Kahramanmaraş Merkezli Depremlerin Maliyeti 126,3 Milyar Dolar

11 ilde büyük yıkıma ve 50 binden fazla can kaybına neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin maliyetinin 126,3 milyar dolar olduğu rapor edildi.

Raporda, bina kayıp ve hasarının 44,2 milyar dolar olduğu belirtildi. Buna kaybedilen ev eşyaları nedeniyle oluşan 6,6 milyar dolarlık zarar ile kaybedilen araç ve otomobiller nedeniyle oluşan 1,5 milyar dolarlık kayıplar da eklenince yurttaşın gördüğü doğrudan zararın 52 milyar doları aştığı kaydedildi.

Raporda, depremde yaşanan zararın bunlarla da sınırlı olmadığı ve toplam zarar tutarının 126,3 milyar dolar olduğu vurgulandı.

CHP’nin “Kahramanmaraş Depremlerinin Türkiye Ekonomisine Olası Maliyeti, Yansımaları ve Atılması Gereken Adımlar” başlıklı raporu açıklandı.

CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak tarafından kaleme alınan rapora göre, deprem nedeniyle altyapı, tarım, sanayi ve hizmet sektörleri kaynaklı fiziki hasar 24,3 milyar dolara, üretim faaliyetlerinin azalması sonucu oluşacak katma değer kaybı 13,3 milyar dolara ulaşıyor. Yıkım, hafriyat, konteyner, iaşe ve idame harcamaları 18,9 milyar dolar, Türkiye’nin beşeri sermaye kaybı ise 17,6 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

Birgün’den Hüseyin Şimşek’in aktardığına göre, raporda, depremin verdiği mevcut zararının yanında, gelecek dönemde ekonomiye vereceği zarar da hesaplandı. Raporda, konuyla ilgili şunlar yer aldı:

“Deprem, bölgedeki fabrika, üretim tesisi gibi yapıları ifade eden ‘sermaye stokunun’ beşte birini yerle bir etti. Bu kayıp, Türkiye’nin sahip olduğu toplam sermaye stokunun yüzde 2,6’sına tekabül ediyor. Bu durum, 2023’te Türkiye’nin büyümesini 1,4 puan geriye çekecek. Yılın ikinci yarısında artan inşa faaliyetleriyle büyümedeki kayıp ise 1 puan olacak.

Deprem etkisiyle vatandaşların gelirindeki artış da önümüzdeki yıllarda büyük ölçüde sınırlanacak. Örneğin, 2022 yılında doğan bir çocuk 20 yaşına geldiğinde her 100 liralık gelirinin 5 lirasını Kahramanmaraş depreminin ekonomiye verdiği zarar yüzünden kaybedecek. Aynı çocuk 50 yaşına geldiğinde her 100 liralık gelirinin 12 lirasını, 80 yaşına geldiğinde ise 18,5 lirasını deprem yüzünden kaybetmiş olacak.”

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın geçen hafta yayınlanan raporunda ise 6 Şubat depremlerinin yarattığı yıkımın ekonomik maliyeti 103,6 milyar dolar olarak hesaplanmıştı.

Kılıçdaroğlu: Zihniyet değişimine ihtiyaç var

Raporun önsözünü yazan CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’miz elbette büyük bir ülkedir. Yaşanan maddi kayıpları telafi edecek güçtedir. Ancak bu topraklarda benzer acıları bir daha yaşamamak için büyük bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır. Bu doğrultuda ülkemizde demokrasiye, bilime, kurallara, liyakate, ortak akla ve işbirliğine dayalı yeni bir dönemi başlatmak zorundayız” dedi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan “418 Milyar Dolar” Çıkışı: Sizin İçin Getireceğim

CHP Lideri ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, “Siyaset zenginleşme aracı değildir. Politikacı girip zenginleşiyorsa malı götürüyordur. Malı götürmeye izin vermeyeceğim. Söz verdim yine söz veriyorum; (Hazine’den çalındığı belirtilen) O 418 milyar doları sizin için getireceğim. Yatırım yapacağım, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyeceğim.” dedi.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıkıma yol açtığı kentlerden Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde, ‘Millet Buluşması’nda açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Arkadaşlar yaşanan dramı anlattı. Resmi rakamlara göre 50 bin can kaybı var. Hem yaraları sarmak hem sizlerle beraber olmak için bugün Nurdağı’ndayım. Depremin üçüncü günü buradaydım, hava soğuktu. Arkasından diğer illere gittim. Yaşanan tabloyu gördüm. Can kayıpları, enkazın altında kalan insanları, kurmaya çalışanları gördüm. Eli kolu bağlı kamu görevlilerini de gördüm. Deprem olabilir mi? Olabilir. Bizim buna hazırlıklı olmamız lazım. Başka yerlerde de deprem oluyor ama 50 bin kişi ölmüyor. Binaların sağlam olması lazım, altyapının oluşturulması lazım.

Çok acı çekiyoruz. Sizlerin çektiği acıyı hepimiz çekiyoruz. Her çocuğun karnının doyduğu bir Türkiye, her evde huzurun olduğu bir Türkiye. Hiç kimse ne kimliğinden ne inancından ne yaşam tarzından ötürü ötekileştirilmesin. Bir çocuğumuz açsa 85 milyon açtır o gün. Beraber olmanın, beraber aynı şarkıları, türküleri söylemenin yolunu bulmak zorundayız.

Çok ayrıştık, kutuplaştık. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Pek çok sorunla cebelleşip duruyoruz. Bunları aşacağız, beraber birlikte bütün sorunları aşacağız. Bireysel hiçbir idealim yok. Ama bu toplumun büyümesi, gelişmesi lazım. Ortadoğu’nun, Akdeniz’in en güçlü ülkesi Türkiye olabilir. Önünde siyaset kurumundan başka hiçbir engel yok.

Bu ülkede kardeşçe yaşamayı sağlamak için yola çıktım. 85 milyon beraber olmalıyız. Beraber olmanın yolunu bulmak zorundayız. Saraylarda gözüm yok. Sizler gibi yaşamak istiyorum. Zaten sizler gibi yaşıyorum. Öyle lüksle, büyük idealler falan yok ama bu toplumun büyümesi, gelişmesi lazım.

Güveni, huzuru sağlayacağız, sofralarda bereketi sağlayacağız. Siyasetin halka doğruları söylemesi lazım. Siyaset doğruları söylemiyorsa, ciddi bir güvensizlik oluşur. Covid-19 oldu, resmi rakamlar açıklandı 82 bin kişi hayatını kaybetti diye. Daha sonra Türkiye’de ölenlerin sayısı açıklandı 200 bin fark ediyor. İzin verin yasımızı tutalım. Yeni bir Türkiye’yi, yeni bir anlayışı başlatacağız.

Siyaset kurumunun halka doğruları söylemesi lazım. Söylemiyorsa ciddi bir güvensizlik oluşur. Bugün siyasetçiye güvenilmiyorsa temel nedeni budur. Söz verildi. Size binalar yapacağız dediler. 2 yıl ödemesiz, 20 yıl taksitle size satacağız dediler.

“5 Mayıs’tan sonra göreceksiniz”

Ben Nurdağı’ndan bütün depremzede kardeşlerime söz veriyorum. Bu binaların tamamı yapılacak, 5 kuruş alınmayacak. Allah nasip eder, 15 Mayıs’tan sonra göreceksiniz. Geleceğiz, Saray’da oturmayacağız ve göreceksiniz. 15 Mayıs’tan sonra tamamı yapılacak, anahtarı teslim edilecek. 5 kuruş alınmayacak.

Anayasa madde 57, ‘Devlet şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır’ diyor.

Ev sahibi olan ve evi yıkılan vatandaşa sormak isterim. Bir müteahhit geliyor, binayı yapıyor. Sizin o binadan daire almanız için 23 imzaya ihtiyaç var. Bu 23 imzanın tamamı kamuya ait. 23 imza atılıyor sonunda da belediye izni veriyor. ‘Bu bina sağlamdır. Bütün araştırmalar yapıldı’ deniliyor. Sizde vatandaş olarak anlaşıyorsunuz, 23 imza atıldı, bu bina sağlam bunu satın alayım diyorsunuz, tek bir imza atıyorsunuz. Sizin binayı alırken, devletin verdiği güvence var. 23 imza var. Sizin hiçbir kusurunuz yok. Kusur kimdeyse paranın onu vermesi lazım.

Sizden helallik istediler, öyle helallik olmaz. Ben size bu binaları teslim ettiğimde helallik isteyeceğim.

Çiftçinin, esnafın; kooparatif ve bankalara olan kredi ve faiz borçlarını sileceğiz. Devletin devlet olduğu, devletin vatandaşı koruduğu gerçeği ortaya çıkmış olur. Devlet yükümlülüğünü yerine getirmek zorundadır.

Bina yıkılmadıysa güçlendirmesi gerekiyorsa sıfır faizli kredi verilecek. O 23 imza atanlar vardı ya, devlet olarak onlardan bunun hesabını soracağız. Fabrikaların büyük kısımı yeteri kadar çalışamıyor. İşçilerin, mimarın, doktorların, entelektüelerin geri dönmesini sağlayacağız.

Önüne gelen müteahhit oluyor. Bunun kurallarını belirleyeceğiz. Her önüne gelen müteahhitlik mi yapar? Depreme dayanıklı, yaşanabilir olması lazım. Müteahhitler için sosyal sigorta getireceğiz. Her binanın bir kimliği olacak.

Afetle ilgili kurumları yeniden yapılandıracağız. Kızılay’ı bulamadık, AFAD yeteri kadar olmadı. İnsanlar soğuktan öldü. Kurtarma ekipleri yoktu. Adıyaman’da çok sayıda çocuk bir otelin altında kalıp hayatını kaybetti. KKTC’den geldi aileleri enkazı kaldıracak kimse bulamadılar. Buna benzer çok sayıda acıyı sizler de yaşadınız.

Türkiye güçlü bir ülke. Binayı yapıyorum 2 yıl içinde teslim ediyorum, demek ki para var. Ülkenin kaynaklarını halk için kullanacağız. Altı lider söz verdik siyasi ahlak kanunu çıkaracağız diye. Parlamentoda olan milletvekilleri halkını düşünsün. Devletin dini adalettir. Adaleti, liyakati bu ülkeye getireceğiz. Yeni bir sayfa, yeni bir güzellik…

Siyaset zenginleşme aracı değildir. Politikacı girip zenginleşiyorsa malı götürüyordur. Malı götürmeye izin vermeyeceğim. Söz verdim yine söz veriyorum; (Hazine’den çalındığı belirtilen) O 418 milyar doları sizin için getireceğim. Yatırım yapacağım, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyeceğim.”

Paylaşın

Millet İttifakı Adayı Kılıçdaroğlu: Erdoğan’ı Göndereceğiz

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’ı göndereceğiz. Bunu hep söylüyorum zaten. Bu hedeflerimizin en kolayı ama bizim asıl ana hedefimiz çok daha büyük” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Biz rekabetçi bir Türkiye inşa edecek şartları oluşturacağız. Bugün sistemik bir teknolojik rekabet çağında yaşıyoruz. Bakmayın siz Türk’ün Türkiye propagandasına İletişim Başkanlığı’nın çöpe attığı milyarlara. Biz dünyayla rekabet etmiyoruz. Sevgili dostlar, rekabette iyi olup olmadığımızı tek bir kriter gösterir. Kazanıyor musun? Kaybediyor musun?”

Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında, “Bu da iki şekilde anlaşılır. Yeni bir refah seviyesi yaratabiliyor musun? Bu refaha tam bir barış nesli yaratarak ulaşabiliyor musun? Rekabette kazanıyorsanız. Milletinizin standardı alım gücü, huzuru, mutluluğu artar. Seninki artıyor mu sevgili milletim? Sevgili halkım. Mutlu musun sevgili vatandaşlarım? Sevgili yurttaşlarım” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, yine evinin mutfağında çektiği bir video yayınladı.

Videoyu sosyal medya hesabından “Birleşeceğiz ve kazanacağız. Ama kime karşı?” notuyla paylaşan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

“Bu akşam bir konuyu netleştirmek adına sizleri evime davet ettim. Asıl konuya geçmeden önce, seçim yaklaştıkça giderek artan tuhaf bir duruma dikkatinizi çekmek istiyorum. Saray İktidarı ve onunla yola çıkanlar kadınların en temel haklarını birkaç oy için pazarlık meselesi yapmaya hazır olduklarını gösterdiler. Kadınların en basit kazanımlarını çöpe atmaya kalkışıyorlar.

Bakın, açık konuşalım. Oradaki hedef başı kapalı genç muhafazakar kadınlardır. Bu genç kadınları ezmek istiyorlar. Onları kontrol altına almak istiyorlar. Evet, dehşetle izliyoruz onları ve evet bunların hepsi, üzülerek ifade edeyim, gerçek.

Şimdi gelelim asıl meseleye. Biliyorsunuz, birleştire birleştire ülkeyi, kazanan bir oyuncu haline getirmeye çalıştığımı. Uzun süredir anlatıyorum. Peki biz ne için birleşiyoruz, neyi kazanmanın peşindeyiz? Tayyip Erdoğan’a karşı mı birleşiyoruz? Bu kadar emeği, bu kadar küçük bir hedef için mi harcayacağız? Yok böyle bir şey.

Evet bizim demokrasimiz, ekonomimiz, adalet sistemimiz ve özgürlüklerimiz ağır bir Erdoğan tehdidi altında. Bu zaten uzun yıllardır böyle. Ancak herhalde bu yaşımda bu ülkeye bırakacağım miras, bu kadar küçük olmasa gerek. Erdoğan’ı göndereceğiz. Bunu hep söylüyorum zaten. Bu hedeflerimizin en kolayı ama bizim asıl ana hedefimiz çok daha büyük.

Biz rekabetçi bir Türkiye inşa edecek şartları oluşturacağız. Bugün sistemik bir teknolojik rekabet çağında yaşıyoruz. Bakmayın siz Türk’ün Türkiye propagandasına İletişim Başkanlığı’nın çöpe attığı milyarlara. Biz dünyayla rekabet etmiyoruz. Sevgili dostlar, rekabette iyi olup olmadığımızı tek bir kriter gösterir. Kazanıyor musun? Kaybediyor musun?

Bu da iki şekilde anlaşılır. Yeni bir refah seviyesi yaratabiliyor musun? Bu refaha tam bir barış nesli yaratarak ulaşabiliyor musun? Rekabette kazanıyorsanız. Milletinizin standardı alım gücü, huzuru, mutluluğu artar. Seninki artıyor mu sevgili milletim? Sevgili halkım. Mutlu musun sevgili vatandaşlarım? Sevgili yurttaşlarım.

Öyle boş propagandalarla algınızın manipüle edilmesine asla izin vermeyin. Biz maalesef rekabette zayıfız. Evet açık konuşalım. Bu problemler Erdoğan’la başlamadı. Ancak Erdoğan’la ayyuka çıktı. Çünkü Türkiye yıllardır enerjisini iç sorunlarına harcadı. Darbeler gördü. Ekonomik krizler gördü. Kutuplaşmalar gördü. Ayrımcılık gördü. Çeteler gördü. Terör gördü.

Birbirimize didişe didişe rekabetçi olmaktan çıktık. Dünyadan hak ettiğimiz payı alamadık. Yani, hepimizi birleştirmesi gereken asıl mesele şudur. Dünya ile rekabet etmek ve kazanmak ve hakkımız olanı almak. Türk’ü, Kürt’ü, Sünni’si, Alevi’si, başı açığı, başı kapalısı, solcusu, sağcısı bu müşterekte birleşmeli. Daha iyi bir yaşam müştereğinde hakkını alma müştereğinde buluşmalı. Ben bunun için Millet İttifakı’nın adayı seçildim.

“Finansal ve demokratik istikrarı getireceğiz”

Ben onarıcı, telafi edici, birleştirici, kucaklayıcı liderlik yapıp, asıl geleceğin yeni nesil liderlerine ortamı hazırlayacak kişiyim. Ben bundan sonra geleceklerin siyasi geleceği için taşları doğru döşeyecek kişiyim. Millet İttifakı olarak önce toplumu güçlendireceğiz. Devleti toparlayacağız. Açık yaraları kapatacağız. İnsanların yaşam sevincini geri vereceğiz. Dezavantajlı grupları, dezavantajlı olmaktan çıkaracağız. Doğru yerlere yatırım yapılmasını sağlayacağız. Finansal ve demokratik istikrarı getireceğiz.

Yani özetle ülkemizi rayına sokacağız. Ki bizden sonraki liderler ayaklarını yere sağlam basıp üzerinde güvenle yürüyebilecekleri sağlıklı bir zemine sahip olsunlar. Ve ben sonrasında da torunlarımla ilgilenmek üzere emekli olacağım. Bu kadar basit. Çünkü benim çözmem gereken çok önemli sorunlar var.

Bunu da ancak gelecekle ilgili bireysel siyasi emelleri olmayan bir lider yapabilir. Evet. Birleşe birleşe kazanacağız sevgili vatandaşlarım. Ama dünyaya karşı kazanacağız. Asıl elli yıldır rekabet etmemiz gerekenlere karşı kazanacağız. Ve sonunda ülkemizin yönü oraya dönecek. Herkes müsterih olsun. İyi akşamlar sevgili halkım.”

Paylaşın

Emek Ve Özgürlük İttifakı Kemal Kılıçdaroğlu’na Destek Verecek Mi?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eş genel başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) bir araya geldi.

Yaklaşık bir saat süren görüşme sonrası yapılan açıklamalarda “Kürt sorununun çözüm yeri Meclis’tir” vurgusu ön plana çıkan mesaj olurken hem Kılıçdaroğlu’nun hem de Sancar’ın “yeni bir başlangıç” mesajı da dikkat çekti. Edinilen bilgiye göre görüşme oldukça olumlu geçerken Emek ve Özgürlük İttifakı’nda eğilim Kılıçdaroğlu’na destek yönünde.

CHP ve HDP heyetlerinin TBMM’de gerçekleşen görüşmesinde Kılıçdaroğlu’na CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı eşlik etti. HDP’de ise Eş Genel Başkanlar Buldan ve Sancar’a Parti Sözcüsü Ebru Günay ve Grup Başkanvekili Saruhan Oluç eşlik etti. 1 saat süren görüşmenin ardından Kılıçdaroğlu, buldan ve Sancar açıklamalarda bulundu.

“Görüşme olumlu ve sıcak bir atmosferde geçti”

DW Türkçe’den Kıvanç El’e bilgi veren CHP ve HDP kaynakları görüşmenin oldukça olumlu ve sıcak bir atmosferde geçtiğini ifade etti. Görüşmede Kılıçdaroğlu Millet İttifakı’nın hazırladığı “Güçlendirilmiş parlamenter sistem”, “Anayasa değişikliği” ve “İktidara gelinmesi halinde izlenecek ortak politikalar”a dair 3 belgeyi HDP’ye sundu. HDP tarafı ise daha önce hazırlanan 11 maddelik tutum belgesini Kılıçdaroğlu’na sundu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun 14 dakikalık basın açıklamasında görüşmede ele alınan tüm başlıkları açıkladığını kaydeden HDP kaynakları, “Bizim tutum belgemizde de dile getirdiğimiz bazı başlıklara da Kılıçdaroğlu değindi. Açıkladığı başlıklar dışında bir konu gündeme gelmedi” dedi. Görüşmede “HDP’ye bakanlık” ve “Abdullah Öcalan’a tecritin kaldırılması” gibi başlıkların gündeme gelmediği belirtildi.

Kılıçdaroğlu’na desteğin açıklanması bekleniyor

HDP, Kılıçdaroğlu görüşmesindeki başlıkları önce kendi kurullarına ardından da Emek ve Özgürlük İttifakı paydaşlarına taşıyacak. HDP içerisinde yapılan ilk yorumlarda Kılıçdaroğlu tarafından verilen mesajların olumlu olduğu ve destek verilmesi kararının çıkmasının yüksek ihtimal olduğu değerlendirildi. TİP ve EMEP’in de Kılıçdaroğlu’na destek açıklamasına olumlu yaklaştığı belirtildi. İttifak paydaşları bu hafta içerisinde bir araya gelecek ve ardından bir basın toplantısı ile kamuoyuna kararlarını açıklayacak. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın aday çıkarmayarak Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklaması bekleniyor.

İYİ Parti cephesinde de Kılıçdaroğlu-HDP görüşmesi yakından takip edildi. Kılıçdaroğlu’nun “Millet İttifakı”nın belgelerine sahip çıkan” konuşması ve “Kürt sorununda çözüm yerinin Meclis olduğuna” dair mesajları olumlu karşılandı.

TBMM Başkanı Şentop’tan yanıt

Kılıçdaroğlu, HDP görüşmesi sonrasında TBMM Genel Kurulu’nda Kürtçe konuşmaların tutanaklarda “bilinmeyen bir dil” diye yazıldığınıı ifade ederek, “TBMM’de kürsüde konuşulur, ‘İngilizce’ yazar parantez içinde, bu söz İngilizcedir, Fransızca söz Fransızcadır vs. Her şey yazılır. Konuşma metninin içinde Kürtçe bir cümle geçtiği zaman ‘bilinmeyen bir dil’ deniyor. Ya Allah aşkına bu ülkenin insanlarının vicdanlarına sesleniyorum; TRT’nin TRT Kürdi diye bir kanalı var, yayın yapıyor. Nasıl olurda buraya ‘bilinmeyen bir dil’ diye yazıyorsunuz? Binlerce yıldır konuşulan bir dili neden ‘bilinmeyen bir dil’ diye yazıyorsunuz?” dedi.

Bu sözlere Meclis Başkanı Mustafa Şentop yanıt verdi. Şentop gazetecilerin soruları üzerine, “HDP’li milletvekili arkadaşların bazıları ısrarla ‘bilinmeyen bir dil’ iddiasını ortaya atıyorlardı. Son 1 senedir aşağı yukarı onlar da ikna oldular. Propaganda için başka bir yol, başka bir isim bulmuşlar gibi geldi bana. Kürtçe için özel bir uygulama yok. ‘Bilinmeyen dil’ diye bir ifade kullanılmıyor. Ne oluyor? Resmi dil Türkçe olduğu için tutanaklarda Türkçe kullanılıyor. Türkçe dışında bir kelime kullanıldığı zaman bu tutanağın metnine yazılmıyor, bir dipnot işareti kullanılarak dipnotta atıf ‘Türkçe olmayan kelime veya kelimeler kullanılmıştır’ diye yazılıyor” dedi.

MHP’li Semih Yalçın’dan görüşmeye tepki

Kılıçdaroğlu’nun HDP ziyaretine MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın sosyal medya hesabından tepki gösterdi. Yalçın, “Siyasi tarihimizdeki pazarlıkların en çirkini, en kirlisi, en utanmazcası gerçekleşti. Zillet ittifakının cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu; PKK’nın siyasi kanadının ayağına gitti, eşiğine yüz sürüp cephane ve militan desteği istedi” açıklaması yaptı. Semih Yalçın, “Kılıçdaroğlu tarafından PKK’nın mazbatalı temsilcilerine verilen demokratik özerklik sözleri tekrarlandı. Bununla da yetinilmedi, bölücübaşına özgürlük ve Kandil piyonlarına da bakanlık teklifinde bulunuldu” iddiasında da bulundu.

Paylaşın

Millet İttifakı Adayı Kılıçdaroğlu – HDP Görüşmesi; TBMM Vurgusu

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Emek ve Özgürlük İttifakı bileşeni Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile bir araya geldi.

Haber Merkezi / Pervin Buldan ve Mithat Sancar’a Ebru Günay ve Saruhan Oluç eşlik ederken, Kılıçdaroğlu’na, Selin Sayek Böke, Oğuz Kaan Salıcı ve Özgür Özel eşlik etti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen ve yaklaşık bir saat süren görüşme sonrasında yapılan basın açıklamasında üç lider de çözümlerin yerinin TBMM olduğuna vurgusu yapıldı.

Kılıçdaroğlu, “Biz birlikten, beraberlikten yanayız… Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir” dedi. Serbest siyasetin önünün açılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Siyaset artık bir kavga alanı olmamalı” diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da “Kürt sorununun parlamento çatısı altında çözülmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek için Genel Başkanı burada kabul ettik” dedi.

Yapıcı bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Eş Genel Başkan Mithat Sancar ise “Acil bir onarım programına ve yeni bir başlangıca ihtiyaç var. Bu yeni başlangıç, demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlük temelinde bir sistem kurmakla mümkün olacaktır” diye konuştu.

Sancar da “Bu görüşmeyi Meclis’te yapmamızın nedeni, çözüm adresi olarak TBMM’yi gördüğümüzü vurgulamaktır” ifadesini kullandı ve görüşmeyi parti kurullarına sunacaklarını belirtti ve “İttifak güçlerimizle bu görüşmeyi değerlendireceğiz” dedi.

Kılıçdaroğlu, Buldan ve Sancar’ın görüşme sonrası yaptığı açıklamalar şöyle:

Kemal Kılıçdaroğlu:

“Anayasa değişiklikleri ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ile ilgili dokümanımızı ve ortak mutabakat metnimizi kendilerine ilettik. Ayrıca, Türkiye’nin pek çok sorununu görüştük ve gündeme taşıdık. Bağımsız ve tarafsız yargı mutlaka olmalı, hukuk devleti mutlaka olmalı. Gelir dağılımdaki bozulan dengesizliğin giderilmesi ve sosyal devletin güçlü bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. Temel hak ve hürriyetlerin korunması da ortak talep olarak dillendirildi.

Temel haklar ve özgürlükler ile çevre ve iklim değişikliği konusundaki duyarlılık gündemimizdeydi. İklim değişikliği var ve ciddi hazırlıklar yapmak gerekiyor. Dünyanın önlem aldığı bir konuda Türkiye’nin bunu gündeme almaması, özellikle yaşadığımız doğa felaketlerinin oluşmasında devletin hazırlıksız olmasına yol açıyor.

Yerel yönetimler üzerinde duruldu. Kayyım uygulanmasının sürdürülmesini asla doğru bulmadığımızı ifade ettik Sayın Genel Başkanlara. Bizim ortak mutabakat metninde de kayyım uygulamasının olmaması gerektiğinin yer aldığını belirttik. Seçimle gelen seçimle gider, bu demokrasinin temel kuralıdır. Siz demokrasiyi ipotek altına alır, “verdiğiniz oyları kabul etmiyorum, buraya kendi istediğimi, atamayla gelen birisini getireceğim” derseniz, bu doğru bir uygulama değildir.

Demokrasiyi savunuyorsak her koşulda savunmalıyız. Demokrasiyi savunmak; insan haklarını savunmaktır, kadın erkek eşitliğini savunmaktır. Çevre ve iklim konularında oluşacak tahribatların giderilmesi açısından her türlü önlemin alınması için irade ortaya koymaktır. Demokrasi için olmazsa olmaz koşullarımızdan birisi olduğu da ifade edildi.

“Bizler beraberlikten yanayız, ortak hareket etmeye hazırız”

Serbest siyasetin önünün açılması. Siyaset artık bir kavga alanı olmamalıdır. Artık bu ülke kavgadan bıkmadı mı? Bu akşam yine belli televizyon kanallarında bir sürü şey yazılıp çizilecek. Kavgadan bıkmadınız mı? Kucaklaşmak varken, bir araya gelip uygar insanlar gibi tartışmak varken niye kavga ediyoruz? Hangi gerekçe ile kavga ediyoruz? Toplumu niçin kamplaştırıyoruz, niçin ayrıştırıyoruz? Biz birlikten ve beraberlikten yanayız, bu ülkenin kalkınması ve büyümesi için, var olan bütün sorunların çözülmesi için ortak hareket etmeye hazırız. Siyaset sorun yaratmamalı, siyaset var olan sorunları çözmeli.

Siyaset sorun yaratıyorsa bu ülkenin kalkınmasına, büyümesine, insan haklarına, kadın erkek eşitliğine negatif yansıyor. Parti kapatılması; 21. yy’dayız hala parti nasıl kapatılır arayışındayız. Bu doğru değil. Ben şu partiyi kapatayım da oyları bana gelsin, ne münasebet! Bu doğru değil. Kapatılan partilerin farklı isimlerle tekrar siyaset sahnesinde yer aldığını, halkın bunlara destek verdiğini hepimiz biliyor ve görüyoruz. Parti kapatmanın, ki ortak mutabakat metninde düzenlemeler var, zorlaştırılması gerekiyor.

Önce Meclis’in karar alması gerekiyor, bu konuda düzenlemeler var. Bu konuda görüşlerimi Genel Başkanlara ifade ettim. Kadına şiddetin mutlaka son bulması lazım. Bu konuda toplumun duyarlılığı var ve bu duyarlılığı siyaset kurumunun da ruhunda hissetmesi lazım. Siz kadına yönelik şiddeti şu veya bu düzeyde teşvik ederseniz, bu doğru değil. Kadına yönelik şiddetin mutlaka sonlandırılması ve bu konuda açık ve net siyaset kurumunun tavır alması gerekiyor.

Tüm dezavantajlı gruplarla ilgili de siyaset kurumunun üstüne düşeni yapması lazım. Dezavantajlı grupların görmezden gelinmesi, haklarının ellerinden alınması 21’inci yüzyılda Türkiye’ye yakışmaz. Tüm dezavantajlı grupların haklarının teslim edilmesi, hayatın her alanında yaşamalarının yollarının açılması lazım. Yargının bir sopa olarak kullanılması gerekiyor.

Yani siyasi iktidarın yargıyı siyasallaştırmasını, oraya kendi adamlarını getirmesini, yargının siyaset üzerinde bir sopa olarak kullanılmasını asla kabul etmiyoruz. Hakim, Anayasa’nın 138 maddesine göre, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Kanuna göre değil hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Biz yargıçlardan bunu bekliyoruz. Siyasal iktidarın baskılarına direnmelerini bekliyoruz. Bu olduğu takdirde gerçek bir demokrasiyi inşa edebiliriz.

Deprem ile ilgili de konuştuk. Evet, deprem konusunda bir acil onarım programına ihtiyaç olduğu Sayın Genel Başkanlar tarafından ifade edildi. Aynı düşünceye biz de katılıyoruz. Bu bölge ile ilgili özel bir planlamanın yapılması kesinlikle şart. Hükümete bu konuda gittiğim deprem bölgesinde çağrı yaptım, tekrar aynı çağrıyı buradan yapmak isterim. Acil bir onarım programının devreye konulması gerekiyor.

“Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir”

Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir. Bir daha ifade ediyorum: Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir. TBMM’nin varlığı zaten sorunları çözen bir meclis olmasından kaynaklanmaktadır. Kuruluşundan bu yana Türkiye’nin en temel sorunları TBMM’de çözülmüştür. Biz milletin sağduyusuna güvenerek, buraya getirdiği seçtiği parlamenterlerle birlikte var olan bütün sorunları çözmeye hazırız ve çözeceğiz.

Göreceksiniz hiçbir sorun çözümsüz değildir. Her sorunun çözüm adresi TBMM’dir. Yani milletin iradesiyle bu sorunların tamamı çözülebilir. Dolayısıyla efendim sorun çözülmez dememeli, niçin çözülmesin? Herkes sorununu çözüyor da biz mi çözemeyeceğiz! TBMM’nin kapasitesi sorun çözmeye yeterli değil mi? Hayır, yeterlidir efendim. Her sorunun çözüm adresi burasıdır. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde, Kürt sorununa çözüm adresinin TBMM olduğunu açık ve net olarak vurguladık ve bizim kurultayımızdan oy birliği ile çıktı bu kararların tamamı.

Biz demokrasiyi savunuyoruz, insan haklarını savunuyoruz; hiç kimsenin ötekileştirilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Kadın erkek eşitliğini savunuyoruz. Çevre ve iklimden insan haklarına, demokrasiye ve yargı bağımsızlığına kadar, dezavantajlı grupların haklarının teslim edilmesine kadar, kadın erkek eşitliğine kadar, bu ülkeye demokrasiyi ya getireceğiz ya getireceğiz.

Bu işin ortası yok, kavga yok. Özgürce tartışacağız, beraber tartışacağız. Anlaşamazsak bir daha konuşacağız, bir daha konuşacağız. Bu ülkenin saygın insanları var, akademik dünya ve sivil toplumdan var, her kentin kanaat önderleri var. Siyaset tek başına bir kurum değildir, gücünü toplumdan ve kanaat önderlerinden, toplumun bilginlerinden alır. O destekle biz var olan sorunların tamamını çözebiliriz. Çözümsüz hiçbir sorun yoktur.

Bu ziyaret anlaşılıyor ki sizin açınızdan da büyük bir önem taşıyor. Artısıyla eksisiyle bütün kameralar burada. Ben özellikle basın mensuplarından istirham ediyorum; toplumu ayrıştıran bir dilden lütfen kaçının, toplumu kutuplaştıran bir dilden kaçının. Medyanın da sorumluluğu var. Medya bu sorumluluğu bilmeli, farkına varmalıdır.

Yahu tokalaşmak, kucaklaşmak, acı günlerimizi paylaşmak varken, sevinçli günlerimizden neşelenmek varken, bu kavga neden? Kavgayı bitireceğiz. 13’üncü cumhurbaşkanı adayı olarak bu ülkede kavgayı bitireceğim. Söz veriyorum. Milletime söz veriyorum; kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun insan insandır ve benim başımın üstünde yeri vardır.

Bakın acı bir olay daha. Geçen TBMM’de kürsüde konuşuluyor. İngilizce yazar parantez içinde bu söz İngilizce diye. Fransızca vs. Her şeyi yazar. Konuşma metninin içinde bir cümle Kürtçe geçtiği zaman “bilinmeyen bir dil” diye geçiyor. Yahu Allah aşkına bu ülkenin insanlarının vicdanına sesleniyorum; TRT’nin TRT Kurdi diye bir kanalı var yayın yapıyor, nasıl olur da buraya bilinmeyen bir dil diye yazıyorsunuz? “Bilinmeyen bir dil”. Binlerce yıldır konuşulan bir dili neden bilinmeyen bir dil diye yazıyorsunuz? Şimdi ben vicdan sahibi, ahlak sahibi herkese soruyorum. Devlete çifte standart yakışmaz, doğru değil.

Herkesin diline saygı göstereceksiniz. Evet, resmi dilimiz Türkçe eyvallah kimsenin bir şey dediği yok zaten. Ama siz devlet olarak çifte standart uygulayamazsınız. Çifte standart uyguladığınız zaman vatandaşlarımızı ayrıştırıyorsunuz demektir. Bir grup insanı bir grup insana düşman ediyorsunuz demektir. Bu emperyal güçlerin Türkiye’ye oynadıkları bir oyundur ve bu oyundan da Türkiye’yi kurtaracağız. Herkes rahat olacak, bu ülkede kimseyi düşman olarak görmeyeceksiniz, kimseyi ötekileştirmeyeceksiniz. Yeni bir başlangıç yapacağız. Ahlaklı demokratik bir başlangıç yapacağız. Herkesi kucaklayan bir başlangıç yapacağız.

Kavgadan arınan bir toplum. Nasıl büyüyeceğiz, nasıl gelişeceğiz, işsizliği nasıl çözeceğiz, bölgeler arasındaki dengesizliği nasıl gidereceğiz işte bunlara odaklanacak toplum. Sorun var deprem bölgesinde. Yaşayan binlerce, milyonlarca insanın sorunu var, bu sorunları nasıl çözeceğiz? Toplum buraya odaklanmalı. Kısır tartışmalara odaklanmamalıdır. Burada basın mensuplarına büyük görev düşüyor. Hepinize yürekten teşekkür ederim. Lütfedip bizi kabul ettikleri için Sayın Genel Başkanlara hepinizin huzurunda teşekkür ederim.

Pervin Buldan

Biz de öncelikle hepinize teşekkür ediyoruz. Bu ilgi ve alakadan dolayı hepinizin emeğine sağlık. Bugün Sayın Başkan ve heyetiyle bir görüşme gerçekleştirdik. Yaklaşık bir saat boyunca Sayın Başkanın ifade ettiği konular üzerinde istişarede bulunduk, Türkiye’nin en temel sorunlarını konuştuk. Bu temel sorunlar neticesinde Türkiye toplumunun, Türkiye halklarının bizlerden beklentilerini konuştuk. Sayın Başkanın bize sunmuş olduğu bu bilgiler için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Bugün Sayın Başkanı burada ağırlamamızın nedeni, Kürt sorununun demokratik çözümünün TBMM çatısı altında olmasından yana olduğumuzu göstermekti. O yüzden Sayın Başkanı ve heyetini parlamentoda ağırlamak istedik. Başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin bütün sorunlarını, Türkiye toplumunun bizden beklentilerini ve seçimler sonrası yapılacakları da istişare ettik. Bir kez daha Sayın Başkana ve heyetine geldikleri için teşekkür ediyoruz. Kolay gelsin Sayın Başkan.

Mithat Sancar

Sayın Kılıçdaroğlu ve heyetinin bizleri burada ziyaret etmesini değerli buluyoruz. Yaptığımız görüşmede pek çok konu ele alındı ve biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu bunları özetle sizlere sundu. Türkiye çok derin bir kriz dönemini yaşıyor. Deprem büyük bir acıyla içinde bulunduğumuz yıkımın tablosunu bir kez daha çıplak bir şekilde gözler önüne serdi. Yeni bir döneme girmemize neden olan deprem keşke bu kadar acıyla birlikte gündeme gelmesiydi.

Ama bu acıları yok sayarak siyaset yürütmek ve çalışmaları sürdürmek de mümkün değil. Bizler yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Partimiz, Türkiye’nin yıkımdan ağır zarar gören toplumsal kesimlerini ve yapılarını onarma konusunda acil bir programa ihtiyacı olduğu inancında. Yani acil bir onarım programına ve yeni bir başlangıca ihtiyaç var. Yeni bir başlangıç da demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlük temelinde bir yaşam ve sistem kurmakla ancak mümkün olacaktır. Bu konularda görüşlerimizi karşılıklı paylaştık.

Bu görüşmeyi Meclis’te yapmamızın nedeni de çözüm adresi olarak TBMM’yi gördüğümüzü vurgulamaktır. Sayın Başkanın da vurguladığı gibi Türkiye’nin bütün sorunları burada geniş bir toplumsal mutabakatla çözülmelidir, çözülebilir. Öte yandan bu görüşmenin içeriğini ve konuştuğumuz hususları kurullarımıza taşıyacağız, ittifak güçlerimizle bu görüşmeyi değerlendireceğiz ve yakın zamanda basına ve kamuoyuna daha ayrıntılı bir açıklama yapacağız. Hepinize teşekkür ediyoruz.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Demokrasinin Gelişmediği Hiçbir Ülke Gelişmemiştir

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuşan Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, emokrasi ve güçlü parlamenter sistemi savunduklarını belirterek, “Demokrasinin gelişmediği hiçbir ülke gelişmemiştir. Dolayısıyla dünyaya baktığınızda, kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülkelerin tümünde güzel bir demokrasi anlayışı ve geleneği vardır. Biz de demokrasimizi geliştirmek zorundayız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Sağlıklı işleyen hiçbir demokraside denetimsiz alan yoktur. Her alan mutlaka denetlenir. Türkiye Büyük Millet Meclisi mi? O da denetlenir. Kim? Anayasa Mahkemesi denetler. Yanlış bir yasa yaptıysanız Anayasa Mahkemesi’ne gidilir ve Anayasa Mahkemesi, parlamentoya, ‘Yanlış yaptın, lütfen hatanı düzelt’ der ve o hata düzeltilir.”

Konuşmasının devamında, “güçlü bir sosyal devlet inşa” edeceklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Güçlü bir sosyal devlet inşa edemezseniz istediğiniz kadar üretin ama hakça bölüşmezseniz, toplumun bir kesimi yoksul, bir kesimi varsıl olursa orada huzur olmaz. Orada bereket de olmaz.

Huzurun olması, yaratılan kaynağın hakça bölüşülmesine bağlıdır yani hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, güzel bir Türkiye’yi, demokrasiyle, sosyal devletle yeniden inşa edebiliriz. Hiç kimsenin kendisini devletin gölgesi altında, güvence altında hissetmediği değil, hissettiği bir devleti inşa etmek zorundayız.” ifadelerini kullandı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, beşinci gününde sürüyor.

“Geleceğin Türkiye’sini inşa ediyoruz” sloganıyla bugün düzenlenen “Millet İttifakı Genel Başkanlar Buluşması” oturumuna; CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale katıldı.

CHP lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Böylesine anlamlı bir toplantıyı gerçekleştiren Büyükşehir Belediye Başkanı’mıza hepinizin huzurunda yürekten teşekkür ederim. İkinci yüzyılı birlikte inşa edeceğiz. İşimizin çok kolay olduğunu kimse düşünmesin. Ama birinci yüzyılın kongresinde de o dönemin liderlerinin işlerinin kolay olmadığını onlar da biliyorlardı. Güzel bir Türkiye, yaşanabilir bir Türkiye, barış içinde bir Türkiye, kalkınan ve büyüyen bölgesinde ve dünyada saygınlığı olan bir Türkiye, hepimizin idealinde olan bir Türkiye.

Zor zamanlardan geçtiğimizin farkındayım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, ben hep iki temel ilke ile anarım. Çok farklı şekillerde anlatılır. Benim gönlümdeki ve yüreğimdeki Gazi Mustafa Kemal’in iki temel ilkesi vardır. Bir; siyasi bağımsızlık. Kendi sözleriyle ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ der. Bayrağımın altında özgürce yaşamak isterim. İkinci ilkesi ise ekonomik bağımsızlıktır.

İzmir’de yüzyıl önce yapılan kongrede Gazi Mustafa Kemal şöyle söyler: ‘Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisat zaferleri ile taçlandırılmazsa elde edilen zaferler sürüp gidemez, az zamanda söner.’ Siyasi bağımsızlığın kalıcılığını sağlayan temel unsur, ekonomik bağımsızlıktır. Bugüne kadar büyük sıkıntılar çektiğimizi biliyoruz. Zaman zaman büyük krizlerin yüz yıl içinde çıktığını biliyoruz. Ama öyle bir sistem, düzen kuralım ki; kim iktidara gelirse gelsin, en azından bir daha bu tür krizlerle Türkiye karşı karşıya kalmasın.

Dört ayaklı bir stratejiden söz edeceğim. Birinci ayak, güçlü bir demokrasi, güçlü bir parlamenter sistem. Altı lideri bir araya getiren temel felsefenin özünde demokrasi yatıyor. Demokrasinin gelişmediği hiçbir ülke gelişmemiştir. Dolayısıyla dünyaya baktığınızda, kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülkelerin tümünde güzel bir demokrasi anlayışı ve geleneği vardır. Biz de demokrasimizi geliştirmek zorundayız.

Kuvvetler ayrılığını getirmek zorundayız. Yasama, yargı ve yürütmeyi sağlıklı işleyen, biri birini denetleyen güçler haline getirmek zorundayız. Sağlıklı işleyen hiçbir demokraside denetimsiz alan yoktur. Her alan mutlaka denetlenir. Türkiye Büyük Millet Meclisi mi? O da denetlenir. Kim? Anayasa Mahkemesi denetler. Yanlış bir yasa yaptıysanız Anayasa Mahkemesi’ne gidilir ve Anayasa Mahkemesi, parlamentoya, ‘Yanlış yaptın, lütfen hatanı düzelt’ der ve o hata düzeltilir.

Özgür medya… Özgürlüğün olmadığı yerde zaten demokrasi olmaz. Medyanın da özgür olması lazım. Bunun altyapısının koşulsuz sağlanması gerekir. Demokrasi dediğimiz işin özü, her gücün mutlaka denetlenebilir olmasıdır. Denetimsiz bir güç, demokrasilerde yoktur. Bunun ayırdına varmak ve mutlaka hayata geçirmek gerekiyor.

Siyaset kurumunun hesap vermesi gerekir. İktidar sahipleri eğer halka hesap veremiyorsa orada demokrasi yoktur. Demokrasinin varlığı, halktan toplanan vergilerin hesabının halka verilmesidir ve devlette saydamlığın sağlanmasıdır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçerken, bunu vaat ederken Millet İttifakı olarak dedik ki, ‘Ulusal Vergi Konseyi kuracağız.’

Bir daha ifade edeyim, Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. 85 milyondan toplanan vergilerin nerelere harcandığını, Ulusal Vergi Konseyi, her yıl toplanacak bir rapora bağlayacak, Resmi Gazete’de yayınlanacak. Tüm Türkiye’de işçisinden emeklisine kadar, sanayicisinden esnafına kadar herkes bilecek; benim ödediğim vergiler nerelere harcandı. Altı lider bunu taahhüdünü yaptık, altına imza attık.

Başka bir şey daha; sağlıklı işleyen demokrasilerde siyaset kurumunun lekelenmemesi lazım. Temiz kalması lazım. Bu konuda da bir irade ortaya koyduk. Siyasi Ahlak Kanunu, Siyasi Etik Kanunu çıkaracağız diye altı lider altına imzayı attık. Eğer siyaset ahlak zemininde yürürse pek çok sorun kendiliğinden çözülmüş olur zaten. Siyasetle, siyasetçi ile halk arasında güvenin büyük ölçüde sarsılması, siyasi etik yasasının olmamasındandır; böyle bir yasa olduğu zaman çok farklı bir Türkiye’yi inşa etmiş olacağız.

Ve elbette siyaset kurumu, yani iktidar sahipleri parlamentoya bütçe getirirler. Yani halktan topladıkları vergileri, yaptıkları borçlanmaları, yani yaptıkları özelleştirmelerle elde ettikleri gelirlerin nerelere harcandığını belirlerler. Dolasıyla harcanan paraların sağlıklı bir şekilde harcanıp harcanmadığının hesabının verilmesi lazım. Nereye? Aynı zamanda parlamentoya da verilmesi lazım.

Bunun için yine altı lider oturduk, tartıştık ve önemli bir karar daha aldık. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Plan ve Bütçe Komisyonu dışında bir de Kesin Hesap Komisyonu kuracağız dedik. Yani bir yıl önceki bütçenin kaynaklarının nerelere harcandığının hesabını verelim diye. Bir şey daha yaptık, bizim tarihimizde ilk. Kesin Hesap Komisyonu’nun başkanı ana muhalefetten olacak. Yani iktidar sahipleri gelecek, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hesabını verecek.

Nasıl bir Türkiye hayal ettiğimizi; ayakları yere basan, ahlaklı bir siyasetin egemen olduğu, harcanan her kuruşun hesabının verildiği, medyanın özgür olduğu güzel bir Türkiye. Bütün bu kurumları oluşturmak için daha başka benzer kurumlar da var ama süre 15 dakikayla sınırlı olduğu için burada izin verirseniz birinci ayağı, demokrasiyi burada keseyim. Sayıştay var, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştay‘ın raporları Allah nasip eder göreceksiniz bizim iktidarımızda asla makaslanmayacak, o raporların tamamı gelecek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne.

İkinci hedefimiz, ikinci ayak, üreten Türkiye. Türkiye’nin üretmesi lazım. Her alanda üreten bir Türkiye. Sanayiden tarıma kadar, kültürden başlayarak hayatın her alanında üreten bir Türkiye. Üreten Türkiye, güçlü Türkiye’dir. Kaynaklarınız, yeriniz, yurdunuz, tarlalarınız, ovalarınız, dağlarınız, güzel çalışkan insanlarınız var ama üretimden koparılıyor. Herkes üretecek. Herkes üretim zincirinin önemli bir parçası olacak.

Herkesin ürettiği bir Türkiye, güçlü bir Türkiye’dir. Herkesin ürettiği bir Türkiye, dışarıya el avuç açmayan bir Türkiye’dir. Herkesin ürettiği ve kazandığı bir Türkiye, komşularına yeri geldiğinde her türlü yardımı yapabilecek güce ve kapasiteye sahip bir Türkiye demektir. Ama 21’inci yüzyıldayız, neyi nasıl üreteceğimizi çok iyi bilmek zorundayız. İnsanoğlu, tekerleği 1 milyon yılda keşfetti, şimdi her saniye birden fazla buluş var.

21’inci yüzyılın ekonomisi, artık bir tarım, bir sanayi ekonomisi değil, 21’inci yüzyılın ekonomisi artık bilgi ekonomisidir. Hangi ülke bilgi üretirse o ülke hızla büyür ve kalkınır. Bilgiyi nerede üreteceğiz? Üniversitelerde. O nedenle bizim iktidarımızda, Millet İttifakı’nın iktidarında üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılacak.

Hiç kimse farklı düşündü diye üniversiteden atılmayacak. Üniversiteler birer bilgi yuvası olacak ve üniversiteler bilgi üretecek. Üniversitelerin ürettiği bilgiler, sanayici tarafından elle tutulur metaya dönüştürülecek. Bilgi üreten, teknoloji üreten, teknolojiye yabancılaşmayan bir Türkiye. Hedefimiz gayet güzel ve bu hedefi gerçekleştireceğiz.

Benim dünyanın teknoloji yaratan bir numaralı üniversitesi MIT’ye gidişim pek çok kesim tarafından eleştirildi. Biz, Amerika’nın ve dünyanın en önemli teknoloji üreten üniversitelerin birisi olan MIT’de, çalışan, Türkiye üniversitelerinden mezun olmuş ve oraya gidip çalışan hocaları kendi ülkemize getirmek durumundayız. Burada çalışmalılar, burada üretmeliler, burada bütün yaratıcı güçlerini ortaya koymalılar.

Bunları yapacağız. Yani biz, katma değeri yüksek ürün üretmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün üretemeyen bir Türkiye gelişemez, büyüyemez, kalkınamaz, söz sahibi olamaz. Katma değeri yüksek ürün üreten bir Türkiye inşa etmek zorundayız.

Katma değeri yüksek ürün üretmenin yolu, üniversitenin bilgi üretmesi, sanayicinin üretilen bilgiyi metaya dönüştürmesidir. Bugün hepimiz cep telefonu kullanıyoruz ve hiç birisi bize ait değil. Bilgi ekonomisine sahip olan ülkeler üretiyor, biz onların pazarıyız. Açık ve net söylüyorum; Millet İttifakı iktidarında göreceksiniz, biz başkalarının pazarı değil, biz üreten ve dünyaya mal ihraç eden bir ülke olacağız. İddiamız güçlü ve kuvvetli.

20’nci yüzyıl, petrol yüzyılıydı ve petrol savaşları vardı. 21’inci yüzyıl, çip savaşlarıdır. Çipi kim üretecek? Petrolün nerede olduğunu biliyoruz, nasıl çıkarılacağını da biliyoruz. Ama çipin nerede üretileceğine biz karar veririz, yani insan karar verir, yani bilgi üretenler karar verir.  21’inci yüzyılın Türkiye’sinin temel hedefi bilimde, sanayide, teknolojide çip üreten bir ülke olmaktır. Hedefi yüksek koyacağız ve o hedefi mutlaka yakalayacağız. Bilgi üreten hocalarımız var. Dünyanın her tarafından bu hocalarımız alınıyor. Büyük bedeller ödeniyor. Ama biz, bu insanları kendi ülkemizde tutamıyoruz.

Öğrenciliğimde, Ankara Akademi’de okurken Hamza Eroğlu’nun Devrim Tarihi kitabı vardı, orada bir anekdotu hiç unutmam; İkinci Dünya Harbi’nden hemen sonra Amerikalı general, Alman generale şunu söyler: ‘Almanya yerle bir oldu ve siz asla sırtınızı bir daha doğrultamazsınız.’ Alman generalin verdiği cevap, tarihi bir cevap. Evet diyor Amerikalı generale, ‘Evet, Almanya yerle bir oldu ama bir şeyi sakın unutmayın, Almanya’nın üniversiteleri ayakta.’ Evet, bugün Almanya, yerle bir olan Almanya, bugün Avrupa Birliği’nin en güçlü ülkesi olarak kendisini ortaya koydu. Bilginin ve bilgi üretmenin ne kadar değerli olduğunu artık hepimiz bilmek zorundayız.

Değerli arkadaşlarım; üçüncü ayağımız; güçlü bir sosyal devlet inşa edeceğiz. Güçlü bir sosyal devlet inşa edemezseniz istediğiniz kadar üretin, ama hakça bölüşmezseniz, toplumun bir kesimi yoksul bir kesimi varsıl olursa orada huzur olmaz, orada bereket de olmaz. Huzurun olması, yaratılan kaynağın hakça bölüşülmesine bağlıdır. Yani hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği güzel bir Türkiye’yi demokrasiyle, sosyal devletle yeniden inşa edebiliriz. Hiç kimsenin kendisini devletin gölgesi altında, güvence altında hissetmediği değil hissettiği bir devleti inşa etmek zorundayız.

Anayasa Mahkemesi bir kararında sosyal devleti şöyle tanımlar: ‘Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir.’ Bugün, Anayasa Mahkemesinin bu kararına rağmen, bu kararına karşın Türkiye’de sosyal devlet büyük yara almış durumdadır. Özellikle son beş altı yılda Türkiye’de, alt gelir gruplarından bir avuç üst gelir grubuna milyarlarca dolarlık kaynak aktarılıyor. Ve bir yoksullaşma süreci tabanda başladı. Bunu düzeltmek bize nasip olacak, Millet İttifakı’na nasip olacak, bunu da yapacağız. 102 numaralı sözleşme,

Uluslararası Çalışma Örgütünün kabul ettiği, yani Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi… Sekiz sigorta dalı hayata geçti, 1971 yılında kabul edilmiştir Meclis’te, 29 Temmuz 1971. Dokuzuncu sigorta dalı uygulanmıyor, hayata geçirilmiyor, yasası çıkmıyor; Aile Destekleri Sigortası. Bunu da inşallah yapacağız, her ailenin, her bir bireyin kesinlikle güvencesi olacak. Ve sosyal devlet yardım yaparken kişinin yoksulluğunu asla ve asla afişe etmeyecek. İnsan onuruna yakışır bir düzeni inşa edeceğiz sosyal devleti inşa ederken.

Dördüncü ayağımız, sürdürebilirlik. Gayet güzel, demokrasiyi getirdiniz, ürettiniz Türkiye’de, sosyal devleti inşa ettiniz ama durduğunuz andan itibaren geriye gidersiniz. Dünya hızla değişiyor. Bilimde, teknolojide büyük değişimler oluyor, siz bu değişime ayak uydurmak zorundasınız. Sürdürülebilirliğin kilit anahtarı, devlette liyakattir. Yani birikimli insanların devlet yönetiminde olmasıdır. Yani birikimli, üreten insanların üniversitelerde olmasıdır. Yani burada değişime ayak mı uyduracağız, değişime öncülük mü yapacağız, bunun kararını vermek zorundayız. Biz, değişime ayak uydurmak istemiyoruz. Onlar yaptı, biz de yapalım. Hayır, biz yapalım, onlar bizi izlesinler. Dolayısıyla değişime, dönüşüme, atılıma öncülük yapan bir Türkiye’yi, sadece kendi bölgesinde değil gerekirse dünyada öncülük yapan bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz.

Bir şey daha burada önemli olan, devletin kurumları vardır ve her kurumun kendi kültürü vardır. Tarihsel süreç içerisinde o kültürler sıcak siyasetin müdahale edemeyeceği kadar güçlü bir hal alırlar. Merkez Bankaları böyledir, bakanlıklar böyledir; kendi kültürleri vardır ve bu kültürlere sıcak siyaset müdahale etmez. Dolayısıyla o kültürler devlet dediğimiz kurumu güçlü hale getirir.

Ve daha önemlisi sürdürülebilirliğin temel anahtarlarından birisi de eğitimdir. Eğitimin yeniliğe açık olması lazım, eğitimin merak duygusunu büyütmesi lazım. Eğer merak duygusunu büyütebiliyorsak daha çocuk okula başladığı andan itibaren merak duygusunu büyütebiliyorsanız ve çocuk yaşamı sorgulama yeteneğine kavuşabiliyorsa o zaman Türkiye hızla büyümenin ve sürdürülebilirliğin önünü açmış olur. Biz, eğitim sisteminde de köklü değişikler yapacağız. Çocuklarımız neyi merak ediyorlarsa araştırabilecekleri alanlar… Onları suçlamadan, cezalandırmadan, ‘neden soru soruyorsun’ demeden… Ne kadar çok nitelikli soru sorabilirlerse eğitimin de o kadar değerli olduğunu göreceğiz. Bu sürdürülebilirliğin liyakatle beraber temel anahtarlarından birisidir.

Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. Saygıdeğer Genel Başkanlarıma da içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.”

Paylaşın

Millet İttifakı Adayı Kılıçdaroğlu’ndan HDP Ziyaretinin Ertelenmesiyle İlgili Açıklama

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ziyaretinin ertelenmesine ilişkin soruya, “Onu bana sormayacaksınız, ev sahibine soracaksınız” yanıtını verdi.

Haber Merkezi / HDP’li bir yetkili ise yaptığı açıklamada, “Sel felaketi nedeniyle Eş Başkanlarımız sahada, oluşan program yoğunluğu nedeniyle talep bizden gitti” dedi. Yetkili, program netleştiğinde yeniden bilgilendirme yapılacağını bildirdi.

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milli Yol Partisi’ni, ziyaret etti. Ziyaretin ardından Kılıçdaroğlu ile Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır ile birlikte açıklama yaptı.

Görüşmeye CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, CHP Genel Başkan Yardımcıları Oğuz Kaan Salıcı ve Ali Öztunç ile Milli Yol Partisi Genel Sekreteri Haşim Yaşar ile Genel Başkan Yardımcıları Ali Saraçoğlu ve Mukaddes Demirci katıldı.

Kılıçdaroğlu’nun yaklaşan seçimlere ilişkin görüş alışverişinde bulunmak ve adaylığı için destek talep etmek amacıyla gerçekleştirdiği ziyaret yaklaşık bir saat sürdü.

Yaklaşan seçimlerin ana gündem olduğu ziyarette Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü ve Sinan Ateş suikastı da gündeme geldi. Çıkışta yapılan açıklamada Kılıçdaroğlu’na HDP ziyaretinin neden ertelendiği ve Hatay’daki vekillik istifaları soruldu.

Ziyaretin ardından yapılan ortak açıklamada Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin sorunlarını masaya yatırdıkları ve dertleştikleri bir toplantı gerçekleştirdiklerini ifade ederek, “Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşlarıyla beraber en azından bir masanın etrafında bir araya gelmek, benim açımdan da ufkumu büyütmek açısından da son derece değerli. Bundan sonra da uygun ortamlarda yeniden bir araya geleceğiz” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, HDP ziyaretinin ertelenmesine ilişkin soruya, “Onu bana sormayacaksınız, ev sahibine soracaksınız” yanıtını verdi.

Kılıçdaroğlu, 18 Mart Cumartesi günü saat 13.00’te HDP Genel Merkezi’nde Eş Genel başkanlar Mithat Sancar ve Pervin Buldan ile görüşecekti.

HDP’den, “Cumhurbaşkanı adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun partimize ziyareti program yoğunluğundan dolayı ileri bir tarihe ertelenmiştir” açıklaması yapılmıştı.

HDP’li bir yetkili BirGün gazetesine yaptığı açıklamada, “Sel felaketi nedeniyle Eş Başkanlarımız sahada, oluşan program yoğunluğu nedeniyle talep bizden gitti” dedi. Yetkili, program netleştiğinde yeniden bilgilendirme yapılacağını bildirdi.

“Faili meçhul cinayetler açığa kavuşturulmalıdır”

Kılıçdaroğlu’nun ardından konuşan MYP Genel Başkanı Remzi Çayır da Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini önemsediklerini belirtti. Çayır “Nezaketlerinden dolayı teşekkür ediyoruz, bu yolculukta başarılar diliyoruz. Milli Yol Partisi olarak Yazıcıoğlu’nun suikastini, bütün faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması gerektiğini ifade ettik. Duyarlılık gösterdi” diye konuştu.

Çayır şöyle devam etti:

“Kimliği ne olursa olsun bu ülkede faili meçhul cinayetler açığa kavuşturulmalıdır. Sinan Ateş cinayeti dahil olmak üzere. Adaletin, liyakatin, üretimin olduğu, farklılığın zenginlik sayıldığı bir Türkiye, insan hak ve özgürlüklerinin genişlemesinin aslında zenginliğimizin kapısı olduğu idrakiyle bakmak gerektiğini ifade ettik.”

Paylaşın

Çerkezoğlu, “CHP’den Milletvekili Adaylığı” İddialarını Yalanladı

CHP’den milletvekili adayı olacağı iddia edilen DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Gündemimizde bir milletvekilliği adaylığı yok” ifadelerini kullandı.

14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri için çalışmalarını sürdüren CHP’nin çok sayıda isimle milletvekili adaylığı için görüştüğü bu isimlerden birinin de Arzu Çerkezoğlu olduğu iddia edilmişti. DİSK’in eski başkanlarından Süleyman Çelebi de CHP’den milletvekili seçilmişti.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, konuya ilişkin BirGün’e yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Dün gerçekleştirdiğimiz DİSK Başkanlar Kurulu’nda da değerlendirildiği gibi DİSK bu seçimlerin son derece tarihsel olduğunu görüyor. Yıllardır işçi haklarına darbe vuran, adaleti, demokrasiyi tahrip eden Başkanlık Sistemi’ni değiştirecek ve demokratik bir Cumhuriyet için adım olacak bir seçim bu.

DİSK bu süreçte Genel Başkanından üyesine kadar etkili sorumluluk ve görevler almaya hazırdır. Böylesine bir yeniden kuruluş sürecinde bu sürecin, bu mücadelenin etkin bir parçası olacaktır. Ancak, gündemimizde bir milletvekilliği adaylığı yoktur” dedi.

Ne olmuştu?

Birgün gazetesinde yer alan bir habere göre CHP’nin 14 Mayıs’ta yapılacak olan milletvekilliği seçimi için çok sayıda sürpriz isimle görüştüğü iddia edilmişti.

CHP yönetiminin “sanatçı kontenjanı”ndan Candan Erçetin’i aday olarak göstermeyi tartıştığı, Erçetin’in yetkili isimlerle ön görüşme yaptığı ancak kesin karara varılmadığı iddia edilmişti.

CHP’nin gündemindeki bir diğer isimin ise Arzu Çerkezoğlu olduğu öne sürülmüştü.

Diyarbakır Barosu eski Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi’ye de adaylık için teklif götürüldüğü, Türkan Elçi ile görüşmelerin olumlu seyrettiği ve yakın zaman içerisinde açıklama yapılacağı belirtilmişti.

CHP’nin adaylık teklifi götürmeyi planladığı bir diğer isminin ise Mısra Öz olduğu iddia edilmişti.

Paylaşın

İYİ Parti Ve CHP Hangi İllerde Ortak Liste Çıkaracak?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Saadet Partisi, Gelecek Partisi, İYİ Parti, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Millet İttifakı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı adayı ilan etmesiyle birlikte vekil listeleri merak konusu oldu.

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) açıkladığı seçim takvimi uyarınca en geç 24 Mart günü siyasi partilerce ittifak modeli ve anlaşması imzalanmış olması gerekiyor. Ancak Millet İttifakı içerisinde vekil listesinde il il ve isim isim zor bir müzakere süreci yaşanıyor.

Altı siyasi parti arasında 4 Ocak’ta liderlerce kararlaştırıldığı üzere Genel Seçimler ittifakı modelini belirlemekle görevli Seçim İttifakı Komisyonu, henüz beşinci toplantısını yapmadı. Bu toplantı için gelecek hafta başında 20 Mart tarihi işaret edildi ancak bunun henüz kesinleşmediği vurgulandı.

VOA Türkçe’den Yıldız Yazıcıoğlu’nun edindiği bilgilere göre, Komisyon’un ilk toplantısını 26 Ocak’ta düzenlemesinin ardından son günlerde partiler arasında ikili düzeyde görüşmeler yapıldı. CHP ile İYİ Parti, ittifak dışında yüzde 7 ülke barajını aşabilmeleri konusundaki soru işaretleri nedeniyle diğer dört parti açısından Meclis’te nasıl temsiliyet sağlanacağını görüşüyor. Diğer dört parti, öncelikle CHP ve İYİ Parti’nin hangi illerde ortak liste çıkarmaya sıcak bakılacağını ikili görüşmede açığa kavuşturması gerektiği görüşünde.

38 ilden çok azında mı ortak liste olacak?

Önceki Genel Seçimler’de yani 24 Haziran 2018’de CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi (SP) ve Demokrat Parti’nin oluşturduğu Millet İttifakı, milletvekili seçiminde illerde ortak liste oluşturmamıştı.

Demokrat Parti, Gültekin Uysal’ın Afyonkarahisar adayı olarak İYİ Parti’nin listesinde yer alması üzerine YSK’ya ayrıca liste sunmadı. CHP, İYİ Parti ve SP ise, ayrı ayrı 600 milletvekili aday listeleriyle Genel Seçimler’de yarıştı ancak ittifak protokolü YSK’ya sunulduğu için ülke barajı riski ortadan kaldırıldı. SP, sadece yüzde 1,34 oy almasıyla illerde vekil çıkaramamasına rağmen, CHP listesinde aday gösterilmiş iki isim ile TBMM’de sandalye etti. İYİ Parti ise, Millet İttifakı olmasa yüzde 9,96 oy oranıyla baraj altında kalacakken 43 milletvekili çıkarabildi.

Şimdi Millet İttifakı, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutakabatı” uyarınca Meclis’te anayasa değişikliği yapılabilmesini hedefliyor. Dolayısıyla Millet İttifakı’nın TBMM’de en az 301 sandalyesi olması amaçlanıyor. Ama bunun için 24 Haziran’da olduğu gibi 81 ilde ayrı listelerle yarışa girilmemesi gerektiği görüşü masada. 38 ilde ortak listeyle seçime girilmesi durumunda bunun TBMM’deki aritmetiğe olumlu yansıyacağına işaret eden çalışmaya rağmen İYİ Parti, pek çok ilde ortaklaşma yaklaşımına sıcak bakmıyor.

CHP ile İYİ Parti arasında ortak listeyle seçime girilecek iller açısından bazılarında sadece CHP ve bazılarında sadece İYİ Parti logosuyla yarışılması konusunda henüz uzlaşma sağlanamadı.

İYİ Parti’nin “seçmen profili” dikkate alınarak bazı illerde CHP logosuyla oy çokluğu elde edilemeyeceği görüşünü aktardığı söyleniyor.

CHP içerisinde geçmişte yeterince başarı sağlanamamış illerde o ildeki seçmen profiliyle örtüşecek “sürpriz aday ya da adaylar” üzerinde çalışıldığı vurgulanıyor.

Tek veya iki vekil için yarışılacak illerde mi ortak liste olacak?

Millet İttifakı’nda sonuçta 43 ilden çok daha fazlasında CHP ve İYİ Parti’nin kendi aday listeleriyle seçime girmek istediği öğrenildi. Bu nedenle 38 il değil ancak en az 10 ilde Millet İttifakı’nın ortak/tek listeyle aday gösterebileceği ihtimali gündemde.

Ortak listeyle parlamento seçimine girilmesi bakımından “hangi iller olabilir?” sorusuna yanıt olarak sadece tek ve iki milletvekili çıkarma hakkı olan iller işaret ediliyor. Bu kapsamda, YSK’nın güncel vekil dağılımına göre birer milletvekili çıkaracak Tunceli ve Bayburt’un yanısıra Meclis’te iki vekil ile temsil edilecek Artvin, Bilecik, Çankırı, Erzincan, Gümüşhane, Kırşehir, Sinop, Bartın, Ardahan, Iğdır ve Kilis illeri masada. Ancak bu 13 il konusunda uzlaşma henüz sözkonusu değil. Bu illerden en azından 10’unda ortak liste uzlaşması olabileceği konuşuluyor.

CHP ve İYİ Parti’nin görüşmelerinde ilerleme sağlanmasıyla birlikte ancak gelecek hafta başı yapılacak toplantıda Seçim İttifakı Komisyonu’nun artık karar alma aşamasına geleceği dile getiriliyor.

Karar İzmir’de altılı masa sonrasında mı şekillenecek?

Bu arada Millet İttifakı’nın liderlerince 19 Mart Pazar günü saat 17.00’de İzmir’de buluşulması öngörüldü. Eğer İzmir İktisat Kongresi kapsamında altılı masa toplantısı yapılabilirse “seçim ittifakı” üzerine de görüşme yapılabileceği ve dolayısıyla liderler tarafından Komisyon’a talimat verilebileceği aktarıldı.

Ardından Komisyon’un da YSK’ya sunulacak ittifak protokolü üzerinde çalışmasını hızlıca şekillendireceği kaydedildi.

Seçim İttifakı Komisyonu’nda, CHP Parti Örgütü ve Örgüt Yönetimlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, İyi Parti Yerel Yönetimler Başkanı Metin Ergun, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez, Demokrat Parti Genel Sekreteri Serhan Yücel, DEVA Partisi Teşkilat İşleri Başkanı Sadullah Ergin ile Gelecek Partisi Seçim ve Hukuk İşleri Başkanı Ayhan Sefer Üstün yer alıyor.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu Şanlıurfa’da Konuştu: Bu Nasıl Bir Devlet Yönetimidir?

Sel felaketinin yaşandığı Şanlıurfa’da konuşan CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, “Sorunları biliyoruz, ağır sorunların faturalarını sade vatandaş ödüyor bunu da biliyoruz. İnsanlar hayatlarını kaybetti bunu da biliyoruz. Şikayetler var onları da dinliyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bir ülke iyi yönetilirse afetlere dirençli kentler oluşturulur. Bunları yaratmadığınız zaman siz bu ülkeyi neden, nasıl yönetiyorsunuz? Alt geçit yapmışlar. Bir pompayı getirmek için, suyu boşaltmak için saatlerce beklenir mi? Bu nasıl bir devlet yönetimidir? Bütün bunların hepsini çözeceğiz.”

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu bugün sel felaketinin yaşandığı Şanlıurfa’ya gitti.

Burada açıklama yapan Kılıçdaroğlu, “Şanlıurfa’da kimse kendini yalnız hissetmesin. Biz buraya sadece Millet ittifakının genel başkanları olarak değil, Mayıs ayında kurulacak olan hükümetin temsilcileri olarak da geldik” dedi ve ekledi:

“Sorunları biliyoruz, ağır sorunların faturalarını sade vatandaş ödüyor bunu da biliyoruz. İnsanlar hayatlarını kaybetti bunu da biliyoruz. Şikayetler var onları da dinliyoruz.

Bir ülke iyi yönetilirse afetlere dirençli kentler oluşturulur. Bunları yaratmadığınız zaman siz bu ülkeyi neden, nasıl yönetiyorsunuz?

Alt geçit yapmışlar. Bir pompayı getirmek için, suyu boşaltmak için saatlerce beklenir mi? Bu nasıl bir devlet yönetimidir? Bütün bunların hepsini çözeceğiz.

Kimse kendini umutsuz hissetmesin. Yeni bir anlayışları bunları çözeceğiz. Kim görevini yapıyorsa başımız üstüne, kim görevini yapmayıp da ölümlere yol açan olaylara ortam hazırlıyorsa ona da güle güle demek zorundayız.

Hepimiz gelişmelerin farkındayız. Allah nasip ederse bütün bu sorunları bir araya gelip çözeceğiz”.

Şanlıurfa ve Adıyaman’da can kaybı 14’e yükseldi

6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen illerden Şanlıurfa, Adıyaman ve Malatya’da etkili olan sağanak yağış sele dönüştü.

Şanlıurfa’da 12, Adıyaman’da 2 kişi hayatını kaybetti. Kayıp 5 kişi için arama kurtarma çalışmaları sürüyor.

AFAD’dan yapılan açıklamaya göre, son 24 saatte Adıyaman’ın Tut ilçesinde metrekareye 136 milimetre, Şanlıurfa’ya ise 111 milimetre yağış düştü.

Şanlıurfa’da Tandoğan Mahallesi’nde bulunan Yavuzlar Apartmanı’nın bodrum katındaki dairede 5 kişinin cansız bedenlerine ulaşıldı. Suriye uyruklu oldukları belirtilen bu kişilerin cansız bedeni otopsi için Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.

Abide Köprülü Kavşağı’nın alt geçidinden vinç yardımıyla bir hafif araç çıkarıldı. Araçta yapılan incelemede 2 kişinin cansız bedeni bulundu.

Adıyaman’daki sel felaketinde de Tut ilçesinde bir konteyneri su basması sonucu 2 kişi hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerden birinin 1,5 yaşında bir çocuk olduğu açıklandı.

AFAD, polis, jandarma ve belediye ekipleri, su baskını riski yaşanan çadırlarda tahliye çalışmalarını sürdürüyor.

Öte yandan Şanlıurfalılar su basan evlerini kendi imkanlarıyla tahliye etmeye çalışıyor.

Paylaşın