Deprem Bölgelerinde Yaşayan Seçmenler Nasıl Oy Kullanacak?

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler 11 ilde büyük yıkıma neden olurken, deprem bölgelerinde yaşayan seçmenlerin yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde nasıl oy kullanacakları da merak edilen sorular arasında.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, bu soruya maddeler halinde yanıt verdi. Erkek’in sosyal medya hesabından yaptığı depremzedelerin oy kullanmasına ilişkin açıklamaları şöyle:

“Öğrencilerimizin oy kullanabilmesi için 14 Şubat’a kadar adres kaydı yaptırması gerektiğine ilişkin bir söylenti dolaşıyordu, DOĞRU DEĞİLDİR. Seçim takvimi başlayıp da seçmen kütükleri askıya çıkana dek her an MERNİS’e kayıtlı adresler değiştirilebilir.

Seçim Kanununda geçen yıl yapılan değişiklikle YEREL SEÇİMİN başlangıcından 3 ay önceki seçmen kayıtlarının esas alınacağı hükme bağlandı. Bu kural MİLLETVEKİLİ ve CUMHURBAŞKANI seçimlerinde uygulanmaz!

Vatandaşlarımız YSK tarafından seçim takviminin yayınlandığı güne ve sonrasında seçmen listelerinin askıda kalıp ilan edileceği süre sonuna kadar oy kullanacakları yer adreslerini güncelleyebilirler.

Adres güncellemeleri, nüfus müdürlüklerine bizzat başvuru veya e-devlet üzerinden yapılabilir. Askı süresinde bu işlemin dışında ayrıca ilçe seçim kurullarına başvuru gerekecektir. Bu başvurulara göre seçmen listeleri şekillenecektir.

Yurtta kalan öğrenciler seçmen kütüklerinin askıda olacağı 2 haftada, yurtlarından alacakları belge ve okullarından alacakları öğrenci belgesiyle; – Önce nüfus müdürlüğüne, – Oradan alacağı belgeyle ilçe seçim kurula başvurarak yurtlarının olduğu ilde oy kullanabilirler.

Yurtlar kapalı olduğuna göre öğrenciler için de adres kayıt sistemindeki bir adresi ikamet adresi olarak göstermek gerekecek. Yeni düzenleme ile adresi kapandığı için adres kayıt sisteminde görünmeyenler, en son geçerli adreslerinde seçmen listelerine eklenecekler.

YSK henüz, depremzedelerin oy kullanmasında nasıl bir yol izleyeceğine ilişkin karar almadı. Bu konuyu da yakından takip ediyor, seçmenlerin oy kullanmasının güvence altına alınması için önerilerimizi oluşturuyoruz.

Kendi sandığından başka sandıkta görev yapan sandık kurulu başkan, üyeleri ve diğer görevlilerin kendi sandıklarında isimlerinin karşısına “oy kullanamaz” şerhi düşülür, görevli olduğu sandık seçmen listesine ismi eklenir. Böylece bunların mükerrer oy kullanmaları önlenir.

Ayrıca kısıtlı, hükümlü, kamu hizmetinden yasaklı, silah altında bulunan erler, onbaşılar, kıta çavuşları ve askeri öğrencilerin isimlerinin bulunduğu sandık seçmen listelerine de “oy kullanamaz” şerhleri düşülür.  Hem seçim öncesi hem seçim esnası hem de seçim sonrasında her bir oya sahip çıkacağız. Kimse merak etmesin!”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Deprem Bu Beceriksiz Sistemin De Yıkılışıdır

Partisinin genel merkezinde açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, “Seçimi ertelemeye çalışıyorlar. Halkıma sesleniyorum seçimler zamanında olacak. Yasalar ve yasaların oluşturduğu kurumlar çok iyi bilsin seçimler zamanında olacak” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Madde çok açık. TBMM’de de YSK’da da seçim erteleme diye bir şey yoktur. Söylüyorum aklınızdan bile geçirmeyin. YSK böyle bir talebi dile getirirse demokrasiye darbe demektir. Erdoğan bu ülke sana tam 20 yıl verdi, artık bu saatten sonra 1 yıl değil 1 saat bile veremez. Deprem bu beceriksiz sistemin de yıkılışıdır.”

Kılıçdaroğlu, merkez üssü Kahramanmaraş olan iki büyük depreme ilişkin yaptığı konuşmada yıkımlarda iktidarın sorumsuzluğu olduğunu dile getirerek, “Teddbirsizlik, sorumsuzluk, rüşvet her türlü sorumsuzluktan kaçma. Açıkça söylüyorum, vatandaşlarımızın kanı bu iktidarın elindedir. Sorumlusu tek adam rejimidir. Asla koordine olamadılar. İnsanlarımız ölürken onlar nasıl bu işi siyaset üssüne taşırız diye özel çaba harcadılar” dedi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Açıkça söylüyorum, vatandaşlarımızın kanı bu iktidarın elindedir” dedi. Kılıçdaroğlu, “Yaşadıklarımızın sorumlusu tek adamdır” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, depremin 10’uncu gününde partisinin genel merkezinde basın açıklaması yaptı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“Deprem bölgesinin karış karış gezdim. Üst üste gittim. Yine deprem bölgesine arkadaşlarımla beraber gideceğim. Milletvekili ekiplerimiz depremin ilk saatlerinden itibaren deprem bölgesinde. Başta büyük şehirlerimiz olmak bütün belediyeleriniz, kadın kollarımız, gençlik kollarımız, gönüllülerimiz orada. Hepsi özveriyle çalışıyorlar. Ancak gördüklerimi unutamıyorum. Gecelerdir uyumak mümkün değil. Dehşet içindeyim Bir üzülüyorum, bir öfkeleniyorum. Duygularım karmakarışık.

Emin olun bunları büyük bir samimiyetle anlatıyorum. Ailesiz kalan çocuklar gördüm. Evlat kaybetmiş annelerle, ölmüş evladının cenazesini bekleyen babalarla ağladım. Enkaz altında kalan, sevdiklerinin sesini duyan, çaresiz kalan kadınların feryadını dinledim. Bir vinç gelsin diye, yıkıntı başında soğuktan titreyenleri gördüm. Ve onlarla birlikte üşüdüm. ‘Devlet nerede’ diye haykıranları duydum.

Her gittiğim bölgede bunlar kulaklarımdan silinmiyor. Bunu bilmenizi isterim bu millete ‘devlet nerede’ diye sordurttular. ‘Yerli ve milli’den ‘devlet nerede’ noktasına geldik? ‘Devlet nerede’ cümlesinin ayrıntılarını aktarayım size değerli basın mensupları. Tedbirsizlik, sorumsuzluk, denetimsizlik, yıkım, çöküş, liyakatsizlik, rüşvet, her türlü değerden kopma, yağma, hırsızlık… ‘Devlet nerede’ sorusu bunları akla getiriyor.

“Vatandaşlarımız kanı bu iktidarın elindedir”

Açıkça söylüyorum. Vatandaşlarımız kanı bu iktidarın elindedir. Başkanlık sistemini getirdi. Tek adam rejimi devleti felç etti. Gördük. Tek adam rejimi karar alamıyor değerli arkadaşlarım. Böyle bir şey yok. Bunu bir kere görmedik defalarca gördük. Hırsları ile paralize etti devleti. Bu kadar da olmaz. Devlet yönetilmiyor. Devlet yok edildi. Hiç kimse unutmasın. Bu yaşadıklarımızın baş sorumlusu tek adamdır. Ve onun bu ülkeye dayattığı rejimdir.

Asla koordine olamadılar. En kritik saatlerde geç kaldılar. En kritik saatler tabii ki ilk on iki saat, ilk yirmi dört saat hadi bilemedin ilk kırk sekiz saat… İnsanlarımız donarak öldüler. Utanarak, üzülerek söylüyorum. Ama gerçekleri konuşmak zorundayım. İnsanlarımız ölürken, onlar nasıl bu işi siyaset üstüne taşırız diye, sorumluluk almayız diye özel bir çaba harcadılar. Bunu düşünmeye başladılar.

Beceriksizlikleri on binlerce insanımızın canına mal oldu. İnsanlarımız enkaz altında inlerken kahraman ve eğitimli Mehmetçiğimiz kışlalarında bekletildi. Akıl alacak şeydeyiz. Nasıl bir korkaklıktır? Kendi askerinden korkmak. Allah aşkına bu nasıl bir korkaklıktır. Asker bu konuda deneyimli. Asker bu konuda birikimli. İlk on iki saat içerisinde bütün sorunları çözebilecek kapasiteye sahip ama askeri kışlalarında özellikle beklettiler. Durumun vahameti ortaya çıkınca zaten olmayan akli melekeyi tümüyle kaybettiler.

“‘Asrın felaketi’ kampanyasını öne sürdüler”

Tüm yardım ve kurtarma faaliyetlerinin koordine olduğu alan sosyal medyaydı. Sosyal medyaya yasak getirdiler. Ağırlaştırdılar. Bizim ekipler VPN üzerinden harekete geçtiler. Gelen taleplerin yüzde altmışı kesildi. Soru soran gençleri, gazetecileri, bilim insanlarını gözaltına aldılar. Enkaza yardıma koşan kurumlara zorluklar çıkardılar. Ya hepimizi tutuklayın ya hepimizi serbest bırakın deyince serbest bıraktılar. Haber kanallarına, sorumluluğu hafifletme talimatı verdiler.

Kalemi kırılmış kişiler, isyan eden vatandaşlarımızın önünden mikrofonlarını çektiler. Daha da acısı, bir de çıkıp ‘kader planı’ dediler. Sevgili halkım, onlara göre senin kader planında molozlar var. Donarak ölme var. Erdoğan’ın meşhur bekasının kader planında ise ışıltılı hayat ve saraylar var. Kimsin sormadı. Japonya’da bu kader planı Türkiye’den farklı bir şekilde neden çalışıyor? Tüm bu rezaletler yetmedi İletişim Başkanlığı’nı devreye koydular. İletişim Başkanlığı hemen en çok takipçili hesapları satın almaya başladı, kampanya çalışmışlardı. Siyaset üstüler reklam kampanyasına başladılar. ‘Asrın felaketi’ kampanyasını öne sürdüler.

Sosyal medya hesapları açıldı. Yandaşlara emirler verildi. Hâlâ arama kurtarma faaliyetlerini koordine edemeyen Erdoğan kendi iletişiminin koordinasyonuna düşmüştü. Bir video devreye soktular. Korkun. Belgesel sesiyle kendilerini aklamaya başladılar. İnsanlar moloz molozlar altındayken belgesel tadında, efektli, video servis etmeye başladılar. Allah bunlara akıl fikir versin. Gerçekten akıllarını kaybetmişler. Çok para harcamışlardır ama hata üstüne hatalar yaptılar. Hemen videoyu geri çektiler. Rezalete son verdiler. Aslında biz bu İletişim Başkanlığı’nı daha önce de izlemiştik.

Bu vitaminsiz Goebbels bunları bir defa yapmıyordu. ‘Yeni ekonomi modeli’ dediler, işsizlik fırladı. ‘Enflasyonla topyekun mücadele’ dediler, enflasyon uçtu. ‘Türkiye yüzyılı’ dediler, şimdi asrın felaketini konuşuyorlar. İletişim Başkanlığı, Erdoğan ne zaman batırırsa, halka hemen bir reklam ve kavram servis etmeye başlıyor. Halkımız ‘devlet nerede’ diye haykırırken, ortaya koyabilecekleri tek şey, koskoca bir yalan makinesi. Yaptıkları PR acizliklerini ve rezaletlerini normalleştirme çabalarıdır.

“Bu ülke için ‘asrın felaketi’ tek adam rejimidir”

Sevgili halkım artık yetti. Milletin canına tak etti. ‘Asrın felaketi’ demiş beyefendi. Size asrın felaketi nedir? Onu ifade edeyim onu anlatayım. Bu ülke için ‘asrın felaketi’ tek adam rejimidir. Açıkça ifade etmek gerekirse Erdoğan’dır. Felaket üstüne felaket yaşadık. Hepsinde beceriksizliğiyle, bir önceki felaketi aratır oldu. Halkımıza yaşatılan koordinasyonsuzluk ve devletsizlik asrın felaketi, asrın cinayetidir. Asrın ihanetidir. Bu asrın iş bilmezliğidir. Asrın tedbirsizliğidir. Asrın beceriksizliğidir.

Saygın kuruluşlar açıklanandan çok daha fazla insanın hayatını kaybettiğinden ve 84 milyar dolarlık bir hasar tespitinden söz ediyorlar. Düşünün vefat edenlerin sayısı otuz bini geçti ama Allah rızası için bir kişi bile istifa etmedi. Bu nasıl bir sorumluluk anlayışıdır? Otuz bini aşkın kişi hayatını kaybeder. Bir kişi ve şu zekası devleti yönetir ama bir tek Allah’ın kulu ya benim vicdanım var kardeşim. Benim sorumluluğum var deyip istifa etmez. Nasıl bir anlayıştır? Nasıl bir koltuk merakı bu? Nasıl bir rant anlayışıdır bu? Akıl, mantık alacak şey değil.

Rüşvet ve yandaş politikalarının affı maffı olmaz. İnsafsızları, rantçıları torba yasayla ödüllendirenler vicdan azabı çekmiyorlar. Size o izinleri kim verdi? Size kim gidip bunları denetlemeyin talimatı verdin? O imzaları kim attı kardeşim? Bu yıkılan binaların imzalarını kim attı? Hepsi çıkacak. Halkıma söz veriyorum. Asla ve asla yakalarını bırakmayacağım ve tamamının hesabını soracağım. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını, hesabını sormak benim boynumun borcu olacak.

“Derhal üniversiteleri açın”

O kadar saçmaladılar ki akılsız bir sürü işe devam ettiler. Kurtarma çalışmalarındaki beceriksizlikleri yetmedi. Şimdi de üniversitelerimize ve öğrencilerimizin yurtlarına çökmeye çalışıyorlar. Sadece İstanbul’da 750 bini aşkın konut boş duruyor zaten. Turizm sektörümüzün kapasitesi 1 milyon 600 bin. Gençlerimizin eğitim kalitesini düşürmeye bu ülkenin geleceğini mahvetmeye sizin ne hakkınız var? Derhal üniversiteleri açın. Öğrenciler yurtlarında kalsınlar. Zaten doğru dürüst yurt da yok. Büyükşehirlere geleceklerse söz veriyorum, bizim belediye başkanlarımızın olduğu büyükşehirlere gelenlerin tamamının yerleşim sorununu çözeceğiz. Akıl dışı işler yapıyorlar. Bu kadar beceriksizi hayatımda hiç görmedim.

Seçimleri ertelemeden bahsediyorlar. Açık ve net söylüyorum seçimler zamanında olacak. Hukuk devleti, anayasa, yasa ve bu yasaların oluşturduğu kurumlar bunu çok iyi bilsinler. Bu ülkede seçimler zamanında olacak. Seçim savaş dışında ertelenemez. O zaman bile kararı Türkiye Büyük Millet Meclisi verir. Anayasa madde 78 çok açık ortada. Tıpkı anayasa 101’inci maddede olduğu gibi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de YSK’da da afet halinde seçimi erteleme diye bir olay yoktur.

Böyle bir yetki de yoktur. Aklınızdan bile geçirmeyin. Yüksek Seçim Kurulu bunu talep ederse demokrasiye darbe talebinde bulunmuş olur. Yüksek Seçim Kurulu böyle bir talebi dillendirirse demokrasiye darbe talebiyle ortaya çıkmış olur. Biz bunu böyle okuyacağız. Şimdi Erdoğan çıkmış ‘bana 1 yıl daha verin’ mesajıyla ortada geziniyor. Ya Erdoğan bu ülke sana tam 1 yıl değil, 5 yıl değil, 10 yıl değil, 15 yıl değil. Sana tam 20 yıl verdi. Artık bu saatten sonra sana 1 yıl değil 1 saat bile veremez.

“Ülkenin başına felaket gibi çöken bu iktidarı biz değiştireceğiz”

Şimdi iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına meselesine gelelim. Deprem aslında bu köhne zihniyetin ve bu sistemin de yıkılışı. Ama Türkiye’nin büyük bir değişime ihtiyacı var. Değişmesi gereken bir iktidar… Ama bu iktidarı biz değiştireceğiz. Halkın oylarıyla bu beceriksiz iktidarı, ülkenin başına felaket gibi çöken bu iktidarı biz değiştireceğiz. O sorun değil ama sadece iktidarı değiştirmek yetmez.

Değişmesi gereken bir zihniyet var, zihniyeti değiştireceğiz. Bu zihniyet tek adam zihniyetidir. ‘Ranttan bana pay düşsün hep bana’ anlayışını kesinlikle bitireceğimiz bir zihniyet değişimine ihtiyacımız var. Hangi yandaşın hangi ihaleden ne kadar pay kopardığı hesabı mutlaka ama mutlaka sorulmalı ve bu zihniyet mutlaka ama mutlaka değişmeli. Hırsı, kibri, bu zihniyeti temelinden kazıp atacağız. Biz her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Şehirlerimizi yeniden inşa edeceğiz.

Yalandan, hırsızlıktan ve liyakatsizlikten arınacağız. Bizi biz yapan değerlerimize, ahlakımıza, vicdanımıza kavuşacağız. Kurallara ve bilime uyacağız. Daha sonra refah dolu bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Milletimizden çalınan 418 milyar doları kuruşu kuruşuna tahsil edeceğiz ve bu milletin cebine koyacağız. Bu parayla her şeyi, Türkiye’yi ayağa kaldıracağız. Bir de yatırım taahhütleri alıyoruz. Bunun da altını çizeyim. Yatırım taahhütleri alıyoruz. Çok sayıda yatırımcı kapıda bekliyor.”

Paylaşın

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Savaş Olmadığına Göre Seçim Ertelenmez

“AK Parti’den deprem gerekçesiyle seçimin 18 Haziran ötesine ertelenmesi çıkışları geliyor. Seçim ertelenebilir mi?” sorusunu yanıtlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Hayır. Anayasa çok açık. Ancak savaş halinde seçim ertelenebiliyor” dedi ve ekledi:

“Savaş olmadığına göre seçim ertelenemez. Hiç kimse Anayasanın, yasaların dışında gerekçeler uydurarak kendisine özgü bir hukuk normu oluşturamaz. Anayasa var. “Türkiye hukuk devletidir” diyorsak yapılamaz”

6 Şubat depreminin ardından bir çok yerleşim yerinin tahrip olması, can kayıpları ve nüfusun yer değişimi yaşandı.

AK Partili Bülent Arınç ise “ivedilikle seçim ertelenmeli görüşünü dile getirdi. Gazeteci Murat Yetkin’e konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu talebin seçim iradesinden kaçma çabası olarak değerlendirdi.

Yetkin Report isimli sitede yayınlanan habere göre, Kılıçdaroğlu, yapılması gerekenin ivedilikle seçin tarihinin belirlenmesi ve YSK’nın gerekli düzenlemeleri yapması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu’nun seçim ertelenmesi tartışmaları üzerine sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

AK Parti’den deprem gerekçesiyle seçimin 18 Haziran ötesine ertelenmesi çıkışları geliyor. Seçim ertelenebilir mi?

Hayır. Anayasa çok açık. Ancak savaş halinde seçim ertelenebiliyor. Savaş olmadığına göre seçim ertelenemez. Hiç kimse Anayasanın, yasaların dışında gerekçeler uydurarak kendisine özgü bir hukuk normu oluşturamaz. Anayasa var. “Türkiye hukuk devletidir” diyorsak yapılamaz.

Tarih saptansın, YSK çalışsın

Bülent Arınç bir açıklama yaptı, deprem felaketi dolayısıyla derhal ve bir defaya mahsus ertelenmelidir dedi. Nasıl karşıladınız?

Bakın, büyük bir deprem oldu, farkındayız. Göç hareketleri var, farkındayız. Ancak bugünkü teknolojik imkânlarla bu sorunlar kolaylıkla aşılabilir.

Bir kere herkesin bir T.C. numarası var. Yüksek Seçim Kurulunda herkesin kimlik bilgileri bulunuyor. Adres değişikliklerini de kolaylıkla saptamak mümkün. Seçim tarihi netleştiğinde YSK oturur çalışır, bütün bunları düzenler, seçmen listelerini oluşturur. 14 Mayıs’ta olacaksa üç ay, 18 Haziran’da, zamanında yapılacaksa dört aydan fazla zaman var. Bu süre içinde YSK görevini aksatmadan rahatlıkla yapabilir.

Oysa iddialara göre AK Parti seçimi YSK üzerinden ertelemeye çalışıyor. Neden eli kolu bağlı diyorsunuz?

AK Parti öyle anlaşılıyor ki YSK’yı kendi talimatı ile hareket eden bir organ olarak görüyor. Daha açık bir anlatımla, onlar YSK’yı AK Partinin arka bahçesi olarak görüyorlar. Gerçi YSK geçmişte bu izlenimi verecek kararlar almadı değil.

O zaman sizce neden bu çıkışlar yapılıyor, seçimin Anayasa’ya rağmen ertelenmesi çıkışları yapılıyor?

Seçimin ertelenmesi taleplerinin altında seçimden kaçma iradesi var. Ancak bu iradeyi YSK üzerinden hayata geçirmek yani kendi çıkarlarına göre bir defaya mahsus özel kararlar aldırmak istiyorlar. Sayın Arınç’ın açıklaması bunu gösteriyor.

Tekrar ediyorum; kimseye özgü hukuk normu oluşturulamaz. Yapılması gereken, ister erken seçim olarak 14 Mayıs, ister zamanında 18 Haziran olsun, ivedilikle seçim tarihinin belirlenmesidir. Seçimden kaçmanın hiç kimseye bir yararı yoktur. Ancak zararını tüm ülke çekecektir.

Paylaşın

SPK Önüne Giden Kılıçdaroğlu, İstifa Çağrısı Yaptı

SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül’le görüşmek için kuruma giden ancak görüşemeyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, “Şunu açık ve net ifade etmek isterim. Türkiye’de kimsenin soyulmasına izin vermek gibi bir geleneğimiz yok” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Daha enkaz altında insanlar varken deprem bölgesinde yaşayan küçük tasarruf sahiplerinin soyulmasına asla izin veremem. Küçük yatırımcının deprem anında soyulmasını asla kabul etmiyorum. Başkan istifa et, açık söylüyorum. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası da gereğini yapsın. Soyguna izin vermeyeceğiz. Yeter ya, yeter artık ya. Bu ülkede herkes soyulacak mı? Seyirci kalmayacağız.”

Kahramanmaraş depremleri sonrası afet bölgesine giden ve döndükten sonra Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) gideceğini açıklayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaoğlu, bugün kurul önüne gitti.

SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül’ün kendisiyle görüşeceğini ancak daha sonra görüşmenin gerçekleşmediğini belirten CHP Lideri Kılıçdaroğlu, burada yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“Sayın Başkan görüşmekten imtina etti. Anladığım kadarıyla saraydan gerekli izni alamadı. Şunu açık ve net ifade etmek isterim: Türkiye’de hiç kimsenin soyulmasına asla ve asla izin vermek gibi bir geleneğimiz yoktur. Hele hele, daha molozlar temizlenmeden, enkaz altında insanlar yatarken, deprem bölgesinde yaşayan küçük tasarruf sahiplerinin soyulmasına asla izin verememem.

Rakam olarak da deprem bölgesinde yaşayan yaklaşık 380 bin tasarruf sahibi soyulmuştur. Deprem sırasında bir insanın soyulması ne demektir? Bunu bir kurum yapıyorsa, bir kurumun şemsiyesi altında yapılıyorsa, bu herkesin itiraz etmesi gereken bir tablodur. Bu ülkede hiç kimse sahipsiz değildir. Cumhuriyet kurulurken şu söylenmiştir, ‘Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.’ Deprem bölgesinde insanlar bir canı daha nasıl kurtarırım diye mücadele ederken, insanlar nasıl geçiniriz diye çadır beklerken. 380 bin küçük tasarruf sahibinin deprem anında soyulmasını asla kabul etmiyorum.

Açık ifade ediyorum, başkan istifa etsin. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ne gerekiyorsa yapsın, onlar da istifa etsinler. Zarar eden, soyulan bütün depremzedelere paralarının iade edilmesi lazım. Burada olmamın temel nedeni bu. Soyguna izin vermeyeceğiz. Yeter artık ya! Bu ülkede herkes soyulacak mı? Herkes soyulduğu zaman biz seyirci mi kalacağız. Biz seyirci kalmayacağız.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’ndan Çok Sert “İmar Affı” Tepkisi

Depremlerin vurduğu illerden biri olan Hatay’da partisinin MYK toplantısının ardından açıklamada bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Bazı şeyleri açık ve net konuşmak lazım. Genel başkan olduktan sonra en çok telaffuz ettiğim sözcük liyakatti. Liyakatin devlet yönetiminde ne kadar önemli bir kavram olduğunu her yerde söyledim” dedi ve ekledi:

“Devlette belli makamlara gelmek sıradan bir olay değildir. Devlet memuriyetinden başlayıp yükseldiğiniz her süre içerisinde deneyimi de beraber taşırsınız. Liyakati yok ederseniz devlette çürüme başlar.”

Kılıçdaroğlu, açıklamalarının devamında “Devlette çürüme var dediğimde bazı çevreler kızdılar. Bugün bu felaket bize devlette çürümenin nelere mal olduğunu gösterdi. Kurtarılması gereken hayatlar kurtarılamadı. Zamanında önlem alınması gerekirken talimatların zamanında verilmediğini ve talimatların yerine getirilmediğini gördük.” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, açıklamalarına, “Şimdi siyaset zamanı mıdır diyenler oldu. Bütün vatandaşlarımıza sesleniyorum, yediğiniz ekmeğin, bindiğiniz uçağın fiyatını belirleyen siyasettir. Her şeyi siyaset belirliyorsa, bir sorunu halk yaşıyorsa, ben onun sesi olmak zorundayım. Aksi halde ben niye siyaset yapıyorum? Halkın sorununu dillendirmeyeceksen niye siyaset yapıyoruz?” ifadeleriyle devam etti:

“Bol miktarda imar affı çıktı. İnsanların oturdukları konutları insanlara mezar ettiler bir de üzerine para aldılar.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Merkez Yürütme Kurulu ( MYK) toplantısı, depremin yıktığı şehirlerden biri olan Hatay’da yapıldı. Kurmaylarıyla yaptığı toplantısı sonrası CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Makam aracı kullanmadık, yarım otobüsle dolaştık. Sıcaklıkların eksiklere düştüğü ortamda insanların ailelerini, komşularını beklediğini görünce o dramın bir parçası oluyorsunuz.

Milletvekili arkadaşlarımızın yakınları da hayatlarını kaybettiler. Bütün yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet dilemek isterim.

Bazı şeyleri açık ve net konuşmak lazım.

Genel başkan olduktan sonra en çok telaffuz ettiğim sözcük liyakatti. Liyakatin devlet yönetiminde ne kadar önemli olduğunu gittiğim her yerde söyledim. Önce pişersiniz aşama aşama yükselirsiniz. Devlette liyakati yok ettiğiniz zaman devlette çürüme başlar. Aşağıdan getirdiğiniz birisi ülke sorunlarını bilemez ve bir sorunla karşılaştığında o süreci nasıl yürüteceğini de bilemez.

Devlette çürüme var dediğim zaman bazıları öfkelendi. Bu felaket bize devlette çürümenin nelere mal olduğunu gösterdi. Kurtarılması gereken hayatların kurtarılamadığını.

Bunları bu ortamda dile getirmek doğru değildir diyenler oldu, siyaset zamanı mıdır diyenler oldu. Yediğiniz ekmeğin fiyatını belirleyen siyasettir, içtiğiniz sudan tutun aldığınız ekmeğe kadar her şeyi siyaset belirliyorsa, bir sorun var ve bu sorunu halk yaşıyor ve sorunumu kim dillendirecek diye yakama yapışıyorsa sorunu dillendirmek zorundayım. Siyaset halka hizmet etmek demektir.

Siyaset geleceği görebilmektir. Son 10 aya bakın, neredeyse bütün televizyon kanallarında deprem uzmanlarının konuştuğunu görürsünüz, önlem alın diye hocaların yakardığını görürsünüz. Ne yapıldı? Ne yapıldı imar affı çıkarıldı. Böyle bir siyaset olur mu? Batsın böyle devlet yönetimi.  Depremde evleri yıkılanlara bakın, kolonlar kesilmiş binalar çökmüş. İmar affı çıkarırken vicdanlarının sesini dinlediler mi?

Para için sen kalkıp da hala o kişinin evini başına yıkar mısın ya? Bütün bunların dışında yurtların  kapatılması, üniversite öğrenimin online yapılmasına karar verildi. Üniversitelerden, öğrencilerden ne istiyorsunuz? O yurtlar depremzede aileler için çok uygun değildir. 5 yıldızlı otellere bak. Sen devlet yönetiyorsa o otellere koy, bütün masraflarını karşıla kardeşim. Devlet yönetmeyi bilmiyorlar.  Eğitimin ne kadar önemli olduğunu, eğitimsiz bir toplumun nerelere sürüklendiğini bunlar bilmiyor.

İşin özeti devletin adaletle yönetilmesi gerektiğini, yönettikleri halka hesap vermek zorunda olduklarını ve bunun da adının demokrasi olduğunu kimsenin unutmaması lazım. Yazıktır günahtır, böyle bir yönetimi hak etmiyoruz. Eğer deprem kuşağında olduğumuzu bildiğimiz halde, o deprem kuşağındaki kentlerde gerekli önlemleri alamıyorsak, siyaset kısır bir anlayışla devleti yönetmeye kalkıyorsa bugün felaketler daima kapımıza gelecektir.

500’ün üzerinde deprem raporu vardır. Bakanlıklar, belediyeler, meslek kuruluşları, üniversiter yaptı bu çalışmaları. Meclis’te en az 7-8 tane deprem raporu var. Bunlar okuma yazma bilmiyorlar. Alıp bakmıyorlar bile.”

 

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Yepyeni Bir Düzen Getirmek Zorundayız

Sosyal medya hesabından Kahramanmaraş merkezli depremlere ilişkin açıklama yapan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Artık aç gözlülüğün bittiği, kaynakların sadece küçük bir azınlığa değil tüm halkımıza ait olduğu yepyeni bir düzeni getirmek zorundayız. Ve inanın bu sadece iktidar değişimiyle olmaz. Daha büyük değişimler lazım bize” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Zarar gören her bir değerimizi tamir ederek çok güçlü bir değişim yaratmalıyız. Güçlü bir sosyal devleti, vatandaşı için var olduğunu hiç unutmayan bir devleti bu enkazın içinden çıkarıp inşa etmek zorundayız. Bunu hep beraber yapacağız inşallah. Bir daha önlenebilir nedenlerden dolayı böyle bir acı yaşamayalım. Bu son olsun, bu son…”

Deprem bölgesini ziyaret eden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından videolu açıklama yaptı.

“Zor bir günün karanlık gecesinden derin bir kalp sızısı ile sesleniyorum sizlere” diyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Buralarda çok mücadele var. Zamana karşı canhıraş bir mücadele veriyor insanlarımız. Bir canı daha kurtarabilmek için, tırnaklarını parçalayarak enkazlarda yaşam tünelleri açıyorlar, enkazın karanlığına bir damla ışık olabilmek için. Türkiye’nin evlatları yüreklerini koymuş durumdalar. Allah hepsinden razı olsun. Türkiye onları asla unutmayacaktır” ifadelerini kullandı.

Deprem sonrası çalışmalarda eksiklikler olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Çok can yitirdik. Toprak elbette hepimizi zamanı geldiğinde basacak bağrına ama Allah sıralı ölüm versin deriz ya, keşke öyle olsaydı be. İçimiz acı dolu yaprak döküyor her yanımız. Bir de enkazdan kurtulanlar var ki, öldürücü soğukta sokaklarda can cana vermiş direniyorlar. Hala koordinasyon sağlanabilmiş değil. Çadır yok, tuvalet yok. Sizin de bildiğiniz şeyler işte. Bu zifiri karanlık saatlerinde daha ne anlatayım sizlere” dedi.

Türkiye’nin bir zihniyet değişimine ihtiyacı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bugünü asla unutmayalım halkım, düşen yerde kalmasın. Mazlumun hakkı divana kalmasın. Bu ülkenin yeni bir dirliğe, düzene ihtiyacı var. Hepimizin zihniyeti değişmek zorunda. Önümüzdeki yok çok uzun olacak. O yol çok engebeli tırmanışımız çok dik olacak. Öyle dedikleri gibi 1 yılda gitmemiz gereken yere varamayız. Geçici çözümlerle idare edemeyeceğimiz bir noktaya geldik. En acısı da bizi biz yapan değerlerimiz zarar gördü halkım. Arsızlık, hırsızlık, rant kavgası, bencillik… Bunları derhal bitirmeliyiz. Bunlar Türkiye’nin ruhunu kemirdi” diye konuştu.

Değişimin yalnızca iktidar değişikliğiyle gerçekleşemeyeceğini vurgulayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sözlerini şu şekilde sonlandırdı:

“Artık aç gözlülüğün bittiği, kaynakların sadece küçük bir azınlığa değil tüm halkımıza ait olduğu yepyeni bir düzeni getirmek zorundayız. Ve inanın bu sadece iktidar değişimiyle olmaz. Daha büyük değişimler lazım bize. Zarar gören her bir değerimizi tamir ederek çok güçlü bir değişim yaratmalıyız. Güçlü bir sosyal devleti, vatandaşı için var olduğunu hiç unutmayan bir devleti bu enkazın içinden çıkarıp inşa etmek zorundayız. Bunu hep beraber yapacağız inşallah. Bir daha önlenebilir nedenlerden dolayı böyle bir acı yaşamayalım. Bu son olsun, bu son…”

Paylaşın

Deniz Baykal 84 Yaşında Hayatını Kaybetti

Eski Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Ankara’da 84 yaşında hayatını kaybetti. Baykal’ın cenazesi salı günü Antalya’da defnedilecek.

Haber Merkezi / Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal, sosyal medya hesabından, “Babam bu sabah evinde uykusunda vefat etti. Cenazeyi salı günü Antalya’da defnetmeyi planlıyoruz” bilgisini verdi. Taziyeleri Ankara’daki evlerinde öğleden sonra kabul edeceklerini ifade eden Aslı Baykal, “Hepimizin başı sağ olsun.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: Genel Başkanımız, Türkiye ve Cumhuriyet Halk Partimizin sevdalısı, Antalya milletvekilimiz, kıymetli büyüğümüz Sayın Deniz Baykal’ın vefatını büyük bir üzüntü ile öğrendim. Bize mücadelelerle dolu bir hayat öyküsünü miras bıraktı. Milletimizin başı sağ olsun.

Deniz Baykal kimdir?

20 Temmuz 1938’de Antalya’da doğan ve üniversiteye kadar memleketinde okuyan Baykal, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirip aynı üniversitenin Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde doktorasını tamamladı. ABD’de Columbia ve Berkeley üniversitelerinde iki yıl süreyle doktora sonrası çalışmalarına devam etti. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde siyaset bilimi doçenti olarak öğretim üyeliği görevine başladığı 1968’de CHP’ye girerek siyasal yaşama atıldı.

İlk defa 1973 genel seçimleri sonucu CHP’den Antalya milletvekili olarak meclise giren Baykal, Ecevit hükümetleri dönemlerinde Maliye ve Enerji Bakanlığı görevlerini üstlendi. İlerleyen yıllarda Ecevit’e karşı parti içi muhalefet yürüten Baykal, 12 Eylül 1980 darbesiyle kapatılana kadar görev aldığı CHP’de Genel Sekreter Yardımcılığı da yaptı.

12 Eylül sonrası bir ay Ankara Merkez Komutanlığı’nda, yasaklı olmasına rağmen faaliyetlerini sürdürdüğü gerekçesiyle dört ay da Çanakkale Zincirbozan’da gözaltında tutuldu. 1984 yılında, siyasi yasağı sürmesine karşın Erdal İnönü’nün Sosyal Demokrasi Partisi’ne (SODEP) girdi. 1985’te bu partinin Sosyaldemokrat Halkçı Parti’yle (SHP) birleşmesiyle SHP’li oldu. 1987 ve 1991 yıllarında milletvekili seçildiği SHP’de üç defa Genel Başkan Erdal İnönü’nün karşısına çıktı ancak başarılı olamadı. SHP’de Grup Başkanvekilliği ve Genel Sekreterlik görevleri de yaptı.

1992’de yeniden açılan CHP’ye geri döndü. 9 Eylül 1992 tarihli kurultay ile CHP Genel Başkanlığına seçildi. 54 yaşında bu göreve gelen Baykal; Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit’ten sonra dördüncü CHP genel başkanı oldu.

Şubat 1995’te CHP’nin SHP ile birleştiği kurultayda genel başkanlığa aday olmadı ve bu görevi yaklaşık altı aylığına Hikmet Çetin üstlendi. Eylül 1995’te yeniden CHP genel başkanlığına seçilen Baykal, Ekim 1995 tarihinde kurulan DYP-CHP koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerini üslendi.

Baykal, 35 yaşında meclise girmesini sağlayan 1973 seçimlerden itibaren sadece iki dönemde parlamentodaki yerini alamadı ve hep Antalya milletvekili olarak görev yaptı.

12 Eylül darbesi sonrası yazılan 1982 Anayasası’nın getirdiği beş yıllık siyaset yasağı nedeniyle 6 Kasım 1983 seçimlerine katılamayan Baykal, 17’nci dönem milletvekili olamadı. 21’inci dönemde meclise girememesinin nedeni ise liderliğini yaptığı CHP’nin 18 Nisan 1999 seçimlerinde aldığı tarihi yenilgi oldu. İlk kez seçim sonuçlarıyla parlamento dışında kalan CHP’nin genel başkanı Baykal, sandıktaki başarısızlık nedeniyle görevinden istifa etti. 30 Eylül 2000’deki CHP kurultayında yeniden seçilerek üçüncü kez CHP Genel Başkanı oldu.

2000–2010 yılları arasında CHP genel başkanlığı yapan Baykal, 2002’den 2010’a kadar ana muhalefet partisi lideri oldu.

Kasım 2002’deki genel seçimlerin ardından Baykal liderliğindeki CHP’nin TBMM’deki desteğiyle yapılan anayasa değişikliği sayesinde, siyasi yasaklı Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engelin kaldırılması, AKP’nin o dönem de genel başkanı olan Erdoğan’ın başbakanlık ve cumhurbaşkanlığına uzanan kariyerindeki yolu da açmış oldu. Baykal yıllarca konuşulan bu desteğin AKP ile yapılan pazarlık sonucunda ortaya çıktığı iddiasına ise şu yanıtı verecekti:

“İnancımızın, anlayışımızın gereği olarak demokrasi ve hukuk açısından çarpık tabloyu değiştirmek için tamamen kendi inisiyatifimizle, kendi girişimimizle hiçbir müzakere yapmadan harekete geçtik.”

Baykal liderliğindeki CHP, partiye yakın bir televizyon kanalı ihtiyacını karşılamak için 2005 yılında Halk TV’yi kurdu. Parti kaynaklarıyla kurulan kanal, Baykal adına tescil ettirildi.

Halk TV, AKP’nin medyanın büyük bir kısmını kontrol altına aldığı yıllar içinde giderek izleyici kitlesini artırdı. Ancak Deniz Baykal’ın 31 Mart 2019 seçimlerinin ardından Halk TV’de yönetim değişikliğine giderek kanalın başına kızı Aslı Baykal’ı getirmesi tepkilere neden oldu. Kanalın Ocak 2020’de İngiltere’de yaşayan iş insanı Cafer Mahiroğlu’na satılmasıyla ise Baykal ailesi için tartışmalı Halk TV defteri kapanmış oldu.

Baykal 10 Mayıs 2010’da CHP’li Nesrin Baytok olduğu iddia edilen bir kadınla gizli kamera görüntülerinin internette yayınlanmasıyla başlayan sürecin sonunda genel başkanlıktan istifa etti. Aldığı istifa kararının, “komplo” olarak tanımladığı olaya karşı bir “meydan okuma” olduğunu belirten Baykal, 2011 ve Haziran 2015 genel seçimlerinde de CHP’den Antalya milletvekili seçildi. Baykal, 2015 genel seçimlerinden sonra meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla 25’inci dönem meclisinin ilk oturumunu açtı ve yeni TBMM başkanı seçilene kadar vekâleten bu görevi yürüttü.

CHP tarafından 30 Haziran 2015’te yapılan TBMM başkanlık seçimleri için aday gösterildi ancak AKP’li rakibi İsmet Yılmaz’a üstünlük sağlayamadı. Kasım 2015’taki erken seçimlerde de CHP’den Antalya milletvekili olarak TBMM’ye giren Baykal, yine meclisin en yaşlı üyesi olarak yeni başkan seçilene kadar oturumları yönetti.

Ekim 2017’de beyne giden ana damarındaki tıkanıklık nedeniyle kısmi felç geçirdi. Buna rağmen siyaseti bırakmadı.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon için gittiği Almanya’da yaklaşık 3,5 ay kalan Baykal, Mart 2018’de Türkiye’ye döndükten sonra 24 Haziran 2018 seçimlerinde CHP’den Antalya milletvekili seçildi.

Fakat sağlık sorunları nedeniyle ancak sekiz ay sonra mecliste yemin edebildi. Yemin törenine tekerlekli sandalyeyle gelen Deniz Baykal, doktor oğlu Prof. Ataç Baykal’ın kablosuz kulaklıktan okuduğu yemin metnini tekrarlayarak ant içti. TBMM Genel Kurul salonunda kızı Aslı Baykal’la birlikte eşinin yemin törenini izleyen Olcay Baykal gözyaşlarına hâkim olamadı. Bu, Deniz Baykal’ın yıllarını geçirdiği TBMM’ye yaptığı son ziyaret oldu.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan “Kötülüğe Susarsam, Ona Ortak Olurum” Paylaşımı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kişisel sosyal medya hesabından “Kötülüğe susarsam, ona ortak olurum.” notunu düştüğü bir video paylaştı. Kılıçdaroğlu, gün içerisinde saat 22:00 için randevu vermişti.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, yayınladığı videodaki konuşmasında 23 Kasım 2022’de Düzce’de yaşanan 5,9 büyüklüğündeki depreminin ardından AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) tarafından hazırlanan rapor üzerinden değerlendirmelerde bulundu.

Kılıçdaroğlu, raporun dikkat çektiği eksiklikleri dile getirerek bugün yaşanan deprem felaketiyle kıyasladı. Yaklaşık 2 buçuk ay önce hazırlanan Düzce Depremi Etki Analiz Raporu’ndan bölümler okuyan Kılıçdaroğlu raporun afet riskinin yüksek olduğu Türkiye’de afet yönetimine katkı sunması amacını taşıdığını hatırlattı.

Kılıçdaroğlu, o dönemde afet yönetiminde yaşandığı belirtilen bazı eksikliklerin sıralandığı raporu “koordinasyon sağlanamadı, toplanma alanı yanlış seçildi, yardımlar geç geldi, çadır takibi yapılamadı, görevli personelin takip ve koordinesini sağlayacak birim yoktu, koordinasyon birimi oluşturamadık, yemek dağıtımında sorunlar yaşadık, afet nakliye personeli ancak iki gün sonra Düzce iline ulaşabildi, deprem sonrasında zarar tespit sürecinde yetersiz kalındı, düzgün bir zarar tespit ekibi kuramadık, inşaat mühendisleri yerine öğretmen ve imamlardan ekip kuruldu” ifadeleriyle özetledi.

“AFAD kendi röntgenini kendi çekmiş” diyen CHP lideri depremin çok büyük olduğunu, ama depremden çok daha büyük olanın “koordinasyonsuzluk, plansızlık ve liyakatsizlik” olduğunu belirtti ve “Bile bile, göz göre göre bu riskleri aldılar” dedi.

Kılıçdaroğlu, “Oluşan can kaybımızın ulaşacağı nokta depremin büyüklüğünden değil, müdahaledeki etkisizliktendir, yetersizliktendir” ifadesini kullandı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan’la sonuna kadar mücadele edeceğini” ifade eden Kılıçdaroğlu “Bizim de kader planımızda bu varmış” ifadeleriyle sözlerini bitirdi.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Bu Sürecin Başlıca Sorumlusu Erdoğan

Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin vurduğu Adana’da ve Hatay’daki incelemelerinin ardından açıklama yapan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Çok net söyleyeyim. Bu sürecin başlıca bir sorumlusu varsa o da Erdoğan’dır. 20 yıldır ülkeyi depreme hazırlamayan bu iktidardır. Onun için kendisiyle görüşmeyi de asla düşünmüyorum” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu meseleyi asla ama asla siyaset üstü de görmüyorum. Bu duruma bizi onun siyaseti getirdi. Deprem vergilerini çetelere yedirdiler. Hani nerelerde o para? O paralar da yok. Ömrü boyunca devlete her biçimde vergi veren halk, ihtiyacı olduğunda devleti yanında göremedi. Varsa yoksa seçim, varsa yoksa Saray. Bu ülkeyi ne zaman batırsa ‘yanımda olun’ çağrıları yapıyor; hadi oradan, seninle işim olmaz olmayacak da.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin vurduğu Adana’da ve Hatay’daki incelemelerinin ardından sosyal medya hesabından bir video mesaj paylaştı. Kılıçdaroğlu, video mesajında şunları söyledi:

“Herkese merhaba. Adana, Hatay merkez ilçe, İskenderun ve Antakya’nın ardından son olarak Samandağ ilçemizi ziyaret ettik. Şimdi de Arzur’dayız. Belediye başkanlarımızla görüştük, depremzedelerle buluştuk. Bu noktada halkımızla paylaşmak istediğim bir kaç şey var.

Ülkemiz korkunç bir yıkımla karşı karşıya kalmıştır. Hepimiz biliyoruz ve gözlüyoruz. Burada yürek burkan görüntüler var. Kalbimiz sızlıyor. Depremden etkilenen insanlarımıza verebileceğim en önemli mesaj Türkiye’nin kalbi, deprem bölgesinde atıyor. Asla ama asla yalnız değilsiniz.

Halkımızın duygu, düşünce ve duaları onlarladır. Halkımız, yardım için elinden geleni yapmaktadır, yanınızdayız. Ve şehirlerimizin, köylerimizin yeniden ayağa kalkması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. En ciddi şekilde etkilenen bölgelerde iyileştirme aşamasına geçeceğiz. Ben ve belediye başkanlarım bunun için buradayız.

“Belediyelere karşı siyasi bir tavır var”

İktidara buradan seslenmek istiyorum. Covid sırasında çıkarttığınız bürokratik engelleri bu kez kabul etmeyeceğiz. Gerekli yardımları en çok ihtiyaç duyulan yerlere olabildiğince hızlı taşıyacağız. Saray’ın siyasetiyle de PR çalışmalarıyla da yalan dolan haberleriyle de artık ilgilenmiyoruz.

Mesela; bakanlar PR için konvoylarla dolaşıyorlar. Ancak burada felaketin koordinasyonu için gerekli tedbirler alınmamış. Türkiye’nin bu konudaki birikiminden de yeterince faydalanılmamış. Bu felaketlerde kamu kurumlarının, belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği önemli.

Ama belediyelere karşı siyasi bir tavır var. Bir çok sivil toplum örgütü de baskı altında yok edildi. Askerimiz de yeterince sokulmadı. Dün sahada 3 bin 500 asker vardı. Doğal bir arama kurtarma personeli olan madencilerimizin sevkinde maalesef çok geç kalındı. Özetle her konuda sınıfta kaldıkları gibi bunda da kaldılar. Devlet nasıl yönetilir bilmiyorlar. Vallahi de bilmiyorlar, billahi de bilmiyorlar.

“Hani nerelerde o para?”

Çok net söyleyeyim. Bu sürecin başlıca bir sorumlusu varsa o da Erdoğan’dır. 20 yıldır ülkeyi depreme hazırlamayan bu iktidardır. Onun için kendisiyle görüşmeyi de asla düşünmüyorum. Bu meseleyi asla ama asla siyaset üstü de görmüyorum. Bu duruma bizi onun siyaseti getirdi.

Deprem vergilerini çetelere yedirdiler. Hani nerelerde o para? O paralar da yok. Ömrü boyunca devlete her biçimde vergi veren halk, ihtiyacı olduğunda devleti yanında göremedi. Varsa yoksa seçim, varsa yoksa Saray. Bu ülkeyi ne zaman batırsa ‘yanımda olun’ çağrıları yapıyor; hadi oradan, seninle işim olmaz olmayacak da.

“İnsanlarımızın halini gördükçe öfkem artıyor”

İnsanlarımızın halini gördükçe öfkem artıyor. Birileri bu ülkenin kaynaklarının nereye harcandığının hesabını vermek zorundadır. Onun için birilerinin felaketi yumuşatma çabalarına destek vermeyi asla düşünmüyorum.

Belediye başkanlarımıza söyledim, kaynak sağlamak için ellerinden geleni yapacaklar. Bürokratik engel mi koyuyorlar; yapın, dinlemeyin. Bu halka ekmek, battaniye bulmak için tutuklanmanız gerekirse, tutuklanın.

Ağız dalaşı, protokoller, bürokrasi bitti. Çünkü söz bitti söz… Milyonlarca insanımız sokaklarda. İmkanı olan gece arabasında uyuyor. Binlerce canımız enkaz altında yaralıyız. Hem üzgünüz hem öfkeliyiz. Artık onarma ve iyileştirme zamanıdır. Milletimiz zaten dayanışma içindedir. Benim Erdoğan ve Saray’ı ile dayanışmama gerek yoktur.

Başkanlarım gün boyu yanımdaydı. Ben onlara güveniyorum. Milletimiz ve biz omuz omuza verip bu işin altından kalkacağız. biz bu şehirleri yeniden ayağa kaldırırız, milletime söz veriyorum”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’nu Alıntılayan Demirtaş’tan Dayanışma Çağrısı

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün gece yayınladığı videoyu alıntılayarak, dayanışma çağrısı yaptı.

Haber Merkezi / Deprem bölgesinde bulunan Kılıçdaroğlu, dün gece “Halkımızın halini yerinde gördüm. Yaşananlara siyaset üstü bakmayı, iktidarla hizalanmayı reddediyorum. Bu çöküş tam da sistematik rant siyasetinin sonucudur. Erdoğan’la, sarayıyla ve rant çeteleriyle hiçbir zeminde buluşmayacağım. Ben halkımın kavgasını vereceğim. Sonuna kadar” notuyla bir video paylaşmıştı.

Selahattin Demirtaş, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun bu paylaşımını alıntılayarak, şöyle yazdı: “Hem güçlü bir dayanışma hem de güçlü bir siyasi duruş, bu zor dönemi el ele vererek atlatmamız için çok önemlidir, kıymetlidir” dedi.

“Dayanışmayı büyütün”

HDP’li Demirtaş, ayrıca şu açıklamayı yaptı: “Değerli kardeşlerim, bugün devlet de sizsiniz, hükümet de. Dayanışma ne kadar büyürse o kadar insanımızı, o kadar insanlığımızı kurtarırız. Canla başla kardeşlerinin yanında olmak için didinen, malzeme gönderen gençler, kadınlar, milyonlar…

Bu ülkeyi enkazdan sizin iyiliğiniz, güzelliğiniz çıkaracak. Yaraları hep birlikte saracağız. Dayanışmayı büyütün. Başka çaremiz de kimsemiz de yok. Yok eğer felakettin büyüklüğünü ilk anda anlamalarına rağmen gerçekleri halktan saklamış, devletin tüm imkanlarını seferber etmek için 30 saat beklemişlerse bu aynı zamanda ağır bir suçtur, katliamdır.

Pandemide olduğu gibi, siyasi çıkar hesabıyla halkı ölüme terk etmektir. En büyük çözüm halkın gönüllü dayanışmasıdır. Șimdi dayanışmayı, yardımlaşmayı büyütme zamanıdır.”

Paylaşın