Bahçeli’den “Cumhur İttifakı’nda Çatlak Var” İddialarına Sert Tepki

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Cumhur İttifakı’nda çatlak var iddialarına ilişkin, “Mevzu bahis vatan, millet bayrak ise Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve şahsım arasında hiçbir ayrılığın olmayacağını duymayan gözlere hatırlatmak dava ve vicdan görevimdir” dedi ve ekledi:

“Önce vatan nedir onu önermelerini teklif ediyorum. Başkaları gibi irademiz rehin altında değildir. Cumhurbaşkanı ile aramızda sarsılmaz bağ var. Hiçbir ayrılık ve ayrışmanın söz konusu olmayacağını hatırlatmak dava ve vicdan görevimdir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Sınırlarımızda oynanan oyunların son sahnesi Türkiye üzerinde oynanmak istenmektedir. Sınırlarımızda karanlık oyunlar var. Adaletsiz ve dengesiz güç dağılımı küresel barışı tehdit edecek boyuta geldi.

Beyrut ve Gazze’deki soykırıma yenileri eklenmektedir. Katliamların hız kesmeden devam etmesi medeni dünyanın iflas beyannamesi değilse nedir? Zalimlerin hesap vermesi gerekirken hala bir arpa boyu yol alınmaması adaletsizliktir. İnsancıl hukuk ayaklar altındadır. İsrail siyonist barbarlığı artıyor. Roma statüsü gereğince Filistin’in uluslararası hukuk nezlinde devlet olarak görülmesi nişanesidir. Adalet mutlaka tecelli edecektir. İsrail’e silah yaptırımları doğrudan hayata geçirilmelidir.

Türkiye’nin tutumu gayet açıktır. Türkiye-İsrail arasında 2 Mayıs 2024’te tüm ticari anlaşmalarını askıya alınmıştır. Bu tarihten itibaren hiçbir gümrük beyannamesi yoktur ve açık seçik ortadadır. Bu karalama olsa olsa siyonizme hizmet olur. İlk kıblemize siyonizmin gölgesi düşerse bununa altından hiçbir ülke kalkamaz. Türk milleti mazlumların feryatlarına kulak tıkayamaz, soykırım dilini konuşan iblise yoldaşlık edenlere asla seyirci ve sessiz kalamaz.

Küresel ve bölgesel barış ve istikrara destek verilecekse, iki devletli çözüm mutlak sürekli gerçekleşmeli. 1967 sınırları dahilinde siyasi ve toprak bütünlüğü sağlanmış bağımsız Filistin Devleti tanınmasından başka bir yöntem kalmamıştır. Türkiye, iblise yoldaşlık eden bu devrin katillerine asla seyirci kalamaz. Tarafsız kaldık ki masumların tarafıyız.

AB’nin görüş beyanı tek taraflı kararların alt yapısını oluşturma çabaları mesnetsizdir. AB’nin barış istikrarına namussuzluktur. Karşımızda toplanan ülkelerde Preveze’de denizin dibine gönderdiğimiz Haçlılardan ne farkı var? AB, GKRY ile Yunan tezlerine alet oluyor. Suyumuza dokunanın dumanını attıracağımızı unutmamalıdırlar. Tarihten ders almayan diplomatik kuşatma Türk milletine sökmeyeceğini Barbaros Hayrettin Paşa’nın Akdeniz’de dolaştığını unutmasınlar.

İzmir’in Selçuk ilçesinde elektrikli sobanın devrilmesi sonucu 5 çocuk hayatını kaybetti. Kendi çocuklarımızı da konuşmalı dert etmeliyiz. Eşi cezaevinde bulunan annenin hurda toplamaya gittiği anlaşılmaktadır. Bu konuyu sadece yoksulla ele almak doğru sonuca ulaştırmayacaktır. Ruhen ve rehberlik ihtiyaçlarını da gözlemlemek devletin başlıca vazifeleri arasındadır. Manevi moral ve desteklere ilgi, sevgiye muhtaç evlatlarımızın sağlıklı ve dengeli bir fert olması için çalışmalıyız. Türkiye’de bir çocuk gece yatağa aç giriyor sabah mutsuz uyanıyorsa bunun vebali hepimizindir.

“Fitne yayan siyasetçileri, gazetecileri…”

Gündemi epey bir şekilde meşgul eden bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızdaki diyalogda hiçbir problem yoktur. Cumhur İttifakı Türkiye’dir. İstikbalin mimarıdır. Üzerimize gelinse bile ülkü ve irademizden taviz vermedik, vermeyeceğiz. Soluğumuz başkaları gibi kesik değildir. İttifakımıza çamur atmaya çalışan ahmaklara gök girsin kızıl çıksın diyorum. Fitne yayan siyasetçileri, gazetecileri, bölücü ve FETÖ’cü mihrakları, casusları rezil rüsva etmek için sabırla bekliyoruz.

Son günlerde tartışmaların odağında yer alan çağrımın Cumhurbaşkanımızın haberinin olup olmadığını araştıran zevata diyeceğim: Mevzu bahis vatan, millet bayrak ise Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve şahsım arasında hiçbir ayrılığın olmayacağını duymayan gözlere hatırlatmak dava ve vicdan görevimdir. Önce vatan nedir onu öğrenmelerini teklif ediyorum.

Türkiye artık feleğin çemberini kırmalıdır. Makus tarih değişmelidir. Elbette gerçekleşebileceği hedefimiz de budur. Konu Türk milleti olduğunda hedeflerimizin hiçbir sınırı olamaz. Tutamayacağımız sözü dilimize, ulaşamayacağımız hedefleri önümüze koymadık, koymaya da niyetimiz yoktur. Bizim içimiz kin değil muhabbettir.

Biz bu ülke vatan uğruna rahmetle ve ümmetle andığımız 3 bin şehit verdik. Şafağı ağarmayan nice karanlıkları yendik. Millet kendi eserine sevdasından deliye dönmüş MHP’ye ve Cumhur İttifakına duasıyla desteğiyle sahip çıkacaktır. Kimse boşuna hayal kurmasın. MHP ve Cumhur İttifakı içinde milletin olmadığı hiçbir hedefi kabul etmez, kabul etmeyecektir.

Biz bu ülke vatan uğruna rahmetle ve ümmetle andığımız 3 bin şehit verdik. Şafağı ağarmayan nice karanlıkları yendik. Millet kendi eserine sevdasından deliye dönmüş MHP’ye ve Cumhur İttifakına duasıyla desteğiyle sahip çıkacaktır. Kimse boşuna hayal kurmasın. MHP ve Cumhur İttifakı içinde milletin olmadığı hiçbir hedefi kabul etmez, kabul etmeyecektir.

PKK kürtleri temsil edemez. Bir adım ileri gitmek için yola çıkanları engellemek için ortaya çıktılar. Terörist başının yoldaşı olanlar şimdi de Amerika’nın uşağı olmuşlar. Biden’ın üvey evlatlarına, Türk evlatlarını yedirmeyiz.”

Paylaşın

Cumhur İttifakı’nda Çatlak İddiası: AK Parti’den Yalanlama

Cumhur İttifakı’nda çatlak olduğu iddialarına ilişkin konuşan AK Parti Sözcü Ömer Çelik, “Cumhur İttifakı oluşturan ilkelere sadakatle, hedeflere doğru kararlı şekilde yürüyerek Türkiye Yüzyılı hedeflerine yürüyecek şekilde çalışmalarını yürütüyor” dedi ve ekledi:

“O sebeple Cumhur İttifakı sadece genel düzeyde sadece üst kurumsal düzeyde işleyen bir ittifak değil; sosyolojik olarak ilçe, belde, köylerde bu iradesini vatandaşımızı buluşturmuş bir ittifaktır. Önümüzdeki günlerde Cumhur İttifakı’nın daha da güçlenerek yola devam edeceği kararlılığımız kesin.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) sona erdi. AK Parti Sözcü Ömer Çelik, MYK sonrası açıklamalarda bulundu. Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:

“Geçtiğimiz haftalarda muhalefet tarafından yoğun şekilde Cumhur İttifakı içerisinde çatlaklar, ayrılıklar vs. üzerine çok sayıda açıklama yapıldı. Bunlar bizim gündemimizi teşkil etmiyor. Bizim siyasi ajandamızda böyle bir gündemin yeri yok. Esas olarak muhalefet partisi içinde hiziplerin çatışmasını yoğun bir şekilde görüyoruz. Cumhur İttifakı oluşturan ilkelere sadakatle, hedeflere doğru kararlı şekilde yürüyerek Türkiye Yüzyılı hedeflerine yürüyecek şekilde çalışmalarını yürütüyor.

O sebeple Cumhur İttifakı sadece genel düzeyde sadece üst kurumsal düzeyde işleyen bir ittifak değil; sosyolojik olarak ilçe, belde, köylerde bu iradesini vatandaşımızı buluşturmuş bir ittifaktır. Önümüzdeki günlerde Cumhur İttifakı’nın daha da güçlenerek yola devam edeceği kararlılığımız kesin.

CHP Genel Başkanı sayın Özel yerel seçimlerden sonra yaptığı hatayı ısrarla sürdürmeye çalışıyor. Kendisini bu konuda uyarmıştık. Şöyle bir cümle kullanıyorlardı, merkezi iktidar, yerel iktidar. Türkiye’de çift iktidar var, Türkiye’deki kamu düzeni iki parçaya ayrılmış ya da kamu düzeni paralel oluşumlarla yönetiliyor gibisinden yaklaşım sergiliyordu.

Genel seçim iktidarı belirliyor, yerel seçim de belediye hizmetlerini belirliyor. Hepimizin sicil amiri vatandaşımızdır. Bizim ortaya koyduğumuz argümanların geçerliliği vatandaşımızın yetki ve yasalar çerçevesinde söz konusudur. Türkiye’de yasaya tabi olmayan, kamu düzeninin, kamu idaresinin parçası bir mekanizma düşünülemez.

Bu denetimler konusunda eleştiriler getirilip, hatta maalesef burada namussuzca bir siyasi talimat diyor sayın Özel. Hiç yakışık almayan sözdür. Bu siyasi namus meselesini önceki genel başkanları da çok sık kullanırdı. Biz de bunu çok sık kullanılmaması gerektiğini ve birtakım sonuçlar doğuracağını söylemiştik. Yine namus kelimesi kullanarak bütün belediyelere kefil olduğunu ifade etmesi gibi.

Bu kelimeler değerli kelimeler, gündelik polemikler içerisinde bir siyasi alfabe yetersizliği, siyasi gramer bilgisizliği ile alalade kullanmamak lazım. Siyasi namus kavramı yüksek nitelikli kavramlardır. Burada sürekli siyasi talimattan bahsediliyor. Denetleme mekanızmaları niye çalıştırıldı diye noktaya getiriliyor. İstediğiniz şeyi denetleyin diyorlar ve denetlemenin niteliğini düşürmek için suçlama getiriyorlar. Bu kelimeleri kendilerine aynen iade ediyoruz.

İkinci nokta şu anda görebildiğimiz kadarıyla 3-4 parça halinde CHP yönetiliyor. 6’lı masanın parti içinde içselleştirilmiş gibi bir hal var. CHP’nin görüşünü anlamak için minimum 4 yere bakmanız gerekiyor. Maalesef CHP yönetimi siyasi cari açığı kapatmak için AK Parti’ye ve Cumhur İttifakı’na karşı hakaretamiz duruma giriyorlar, hakimleri, savcıları, müfettişleri tehdit ediyorlar.

Belediye başkanlarından bile ‘denetime açığız’ gibi sözler gelirken bunu CHP Genel Başkanın başka bir siyasi kavganın parçası haline getirmesi siyasi yetersizliktir. Siyaset üretimindeki cari açık, siyaset üslupsuzluğu ile kapatılamaz. Biz bu hakaretlerin hepsine cevap verecek imkana, kabiliyetine sahibiz. Buradan siyasi kavga çıkarmak istiyorlarsa, hukuk içerisinde temiz bir dille ve vatandaşımızın hukukunu savunmak için her türlü mücadeleye gireriz.

Siz genel iktidarsınız biz yerel iktidarız, bizi denetleyemezsiniz diye bir şey yok. Türkiye’de bir tane yasal düzen var. Kendi kendilerine böyle bir psikolojinin içine soktukları için siyaseten son derece sakıncalı, siyasi bilinçsizlikle malül savunmanın içine giriyorlar. Denetim için AK Parti, Cumhur İttifakı belediyeleri ve onlar için de geçerlidir.

Kendisi iktidar olmadığı halde muhalefet partisinin lideri olduğu halde hergün talimat veriyorum diye onlarca cümle kuruyor. Hepimizin sicil amiri vatandaştır. Gündem olan herşey denetlenir, vatandaşın önüne konulur. Yasaların ne yapacağı net bir şekilde açıktır. Vatandaşa dönük hizmetin kendisini tartışmıyoruz. Hangi partiye ait olursa olsun yolsuzluk, israf söz konusu ise bunlarla ilgili meseleleri tartışıyoruz.

SGK’ya borçlar katlanarak artıyor. Bunu ödememe gibisinden bir tutum siyaset değil. Böyle bir hak kamu düzenimizde yok. Nihayetinde bunun ödenmesi de SGK’dan faydalanan vatandaşlarımızın hakkı. SGK’nın da hizmet yaptığı vatandaşlarımız var. Bunlar son derece basit, temel ilkeler.

Kamu düzeninin işlemesinden kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Siyasi mücadeleyi yaparız, siyasi idrak ve bilinç problemi net şekilde gösteren çirkinliğe karşı bu mücadeleyi vermesini çok iyi bilen bir siyasi kadroyuz. Burada durduğumuz yer herşeyin açıklıkla ortaya çıkmasıdır. Belediyenin ürettiği hizmet de SGK’nın yaptığı hizmet de vatandaşın hakkıdır. Kamu düzeni işleyecek herkes de buna saygı duyacaktır.

“Trump tanımadığımız birisi değil”

ABD’de net bir tablo ortaya çıktı. Senato, kongre, seçim sonuçları, alınan oy, delege bütün bunlarda net bir şekilde Trump’ın, Cumhuriyetçilerin zaferi söz konusu oldu. Yakından takip ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın kabinede bir talimat söz konusudur. Bütün kabine üyelerimiz kendi alanlarıyla ilgili olarak Trump yönetiminin işbaşına başlamasıyla birlikte Türkiye’nin hangi dosya alanında ne şekilde ilerleyeceğini çıkaracaklardır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı böyledir. Biz hangi yönetim gelirse onunla çalışmaya dönük olarak eylem planlarımız, simülasyonlarımız hazır demiştik. Sayın Cumhurbaşkanımızın yol haritasıyla da güvenlikten dış ticarete, askeri konulardan dış politikalara konuları, Rusya-Ukrayna savaşı Gazze’ye kadar ilgili bakanlıklar yol haritalarını hazırlıyorlar.

Bahsettiğiniz atamalarla ilgili olarak bazı şahısların Türkiye’nin dış politikaları, sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili birtakım olumsuz beyanlarının olduğunu biliyoruz. Birtakım analizler çerçevesinde bahsettiğim temel alanlarda olumsuz tutum izleyeceği ifade ediiyor. Tabii ki bunları dikkatle izliyoruz. Şöyle bir tecrübemiz de var. Bu tip seçimlerden sonra ortaya çıkacak kabineleri, tek tek kişilerin sözleri üzerinden değerlendirmek her zaman doğru olmayabiliyor.

Doğru olduğu zamanlar var doğru olmadığı zamanlar var. Karşınızdaki kabine bütünlüklü olarak çalışıyor. Geçmiş hayatında olumlu sözler söyleyip de göreve gelince olumsuz yollar alabildiğimiz kimseler de oldu. Atacak adımlarını görmemiz lazım. Örneğin savaşın bitirilmesinden bahsediliyordu.

Umarımız ki burada hakkaniyetli bir tutum sergilenerek bu meselelerin çözümü konusunda adım atılır. Başkan Trump tanımadığımız birisi değil. Cumhurbaşkanımızın geçmişteki dönemde pek çok safhada hukuku oldu. Yeni dönemde hangi noktalardaki tıkanıkların nasıl giderileceği konusunda eylem planımız hazırdır.

Terör örgütlerinin hareketlilikleri ya da birtakım odaklar tarafından hareketli haline getirmelerine dair birtakım gelişmeleri yakından takip ettiğimizi söyleyebilirim. Yıllar evvel bir karar harekatına karar veriliyor, planlaması yapılıyordu. Şimdi böyle bir durumda değiliz. Bölgemizde gelişmeler son derece dinamiktir. TSK Cumhurbaşkanımız tarafından verilen talimat verildiği andan itibaren harekete geçecek şekilde tetiktedir, sürekli güncellenmektedir.

Bölgede terör örgütlerinin hareketliliğinin farkındayız. Talimat verildiği zaman eş zamanlı olarak TSK bu kara harekatına başlayacak konumdadır. En önemli hassasiyetimiz 30 kilometre derinliğin korunmasıdır. Türk sınırlarından 30 km. derinliğe kadar Suriye ve Irak içinde herhangi bir yapılanma gördüğümüz andan itibaren birinci dereceden tehdit sayarız, gereken harekat gerçekleşir.

Daha öncesinde bu şerit ihlal edildiğinde, ileri gidilerek birtakım teröristanlar kurulmaya çalışılıyordu. CHP adına dış politika ile ilgili konuşanlar mavi vatanı ve bu kara harekatlarını eleştirdiler. Bu harekatlar olmasaydı burnumuzun dibinde DAEŞ ve PKK’ya ait yapılanmalar fiili devletçik olarak var olacaktı. TSK bunları darmadağın etmiştir. O yüzden bu hareketliliği çok yakından takip ettiğimizi söylemek isterim.”

Paylaşın

Cumhur İttifakı’nda “Etki Ajanlığı” Çatlağı?

Muhalefet ve sivil toplum tarafından “muğlak” olduğu için eleştirilen “etki ajanlığı” düzenlemesinin, iktidardaki Cumhur İttifakı’nın ortakları arasında görüş ayrılığına yol açtığı yorumları yapılıyor.

“Etki ajanlığı” düzenlemesi incelendiğinde, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar ceza verilebileceği ve hangi durumlarda bu cezanın artırılabileceğinin hükme bağlandığı görülüyor.

Türkiye’de “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine” kavramıyla yeni suç oluşturacak “etki ajanlığı” düzenlemesi, Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanacak.

VOA Türkçe’den Yıldız Yazıcıoğlu’nun haberine göre; Başkentte, AK Parti’nin düzenlemeyi geri çekme kararı alabileceği ancak MHP’nin yasalaştırmakta ısrarcı olduğu iddia ediliyor.

AK Parti’nin “etki ajanlığı” düzenlemesini de içine yerleştirdiği Noterlik Kanunu’nda değişiklikler içeren kanun teklifindeki 16’ncı maddeyle Türk Ceza Kanunu’na (TCK) “Diğer faaliyetler” başlığı altında, “etki ajanlığı” ile mücadele gerekçesiyle yeni suç tanımı oluşturulması öngörülüyor.

Bu yeni suç tanımında, muhalefet ve sivil toplum tarafından “muğlak” olduğu vurgulanan “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine” kavramıyla kamu faaliyetleriyle ilgili aleyhte olduğu iddia edilecek faaliyetlerin cezalandırılacağı belirtiliyor.

Teklifteki haliyle “etki ajanlığı” düzenlemesinin ise, iktidardaki Cumhur İttifakı’nın ortakları arasında TBMM çatısı altında görüş ayrılığına yol açtığı yorumları yapılıyor.

TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelerde, Adalet Bakanlığı ile Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), hangi faaliyetler veya hangi eylemler hakkında “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine” yorumuyla suçlama yapılabileceğini açıklamamasının milletvekillerinde rahatsızlık yarattığı da öne sürülüyor.

Komisyondaki görüşme sonucunda AK Partili Başkan Cüneyt Yüksel’in, muhalefet cephesi eleştirileri itibariyle “suç tanımı üzerinden yeniden değerlendirme” sözü dikkat çekmişti. Suç düzenlemesine “hangi hallerde suçun oluştuğuna nasıl karar verileceğine” ilişkin açıklık getirilebileceğini belirten Yüksel, Adalet Bakanlığı ve MİT ile beraber çalışma yapılarak, yasa teklifi TBMM Genel Kurulu aşamasına geldiğinde değişiklik yapılacağının sinyalini verdi.

AK Parti içinde “suçun muğlaklığı” nedeniyle yasal düzenlemede değişiklik gerektiği yönündeki görüşler tartışılırken; CHP Grubu başta olmak üzere yasama çalışmalarına hız kazandırma bakımından iktidar grubuna “etki ajanlığı” düzenlemesini geri çekme talebini yineledi.

AK Parti ile muhalefet arasındaki uzlaşma arayışı ise, iktidar ortağı MHP’de tepkiye yol açtı. Bugün mevcut haliyle yeni suç tanımını tartışmaya karşı oldukları mesajını MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, X platformundaki paylaşımıyla ortaya koydu.

Yakın geçmişte “dezenformasyonla mücadele” gerekçeli yeni suç tanımını hayata geçirmekte etkin rol oynayan MHP’li Yıldız, “Etki ajanı yasası, hangi fiillerin bu suçu oluşturduğuna ilişkin açık ve net kriterler getirmektedir. Türk milli menfaatleriyle sorunu olmayanların kaygı duyması temelsizdir” mesajını paylaştı.

MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir de geçen hafta, “fondaş medya” kavramıyla uluslararası sivil toplum örgütleri veya Avrupa Birliği (AB) gibi yapılardan maddi destek alan bağımsız medya kuruluşlarını hedef alan yasa teklifini gündeme getirdi.

Özdemir, MHP olarak 6 Kasım’da TBMM Başkanlığı’na sundukları yasa teklifiyle “Yabancı vakıf ve derneklerden fon alan medya kuruluşları ve yayın organlarının RTÜK denetim ve onayına haiz lisanslarının iptal edilmesini” talep ettiklerini açıkladı.

Ankara kulislerinde; “Fon alan kuruluşların da Türkiye’nin milli güvenliği aleyhine faaliyetler yürüttüğü de anlaşılmaktadır” diyen Özdemir’in sunduğu yasa teklifiyle, MHP’nin özellikle medya kuruluşlarını hedef alarak, yabancı ülkeler kaynaklı etki ajanlığını gündemde tutmaya çalıştığı işaret edildi.

Kulislerde; bu hamleleriyle “MHP’nin ortağı AK Parti’ye mesaj verdiği” öne sürülerek, AK Parti Grubu’nun herhangi bir şekilde yarından itibaren görüşülmesine başlanacak “etki ajanlığı” düzenlemesinde geri adım atmaması için baskı yaratıldığı iddia edildi.

AK Parti açısından “etki ajanlığı” düzenlemesiyle ilgili çelişki boyutu da tartışılıyor. Geçtiğimiz Haziran ayında NATO Parlamenterler Asamblesi (NATO PA) kapsamında, Gürcistan hakkında “etki ajanlığı” düzenlemesini yasalaştırması nedeniyle kınama kararıyla yasa hükmünü geri çekme çağrısı yapılmıştı. Bu çağrıya AK Partili vekiller de olumlu oylarıyla katılım gösterdiği için şimdi Gürcistan’ın NATO’da kınanmasına yol açan yasal düzenlemeye Türkiye’de “kabul” oyu verilmesi olasılığı eleştiriliyor.

Yetkin Report’un Haziran ayındaki haberine atıfta bulunularak, NATO PA Türk Delegasyonu Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da aralarında bulunduğu NATO PA toplantısında Gürcistan aleyhine oy kullandığı hatırlatılıyor.

Çavuşoğlu ve bazı AK Partili vekillerin NATO çatısı altında “etki ajanlığı” eleştirisine katılması nedeniyle, AK Parti Grubu’nda bu düzenlemenin Türkiye’nin, gelecek NATO PA toplantısında kınama konusu olabileceği ihtimali üzerine değerlendirmeler yapıldığı iddia ediliyor.

Paylaştığı sosyal mesajında bu oylamayı hatırlatan CHP TBMM Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın, “Cumhuriyet Halk Partisi Meclis grubu bu düzenlemenin Meclis’ten geçmemesi için her türlü çabayı gösterecek, geçmesi halinde iptali için Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaktır” dedi.

Sözü edilen düzenleme incelendiğinde, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar ceza verilebileceği ve hangi durumlarda bu cezanın artırılabileceğinin hükme bağlandığı görülüyor.

Paylaşın

Cumhur İttifakı Kayyımlarla Neyi Amaçlıyor?

Esenyurt’un ardından Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamaları Cumhur İttifakı’nın niyetini sorgulatıyor. Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, “Ortada bence iki ihtimal var” diyor ve ekliyor:

“Ya bir karar alınsın diye bu yolla baskı yapılıyor. Ya da istenen karar çıkmadığı için başka bir alternatife yöneliniyor. Ya Öcalan vermesini istedikleri kararı verdi ve örgüt buna uymuyor. Ya da Öcalan o kararı vermiyor ve süreç hızlansın diye yapıyorlar. Ama bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil.”

Panorama TR Araştırma Direktörü Osman Sert ise “Bunun birçok sebebi var. Bir önceki süreçte ekonomik ve jeopolitik parametreler, Türkiye’nin içindeki süreçler, örgütün beklentileri ve öncelikleri, HDP’li seçmenin beklentileri hepsi birbiriyle örtüşüyordu. Bugün ise böyle bir durum hiç olmadı” diyor.

Cumhur İttifakı içinde Bahçeli’nin hamlelerinin bazı ön hazırlıklarının belki konuşulmuş olabileceğini ancak bu kadar net bir şekilde üzerinde mutabık kalınmadığının bugün ortaya çıktığını kaydeden Sert, Erdoğan’ın da Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıktığı bir ay öncesinden geçen haftaya kadar sessiz kalmasına işaret ediyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin iki hafta kadar önce PKK lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı örgütü lağvetme ve TBMM’de konuşma çağrısı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bahçeli’nin çağrısını “tarihi bir fırsat penceresi” olarak nitelendirmesi sonrası gelen kayyum atamaları iktidarın ilişkin zihinlerde soru işaretleri yarattı.

Yeni çözüm süreci beklentisinin oluştuğu bir dönemde İstanbul’da CHP’li Esenyurt belediyesinin ardından DEM Partili Mardin, Halfeti ve Batman belediyelerine kayyum atanmasıCumhur İttifakı’nın son bir ayda Kürt sorununun çözümü ile ilgili verdiği mesajları karmaşıklaştırdı. CHP içinde ise “normalleşme süreci” nedeniyle eleştiri okları Genel Başkan Özgür Özel’i hedef almış durumda.

İçişleri Bakanlığı sabah erken saatlerde yaptığı açıklama ile DEM Partili belediye başkanlarının görevde olduğu Mardin, Batman ve Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde belediyelere kayyum atandığını duyurdu. Esenyurt’ta 31 Mart yerel seçimlerinde kent uzlaşısı ile seçilen CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Özer de geçen hafta tutuklanarak yerine kayyum atanmıştı.

HDP eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’la birlikte HDP’li vekillerin 2016’da gözaltına alınıp tutuklandığı operasyonun tarihi olan 4 Kasım’da gelen yeni kayyum dalgası Cumhur İttifakı’nın yol haritasının gerçekte ne olduğu ya da net bir strateji olup olmadığı gerek muhalefet gerekse siyaset kulislerinde sorgulanıyor.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre; Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, son kayyum atamalarının da ardından bir aydan beri devam eden adı konmamış süreç için net bir hüküm vermenin şu an için mümkün olmadığını söyleyerek öngörüsünü şöyle açıklıyor:

“Ortada bence iki ihtimal var. Ya bir karar alınsın diye bu yolla baskı yapılıyor. Ya da istenen karar çıkmadığı için başka bir alternatife yöneliniyor. Ya Öcalan vermesini istedikleri kararı verdi ve örgüt buna uymuyor. Ya da Öcalan o kararı vermiyor ve süreç hızlansın diye yapıyorlar. Ama bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil.”

Yerine kayyum atanan Ahmet Türk de sabah saatlerinde Halk TV’ye açıklamasında iktidar için “Yaptıkları görüşmelerde beklenen sonucu alamadıkları için yaptıklarını düşünüyorum. Bunlar zaman içinde açığa çıkacak” demişti.

Panorama TR Araştırma Direktörü Osman Sert ise 2013-2015 arasındaki çözüm sürecine benzer bir sürecin hiç başlamadığını belirterek “Bunun birçok sebebi var. Bir önceki süreçte ekonomik ve jeopolitik parametreler, Türkiye’nin içindeki süreçler, örgütün beklentileri ve öncelikleri, HDP’li seçmenin beklentileri hepsi birbiriyle örtüşüyordu. Bugün ise böyle bir durum hiç olmadı” diyor.

Cumhur İttifakı içinde Bahçeli’nin hamlelerinin bazı ön hazırlıklarının belki konuşulmuş olabileceğini ancak bu kadar net bir şekilde üzerinde mutabık kalınmadığının bugün ortaya çıktığını kaydeden Sert, Erdoğan’ın da Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıktığı bir ay öncesinden geçen haftaya kadar sessiz kalmasına işaret ediyor.

Erdoğan’ın Bahçeli’ye sahip çıkarak iktidar koalisyonunu çatırdatmadığını söyleyen Sert, “Şu an tekrar başladığımız yere geri döndük. Hatta başladığımız yerden daha geriye döndük. Dolayısıyla ben bu süreci iyi koordine edilmemiş bir iktidar hamlesinin olumsuz şekilde nihayetlenmesi gibi okuyorum” yorumu yapıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğluda sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “İktidar kontrolü kaybetti. Tutarsız ve ciddiyetsiz, savrulmalar yaşıyor. Daha bir hafta önce Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla aileleri barıştıran Ahmet Türk bu hafta terörist oldu” ifadelerini kullandı.

Ruhavioğlu, son sürecin “Türkiye’de siyasetçilerin barış arzu ettikleri için değil, çıkarları barışta olduğu için barış yapmaya çalıştıkları” gerçeğini gösterdiğini belirterek “Dolayısıyla çıkarlar karşılık bulmayacağı zaman barış yolundan hızlıca dönebiliyorlar” diyor.

Ruhavioğlu’na göre iktidarın masasında parça parça, farklı farklı işler var, bunlar birbiriyle çelişiyor ve bu nedenle zaman zaman “kendi ayağına sıkıyor.” Bu çerçevede Esenyurt’a kayyum atanmasının AKP’ye daha çok zarar vereceğini belirten Ruhavioğlu, kayyum olgusunun Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’ye de uzanmasının bu kavrama yüklenen negatif anlamı güçlendireceğine dikkat çekiyor.

Öte yandan önce Esenyurt belediyesine ardından DEM Partili üç belediyeye yapılan kayyum atamaları iki partiyi birbirine daha yakınlaştırırken iktidarın bunu 14 Mayıs seçimleri öncesindeki gibi kullanması ihtimali de dile getiriliyor.

DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın Esenyurt’ta CHP kürsüsünden konuşması, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bugün Mardin’e giderek Ahmet Türk’e destek çıkması gibi görüntülerin bir taraftan iktidarın doğu ve güneydoğuda kaybettiği seçmenlerden oy getirebileceği ama diğer taraftan Orta Anadolu gibi kesimlerde oy kaybına yol açabileceği yorumları yapılıyor.

Osman Sert, Erdoğan’ın arzu ettiği anayasa değişikliği için hâlâ DEM Parti ve CHP’ye ihtiyacı olduğunu hatırlatarak “Şimdi böyle bir ortamda bu nasıl yapılacak artık benim için çok büyük bir soru işareti oldu” diyor.

“İktidar CHP ve DEM Parti’yi aynı yere itti”

Son kayyumların ister istemez CHP ile DEM Parti’yi bir araya getireceğini söyleyen Sert, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Fakat iktidar açısından kötü olan daha önce CHP-DEM Parti ilişkisini şeytanlaştıracak done çok fazla bulunabilirdi. Fakat bu sefer CHP ve DEM Parti bu paranteze oturmak için kendileri bir şey yapmış değil. Bariz bir şekilde iktidar ikisini aynı yere itti. Bunu itilenler de biliyor, iten de biliyor, seyirciler de biliyor.”

Bu kapsamda bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin muhtemel adaylarından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Esenyurt’a gitmemesi, CHP yönetiminden daha farklı mesajlar vermesi de dikkat çekiyor.

Ruhavioğlu, iktidar için bu süreçle amaç eğer DEM Parti ile CHP’nin arasını açmak ise beklenen sonucu alamadığını, bu ilişkinin zayıflamayarak güçlendiğini belirterek “İmamoğlu’na gözdağı vermek gibi bir şey varsa, İmamoğlu’nun buna karşı aldığı tutumla adaylık ihtimalini 10 gün öncesine göre daha da güçlendirdiğini görüyoruz” diyor.

Bu arada pek çok ankete göre AKP’nin doğu ve güneydoğudaki kan kaybı sürüyor. Ruhavioğlu insanların genel bir siyasetten uzaklaşma hali olduğunu ve bunun da kararsız ile boykot kümesini büyüttüğünü söyleyerek “Seçimlere daha çok var. Bugünden kestirmek zor ama siyasete ilgi azaldı ve kararsız kümesine yönelme fazla. Tüm partiler oy kaybetti ama AKP bir tık daha fazla kaybetti” diyor.

DEM Parti, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atanmasının ardından haftalık Meclis grup toplantısını Salı günü Mardin’de yapma ve bir hafta boyunca TBMM Genel Kurul ve komisyon toplantılarına katılmama kararı aldı. CHP’nin de benzer bir karar alabileceği belirtiliyor.

İmamoğlu ise Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) başkanı sıfatıyla liderlerden randevu istedi.

Son kayyum atamaları CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yaz aylarında iktidar ile başlattığı normalleşme sürecini parti içinde yeniden tartışmaya açtı. Süreç, parti yönetiminin sert bir dille eleştirilmesine neden oluyor.

CHP, Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasının ardından Antalya kampını iptal ederek vekiller, parti yöneticileri ve bazı belediye başkanları ile İstanbul’da bir araya gelmişti. Milletvekilleri ve Parti Meclisi toplantılarında ana gündem normalleşme süreci olurken toplantıda söz alan 50’ye yakın milletvekilinden 30 kadarı normalleşme sürecine dair Özgür Özel’i eleştirdi.

Eleştirilerde kayyum atanması, Erdoğan’ın Özel ve İmamoğlu’na davalar açması sonrasında “normalleşmenin” artık gündemde kalamayacağı dile getirildi. Toplantıya katılan milletvekili ve partililerin çoğunluğu “normalleşme süreci artık bitmiştir” yorumunda bulunuyor.

Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İktidarla müzakere edilmez, mücadele edilir” sözlerinin de hatırlatıldığı eleştirilerde söz alan milletvekilleri; Meclis’te Erdoğan gelince ayağa kalkılması, iktidarın uygulamalarına karşın sert eleştiri ile yanıt verilmemesini de gündeme taşıdı ve “normalleşme” öncesi CHP’nin birinci parti olduğunu bugün ise artık ikinci parti durumuna düştüğünü söyledi.

Özel’in ise bu eleştirilere karşılık “Bir taktik yaptık, samimi şekilde denedik. İktidar normalleşmedi, marjinalleşmeyi tercih etti” dediği öğrenildi. Özel’e göre CHP hala anketlerde birinci parti durumunda ve bir gerileme söz konusu değil.

Özgür Özel, normalleşme ile amacın seçmenle barışmak olduğuna da vurgu yaparken “Siyasiler eskiden birbirine selam bile vermiyordu, görüşmüyordu. Anormal olan durumu bitirdik” ifadelerini kullandı.

Toplantı sonrasında gazetecilere açıklama yapan Özel, “normalleşme” eleştirilerine de “Tayyip Bey bize kayyumu atayacak, biz de ‘normalleşeceğiz’, buna susacağız… Böyle bir şey yok. İşte o dediği yumuşamaydı, ‘yumuşak muhalefet.’ Biz orada yokuz. Hayatımda bir kere yumuşama demedim bu sürece dair. Normalini yapıyoruz. Ben ana muhalefet partisinin yapması gereken normalleri terk etmem, devam ederim” diye konuştu.

Paylaşın

Yeni Çözüm Süreci Tartışmaları: Kulislerde Hangi Seçenekler Konuşuluyor?

“Yeni Çözüm Süreci” tartışmaları gündemdeki yerini korurken, Cumhur İttifakı ortaklarının pratikte nasıl adım atacakları ve nasıl bir yöntem izleyecekleri henüz bilinmiyor.

AK Parti ve MHP’de geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan “çözüm süreci” ifadesi kullanılmıyor ve denenmiş yöntemlerle çözüm arayışı olmadığı ısrarla vurgulanıyor. Geçmişteki süreçle en önemli farklardan birinin Orta Doğu’da yaşananlar nedeniyle sürecin “hızla sonuçlandırılması” olacağı ifade ediliyor:

“Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Anayasal birtakım haklar özel çalışmalarla uzun sürece yayılacak, şu anda Türkiye’nin kaldırabileceği bir durum değil.”

Türkiye günlerdir, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı “Terörü lağvet, Meclis’te DEM Parti grubunda konuş” çağrısını tartışıyor.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin çıkışını, “tarihi fırsat penceresi” olarak nitelendirdi ve Kürtlere “uzatılan samimi eli tutmaları” çağrısı yaptı.

Bahçeli’nin açıklamalarının ardından ilk somut adım, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a 43 ay sonra “aile görüşü” kapsamında yeğeni DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan’la görüşmesine izni verilmesi olmuştu. Ancak yeni süreçle ilgili ittifak ortaklarının pratikte nasıl adım atacakları ve nasıl bir yöntem izleyecekleri henüz bilinmiyor.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Gerek AK Parti, gerekse MHP’de geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan “çözüm süreci” ifadesi kullanılmıyor ve denenmiş yöntemlerle çözüm arayışı olmadığı ısrarla vurgulanıyor.

Geçmişteki süreçle en önemli farklardan birinin Orta Doğu’da yaşananlar nedeniyle sürecin “hızla sonuçlandırılması” olacağı ifade ediliyor: “Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Anayasal birtakım haklar özel çalışmalarla uzun sürece yayılacak, şu anda Türkiye’nin kaldırabileceği bir durum değil.”

Erdoğan’ın 30 Ekim’deki konuşmalarının ardından meclis kulisleri oldukça hareketliydi. Gerek muhalefet, gerekse Cumhur İttifakı ortağı MHP’de Erdoğan’ın açıklamaları dikkatle izlendi. Erdoğan’ın, Bahçeli’ye yönelik övgü dolu sözleri ve sürece destek vermesi MHP’de memnuniyetle karşılandı.

MHP kulislerinde, Erdoğan’ın açıklamaları ve yeni sürece ilişkin öne çıkan görüşleri şöyle özetlemek mümkün: “Öcalan bu konuda geçmiş tecrübesiyle etkili olabilir mi, katkı sağlayabilir mi, silah bıraktırabilir mi, bunu da göreceğiz. En azından Öcalan’ın aktör olması halinde sorunun çözüleceğini savunanların bu konuyu istismar meselesi yapmasının önüne geçilecek.

DEM Parti bir eşikte. Bundan sonra Türkiyeliliği tartışılacaktır. Kandil ve Suriye’deki yapıların talimatları ile hareket eden bir yapı olup olmadığı bu süreçte netleşecek. Bahçeli ve Erdoğan, siyaset ezberini bozdu. Erdoğan, Bahçeli’nin uzattığı ele benzer bir el uzatmış oldu. Bu satranç oyunu değil. Kürtler ABD, İran, İsrail tezgahına düşmeden bir karar verecek ve ‘Türkiye’ derlerse olumlu gelişmeler olacak.

Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Burada bulunduğumuz coğrafyanın yeniden şekillenmesinden bahsediyoruz. İki ay DEM Parti ne diyor, üç ay AK Parti, MHP ne diyor bekleyerek geçirilecek bir süre yok…

‘Acaba MHP bizi kandırıyor mu, oyun mu kuruyor’ gibi tereddütlü yaklaşımlardan vazgeçip hızla netleşilmeli. Bahçeli, MHP’nin 55 yıllık siyasi tarihini, kendi siyasi hayatını ortaya koydu. Kimse MHP’nin bu duruşuyla ilgili bize, ‘Bahçeli neyin peşinde’ tutumu sergilemesin. Bahçeli, siyasi geçmişini ve partisini ‘yoklama, oyun’ uğruna heba edecek bir lider değil.

İsrail’in bölgede yarattığı şiddet ve tehdit, bunun Türkiye’ye olası etkilerine karşı yapılan uyarılar ve en son Bahçeli ve Erdoğan’dan gelen çağrılar bir bütünün parçaları. Burada bir süreç yönetimi var. Suriye’dekilerden bir şey beklenmiyor ama Türkiye’deki Kürtlere ‘tarafınızı seçin’ deniliyor.”

“Her şey çok flu, el yordamıyla yol alma hali var”

Erdoğan’ın açıklamaları DEM Parti tarafında da dikkatle izleniyor. Gerek Bahçeli, gerekse Erdoğan’dan çözüme yönelik adımlar olumlu bulunsa da “pratikte atılacak somut adımlar” merak ediliyor.

Meclis kulisinde Erdoğan’ın açıklamalarına ilişkin görüşlerini sorduğumuz DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit de sürecin belirsizliğine dikkat çekti: “Her şey çok flu. İyi bir mutfak çalışmasının yapıldığı, bir yol haritasının, bir aklın ortaya çıktığı ve aşama aşama hayata geçirildiği bir planı göremiyoruz. Galiba biraz el yordamıyla yol alma hali var.”

Koçyiğit, yeni sürece ilişkin beklenti ve endişelerine ilişkin özetle şu değerlendirmeleri yaptı: “En nihayetinde çözüme dair bir fikri devamlılık, istikrar var. Oraya halel getirecek bir açıklama yapılmadı. Ama bu açıklamaları, değerlendirmeleri destekleyecek pratik ve politik bir adım görmüyoruz.

Velev ki Anayasa için, seçim için söyleniyor bu sözler. Şunu görmek gerek; biz güçlü bir partiyiz, çok güçlü bir tabana sahibiz. Arka planda böyle şeyler düşünülmüş olsa bile pratikte hiçbir şey değişmez. Çünkü biz günün sonunda üzüm yemek istiyoruz, bağcıyı dövmek istemiyoruz.

Bir kere gitmekle İmralı’nın kapıları açılmış olmuyor. Gerçekten avukatlar, gazeteciler giderse ve oradan sürece dair bir müdahale olursa bir yere evrilebilir. Bunun ihtiyaç olduğu net. Bunun için koşullar sağlanmalı. Öcalan’ın mesajı ortada. Bugün artık top hükümetin kalesinde.

Bahçeli bizzat İmralı’yı muhatap olarak tarif etti. Muhatap, başmüzakereci olarak Öcalan orada duruyor. Muhatabı konuşmadan nasıl ilerleyecek? Sürecin Bahçeli’nin açıklamalarıyla başlaması isabetli ve pozitif. Bir çözüm olacaksa en uçta duranların bu sürece katkı sunması gerekiyor. Başlatan tarafın MHP olması bazı eşikleri atlamak açısından önemli.”

Cumhur ittifakı ortakları Kürt sorununa ilişkin yeni bir süreç için çağrı yaparken Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yerine kayyum atanması DEM Parti’ye göre “ortamı zehirleyecek nitelikte bir adım” oldu.

Koçyiğit, bu adımın süreçle ilgili tartışılan tüm başlıklara “halel getireceğini” belirterek şöyle konuştu: “Bir taraftan iç cephe diyerek bin yıllık kardeşlikten bahsedeceksiniz; sonra da Esenyurt Belediye Başkanını gözaltına alacaksınız. O da yetmezmiş gibi Kent Uzlaşısı ile seçilmiş Toroslar, Akdeniz belediye meclis üyelerini hedef göstereceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Asla kabul edilemez.”

Mart 2024’teki yerel seçimlerde DEM Parti, “kent uzlaşısı” stratejisi doğrultusunda İstanbul’un bazı ilçelerinde aday çıkarmamış ve tabanını CHP’ye yönlendirmişti. Bu bağlamda Esenyurt’ta CHP’nin adayı Ahmet Özer, yüzde 49,07 oy ile seçilmişti.

Paylaşın

Cumhur İttifakı’nda Mehmet Şimşek’e İnanç Yüzde 50’nin Altında

Cumhur İttifakı’nda Şimşek’in uyguladığı ekonomi politikalarının başarılı olacağına dair inan yüzde 50’nin altında. AK Parti’ye oy verme eğilimindeki seçmenlerin yüzde 45’i, MHP seçmeninin yüzde 33’ü Şimşek’in başarılı olacağını düşünüyor.

Mehmet Şimşek tarafından uygulanan ekonomi politikalarının yurttaşların ekonomik sıkıntılarını gidereceğine inananların oranı yüzde 20’de kaldı. Şimşek programının başarılı olacağına inanmayanların oranı ise yüzde 68 seviyesinde kaydedildi. Cevap yok – bilmiyorum diyenlerin ise oranı 11,9 olarak ölçüldü.

Yöneylem Araştırma’nın 13-16 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği araştırmada katılımcılara, ‘Şimşek programı olarak adlandırılan ekonomi politikalarının vatandaşların ekonomik sıkıntılarını gidereceğine inanıyor musunuz? Sorusu soruldu.

Türkiye Siyaset Araştırması’na göre Mehmet Şimşek tarafından uygulanan ekonomi politikalarının yurttaşların ekonomik sıkıntılarını gidereceğine inananların oranı yüzde 20’de kaldı. Şimşek programının başarılı olacağına inanmayanların oranı ise yüzde 68 seviyesinde kaydedildi. Cevap yok-Bilmiyorum diyenlerin ise oranı 11,9 olarak ölçüldü.

Cumhur İttifakı’nda Şimşek’in başarılı olacağına dair inan yüzde 50’nin altında. AK Parti’ye oy verme eğilimindeki seçmenlerin yüzde 45’i, MHP seçmeninin yüzde 33’ü Şimşek’in başarılı olacağını düşünüyor.

Paylaşın

Cumhur İttifakı “Yeni Anayasa” İçin Harekete Geçmeye Hazırlanıyor

Ana omurgasını AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, muhalefet partilerinin kapıları kapattığı yeni Anayasa için, Ekim’de harekete geçmeye hazırlanıyor.

Türkiye gazetesinin haberine göre; TBMM’nin 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılında, anayasa trafiğinin hızlanması bekleniyor. Meclis tatile girmeden önce yeni anayasa hazırlıklarına ilişkin olarak nabız yoklamak için siyasi partileri ziyaret eden TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu turlarını devam ettireceği ifade ediliyor.

Muhalefet cephesinden yeni anayasa konusunda olumlu bir tavır beklenmezken, Cumhur İttifakı cephesinde MHP’nin daha önce hazırladığı 100 maddelik teklif ve AK Parti’nin önceki dönemlerden kalan taslakları ile çalışma yapılabileceği belirtiliyor.

AK Parti ayrıca, TBMM’de bir öneri havuzu oluşturulması, STK’lar, üniversiteler, siyasi partiler, meslek örgütleri başta olmak üzere isteyen herkesin bu havuza anayasa ile ilgili tekliflerini sunma önerisini gündeme getirecek. Bu sistem devreye girerse, öneri getirmek isteyenlere 6 ay gibi belli bir süre tanınacak. Bu sürenin bitiminde de Meclis’te somut olarak yeni anayasa yazımına geçilecek.

Meclis Başkanlığı bu süreci Cumhur İttifakı’nın desteği ile yürütse de anayasanın Meclis’ten geçmesi için muhalefet partilerinin desteği şart olacak.

Paylaşın

“Erken Seçim” Tarihini Erdoğan Ve Bahçeli Belirleyecek

AK Parti ve MHP’nin ana omurgasını oluşturduğu iktidardaki Cumhur İttifakı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “erken seçim” çağrısının çok anlamlı olmadığı görüşünde. 

Erdoğan’ın kendine en uygun zamanda erken seçim için “Hodri meydan” diyeceğini, bunu dediğinde muhalefetin kaçamayacağını savunan kurmaylar, “Erken seçim çağrısı ne zaman yapılırsa tıpış tıpış evet diyecekler. Başka şansları var mı? Erken seçim tarihini Özgür Özel değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile, MHP lideri Bahçeli, yani Cumhur İttifakı belirleyecek” iddiasında.

Yerel seçimlerin ardından muhalefet partilerinden erken seçim çağrıları her geçen gün daha da yükselen seslerle dile getirilmeye başlandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, erken seçimle ilgili, “İki seçim arasında 5 yıl var. Bunun ortası 2.5 yıl. Erdoğan Meclis erken seçim kararı almazsa bir daha aday olamıyor. 2.5. yıl geldiğinde seçimleri yenileyelim, Erdoğan kendine güveniyorsa bir kere daha gelir, yarışırız” dedi.Özel bu tarihten sonra gelecek erken seçim talebine ise olumlu bakmayacaklarını söyledi.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu iktidar cephesi ise bu çağrının çok anlamlı olmadığı görüşünde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendine en uygun zamanda erken seçim için “Hodri meydan” diyeceğini, bunu dediğinde muhalefetin kaçamayacağını savunan kurmaylar, “Erken seçim çağrısı ne zaman yapılırsa tıpış tıpış evet diyecekler. Başka şansları var mı? Erken seçim tarihini Özgür Özel değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile, MHP lideri Bahçeli, yani Cumhur İttifakı belirleyecek” iddiasında.

Normalleşmenin kazananı kim?

CHP yerel seçim sonrası diyalog kanallarının açılması için AK Parti ile “normalleşme” süreci başlattı. Karşılıklı yapılan ziyaretlerde CHP’nin gündeminde adalet talepleri, uygulanmayan AİHM, AYM kararları, ekonomik sorunlar, kayyım atamaları gibi birçok başlık vardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ana gündemi ise “yeni anayasa”ydı. CHP normalleşme sürecini “AK Parti’nin hukuka dönüşü” olarak değerlendirirken birçok konuda değişim ve yeni adım bekledi. Bu beklentilerin büyük kısmı ise hayata geçmedi. Sadece “yeni anayasa” diyen AK Parti’ye göre ise “normalleşme, CHP’nin normalleşmesi” oldu. Öyle ki Erdoğan bir konuşmasında CHP’nin 15 Temmuz ile ilgili değişen açıklamalarına dikkat çekerek, bunu “muhalefetin normalleşmesi adına kayda değer buluyoruz” dedi.

AK Partili yetkililer de bu sürece “CHP’nin normalleşmesi” olarak bakıyor, hatta “CHP’yi merkeze getirdik” yorumu yapıyor. AK Partili bir yöneticiye göre normalleşme aynı olmak demek değil. Konuşabilmek, diyalog kurabilmek demek. Seçmen tabanında çok olumlu bulunan sürecin devam etmesi gerektiği, Cumhurbaşkanının da iç toplantılarda parti yöneticilerine çok sertlik içeren seçim sürecine atıf yaparak, “seçim dilini bırakın” dediği aktarılıyor.

Paylaşın

Erdoğan’dan Cumhur İttifakı Mesajı: Tuzağa Düşmeyeceğiz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan Erdoğan, “Yol arkadaşımız ittifak ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi ile omuz omuza yürüyoruz. Yapılan saldırılara eyvallah demeyiz. Bu saldırılara müsamaha göstermeyiz ve geçit vermeyiz” dedi ve ekledi:

“Bitleri kanlanan FETÖ’nün tetikçi kalemleriyle nereye varılmak istendiğini çok iyi biliyoruz. Gerek Sayın Bahçeli gerekse şahsım yapılan saldırıları açık şekilde görüyoruz. Bunların meselesi MHP’den ziyade Türkiye’nin güvencesi olan Cumhur İttifakı’dır, bu tuzağa düşmeyeceğiz. 15 Temmuz gecesi darbecilere karşı kurulan Cumhur İttifakı sapa sağlam ayaktadır. Biz CHP’nin eski kötü alışkanlıklarından vazgeçmesini istiyoruz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“İsrail daha önceki bayramlarda olduğu gibi bu bayramda da kan dökmeye, çocukların ve sivillerin üzerine bomba yağdırmaya devam etti. Yüzlerce Filistinli kardeşimiz şehit oldu. Buradan bir kez daha 38 bini aşkım şehit kardeşimizi rahmetle anıyorum. Ecdadınız tarih boyunca Filistin’e nasıl sahip çıktıysa, kuruluşundan beri Türkiye Cumhuriyeti Filistin’e nasıl sahip çıktıysa biz de aynı ruhla sahip çıkmaya devam edeceğiz. Birileri icazet kapıları olan Avrupa’da farklı konuşabilir, ama biz içeride ve dışarıda hakkı konuşacağız. Zalimlerin karşısında duracağız. Kimse bizden zalimler karşısında düğme iliklememizi beklenemesin.

İtalya ve İspanya ziyaretlerinde Gazzeli kardeşlerimize yönelik zulmü gündeme getirdik. İsrail’e karşı verilecek en etkili yanıtın Filistin devletinin tanınması olacağını duyurduk. Alınan ve açıklanan son kararlarla özellikle 149’e yükselen tanıma adımlarının çok önemli olduğunu ifade ediyorum. Şu ikazı da buradan duyurmalıyım. Gazze’yi yakıp yıkan İsrail’in gözünü Lübnan’a çevirdiğini görüyoruz. Netanyahu’nun savaşı bölgeye yayma planları büyük bir felakete yol açacaktır. Ortadoğu ve kardeş ülkelerin tepki göstermesi gerekiyor. Fakat İslam dünyası ülkelerinin ölü toprağı serpilmiş gibi olduklarını üzülerek görüyoruz.

Bayram tatilinde otoyollarımızı kullanan araç sayısı 21 milyonun üzerine çıktı. Uzakları yakınlaştırmak sevenleri buluşturmak ve konforlu seyahat amacıyla hizmete verdiğimiz ulaştırma yatırımlarının karşılığını kat ve kat alıyoruz. Diyarbakır ve Mardin’de çıkan yangınlarda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. 15 insanımızı kaybettiğimiz bir felaket üzerinde tepinenleri Allah’a havale ediyoruz. Bir taraftan devletimiz yangını söndürmek için canını dişine takıyor. Bir taraftan bir avuç kefen hırsızı selden kütük kapma yarışına giriyor. Kimse kusura bakmasın bunun adı siyasi nebbaşlıktır. Milletin yürek yangınını istismar etmektir. Mardin Valiliği çok çirkin bir provokasyonun da önüne geçmiştir. Portekiz maçı sonrasında bu zihniyete mensup kansızların milletin sinir uçlarıyla oynama girişimi asla masum değildir.

Millilerimizin inşallah bu akşam tarihi bir zafere imza atacaklarına inanıyorum. İnşallah bu akşam 85 milyon tek yürek olarak dualarımızla A Milli Futbol Takımı’mızın yanında olacağız.

AK Parti kurulduğu günden itibaren bugüne kadar kutuplaşmanın kamplaşmanın tarafında olmadı, asla ve asla gerilim siyaseti gütmedi. Türkiye’yi 85 milyon vatandaşıyla bir bütün olarak kucakladık. Hiçbir zaman ayrımcılık yapmadık. Vatandaşımızın rengine, diline, dinine ve yaşam tarzına hiçbir zaman bakmadık. Bizim siyasetimiz insan odaklı siyasettir. Her seçimde milletimizin yoğun tercihine mazhar olmamızın nedeni budur.

“Uzlaşı ve yumuşama olur ama ittifak olmaz”

Bize yapılan saldırılarda ana muhalefet partisi bırakın bizim yanımızda olmayı, hukukun yanında da olmadı. Sıkılı yumrukları açacak olan muhalefettir. Hançerleri kınına koyacak olan muhalefettir. Dilini söylemini siyaset tarzını düzeltecek olan muhalefettir. Bizim çabamız aslında muhalefeti normalleştirmektir. Yani yumuşaması gereken normalleşmesi gereken muhalefettir. İktidar partisi ve ana muhalefet partisi arasında siyasi ittifak olmaz. Uzlaşı olur, yumuşama olur ama ittifak olmaz. Biz de zaten böyle bir çaba içerisinde değiliz.

Tüm çabamıza ve iyi niyetimize rağmen muhalefetin çabamıza nasıl karşılık verdiğini görüyorsunuz. Karşımızdakilerin ciddi bir hazım problemi yaşadıkları anlaşılıyor. 22 yıl boyunca CHP’den hoşgörü ve nezaket görmedik. Bundan dolayı da bir şey kaybetmedik. Siyasi bir kazanç peşinde de değiliz. Diyaloğa şans tanıma arzumuz partimize ve Cumhur İttifakı’na yönelik hadsizliklere göz yumacağız anlamına gelmez. Yumuşak başlıyız ama boynu çekilecek uysal koyun da değiliz. Şimdi çıkmış sabah akşam suç ortakları diyor. Suç ortağı arayanlar para kulelerine baksınlar, sözde kent uzlaşısında kimlerle yol yürüdüklerini sorgulasınlar. Muhalefetten eski alışkanlıklarını artık terk ederek normalleşmelerini bekliyoruz. Eleştiri sınırını aşan yakışıksız ifadelere izin vermeyiz. Kimseyi de başarı hikayemize ortak etmeyiz.

Yol arkadaşımız ittifak ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi ile omuz omuza yürüyoruz. Yapılan saldırılara eyvallah demeyiz. Bu saldırılara müsamaha göstermeyiz ve geçit vermeyiz. Bitleri kanlanan FETÖ’nün tetikçi kalemleriyle nereye varılmak istendiğini çok iyi biliyoruz. Gerek Sayın Bahçeli gerekse şahsım yapılan saldırıları açık şekilde görüyoruz. Bunların meselesi MHP’den ziyade Türkiye’nin güvencesi olan Cumhur İttifakı’dır, bu tuzağa düşmeyeceğiz. 15 Temmuz gecesi darbecilere karşı kurulan Cumhur İttifakı sapa sağlam ayaktadır. Biz CHP’nin eski kötü alışkanlıklarından vazgeçmesini istiyoruz.”

Paylaşın

Bahçeli’den “Cumhur İttifakı” Açıklaması: Bizden İyisi Şam’da Kayısı

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Cumhur İttifakı, Türk milletinin ruh köküdür, kararlılıkla yoluna devam edecektir. Demokrasinin asıl gücü çeşitli bakış açıları üzerine muhakeme yürütme çabasında gizlidir” dedi ve ekledi:

“Kafamız milletin gündemiyle meşgul. Osman Kavala ile terörist Demirtaş’ın serbest kalmasına, terör devletinin kurulmasına, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta milli haklarımızın hiçe sayılmasına, bölünmenin doğal karşılanmasına, Türkiye Yüzyılı hedeflerinin rafa kaldırılmasına tamam dersek, sesimizi kısarsak, sen de buyur, ne isterseniz yapın mesajı verirsek, bizden iyisinin Şam’da kayısı olması kaçınılmazdır.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“20 Haziran günü Diyarbakır ile Mardin arasındaki anız yangınlarından zarar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Mağduriyet yaşayan insanlarımıza devletimizin cömert eli uzanacaktır. MHP olarak sürecin takipçisi olacağımızı bu vesileyle paylaşmak istiyorum. Yangının çıkış nedenleri tespit edilecek, gerekli hukuki tasarruf yapılacaktır. Bu konuda biraz sabırlı olmak lazımdır. Anız yangınını bahane ederek potansiyel nefretlerini dışa vuran kimler varsa tescilli Türkiye muhalifidir.

Diyarbakır Barosu’nun sipariş açıklamasıyla hangi emeli canlı tutmak istediği gözden uzak tutulamaz. Bin yıllık kardeşliğimizi ateş altına almak isteyen provokatörler az çok bellidir. Onların oyununu bozmak hepimize düşen milli görevdir. Puslu havalarda girdikleri deliklerden birer ikişer ortaya çıkarak rant devşirmenin, yalan sahasını genişletmenin yakasından tutmak, milli ahlak ve adaletin varoluş gayesidir. Kürt kökenli kardeşlerimizi istismar edenler tüm çirkin suretleriyle açıktadır.

Şu günlerde karamsar ve kaotik tablo çizenler revaçtadır. Gerçi iyimserlik için az gerekçemiz olduğu da malumdur. 3. dünya savaşıyla ilgili alarm zilleri çalanlara yenileri eklenmektedir. Bazı Avrupa ülkeleri silahlara ciddi bütçe hazırlıyor. Sırbistan Cumhurbaşkanı, dünyada 3 ya da 4 ay içinde büyük bir çatışmanın yaşanacağını iddia etmiş, Trump ise dünya savaşı çıkmadan kasım ayındaki seçime kavuşabilme umudunu dillendirmiştir.

İngiliz Economist de savaş manşetleri atmıştır. Son zamanlarda yeni bir dünya savaşı riski telaffuz edilmektedir. Gerek devlet hafızasında gerekse da maşeri hafızalarda her şey mahfuzdur. Türkiye’nin de aralarında gösterildiği 34 ayrı ülkede kanlı çatışmaların varlığından bahsedilmiştir. Dünya çatışma haritası çizilirken bölgelere göre devlet temelli çatışmalardan etkilenen ülkeler kategorisinde Türkiye’nin gösterilmesi bize göre haksızlıktır. Bunun gereği meşru müdafaa gereğinde terörle mücadelemizden duyulan rahatsızlıktır.

Azılı katil savaştan vazgeçmeye hazır olunmadığından ancak Hamas’la kısmi anlaşmadan bahsediyor. Savaşın Orta Doğu’ya sıçrama riski irtifa kazanıyor. Lübnan’ın 2. Gazze olmasına karşı dünya uyarılıyor. İsrail’in Lübnan sınırına yığınak yapması, Hizbullah’ın füzeli saldırıları tansiyonu artırıyor. ABD’nin uzaktan seyretmesi eşyanın tabiatına aykırıdır.

Kızıldeniz’de bulunan bir ABD uçak gemisinin Akdeniz’e doğru yola çıkması, savaş ve silah baronlarının iştahını kabartmaktadır. Türkiye’nin bulunduğu geniş coğrafyada fırtınalar kopmaktadır. Tayvan meselesinden dolayı ABD ile Çin arasında gerilime neden olan Hint-Pasifik kaynamaktadır. Irak ve Suriye üzerinde oyun oynanmaktadır. Balkanlar ve Anadolu kuşatmak altındadır. ABD haydi neyse İran’ın PKK’ya drone ve füze sevkiyatı iddiaları gündeme yansımaktadır. Doğu ve Kuzey Afrika bunalım kapanındadır. Doğu Avrupa ülkeleri huzursuz ve sancılıdır.

Rusya Devlet Başkanı Putin, Çin’den sonra Kuzey Kore’ye gitmiş, anlaşmaları imzalamıştır. Putin’in NATO’nun Asya-Pasifik’e odağını kaydırdığını ve buna karşı mücadele edeceklerini söylemesi tedirginliği tırmandırmaktadır. Ukrayna Barış Zirvesi’nde Türkiye’nin egemenlik hukuku, Lozan Anlaşması’nın ilgili hükümleri yok sayılmıştır. Fener Rum Patriği’nin sınırları bellidir. İdari açıdan Fatih Kaymakamlığı’na bağlı olmakla birlikte seçilmiş patrik de Türk vatandaşıdır. Türkiye sınırları içinde Konstantinopolis diye bir şehir yoktur. Ekümenik unvanının hukukiliği, meşruluğu yoktur. Aksi iddiada bulunanların alayı Bizans sevdalısıdır. İstanbul’u 2. Vatikan’a dönüştürmeye hiç kimsenin gücü yetmez.

“Bizden iyisi Şam’da kayısı”

Cumhur İttifakı, Türk milletinin ruh köküdür, kararlılıkla yoluna devam edecektir. Demokrasinin asıl gücü çeşitli bakış açıları üzerine muhakeme yürütme çabasında gizlidir. Kafamız milletin gündemiyle meşgul. Osman Kavala ile terörist Demirtaş’ın serbest kalmasına, terör devletinin kurulmasına, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta milli haklarımızın hiçe sayılmasına, bölünmenin doğal karşılanmasına, Türkiye Yüzyılı hedeflerinin rafa kaldırılmasına tamam dersek, sesimizi kısarsak, sen de buyur, ne isterseniz yapın mesajı verirsek, bizden iyisinin Şam’da kayısı olması kaçınılmazdır.

Ona buna pabuç bıraksaydık, kurşunlara, bombalara, cani hesaplara düğme ilikleyip saklansaydık sorarım sizlere, şehitlerimize ne diyecektik? Birbirimizin yüzüne nasıl bakacaktık? Bazı televizyon kanalları, satılmış köşe yazarları MHP ile yatıp MHP ile kalkıyorlar. Bunlara siyaseten her türlü desteği verip sözcülüğüne talip olan CHP’nin başkanı da kale duvarlarımızı taşa tutuyor. Bu şahsın o iki kişi diyerek sistematik suçlayıp saldırdığı değerli arkadaşlarım, benim ülküdaşlarımdır ve partimizin saygın isimleridir.

CHP Genel Başkanı bizim iki arkadaşımıza değil, sağında solunda yuvalanan Türkiye düşmanlarına baksa daha tutarlı, daha dengeli davranış içinde olacaktır. Bizim tek bir ülküdaşımız bile bunların alayına yetecektir. CHP’nin normalleşme maskeli sahtekar politikası anormalleşmeden başka bir şey değildir. Bizi Türkiye İttifakı denen harabeye davet etmesi tam bir akıl tutulmasıdır. Kurnaza bakar mısınız? Cumhur İttifakı’na karşı başlattığı yarma harekatını takdim etmek için olmadık metotları devreye sokuyor. CHP’nin normalleşmesi, PKK’nın normal görülmesidir.

1 Temmuz’da başlayacak malum cinayet davası ile partimizi ilişkilendirmek için tek ayak üstünde 40 yalan söylerler. Kimin kimlerle iş tutuştuğunu, sağda solda neler konuşulduğunu çok iyi biliyoruz. Davamızı 3-5 çapulcunun keyfine göre yargılatamayız. Ortalıkta gezen kuklaların başlarının tahrikiyle MHP’yi ve Ülkü Ocakları’nı sorgulatamayız. Bizi sindirmeye çalıştıklarını görmedik mi sanılıyor? MHP ile aşık atılamaz. 1 Temmuz’daki davaya sadece avukatlarımız katılacak, bunun dışında kimse ortalıkta bulunmayacaktır. Kim ne biliyorsa mahkemeye sunsun da hepsinin ense tıraşını görelim.”

Paylaşın