Çocuklarda Beslenme İhtiyaçları (5-10 Yaş)

Çocuklar, sağlıklı büyümeyi sürdürmeyi teşvik etmek ve enerji ihtiyaçlarını karşılamak için dikkatli bir şekilde beslenmelidir. Beslenmenin yanında bol su içmenin yanı sıra fiziksel egzersiz teşvik edilmelidir. Çocuk, mümkünse her gün en az bir saat dışarıda koşmalı ve oynamalıdır.

Haber Merkezi / Küçük çocuklar son derece aktiftir, ancak her seferinde az yerler. Tam tahıllı tahıllar, tam yağlı süt veya soya sütü, bitkisel yağlar, meyveler (iki porsiyon) ve haşlanmış, fırınlanmış, buharda pişirilmiş veya sotelenmiş sebzeler gibi karbonhidratlar çok sayıda yüksek enerjili gıda almalıdırlar. Biraz tereyağı da enerji ihtiyaçları için yardımcı olur. 5-10 yaş arası çocuklar, yemeklerinden günde yaklaşık 1.500 ila 2.000 kaloriye ihtiyaç duyarlar.

Yiyecek seçimi

Yiyecekler, beş yiyecek grubunun her birinden, miktarı çocuğun yaşına, fiziksel büyümesine ve aktivite düzeyine bağlı olarak seçilmelidir.

  • Sebzeler: Yapraklı ve yapraksız, farklı türden bol renkli sebze, bir porsiyon yarım bardak pişmiş sebze veya bakliyat ve bir bardak çiğ salata: Her gün 5-6 porsiyon meyve ve sebze sunulmalıdır.
  • Meyveler; Bir porsiyon, bir orta boy parça veya bir fincan şekersiz doğranmış/konserve meyve, erik gibi iki küçük meyve veya yeteri düzeyde kuru meyve.
  • Ekmek, makarna, yulaf ve un gibi tam tahıllar; Bir porsiyon ekmek dilimi/çörek/çörek veya yarım fincan pişmiş tahıl, makarna veya pirinç; günde 4-6 porsiyon
  • Yağsız et, kümes hayvanları, yumurta ve balık, soya peyniri, kabuklu yemişler ve tohumlar ve baklagiller (bezelye, fasulye ve bakliyat) gibi proteinler; Bir porsiyon yaklaşık 100 gr çiğ et/balık, iki yumurta, 170 gr tofu, ¾ fincan pişmiş baklagiller: günde 1-2 porsiyon
  • Lor ve peynir dahil süt/süt ürünleri mükemmel sağlıklı yağ ve protein kaynaklarıdır; Tek porsiyon 40 gr peynir, bir fincan süt veya soya sütü (ikincisi kalsiyum ilavelidir), 200 gr yoğurt; günde 2-4 porsiyon
  • Lif, kabızlığı önlemede ve tokluk hissini arttırmada mükemmeldir, ancak fazlası ters etki yapar.

Bütün çocuklara bol su verilmelidir. Süt, sabah ve ikindi çayına katkı olarak kullanılabilir. Atıştırmalıklar, lezzetli humuslu veya domates ketçaplı (şeker veya tuz eklenmemiş) az miktarda taze kesilmiş, parlak renkli sebze çubukları gibi çekici ve besleyici olmalıdır.

Çocuklara yönelik tüm yiyecekler, çok fazla sıcak veya baharat olmadan mükemmel hijyen ve lezzet ile hazırlanmalı ve saklanmalıdır. İsteğe bağlı gıdalar diyete sadece ara sıra ve küçük miktarlarda eklenmelidir. Bunlar, kekler, tatlılar ve işlenmiş gıdalar gibi gereksiz doymuş yağ, şeker ve tuz kaynaklarını içerir.

Sağlıklı beslenme alışkanlıkları nasıl teşvik edilir?

  • Ailece birlikte yemek yemek
  • Çocukların büyük kardeşleri ve ebeveynleri örnek almalarına yardımcı olmak için mümkün olduğunca sık tüm bu gruplardan yiyeceklerin tadını çıkarmak
  • Market alışverişi sırasında sağlıklı renkli meyveler, sebzeler ve sağlıklı et veya diğer yiyecekleri seçmelerine yardımcı olmaları için onları teşvik etmek
  • Özellikle sebze ve bakliyat grubundan yemeklerin hazırlanmasına yardımcı olmaları
  • Çok fazla lif ve besin içeren, kolayca yenilebilir ve çekici görünen lezzetli çorbalar ve et suları hazırlamak
  • Meyve suyu ve çiğneme yerine meyve ve soda veya diğer şekerli içecekler yerine soğuk su stoklamak
  • Güne güzel bir kahvaltıyla başlamak
  • Gıdaların nasıl yetiştirildiği ve yerel pazara nasıl ulaştığı hakkında ilginç bilgiler paylaşmak
  • Günde en az bir saat yemeklerden önce veya öğünler arasında açık havada aktif oyun oynamayı veya çalışmayı teşvik edin

Çocuklar için vejetaryen diyetleri

Vejetaryen zevklere sahip bir aile, ailedeki çocukların beslenmesinin fiziksel ve zihinsel büyüme ve gelişmeyi desteklemek için yeterli olduğundan emin olmalıdır. Sağlıklı kemik ve beyin gelişimini desteklemek için yeterli enerji, demir ve diğer temel mineral ve vitaminleri sağlamalıdır.

A, E ve D vitaminleri gibi yağda çözünen besinlerin emilimini sağlamak için sağlıklı kaynaklardan elde edilen yağlar bulunmalıdır. Süt ve süt ürünleri veya soya sütü ve soya ürünleri, baklagiller gibi diyetin günlük bir parçası olmalıdır. .

Her öğün bir porsiyon mercimek, kuruyemiş veya kuru fasulye, nohut, humus, fındık ezmesi ve köri gibi diğer baklagil proteinlerini içermelidir. İyi sindirimi kolaylaştırmak ve bağırsak gazı oluşumunu azaltmak için bakliyatların tamamen pişirilmesi gerekir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Çocuklarda Ekran Bağımlılığı: Gelişimleri İçin Zararlı Mı?

Çocukların telefon, tablet ya da televizyon ekranlarına olan bağımlılığı gelişimlerini engelliyor mu? Bu durum genelde anne babaları endişelendiriyor. Zaman zaman politikacılar da bu yönde ailelere yasal sorumluluklar getiriyor.

Örneğin Çin’de yeni kurallar, çocukların yalnızca hafta sonu ve tatil günleri birer saat video oyunu oynamalarına izin veriyor. Peki ekran bağımlılığı sağlığa zararlı mı? Bilim, aileler ve politikacılar gibi bu duruma ‘kategorik’ yaklaşmıyor.

Aralık ayında Le Monde gazetesinde bir bildiriye imza atan yaklaşık 100 milletvekili “çocukların ekrana fazla bakmalarının yüzyılın laneti” olabileceğini söylüyordu. Bu bildiriyi iktidar ve muhalefet cephesinden birçok milletvekili desteklemişti.

Bildiride milletvekilleri, ekran önünde vakit geçirmenin çocukların uyku düzenini, duygu yönetimini, dil öğrenimi ve hafıza gelişimini olumsuz etkilediğini belirtiyor ve bu yönde toplumda farkındalık oluşturulması gerektiğini vurguluyor.

Toplumda ekrana olan bağımlılığın özellikle çocukların zeka gelişimini olumsuz etkilediği inanışı hakim. Yapılan araştırmalar koronavirüs salgını döneminde çocukların ekran önünde geçirdiği zamanın katlandığını gösteriyor. Bu dönemde ailelerin ‘ekran bağımlılığı’ konusundaki endişeleri de arttı.

Bilim ekran bağımlılığına nasıl yaklaşıyor?

Öncelikle, psikiyatr ve çocuk gelişimi uzmanları arasında bu konuda bir görüş birliği bulunmuyor. Bu konuda bugüne kadar birçok bilimsel çalışma yapıldı. Ancak bu çalışmalar da farklı sonuçlara ulaşmış durumda.

Örneğin 2022 yılının Mart ayı başında JAMA Psychiatry’de yayımlanan bir çalışmada 12 yaş altı çocuklarda ekran önünde harcanan vakit ile davranışsal sorunlar arasında bir bağlantı olduğuna dikkat çekiliyor ancak bunun ‘zayıf’ olduğu belirtiliyor.

Araştırmaya öncülük edenlere göre bu araştırmada, daha önce yapılan çalışmalar da ele alındı ve bu çalışmaların ne kadar ciddi oldukları da araştırıldı.

JAMA Psychiatry’de yayımlanan araştırmada, ekran bağımlılığı konusunda ciddi bir uyarıya dikkat çekilmiyor. Araştırmayı yapanlar, bu tür benzer çalışmalarda ‘metodolojik titizlik’ eksikliği nedeniyle ekranla ilgili olumsuz etkilerin genellikle ‘abartıldığı’ eğilimi olduğunu söylüyor.

Yine araştırmacılar, bu konuda yapılan son çalışmaların, genel olarak ekran bağımlılığı ile davranışsal sorunlar arasında gittikçe daha zayıf bir bağlantı olduğu sonucunu verdiğini ancak yine de bir ikisi arasında bir bağlantının tamamen olmadığı anlamına da gelmediğini dile getiriyor.

İngiliz psikiyatr Russell Viner bu konuda şöyle diyor: “Bu çalışma elbette iki durum arasında (ekran bağımlılığı ile davranışsal sorunlar) bir bağlantı olduğunu kabul ediyor ancak bu bağın oldukça zayıf olduğu ortaya çıkıyor ki bu da rahatlatıcı bir durum”

Son çalışmanın sonuçları biraz rahatlatıcı gibi görünse de ortada meselenin neden-sonuç ilişkisiyle ilgili net bir durum yok.

Çocuklar ekrana çok fazla baktıkları için mi sorun yaşıyorlar, yoksa zaten (evde veya dışarıdaki sosyal yaşamları) sorunları olduğu için mi ekran önünde bu kadar vakit harcıyorlar? Ekranlara işaret ederek, nedenden çok semptomları mı hedef alıyoruz?

Russell Viner bu konuda “Bu çok kompleks bir durum ve soruna neden olanın ekranlar olduğu sonucuna varamayız.” diyor ve şöyle bitiriyor:

“Hem yetişkinler hem de çocuklar için ekran önünde geçirilen zamanlar pozitif bir eğitim kaynağı da olabilir aynı zamanda dikkatleri dağıtmaya da neden olabilir.”

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

Türkiye’de Her Yıl 3500 – 4000 Çocuğa Kanser Teşhisi Konuluyor

Türkiye’de yılda 3500 – 4000 çocuğa yani her 3 saatte 1 çocuğa kanser teşhisi konuluyor. Bu sayı nükslerle birlikte 5 bine ulaşıyor. Kanserli Çocuklara Umut Vakfı (KAÇUV), 15 Şubat Çocukluk Çağı Kanser Günü vesilesiyle çocukluk çağı kanserleri hakkında farkındalık yaratmak ve erken teşhisin önemini vurgulamak için #sarıyıfarket kampanyasına desteğe çağırıyor.

Vakıf, erken teşhisin önemine dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen proje kapsamında İstanbul’da farklı billboard alanları, afişler, dijital ekranlar ve sokaklardan İstanbullulara #sarıyıfarket diyor ve kurumları ve bireyleri 15 Şubat günü farkındalık yaratmak için sosyal medya hesaplarından paylaşım yapmaya davet ediyor.

Çocukluk çağı kanserlerinde hastalığı erken evrede yakalamak kadar uygun merkeze ulaşıp tedavi almanın da büyük önem taşıdığına dikkati çeken KAÇUV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İnci Yıldız şu bilgileri paylaştı:

Her geçen yıl üç yaş altı çocuklarda kanser vakaları artıyor. Çocukluk çağı kanserlerinin en sık görüleni ve bilinen vakaların %30’u lösemi… Geri kalan %70 içinde, gelişmiş ülkelerdeki gibi Türkiye’de de ikinci sırada beyin tümörleri yer alıyor. Bugün çocukluk çağı lösemisinden eskisi gibi korkmuyoruz.

30 yıl önce görülen vakaların %20’si iyileşirken, bugün yüzde %70- 80’inden fazlası iyileşiyor. Çocukluk çağı kanserleri erişkin kanserlerinden türleri, tanı yöntemleri ve belirtileri bakımından ayrışıyor. Erişkinlerdeki gibi yerleşmiş tarama testleri olmadığından erken tanı alabilmeleri için ebeveynler tarafından bulgu ve belirtilerin bilinmesi büyük önem taşıyor. Bu nedenle çocukluk çağı kanserleri hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor.”

Kanserli Çocuklara Umut Vakfı

2000 yılında çocukları tedavi görmekte olan aileler ile hekimlerinin bir araya gelmeleriyle kuruldu. Vakfın temel amacı maddi sorunları nedeniyle tedavileri aksama riski taşıyan çocukların tedavilerinin sürekliliğini sağlamak.

Ayrıca kanser ile mücadelede önemli bir gereksinim olan psikolojik destek ve çocuk psikolojisine uygun tedavi ortamının yaratılması Vakfın öncelikli hedefleri arasında yer alır. Umudum Eğitim Burs Programı ile de kanser tedavisi gören veya tamamlanmış farklı yaş gruplarında çocukların eğitim giderlerini karşılıyor.

Paylaşın

Uzmanlardan Çocuklar İçin ‘Enerji İçeceği’ Uyarısı

İngiltere’de yapılan yeni bir araştırmaya göre, çoğunluğu ergen gençler olmak üzere çocukların üçte biri, haftada en az bir enerji içeceği tüketiyor. Araştırma, bazı çocukların ise enerji içeceklerini neredeyse günlük tükettiğini gösteriyor.

BMJ Open dergisinde yayımlanan araştırmada uzmanlar çok fazla enerji içeceği tüketen çocuklarda baş ağrısı ve uyku problemleri olabileceği konusunda uyarıda bulundu. Öte yandan çocukların yüksek enerji içeceği tüketimleri, eğitim hayatlarında başarısız olmalarıyla da ilişkilendiriliyor.

Yüksek kafein, şeker ve daha başka uyarıcılar da içeren enerji içeceklerin, İngiltere’de faaliyet gösteren pek çok markette 16 yaşından küçüklere satışı yasak. 250 mililitrelik bir enerji içeceği, neredeyse duble espresso kadar kafein içeriyor.

İngiliz hükümeti halihazırda tavsiye ve uyarı etiketlerinin bazıları için caydırıcı olmadığı gerekçesiyle yakın zaman içerisinde çocuklara enerji içeceği satışını yasaklayacağını duyurmuştu.

İngiltere Sağlık ve Sosyal Bakım Bakanlığı tarafından yaptırılan en son çalışma, Birleşik Krallık’taki binlerce çocuğun yanı sıra ABD ve Kanada da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından gençlerin enerji içeceği tüketimine ilişkin verileri analiz etti. Araştırmada Türkiye’ye ait veri yer almadı.

Araştırmada önce çıkan sonuçlardan bazıları şöyle:

  • Dünyadaki çocukların yaklaşık yarısı ve Birleşik Krallık’taki çocukların üçte biri en az haftada bir kez bu içecekleri tüketiyor
  • Erkek çocuklar, kız çocuklarına göre daha fazla tüketiyor
  • Yoksulluk ile enerji içeceği tüketimi arasında bağ var
  • Haftada beş veya daha fazla olan tüketim, daha zayıf zihinsel ve fiziksel sağlık ile daha kötü okul performansı ile bağlantılı

Bu araştırmayı yürüten York Üniversitesi’nden Claire Khouja, “Araştırmamız, bu içeceklerin düzenli tüketimi ile çocukların genel sağlığı üzerindeki zararlı etkileri arasındaki bağlantılara dair tutarlı kanıtlar ortaya çıkardı” dedi.

Khouja, bulguların çocuklara enerji içeceklerinin satışını yasaklayan hükümet politikalarına destek sunduğunu söyledi ve şöyle devam etti:

“Araştırmamıza göre enerji içeceklerinin içeriği hakkında daha fazla bilgi sahibi olan çocuklar, bu içecekleri daha az tüketiyor. Bu yüzden eğitim kampanyaları ve ambalajlardaki bilgilendirici uyarıların tüketimi azaltabileceği sonucu ortaya çıkıyor.”

  • Enerji içecekleri hepatit riskini artırıyor
  • Enerji içecekleri kalbe zararlı mı?

Geçtiğimiz yıl British Medical Journal (BMJ) dergisinde yayımlanan bir makaleyi kaleme alan tıp uzmanları, çok fazla enerji içeceği içen bir gençte kalp yetmezliği sorunu ortaya çıkmasını işaret ederek bu içeceklerin tehlikeleri konusunda uyarıda bulunmuştu.

21 yaşındaki bir üniversite öğrencisi, iki yıl boyunca her gün 500 ml enerji içeceği içmesinin ardından 58 gün hastanede yatmıştı. Enerji içecekleri ve içerikleri, dünya çapındaki düzenleyici otoriteler tarafından güvenli kabul ediliyor.

İngiliz Meşrubat Derneği (BSDA) Başkanı Gavin Partington, üyelerinin 16 yaş altı için enerji içecekleri pazarlamadığı ve tanıtmadığı gibi bu yaş gruplarını örneklemediğini de ifade etti.

Partington, “Ayrıca, enerji içeceklerinde ‘çocuklar için önerilmez’ yazan bir uyarı notu var. Enerji içeceklerinin sorumlu satışını desteklemeye kararlıyız” dedi.

  • Hangi içecekte ne kadar kafein var?
  • 500 ml enerji içeceği – 160 mg kafein
  • 250 ml enerji içeceği – 80 mg kafein
  • Bir fincan filtre kahve – 90 mg
  • Duble espresso – 60 mg
  • Bir fincan siyah çay – 50 mg
  • Standart bir kutu kola – 40 mg
  • 50 gr’lık bir çikolatada – 25 mg

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

BioNTech-Pfizer’dan Beş Yaş Altı Çocuklar İçin Aşı Başvurusu

İlaç şirketleri BioNTech ve Pfizer, birlikte geliştirdikleri koronavirüs aşısının beş yaşın altındaki çocuklara da yapılabilmesi için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) İlaç Dairesi’ne (FDA) acil ruhsat başvurusunda bulundu.

Altı aylık bebeklerden dört yaşındaki küçük çocuklara kadar olan yaş aralığını kapsayan başvuru onaylandığı takdirde, BioNTech/Pfizer aşısı dünya üzerinde bu yaş grubuna uygulanacak ilk aşı olacak.

Pfizer’ın konuyla ilgili sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, başvurunun FDA’nin talebi üzerine yapıldığı bildirildi:

BioNTech’in de yine sosyal medyadan yaptığı açıklamada da, şirketin CEO’su Uğur Şahin’in şu sözlerine yer verildi:

“Aşımız, 5 yaşından başlayarak tüm yaş grupları için çok sayıda klinik denemede ve gerçek dünya araştırmalarında olumlu bir güvenlik, tolere edilebilirlik ve etkinlik profili göstermiştir. Yetki verilirse, ebeveynlere 6 ay ila 4 yaş arasındaki çocuklarını Kovid 19’dan ve enfeksiyonun potansiyel ciddi sonuçlarından korumaya yardımcı olma fırsatı sunma olasılığı konusunda çok heyecanlıyız.”

ABD İlaç Dairesi ise BioNTech/Pfizer’ın başvurusunu yayınladığı bir mesajla kamuoyuna duyururken, konunun 15 Şubat’ta görüşüleceğini bildirdi. FDA’nın geçici başkanı Janet Woodcock, “Bu yaş grubundaki çocuklar için güvenli ve etkili bir aşıya sahip olmak kurumumuz için bir önceliktir” ifadelerini kullandı.

Söz konusu başvuru aşının iki dozunu kapsıyor. Pfizer CEO’su Albert Bourla bu sayede ailelerin, “Üçüncü doz için olası bir ruhsatı beklerken, çocuklarına Kovid 19 aşısı yaptırma fırsatına kavuşabileceğini” dile getirdi.

FDA, Ocak ayı başında da 12 yaşın üstündeki çocuklara hatırlatma dozu yapılmasını onaylamış ve aynı onayın 5-12 yaş arasında, bağışıklık sistemi çok zayıf çocuklar için de geçerli olduğunu duyurmuştu. Bu yaş grubundaki çocuklara yapılan aşıların dozajı, olası yan etkileri sınırlandırmak adına Pfizer tarafından düşürüldü. Ruhsat başvurusu yapılan 4 yaşın altındaki çocuklar için üç mikrogramlık bir doz öngörülürken, bu doz 5-12 yaş grubunda 10 mikrogram, 12 yaşın üstündeki çocuklarda ise 30 mikrogram seviyesinde bulunuyor.

CDC’nin de onayı gerekiyor

FDA’nın gerekli acil ruhsatı vermesi durumunda konu ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) danışma komisyonu tarafından da ele alınarak, aşının tavsiye edilip edilmeyeceğine karar verilecek.

FDA ve CDC yaklaşık üç ay önce BioNTech/Pfizer aşısının 5-12 yaş arası çocuklara da yapılmasına onay vermiş olmasına rağmen ABD’de söz konusu yaş grubunda aşı olanların sayısı oldukça az. CDC verilerine göre bu gruptaki çocukların yüzde 30’u en az bir kez aşı olmuş durumda. İki aşı olanların oranı ise yaklaşık yüzde 22.

ABD’de yetkililere göre çocukların Kovid 19 hastalığını daha hafif geçirmeleri ve bazı ailelelere göre, aşının riskinin faydalarından fazla olması nedeniyle aşılama oranı bu yaş grubunda düşük bir seyir izliyor.

Aşısız çocukların da koronavirüse yakalanıp ağır bir hastalık geçirebildiği ABD’de, özellikle de Omicron varyantının etkili olduğu dönemde görüldü. CDC verilerine göre pandeminin başlangıcından bu yana ülkede 4 yaş ve altındaki yaklaşık 400 çocuk koronavirüs dolayısıyla hayatını kaybetti.

Paylaşın

Kovid 19 Aşısının Çocuklarda Ve Gençlerde Yan Etkisi Az

İsrail Sağlık Bakanlığı, koronavirüs aşısı olan çocuklar ve gençlerde ağır yan etkilerin çok nadir görüldüğünü bildirdi. Bakanlık tarafından açıklanan ilgili rapora göre, aşı yapılan 12-15 yaş arası yaklaşık 900 bin çocuktan sadece 15’inde kalp kası iltihaplanması olarak da bilinen miyokardit tespit edildi.

Bu miyokardit vakalarından 12’sinin ilk doz aşıdan sonra görüldüğü ve kalp kası iltihaplanan 15 çocuktan 14’ünün erkek olduğu aktarıldı. Rahatsızlığın oldukça hafif atlatıldığı vurgulanan raporda, tüm çocukların birkaç günlük hastane tedavisinin ardından taburcu edildiği bildirildi.

Sağlık Bakanlığı raporuna göre 5-11 yaş arası çocuklarda ise aşı sonrası hiç miyokardit vakası görülmedi. Kalp kası iltihaplanmasına yakalanma riski en yüksek grubun ise ikinci doz aşıdan sonra 16-24 yaş arası gençler olduğu ifade ediliyor. 16-19 yaş arası grupta miyokardit riski istatistiksel açıdan 6 bin 638’de bir, 20-24 yaş arası grupta ise 9 bin 574’te bir olarak saptandı.

En düşük riskli grup 30 yaş üstü kadınlar

Koronavirüs aşısı sonrası miyokardit riski en düşük grubun ise 30 yaş üstü kadınlar olduğu belirtiliyor. Rapor, bu grupta bir milyondan fazla aşılanan kişi içinde sadece bir kişide kalp kası rahatsızlığı görüldüğünü ortaya koyuyor. Diğer yandan aşı olmayıp koronavirüse yakalanan kişilerin kalp kasının iltihaplanması riskinin ise aşılılara göre çok daha yüksek olduğu vurgulanıyor.

Aşı kampanyasını çok büyük oranda BioNTech/Pfizer aşısı ile sürdüren İsrail’de geçen yıl Mayıs ayında 12-15 yaş grubunun, geçen Kasım ayında ise 5-11 yaş grubundaki çocukların aşılanmasına başlanmıştı. Ülkede gençlerin yüzde 60’ının, çocukların ise yüzde 20’sinin şu ana dek aşılandığı bildiriliyor.

İsrail Sağlık Bakanlığı’nın özellikle tüm yaş gruplarındaki yan etkileri ele alan raporu, aşı kampanyasının başından 17 Ocak 2022 tarihine kadar olan süredeki aşılamalardan çıkarılan sonuçları kapsıyor.

Paylaşın

Salgın Döneminde Çocuklara Karşı İşlenen Cinsel Suçlar Arttı

İzmir Barosu, çocukların maruz kaldığı cinsel suçlara ilişkin 2020-2021 verilerini açıkladı. Buna göre 2021’de bir önceki yıla göre kent genelinde cinsel suç mağduru çocukların sayısı arttı. 1 Ocak 2020-31 Aralık 2021 tarihleri arasını kapsayan verilere göre, kent genelinde ‘çocuğun cinsel istismarı suçu’ 1078’den 1874’e, ‘reşit olmayanla cinsel ilişki suçu’ 336’dan 340’a, ‘cinsel taciz suçu’ 336’dan 359’a çıktı. Veriler, cinsel suç̧ mağduru çocuklar için Baro tarafından yapılan zorunlu avukat görevlendirmelerinin sayısından derlendi.

Verileri derleyen İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden Avukat Zerrin Şenyıl Kale, Corona virüsü salgınında kısıtlamalar nedeniyle eve kapanmanın çocuklara karşı işlenen cinsel suçların artışına neden olduğunu kaydetti. VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Kale, “Ev içi ortamlar çocuklar için her zaman güvenli olamıyor. (Salgında) çocuklar destek mekanizmalarına ulaşamadılar. Özellikle İzmir ilimizde rehber öğretmenlerimizin bu konudaki rolü çok büyük. Çocuklar genelde ya arkadaşlarına ya öğretmenlerine ya da ailede çok güvendikleri birine bunu anlatabiliyorlar. Çünkü cinsel istismarı dile getirmek çok zor bir olay. Rehber öğretmenlerimiz bu konuda eğitimli. Okulda farklı nedenlerle öğretmenlerine başvuran çocuklar konuştuklarında öğretmenler bunu açığa çıkarabiliyor. Öğretmenlerin bildirim yükümlülüğü var. Corona’da bu da mümkün olmadı. Okulların kapalı kalması, kısıtlamalar, çocukların sokağa çıkamaması yüzünden çocuklara erişmekle yükümlü olan kişiler de çocuklara erişemedi. Çocuklar sağlık ve eğitim hakkından mahrum kaldı. Bunlar beraberinde aile içi ve yakın çevreden gördükleri, maruz kaldıkları istismar sayılarını artırdı” dedi.

“Ne yazık ki devletin böyle bir veri tabanı yok”

Devletin bu kapsamdaki suç verilerini toplamadığı için bu sayıların en az olduğuna dikkat çeken Kale, “Gerçekten de bu istatistikler bize durumun son derece vahim olduğunu ortaya koydu. Bu sadece İzmir iline özgü bir istatistik. Neredeyse iki katına çıkan bir sayı sözkonusu. Ne yazık ki devletin böyle bir veri tabanı yok. Çocuklara yönelik şiddet suçlarıyla ilgili olarak ulusal bir veri tabanı oluşturulması gerekiyor. Böyle bir veri tabanı olmadığı için de olayın vahameti anlaşılamıyor” dedi.

Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerin bu suçlar kapsamında veri toplanmasını zorunlu kıldığını dile getiren Kale, “Aslında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Lanzarote Sözleşmesi gibi tarafı olduğumuz bütün uluslararası sözleşmeler ve bunların ek protokolleri devlete bu konuda veri toplama yükümlülüğü yüklemektedir. Ancak ne yazık ki biz 2017’den beri bu konuda sağlıklı verilere ulaşamıyoruz” sözlerini kullandı. Kale, çocuklara karşı cinsel suçları önlemek için ulusal eylem planı oluşturulabilmesi amacıyla ülke genelinde bu verilerin mutlaka çıkarılması gerektiğini de söyledi.

“Gerek jandarma gerek emniyet kendi içinde bir suç tanımlaması yapıyor”

Adalet Bakanlığı’nın en son 2020 yılına ait açıkladığı Adalet İstatistikleri ’ne göre, 2020 yılında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) cinsel dokunulmazlığa karşı suçları hüküm altına alan maddelerinden TCK ve özel kanunlar uyarınca ceza mahkemelerine acılan davalarda işlenen suç sayısı toplamda 40 bin 819. Bu sayı hem çocuklara hem de yetişkinlere karşı işlenen cinsel suçları kapsıyor. İstatistiklerde çocukların cinsel istismarı suçu 17 bin 948, reşit olmayanla cinsel ilişki suçu 1211 ve yetişkinleri de kapsayan cinsel taciz suçu 14 bin 107 kez işlenmiş görünüyor. Ancak Kale, Bakanlığın sanıklara ait uyruk, yaş grubu ve cinsiyete göre kamuoyuyla paylaştığı bu istatistikler üzerinden, işlenen suçların ne kadarının kovuşturma aşamasına yansıdığını ne kadarının soruşturma aşamasında kaldığının bilinemediğini belirtti.

Çocuklara karşı işlenen cinsel suçlara devlet kurumlarının yaklaşımında da sıkıntı olduğu için verilere yansımadığını söyleyen Kale, “Gerek Jandarma Genel Komutanlığı gerek Emniyet Müdürlüğü kendi içinde bir suç tanımlaması yapıyor. Örneğin ‘aile düzenine karşı suçlar’ diyor. Aile düzenine karşı suçların aslında altında yatan çocuğun cinsel istismarı da olabiliyor. Örneğin İzmir’de zorla evlendirilmek istenen bir kız çocuğu 2017’de emniyet birimlerine başvurmuştu. Ama sonuçta o anne baba, aile düzenine karşı suçlar bölümünde yer alan ‘aile yükümlülüğünü yerine getirmemek’ suçundan ceza aldı. Biz erken yaşta zorla evlendirmelerin bir cinsel istismar olduğunu biliyoruz. Yani eğer bu çocuk güvenlik birimlerine başvurmamış olsaydı, bu çocuk cinsel istismara maruz bırakılmış olacaktı” dedi.

“Koruyucu, önleyici mekanizmalar kurulması bizim için ivedi”

Çocuklara yönelik cinsel istismar suçunun bir şiddet suçu olduğunu söyleyen Kale, “Aslında cinsel istismar küresel bir sorun ama önlenebilir bir toplumsal sorun. Bunun temelinde şiddetin olduğunu gözden uzak tutmamamız gerekiyor. Hak temelli politikalar geliştirilmemesi bunun artış nedenlerinden birisi. Toplumdaki yanlış çocuk algısı yani çocuklarla yetişkinler arasında hiyerarşiye ve güce dayalı bir ilişki kurulmuş olması, çocukların katılma haklarına saygı duyulmaması bunun nedenlerinden bazıları. Çocukların fikri sorulmuyor. Çocukların susması bekleniyor, itaat etmesi bekleniyor. Bu anlamda, yapılan çalışmalar, cinsel istismarın yüzde 70’inin, çocukların yakın çevresinden, güvendiği kişilerden geldiğini ortaya çıkarıyor. Çocukların güven ilişkisi duyduğu kişiler tarafından istismara maruz bırakılması, söyleyememelerine de yol açıyor” diye konuştu.

Türkiye’nin cinsel istismar suçunda dünyada üçüncü sırada geldiğini öne süren Kale, cinsel istismarın yaşanmadan önlenebilmesi için koruyucu mekanizmaların geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Kale, “Koruyucu, önleyici mekanizmalar kurulması, harekete geçirilmesi bizim için ivedi. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Lanzarote Sözleşmesi zaten bunu önceler. Öncelikle koruma ve önleme. Bunun için çok etkin mekanizmaların kurulması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın koordineli bir şekilde hareket etmesi gerekiyor. Örneğin mahallelerde çocukların kolay erişebildikleri sosyal destek birimleri, başvuru mekanizmaları kurulabilir. Bu hiç zor değil. Oralarda psikologlar görevlendirilebilir” dedi.

Çocuk Bakanlığı kurulması için çağrıda bulunan Kale, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün yeterli olmadığını söyledi. Çocukların ulaşabileceği acil çağrı hattı kurulması gerektiğini de belirten Kale, siber zorbalığa karşı ise Türkiye’de henüz mevzuat oluşturulmadığını kaydederek bir an önce harekete geçilmesini istedi.

“Sorun mevzuatta değil uygulamada”

Türkiye’de yargı aşamasında ise sorunun mevzuatta değil uygulamada olduğunun altını çizen Kale, “Aslında yasalarımız çok iyi, yasalarımızda sorun yok. Yargı aşamasında soruşturmanın etkin sürdürülememesi, mevzuata uygun bir şekilde çocukların lehine delillerin toplanmaması sıkıntı. Yani orada sanık odaklı hareket ediliyor ne yazık ki. Çocuk adalet sisteminde çocuk odaklı hareket etmek zorundayız. Cezasızlık politikası ne yazık ki Türkiye’de son yıllarda kamu vicdanını yaralayan bir hale dönüşmüş durumda. Özelikle bu aflarla, sık sık dile getirilen infaz yasalarıyla ve iyi hal indirimleriyle çeşitli şekillerde cezalarda indirim sağlanıyor. ‘Nasıl olsa, yargılama sonucunda çok az bir cezaya mahkum oldu. Ben söylesem ne olacak?’ denmesini de beraberinde getiriyor” dedi.

Bu suçlar kapsamında yargılama sırasında çocuklara yönelik koruma politikalarının olmadığını da sözlerine ekleyen Kale, “Çocukların cinsel istismarı soruşturma ve kovuşturma aşamasına girdiği andan itibaren korumanın başlaması gerekiyor” dedi. Kale, bu konudaki haberlerde çocuğun kimliğinin hiçbir şekilde açığa çıkarılmaması ve fail odaklı habercilik yapılması için medya kuruluşlarını da uyardı.

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)

Paylaşın

Avrupa’da 5-11 Yaş Arası Çocuklar İçin BioNTech Aşısına Onay

Avrupa Birliğinin (AB) ilaç düzenleyicisi Avrupa İlaç Ajansı (EMA) 5-11 yaş grubu çocuklara BioNTech/ Pfizer aşısının uygulanmasını onayladı. Böylece ilaç otoritesi kıtadaki milyonlarca ilk öğretim çağındaki çocuğun aşılanmasının yolunu açtı.

EMA’dan yapılan yazılı açıklamada, söz konusu aşının halihazırda 12 yaş ve üstü için onaylanmış olduğu hatırlatılarak 5-11 yaş aralığı için uygulanacak dozun, daha az olacağı belirtildi. EMA, BioNTech/Pfizer’in geliştirdiği Comirnaty isimli aşının 10 mikrogramlık iki doz olarak kolun üst bölgesine uygulanmasını tavsiye etti. Yetişkinlere verilen doz 30 mikrogram seviyesinde.

EMA açıklamasında “Comirnaty’nin 5-11 yaş arası çocuklarda faydası risklerine göre daha ağır basıyor, özellikle de Covid-19’u ağır geçirme riski olanlarda” ifadeleri yer aldı. Pfizer ve BioNTech aşılarının, yapılan klinik deneylere göre 5-11 yaş grubu çocuklarda 90,7 etkinlik gösterdiği bildiriliyor.

Açıklamada, tavsiye kararının 2 bin kadar çocuk üzerinde yapılan araştırma sonucunda alındığı, yan etkilerinin aşının yapıldığı bölgede ağrı ve kızarıklık, yorgunluk, baş ağrısı, kas ağrısı gibi diğer yaş gruplarında görülenlerle aynı olduğu aktarıldı.

EMA’nın aldığı kararın yürürlüğe girmesi için Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından da onaylanması gerekiyor, ancak daha önceki uygulamarın ışığında bu adımın bir formaliteden ibaret olduğu belirtiliyor. Almanya özelinde ise herhangi bir aşının uygulanabilmesi için aşının ruhsat almasının yanı sıra, o aşının Almanya Daimi Aşı Komisyonu’nca (Stiko) uygun görülmesi gerekiyor.

(Kaynak: bianet.org)

Paylaşın

Çocukları Diyabet Riskinden Korumak İçin Yapılması Gerekenler

Yapılacak basit yaşam tarzı değişiklikleri, tip 2 diyabetin başlamasını önlemeye yardımcı olabilir. Obezite, yüksek kolesterol veya ailede diyabet öyküsü nedeniyle yüksek risk altındaysanız, önlemeye yönelik adımlar daha da önemlidir.

Haber Merkezi / Günümüzde diyabet sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da yaygın bir durumdur. Ebeveynler, çocuklarda bu durumun gelişmesini önlemek için birçok şey yapabilir. İşte atabileceğiniz bazı basit adımlar:

Hareketli olmak

Bu günlerde çocuklar çoğu zaman ekrana yapıştırılıyor. Çocuğunuzla yürüyüşe çıkın, top oynayın, onların sevdikleri fiziksel aktiviteleri yapın. Çocukların her gün en az 60 dakika fiziksel aktiviteye ihtiyacı vardır, bunu unutmayın.

Kilo yönetimi

Çocuğunuz fazla kiloluysa, kilo vermek diyabet riskini azaltmasına yardımcı olabilir. Onunla konuşun ve kilo vermenin sağlığını korumak için neden önemli olduğunu anlamasını sağlayın.

Şekeri azaltın

Çocuklar şekerli yiyecekleri sever. Ancak buna dikkat etmeli ve şeker tüketimini sınırlandırmalısınız. 

Sağlıklı atıştırmalıklar

Çocuklara erken yaşlardan itibaren meyve, kepekli tahıllar vermeye odaklanın. Her seferinde bir yiyeceği tanıttığınızda çocuğunuz, daha sağlıklı atıştırmalıklara yönelecektir.

Ekran süresini sınırlayın

Çok fazla ekran süresi göz sorunlarına, uyku sorunlarına ve daha az fiziksel aktiviteye neden olabilir.

Akşam yemeğini zamanında yiyin

Aslında, tüm öğünleri doğru zamanda yemek, kan şekerini kontrol altında tutmanın harika bir yoludur. Yemek yerken televizyonu kapalı tutun ve dikkati başka herhangi bir şekilde dağıtmaktan kaçının.

Paylaşın

Eylülde 26 Kadın Ve 4 Çocuk Erkekler Tarafından Katledildi

Eylül ayında en az 26 kadın ve 4 çocuk erkekler tarafından katledilirken, en az 65 kadın şiddete maruz kaldı. En az 13 çocuk istismara maruz kalırken, yine en az 10 kadın tacize, en az beş kadın tecavüze maruz kaldı. Ayrıca 78 kadın seks işçiliğine zorlandı.

Bianet’in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediğine göre, Eylül’de 2021‘de en az 17 kadının ölümü (Urfa (1), Samsun (2), Antalya (1), İzmir (1), İstanbul (1), Siirt (2), Dersim (1), Bursa (1), Mersin (1), Tekirdağ (1), Aydın (1), Sakarya (1), Ankara (1), Tokat (2)) basına şüpheli olarak yansıdı. Diyarbakır’da bir çocuğun ölümü basına şüpheli yansıdı. Konya’da bir kadın öldürülmeye çalışıldı.

18 kadını evli olduğu erkek, sevgilisi, boşandığı erkek öldürdü. Bir kadını ev sahibi, üç kadını oğlu, iki kadını akrabası öldürdü. İki kadını öldüren erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.

Çocuk cinayetleri

Eylül’de bir çocuğu erken yaşta zorla evlendirildiği erkek ve üç çocuğu da babası katletti. Kayseri, Antep, İzmir ve Karabük’te beş çocuk şiddete maruz kaldı.

2021’in ilk dokuz ayında erkekler, 234 kadını öldürdü, 116 kadını taciz etti, 111 çocuğu istismar etti, 78 kadına tecavüz etti. Erkekler, en az 507 kadını seks işçiliğine zorladı, en az 617 kadına da şiddet uyguladı, yaraladı. 2021’in ilk dokuz ayında 170 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansırken, erkekler, en az 25 çocuğu öldürdü.

Erkekler, 2020’nin ilk dokuz ayında en az 206 kadını öldürdü, 115 kadını taciz etti, 201 çocuğu istismar etti, 72 kadına tecavüz etti. Erkekler en az 666 kadını seks işçiliğine zorladı, en az 590 kadına şiddet uyguladı.

Eylül’de 26 kadın cinayeti, 19 şüpheli kadın ölümü

2010 yılından itibaren kadın cinayetleri verilerini kamuoyuna açıklayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’da 2021 Eylül ayı raporunu paylaştı.

Rapora göre geçtiğimiz ay öldürülen 26 kadının 14’ü evli olduğu erkek tarafından öldürüldü. Ayrıca kadınların en çok evlerinde ve en çok ateşli silahlarla öldürüldüğü belirtildi.

2010 yılından itibaren kadın cinayeti verilerini kamuoyuna açıkladıklarını belirten platform, “İçişleri Bakanlığı ise kaç kadının, neden, nasıl, kim tarafından öldürüldüğünü açıklamak yerine, kadın cinayeti verilerinin yanlış hazırlandığını söyleyerek gerçekleri çarpıtıyor. Kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümleri gerçekliğini açıklamakla birlikte, kadın cinayetlerini durdurmak için somut çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi de devletin görevidir. Bu görevin yerine getirilmesi için de ilgili tüm bakanlıkların, tüm mekanizmaların harekete geçirilmesi için mücadeleye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

Platformun raporuna göre bu ay 26 kadın cinayeti işlendi, 19 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Öldürülen 26 kadından 16’sının hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi, 10’u da boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile öldürüldü.

“Önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet devam ediyor”

16 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesinin, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucu olduğu vurgulandı.

Raporda, “Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor” denildi.

Paylaşın