11 Yılda 754 Çocuk İş Kazalarında Hayatını Kaybetti

Emek Gençliği MYK üyesi Bilgesu Kiper, “Son 11 yılda en az 754 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu çocukları iş cinayetlerine sürükleyen koşullar gün gibi ortadadır; uzun çalışma saatleri, yetersiz güvenlik önlemleri ve patron baskısı” dedi.

Emek Gençliği, Mesleki Eğitim Merkezlerinde (MESEM) yaşanan ihlalleri ve iş cinayetleriyle ilgili raporunu Milli Eğitim Bakanlığı önünde açıkladı. ‘MESEM programı iptal edilsin, çocuk işçiliği son bulsun’ yazılı pankartın açıldığı eylemde, “çocuk işçiliğe son” sloganı atıldı. Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın aktardığına göre; Emek Gençliği adına açıklamayı, MYK üyesi Bilgesu Kiper yaptı.

Hazırladıkları raporla çocukların MESEM eliyle ucuz bir emek gücü olarak sömürüldüklerini gözler önüne serildiğini belirten Kiper, “2002’den bu yana sürdürülen eğitim politikalarıyla gençler, beceri geliştirmekten uzak ve bilim dışı içeriklerle kuşatılmış, kapitalistlerin ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamaya hizmet eden bir eğitim anlayışına mahkûm edilmiştir” dedi.

MESEM programının çocuk emeğinin sömürülmesini ‘yasal’ bir eğitim programıyla meşrulaştırarak her yaştan öğrenciyi ağır çalışma koşullarına sürüklediğini belirten Kiper, “Adeta ‘eti de kemiği de sizin’ denilerek, çocukların sağlıkları, çocuklukları ve gençlikleri sermayenin kâr hırsına feda ediliyor” açıklamasında bulundu. MESEM programının, küçük ve orta ölçekli işletmelerden Türkiye’nin en büyük sermaye gruplarına kadar geniş bir kesimin ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamak için yürürlüğe konulduğunu aktaran Kiper, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Haftanın 4 günü işyerinde, sadece 1 günü okulda teorik eğitim alan öğrenciler, düşük ücretlerle çalıştırılıyor. Hatta patronların çoğu bu mevzuata uymuyor, MESEM öğrencileri pek çok işletmede haftanın 6 günü, 7 günü çalıştırılıyor. Ücretlerin işsizlik sigortası fonundan karşılanması ise bu programı sermaye için ‘bedava iş gücü’ haline getiriyor. Emekçi aileler, ekonomik zorunluluklar nedeniyle ve mesleki gelecek beklentisiyle çocuklarını bu programa yönlendirmek zorunda kaldığını ifade ediyor.”

MESEM’lerde çalışan çocuk işçilerle yapılan görüşmeler ve sahadan elde edilen verilerle raporun hazırlandığını belirten Kiper, tek adam rejiminin eğitim politikalarına karşı parasız, bilimsel ve demokratik eğitimi savunan kesimlere aynı zamanda bir mücadele çağrısı olduğunu söyledi. Raporda MESEM’lerin en temel sorunlarını sıralayan Kiper, bunların arasında; alınmayan işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri, denetimsizlik, sermayeye aktarılan kaynaklar, yolsuzluklar ve usulsüzlükler olduğunu söyledi. Kiper, şöyle devam etti:

“Raporumuz MESEM’lerde yaşanan üç temel sorunu öne çıkarıyor. Son 11 yılda en az 754 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2023 yılında ise MESEM kapsamında çalışan 9 çocuk işçi yaşamını yitirdi. Bu çocukları iş cinayetlerine sürükleyen koşullar gün gibi ortadadır; uzun çalışma saatleri, yetersiz güvenlik önlemleri ve patron baskısı. MESEM öğrencilerin mesai saatleri çoğu zaman ihlal ediliyor, patronların keyfi kararlarına göre çalıştırılıyorlar, tatil ve dinlenme hakları dahi gasp ediliyor.”

MESEM öğrencilerinin büyük bir kısmının, meslek edinmekten ziyade, ailelerinin geçimine katkıda bulunmak zorunda kaldığı için bu programa kaydolduğunu belirten Kiper, aldıkları ücret ise ne kendilerinin ne de ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini vurguladı. Kiper, “MESEM programının ‘mesleki eğitim’ iddiası, bakanlığın yalanlarının aksine bir iddiadan ibarettir. Bu programın mesleki eğitimle hiçbir ilgisi yoktur. Öğrenciler, işyerlerinde fiilen bir işçi gibi çalıştırılıyor ve mesleki eğitimden koparılıyor. Eğitimcilerin desteğinden yoksun, iş kazalarına maruz kalıyor ve hatta fiziksel şiddet, dayak ve taciz gibi sorunlarla karşılaşıyorlar” dedi.

Kiper, mesleki eğitim politikalarının ortaokullara doğru genişletildiğini belirterek, “Milli Eğitim Bakanlığı, meslek liseleri bünyesinde ‘mesleki ortaokullar’ ve ‘zanaat atölyeleri’nin açılacağını müjdeliyor. MESEM programı başta olmak üzere mesleki eğitime yönelik her karar, sermaye örgütlerinin “sömürü cenneti Türkiye” hayalinin adım adım hayata geçirilmesinin aracı haline getiriliyor” dedi. Kiper, sömürü düzenine karşı mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı.

Kiper, daha sonra çağrılarının net olduğunu belirterek, taleplerini sıraladı:

MESEM programı amasız ve fakatsız, derhal iptal edilmelidir.
Öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verecek uygulama ve bilim odaklı, nitelikli mesleki eğitim sağlanmalıdır.
Öğrencilerin örgün eğitime devamını sağlamak için gerekli adımlar atılmalı ve her yurttaşın en temel hakkı olan eğitime erişimini güvence altına almak amacıyla, ihtiyacı olan tüm öğrencilere burs desteği verilmelidir.

“Sermaye işçi sınıfına kölelik, çocuklarımıza ölümü dayatıyor”

Daha sonra konuşan EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, hazırlanan raporun MESEM’de çalıştırılan çocukların yaşadıkları sorunları açık bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek, “MEB görevi ve sorumluluğu bütün çocukların bilimsel demokratik laik ve anadilde eğitim görmesini sağlamak üzere sorumluluk almalıdır” dedi. Bakanlığın sorumluluk almadığını belirten Aslan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bugün MESEM’lerle Türkiye’deki sermayeye küçük ve orta ölçekli işletmelerde çocukların sınırsızca sömürülebileceği alanlar açıyorlar. Çocuklarımız o izbe atölyelerde baskı, şiddet ve iş cinayetleriyle karşı karşıya kalıyorlar. MEB, sermaye bizden ne istiyorsa, biz MESEM’li öğrencileri onlara işgücü olarak vermeye hazırız. Yeter ki üretim olsun, para kazanılsın, fabrikalar üretim yapsın. Bu çocuklar o izbe atölyelerde hangi koşullarda çalışıyorlar, neler yaşıyorlar. Denetime gelince bir şey yok. Yüzlerce çocuğun can vermesi son 9 ayda 10’a yakın çocuğun hayatını kaybetmesi pek ilgilendirmiyor MEB’i.”

Çocuktan işçi olmayacağını belirten Aslan, 10-11 yaşındaki çocukların atölyelerde işsizlik sigortasından parasını verdiği ücretlerle patronların kasalarını doldurdukları bir sistemle karşı karşıya olduklarını söyledi. Aslan, “Sermaye işçi sınıfına kölelik dayatıyor çocuklarımıza ölümü dayatıyor. Çocuk yaşta köle olmayı dayatıyor. Bir an önce MESEM projelerini iptal edin. Meslek edindirme adı altında çocuklarımızın vahşice çalıştırılmasını, iş cinayetlerinde katledilmesini asla kabul etmiyoruz” açıklamasında bulundu.

Her çocuğa bir öğün ücretsiz yemek hakkını vermek yerine tekellere çok büyük kaynaklar aktarıldığını belirten Aslan, okullarda eğitim sisteminin temizlik işleri bütünüyle ailelerin sırtına yüklendiğini söyledi. Aslan, “Buna itiraz ediyoruz, buna karşı mücadele çağrısı yapıyoruz. Türkiye’deki bilim insanlarına, sendikalara, emek örgütlerine, akademisyenlere çağrımız şudur; çocuklarımızın geleceği ya MESEM’lerde karartılıyor ya da mahalle uyuşturucu çetelerin ellerine düşerek hayatları karartılıyor. Bunu karşı birleşik, örgütlü bir mücadeleyi vermemiz gerekiyor” dedi.

Paylaşın

Patronlar İçin Bedava İşgücü: MESEM

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) görevi, çocuk ve gençlerimizi bir makinenin dişlisi durumuna indirgemek ve sıkıştırmak, işletmecilerin işçisi / hizmetçisi olarak tanımlayıp onlar için ucuz işgücü hazırlamak değildir.

Haber Merkezi / Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM), çırak kalfa yetiştirme adı altında çocuk işçi çalıştırmaktır, işverenlere bedava işgücü sağlamaktır.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubu, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) uygulamalarında çocuk işçi çalıştırılması ve iş cinayetlerine ilişkin açıklama yaptı.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Ülkemizde işçi ölümleri olağanmış gibi davranılıyor. Her gün en az 5 işçiyi işyerlerinde kaybediyoruz. Bu ölümlere ‘kaza sonucu kayıp’ diyemeyiz. Tüm ölümler bilinen, tekrar eden nedenlerle meydana geliyor. İşyerlerinde hemen her gün yüksekten düşme, elektrik akımına kapılma, iş ekipmanına sıkışma, iş ekipmanının altında kalma sonucu ölümler meydana geliyor. Bu ölümlerin her biri basit teknik tedbirlerle önlenebilir ancak önlenmiyor. Çünkü ölüm, yaralanma, sakat kalma öncesinde işyerleri denetlenmiyor, sonrasında da işyerlerine, işverenlere yaptırım uygulanmıyor. Bile bile gelen bu ölümlere kaza’ demek mümkün değil. Bunlar iş cinayetidir, işveren cinayetidir.

İşyerlerindeki ölümleri 7’den- 70’e ölüm olarak ifade edebiliriz. Evet, her yaştan işçi, emekçi ölüyor. Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) adı altında işyerlerinde çalıştırılan çocuklar ölüyor.

Arda Tonbul, Ulaş Dumlu, Zekai Dikici, Ömer Çakar, Ömer Girgin, Murat Can Eryılmaz, Erol Can Yavuz, Alperen Enes Ural, Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) adı altında çalıştırılırken son 1 yılda ölüme gönderilen çocuklardı.

En son çocuk işçi ölüm haberi Konya’dan geldi; Konya Karapınar MESEM Öğrencisi Eren Dağ, çalıştığı sondaj firmasının Akören mevkisinde saat 20.00 sularında bir tarlada kuyu açmak için sondaj çalışması yapılırken elektrik akımına kapıldı Eren Dağ, doktorların müdahalesine rağmen kurtarılamadı, yaşamını yitirdi.

Ulusal mevzuatta ya da başka uluslararası sözleşmelerde farklı kabuller olsa da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde 18 yaşından küçük herkesin çocuk sayılacağı belirtilmektedir.

Sözleşmeye göre; Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.

MESEM kapsamı dışında da işyerlerinde çocuk işçi çalıştırılmakta, çocuk işçi ölümleri meydana gelmektedir. Ancak MESEM çocuk işçiliğe uydurulan bir yasal kılıftır. MESEM 4+4+4 olarak tanımlanan zorunlu eğitimin 9. Sınıftan itibaren sürdürülen parçasıdır. Haftada 1 gün okulda teorik eğitim olarak tanımlanan müfredatta; haftada 2 ‘şer saat Türk Dili ve Edebiyatı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Matematik dersleri zorunlu derstir. Sadece 9. Sınıfta ayrıca Kuranı Kerim, Peygamberimizin Hayatı, Seçmeli Beden Eğitimi ve Spor, Güzel Sanatlar dersleri de 2 saat seçmeli ders olarak alınmaktadır. Bu dersler, eğitim olarak değerlendirilemez, çocukları hayata hazırlayan dersler değildir.

3308 sayılı Meslek Eğitim Kanununda, İşletmelerde Mesleki Eğitim; “mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumları öğrencilerinin beceri eğitimlerini işletmelerde, teorik eğitimlerini ise mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında veya işletme veya kurumlarca tesis edilen eğitim birimlerinde yaptıkları eğitim uygulamaları” olarak tanımlanmıştır.

Hemen hemen tüm İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin WEB sayfalarında yer alan kamu spotları, bilgilendirme metinleri, videolar, afişler, broşürler, dokümanlarda, MESEM şöyle tanıtılmakta; Mesleki eğitim merkezleri, ülkemizin meslek sahibi insan ihtiyacını karşılayabilmek adına çalışmalarını sürdürmektedir.

Çıraklık eğitiminin örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınması ile ekonomimizin temel yapı taşı olan işletmelerin çırak ihtiyacının karşılanması ve çırak öğrencilerimizin ahilik kültüründen gelen usta çırak ilişkisiyle mesleklerini işbaşında öğrenmeleri amaçlanmıştır. Mesleki eğitim merkezi öğrencileri haftada 1 gün okulda teorik eğitim, 4 gün işletmelerde pratik eğitim alır.

Ortaokulu bitirenlere zorunlu lise eğitimini mesleki eğitim merkezlerinde tamamlayabilme fırsatı 9. sınıftan itibaren iş kazaları, meslek hastalıklarına karşı sigorta 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az %30’u, 12. sınıftaki kalfalara asgari ücretin en az yarısı kadar maaş imkânı Ustalık belgesi, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi diploması ve kendi iş yerini açma fırsatı Çalışma yaşamına ilişkin bireysel ilişkileri düzenleyen 4857 sayılı İş Kanunu’nda; 14 yaşını bitirmiş 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişi çocuk işçi, 15 yaşını tamamlamış ancak 18 yaşını tamamlamamış kişi de genç işçi olarak tanımlanmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu’na dayanılarak çıkartılan Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılmalarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte, çocuk ve genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işler belirtilmiştir. Bu işlerin tamamı hafif işlerdir. Oysa çocuklar MESEM kapsamında çok tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadırlar. MESEM çıraklık eğitimi değil, çocukların ker türlü işte doğrudan çalıştırılmasıdır, çocuk işçiliğidir.

MESEM’de çocukları, gençleri hayata hazırlayan temel bilgiler, bilim, beceri, duyarlılık ve yeterliliklerin geliştirilmesi yoktur. Çocuk ve gençler bir makinenin dişlisi durumuna indirgenmekte, adına öğrenci denilse de işletmelerin işçisi olarak çalıştırılıp, ucuz işgücü olarak kullanılmaktadırlar. MESEM’deki uygulama eğitim değildir. Bu tam tersine, çocukları, gençleri daraltan bir durumdur. MEB’in görevi bu olamaz. Çocuk ve gençlerin her tür temel bilgi, bilim, beceri, duyarlılık yeterliliklerinin kazandırılması olmak zorundadır.

14 yaşındaki çocukları bir işyerinde çalıştırmak eğitim değil, kendini geliştirme ve gerçekleştirme hakkının ihlalidir. Çocuklar, temel bilimlerdeki eğitimlerden yoksun kalmakta, yaşıtları ile oyun oynayamamakta, kültürel hiçbir etkinliğe katılamamaktadır.

MEB’in görevi çok genişleyen bilgi çağında çocuk ve gençlerin her tür temel bilgi, bilim, beceri, duyarlılık yeterliliklerinin kazandırılmasıdır. Çocuk ve gençlerimizi bir makinenin dişlisi durumuna indirgemek ve sıkıştırmak, işletmecilerin işçisi/hizmetçisi olarak tanımlayıp onlar için ucuz işgücü hazırlamak değildir.

MESEM, çırak kalfa yetiştirme adı altında çocuk işçi çalıştırmaktır. İşverenlere bedava işgücü sağlamaktır. Önceki Milli Eğitim Bakanı 24 Mayıs 2023 tarihinde yaptığı açıklamada Mesleki Eğitim Merkezlerindeki öğrenci sayısının 1.405.000 olduğunu belirtmişti. Bu da göstermektedir ki; mesleki eğitim adı altında çocuk işçi çalıştırılan işyerlerinin işverenleri adına işsizlik fonundan aylık 8 Milyar TL. den fazla kaynak aktarımı yapılmaktadır.

Çocuk işçiliği ya da MESEM’lere ısrarcı olma nedenleri arasında, yoksulluk önemli bir rol oynamaktadır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Mesleki Eğitim Kanunu’nda gerçekleştirilen değişiklikle mesleki eğitim merkezlerine kayıtlı öğrenci sayısının yüzde 784’lük artış olduğunu söylemiştir.

Basın-yayın organlarında yer alan haberlere göre, çocuklara devlet tarafından ödenen ücretin bir kısmı, bazı işletmeler tarafından istenilmekte, usta ve işverenler tarafında mobbing uygulanmakta, yoğun mesai ve hatta tatil yapamadan cumartesi günü dahil çalışılmakta, işçi sağlığı güvenliği önlemleri olmadan, gözetimsiz bir şekilde her türlü tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadırlar.

14 yaşındaki Arda Tonbul sac büküm makinasına sıkışarak, 17 yaşında Alperen Enes Ural inşaatta doğalgaz borusu döşerken yüksekten düşerek, 17 yaşındaki Muratcan Eryılmaz inşaatta yüksekten düşerek , 15 yaşındaki Erol Can Yavuz üzerine sunta bloklarının devrilmesi, 17 yaşındaki Ömer ÇAKAR klima tesisatı döşerken 2. Kattan aşağı düşerek, 16 yaşındaki Zekai Dikici inşaatta yüksekten düşerek, 17 yaşındaki Ulaş Dumlu, atık havuzuna düşerek, 15 yaşındaki Alperen Kocayavuz inşaatta yüksekten düşerek öldü. Bu ölümler çıraklık eğitimindeki ölüm olarak adlandırılamaz, Çocukların normalde çalıştırılmaları yasak olan işlerde çalıştırılırken meydana gelen ölümlerdir.

Yaşanan ölümler üzerine Millî Eğitim Bakanlığı 02.02.2024 tarihinde 81 İl Valiliğine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, İçişleri Bakanlığına, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonuna “Mesleki Eğitimde İş Sağlığı Güvenliği” başlıklı bir genelge gönderdi. Valiliklere, il ve İlçe Milli Eğitim müdürlüklerine, İşletmelere okullara görevler verildi. Ancak ölümler bitmedi. Bitmez de.

Farklı kültürlerde çocukluk gerek yaş gerekse işlevler açısından farklı şekillerde tanımlansa da çocukların fiziksel, sosyal, zihinsel ve psikolojik yönlerden yetişkinlerden farklı birer birey oldukları ve bu yönlerdeki gelişimlerinin sağlıklı biçimde gerçekleşmesi için yetişkinlerden daha farklı sağlık, bakım, koruma ve destek hizmetlerine ihtiyaç duydukları bir gerçektir. Ölümlerin önlenmesi için, çocukların fiziksel, sosyal, zihinsel ve psikolojik açıdan gelişebilmeleri için MESEM adı altında yürütülen çocuk işçiliğine son verilmelidir.

Uygulamaya son verilinceye kadar, MESEM uygulaması yapılan işyerleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerince çalışma koşulları, işçi sağlığı ve güvenliği açısından özel bir program çerçevesinde denetlenmeli, sonuçları kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Bugüne kadar MESEM kapsamındaki işyerlerinde meydana gelen iş cinayetleri ÇSGB müfettişlerince incelenmeli, kaza nedenleri kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Çocuk işçiliği ile etkin mücadele konusunda ILO, sadece bakanlık ile değil sendikalar ve meslek örgütleri ile de işbirliği yapmalıdır. Okullarda En az 12 yıl Örgün Eğitim zorunlu olmalı, MESEM uygulaması tamamen kaldırılmalı, yoksul ailelerin çocuklarına eğitim bursu verilmelidir.”

Paylaşın

Çocuklar, MESEM’le Sermayenin Sömürüsüne Gönderiliyor

DEM Parti Çocuk Komisyonu Eşsözcüsü İhsan Seylan, eğitimde 2012’de, 4+4+4 düzenlemesinin uygulamaya geçirilmesiyle çıraklık ve stajyerlik uygulamaları gibi düzenlemelerin yapıldığını hatırlatarak, “AKP, bu düzenlemelerle çocukların yaşam ve eğitim hakkını hiçe sayarak eğitimden uzaklaşmasına ve işçileştirilmesine neden olmuştur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Çalışma hayatında yetişkinlerle çarpık bir şekilde eşitlenen ve sayıları yüzbinleri bulan çocukların sömürü ve istismarı bu sayede artmıştır. 2 milyona yakın öğrencinin bulunduğu MESEM’lerde çocuklar, ‘Bir gün okulda dört gün işyerinde eğitim alma’ adı altında sermayedarların bir ‘memleket meselesi’ olarak gördükleri meslek liseleri vasıtasıyla yoğun emek sömürüsüne maruz bırakılmaktadır. Devlet bunu yasallaştırıyor, çocukları güvencesiz bırakarak sermayedarların hizmetine gönderiyor.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Çocuk Komisyonu Eşsözcüsü İhsan Seylan, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği Günü’ne ilişkin partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. İhsan Seylan, şunları söyledi:

“Açıklamamıza çeşitli sebeplerden dolayı işçileştirilmiş iki çocuk cinayetinden dolayı ailelere başsağlığı dileyerek başlayacağız. Adana Seyhan’da ailesiyle beraber mültecileştirilmiş henüz 10 yaşında bir çocuk, çalıştığı tekstil atölyesinde asansör boşluğu ile duvar arasına sıkışıyor ve maalesef hayatını kaybediyor. Onun bu şekilde çalıştırılması ve tedbirsizlik onun ölümüne neden olmuştur.

Sorumlular yargılanmalıdır. Bu süreci takip edeceğiz. Ankara Şereflikoçhisar’da ise mevsimlik tarım işçisi 2 kız çocuğu maalesef girdikleri gölette hayatını kaybediyor. Burada da mevsimlik tarım işçisi çocukların korumalardan uzak olduğu, kamunun tedbir almadığı, çocukların ölüme gönderildiği ve bu ölümlerin sürekli hale geldiği bir durum var. Bunlarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmasını istiyoruz. Çocukların ailelerine başsağlığı diliyoruz.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO), işçileştirilen çocuklar hakkında farkındalık yaratmak için 12 Haziran 2002’de ilan ettiği “12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü”nün 22. yılını geride bırakmaktayız. Dünyada ve Türkiye’de işçileştirilen çocuk hakikati belirli dönemlerde kısmi azalmalar gösterse de acı bir gerçek olarak artarak karşımızda durmaktadır.

Farklı çağlarda da görülen ancak kapitalist üretim biçimiyle birlikte daha yıkıcı bir hal alan işçileştirilen çocuk hakikatine karşı etkili bir tedbir ve çözüm adına ise herhangi bir ilerleme söz konusu değildir. Bugün devletler ve ulus üstü sermaye grupları, göstermelik açıklamalarla işçileştirilen çocuklar için mücadele ettiklerini ilan etseler de hakikat bunun tam tersidir. Afrika’dan Asya Pasifik’e, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya milyonlarca çocuk başta tarım olmak üzere hizmet ve sanayi sektörlerinde sömürülmekte, sermayenin kar hırsı sonucunda yaşamlarını yitirmektedir.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün güncel verilerine göre dünya üzerinde 160 milyondan fazla çocuk işçileştirilmiş durumdadır. Türkiye’de ise bu sayı her geçen yıl artmakta, güvenilirliği ziyadesiyle şüpheli olan TÜİK’in verilerinde dahi çocuk işçi sayısının 850 binden fazla olduğu görülmektedir. Sendikaların verilerine bakıldığı takdirde ise bu sayı 2 milyonu, yaz aylarında 4 milyonu geçmektedir.

Yani Türkiye’de her beş çocuktan biri, oğlan çocuklarının ise üçünden biri işçileştirilmiş durumdadır. Bu veriler yalnızca 15-17 yaş arasındaki çocukları kapsarken, 15 yaş altında çalışmak zorunda bırakılan çocuklara dair ise kamu otoriteleri tarafından 2020’den beri herhangi bir veri paylaşımı yapılmamaktadır. Ayrıca bu verilere mültecileştirilmiş çocuklar dahi değildir.

Tabii ki çocukların işçileştirilmesinin de iş yerlerinde yaşamlarını yitirmesinin de esas sebebi kapitalizm ve onun varoluşsal çıkmazı niteliğindeki kar hırsıdır. Çocukların istismara, yaşam hakkı ihlaline ve yoğun emek sömürüsüne maruz bırakıldıkları günümüz koşulları kapitalist, erkek egemen, ırkçı sistemin bir tezahürüdür. Tüm bu sonuçlar bunların tezahürüdür.

Türkiye’de işçileştirilen çocuklar üretimi ayakta tutan bir olgu olarak varlığını korumaktadır. Türkiye’nin en güvencesiz, korunmasız, sömürülen ve şiddete uğrayan kesimi çalışmak zorunda bırakılan çocuklardan oluşurken, “çocuk işçiliği” sorunu yokmuş gibi bu alan görünmez kılınmaktadır. Sermaye dostu muktedirler tarafından sanki etkili bir mücadele yürütülüyormuş illüzyonu yaratılmak istense de gerçek böyle değildir. Oy kullanma yaşı 18 iken çalışma yaşının 15 olduğu bir yerde çocukların işçileştirilmesi bu sorunu ortaya koymaktadır.

“Son 11 yılda en az 695 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi”

Çocukların işçileştirilmesine göz yuman, bunu bir nevi halkla ilişkiler stratejisiyle meşrulaştırmaya çalışan iktidarın emek politikaları çocukların tehlikeli işlerde, kayıt dışı ve güvencesiz koşullarda çalıştırılmasına zemin oluşturmaktadır. Bunların bir sonucu olarak ise iş cinayetlerinde yaşamını yitiren çocuk sayısı her geçen gün artmaktadır. Çocukların iş yerlerinde yaşamını yitirmesinin bir diğer sebebi ise AKP’nin kendi iktidarını baki kılmak ve sermayedarların kar hırsını devam ettirmek için yaşamın başka birçok alanında da uyguladığı ‘cezasızlık politikalarıdır.’

Bu politikayla failler cezalandırılmamakta, yaşam hakkı ihlaline kadar varan durumlarda mağdurun zararları giderilmemekte ve en mühimi benzeri vakaların tekrarlanmaması için yapısal tedbirler alınmayarak çocuk cinayetleri görünmez kılınmaya çalışılmaktadır. İSİG’in son açıklamasına göre son 11 yılda en az 695 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi. AKP iktidarları döneminde bunun iki katıdır. Bu neye tekabül ediyor? Her 6 günde 1 çalışan çocuk hayatını kaybetmekte, sorumlular ile ilgili herhangi bir işlem yapılmamakta, kamu otoritesi sorumluluktan kaçmaktadır. Kamu görevlisi sonrasında da bir önlem almamaktadır.

Bildiğiniz gibi 2012 yılında 4+4+4 eğitim düzenlemesi uygulamaya geçirilmiş, bununla birlikte çıraklık ve stajyerlik uygulamaları gibi çok sayıda düzenleme yapılmıştır. AKP, bu düzenlemelerle çocukların yaşam ve eğitim hakkını hiçe sayarak eğitimden uzaklaşmasına ve işçileştirilmesine neden olmuştur.

Çalışma hayatında yetişkinlerle çarpık bir şekilde eşitlenen ve sayıları yüz binleri bulan çocukların sömürüsü ve istismarı bu sayede artmıştır. 2 milyona yakın öğrencinin bulunduğu MESEM’lerde çocuklar, “1 gün okulda, 4 gün işyerinde eğitim alma” adı altında sermayedarların bir “memleket meselesi” olarak gördükleri meslek liseleri vasıtasıyla yoğun emek sömürüsüne maruz bırakılmaktadır. Devlet bunu yasallaştırıyor, çocukları güvencesiz bırakarak sermayedarların hizmetine gönderiyor.

Tüm bunlar ışığında atılması gereken acil adımlar şunlardır: Çocukları ucuz işgücü olarak gören ve bunun altyapısını oluşturan eğitim politikalarına son verilmelidir. Çocuk yoksulluğu ve çocukların işçileştirilmesi ile ilgili bilimsel ve güvenilir düzenli veriler kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Çocuk çalıştıran kişi ve kurumlara göz yumulmamalı, caydırıcı cezalar verilmelidir.

Yasa dışı çocuk çalıştırmayı önlemeye yönelik tedbirler alınmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalı, ilgili mevzuatlar yürürlüğe konulmalıdır. Tüm çocuklar ücretsiz ve detaylı sağlık taramasından geçirilmelidir. Yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenme imkânı sağlanmalı, çocukların sağlık hakkı gasp edilmemelidir.

Bizler çocukların işçileştirilmediği, toplumsal üretim ilişkilerine sermayenin ihtiyaçları için değil eşit ve toplumsal özneler olarak özgürleşmek için dahil olmalarını destekleyeceğiz ve bunun için mücadelemizi sürdüreceğiz. Her zaman söyledik ve bugün bir kez daha söylüyoruz: Çocuklar işçi değildir! Zarok ne karker in, Çocuk, yaşam, özgürlük! Zarok, jiyan, azadî!”

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Yoksulluk Çocuk İşçiliğini Artırdı

Gaziantep özelinde yapılan bir araştırmaya göre, çocukların uzun saatler boyunca düşük ücretlere çalıştırıldığını gösterdi. Araştırma çocuk işçilerin yüzde 94’ü günde 8-12 saat, yüzde 71,4’ü haftada 6 gün çalıştığını belirtti.

Yüzde 18,3’ünün 600-1000 TL, yüzde 65,8’inin 1200-2000 TL aylık ücret alan çocukların emeğinin ucuz işgücü görüldüğü aktarılan araştırmada, bu durumun çocukları da yoksulluğa ittiği gerçeğini yansıttığının altı çizildi.

Birgün’de yer alan habere göre; Gaziantep Üniversitesi bünyesinde Temmuz 2023’te Abdullah Tanır’ın hazırladığı “Organize Sanayi Bölgesinde Çalışan Çocuk İşçilerin Çalışma Koşulları İle Sağlıklı Yaşam Tarzı Davranışlarının Belirlenmesi” başlıklı yüksek lisans tezinde 18 yaş altında olan 1000 çocuk işçiyle yapılan anket yer aldı. Gaziantep Küsget Organize Sanayi Bölgesi’nde 5 Mart 2021-1 Eylül 2021 tarihleri arasında yapılan araştırmada dikkat çekici veriler yer aldı.

Araştırmaya katılan çocuk işçilerin yüzde 18,6’sı 9-14 yaş arasında olurken yüzde 81,4’ü 15-19 yaşları arasında. 2011 yılında Antep’te yapılan bir araştırmanın anımsatıldığı yüksek lisans tezine göre kentte 9-14 yaş arasındaki çocuk işçilerin sayısının arttığına dikkat çekildi. 2011’deki araştırmada 10-14 yaş arasındaki çocuk işçi sayısının yüzde 8,9 olduğu belirtildi. Çocuk işçilerin yüzde 87,1’i otomotiv, yüzde 12,9’u diğer sektörlerde çalıştığını aktardı.

TÜİK verileri hatırlatıldı

Çocukların yüzde 41,7’sinin meslek öğrenmek, yüzde 41’inin para kazanmak ve yüzde 15,8’inin aile istediği için çalıştıkları aktarılan tezde, yüzde 93,8’inin sosyal güvencesi olmadığına değinildi. TÜİK verilerinin hatırlatıldığı tezde, şöyle denildi: “TÜİK 2016 verilerine göre çocuk işçilerin yüzde 78’i kayıt dışı çalışmaktadır. 2016’da 15-17 yaş arası çocuk işçi sayısı 708 bindir. Bu çocukların 558 bini kayıt dışı çalışırken, 150 bini sigortalıdır. Yani çalışan her 10 çocuktan 8’i kayıt dışıdır. Baştaymaz ve Dülgeroğlu’nun 1995 araştırmasında, çalışan çocukların; sosyal güvenlikten yoksun olduğu belirlenmiştir. Çocuk işçilerin sosyal güvenlikten yoksun çalışması bulgularımızı desteklemektedir.”

Araştırma çocuk işçilerin yüzde 94’ü günde 8-12 saat, yüzde 71,4’ü haftada 6 gün çalıştığını belirtti. Yüzde 18,3’ünün 600-1000 TL, yüzde 65,8’inin 1200-2000 TL aylık ücret alan çocukların emeğinin ucuz işgücü görüldüğü aktarıldı. Bu durumun çocukları da yoksulluğa ittiği gerçeğini yansıttığının altı çizildi.

Çocuk işçilerin yüzde 13,3’ünün vücut kitle indeksi 18,5’in altında yani ‘zayıf’ olduğu aktarılan çalışmada, sağlığa ilişkin şunlara dikkat çekildi: “Bu çalışmada genel sağlık anketine göre riskli grup çok yüksek çıkmıştır ve çalışan çocuk işçilerin psikolojik olarak çok kötü durumda olduğu görülmüştür. Çalışan çocuk işçilere psikolojik desteğin çok önemli olduğu bu çalışmada irdelenmiştir.”

Tezin sonuç bölümünde, şu ifadelere yer verildi: “Gelir adaletsizliği, ucuz işgücü fırsatçılığı, aile eğitim düzeyi, eğitimde fırsat eşitliğinin olmayışı ve eğitimin istihdam piyasasıyla uyumsuz olması çocukları çalışmaya zorlayan temel nedenlerden olup, çocuk işçilerin hem psikolojik hem de fiziksel olarak sağlıklı yaşam sürmelerine engel olmaktadır.

İşyerlerinin yeterli derecede denetimden yoksun olması, meslek eğitim kurumlarının yetersizliği, çalışma koşullarının zorluğu, çalışma sürelerinin fazlalığı gibi nedenler çocukların sağlıklı yaşam sürmelerine engel olmakta, sağlıklı gelişimlerini engellemekte ve sosyal hayattan izole edip onları küçük yaşlarda çalışmaya zorlamaktadır. Bu nedenle, öncelikle ailelerin gelir düzeylerini yükseltecek sosyo-ekonomik politikalar ele alınmalı, ailelere gerekli eğitim verilmeli, çalışan çocukların korunmasını amaçlayan yasal düzenlemeler için uluslararası standartlara uyum sağlayacak şekilde, mevzuat oluşturulmalı ve etkin bir biçimde uygulanmalıdır ve bu, ülkenin gereksinimine uygun olarak yapılmalıdır.

Eğitim ve okul, çocuk işçiliğini sona erdirmede en etkili araçtır. Hem temel eğitim hem de mesleki eğitim yaygınlaştırılmalıdır. Eğitimin doğrudan ve dolaylı maliyetleri, yoksul ailelerin de katlanabileceği duruma getirilmeli, eğitimin kalitesi yükseltilmeli ve gelecekte istihdam olanağı sağlar duruma getirilmelidir. Çocuk işçiliği var olan bir sorundur ve bu sorunun çözümü için uygulanması gereken şeyler arasında; daha iyi çalışma koşullarının belirlenmesi ve bu koşulların denetlenmesi gerekmektedir.”

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Çocuk İşçiliği Yüzde 46 Arttı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2022 Yılı Faaliyet Raporu’nda yer alan Çocuk İşçiliği ile Mücadele Programı kapsamında yürütülen faaliyetlere ilişkin veriler dikkati çekti.

2021’de sokakta risk altında bulunan çocuklara yönelik mobil ekip hizmetleri kapsamında müdahale edilen çocuk sayısı 6 bin 781 iken, bu sayı geçtiğimiz yıl yüzde 46 oranındaki artışla 9 bin 914 olarak gerçekleşti.

Rapora göre, 2021’de 6 bin 376 çocuk hakkında eğitim, danışmanlık ve sağlık tedbirleri alınırken bu sayı geçtiğimiz yıl 7 bin 454’e yükseldi. Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) hizmeti ya da Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ile ailesi destek alan çocuk sayısı da 8 bin 396’dan 11 bin 952’ye çıktı. Ailesi destek alan çocuk sayısı bir yılda yüzde 42 oranında arttı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verileri, okulda ve sokakta risk altında bulunan çocuk sayısında son yıllarda yaşanan çarpıcı artışı gözler önüne serdi. Bakanlığın 2022 Yılı Faaliyet Raporu’nda, koruma kararı kaldırılarak ailesine teslim edilen, suça sürüklenen, ihmal edilen, sokakta çalıştırılan veya diğer nedenlerle risk altında bulunan çocuklara yönelik yapılan müdahalelere ilişkin bilgilere yer verildi.

T24’ten Eray Görgülü’nün haberine göre; raporda, “Çocuklar Güvende Programı” kapsamında 2019 sonu itibarıyla 27 bin 717 çocuk çeşitli riskler nedeniyle takibe alınırken, bu sayı 2020’de 52 bin 341’e, 2021’de de 92 bin 945’e çıktı. Takibe alınan çocuk sayısında yaşanan artış 2022’de de devam etti. Bu sayı 2022 sonu itibarıyla yüzde 422 oranında beş katlık artışla 144 bin 881’e yükseldi.

Çocuk işçiliği yüzde 46 arttı!

Raporda, Çocuk İşçiliği ile Mücadele Programı kapsamında yürütülen faaliyetlere ilişkin veriler de dikkati çekti. 2021’de sokakta risk altında bulunan çocuklara yönelik mobil ekip hizmetleri kapsamında müdahale edilen çocuk sayısı 6 bin 781 iken, bu sayı geçtiğimiz yıl yüzde 46 oranındaki artışla 9 bin 914 olarak gerçekleşti.

Böylece 12 Haziran 2017’den bu yana beş buçuk yılda toplam 39 bin 699 çocuğa müdahale edilmiş oldu.

Yine çocuk işçiliği ile ilgili 2021’de bin 138 çocuğun ailesi hakkında adli işlem başlatılırken bu  sayı, 2022’de bin 332’ye ulaştı.

Rapora göre, 2021’de 6 bin 376 çocuk hakkında eğitim, danışmanlık ve sağlık tedbirleri alınırken bu sayı geçtiğimiz yıl 7 bin 454’e yükseldi. Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) hizmeti ya da Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ile ailesi destek alan çocuk sayısı da 8 bin 396’dan 11 bin 952’ye çıktı. Ailesi destek alan çocuk sayısı bir yılda yüzde 42 oranında arttı.

Okullarda Risk Altında Bulunduğu Değerlendirilen Çocuklara Yönelik Mobil Ekip Hizmetleri’ne ilişkin veriler de çocukların yalnızca sokakta değil okulda da risk altında olduğunu ortaya koydu.

Bu kapsamda 2021 sonuna kadar 9 bin 219 kez gerçekleştirilen okul ziyaretinde toplam 32 bin 745 sosyal hizmet müdahalesi gerçekleştirilen ekiplerin, sadece son bir yılda yaptığı sosyal hizmet müdahale sayısı 11 bin 34 oldu. Böylece bugüne kadar yapılan toplam sosyal hizmet müdahale sayısı 43 bin 799’a yükseldi.

Rapora göre, ekonomik açıdan risk altında olan çocukların sayısındaki artış da dikkati çekti. Ekonomik yoksunluk sonucu korunma ihtiyacı olduğu gerekçesiyle SED hizmeti kapsamında 2020’de 129 bin 422 çocuk desteklenirken bu sayı 2021’de 141 bin 275’e yükselmişti.

Raporda, ailesinin yanında bakımı sağlanamayan çocuk sayısının 2022 sonu itibarıyla 157 bin 248’e çıktığı, bu kapsamda bugüne kadar 3 milyar 497 milyon 109 bin TL’lik ödeme yapıldığı belirtildi.

Paylaşın

Dokuz Yılda En Az 556 Çocuk Çalışırken Hayatını Kaybetti!

İstanbul Silivri’de bir sitenin inşaatında çalıştığı belirtilen 15 yaşındaki Ali Koç, 6’ncı kattan düşerek hayatını kaybetti. Olay önceki gün Yeni Mahalle Varnalı Caddesi’nde bulunan inşaatta meydana geldi. 15 yaşındaki Ali Koç belirlenemeyen nedenle 6’ncı kattan aşağı düştü.

Haber verilmesi üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri tarafından hastaneye kaldırılan Ali Koç, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Koç’un cansız bedeni, otopsi için Adli Tıp Kurumuna götürüldü.

Silivri İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından mühendis Mustafa A., 18 yaşından küçük çocuğu çalıştırmaktan dolayı gözaltına alındı. Mustafa A. emniyetteki işlemlerinin ardından Silivri Adliyesi’ne sevk edildi. Öte yandan inşaat firmasının sorumluları ile belediye görevlilerinin de aralarında bulunduğu bazı kişilerin Silivri Emniyet Müdürlüğü’nde ifadelerine başvurulduğu öğrenildi.

silivirininsesi.com’da yer alan habere göre ise Varnalı Konutları’nın projesi olan inşaat SİYTAŞ ve Saral İnşaat tarafından yapılıyordu.

İşyeri yönetiminin bilgisi var

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Uzmanı Ertuğrul Bilir, BirGün’den Asena Tunca‘ya yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Bu iki boyutlu bir sorun. İlki çocukların çalışmak zorunda kalması. Türkiye halen çok sayıda çocuk işçinin çalıştığı ve çocukların çalışmak zorunda kaldığı bir ülke. Sömürge kültürü ve gelir dağılımındaki eşitsizlik çocukları bu duruma getiriyor. Özellikle yoksul ve kırılgan kesimlerdeki çocuklar bu zorunlulukla sıkça karşı karşıya kalıyor. İkinci boyut ise bu çocukların çalıştırılabiliyor olması. İnşaat sektöründe herkes sahaya giremez. Bu son örnekte görünen o ki işyeri yönetiminin bilgisi var ve çocuk işçi çalıştırıyor.”

İş cinayetinin ardından mühendisin gözaltına alındığını aktaran Bilir, “Mühendis aynı zamanda inşaatın müteahhidi veya yönetiminden biri değilse temel kararları mühendis veremez. Esas sorumlu işverendir. Çocuk iş cinayetlerinin de ötesinde yüksekten düşerek yaşamını yitirme hayli yaygın. Sermaye sahipleri olanakları kullanmıyor. İşveren işçiyi kendi dikkatine teslim ediyor. Her gün en az 5-6 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Patronlar önlem almıyor, işçileri kaderine terk ediyor. Bundan kurtulmak her düzeyden emekçinin örgütlenmesi ile olacaktır” diye konuştu.

Avrupa’nın en kötüsüyüz

DİSK Dev Yapı İş Denetim Kurulu Üyesi Haydar Baran “Çocuk işçi çalıştırmada Avrupa’da en kötü durumda olan ülke konumundayız. Dünyada ise ilk 10’dayız. Çocuk işçilik oldukça yaygın. Kayıtlı ve kayıt dışı çalışan çocuk işçi sayısı çok fazla. Kayıtlı olmayanlar zaten işyerinde hayalet konumunda. Avrupa’da en fazla iş kazası yaşanan ülke Türkiye” dedi.

“İş cinayetlerinde çalışma koşulları, kayıt dışı çalışma, kar hırsıyla işçinin can güvenliğinin görmezden gelinmesinin yanında en büyük etki sahibi denetim yapmayan devlet organlarıdır” vurgusu yapan Baran, “Sigortasız işçi Türkiye’nin büyük bir sorunu. En yaygın görüldüğü alan ise inşaat. İnşaatlarda sigortalı işçi çok az” diye kaydetti.

Baran, “Kalıp, beton atma, çivi sökme gibi işlemler dahil hepsini çocuklar da yapıyor. Patronun umurunda değil. Çocuk işçi patronun gözünde ucuz işçidir. Asgari ücretin altında, prim derdi olmadan emeği sömürüyorlar” ifadelerini kullandı.

Sermaye ve patron korunuyor

“Emek korunmuyor, sermaye ve patron korunuyor. Bizim devlet yetkililerimiz ucuz işçi çalıştırmakla övünebiliyor. Bu zihniyet değişmedikçe iş cinayetleri değişmez” diyen Baran, “çocuk işçilik hem insani hem ahlaki olarak yasaklanmalıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu konuyu çok özel bir çalışmayla gündeme almalıdır. Çocuk işçi çalıştıran patronlara yüklü miktarda yaptırım uygulanmalı. Sorumlu yönetenlerdir” diye kaydetti.

Baran, “Sendikal mücadele mutlaka verilmelidir. Emeğin korunması sağlanmalıdır. Çocuk işçiliği önlemek ve insani koşulları elde etmek için örgütlenmek ve özel bir çabayla mücadele etmek gerekir” dedi.

9 yılda 556 çocuk

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı 2019 yılı raporuna göre, 5-17 yaş arası çocuk işçi sayısı 720 bin. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) 2021 yılı raporuna göre iş cinayetlerinde yaşamını yitiren çocuk sayısı 62 iken, 2022 yılı ilk 7 ayda iş cinayeti sonucu hayatını kaybeden çocuk sayısı 39. İSİG Meclisinin verilerine göre son dokuz yılda en az 556, AKP’li yıllarda en az 811 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. İSİG Meclisinin son 9 yılda iş cinayetlerinin iş kollarına göre dağılımına göre tam 57 çocuk inşaat, yol, iş sektöründe çalışırken yaşamını yitirdi.

Paylaşın