Kahraman, Can Atalay, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Osman Kavala… Her birisi orada her birimizin yerine tutulmaktadır. Bu esaret son bulmalıdır” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı’na gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Özel’in açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“28 Mayıs 1918’de bağımsızlığına kavuşan kardeş Azerbaycan’ın kuruluşunu kutluyorum. Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, hüznü bizim hüznümüzdür. Bir kere daha Cumhuriyet bayramları kutlu olsun diyoruz. Türkiye’nin ana muhalefet ama yurt dışında Türkiye’nin partisiyiz. Gelecekte de Türkiye’yi yönetecek olan partiyiz. Filistin’de, 7 Ekim’den bu yana 36 binin üzerinde insan yaşamını yitirdi.

İsrail’in katliamını kınıyorum, tüm dünya ülkelerini Filistin’i tanımaya davet ediyorum. Siyasi akrabalığımız olan partiler tarafından yönetilen Norveç ve İspanya’nın ayrıca İspanya’nın Filistin’i tanıyacak olmalarından büyük memnuniyet duyuyorum. 11 Temmuz, Bosna’da yaşanan katliamın anma günü olarak kabul edildi. Genel başkan seçildikten sonra Kıbrıs ve Bosna’ya gitmiştim.

“Her birisi orada her birimizin yerine tutulmaktadır”

Bugün önemli bir tarihin yıldönümü. Gezi Parkı’nda ağaç katliamına karşı insanların toplumsal duyarlılıkla bir araya gelmesiyle başlayan Gezi Parkı eylemlerinin 11. yıldönümündeyiz. Buradan Gezi’yi selamlıyorum. Türkiye’nin tüm illerinde yaşanan gösteriler, siyasi iradenin orantısız güç kullanmasıyla maalesef acıya dönüşmüştür. Yaşamını yitirenlerin önünde saygıyla eğiliyoruz.

Hepsinin ailesi ailemizdir. 90 kişi kafa travması geçirmiş, 10 kişi gözlerini kaybetmiştir Gezi eylemlerinde. Gezi, Türkiye’nin birbirini en çok seven ailesidir. Tayfun Kahraman, Can Atalay, Çiğdem Mater ve Osman Kavala tutuklu durumdadır. Sayın Bahçeli ile yaptığım görüşmede de söyledim. Hak ihlali vardır ve arkadaşlarımızın içerde tutulması Anayasa’nın ihlalidir. Ailelerine yaşatılan büyük bir travmadır.

Sayın Erdoğan’a da ilettiğim belgeyi buradan da paylaşmak isterim. Sayın Bahçeli, ‘Gezi’ye hassasiyet, toplumun hassasiyetleri, Erdoğan’a bu hassasiyetleri gözetmeyen diktatörlük sevdalısı’ dedi. Bugün ikisi birden Gezi’ye darbe girişimi diyerek olan olaylardan sonra her biri en az 3 kez beraat eden arkadaşlarımız içerde tutulmaktadır. Tayfun Kahraman, Can Atalay, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Osman Kavala… Her birisi orada her birimizin yerine tutulmaktadır. Bu esaret son bulmalıdır.

Erzincan’da, 13 Şubat’ta, 9 vatandaşımız İliç’te altın madenindeki toprak kaymasında hayatını kaybetti. 4’ü bulundu, 5’ini arama çalışması sürüyor. Murat Kurum benim belgelerde imzam yok diyordu. ÇED olumlu kararını veren yetkililerin asli kusurlu olduğuna karar verildi. 6 Ekim 2021’deki ÇED olumlu raporunda, bakanın oluruyla, Murat Kurum’un imzasıyla verilmiştir. Uyarı sistemlerinin yetersizliği, heyelan riskine karşı acil eylem planı olmadığı 13 Şubat 2024’te de sahadaki personelin uzaklaştırılmaması asli kusurdur kararı veriliyor.

Biz bir arada oldukça, tüm toplum yüzünü Cumhuriyet Halk Partisi’ne dönüyor. Esnafın sesini duymaya davet ediyorum. Vergi kaçıranı görmek için WhatsApp’tan yapılacak ihbara mı ihtiyaç vardır. Sayın Erdoğan dünkü konuşmasında dünyadaki servet eşitsizliğini ifade etmiş.

Geçtiğimiz yıl 1.2 Trilyon lira kur korumalı mevduatla, param var diyene ‘dolar alma, faize koy’ dediler. ‘Faizden de kur çıkarsa da farkını ödeyeceğiz oradan da kazanırsın’ dediler. Nereden ödeyeceksiniz? ‘Fakirden, emekçiden alıp farkı ödeyeceğim’ dediler. Dünya tarihinde böyle bir şey görülmedi. Kur korumalı mevduatı kim çıkardıysa, kul hakkını yiyenler de onlardır.

Mayısın sonu geldi buğdayın fiyatı açıklanmıyor. Üretici zararına satıyor. Buğday için en az kilo başı 15 TL olarak açıklanmalıdır.

Sokak hayvanları düzenlemesi

Sokak köpeklerinin hayatını hedef alan bir kanun çalışması yapılıyor. Türkiye’de sahipsiz sokak hayvanları sorunu vardır. Özellikle sabah evden çıkanlar için bu bir güvenlik sorunu haline gelmiştir. Bu hayvanları katletme niyetinde olanlara sesleniyoruz. 2020’de de bu sorun vardı. Tüm partiler oturduk ve hayvan haklarının korunması üzerine komisyon çalışması yapıldı.

Bu kitap çok net. Popülasyonun düşürülmesi için uyutma, öldürme yazmıyor ve bunun altında AK Parti’nin de MHP’nin de imzası var. 101. sayfasında hayvan hakları fonunun kurulması yazıyor. Bu fonla kapsamlı ve etkili bir kısırlaştırma yapılsın, bakım evleri açılsın deniyor. 2002’den beri parmağını kıpırdatmayanlar, belediyeler para harcamasın diyerek, toptan öldürelim diyorlar.

Bakım evinde alacağız 30 günde sahiplenen olmazsa öldüreceğiz diyorlar. Bir eczacı olarak ötenazi ilacının maliyetini de biliyorum. Kısırlaştırmadan da pahalı bu rakam. Kimse kimseyi kandırmasın. Burada bir anlayış ve bilgisizlik yoksa inanılmaz bir vicdansızlık var.

Feda edilecek bir canımız yoktur ancak barınak sayısını artırıp, büyük bir kısırlaştırma kampanyası başlatmalıyız. Bu sorun yokmuş gibi davranamayız. Bu sorun güvenlikli sitelerde yoktur. Ancak caniliğe işi dönüştürmeden bu sorunu çözeceğiz. Ben elimi sorunu çözmek için uzatıyorum biz varız.

Geçen pazar 81 ilde yaptığımız ziyaretlerden sonra 105 yerde yaptığımız görüşmelerden sonra 100 bin kişi pazar günü Ankara’ya geldiler. Ezdirmiyoruz dedikleri emekli, 22 yıl önce, Ecevit’in emekliye verdiği emekli maaşı 8 çeyrek altın alırken, bunların verdiği emekli aylığı 2.5 çeyrek altın alıyor. Emekliler geldi, her gün daha kalabalık geldiler. Son mitinglerimizi emekli mitinglerine dönüştürdüler.

Bu memleketi bu hale getirenlere vefasızlık edenleri 31 Mart’ta sandığı gömdüler. Kimsenin bu sesi duymaya niyeti olmadığı için Ankara’ya davet ettik. 81 ilden Ankara’ya gelip Tandoğan’ı doldurdular. Birkaç dakika bir birileri bayıldı çünkü orada taşıma belediye işçileri yoktu. CHP’den partililer yoktu. Bu ülkeyi bugünlere getirenlere selam olsun. Yanınızdayız, arkanızdayız. Birinci parti olmanın sorumluluğuyla birlikte yürüyoruz. Onların sesini duymazlarsa, emeklilerle birlikte bu sorunu gündemde tutmaya onların hakkını söke söke almaya devam edeceğiz.

Bu pazar başka bir yerde sesi duyacağız. Çay üreticisi için Rize’ye gideceğiz. Rize’nin yiğit, mert insanlarıyla çaykur işçisinin haklarını konuşacağız, kadro isteyeceğiz. Saat: 13.30’da Rize Cumhuriyet Meydanı’nda olacağız. Türkiye’nin Laz demokratları, Çerkez demokratları, tüm Rizelileri, hangi partiden olursa olsun, AK Partilisi’ne de MHP’lisini de herkesi çay ittifakına davet ediyorum.

Değerli belediye başkanlarım gittiğiniz yerlere selam söyleyin. Unutmayın ki anahtar cebinizdedir. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk seçiminde ilinizin anahtarını aldınız. O anahtar siyaset kalesidir. O anahtar Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini iktidar yapacak, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkaracak, refahı getirecek, anahtardır.”

Paylaşın

CHP, Erdoğan’ı Nasıl Ağırlayacak?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’in yerel seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı görüşme “normalleşme-yumuşama” tartışmalarını beraberinde getirdi.

İki taraftan gelen olumlu açıklamalar devam ederken şimdi gözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağı iade-i ziyarete çevrildi. Cumhurbaşkanlığından CHP’ye henüz bir randevu talebi gitmedi ama ziyaretin bir sürpriz olmazsa haziran ayının ilk yarısında gerçekleşmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 18 yıl sonra gerçekleşecek CHP ziyaretinde nasıl ağırlanacağı da merak konusu.

Gazete Duvar’ın edindiği bilgiye göre; Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özel’in makam odasında misafir edilecek. Önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından aynı şekilde kullanılan makam odasındaki oturma düzeninde Erdoğan’ın ziyareti için değişiklik düşünülmüyor.

CHP Genel Başkanının makam odasında diğer siyasi parti genel başkanları nasıl ağırlanıyorsa Cumhurbaşkanı Erdoğan da öyle ağırlanacak. İki lider aynı hizada bulunan tekli koltuklara oturacak. Ziyarete eşlik edenler olursa onlar da tekli koltukların iki yanındaki kanepelerde yerlerini alacak. Böylece AK Parti Genel Merkezi’ndeki görüşmede tartışma yaratan ‘boş koltuk’ görüntüsüne izin verilmeyecek.

Öte yandan Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü, yönetmelik olarak güncellendi. Bu güncellemeye muhalefetten tepkiler geldi.

CHP Samsun Milletvekili Murat Çan, Meclis’te yaptığı konuşmada seferberlik ilanı gerekçeleri arasına toplumsal olayların eklendiğini belirterek “İktidarın hoşuna gitmeyen herhangi bir etkinlik ayaklanma olarak değerlendirilerek seferberlik ilanına gerekçe olacaktır” dedi.

Yasa dışı göç dalgası, sığınmacılar sorunu ya da ekonomik kriz nedeniyle ortaya çıkabilecek tepkilerin bu yönetmeliğe dayanılarak seferberlik ilanına gerekçe yapılabileceğini söyleyen Çan, “Yetki kimde? Bir parti liderinde. Bu yönetmelik esnetilen ve genişletilen içeriğiyle bir siyasi parti genel başkanına verilen yetkilerle açıkça yeni bir sıkıyönetim kanunudur” dedi.

Ayrıca AK Parti’nin Meclis’e sunmaya hazırlandığı 9. Yargı Paketi içinde yer alması beklenen “Etki Ajanlığı” suçu tartışma yarattı. Muhalefet bu düzenlemeyle iktidarı eleştiren herkesin “ajan” ilan edilip tutuklanabileceği uyarısı yapıyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel de partisinin grup toplantısında söz konusu suç tipinin Rusya, Gürcistan, Kırgızistan, Sırbistan gibi otoriter ülkelerde örnekleri olduğunu anlattı, “Otoriter liderler, popülist liderler birbirlerinden öğrenirler. Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Busunuz. Cumhur ittifakı bu yasayı geri çekmezseniz, işte sizin karneniz de ekibiniz de budur” dedi.

AK Parti’nin taslak düzenlemeyi yeniden değerlendirdiği biliniyor. Parti içinde bazı milletvekilleri de bu tür düzenlemelerde Türkiye’nin batıya bakması gerektiğini belirterek, “Örnek alacaksak Avrupa Birliği ülkelerini örnek almalı, oradaki yasaları incelemeliyiz” diyor.

Paylaşın

Özgür Özel: İktidar 31 Mart’tan Mesaj Almamış

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Hükümet sürekli kendi ekonomik tahminleri tutturamadığını itiraf edip, revize etmekle meşgul. Enflasyon hedefi yüzde 33’tü şimdi yüzde 38 olarak revize ettiler” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kamuda tasarruf adı altında memurun servisiyle uğraşıyorlar, öğretmen ataması yapmamayı marifet sayıyorlar… Enflasyonu düşüreceğiz diye asgari ücrete zam yapmayanlar, emekliyi 10 bin liraya muhtaç bırakanlar köprülere, yollara yüzde 181 zam yapıyorlar. Sonra da enflasyonla mücadeleden bahsediyorlar. İktidar 31 Mart’tan mesaj almamış. Sarı kart gördü hala faul yapıyor.”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendisine yönelttiği sorulara karşılık veren Özgür Özel, “Bahçeli bana 4 tane soru sormuş okumaya utanırım. Sorular CHP gibi ‘Türkiye İttifakı’ diyen bir partinin genel başkanına sorulacak soru değil. Bu soruların kime sorulacağını biliyorum da o seviyeye inmek istemiyorum. Bu soruları kimin sorduğunu biliyorum” dedi.

Bahçeli, Kobani Davası ile ilgili Özel’e yönelik şu ifadeleri kullanmıştı: “CHP yönetiminin 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili mahkeme kararına siyasi demesi, haksızlık ve hukuksuzluk vurgusu yapması, normalleşme ve yumuşama ortamına aykırı görmesi rezaletin ta kendisidir. Terör örgütü PKK, 1978 yılında, Diyarbakır Lice ilçesi Ziyaret Köyünde Marksist-Leninist ideolojiyi referans alarak kurulmuştu.

Bölücü örgüt 1984 yılından itibaren Eruh-Şemdinli saldırılarıyla birlikte yoğun şiddet eylemlerine yönelmişti. Nisan 2002’de KADEK, Kasım 2003’de KONGRA-GEL, Mayıs 2007’den itibaren de KCK şeklinde yapılanan bölücü terör ihanetinin nihai hedefi de bağımsız Kürdistan’dır.

Türkiye’yi, Cumhurbaşkanımızın değil de başkalarının yönettiğini iddia eden Özgür Bey ve yönetimine soruyorum, mertçe cevap vermelerini bekliyorum:

1- İmralı canisinin ve cezaevindeki terör mahkumlarının affını istiyor musunuz? 2- Vatan topraklarının bir bölümünde bağımsız Kürdistan’ın kurulmasından yana mısınız? Beraber DEM’lendiklerinize söz verdiniz mi? 3- Hangi dış mihrakların nam ve hesabına siyasi çalışma yürütüyor, Türkiye’nin geleceğini kimlerle konuşuyor, kimin folluğunda yatıyorsunuz? 4- 37 kişinin katiline verilen cezalar hukuksuz ise, size göre hukuk nedir? Adalet nedir? Devlet nedir? Siyasi onur ve millet sevdası sizin meşrebinizde ne manaya gelmektedir?”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Özel’in konuşmasından öne çıkan satırbaşları şöyle:

“Son haftalarda hakkını teslim etmek lazım sayın Ali Yerlikaya belli sayıda Cumartesi Annesi’nin Galatasaray Meydanı’na ulaşmasına izin veriyor ama etraflarına utanç bariyerleri çekiliyor. Bu hafta 1000’inci hafta. Sayın Ali Yerlikaya’dan talepleri vardı. Sayın Bakan randevu vereceğini söyledi. Ve bu hafta Cumartesi Anneleri’nin 1000’inci haftasında Türkiye’yi utandıracak değil, hep birlikte normalleşmenin, hak aramanın aslında Anayasal bir hakkın kullanımına şahitlik etmek istiyoruz.

CHP yöneticileri her hafta olduğu gibi yine orada olacağız. 12 Eylül darbe döneminde yaşayan kayıpların anaları var orada… 80’lerin, 90’ların karanlık dönemlerinde yaşanan kayıpların anneleri var orada. Bu hak aramaya kapıları kapıyorsanız o bütün hukuksuzluklara sahip çıkıyorsunuz demektir. Buradan çağrımız, Cumartesi Anneleri’nin etrafındaki utanç bariyerlerini kaldırın.

Ülkemizin siyasetini ve yargısını uzun süredir işgal eden bir siyasi davanın karar duruşması vardı. 10 kişiye yakın bir milletvekili heyetimiz Kobani davasının karar duruşmasını takip ettiler. HDP’nin eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da yargılandığı davada hukuki değil, siyasi kararların verildiğine hep birlikte şahitlik ettik.

O olaylarda hayatını kaybeden 16 yaşındaki evladımız Yasin Börü’nün öldürülmesinden sorumlu tutuluyorlardı. Yargılama yapıldı, bitti. Ne Demirtaş ne de bir başkası Yasin Börü’nün ölümüyle bağlantılı bulunmadı. Hiç birisi o süreçle ilgili ceza almadılar. Attıkları tweetlerden, Attıkları tweetlerden, başka zamanlarda kullandıkları ifadelerden ceza aldılar.

Sayın Demirtaş, Yüksekdağ ve bazılarına çok ağır cezalar verdiler. Bu cezalar aslında Erdoğan’ın siyasi adreslemesiyle uyumlu. Erdoğan’ın ‘yatsın’ dediklerini yatıran, ceza veren ama cezaları konuşmalardan veren yani istinaf, Yargıtay olmadı AYM’nin bal gibi bozacağı bir kararı mahkeme heyeti verdi. Sorumluluğu siyasilerin sırtına bıraktı.

Bugün Sayın Bahçeli, bana 4 tane anormal soru sormuş. 4 tane soruyu okumaya utanırım. Sorular CHP’nin genel başkanına sorulacak sorular değil. Ben bu soruların kime sorulacağını biliyorum da ben bu seviyeye inmek istemiyorum. Sayın Bahçeli, dönmüş prompterdan okumuş. Ben o promptera kimin yazdığını biliyorum. Şu meşhur ikili var ya. Gerçek MH’Plilerin tüylerini diken diken eden ikili.

Gece bir elinde bardak, bir elinde tweetler atan, ‘Meclis’in uzman çavuşuyum’ diyen var ya… O ikisi 4 tane soru yazmış promptera. Ben o 4 soruyu okumam da size bu soruları yazan kişiler önce bu 4 soruyu cevaplasın.

1- Bu 2 kişinin isimleri Sinan Ateş iddianamesinden nasıl ve kimler tarafından ayıklanmıştır? 2- Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış birinin ölümünden sonra kimse tweet atmayacak, taziye bildirmeyecek diyen hangi ikisidir? 3- Tetikçiyi kaçıran aracın fotoğrafları ortaya çıkıp, bu aracın trafikte ceza yemeyecek statüye kavuşturulmasını hangi ikisi sağlamıştır? 4- Sinan Ateş davasının üzerine sis çöktürürken bu ikisinin bu sisteki payı nedir?

Bu 4 soruyu cevaplayın, benim 4 soruya bakarız. Koskoca parti 2 meczuba teslim edildi. Yazıklar olsun.

Şimdi 9. Yargı Paketi geliyor. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkarken yaptıklarını savunmaya başladılar. Şimdi o kanunun en önemli maddelerinden birisi eşine, kadına şiddet uygulayanların uzaklaştırılması, zorlama hapsine itiraz yolunu açıyorlar. 6284’ün içini boşaltacak diye kadın örgütleri uyarıyordu, şimdi tazyik hapsini kaldırmaya yönelik itiraz mekanizmasını getirmeye.

İkinci husus AYM’nin bir kararı var. Kadın isterse kızlık soyadını kullanabilir. Onu düzenleyeceklerine onu yasaklayan kanun maddesi getirmişler. AYM’nin 153’üncü maddesinin arkasından dolanıyorlar. CHP olarak kadının ister evlilik sonrası eşinin soyadını, ister önceki soyadını, ister ikisini birden kullanmasını savunuyoruz. Bu mücadelenin arkasında olacağız.

Ata Emre Akman, motokuryelik yapıyor. Önüne bir araç geçiyor ve 23 yerinden bıçaklanarak hayatını kaybediyor. Babası Albay Erol Akman’ı aradım. ‘Benim evladım gitti. Lütfen bu konuda bütün siyasetçiler bir şey yapın, ben yandım, başka babalar yanmasın’ diyor. Kurye Hakları Derneği’nin sesine bir kulak vermemiz lazım. Diyorlar ki; mesleki yeterlilik belgesi aranmadığı için motorun üzerine çıkan herkes kurye… Bu konuda mutlaka tedbirler alınmalıdır diyorlar. Her gün trafikte yanımızdan geçen, sipariş verdiğimizde geciktiğinde yüzümüzü asmaya kalktığımız o insanlar aslında hayata pamuk ipliğinde bağlılar.

Hükümet sürekli kendi ekonomik tahminleri tutturamadığını itiraf edip, revize etmekle meşgul. Enflasyon hedefi yüzde 33’tü şimdi yüzde 38 olarak revize ettiler. Kamuda tasarruf adı altında memurun servisiyle uğraşıyorlar, öğretmen ataması yapmamayı marifet sayıyorlar.

Enflasyonu düşüreceğiz diye asgari ücrete zam yapmayanlar, emekliyi 10 bin liraya muhtaç bırakanlar köprülere, yollara yüzde 181 zam yapıyorlar. Sonra da enflasyonla mücadeleden bahsediyorlar. İktidar 31 Mart’tan mesaj almamış. Sarı kart gördü hala faul yapıyor.

Paylaşın

Özgür Özel: Yeni Bir Anayasa Konuşmak Zaman Kaybı Olur

CHP Lideri Özgür Özel, “Mevcut Anayasa’ya uymayanlarla Anayasa yapılmaz. Erdoğan’ın gündeminde Anayasa var. Benim gündemimde ise Anayasa’ya harfiyen uyulması var. İstanbul Sözleşmesi’ni hukuksuzca feshedenlerle yeni bir anayasa konuşmak zaman kaybı olur” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka ile birlikte Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) temsilcileriyle görüştü.

EŞİK Platformu’nun temsilcileri Hülya Gülbahar, Serap Dalkılıç, Özlem Günel Tekşen, Teşrife Boysan, Ayşe Aydan Barut, Özgül Kaptan ve Meral Güler toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları alanlarında güçlü adımlar atılması talepleriyle CHP Genel Merkezi’nde CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka’yı ve Kadın Kolları Genel Sekreteri Mehtap Yücel’i ziyaret etti.

Birgün’ün aktardığına göre; Aylin Nazlıaka, EŞİK Platformu’nun temsilcilerine eşitlik mücadelesinde birlikte hareket edeceklerini söyledi.

Daha sonra Nazlıaka, heyeti CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile buluşturdu. Heyet, Özel’e “9. Yargı Paketi içerisinde yer alan ‘etki ajanlığı’, evli kadınların kendi soyadlarını kullanma hakkı, 6284 sayılı şiddeti önleme yasasının tek yaptırımı olan zorlama hapsinin işlevsizleştirilmesi ve iktidarın yeniden gündeme getirdiği yeni Anayasa yapılması” konularındaki görüşlerini sundu.

Ayrıca 15 Mayıs’ta Resmî Gazete’de yayımlanan “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi” için tüm illerde kurulacak yeni kurullarla ilgili genelgenin sakıncalarına değinildi.

Heyet adına ilk sözü alan avukat Hülya Gülbahar, 9. Yargı Paketi içerisinde yer alan ‘etki ajanlığı’ ve evli kadınların kendi soyadlarını kullanma hakkına değindi. Gülbahar, etki ajanlığının ilk etapta gazetecilere yönelik kullanılacağı algısı yaratılsa da Türkiye’de yaşayan herkes için büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkati çekti. Kadın Sivil Toplum Kuruluşları dahil tüm toplumsal örgütlerin varlığına, STK yöneticilerinin ve aktivistlerin hukuki güvenliğine dair tehdit oluşturduğunu vurguladı.

Ayrıca 9. Yargı Paketi’nde kadının kendi soyadını kullanma hakkının ihlal edileceğine de değinen Gülbahar, şunları söyledi: “İktidar, ailenin reisi erkektir bakış açısı ile hareket ediyor. Evlenen kadının eşinin soyadını almasını şart koşuyor. Bu zihniyet soyun erkekten devam ettiği anlayışını hâkim kılmak istiyor. Bu paketteki yanlış düzenlemelere karşı mücadelede sizin desteğinizi talep ediyoruz.”

“Hedeflerinde Medeni Kanun var”

CHP Lideri Özel, “Evli kadının soyadı konusunda size tam destek vereceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırırken 6284’e sığındılar şimdi onu da değiştirmeye çalışıyorlar. Sırada boşanan kadının nafaka hakkı var. Esas hedeflerinde ise Medeni Kanun var” dedi.

Eşitlik konusunda partinin çok ciddi bir adım attığına değinen Özel, “Gölge kabinenin yarısını kadınlar oluşturuyor, yerel yönetimlerde kadın sayısını artırdık. Önümüzdeki dönemde kadın temsil oranını daha da artırmayı hedefliyoruz” dedi. Özel, 9. Yargı Paketi’nde yer alan etki ajanlığı konusuna da değindi: “Bu düzenlemeyle propaganda yapmayı dahi suç haline getiriyorlar. Bu kabul edilemez.” dedi.

Eşik Platformu’nun “Anayasa konusunda müzakere dahi yapılmamalıdır” talebini de dinleyen Özel, “Bu bakış açısını çok önemsiyorum. Mevcut Anayasa’ya uymayanlarla Anayasa yapılmaz. Erdoğan’ın gündeminde Anayasa var. Benim gündemimde ise Anayasa’ya harfiyen uyulması var. İstanbul Sözleşmesi’ni hukuksuzca feshedenlerle yeni bir anayasa konuşmak zaman kaybı olur.” dedi.

Görüşmede Yargı Paketi’ndeki 6284 sayılı şiddet yasasının tek yaptırımı olan zorlama hapsinin itiraza açık hale getirilmesinin yasanın işlevini ortadan kaldıracağı sonucu dile getirildi. Paketteki mükerrer suçlulara getirilen ceza indirimlerinin cezasızlık politikalarının devamı anlamına geleceği vurgulandı.

Görüşmenin sonunda, EŞİK Platformu 9. Yargı Paketi, Anayasa tartışmaları, mor, yeşil kamucu ekonomi ve yerel yönetimlerde eşitlik konusunda görüşlerini içeren bir dosya sundu.

Paylaşın

CHP’den ‘Kamuda Tasarruf’ İçin Samimiyet Testi

CHP Milletvekili Nurten Yontar, Meclis’te kamuda tasarruf paketinin vatandaşı tatmin etmediğini söyledi, “Diyanet kısıtlamalara uyacak mı? Bakanlar seyahat ederken tarifeli uçak seferlerini kullanacaklar mı? Araç konvoylarından, korumalardan, gezi faaliyetlerinden vazgeçilecek mi?” diye sordu.

Halkın güveni için öncelikle Cumhurbaşkanlığına ait kullanılmayan tüm yazlık ve kışlık sarayların satılması gerektiğini söyleyen Yontar, “Hazine garantili tüm projeleri iptal edip kur korumalı mevduatı sona erdirirseniz, saraya yakın iş adamlarının sıfırladığınız vergilerini tahsil ederseniz samimiyetinize inanalım” dedi.

Kamuda tasarruf tedbirleri geçtiğimiz hafta başında kamuoyu ile paylaşıldı, önceki gün de tasarruf genelgesi yayınlandı.

Taşıtlardan yatırım projelerine birçok alanda sınırlamalar içeren pakete göre 3 yıl boyunca emekli olanlar hariç kamuya yeni personel alınmayacak, kamuda 3 yıl süreyle yeni araç satın alma ve kiralama yapılmayacak. İlk etapta 100 milyarlık tasarruf hedeflenen pakete muhalefet partilerinden birçok eleştiri geldi.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; CHP Tekirdağ Milletvekili Nurten Yontar, Meclis’te paketin vatandaşı tatmin etmediğini söyledi, “Diyanet kısıtlamalara uyacak mı? Bakanlar seyahat ederken tarifeli uçak seferlerini kullanacaklar mı? Araç konvoylarından, korumalardan, gezi faaliyetlerinden vazgeçilecek mi?” diye sordu.

Halkın güveni için öncelikle Cumhurbaşkanlığına ait kullanılmayan tüm yazlık ve kışlık sarayların satılması gerektiğini söyleyen Yontar, “Hazine garantili tüm projeleri iptal edip kur korumalı mevduatı sona erdirirseniz, saraya yakın iş adamlarının sıfırladığınız vergilerini tahsil ederseniz samimiyetinize inanalım” dedi.

CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba da, “Sayın Cumhurbaşkanı 2 tane uçağını satarak vatandaşa bir öncülük yapıp “Biz tasarruf yapıyoruz” diyebilir” önerisi getirdi.

CHP’nin yerel seçim başarısının sırrı

Öte yandan 31 Mart yerel seçim sonuçlarına dair siyasi partilerin analizleri raporlanmaya başladı. İktidar da muhalefet partileri de sonuçlarda ekonomik sorunların çok etkili olduğu değerlendirmesi yapmıştı. Ancak CHP’nin yaptığı bir çalışma elde edilen başarıda adayların etkisinin ilk sırada olduğunu gösterdi.

Çalışmayla ilgili bilgi veren CHP’li yönetici, 14 büyükşehir, 21 il belediyesi kazanan, uzun yıllar sonra Kütahya, Kastamonu, Adıyaman ve Kırıkkale gibi kentlerde belediyeleri alan CHP’nin başarısında doğru adayların etkisi olduğunu söyledi.

CHP’nin başarısının nedenlerini ortaya koyan çalışmaya göre ilk sırada yüzde 40 oranıyla “doğru adaylar” yer aldı. Seçmenlerin oylarında ekonominin belirleyiciliği ise ikinci sırada yer aldı.

Paylaşın

Özel’den Yeni Anayasa Açıklaması: Zaman İsrafı

CHP Lideri Özgür Özel, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Anayasalar her doğan için yapılır. Bizimki Erdoğan için yapıldığı için bu hale geldi” dedi ve ekledi:

“Eski anayasaya tam uyum birinci olmazsa olmaz bakış açımız… İkincisi yeni bir anayasa yapılacak dahi olsa mevcut anayasaya uymamanın üst düzeyde denetimi, müeyyideli yaptırımlarının olması lazım… Çok kötü bir pratikten geliyoruz. Türkiye çok şey kaybetti bu yüzden.”

Özgür Özel, “Anayasaya bu kadar çok anayasa ihlali yapılırken yeni bir anayasanın, bırakın oturup tartışmayı, usul tartışmasını dahi zaman israfı olarak görürüz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters’a açıklamalarda bulundu. Özel, yeni anayasa çalışmalarına oturmak için öncelikle mevcut anayasaya uyulması gerektiğini belirterek yeni anayasa konusunda şu anda “masadan çok uzak” bir noktada olduklarını söyledi.

Özgür Özel, hükümetin yeni Anayasa çalışmaları konusunda, “Bir anayasa tartışmasının usulüne, yani şekline bile girmek için önce bana bunu teklif edenlerin mevcut anayasaya harfiyen uyuyor olması lazım” dedi.

Anayasanın toplumsal mutabakat istediğini söyleyen Özel, kendisine oy verenlerin “neden gittin o masaya” diye kendisine soracağını belirterek, “Toplumsal mutabakat yaratmanız lazım. (Onlar) Mevcut anayasaya uydukça biz o masaya yaklaşırız, mevcut anayasayı çiğnedikçe biz o masadan uzaklaşırız. Şimdi çok uzak bir noktadayız” diye konuştu.

Özel, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi kararları, Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi kavgasında yürütmenin taraf olması ve uygulanmayan onlarca hak ihlali kararı olduğuna vurgu yaparak, “Artık hukuk devletinden çıkıldığı görüntüsünü gösteren, kuvvetler ayrılığından ziyade, kuvvetler birliği görüntüleri var” dedi.

“Anayasalar ‘her doğan’ için yapılır. Bizimki Erdoğan için yapıldığı için bu hale geldi” diyen Özel şunları söyledi: Eski anayasaya tam uyum birinci olmazsa olmaz bakış açımız… İkincisi yeni bir anayasa yapılacak dahi olsa mevcut anayasaya uymamanın üst düzeyde denetimi, müeyyideli yaptırımlarının olması lazım… Çok kötü bir pratikten geliyoruz. Türkiye çok şey kaybetti bu yüzden.

Özel, “Anayasaya bu kadar çok anayasa ihlali yapılırken yeni bir anayasanın, bırakın oturup tartışmayı, usul tartışmasını dahi zaman israfı olarak görürüz” dedi.

Özel, cumhurbaşkanlığı adaylığının 2028 yılında nasıl belirleneceği sorusuna ise, “Partideki hiçbir organ dışlanmadan yine kamuoyu araştırmalarından bilimsel çalışmalardan yaralanarak seçimi en garanti kazanacağımız Cumhuriyet Halk Partili bir kimse partimizin adayı olacak. Tek başına seçimi birinci turda kazanamayacak durumdaysak o durumda elbette ittifak arayışları da olabilir. Geçmişte yapılan hataları tekrarlamayacağız” diye yanıtladı.

Önemli hatalardan birinin seçim bittiğinin ertesi günü ittifak adayı konuşmak olduğunu söyleyen Özel, “Cumhuriyet Halk Partisi aday konuşmayı da ittifak konuşmayı da seçim yaklaşırken yapacak” dedi.

Yerel seçimlerde CHP’nin başarısına atıfta bulunan Özel, “31 Mart seçim zaferini getiren tek bir şey değildi… Yani ne genel başkan performansıydı tek başına, ne adayların performansıydı, ne vaatlerimizdi, ne çok başarılı bulunan kampanyamızdı. Ne ekonomik şartlardı, hepsi birdendi. Ve biz bunların hepsini çok doğru yönettik” diye konuştu.

“İsrail’in yaptıkları örtülemez”

Özel, İsrail-Hamas arasında yaşanan savaş ile ilgili olarak Hamas’ın yaptıklarının “terör eylemi” olduğunu ve sivillere karşı böyle bir şey yapılmasının son derece kabul edilemez ve uluslararası camia tarafından en sert şekilde kınanması gerektiğini belirterek, “Ama bunu araçsallaştırarak (İsrail’in) 35 binden fazla kişiyi 15 binden fazla çocuğu katletmesinin savunulabilecek hiçbir tarafı yok ve iki tarafın yaptıkları birbirine denk değil” dedi.

“Bir tarafta terör eylemlerine girişen bir grup varken diğer tarafta uluslararası hukuka saygılı olması gereken bir devlet var. Burada İsrail’in kusurunun Hamas’ın yaptıklarıyla örtülebilecek tarafı kalmadı” diyen Özel, Filistin halkını güçsüz bırakacak yorumlar konusunda endişe ettiğini bu nedenle Hamas’ın kabul edilmeyen “terör” eylemleri karşısında İsrail’i haklı çıkaracak söylemlere dikkat ettiğini belirtti.

Türkiye’nin İsrail’e ticaret yasağı getirmesi konusunda da Özel, “Estiği kadar yağmıyorlar. Ticaret meselesini de son derece iç siyaset üzerinden okuyarak yaptılar. Yoksa çok istemsizdiler bu konuda. Bence 35 bin kişinin katledildiği bir yerde alınması gereken bu karar çok geç alındı” dedi ve şöyle devam etti:

Ben İsrail’le Türkiye ilişkilerinin kötüleşmesini hiçbir zaman savunmam, savunmadım ama bu kadar büyük bir katliama dur demek için bütün İsrail’in düşmanlarının değil, dostlarının İsrail’e karşı sert tutum takılması gerekiyor.

Paylaşın

Özel’den ‘Kamuda Tasarruf’ Sorusu: Beşli Çetelerle İlgili Bir Şey Gördünüz Mü?

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Özgür Özel, Mehmet Şimşek’in açıkladığı kamuda tasarruf programına ilişkin, “Beşli çetelerle ilgili bir şey gördünüz mü?” diye sordu.

Özgür Özel, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “İtibardan tasarruf olmaz diye Saray harcamalarını savunanlar vardı. Mehmet Şimşek 2015’te makam araçları için ‘çerez parası’ diyordu, şimdi 3 yıllık tasarruf genelgesi hazırlamış. Demek ki o zaman garibanların dostu olanlar doğru söylemiş. Koca genelgede umudumu artıran tek madde vergide adalet. Türkiye’de 100 lira vergi toplanıyor. Bunun 65’i dolaylı vergi” dedi ve ekledi:

“Yani mazot, doğalgaz, su… Bu ürünlere en zengin fabrikatör de orada çalışan işçi de aynı vergiyi ödüyor. Dolaylı verginin adaletsizliği bu. Kalan 24 ise işçinin, emekçinin, emeklinin, memurun daha maaşını çekmeden kesilen parası. 11 ise herkesin gelirinden ödediği vergi. Vergi çok kazanandan çok, az kazanandan az, hiç kazanmayandan hiç alınır.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Özel’in açıklamaları şöyle:

“İlk duruşmada dört kilometre kuyruk, kapıda 10 bin kişi vardı. Salon 400 kişiydi. Her aileden bir kişi alındı. Son duruşmada salonda 200 kişiydik. CHP kurumsal olarak hiç yalnız bırakmadı orayı. Çeşitli siyasi partiler ilk gün vardı, son gün bazıları vardı ama orada salonun 87 duruşmada yaşadığı, yavaş yavaş artan ilgisizlik.

Medyanın büyük oranda kayıtsızlığı. İlk günler muhalefet partisiyken orada bulunan MHP’nin milletvekillerinin, yöneticilerinin sanki sarayla ittifak yapınca sorumlular değişmiş gibi adeta kamuoyu önünde de taraf değiştirmeleri… İlgisizlikleri hiçbirimizin gözlerinden kaçmadı. Maalesef ilk günlerde müthiş bir adalet mücadelesi, kararı verecek genç, dürüst, namuslu bir hakimin, yüz binlerce sayfa dokümana hakim bir hakimin karardan önce değiştirilmesiyle, seyyar bir giyotinin adalet katletmek üzere Elbistan’dan Soma’ya sevkiyle önce birinci kademe mahkemesinde hepimizin yüreklerini sızlatan bir karar alındı. Yargıtay kararı 5 – 0 bozdu.

Dedi ki yahu ne taksiri, ne bilinçli taksiri, kanunda yazan olası kast. Burada uygulanmayacaksa nerede uygulanacak? 301 kere müebbet istemelisin deyip yolladı. Yolladım sandı yollayamadı. 5 günde gidecek karar, 5,5 ay bekledi. 5 – 0’lık heyetin, üçünü görevden aldılar ve tayin ettiler. Yerine 3 yandaş, seyyar giyotin daha getirdiler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı karara itiraz etti. 5,5 ay sonra. 5 ay önce yollaması gereken karara. Yeni gelen üçü, üçe iki kendi dairesinin kararını bozdu. Yolladılar. Soma’daki mahkeme apar topar bu yeni üç kişilik karara uydu. Ölen işçi başına 5 gün yatanlar. Şehit başına 5 gün yatanlar çıktılar dolaştılar.

Dün de küstahlık yaptılar. Soma demeyin, geride kaldı. Biz orayı unuttuk dediler. Dün bu partinin genel başkan yardımcıları, grup başkanvekilleri, milletvekilleri, üyeleri Soma’yı unutmayan, unutamayan, yüreğinde babasının, eşinin, evladının acısını taşıyanlara sarıldılar. Dün Soma’da tarihin en büyük kalabalığı vardı. Çünkü karar değişmedi. Ama atmosfer değişti. Dün oradaki anneler, ilk kez biz adaletin bir gün geleceğine inandık dediler. Getireceğiz. Ant olsun. Buradan Türkiye işçi sınıfına bir çağrıyı daha yapmak isterim. Soma’da 301 kişi öldü. Bütün dünya duydu. Türkiye’de hayat durdu, bir ay. Soma’dan bugüne Türkiye’de 649 madenci daha öldü.

649. Yani Soma’dan bugüne iki Soma daha oldu. Ama kimsenin haberi olmadı. Burada bile söylediğimde konuklarımızdan 649’a şaşıranlar var ki haksız değiller. Soma’dan beri iki Soma oldu ve kimsenin haberi yok. Mesaj Türkiye işçi sınıfınadır. Sermaye yargıya hakim sermaye, medyaya hakim sermaye size diyor ki örgütlenin, öğüdü tersten veriyorlar. Örgütlenin diyorlar, birer birer ölürseniz biz sizi görmeyiz, duymayız. Ölecekseniz bile hep birlikte ölün ki haberimiz olsun. Haberleri olsun diyorlar. Bu mesajı alın, asla ölmek için değil yaşamak ve emeği savunmak için örgütlenin.

Bütün emekçiler hangi iş kolunda çalışırlarsa çalışsınlar. Sendikalar üye olmaya, haklarını arayacak gerçek sendikalara, ücret sendikacılarına, aidat sendikalarına değil, sarı sendikalara değil mücadele sendikalarına üye olmaya bir kez daha davet ediyoruz. Çok basit iki rakam vereceğim. Bunu hangi siyasi partiden olursa olsun, aklı ve vicdanı olan tüm vatandaşlarımıza seslenerek söylemek istiyorum. ILO, Çalışma Örgütü. Türkiye’nin de mensubu olduğu ILO. Rakamlarını açıkladı. Türkiye ölümlü işçi kazalarında dünya birincisi, rakam olarak. 100 bin nüfusa oranlı bakıldığında da dünya ikincisi. Birinci Malezya.

Her 100 bin nüfusta iş kazasında ölen işçi sayısı. Birinci Malezya, ikinci Türkiye. Üçüncü Zimbabve, dördüncü Belize. Beşinci ülkenin adını ilk kez duydum. Böyle devam ediyor. Bakın, bu ülkede yarın senin evladın. Senin komşun. Allah vermesin en sevdiklerimiz. Hayatını kaybederler. Çünkü dünyada işçi hayatının Türkiye kadar ucuz ve tehdit altında olduğu bir başka ülke yok. Zimbabve, Elitre, Belize’nin durumu Türkiye’den iyi. O yüzden bu hak yaşam hakkı. İşçi sağlığı, işyeri güvenliği. Bunlar en önemli insan haklarıdır. Buna sahip çıkmayan Allah muhafaza kendi evladına sahip çıkmıyordur. Bu konuda herkesin pür dikkat kesilmesi lazım.

Soma’dan altı ay önce Soma madenlerinde kötü kokular, duyumlar geliyor. Araştıralım deyip önerge vermiştik. 20 gün kala Meclis’te görüşebilmiştik. AKP oylarıyla reddedilmişti. Kazadan 20 gün sonra kurdular ve gittik hep beraber çalıştık. 1250 sayfalık bir rapor. Bunun 880 sayfasında, CHP, MHP, bugünkü DEM ve AKP ortaklaştı. CHP bu rapora 250 sayfa ilave karşı oy, farklı görüş ve öneri yazdı. Bu raporun ortak kısmının 90 sayfası bir daha Somalar yaşanmasın diye öneridir. Bakın 90 sayfadan bir sayfanın bir tek paragrafı şudur.

Eski imalatlar haritalara işlenmeli. Dikkatle takip edilmeli. İçine su ve gaz sensörleri konulmalıdır. Yani bir yerde madeni işletiyorlar, sonra gidiyorlar. Orada maden olduğu da unutuluyor. İçeride ne olduğunu bilmiyoruz. Oraya gaz ve su sensörü koyulmalıdır. Biz bunu yazdık. Altına dört parti imza attık. Bundan haberi olmayan olamaz. Ama birilerinin haberi yoktu. Ermenek’teki madencilerin gecenin bir yarısı kaza kaza ilerledikleri madende beş metre, dört metre, üç metre, bir metre, 20 santim sonra bir eski imalat olduğundan haberleri yoktu. İçeride su doluydu. Önerdiğimiz su sensörü yoktu. Son kazmayı vurdular. Tonlarca su doldu.

Ayşe Teyze, rahmetli babası lastik ayakkabıları ile kocası duran Ayşe Teyze, benim çocuğum yüzme bilmez, nasıl kurtaracaklar ki dedi. Kurtarma başladı deyince… Suda boğularak öldüler. Bakın 90 sayfalık önerinin bir maddesi bu. Ermenek olmayabilirdi. Bunun için buradan vicdanı, ahlakı olan herkesi bu vahşi kapitalist düzen daha çok para kazansın diye uygulanmayan bu basit tedbirlere kulak vermeye davet ediyorum. Partimiz bu konuda bir taslak hazırladı. Paydaşların, işçi sendikalarının, işçi örgütlerinin ve tüm siyasi partilerin görüşüne sunacağız. Önümüzdeki günlerde bunu tüm paydaşlarla çalışıp Meclis’e getireceğiz.

O gün bir kez daha göreceğiz. Kim emeğin yanında? Kim ölen işçini anasına taziyeye giderken samimi? Kim ölen işçinin evladına, bunlar bizlere emanet derken samimi. O gün söylemekle değil bugün yeni facialar olmasın diye bir şey yapmakla. Oy vermekle. Parmak kaldırmakla, kendi partine itiraz etmekle olur. Önümüzdeki günler bunun mücadelesini vereceğiz. Tüm kamuoyunun dikkatini buraya bekliyoruz. Soma’yı unutmadık. İliç’i de unutmadık. Soma’dan İliç’e bütün cinayetler bu vurdumduymazlığın eseridir. Unutmayacağız. Unutturmayacağız.

İki kardeşim. Ankara Üniversitesi İkinci Sınıf Eczacılık Fakültesi öğrencileri çiçek sundular. Tabi benim akışımda Soma öndeydi. Öncelikle onlara teşekkür ediyorum. Eczacılar çok kutsal bir mesleği, çok büyük zorluklarla yapıyorlar. Bundan 2 bin yol önce Ebers Papirüsü ile tıptan ayrılmış bir mesleği yapıyorlar. Gece ve gündüz çalışıyorlar. Sabahlara kadar herkes uyurken birimizin çocuğu ateşlenirse ben buradayım diyen eczacılar, meslek yapıyorlar. Odaları, birlikleri kamu yararını her şeyden çok gözetiyorlar. Çok sorunları var.

Ama dinleyin, kendi sorunlarından çok hastaların sorunlarını dile getiriyorlar. Yaşatmak için yaşamak zorunda olan bir meslek grubu. Bir yıl önce tedbir alınmazsa her iki eczaneden birini kaybederiz dedi. Eczaneler hızla iflas ediyorlar. Kapanıyorlar. Yeni mezunlar geleceklerini çok endişe ile takip ediyorlar. Bu konuda ben eczacı odasının yöneticiliğinden başlamış, her kademesinde görev yapmış, bugüne gelmesinde en büyük borcu ve vefayı eczacılara, eczacı odaları, örgütlerine borçlu olan birisi olarak bir kez daha üyesi olmaktan büyük onur duyduğum eczacılık ailesinin 14 Mayıs Eczacılık Gününü kutluyorum. Sorunlarını biliyorum. Dile getirmeye devam edeceğiz. Eczacılar ve mesleğimle gurur duyuyorum.

TÜİK verilerine göre ülkemizin sağlık harcamalarına ayırdığı para yüzde 3,7. OECD’nin en düşük rakamı. Bunun da çok çok düşük bir kısmı ilaca harcanıyor. Birileri ilaçta tasarruf yapıyoruz diyorlar. Bunun baş savunucusu bizleriz. Bilinçli ilaç tüketimi için eczacılar kadar gayret eden hiçbir meslek grubu yok doğal olarak. Ama sadece Euro 35 lira olmuşken, ilaçta 17 lira olarak kabul etmek…

Her türlü kesintiyi yapmak bakın nelere mal oluyor. Geri ödeme kapsamında yer alan ilaçlarda kısıtlamaya gidiliyor. Firmalar yeni icat edilmiş ilaçları Türkiye’ye getirmek istemiyorlar. Geri ödeme listesine girmek istemiyorlar. Burada sorunlar var. Dünya yeni ilaçlardan yararlanıyor. Biz birçoğundan yararlanamıyoruz. Hastalarımızın cebini yakan ilaç fiyat farkları var. Her geçen gün artıyor. Bakın her anne ve babanın çocuğu ateşlenir. Bugün en çok bilinen, çocukların ateşini hızla düşüren, her anne ve babanın buzdolabında tutmak istediği, serin bir yerde tutmak istediği bir ateş düşürücü şurup var. Fiyatı 130 lira. İki sene önce 35-40 liraydı. Bugün 130 lira.

Devletin buna ödediği para 55 lira. Tam neredeyse yarısını, hatta yarısından 10 lira fazlasını anne ve babalar ödüyor. 75 lirasını. 55 lirasını devlet ödüyor. Böyle bir fiyatlandırma sistemi eczacıya zarar değil. Eczacıya maalesef utanç. Doktor şurup yazmış. Çıkarıyor ve veriyor. Devlet 55 lira ödüyor, sen de 75 lira vereceksin. Bu insanlar gecenin bir yarısında bununla karşılaşıyorlar. Yarım kalan tedaviler nedeniyle yeni komplikasyonlar çıkıyor. İhtiyaç duyulan ilaçlara erişim sağlanamıyor. Yerli ve milli ilaç üretimi konusunda dilimizde tüy bittiği halde Türkiye’deki ilaç firmalarının pek çoğu yabancılara satıldı ve satılmaya devam ediyor.

Türkiye’nin yerli ilaç kullanımı 2002’ye göre kendi içinde 8,8’den 8.0’a geriliyor. Yabancı ilaç kullanımı ise 2,5 katına kadar, 2019’a kadar çıkmıştı. Ondan beri de veriler sağlıklı açıklanmıyor. Yani yerli ilaçta büyük bir gerileme, yabancı ilaçta büyük bir artış var. Bunu maskelemek için Türkiye’deki fabrikayı yabancı satın alıyor. Diyor ki olsun yerli sayılır, Türkiye’de üretiyor diyor. Bunun bir kısmı doğru ama iş sıkıştığında bir kısmı çok büyük bir tehlike içeriyor. O yüzden CHP olarak yerli ilaç sanayini desteklemek zorundayız.

Örneğin Abdi İbrahim İlaç Firması, yabancılara satılmaya direnmek bir yana yurtdışında ilaç firmaları satın alıyor. Bunu hep birlikte desteklemeliyiz. Türkiye’nin en önemli ilaç firmalarının yabancılara satılmış olmasının yarattığı mesele her şeyde beka sorunu arayanların, belediye seçimine beka sorunu olur diye bakanların, duyması, düşünmesi, tedbir alması gereken meseledir.

Bir diğer mesele SMA hastası çocuklar mesela. Hepimizin her yerde karşısında. Vicdanımızda yara. Ama esas sorun Türkiye’nin bir yetim ilaç politikası olmamasıdır. Nadir görülen hastalık, çok nadir görülen hastalıklar aslında Türkiye’de adeta şöyle düşünün, bir ovada bir sürü ev. Yağan bir yağmur var. Evlerden birine yıldırım düşüyor. Geri kalanı yansınlar bakalım. Nasılsa bize düşmedi diye bakıyor. Devletin görevi o ovaya bir paratoner yapmaktır. Ateş düştüğü yeri yakamaz. Nadir ve çok nadir görülen hastalıklar binde bir, 10 bin de bir, milyonda bir görülen hastalıklar. Buna yakalanıyorsun.

Bunun ilacı nasılsa az satılıyor diye devlet tarafından karşılanmazsa ülkeye gelmiyor. Hatta yeterince satılmayacak diye teşvik edilmezse, özel bir tedbir alınmadıysa üretilmiyor. O yüzden bu ilaçların adı yetim ilaçlardır. Türkiye’nin bir yetim ilaç politikası yoktur. O yüzden SMA hastası ana ve baba tek başınadır. Adını bilmediğiniz binlerce çok nadir görülen hastalığa evladı yakalanan anne ve baba tek başınadır. O ilaç, sürüm olmadığı için 100 milyon liradır. ABD’deki bir şirketin elindedir. Bunun için bu ülkenin bir yetim ilaç politikası olması lazım. Ben 10 yıl Plan ve Bütçe Komisyonundan AKP’nin geçirdiği sağlık bütçesine yetim ilaçla ilgili muhalefet şerhi yazdım.

Görev yaptığım 10 sene. Partim her sene yazıyor artık. Ama bu olmaz. Bir şey yapacaksınız. Bir bütçe yapacaksınız. Bu alanda kim para kazanıyorsa o kumbaraya para atacak. Eczacılardan da kesilecek, ilaç deposundan da kesilecek, ilaç firmalarından kesilecek. Özel hastanelerden kesilecek. Ayrıca o kadar da devlet koyacak. Bu ülkede kim hastalanırsa yetim ilaca ihtiyacı var. O ilacı bedava alacak. Bugün SMA hastası hastalardaki sorun şudur. Üç farklı tedavi var. Aya göre değişiyor. Hastaya göre değişiyor.

Teşhise, hastanın reaksiyonuna göre değişiyor. Ama sadece bir seçenek üzerinde duruluyor ve yetim ilaç politikası yok diye, ilaç pahalı diye, devlet de belli kademeler uyguluyor diye gerçek ile yaşanan arasında dağlar kadar fark var. Yetim ilaçlar, bir fon tarafından aileye düşmeden ödenirse bilim kurulu hastaya hangi ilacı derse, hasta onu imal edecek. Şimdi senin çocuğuna bu ilaç uygun değil dendiğinde aile buna inanmıyor. Ben de olsam inanmam. Bir bilim kurulu olmalıdır. Kasa başka bir yerde olmalıdır. Yetim ilaç politikası bambaşka bir seyirde takip edilmelidir. Bunu da büyük bir ciddiyetle herkesin bilgilerine sunuyorum.

Bundan iki gün önce her birimizin ateşini ölçmüş, tansiyonu ölçen, iğnesini yapan, bu dünyadaki en kutsal mesleklerden biri olan hemşirelerin günüydü. Sorunları boylarını aştı. Onların sorunlarını biliyoruz. Türk Hemşireler Derneğinin taleplerinin arkasındayız. Hemşirelerin de hemşireler günü ve haftasını yürekten kutluyoruz. Onlar sağlık sisteminin ayrılmaz ve en kritik mensuplarıdır. Hepsine CHP grubu olarak yürekten bir dayanışma alkışı yolluyoruz. CHP’nin bütün dostu çiftçiler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle milletin efendilerinin Çiftçiler Gününü kutluyorum.

Alın terini toprağa damlatan, nasırlı elleri ile kah kızgın güneşin altında, kah dondurucu soğuğun altında çalışan. Tarlada, bahçede, serada, hayvan damında durmaksızın çalışan ancak emeğinin karşılığını alamayan çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününü CHP adına yürekten kutluyoruz. Dünyanın en eski mesleklerinden biri değil en eski uğraşı. Hayatta kalmak için önce toplayıcılık, sonra avcılık, sonra tarım geldi. O günden bugüne sürüyor. O olmazsa hayat olmaz. Teknoloji her şeyi halleder, tarımı kolaylaştırır ama toprak olmadan, tohum, su olmadan, tarım olmadan hayat olmaz.

Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar hep nesilden nesile öğrenilerek geldi. Cumhuriyet yapılması gereken en doğru tespiti yaptı. Tarım potansiyelinin planlı bir şekilde geliştirilmesi için önemli hamleler yaptı. Genç Cumhuriyet ülkemizi buğdaydan un üreten, pancardan şeker üreten, pamuktan tekstil üreten fabrikalarla donatırken başta aşar vergisi olmak üzere çiftçinin üzerindeki yükleri kaldırdı. Mekanizasyonun ilk adımlarını attı. Çiftçilerin kullanımına sundu. İkinci dünya savaşı yıllarında toprak reformuyla topraksız köylüyü topraklandırma. Devlet üretme çiftlikleri ile çiftçiye bilimsel modern destekler sunma.

Köy enstitüleri üzerinden de köylüye kırsal restorasyon ve motivasyon çalışmaları inanılmaz derecede umut verici ve sonuç alıcıydı. Maalesef ikinci dünya savaşı sırasında bile bunlar yapılırken ikinci dünya savaşını takip eden dönemde gerek egemen güçlerin müdahaleleri, gerek Türkiye’yi yönetenlerin Cumhuriyetin kurucu kadrolarının yürüdüğü bu yol ve koydukları vizyondan sapmaları, bir takım oyunlara gelmeleri sonucunda bu hedefler, bu bilimsel, iyi niyetli yürüyüş maalesef sekteye uğratıldı. İçi boşaltıldı.

Bugün ağır bir tarım ve gıda kriziyle karşı karşıyayız. Nüfusu her yıl ortalama 1 milyon artan bir ülkedeyiz. 20 yıldır uygulanan politikalarla Türkiye’nin ekilen ve dikilen arazileri 3,7 milyon hektar azaldı. Kaybedildi. Bu ne demek iki tane Trakya demek. Her yıl doyurmak zorunda olduğumuz yeni 1 milyon kişimiz var ama maalesef iki Trakya’yı kaybettik AKP döneminde. Çiftçi ektikçe zarar eden, ürettikçe iflasa sürüklenen bir kısır dönüğünün içinde.

Tarım Kanununun 21’inci maddesi gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’ini çiftçilere vermeyi kanuna bağlamışken, teşvik olarak vermeyi. Maalesef bu rakam zorla beşte biri buluyor. Bütün uyarılarımıza rağmen. Yüzde 1 değil yüzde 1’in beşte biri olan binde ikilik noktadayız. Yani geçen seneki rakama bakarsak çiftçiler kanuna göre 263 milyar destekleme primi hak etmişken, 85 milyar ödenmiş,178 milyar lira hakları duruyor. O para nereye gitti? O para kur korumalı mevduata gitti. O para nereye gitti? Plan ve Bütçe Komisyonunda son dakika önergeleri ile beşli çetenin kesinleşmiş vergi borçlarının aflarına gitti. Siyaset ki öncelik belirleme işidir.

Birilerinin önceliği beşli çeteler. Birilerinin önceliği yandaş müteahhitler. CHP’nin önceliği çiftçiler, hayvancılıkla uğraşanlar, milletin efendileri. Maalesef, SGK’nin resmi verilerine göre kayıtlı çiftçi sayımız 10 yılda yüzde 55 azaldı. Nüfus artıyor. 100 çiftçiden 55’i ya şehre iş aramaya, bulursa bir fabrikaya ama 45’i 10 yılda köyünde. 55’i ortadan kalkmış durumda. Esas beka sorunlarından bir tanesi bu. Çarpıcı bir örnek. Çarpıcı bir ifade. Türkiye yaş ortalaması düşük bir ülke olmasına rağmen çiftçilerinin yaş ortalaması 58. Artık genç çiftçi yok. Bu birkaç yıl sonra sağlığı yüzünden, yaşı yüzünden çalışamayacak ama bir sonraki kuşağı da yetiştirememiş bir tehlikeye daha dikkat çekiyor.

O yüzden bu noktada çok ciddi tedbirler alınması lazım. Türkiye, Ukrayna’dan buğday, Arjantin’den soya, ABD’den mısır, Hindistan’dan mercimek, Şili’den hayvansal ürünler ithal etmezse kendini doyuramayan bir ülke haline getirilmiş durumda. Bu ithalatların her biri de kendi yerli üreticimizi biraz daha zor durumda bırakıyor. TÜİK Nisan gıda enflasyonunu yüzde 68,5 olarak açıkladı. OECD ülkelerinde bu ortalama yüzde 5,3. Türkiye’nin içinde bulunduğu lige bakın. Türkiye gıda enflasyonunda en yüksek dördüncü sırada. Türkiye’den kötü üç ülke var. Arjantin, Lübnan ve Venezuela. Bu ülkenin nasıl yönetildiğini, nereye sürüklendiğini görün.

Biraz önce iş kazasını bahsettim. Dünya birincisi. Nüfusa göre ikinci. Bir tek Malezya’dan geride. Zimbabve’den bile ileride. Gıda enflasyonunda sadece Venezuela, Lübnan ve Arjantin’i geçmemiş. Bu durumdayız. Böyle yönetiliyor bu ülke. Bu hükümet sistemi, her şeyi ben bilirim diyen anlayış. Bakanların böyle milletvekillerinden, milletin seçip yolladığı, Meclis’in onayladığı, hesap sorduklarından değil bir kişinin dolma kaleminden çıktığında işte Türkiye’nin geldiği durum budur. Bu konuda kapsamlı bir hazırlığımız var.

Beşer yıllık dönemde dinamik tarım politikaları oluşturulmasını öneren, nüfusun ve iktisadi faaliyetlerin Anadolu’ya dengeli olarak dağıtılmasını planlayan, maliyetleri azaltan, verimlilikleri yükselten yeni tarım düzeni için üretken kamu yatırımlarını kapsayan, nitelikli tarım bütçesi öneren bir çalışmamız var. Girdi piyasalarını düzenleyecek. Rekabete aykırı tekelci yapılara dur diyecek. Fındığın tekeli var. Dünya büyüğü. Ona dur diyecek. Çaydaki tekelci yapılara dur diyecek, üzümdeki, narenciyedeki tekelci yapılara dur diyecek hazırlığımız ve önerilerimiz var.

Çıktı piyasalarını reforma edecek, kooperatifçilikle bu yapılara düzenleme ve denetim getirecek. Tarımsal üretimi planlayacak. Bir ürünün ekimini bir yıl vadeli kumar olmaktan çıkaracak, hangi ürün ekilirse, ne kadar planlanıyor, ne teşvik alınacak, ne gelir elde edilecek, devletin düzenleyeceği bir yapısal reformu bu ülkenin önüne koymaya hazırlanıyoruz, hazırlandık ve detaylarını kamuoyu ile paylaşacağız. Hayvancılık politikalarında yeni bir sayfa açacağız.

Hayvan popülasyonlarını artıracak, akılcı şekilde izleyecek, ürünlerin işlenmesini sağlayacak entegre yapıları ortaya koyarak yepyeni bir düzen getireceğiz. Tarımsal kamu yönetimini yeniden yapılandırarak kamucu bir tarım reformu yapacağız. Bağımsız, demokratik kooperatif yapılarının ayrıca üreticilerin örgütlenmelerini ve güçlenmelerini sağlayacağız. Doğa ile dost, dirençli, onarıcı tarım politikalarını hayata geçireceğiz. Bunları önümüzdeki iktidarımız için, bir büyük tarım reformu için hazırlıyoruz. Ayrıca kamuoyu ile paylaşarak, yapıcı muhalefetin en iyi örneğini sunacağız.

Bunlar yapılır mı? Vallahi genel iktidar olunca en alası, en iyisi yapılır. Ama bilmeyene söyleyeyim. Sadece CHP belediyeleri geçtiğimiz dönemde buğday tohumu, mazot, gübreyi ücretsiz verip, üretilen buğdayı satın alıp, halk ekmek üretti. CHP’ belediyeleri. Ücretsiz yem dağıttılar. Üretilen sütü satın aldılar. UHT yöntemi ile sakladılar ve çocuklarımıza ücretsiz süt dağıtıyorlar. Sebze fidesi dağıttılar. Sulama hortumu dağıttılar. Eriyik gübre ile ücretsiz olarak üreticiye verdiler. Üretilen sebzeleri satmaları için köylülere üretici Pazar yeri açtılar. Afet oldu, bağ direği dağıttılar.

Her bir belediyenin ayrı ayrı yaptığı bu muazzam projeleri önümüzdeki yıllarda iyi projeleri yaygınlaştırıp, standardize ederek CHP belediyelerinde elden geldiğince hayata geçireceğiz. Ama biraz önce saydığım 10 maddelik temel ayaklar üzerine oturan tarım reformunu Cumhuriyetin ilk yıllarında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sonrasında İsmet Paşanın önderliğinde Cumhuriyetin liyakatli kadrolarının yaptığı reformun ikinci yüzyıla yakışır reformunu yine Cumhuriyetin kurucusunun partisi CHP iktidarında hayata geçireceğiz.

İçinde bulunduğumuz hafta, aynı zamanda Engelliler Haftası. Bugün grubumuzda engelli kardeşlerimiz, büyüklerimiz, çalışanlar buraya geldiler. Sesimi duyamayanlar, engelliler için CHP onları çok seviyor. Bizim partimiz onları çok seviyor. Biz engellileri bir gün hatırlamak istemiyoruz. Onlar da bir gün hatırlanmak istemiyorlar. Biz engellileri bir dezavantajlı grup olmaktan çıkarıp, bu toplumda herkesle birlikte aynı hakları kullanabilmek için bütün engellerin önlerinden kaldırıldığı, yeni bir kamu reformu, kamusal düzenleme öneriyoruz.

Bu konularda bugün değil iki gün sonra 16 Mayıs Perşembe günü ilgili gölge kabine bakanımızın aileden sorumlu, engellilerden sorumlu bakanımızın çabalarıyla, yine kadın kollarımızın ev sahipliğinde Ankara’da bir büyük engeli buluşması düzenleyeceğiz. Engellilerin sorunlarını bir grup konuşması parantezinden çıkarıp, bu haftaya uygun olarak hep birlikte Perşembe günü bütün Türkiye’ye sesleneceğiz. Hepinizi bekliyoruz.

Dün nihayet kamuda tasarruf genelgesi yayınlandı. 8’inci büyük iki ara dönemde yapılanla birlikte 10’uncu tasarruf genelgesiydi. Bu genelgede bugüne kadarkinden bir farkı var, olumlu farkı. O da sarayın, Cumhurbaşkanlığı harcamalarının genelge dışında tutulmamış olması. Ama pratikte neler oluyor, en yakından takip edeceğiz ve paylaşacağız. Sadece Meclis dışarıda tutulmuş. Bu konuda gayet normal tutulması. Bu Meclis israf etsin demek değil yürütmenin başının Meclis’e talimat vermemesi gerekir.

Vermesi hadsizlik olur. Bu konuda Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’a çağrıda bulunuyorum. Bir, iki ipucu vermişti. Bu hafta içinde TBMM Başkanlık Divanını bütün arkadaşlarımız var, olağanüstü toplantıya çağırsın. Meclis tasarruf genelgesi dışında değildir, Meclis’e tasarruf et deme yetkisi yürütmede değildir. Kendi genelgemizi hızla hazırlamalıyız. Yürütmenin ortaya koyduğundan çok daha kapsamlı bir tasarruf genelgesi için CHP olarak bütün gruplara ve Meclis Başkanına çağrıda bulunuyoruz. Başkanlık divanı toplansın, millete kemer sık denirken milletin vekilleri tasarrufun dışında kalmasınlar.

Tabi CHP yerel yönetimler, kendi belediyeleri için bunun çok ilerisinde bir tasarruf genelgesini geçen hafta belediye başkanları ile paylaştı. Biz belediyelerin de hem bizim genelgemizin, hem de Cumhurbaşkanlığınca yayınlanan genelgenin harfiyen uymalarını bekliyoruz. Ancak buradaki hassas nokta şudur. Zaten CHP’deki altın oran yani AKP ile CHP arasındaki altın oran çarpı dörttür. CHP’li belediyeler geçmiş icraat pratiklerine bakıldığında, geçmiş hesaplarına bakıldığında, yayınladığımız faaliyet raporlarına bakıldığında, yarı fiyatına iki kat iş yaparlar. Bu şudur. Bir harcarken tasarrufluyuz. Üretirken çalışırken verimliliğimiz yüksek. Tabi bu kendiliğinden olmuyor. Nasıl oluyor?

Örneğin birisi çöp ihalesini yandaş bir AKP’li belediyeye 50 milyon liraya verirken, benim CHP’li belediye başkanım o araçları o ihaleye vermek yerine kendisi satın alıyor. İstihdam yaratıyor. O fiyatın yarısına işi bitiriyor. İki sene sonra da bütün kamyonlar, bütün araç ve gereç bize kar kalıyor. Mesela nasıl oluyor? Örnek, bir örnek Denizli Belediyesi gittim ve gözümle gördüm. Sayın Başkanım 45 aracı geri yolladım. Neymiş, daire başkanına, onun yardımcısına, yardımcısının özel kalemine makam aracı çekmişler altına. Geri yolladım. Havuza 5 araç koydum. Herkes kendi arabasıyla gelsin. Ya da toplu taşımayla gelsin. İşi icabı lazımsa mesai saatinde kullansın. Tasarruf 70 milyon lira.

CHP zaten bu konuda sıkıntıda değil ama genelgenin hem yerel yönetimler birimimizin, parti sözcümüzün dikkatini çeken hem de benim dikkatimi çeken iki hususu var. Bir tanesi şu. Diyor ki yüzde 15 yatırım harcamalarından tasarruf yapacağız. Şimdi bu CHP’nin tasarruf ettiği paralarla yarattığı bütçe ile ya da yurtdışından bulup da sizin imza atmadığınız, yurtiçinden bulup imzalamadığınız kaynaklarla yapacağımız harcamalara, yatırımlara dur deyip, CHP’li belediyeleri üretmeyen belediyeler diye göstermeye kalkarsanız, biz orada yokuz. Benim başkanlarım hiçbir bahaneye, engellemeye, hiçbir çelme çakmaya mahal vermeden, bahane üretmeden hizmet ettiler.

Etmeye çalışacaklar. Engellemeye çalışanla milletin huzurunda hesaplaşırız. Genelgenin dikkat çeken bir tarafı. 3 yıl boyunca emekli olan kadar yeni personel istihdamı. Yani atanmayan öğretmene şunu söylüyor. Bu sene 20 bin kişi emekli oldu. 20 bin. Seneye 22 bin oldu, 22 bin. Öyle beden 68 bin, 84 bin atama beklemeyin diyor. Ayrıca dünya kadar işsiz var. Onlara diyor ki kusura bakmayın, ben kamu kaynaklarını kur korumalı mevduata verdim. Beşli çeteye verdim. Yandaş müteahhitte verdim. İsrafa verdim. Sana diploma verdim ama birazcık bekleyeceksin. 3 sene kamuda alım yok. Biz buna kökten itiraz ediyoruz.

Bakın Mehmet Şimşek’in açıkladığı rakam toplamda 100 milyar lira edecek, her şey hayata dediği gibi geçerse. Tam uyulursa. Bundan önce kimse uymadı bunların genelgelerine. Başta kendileri. Merkez Bankası geçen sene 800 milyar zarar etmiş. 3 yıllık tasarrufun 8 katı. Kur korumalı mevduata 1,2 trilyon lira vermişler. Bu dediklerinin tam 12 katı. Kamu özel işbirliği ödemelerine 6 yılda 222 milyar lira vermişler. Bundan sonraki 3 yıl 674 milyar lira verecekler. Tasarrufun tam 6 katı. Bütçeden faize bu sene 1,3 trilyon ayırdılar. Tasarrufun tam 13 katı. Bakın 13, 19, 31, 39. Tam şu saydığım 4 kalem millete kemir sık, öğretmene atanma, iktisadi idari bilim fakültesi öğrencilerine, veterinere, hemşireye bekle, eczacıya bekle.

Diploma verdim ama parayı beşli çeteye verdim. Bunun 31 katını bu 4 kaleme ödüyorlar. O yüzden öyle kemeri garibana sıktırıp, beşli çetelere onunla ilgili bir şey gördünüz mü? Örneğin dolar bazında garanti verdin. Yetmez doların ABD enflasyonunu da yıllık zam diye veriyor. Yani İzmir –İstanbul Otobanı var. Bir de İzmir-Çeşme Otobanı. İzmir-Çeşme Otobanını Turgut Özal yaptırmış. Devlet parasıyla yaptırmış. Aradaki geçiş parası aynı kilometre. Bu tarafta tam 8 katı. Oraya 15 lira verirken, burada 120 lira veriyorsun. Yetmez dolar arttıkça rahmetli Özal’ınki sabit. Yılda bir kere artıyor.

Bu dolar arttıkça katlanıyor. 120 oluyor, 150. 150 oluyor 180. Bir dur diyor. Dolar farkını verdim ama sen bu parayı ABD’de tutsan. Yüzde 4 dolar enflasyon var ve onu da veriyor. Sen bir şey yapacaksan önce bu sözleşmeyi TL’ye çevir. Gel diyeceksin. Gel bakayım. Geçen sefer uyduk şeytana, bütün parayı sana verdik. Millet açlıktan kırılıyor. Artık dolar yok. Bugünkü kurdan çevirdim. ABD enflasyonunun da kaldırdım dese, demin saydım bu tasarrufun 31 katı buraya gidiyor. Oradan yüzde 3 indirse fiyatı 31’in yüzde 3’ü bir kata gelir, hiç bu tasarruf tedbirlerine gerek kalmaz.”

“İsrafa son”

Ben kamunun israfına, kamunun israfa son vermesine sonuna kadar destek veriyorum ama 10 bin lira emekli maaşı, zam yap diyoruz. Gör bak diyecek ki kamu tasarruf yapıyor, siz de katlanın. Asgari ücrete zam yap diyeceğiz, gör bak diyecek ki biz bile tasarruf yapıyoruz. O yüzden bu oyuna gelmeyeceğiz ama şunu göreceğiz itibardan tasarruf olmaz diye saray harcamalarını savunanlar milletin canı burnunda bu sefer sarayı da yazmışlar.

Mehmet Şimşek, kendisine şey deniyordu. Kamudaki taşıt alımı. Ne dedi? 2015’te çerez parası onlarla uğraşmayın dedi. Şimdi tasarruf genelgesine koymuş 3 yıllığına. Demek ki onlar değil biz haklıyız. Demek ki devleti yönetenler değil millet haklı. Demek ki godomanların dostuna karşı garibanların dostu doğruyu söylemiş. Sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz. Koca genelgede umudu artıran bir cümle var. Vergide adalet. Demiş ki daha doğrusu genelge ile ilgili açıklama yaparken Mehmet Şimşek demiş ki vergide adalet ve etkinlik sağlayacağız. Tam zurnanın zırt dediği yer burası arkadaşlar. Bir daha anlatıyorum. Bıkmadan anlatacağım. Herkese anlatın.

Türkiye’de 100 lira vergi hepimizden toplanıyor. Bunun 65 lirası dolaylı vergi. Yani mazottan, doğalgazdan, sudan, elektrikten, ekmekten, sütten, bulgurdan, çikolatadan, sakızdan yüzde 65. Bu nasıl bir adaletsizlik biliyor musunuz? Türkiye’nin en pahalı jeepi ile fabrikatör gidiyor mazot alıyor. Aynı vergiyi veriyor. Arkadan derme çatma bir mobiletle onun fabrikasında asgari ücretle çalışan geliyor, mazot alıyor. Aynı vergiyi veriyor. Yani dolaylı verginin adaletsizliği bu. En pahalı kotralarla gezenlerle, traktörüne mazot koyanlardan aynı vergiyi alıyorlar diyeceğim, öbür taraftan daha az bile alıyorlar.

Ama bunlar dolaylı vergi. Yüzde 65. Yüzde 65’ten geriye kalan daha yüzde 35 var ya bunun da yüzde 24’ü işçinin, emeklinin, memurun maaşını çekmeden kesilen gelir vergisi. Etti mi sana yüzde 89. Kalan yüzde 11 de bütün ihracatçıların, üreticilerin, müteahhitlerin, kur korumalı mevduata para koyan herkesin, hepsinin gelirinden ödediği vergi yüzde 11. Vergi çok kazanandan çok, az kazanandan az, hiç kazanmayandan hiç alınmaz. Bu kadar net. Çok kazanandan çok alacaksın. Az kazanandan az alacaksın. Kazanmayan garibana ilişmeyeceksin.

Bizde kazan kazanma yüzde 65 vergi veriyor. Kalan yüzde 24 de geçinemiyor maaşla ne vergisi? Ödemesi gerekenler yüzde 11. O yüzden vergide adalet diyorsun ya ilk kez dediler. DİSK miting yaptı ve destekledik. Yürüyüş yaptı ve destekledik. Her yerde söylüyoruz. Vergide adalet temel mücadelemizdir. Kısa kısa birkaç konu ile tamamlayacağım. Polis arkadaşlarımın bunu duyurun dediğini biliyorum. Gölge içişleri bakanı, gölge kabinemizden Murat Bakan’a bu konuda çok başvuru var. Sadece bu sene 2024’te 24 polis kardeşimiz intihar etti. Hayatını kaybetti. 2023’te asker, polis, korucu toplam şehit sayımız 110. 12 ayda. Burada dört ayda 24 polis intihar etti.

Rakamlar böyle giderse asker, polis, korucu ve şehit sayısına yakın sadece polis intiharlarından kaybımız olacak. Bu herkesin bir durup düşünüp ne oluyoruz demesi gereken bir konudur. İçişleri Bakanı Sayın Yerlikaya olmak üzere herkesin ne oluyoruz deyip, dönüp bakması gereken bir konudur. Kamu Denetçiliği Kurumu kendi geçen sene yazdığı raporlarında ağır çalışma şartlarından, polislerin psikolojilerinin bozukluğundan, mesleki motivasyon düşüklüğünden, hem bedenen hem de ruhsal olarak yıpranma ve tükenmişlik duygusundan, yoğun olarak yaşanan stresten dolayı riskin çok olduğunu ve çok ağır şartların mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini söylemiş. Kamu denetçisini ben atamıyorum. Meclis seçiyor. Kamu denetçisi eski AKP milletvekili Sayın Malkoç.

AKP grup başkanvekili, önceki dönem Adalet Bakanımızın kayınpederi. Cumhurbaşkanının çok eski bir dava ve mesai arkadaşı. O söylüyor. Ben söylemiyorum. Benim söylediğim şu. Biz şunu öneriyoruz. Polise derhal fazla mesai ücreti ödenmeye başlamalıdır. 12-24/ 12-36 sistemleri polisin hayatından tamamen çıkarılmalıdır. Meslek içi mülakatlar, meslek içi yükselmeler mülakatla yapılmamalıdır. Mülakat terk edilmelidir. Zaten polis. Hayatımız, namusumuz. Malımız, mülkümüz ona emanet. Daha ne mülakatı? Sınavı başarıyor, mülakatta alengirli soru. Her ile yüksek kapasiteli personel lojmanları konmalıdır.

Verdiğiniz maaşa bakın bir de o şehirdeki kiralara bakın. Mutlaka lojman yapılmalıdır. Taban maaş yeniden yapılandırılmalı, polis sandığına zorunlu üyelik kaldırılmalı, uzman iktisatçılarla orası yapılandırılıp iyi yönetilmelidir. Polise mutlaka sendika hakkı verilmeli. Polis intiharlarına yönelik Meclis araştırma önergelerimiz reddediliyor, mutlaka gruplar arası uzlaşma ile bu komisyon kurulmalı.

Tam teşekkülü rehabilitasyon merkezleri oluşturulmalı. Gece görevleri 8 saati aşmamalı. Sivil personelin özlük hakları düzenlenmeli. İkinci şark mutlaka kaldırılmalı. Emniyet Teşkilatı Vakfının gelirleri polislere sosyal tesis, lojman ve kreş yapılması amacıyla kullanılmalı. Özlük hakları ve çalışma koşullarını düzenleyen emniyet teşkilatı personel kanunu bir an önce çıkarılmalıdır. Biz CHP olarak polisimizin haklı taleplerine, bu 15 madde ile değiniyoruz. Arkasındayız. Çok milli olanlara, günü geldiğinde polis cenazesinde milliyetçiliği kimseye bırakmayanlara hodri meydan diyoruz. Bir tarafta bir büyük adaletsizlik bizi yakıyor.

Kepez Belediye Başkanımız bir yurttaşımızın hayatını kaybettiği teleferik kazasından sonra Sayın Mesut Kocagöz tutuklandı. Ortaya çıktı ki o görevi çoktan bırakmış. Üstüne 3 kere denetleme geçirmiş. Mesut Kocagöz’ü karalayan ifadeyi veren esas mahkeme de o karara varırsa, çıkan görüntülere göre durmuş teleferiği yeniden çalıştırmış. Mesut Kocagöz’e artık tahliye beklerken 24 gün içinde hazırlanan iddianame şu anda kabul edildi. Çok ciddi itirazlarımız var ama sağlık durumu kötüye gidiyor.

Ailesinin gözü yaşlı. Kepez oy verdiği yani arkasında onu bekliyor. Biz tensiple birlikte tahliyenin gecikmeden bu kararın verilmesini kepez için, ailesi için, Mesut Başkan için istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Mesut Başkan’ın masumiyetine inanıyoruz. Tutukluluk halinin kaldırılmasını ve kendisinin eninde sonunda zaten beraat edeceğini biliyoruz. Buradan Mesut Başkan’a, CHP grubundan sevgilerimizi dayanışma duygularımızı iletiyoruz.

Bir diğer hukuksuzluk partisinin başındayken partisinin eş genel başkanıyken Sayın Demirtaş’ı Sayın Eş Genel Başkanları ve 108 siyasetçiyi aldılar, 18’ini içerde tutuyorlar. Kamuoyunun bildiği adıyla Kobane davası. Ama esasen HDP’li DEM’li siyasetçilerin siyasetten uzaklaştırılma, kayyuma bahane üretme ve kendilerine adil bir yargılama süreci yaşatılmaksızın suçlandıkları ve kamuoyunda seçimlerin manipülasyonu içinde algı yönetimine başvurulmuş bir dava. Bu dava Perşembe günü görülecek. Bir önceki davayı 4 kişilik bir heyetle takip ettik, bu davayı da güçlü bir heyetle takip edeceğiz. Bu davadan adalete uygun bir karar çıkmasını bekliyoruz.

Davaya ilişkin 159 aydının imzaladığı bildiride vurgulanan, yargının siyasi otoritenin emrinden çıkması beklentisi Türkiye’den her siyasi görüşten yurttaşımızın temennisi olarak iletildiğini biliyorum. Hukuka uyulması temennimizdir. Evrensel hukuk kurallarına uygun bir yargılama yapılmadığı ama kararın hiç olmazsa öyle kurulması, anayasa bağlayıcılığı AİHM kararlarının bağlayıcılığının göz önüne alınmasını ümit ediyoruz. Perşembe günü o davada da bu siyasi davada da adalet bekliyoruz. Kendileri sabırla burada beklediler. Biz kendilerinin taleplerini alıyoruz. Çalışmalar yapıyoruz. Sırf laf atmadıkları ve sabırla pankart kaldırdıkları için bu Yükseköğretim Kurumu’nun denklikle ilgili yapmış olduğu çalışmalara tepki gösteriyor ve kendilerine denklikte YÖK’e takılanlar diyorlar.

Söylediklerinin çok haklı yönleri var. Kabul edilmeyecek tarafları var. Ama biz kendilerine kapımızı açık tutuyoruz. Milli eğitimden sorumlu arkadaşımız dikkatle takip ediyor. Devlet verdiği sözü tutar. Bir kişi bir işe başladığında kanun kural neyse ona güvenir, devlete güvenir. Sonradan değiştirilmesini, o insanların mağdur edilmesini doğru bulmuyoruz. Denklikle ilgili ilk eleştirilerimizden sonra bir düzeltme geldi ama itirazlar var. Bu itirazların da dikkatle takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Son söz. Bugün 14 Mayıs. 4 gün sonra 18 Mayıs. 18 Mayıs Cumartesi günü saat 13.00’da ben, milletvekillerim ve sözümüze değer verenler İstanbul’da Saraçhane Meydanı’nda olacaklar.

Niye? Yıllar önce Ecevit’e, rahmetli Ecevit’e ‘Madem atamayacaktın, bu çocukları niye okuttun?’ diyenler, bugün 1 milyon öğretmeni atamıyorlar. Söz veriyorlar. Atamıyorlar. Yetmiyor. Atanmayan öğrenmene atanamayan öğretmen diyorlar. Yani çok istiyorum da atayamıyorum. Ya da atayacağım da sen de bir kusur var, atanamıyorsun. Bal gibi atanmayan öğretmenler var. Onlarla birlikte olacağız. Bu öğretmenlere ve tüm mezunlara her meslekten söz verdiler. Beyanname yazdılar, mülakat kalkacak diye. Şimdi kaldırmıyorlar. Bu sözü takip edenlerle, mülakat mağdurlarıyla orada olacağız. Yetmez. Sadece mülakat mağdurları değil hepimizin çocukları gelecek nesiller bundan öncekilerde olduğu gibi müfredat mağduru olacaklar.”

Bundan öncekilerde olduğu gibi müfredat mağduru olacaklar. Öyle bir müfredat yaptı ki beyzadeler. Boyacı küpü gibi yapıp çıkardılar şimdi diyor ki 10 yıldır çalışıyoruz. 7 günde görüş verin. İtiraz ettik, küstahça 10 güne çıkarmış ve öyle bir müfredat yaptılar ki bilim yok akıl yok duygu yok ve esas dayanması gereken çağdaş eğitimin en önemli nitelikleri yok.

Laik eğitimi tamamen ortadan kaldıran, bilimsel eğitimi kaldıran ve kendine göre nesil yaratma sapkınlığına devam eden ve esasen de yaptı da ne sonuç aldı? Eğitimden kadın seçmende CHP’li yüzde 15 memnun. AK Partili kadın seçmen de yüzde 19 memnun. Yani AK Parti’ye oy veriyor ama bunların verdiği eğitimden yüzde 81’i memnuniyetsiz. Aynı kafa müfredat da yapıyor. O yüzden 18 Mayıs Cumartesi. Yer Saraçhane. Saat 13.00. Atanmayan öğretmenler, mülakat mağdurları, müfredata itiraz edenler konuşacak. Onları duyacağız. Destek olacağız. Seslerine ses vereceğiz ve onlarla birlikte haykıracağız. Hepinizi 18 Mayıs Cumartesi Saraçhane’ye bekliyoruz.”

“İktidara yürüyoruz”

Son sözüm, gençlik kolları muhteşem bir üye kampanyası yaptı. Geçen Uşak’taydım. Gençlik kolları başkanı diyor ki ben kazanacağım. Ne yaptın dedim? Uşak’ta 2,5 haftada 402, 25 yaş altı üye yapmış. Bütün Türkiye’deki ilçelerimizden inanılmaz rakamlar geliyor. Üye kayıt formu yetiştiremiyoruz. 19 Mayıs günü rakamları paylaşacağız. Kampanyayı gençler için bitirecektik ama galiba durduramayacağız. Ama kadın kolları katılacak. Baba evine büyük bir yönelim var. Büyük bir keyif içindeyiz. Bu, birilerinin keyfini kaçırdı. Akılları sıra partiye operasyon çekecekler. Çelme takacaklar.

Bir takım partilerin Twitter, sosyal medyadaki troll hesaplardan, bir takım satın alınmış kalemlerden oradan buradan bir cümle bulup benim yöneticimin, milletvekilimin, genel başkan yardımcımın CHP’ye karşı linç girişimi yapmaya çalışanlar var. Hesap ne? Biz enseyi karartacağız, CHP’yi yoracaklar üzecekler. Öyle yağma yok. Nasıl geldik? Sokağı dinleyerek geldik. Sokakta ne var? Eskişehir’e Afyon’a gittim, Uşak’a gittim, Kütahya’ya gittim, Manisa’ya gittim, Soma’ya gittim. Sokakta özgüvenli siyasete çok büyük destek var. Sokakta Atatürk’ün partisine güven, inanç var. Sokağı duyduk. Duymaya devam ediyoruz. Trollere inat birilerine inat çatlasınlar, iktidara yürüyoruz. İktidara yürüyoruz. İktidara yürüyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum.”

Paylaşın

Özel’den Mehmet Şimşek’e: Garibanın Yakasından Düşün

Kütahya İl Başkanlığı’nda açıklamalarda bulunan CHP Lideri Özgür Özel, “Mehmet Şimşek çıkmış tasarruftan, acı reçeteden bahsediyor. Bunu bu hale getirip sonra bir IMF programı ile tasarruf istemek IMF’nin bir hayaletidir. Memlekette bir hayalet dolaşıyor. IMF’nin hayaleti” dedi ve ekledi:

“Hayalet emeklinin, memurun, çiftçinin kapısına gidiyor; ‘Tasarruf yap, aç kal’ diyor. Mehmet Şimşek… Kapımızdan çekil, zenginlerden iste. Adalet istiyoruz. Vergilerin yüzde 65’i dolaylı verdi. Vergiyi sizlerin aldığınız maaşlardan kesiyor. Sen gelir vergisini artır, vergi kaçıran yandaşlarından vergiyi topla, vatandaşın yakasından düş. Garibanın yakasından düşün.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Kütahya İl Başkanlığı’nda açıklamalarda bulundu. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e tepki gösteren Özgür Özel, şu ifadeleri kullandı: “Mehmet Şimşek çıkmış tasarruftan, acı reçeteden bahsediyor. Bunu bu hale getirip sonra bir IMF programı ile tasarruf istemek IMF’nin bir hayaletidir. Memlekette bir hayalet dolaşıyor. IMF’nin hayaleti.

Hayalet emeklinin, memurun, çiftçinin kapısına gidiyor; ‘Tasarruf yap, aç kal’ diyor. Mehmet Şimşek… Kapımızdan çekil, zenginlerden iste. Adalet istiyoruz. Vergilerin yüzde 65’i dolaylı verdi. Vergiyi sizlerin aldığınız maaşlardan kesiyor. Sen gelir vergisini artır, vergi kaçıran yandaşlarından vergiyi topla, vatandaşın yakasından düş. Garibanın yakasından düşün. Bunun için size ihtiyaç var, meydanları doldurmaya ihtiyaç var. Kim hak arıyorsa yanında olacağız. Siz mücadele ettikçe, biz mücadele ettikçe bu bozuk düzen değişecek. Hakça düzen gelecek.”

“IMF programı uygulanmaktadır”

Özel, dün de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i eleştirerek, “Buradan herkese sesleniyorum, hayat pahalılığıyla mücadele emeklinin, emekçinin, yoksulun sırtından yapılamaz. Bugün Türkiye’de bir IMF programı uygulanmaktadır, örtülü bir IMF programı uygulanmaktadır. IMF hayalet gibi üzerimizde dolaşmaktadır.

IMF, ‘Memura zam yapma’ diyecek yapmıyor. ‘Emekliye zam yapma’ diyecek, yapmıyor. IMF ile anlaşsan ‘İstihdam yaratma, işe alma’ diyecek ama adına bir tek IMF demiyor. Bu hayalet, bu Gulyabani, hep emeklinin penceresinde, hep emekçinin, yoksulların kapısına dayanıyor. Mehmet Şimşek’e sesleniyorum; Gulyabani’ni al biraz da zenginlerin kapısına git. Biraz da zenginlerle uğraş, yoksulun peşini bırak” diye konuşmuştu.

Paylaşın