Ahmet Özer’den “Ben Ne Zaman Terörist Oldum?” Mesajı

Esenyurt belediye başkanlığı görevini yürütürken 30 Ekim’de tutuklanan ve yerine kayyım atanan Ahmet Özer, Silivri Cezaevi’nden “Ben ne zaman terörist oldum?” mesajı gönderdi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklanan ve yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Ziyaret sonrası açıklama yapan Özel, Ahmet Özer’in “Ben ne zaman terörist oldum?” diye sorduğunu belirtti.

Özel; savcı Akın Gürlek’i FETÖ’vari yöntemler kullanmakla eleştirdiği konuşmasında şunları söyledi: “FETÖ’vari kumpaslarla iş görenler FETÖ’vari sonu görürler. Kaçarak sıçan gibi bu ülkeyi terk eden Zekeriya Öz’ü hiç birimiz unutmadık, yine günü gelince o çok güvendikleri arkalarından çekilirler ya kaçarak giderler ya da burada ettiklerinin cezasını çekerler.

Akın Gürlek eliyle Ahmet Özer’e düşman hukuku uygulanmaktadır. Düşman ceza hukuku uygulanmaktadır. Akın Gürlek cürmün kadar yer yakarsın. Yazıklar olsun ki gücünü diplomandan değil sahiplerinden talimat vericilerden alıyorsun. Buradan Akın Gürlek’e sesleniyorum; hukuk içine dön, Anayasa sınırları içine gir, verilen talimatlarla suç işleme. Bundan sonra senin de hukuki ortamdaki güvencen biz olalım. Tövbe et, istifa et.”

Ahmet Özer’in mesajlarını paylaştığı konuşmasında Özgür Özel, şu ifadeleri kullandı: “Bir kreş açtım, bir yılda 15 kreş hedefim vardı diyor. 70 caddeye asfalt yaptık, Esenyurt gibi bir yerde bir karış yeşil alanı kalmayan yerde 100 bin metrekarelik devasa bir park yaptık diyor. Şimdi bunların hepsi durmuş, kahroluyorum diyor. İki kişiden biri beni seçti, bunlar nasıl olur inanamıyorum diyor. 16 yıldır bu partideyim, çabalıyorum diyor. Hayatım boyunca hep teröre karşı oldum, yazdığım bütün kitaplar terörün mutlaka ve mutlaka demokrasi yoluyla alt edilmesi barışın sağlanmasıdır diyor.

Dosya bana gizli, avukatlarına gizli basına açık! Sürekli basına gizlilik olan dosyadan bilgi sızdıran bir iletişim var diyor. Bu dosyanın basın iletişimini kim, ne amaçla yapar? Gizlilik olan dosyada bizlerin sonradan duyacağı şeyleri iktidara yakın medya ne amaçla yazmaktadır? Önce televizyondan sonra avukatlardan duyulan bir bilgi, dosyanın maksatlı olarak manipüle edildiğini kanıtlamaktadır.

Hepimiz biliyoruz ki, Ahmet Özer suçsuzdur. Bir şafak operasyonuyla yaratılan algı operasyonu onur kırıcıdır. Yatak modasına eşinin engellenerek girilmesi onur kırıcıdır. Avukatsız işlemler hukuksuzdur.”

“Savunmasını okutmadılar”

Ahmet Özer’e tutukluluk incelemesinde savunma yaptırılmadığını belirten, CHP lideri şöyle konuştu: “Bir şeyi ilk kez açıklayacağım. Sayın Ahmet Özer’in tutukluluğunun birinci ayında tutukluluğunun değerlendirilme durumu var. Arada gizli tanık olduğu için avukatları duruşma istedi. Ahmet Özer, 4 sayfa savunmasıyla geldi. Tıraşını oldu, takım elbisesini giydi. Hakim karşısına geçti, söze başladı. O sırada hakim ‘Ahmet Bey, tutukluluğunuzun devamına karar verdim.’ dedi. Dedi ki ‘Beni dinlemeyecek misiniz?’ 4 sayfa yazının okunmasına tahammül etmeyip hemen ‘Ben devamına karar verdim’ diyorlar.

Bir akıl, Ahmet Özer’le, onu seçenlerle psikolojik harp yürütüyor. Direncimizi kırmaya çalışıyorlar. Ahmet Özer’e sen ne yaparsan biz kararımızı verdik, diyorlar. Dimdik ayaktayız, durmayacağız. Akın Gürlek gibi aparatları kullanarak bizimle baş edemezsiniz. Bundan sonra eğer bu iddianamenin yazılması biraz daha gecikirse hukuki ve siyasi yönden çok daha aktif etkin yollarla mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz haklı bir zemindeyiz. Esenyurt’taki anket AK Parti’nin elinde de var. Yüzde 80 Ahmet Özer’e haksızlık yapıldı diyor.”

Paylaşın

Özel’den Kayyım Özeleştirisi: Geçmişte Yeterince Tepki Veremedik

Kayyım konusunda özeleştiri veren CHP Lideri Özgür Özel, “Geçmişteki kayyım uygulamalarında ilk birkaç gün tepki gösterip sonra bunu terk edip bunun sürdürülmemiş olması yeni kayyumların önünü açtı bence” dedi ve ekledi:

“Bunu kimseyi eleştirmek için söylemiyorum ve burada öz eleştiri de yapabilirim. Halkın iradesine bir darbe varsa onun kendi partinizden olup olmadığına bakmaksızın tepki vermek gerekiyordu.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, bir grup gazeteciyle bir araya gelerek, gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. BirGün’den Mustafa Bildircin’in aktardığına göre; Özel, iktidarın kayyum politikasından parti içi tartışmalara, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayından dış politikaya kadar çok sayıda konuyu değerlendirdi.

İktidarın, tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile görüşmelerine yönelik engelleyici tavrını eleştiren Özel, Adalet Bakanlığı’ndan gecikmeli çıkan görüşme onayında, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın etkili olduğunu söyledi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Adalet Bakanlığı’nın tavrındaki değişikliğin olası bir DEM Parti ile Öcalan görüşmesi ile ilgisi var mı?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Devlet Bahçeli, ‘Öcalan’la görüşülsün’ dedi. Adalet Bakanlığı, yarın bir gün buna izin verecek ama beni belediye başkanımla görüştürmeyecek. Bunu göze alamazlar, elbette bu durumdan bağımsız değildir. Ama Salı günü, grup toplantımızdaki söylememiz de önemliydi. İktidar kanadından bize, ‘İzin verilecek de Akın Gürlek’e çok ağır konuşuyorsun.

Bunu söylersen görüşemezsin, söyleme’ gibi telkinler geldi. Ben her slı bilerek Akın Gürlek’i konuştum. Diğeri muhalefeti terbiye etmek, istikamet, çerçeve çizmektir. Bunu söylersen görüşemezsin demektir. Sırf bu konudaki ilkesel duruş gereği Akın Gürlek’e laf söyledim, bu salı da söyledim aldık görüşmeyi. Aslında Akın Gürlek AKP’nin dokunulmazı. Saray’ın korumasındaki bürokrat, süper savcı gibi bir şey yüklenmeye çalışıldı. Muhalefete karşı arkasında durdular. Salı günkü gruptan sonra bu şeyden vazgeçtiler, arkasından çekildiler. Bunu yapmak için her salı söyledim. Akın Gürlek’e laf söylemesek uysal ve bize çizilen çerçeve içerisinde muhalefet yapmış oluruz.”

Özel, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin Meclis grup toplantısında kullandığı, “CHP nasıl bu kadar belediye kazanabiliyor? Bunun müsebbibi biziz. Bu bir özeleştiridir” sözlerini de değerlendirdi. CHP’nin 31 Mart 2024 seçimlerinde, daha önce oy alamadığı seçmenden de oy aldığının altını çizen Özel, “Bunu kendi hatalarına bağlamalarını Erdoğan’ın ağzından duymak kıymetli” dedi.

Partisinin doğru aday belirleme yöntemi ve yeni bir stratejiyle yerel seçimlerde başarı elde ettiğini kaydeden CHP Genel Başkanı Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Seçim kazanmayı geçmişinde olan her şeyi aklama ve gelecek için meşruiyet alanı olarak düşündüler. 31 Mart 2024’te unvan maçını biz kazanınca -onlar bunu unvan maçına çevirdi- kendisini çok önemsiz, siyasette her şeyini kaybetmiş olarak gördü. Aslında alınan her oyun kıymetini vermek, alınamayanın da mukayesesini yapmak lazım. Tayyip Bey’e tavsiyem şu, rakibini tanımadan yenemezsin. Ben onu çok iyi tanıdığımı kendisine de söyledim. Rakibimi tanıdığım için 31 Mart’ı kazandım.”

Parti içi tartışmalar ve kurultay talebi de Özel’in gazetecilerle buluşmasında gündeme geldi. Özel, “Kurultay tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu, şu sözlerle yanıtladı: “Bu tartışma belli bir noktada doygunluğa ulaştı ve arkadaşlarıma bu tartışmaları kestiğimizi, sürdürmeyeceğimizi söyledim. Bundan birkaç gün sonra 81 il başkanı ki kurultayda 46’sı beni desteklememişti, ‘Genel başkanımızın politikalarını destekliyoruz. CHP iktidarının ayak sesleri var’ dediler ve tartışmayı bıçak gibi kestiler.

Ben bundan sonra dönüp de aynı tartışmalara girmek istemem. Sokakta olmayan şeyin kurultay salonunda karşılığı olmaz. Sokakta, CHP yönetiminden bir memnuniyet var. Tüm anketler de bunu gösteriyor. Bunun dışında her tartışma partiyi aşağı çeker. Mart ayından beri, abonelikle çalışan altı şirketin ortalamalarını takip ediyoruz. Sadece Eylül ayında düşüş yaşadık orada da kurultay konusu vardı. Vatandaşın sorunlarını konuştuğumuz her ay birinci partiydik. Ekim ayında tamamı düzeldi, Kasım’da birinci olmadığımız hiçbir anket görmedim daha. İçe dönmenin CHP’ye bir maliyeti var ve bu tartışmaları geride bıraktık.

Sosyal medyada yaratılmaya çalışılan gündemler çok suni. Bu parti içinden değil, parti dışından fonlanan bir gündem. CHP’de bir kargaşa varmış gibi gösterilmek isteniyor. Ama bu gerçek kişilerin değil, bot hesapların yürüttüğü bir tartışma. Ben örgütün sesini duyan, örgütün sesini dinleyen, örgütle birlikte karar veren bir genel başkan olarak örgütün sesini dinlerim, örgüt ne istiyorsa onu yaparız.”

“Geçmişte kayyımlara yeterince tepki veremedik”

CHP’li Özel, iktidarın kayyum politikası ve CHP’nin kayyum atamalarına karşı tavrına yönelik soruları da cevaplandırdı. Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanması ile başlayan tartışmalara yönelik etkin ve net pozisyonlarının aynı şekilde sürdürüleceğini kaydeden Özel, şunları söyledi: “Kayyum meselesinde, geçmişteki kayyum uygulamalarında birkaç gün tepki gösterilip bunun sürdürülmemiş olması yenilerinin önünü açtı. Burada özeleştiri de yapabilirim.

Halkın iradesine bir darbe varsa onun hangi partiden olduğuna bakmaksızın tepki vermek gerekiyordu. Biz bu dönem Hakkari’de de Mardin’de de aynı tepkiyi verdik. ‘CHP’li belediyeler, kolay kayyum atanacak belediyeler değildir ve bunu herkes görmelidir’ gibi bir görüşümüz de var. Esenyurt’ta vatandaşın yüzde 80’i bize hak veriyor. Türkiye’de de her geçen gün bu kayyumlara itirazın yükseldiği ölçülüyor. Esenyurt’ta bir ayı tamamladık. Bunu ne kadar sürdürürlerse biz o kadar sürdüreceğiz.”

Özel, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bir araya geleceklerini de açıkladı. Partisinin tüm belediye başkanlarıyla olduğu gibi Yavaş ve İmamoğlu ile de eşgüdüm halinde çalıştıklarını ifade eden Özel, “Belediye başkanlarımızın teker teker karşılaştırmalı raporları hazırlanıyor. CHP’li belediyelerin 2023 yılı karnesi gelecek. Sahadaki anketlerden gördüğüm, vatandaş memnuniyeti beklentilerimizin de ötesinde” ifadelerini kullandı.

AKP’nin, CHP’li belediyelere yönelik engelleyici uygulamalarıyla ilgili de konuşan Özel, “AKP, bu tutumuyla gözden düşmüştür. Gönülden düşmekten korkmam gönül kazanılır ama gözden düştün mü bir daha olmaz” yorumunu yaptı.

Özel, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayıyla ilgili konuşmasında ise şunları kayda geçirdi: “2019 seçimlerinde İYİ Parti Mansur Yavaş’ı aday yapmak istedi ama Mansur Bey, ‘Ben CHP’nin adayıyım’ görüşünü dile getirdi. Doğru ve başarı getiren bir seçimdi. Daha sonra hem Mansur Bey’e hem Ekrem Bey’e partilerinin tutumu dışında davranmaları şeklinde çağrı yapıldı. Her ikisi de bu sınavı geçti. Mansur Bey’in Türkiye’nin daha iyi yönetilmesine ilişkin bir talebi var ve bu talep noktasında da bir iddiası var. Bundan da doğal bir şey olamaz. Ama ben Mansur Bey’in tüm partinin kararlarının sonuçlarına saygılı olacağına inanıyorum, görüyorum. Kendi beyanları da var zaten.

Mansur Bey ve Ekrem Bey’in isimleri anılırken bazen başka isimlerden, ‘Biz de varız’ diye sitemler duyuyorum. Ben iki adayın ismi öne çıktığı için onlarla ilgili yorum yapıyorum. Kimsenin önünü kesmek CHP’nin geleneğinde, kültüründe yok. Bana hep iki aday soruldu. Üçüncü sorulduğunda ona da başarılar dileriz. Bu sürece katkı sağlayacak yol arkadaşları lazım. Bu iktidarı değiştirme meselesi kişisel taleplerin çok ötesinde bir mesele. Kimimize sorumluluk, kimimize fedakarlık düşüyor.”

Özel’in gazetecilere yaptığı açıklamaların diğer bazı satır başlarında ise şunlar öne çıktı: “Parlamentoda yapılacak bir şeye katkı veririz. Ama Parlamentonun dışlanmasını doğru bulmam. Çünkü toplumsal mutabakat bizim olmazsa olmazımız. Anayasalar toplumsal mutabakat metinleridir önce halka sunulur. Bence bu da Anayasa yapmak kadar kritik bir süreç. Türkiye’de devam eden ve ülkeye çok şey kaybettirmiş 40 yıllık bir çatışma. Terörü bitirme konusunda önemli. Bu mutabakatta bizim CHP olarak kırmızı çizgimiz; şehit aileleri ve gaziler bu sürece rıza gösteriyor mu?

Devlet Bahçeli, her hafta pozisyonunu yenilemek, tahkim etmek daha iyi anlatmak suretiyle gündemi elde tutmaya çalışıyor. Geçen hafta Devlet Bey, ‘Ne var yani Abdullah Öcalan gelse çağrıda bulunsa Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesi için de Anayasa değişse bunun kime zararı var?’ demişti. Cumhurbaşkanı’nın Anayasa meselesiyle Öcalan’ın ‘Terör bitsin’ çağrısını aynı paragrafta almak bir siyasi hesap olduğunu gösteriyor. Ben burada Cumhur İttifakı’nın şu ana kadarki tavır ve tutumlarını samimi bulmuyorum. Çıkar hesabı içinde olduklarını düşünüyorum.

“Esat’la görüşme talebimiz vardı”

Dış politikada CHP çok güçlü bir parti ama dış ilişkilerde eksiklerimiz vardı. CHP’nin temsil edilmesi gereken her yerde görev alıyorum. Etkili bir dış ilişkiler yürütmeye çalışıyoruz. Rusya’ya bir temsilci atadık. Putin’i destekleyen Adil Rusya Partisi bizimle görüşmek istedi. Ziyarete gelecekler. Son bir yılda on yurt dışı gezisi yaptık. Bunu aynı hızda artırarak devam edeceğiz. Esat’la görüşme talebimiz vardı.

Bizden resmi yazı istediler, bir tarih belirleyecekler, onu bekliyoruz. Şu zaman olacak diyemiyorum, orada Rusya-Erdoğan-Esat arasında bir denge var. Herhalde ondan dolayı bize tarih vermek için bekliyorlar. Bize, ‘Size randevu vermeye karar verdik, resmi yazı yollarsanız tarih belirleyeceğiz’ dediler. Çok gecikmeden cevap alacağımızı bekliyoruz. Filistin’e de gideceğiz. Uçağımızın kuyruk numarasına kadar bildirildi. Hava sahasının açılmasını bekliyoruz.”

Paylaşın

Yeni Çözüm Süreci Tartışmaları: Özel’den “Devlet Bey Sözcü” Yorumu

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Öcalan” çağrısını değerlendiren CHP Lideri Özgür Özel, “Devlet bey şu anda ateş topluyor. AKP ön plana çıkmıyor. Ateş eden AKP’ye değil, ona ediyor. Devlet bey bu süreçte sözcü” dedi ve ekledi:

“Oyları yüzde 5’e düşmüş zaten. Bahçeli DEM Partiyle görüşüyor. İşi bir yere oturtacaklar belli… Biz terör bitsin isteriz. Ama bunun gizli kapaklı yapmak yerine mecliste konuşmasını isteriz. Açıklıkla, samimiyetle yürütülsün, toplumsal mutabakat olsun isteriz. Benim kırmızı bir çizgim var. Şehit aileleri çağırılacak, görüşleri sorulacak.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, konuk olduğu Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın programında gündemi değerlendirdi. Özgür Özel’in açıklamalarından önemli başlıklar şöyle:

“CHP’nin belediyecilik anlayışıyla kömür dağıtıyorlar derdik. İhtiyaç varsa dağıtılacak dedik. Ama incitmeden, partizanlık yapmadan yapılması gerek diyorduk. Bunu yapacak bir imkan bulduk. Vatandaşlara gönlüne dokunan işler markalaştı. Doğru işler milletten teveccüh gördü… İlk 6 ay belediyeler aldıkları oyların hakkını verdi. Oylar artıyor.

Yaptıkları millete husumet. Diyorlar ki ‘İhaleleri şeffaf yapılıyor, vatandaşa dokunacak hizmetler yapılıyor’. Ne yapalım. Ellerindeki paraları alalım… Vergiyle ilgili kararı kanunla getirmeleri gerekir. Bugün şimdiye kadar belediyelerin bütün paralarını kesiyorlar. Borçlar için vergi gelirlerinden kesinti yapılacak. Belediyeleri hizmet yapamaz hale getirecekler.

Teğmenler ihraç edilecek gibi görünüyor.

Sıkıştı mı “LBGT”, sıkıştı mı “terörist çalıştırıyorlar.”. Meselenin özü, bunlar çaresizliğin, rekabet edememenin sonucu… Sosyal yardımları 5 kat artırmışız.

Ne zaman olsa hazırız. Derhal seçim istiyoruz… Çayırhan’daki direnişi destekliyoruz. Altın yumurtlayan tavuğu kesmesinler diye sonuna kadar destekleyeceğiz.

Mehmet Şimşek 2 yıl daha var demiş. Ama bıçak kemiğe dayandı. Şimşek asgari ücretlinin kemerini, gırtlağını sıkmaya kalkarsa milletin dayanacak gücü kalmadı. Sistem baştan aşağı bozuk. 2 yıl daha traktörün sahibiyle, cipin sahibinden aynı vergiyi alacam diyor. Garibanın yakasını bırakmalı. Vergide adalet sağlanmalı.

Vize sorunun kökünden halledeceğiz. Bütün Avrupa’da kimlik kartıyla dolaşacak.

“Esat ile görüşeceğim” dedim. Erdoğan Putin’i araya soktu randevu almak için. Suriye güvenli hale gelecek ise görüşürüm niye görüşmeyeyim. Sığınmacı sorununu çözelim. Erdoğan isterse ben de gelirim görüşmeye. Hatta Erdoğan bütün liderlere desin ki “gelin birlikte konuşalım” ben varım… Adalet bakanı 3 haftadır telefonlarıma çıkmıyor.

AKP’li belediyelerin borçlarını ödeyin diyorlar bize. “Ödeyelim yapılandırın” diyoruz. Yok bir seferde ödeyin diyorlar. Yemeği AKP yedi, hesabı CHP ödüyor. Birikmiş devasa borçlardan CHP sorumlu değil… İktidara CHP’nin geleceğini gördüler, her şeyi deniyorlar… Erdoğan emekliye, öğretmene 15 çeyrek kaybettirdi. Gündemi bilerek değiştiriyorlar.

Şimdi “Süreç, açılım”. Çözüm süreci yorgun bir laf. Büyük bir iş yapalım dediler. “Öcalan Meclis’te konuşsun.” “Biz kaybettik” diyor AKP geçen sefer. “Küçük ortak yapsın” diyor… Bahçeli’ye “Öcalan Meclis’e gelsin” dedirttiler. Bahçeli konuşuyor, Erdoğan kenardan izliyor. Küçük ortağın her lafı Erdoğan’ı bağlar. “Onun gibi düşünmüyorum” dedi mi? Demedi.

Seçilir seçilmez hemen erken seçim demek komik olurdu. Bu bir yerel seçim hükümete sarı kart gösteriyorsunuz. Uyarın hükümeti dedim. Ardından “Geçim olmazsa seçim olur” dedim. 1 yılsa 14 miting yaptım… Benim her kesimden oy almak gibi bir sorumluluğum var. Ben halkın partisiyim. Benim derdim Atatürk’ün partisini iktidar yapmak.

“Biz terör bitsin isteriz”

Devlet bey şu anda ateş topluyor. AKP ön plana çıkmıyor. Ateş eden AKP’ye değil, ona ediyor. Devlet bey bu süreçte sözcü. Oyları yüzde 5’e düşmüş zaten. Bahçeli DEM Partiyle görüşüyor. İşi bir yere oturtacaklar belli.

Biz terör bitsin isteriz. Ama bunun gizli kapaklı yapmak yerine mecliste konuşmasını isteriz. Açıklıkla, samimiyetle yürütülsün, toplumsal mutabakat olsun isteriz. Benim kırmızı bir çizgim var. Şehit aileleri çağırılacak, görüşleri sorulacak.

Bahçeli’nin altı doldurulmayan sözleriyle meşgul değiliz. Demokrat adımlarla güçlü adımlar atılırsa buna varız. Ama başkasının planına alet olmayız.

Demirtaş’ın hakkı yeniyor, Demirtaş dışlanıyor. Demirtaş ‘başkanlık sistemi olmasın’ dedi diye kötü. Halkı sokağa davet etmiş, ölümlerden Demirtaş’ı sorumlu tutuyorlar. Öcalan, silahlı terör örgütü kurmuş, 50 bin kişinin ölümünden sorumlu Öcalan meclise çağırılıyor. Mesele Saray rejimini sürdürmek. Muhalefeti birbirine düşürmek. Öcalan’a özgürlük, Demirtaş’a Meclis’te çürüme. Kötü koku bu.

İktidar söylediklerinde samimiyet olsa, Demirtaş’tan katkı istenir… Şehit aileleri de buna isyan ediyor. Siyasi çıkara alet etmeyin. Ben bu meclis eliyle milletin planı varsa o plana destek sağlayacağım.

Paylaşın

Özel’den Bahçeli’ye Yanıt: Kırmızı Çizgimiz Var

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” çağrısına yanıt veren CHP Lideri Özgür Özel, “Toplumsal mutabakata dayalı çözüm olacaksa varız, ancak bir kırmızı çizgimiz var. Şehit ve gazi ailelerinin rızası. Şehit aileleri ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir şeye ‘evet’ demeyeceğiz. Bizim çizgimiz budur” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Özgür Özel’in açıklamalarından başlıklar şöyle: “Geçtiğimiz pazar günü Öğretmenler Günü’ydü. Bu iktidar geldiğinde en düşük öğretmen maaşı 23 çeyrek altın satın alabilirken, bugün 8 çeyrek altın alabiliyor. Yani bu iktidar, bir öğretmenin maaşından 15 çeyrek altın, bugünkü parayla 75 bin lira çalmış. Öğretmenlere sesleniyorum: Hocam bunun da var bir çaresi o da Cumhuriyet Halk Partisi…

Halen daha siftahsız kapatılan dükkanlar varken, bu mücbir sebebin her sefer tartışma konusu olup 3 ay uzatılması yerine, 3 yıllığına uzatılması bütün esnaf ve esnaf örgütlerinin talebidir. Bunu böyle bekliyoruz. Esas sorun tutulmayan söz. Sayın Erdoğan ‘1 yılda 650 bin konut yapacağım’ dedi. Olmaz, yapamazsın dedik. Depremzedelerin umudunu çalmayın dedik. Şu ana kadar teslim edilen konut 130 bin. 2 yıl sonra 5 depremzeden 4’ü çadırda kalıyor. Deprem bölgesinde herkes mağdur, en çok da Hatay mağdur.

Madenciler haklarını arıyor. 1987’de devlet hem santrali hem madeni açtı Çayırhan’da. Altın yumurtlayan tavuğu kesmişiz. 4 Aralık’ta yeniden özelleştirecekler. 17 şirket kıyasıya yarışacak ama kimin tarafından alınacağı herkes tarafından biliniyor. Utanmasalar kırmızı kurdele takacaklar. Mesele şu, biz 2020 yılında altın yumurtlayan tavuğu kesmişiz, Tayyip Bey diyor bir daha keselim. Bırakın devlet, millet, işçi kazansın. Nallıhan’a dayanışmaya giden herkesi tebrik ediyorum. Sonuna kadar bu mücadeleyi destekliyorum Erzincan İliç’te 9 kardeşimiz gitti. Heyet, bilirkişi dedi ki ‘Faciada kapasite artış raporu verenler bu işten suçludur’ dedi. Raporun altından Murat Kurum’un imzası çıktı. Birinci bilirkişi Murat Kurum’u sorumlu tutunca, ikinci bilirkişi sorumluluk yok dedi Murat Kurum’u kurtardı. İki rapor taban tabana zıt. 9 işçinin iki eli öbür dünyada yakanızdadır.

Yaptırın anketi, millet bizim gibi mi düşünüyor sizin gibi. Hodri Meydan, sen mi doğru diyorsun biz mi? Millet sen gibi mi biz gibi mi düşüyor.

“Kırmızı çizgimiz var”

Bahçeli geçen ay bir açıklama yaptı. Açıklamasının arkasında durduğunu söyledi. Bu Bahçeli’nin söyledikleri var bizim de aklımız var. Biz ne diyoruz. Toplumsal mutabakata dayalı çözüm olacaksa varız, ancak bir kırmızı çizgimiz var. Şehit ve gazi ailelerinin rızası. Şehit aileleri ve gazilerin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir şeye ‘evet’ demeyeceğiz. Bizim çizgimiz budur.

22 yıl sonra iktidar seçim kaybedince bir durulmuştu fakat yeniden kutuplaşma ve kayyım siyasetine geri döndüler. CHP’nin Esenyurt Belediyesi’ne son derece provakatif, yatak odasına dalarak, belediyenin kapısını kırarak, avukatsız arama yaparak Ahmet Özer’i tutuklamaya kalktılar, ardından Mardin, Batman Halfeti ve bu hafta sonu Tunceli ve Ovacık, Mustafa Sarıgül, aileye taziye verdiği için terörö örgütü üyesi ilan ettiler. Taziye ölüye değil diriye yapılır. Hiçbir anne çocuğunun suçundan sorumlu tutulamaz. İşin aslı o dönemde dönemin savcısı vali beyin de bilgisi var diyerek, belediye başkanımıza ‘bu cenazeyi siz götürün biz götürürsek orada tuzak olabilir siz götürün’ demişler.

Belediye Başkanı valiye sormuş, aileyi aramışlar ve cenazeyi götürmüşler bu vakadan terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyor. Bu olaydan sonra 3 kere daha belediye başkanı seçildi. Sırf CHP’nin bir terör örgütünden belediye başkanları varmış gibi göstermek için Ahmet Özer’i yapmadığı telefon görüşmesiyle, kızının evinin kirasını örgütten gelen para diye tutukladılar. 4 günde 200 kişiye iddianame yazan savcı, bir ay oldu iddianame hazırlayamadı, gizli tanık bulmuş oradan suç arıyor.

Bütün grup başkanvekillerini kutluyorum. OHAL’den kalan bu kayyım atama işlerine, 10 parti birden kanun teklifiyle bunun kaldırılmasını konuşuyor. Kayyım ne DEM’in işidir ne CHP’nin. Bugün bize yarın başkasına. Eğer bir kişi terörle ilgiliyse mahkeme kararı verir görevden alırsın. Yerine o güne kadar dava açmadığın belediye meclis üyelerinden seçilir. FETÖ ile mücadele için bir icat çıkardılar bunun üzerinden CHP’ye DEM’e yarın bir başkasına saldırıyorlar. Burada 10 siyasi partinin ben bunun yanında durmam demeden doğrunun yanında imza attılar.

Ahmet Özel tutuklandığı gün Adalet Bakanlığı’na yazı yazdık. 28 gündür CHP Genel Başkanı, yardımcıları, milletvekillerinin görüşme talebine cevap vermiyorlar. Adalet Bakanı’nı aradım. Haftalardır telefonlarımıza çıkmıyor. Ağızlarındaki bakla ‘Akın Gürlek’le ilgili çok ağır konuşuyorsunuz.’ Senin de sana o talimatı verenin de alnını karışlarım da sana minnet etmem. Bir sözüm de Numan Kurtulmuş’a. Kendisi de hak verdi, ‘aradım Bakanı size dönecekler’ dedi, ses soluk yok. Siz Meclis Başkanı olarak bu sorunu nasıl çözemezsiniz. Akın Gülek bu sarayın celladıdır, seyyar giyotindir. Akın Gürlek’e bu bakanın gücü yetmiyor. Aynı FETÖ’deki gibi bu bakanın imamı Akın Gürlek’tir. İlk seçimde bu Erdoğan gidiyor, bu rejim değişiyor, halkın iktidarı kuruluyor.

‘Biz hiç yapmadık, bunlar bir dönemde İstanbul’da 105 kreş açmış. Bu da seçmen davranışını değiştirmiş. Biz iktidarız bu işe bir el atalım’ demiyorlar. ‘Kadının işi ne çocuk baksın, yemek yapsın, engellisine baksın, yemek yapsın, ne işi var çalışma hayatında’ diyorlar. Geçmişte bir AYM kararı var, 17 yıl önceki o kararı dayanak yaparız kreşleri de kapatıyorlar. Bizim başvurumuz kreş için değil, anaokulu idi. Milli Eğitim’in yaptığı işi 17 yıl önce belediyelere yaptırmaya çalışıyorlardı, şikayet ettik. O günden bu güne bu 8. bakan. Hiçbir işlem yapmamışlar, bugün ilk işlemi yapıyorlar. Sen AYM kararlarına 17 yıl vadeli uyacağına işini yap da Can Atalay gelsin Meclis’e.

Kreş dışarıda 20 bin lira. Bu kreşi kapatmak her babayiğidin hakkı değil. Hemen yalana sarıldılar, açıklama yaptılar, ‘MEB’in yazısında kreş geçmiyor’ denildi. AK Parti tarihinin ‘en iyi’ Milli Eğitim Bakanı’na söylüyorum. Bizim yazımızda kreş ifadesi geçmiyor diyor, işte burada yazmış. Kreş açmaya devam edeceğiz. Seçim açmaya devam etselerdi, bize yazıyı yollayan Bakan Kurum İstanbul’da her mahalleye kreş açacağız diyordu. Onlar bizim değil, annelerin kreşi. Açanların alnından öpüyorum, yeni kreşler açacağız, kimseyi umutsuz, bir başına bırakmayacağız.

‘Enflasyonu düşürmek için hedeflenen enflasyona göre zam vermeliyiz’ diyor. 1 yıldır zam yapılmayan, verildiği güne göre değeri 9 bine düşmüş olan asgari ücret… 22 bin lira yapmak istiyorlar, 1 sene boyunca buna mahkum etmek istiyorlar. TCMB’nin hesabına göre, yüzde 1’lik zam enflasyonu yüzde onbinde 7 etkiliyor, gerisi hükümetin yaptığı işler. 1 yıldır zam vermiyorsun, neden hala enflasyon yüzde 50? 30 bin lira asgari ücretin altında 1 yıl daha geçinmeye vatandaşlarımız katlanamaz. Asgari ücret beklentimiz 30, biz bunun altına yokuz.

Bahçeli’nin Halk TV ve medya organları ile ilgili sözleri önemli. Bunu yapma. Açıkta yapılan kusurun tenhada özrü diye bir şey varsa bunun patenti şahsına aittir. Medya organlarını, gazetecileri teker teker not edip burnundan getirecekmiş. Sen yasama kadar önemli olan, vatandaşın hakkını savunmakla mükellef olan medyayı tehdit edemezsin. Önlerinde, arkalarında biz varız. Başta Halk TV olmak üzere herhangi bir gazetecinin kılına zarar gelirse vatandaşımız bilsin ki MHP yapmıştır, sorumlusu Bahçeli’dir.”

Paylaşın

Özgür Özel’den İl Başkanlarına “Erken Seçime Hazır Olun” Talimatı

Partisinin 81 il başkanıyla bir araya gelen CHP Lideri Özgür Özel’in “Erken seçim olursa milletvekili aday belirleme yöntemi dahil her konuda çalışın, kendinizi hazırlayın” talimatını verdiği öğrenildi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, belediye başkanı tutuklanan ve yerine kayyum atanan Esenyurt’ta partisinin 81 il başkanıyla bir araya geldi. Cumhuriyet’ten Sarp Sağkal‘ın edindiği bilgilere göre; toplantıda il başkanlarının Esenyurt’ta yaptığı saha çalışmaları, erken seçim gündemi, partinin yeni program hazırlıkları ve parti içi tartışmalar değerlendirildi.

Toplantıda CHP lideri Özel’in il başkanlarına Esenyurt’un 40 mahallesine ikili gruplar halinde yaptığı ziyaretleri sorduğu belirtildi. Mahalleden izlenimlerini aktaran başkanlar “Kayyumun yarattığı rahatsızlık mahallelerde görülüyor. Baskının geri teptiğini gördük. ‘Biz seçtik, sen niye görevden alıyorsun’ diye soruyorlar. Herhangi bir terör algısına kapılma da görmedik. Her ne kadar güvenlik kaygısı, terör algısı oluşturulmaya çalışıydıysa da ‘Devlettir, gereğini yapmıştır’ dense de insanlar bu algıya kapılmamış. Çok sıcak karşılandık. Geçim Şu net ki halk iradelerinin gaspını istemiyor. Bu gördüklerimizi genel başkanımıza ” ifadelerini kullandı.

Toplantıda erken seçim gündeminin de konuşulduğunu aktaran başkanlar “MHP ve AKP’deki hareketlilik üzerine görüşlerini paylaşan arkadaşlarımız oldu. Genel olarak son dönemde atanan bu kayyumların ve bir yandan yürütülen ‘Öcalan Meclis’te konuşsun’ tartışmalarının kendi kötü gidişlerini bastırmaya yönelik hamleler olduğu değerlendirildi. Çünkü oylarının eridiğini görüyorlar. Biz de buna karşı hamle olarak erken seçim yönünde daha ısrarlı olacağımızı konuştuk” dedi.

CHP lideri Özel’in de başkanlara “Erken seçim olursa milletvekili aday belirleme yöntemi dahil her konuda çalışın, kendinizi hazırlayın. Program çalışmaları da seçim bildirgemiz olacak. Hükümet programımıza dönüşecek” talimatını verdiği öğrenildi.

Bu kapsamda parti örgütlerinin milletvekillerinin nasıl belirleyeceklerine ilişkin yöntem konusunda görüş alacaklarını belirten başkanlar “Yeni kabul edilen tüzüğümüzde aday belirleme yöntemi için il örgütlerinin görüşlerinin alınacağı yazılmıştı. Bu kapsamda şimdiden ön seçim mi olsun, merkez yoklaması mı olsun diye görüşleri almaya başlayacağız. Ardından günü geldiğinde bizim önerilerimiz doğrultusunda Merkez Yönetim Kurulumuz son kararı verecek” bilgisini paylaştı.

Partideki bazı isimlerin ay başında gündeme getirdiği olağanüstü kurultay iddialarının da değerlendirildiğini vurgulayan başkanlar “Partide bir kurultay beklentisi yok. Bu toplantıyla da tescillendi. Örgütte böyle bir gündem yok. Sosyal medya, medya aracılığıyla bu tartışmayı devam ettirmenin anlamı da yok. Bunları konuştuktan sonra ‘Toplumun acil sorunlarına odaklanacağız’ dedik” diye konuştu.

Paylaşın

İmamoğlu’ndan “Seçim” Açıklaması: İktidar Bu Şartlarda Kazanamaz

CHP İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Ekrem İmamoğlu, “Ülke öyle ağır şartlar altında ki, önümüzdeki seçimlerin iktidar tarafından kazanılamayacağını hepimizin aklına sokması lazım. Bundan sonra kaybedecekse bizler kaybederiz ” dedi ve ekledi:

“Kaybettiğimiz sürecin tek sebebi vardır: Basiretsizliğimiz, beceriksizliğimiz, tembelliğimiz olabilir. Halbuki tam aksine CHP’nin her ferdi çalışkan, erdemli, güven verici bir birey olmasıyla öne çıkar ve çıkmalıdır. CHP’nin sorumluluğu devam ediyor. Cumhuriyetimizin 101. yılında ülkemizin özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazandığı gibi bugün de korunması için sorumluluğumuz devam ediyor.”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İl Başkanları Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu. İmamoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“İktidar, kendi bildiği yoldan devam etmeyi seçmiştir. Hukuk ve demokrasi dışı yöntemlerle, baskı siyasetiyle milleti ayrıştırma yoludur. Sandıkta elde edemediği seçimi daha önce yaptığı gibi kayyımlarla gasp etmektir. Bu acizliğin net ifadesidir. Bu yıldırma politikasıdır, yolun sonuna geldiğinin işareti olan bu tavırların mücadele edemeyeceği bir husus vardır: Demokrasiye inanan, hukukun üstünlüğüne inanana CHP’li insanların kararlılığıdır. Bizi engellemek adına CHP’ni alt etme adına, kayyım atamalara, uydurma davalara, dava içinde oyunlara başvurmuşlardır ve başvurmaya devam edecekler.

CHP, birinci partidir. Bütün CHP’liler, iktidarın yolundadır. Milletin en büyük umudu olduğunu, sokakta göreceksiniz. İktidarın ekonomiyi çözebileceğine inanan bir vatandaş görmedim. ‘Siz umudumuzsunuz aman hata yapmayın, aman kendi aranızda kavga etmeyin’ diye bizi uyarıyorlar. Bu memleketin 86 milyonunun geleceği adına ciddiye almalıyız bunu. 22 yılda bu milletin sorununu çözemeyen akıl 200 yılda yine çözemez. Milletin bizden beklentisi bu iktidardan onları kurtarmamız.

Milletimiz bize tek bir soru soruyor: “İktidardan bize hayır yok, ama acaba size tam güvenebilir miyiz? Siz bizi bu sıkıntılı ortamdan çıkarabilir misiniz?”  Milletimiz bize ilk seçimde yetkiyi vermek istiyor, bu kadar net. Milletin bu talebini karşılamak, bize duyulan güveni artırmak boynumuzun borcudur. Bizi birinci parti olarak milletin umudu haline getiren niteliklerimize ve politikalarımıza odaklanacağız. O politikalarımızı nasıl artırabiliriz ona dönük çalışmalara yoğunlaşacağız. Partizan bir akılla hareket etmediğimizi, tüm vatandaşlarımızı eşit gördüğümüzü, her insanımıza hissettireceğiz. İşlerimizi, projelerimizi anlatmaktan çekinmeyeceğiz. Muhalefette olduğunuz herhangi bir ilde, yapılan iyi bir işi, sizin işiniz gibi avaz avaz anlatmaktır.

Kendi içinde fikir tartışmaları yaşayan ama asla yol arkadaşlığı duygusunu yitirmeyen, dayanışma kültürü güçlü bir aile olduğumuzu hissettiren tavırları gösterdiğimiz takdirde bu millet bize oy vermeye hazırdır. 86 milyona aile gibi bakan kararlılığımızı ortaya koyacağız. Bunları yapmazsak milletimizin umutlarını boşa çıkarırız.

Ülke öyle ağır şartlar altında ki, önümüzdeki seçimlerin iktidar tarafından kazanılamayacağını hepimizin aklına sokması lazım. Bundan sonra kaybedecekse bizler kaybederiz. Kaybettiğimiz sürecin tek sebebi vardır: Basiretsizliğimiz, beceriksizliğimiz, tembelliğimiz olabilir. Halbuki tam aksine CHP’nin her ferdi çalışkan, erdemli, güven verici bir birey olmasıyla öne çıkar ve çıkmalıdır. CHP’nin sorumluluğu devam ediyor. Cumhuriyetimizin 101. yılında ülkemizin özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazandığı gibi bugün de korunması için sorumluluğumuz devam ediyor.

“İktidar millete meydan okumaktadır”

Seçme ve seçilme hakkının gasp edildiği bir ortamda, egemenliği millete ait olduğunu ilan eden Atatürk’ün bizlere verdiği bu sorumluluk, devam etmektedir. Biz biliyoruz ki, milletin iradesinin üstünde hiçbir irade yoktur, tanımadık, tanımayacağız. İktidar, milletin seçtiği belediye başkanlarına karşı açılan siyasi davalarla, kayyım uygulamaları ile milli iradeyi hiçe saymakta ve açıkça millete meydan okumaktadır. Göz göre göre pervasızca, atadığı kayyımlar göğsünü gere gere poz vererek oradan insanlara meydan okumaktadır. Bu meydan bugün Esenyurt’ta okunur, başka gün vatanın başka sathında okunur.

Kayyım uygulamalarına karşı direncinizi yükseltin. Gelecek seçimlerde tecelli edecek millet iradesini dahi bugünden engellemeye çalışıyorlar. Siyasi yasaklı hale getirmekten tutun, saçma sapan davalarda heyeti değiştirmekten, hakimi değiştirmekten, savcının rapor olmasına varıncaya kadar saçma davalarda zaman kazanmaya dönük davalarda görüyoruz ki milletin gelecek seçimlerde de bütüncül iradesini gasp etmektir. Çok çalışmalıyız, milletin huzuruna nitelikli bir şekilde çıkmalıyız. Milletin sandıktaki galibiyetini, bu ülkeye bir kez daha ispat etmeliyiz.”

Paylaşın

Özel’den “Kayyım” Tepkisi: Sandıkta Alamayanlar Darbeyle Almaktadır

Kayyım atamalarına tepki gösteren CHP Lideri Özgür Özel, “Erdoğan’ın oyunu geri tepmiştir, geri tepecektir. Bu siyasi işgal meselesidir. Sandıkta alamayanlar darbeyle almaktadır” dedi ve ekledi:

“Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu başarısını cezalandırmak ve çok istedikleri halde ele geçiremedikleri bir ilçe üzerinden tüm Türkiye’ye mesaj vermek istediler. Türkiye’nin neresinde olursa olsun halkın iradesine kafa tutanların karşısında durmaya devam edeceğiz.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin İl Başkanları Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu. Özel’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

Temel motivasyonumuz ilk seçimi kazanmak. Birileri CHP’nin içinde karışıklık çıkarmak için elinden geleni yapıyor. Parti içinde olmayan bir tartışmayı varmış gibi gösterenlere 81 il başkanımız olmadığını gösterdi. Esenyurt’ta verdiğimiz demokratik tepkiyi diğer illerde de verdik. Demokrasi odaklı anlayışımız ortada. Bu mesele parti meselesi değil. Taziye ziyaretinden terör çıkarmak dünyanın en kötücül aklının ürünüdür.

Tayyip Erdoğan’ın oyunu geri tepmiştir, geri tepecektir. Bu siyasi işgal meselesidir. Esenyurt’u sandıkta alamayanlar darbeyle almaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu başarısını cezalandırmak ve çok istedikleri halde ele geçiremedikleri bir ilçe üzerinden tüm Türkiye’ye mesaj vermek istediler. Türkiye’nin neresinde olursa olsun halkın iradesine kafa tutanların karşısında durmaya devam edeceğiz.

Bugün 25 Kasım kadına karşı şiddetle uluslararası mücadele günü. Çalıştayımızda şiddete karşı dayanışmayı amaçlayan kadınların çalışmalarını destekliyoruz. En başta hepimizin övündüğü ve yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nden bir kişinin imzasıyla çıkılan o süreci terk edeceğimizi, kadına karşı şiddetle ilgili kamu iradesinde giderecek irade CHP’nin iradesidir. Hepimizin övündüğü ve yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nden bir kişinin imzasıyla çıkılan o süreci terk edeceğiz.

Halkın gerçek gündemi derin ekonomik sıkıntılar var. Çarşı pazardan başı önde dönen insanların kederleri bizim baş kaygımızdır… Teğmenlere sahip çıkacağız. Gelecek seçimi kazanıp Mustafa Kemal’in askerlerini Mustafa Kemal’in ordusuna geri kazandıracağız. Söz.”

Paylaşın

CHP Ve DEM Parti’den Kayyım Tepkisi: Hukuksuzluğa Direneceğiz

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Tunceli Belediyesi ile Ovacık Belediyesi’ne atanan kayyımlara tepki gösterdi.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Seçilmiş belediye başkanlarına yönelik tüm saldırılara karşı olduğu gibi bu hukuksuzluğa da direneceğiz” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Dersim ve Ovacık belediyelerini gasp eden sarayın kayyım siyasetini tanımıyoruz” derken, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da, “İyi bilinmelidir ki; Dersim kayyımla yönetilemez, iradesi zorbalıkla teslim alınamaz. Halkın iradesine uzanan bu el, Dersim’in onurlu tarihine çarpacaktır” ifadelerini kullandı.

İçişleri Bakanlığı, DEM Partili Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve CHP’li Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül hakkındaki hapis kararları gerekçesiyle iki belediyeye kayyım atadı. Sosyal medya hesabından açıklama yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kayyım atamasına tepki gösterdi.

Kararı “milli irade hırsızlığı” olarak nitelendiren Özel, “Ovacık Belediyemize ve Tunceli Belediyesi’ne kayyım atama kararı, kılıfına bile uydurulamamış milli irade hırsızlığıdır. Ovacık Belediye Başkanımız Mustafa Sarıgül’ün 2012’de katıldığı bir cenaze töreni, 2022’de dava konusu yapılmış, 2024’te suç sayılmıştır” dedi.

“Taziye ölüye değil, diriye yapılır. Ne aile evladının suçundan sorumlu tutulabilir ne de taziyeye gelenler” diyen Özel, “İki dönemdir halkın oyuyla seçilen bir belediye başkanını, 12 yıl önce katıldığı bir cenaze nedeniyle görevden almanın, gitmekte olan bir iktidarın son çırpınışlarından azade bir hükmü yoktur. Biz, seçilmiş belediye başkanlarına yönelik tüm saldırılara karşı olduğu gibi, bu hukuksuzluğa da direneceğiz. Kendi menfaatini, Türkiye’nin menfaatinin üzerine koyanlara, bu milleti teslim etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Dersim boyun eğmez, zulme teslim olmaz”

Kayyım kararının ardından yazılı açıklama yapan DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu, kararı darbe olarak nitelendirdi. Açıklamada, “AKP iktidarı, Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyım atayarak halk iradesine yönelik darbeci zihniyetini bir kez daha tescillemiştir. Bu kayyım atamaları yalnızca belediyelerin gaspı değildir; halkın tarihine, kültürüne ve değerlerine açık bir saldırıdır. Dersim gibi direnişin ve onurun simgesi bir kente yönelik bu müdahale, halkın iradesine karşı beyhude bir teslimiyet dayatmasıdır. Ancak tarih şahittir ki Dersim boyun eğmez, zulme teslim olmaz” denildi.

Kayyım kararına karşı ortak mücadele çağrısı yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Kayyım politikaları ile toplumsal barış iddiası çelişmektedir. Halkın seçilmiş temsilcilerinin görevden alınması demokratik siyasetin gaspıdır. Dersim’i kayyımla yönetmeye çalışmak, halkın irade sahibi olmasına karşı bir korkunun dışavurumudur. Ne Dersim ne de diğer kentler kayyım ile yönetilemez. Buradan bir kez daha ilan ediyoruz: Kayyımlar gidecek, halkın iradesi baki kalacaktır. Tüm demokrasi güçlerini, bu darbeye ve irade gaspına karşı omuz omuza durmaya çağırıyoruz. Biz alışmayacağız, halkımızı da bu zulmü kabullenmeye asla alıştıramayacaksınız.”

Sosyal medya hesabından açıklama yapan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Dersim ve Ovacık belediyelerini gasp eden sarayın kayyım siyasetini tanımıyoruz. Kayyımları reddediyoruz! Dersim ve Ovacık halkının iradesine kayyım atayan darbeciler; Dersim’in tarihi direniş geleneği ekseninde kurulan ittifak politikaları, dayanışma kültürü ve demokratik halk iradesi karşısında büyük kaybedecekler. Yarın Dersim’deyiz, yüreği demokrasiden yana atan herkesi kayyıma karşı demokratik tepki vermeye çağırıyoruz. Kesintisiz darbelere artık yeter diyoruz” ifadelerini kullandı.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da “Dersim, tarih boyunca direnişin ve onurun simgesi olmuş bir kenttir. Zorbalığa, baskıya ve zulme karşı verdiği mücadele, onu yalnızca bir coğrafya değil, aynı zamanda bir değer haline getirmiştir. Bu topraklar, 1938’de insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen katliamla sınandı; acılarla yoğruldu, ama boyun eğmedi. Toplumsal barış diyenlerin cebinden kayyım çıkıyor, el uzatıyoruz diyenlerin diğer elinde kayyım beliriyor. İyi bilinmelidir ki; Dersim kayyımla yönetilemez, iradesi zorbalıkla teslim alınamaz. Halkın iradesine uzanan bu el, Dersim’in onurlu tarihine çarpacaktır” dedi.

Paylaşın

İçişleri Bakanlığı Duyurdu: Tunceli Ve Ovacık Belediyelerine Kayyım Atandı

İçişleri Bakanlığı, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki Tunceli Belediyesi ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetimindeki Ovacık Belediyesi’ne kayyım atandığını duyurdu.

Yerine kayyım atanan Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Cevdet Konak, “AKP-MHP fotoğrafı budur. İrade gaspı budur” diye konuştu.

DEM Partili Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak, CHP’li Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile birlikte 4 sanık hakkında “terör örgütüne üye olma” suçundan açılan davada Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, “terör örgütüne üye olma” suçundan 6 yıl 3’er ay hapis cezası alan DEM Partili Konak ve CHP’li Sarıgül, İçişleri Bakanlığı’nca görevden alınarak, yerlerine kayyım atandı.

İçişleri Bakanlığı’nca yapılan duyuruda, şu ifadelere yer verildi: “Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak’ın Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2022/99 esas sayılı dosyası kapsamında “PKK/KCK “Silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 6 YIL 3 ay hapis cezası alması ve Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2024/1146 Sayılı soruşturma dosyasında “PKK/KCK terör örgütü propagandası yapmak” suçundan soruşturmasının devam etmesi nedeniyle, Cevdet Konak, Anayasa’nın 127’inci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’inci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılmıştır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45 ve 46’ıncı maddeleri uyarınca Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu, Tunceli Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir.

Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2022/99 esas sayılı dosyası kapsamında “PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası alması nedeniyle; Mustafa Sarıgül, Anayasa’nın 127’inci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’inci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılmıştır. 5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46’ıncı maddeleri uyarınca Ovacık Kaymakamı Hüseyin Şamil Sözen, Tunceli Valiliği’nce Ovacık Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir.”

Mezopotamya Ajansının aktardığı bilgilere göre yerine kayyım atanan Tunceli Belediyesi Eş Başkanı Cevdet Konak, “Trafikte yolumu keserek tebligatı imzalatmak istediler. Kenti işgal ettiler, AKP-MHP fotoğrafı budur” diyerek tepki gösterdi. Belediye önünde konuşan eş başkanlardan Cevdet Konak, “Bize bu yetkiyi Dersim halkı vermiştir. Araçlarla trafiği kapatarak hem yol işgali yaptılar, en büyük yolsuzluğu yaptılar” diye konuştu.

“AKP-MHP fotoğrafı budur”

Belediyeden çıkarken yolların trafiğe kapatıldığını ve kendisine tebligatnamenin polislerce verildiğini söyleyen Konak, “Yolu niye kapatmışsınız, işgal etmişsiniz diye sordum. Bana ‘Bakanlığın tebligattı var imzala’ dediler.  Ben imzalamadım. Kenti işgal ettiler. AKP-MHP fotoğrafı budur. İrade gaspı budur” diye konuştu.

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu: Demokrasi Tehdit Altında

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Gerçeklerle yüzleşelim; demokrasi, dünya çapında tehdit altında. 2024 yılında, Freedom House raporuna göre, küresel özgürlük, üst üste 18. yıl geriledi. Birçok demokrasi zayıflarken, otoriter liderlerin sayısı ve gücü artıyor” dedi ve ekledi:

“Aynı oyun kitabını kullanarak, bu sözde güçlü adamlar, siyasi gücü kişiselleştiriyor, denetim ve dengeleri aşındırıyor, özgür konuşmayı boğuyor ve çeşitliliğe saldırıyor. ‘Yeni vatandaşları’ veya göçmenleri günah keçisi yapmak için, korku ve hoşnutsuzluk silah olarak kullanıyor.”

Ekrem İmamoğlu, “Bu topluluklar, genellikle yoksulluktan, savaştan veya iklim felaketlerinden kaçarlar, toplumsal bütünlüğe yönelik tehditler olarak resmedilir. Popülist, milliyetçi ve yabancı düşmanı partiler oylarını artırıyor. Hükümetlerde koalisyon ortağı oluyorlar. Ya da daha kötüsü, ana akım partileri zararlı söylemlerini benimsemeye itiyorlar. Ancak güçlü adamların hızlı cevapları; iklim değişikliği, düzensiz göç veya yoksulluk gibi zamanımızın acil sorunlarını çözmüyor. Tam tersine, bizi bölerek gerçek çözümler bulmayı zorlaştırıyorlar” diye konuştu.

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 1974-1982 yılları arası Batı Almanya Şansölyesi olarak görev yapmış sosyal demokrat politikacı Helmut Schmidt adına kurulan vakıf tarafından Berlin İletişim Müzesi’nde düzenlenen “Adil Bir Demokrasi İçin” konulu etkinlikte konuştu.

Cumhuriyet’in aktardığına göre; Buradaki konuşmasında son dönemlerde yeniden yaşanmaya başlayan kayyum atamalarına da değinen İmamoğlu, “Türkiye’de, otokrat bir anlayışla üretilen kötü rejimin çıktıları üzerinden uygulamalarıyla bizi köşeye sıkıştırırken, toplumda artan karşılığımız, desteğimiz, onların öfkesini daha çok arttırıyor. Ve bu sefer de kendi ellerindeki gücü, kötü olarak vatandaşın aleyhine, Türkiye’deki demokrasinin aleyhine kullanmaya devam ediyorlar. Ben, onların stresinin arttığını, kötülükleriyle beraber önümüzdeki seçimde sonlarının geldiğini görüyorum. Dolayısıyla, ‘bana nasıl bir karakter yükleniyor’ derseniz, böyle bir ortamda, vallahi güçlendikçe güçleniyorum. Yani mücadele gücümü, tarif bile edemiyorum, enerjimi tarif bile edemiyorum” diye konuştu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin, Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimleriyle, 1930’lu yıllardan bu yana uzanan çok partili hayata geçiş sürecinin kısa bir özetini katılımcılarla paylaşan İmamoğlu, şöyle konuştu: “Atatürk’ün mesajı, siyasi rekabet için bir davetten daha fazlasıydı. Türkiye’de bir çoğulculuk kültürü inşa etmeye yönelik bir çağrıydı. Çok partili demokrasiye yönelik bu ilk girişim kısa sürse de Türk halkının demokratik özlemleri devam etti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 1946’da, Türkiye ilk çok partili seçimlerini gerçekleştirerek, demokrasi yolculuğunda yeni bir sayfa açtı.

O tarihten bu yana, Türkiye demokrasisi askeri darbeler, krizler ve pek çok zorlukla karşı karşıya kaldı. Dirençliliği ve uzun tarihiyle birlikte, son yerel seçimlerin getirdiği umutlara rağmen, Türkiye’de demokrasi bir kez daha ciddi bir tehdit altında. AK Parti’nin 20 yıllık iktidarında, demokratik normlar yıpratıldı. Hükümet, devlet kaynaklarını kendi adaylarını desteklemek için kullandı, muhalif sesleri susturdu ve yargıyı bir silah gibi kullanarak muhalefeti sindirdi.

Sadece bu ay, dört seçilmiş belediye başkanı, zayıf ve tartışmalı gerekçelerle görevden alındı. Yerlerine hükümet tarafından atanan kayyumlar getirildi. Geçen hafta, dayanışmamı göstermek için, tecrübeli bir siyasetçi olan Ahmet Türk’ü ziyaret ettim. Üç kez görevden alındı. Ama her seferinde, çok kültürlü bir şehir olan Mardin halkı, onu tekrar seçti. 2016’dan bu yana, yaklaşık 160 seçilmiş belediye başkanı, hükümet tarafından atanan kayyumlarla değiştirildi.

Bu, halkın iradesini yok sayan bir eylemdir. İstanbul’da ise belediye, bitmek bilmeyen davalarla sürekli taciz altında. Ben de siyasi haklarımı elimden alabilecek bir davada şahsen yargılanıyorum. Yarın, CHP’nin eski lideri Sayın Kılıçdaroğlu, mahkeme karşısına çıkacak. Bu, kötü bir şaka olmalı! Seçilmiş temsilcileri görevden almak, sadece demokratik bir gerileme değil, Türkiye’nin demokratik mirasına bir ihanettir.

Gerçeklerle yüzleşelim; demokrasi, dünya çapında tehdit altında. 2024 yılında, Freedom House raporuna göre, küresel özgürlük, üst üste 18. yıl geriledi. Birçok demokrasi zayıflarken, otoriter liderlerin sayısı ve gücü artıyor. Aynı oyun kitabını kullanarak, bu sözde güçlü adamlar, siyasi gücü kişiselleştiriyor, denetim ve dengeleri aşındırıyor, özgür konuşmayı boğuyor ve çeşitliliğe saldırıyor. ‘Yeni vatandaşları’ veya göçmenleri günah keçisi yapmak için, korku ve hoşnutsuzluk silah olarak kullanıyor.

Bu topluluklar, genellikle yoksulluktan, savaştan veya iklim felaketlerinden kaçarlar, toplumsal bütünlüğe yönelik tehditler olarak resmedilir. Popülist, milliyetçi ve yabancı düşmanı partiler oylarını artırıyor. Hükümetlerde koalisyon ortağı oluyorlar. Ya da daha kötüsü, ana akım partileri zararlı söylemlerini benimsemeye itiyorlar. Ancak güçlü adamların hızlı cevapları; iklim değişikliği, düzensiz göç veya yoksulluk gibi zamanımızın acil sorunlarını çözmüyor. Tam tersine, bizi bölerek gerçek çözümler bulmayı zorlaştırıyorlar.

“ Türk halkı, çok güçlü bir demokratik irade gösterdi”

Böyle bir ortamda, Türk halkı, bu yıl gerçekleştirilen yerel seçimlerde olağanüstü bir direnç ve çok güçlü bir demokratik irade gösterdi. Her şeye rağmen, muhalefetin sosyal demokrat adayları, üç büyük şehri geri aldı. Şimdi nüfusun yüzde 70’ini ve ulusal ekonominin yüzde 80’ini oluşturan belediyeleri yönetiyorlar. Bu, sadece siyasi bir zafer değildi. Aynı zamanda halkın demokrasiye, adalete ve şeffaflığa olan bağlılığının bir kanıtıydı. Kayırmacılığı, yolsuzluğu ve otoriterliği kesin bir şekilde reddettiler. Son 22 yıldır ilerici seslerin kenara itildiği bir dönemde, korku siyasetini umut siyasetiyle nasıl değiştirdik?

2023’teki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde yaşadığımız derin hayal kırıklığı yaratan ağır yenilgiden sonra, işleri nasıl tersine çevirmeyi başardık? CHP, yenilgiden sadece 10 ay sonra yerel seçimlerde nasıl lider parti oldu? 29 Mayıs 2023’te, yenilgimizin ertesi sabahı, ‘Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde edemeyiz; değişmeliyiz’ dedim. Yerel seçimler yaklaşırken, yenilgiyle yüzleşmekten çekinmedik. Bunun yerine, halkın mesajını dinledik ve liderliğimizde, programımızda ve teşkilatımızda büyük değişiklikler yaptık. Ayrıca, İstanbul da dahil olmak üzere, son 5 yılda CHP liderliğindeki yerel yönetimlerin başarısını temel aldık.

Türkiye’de hükümet, otoriter ve kutuplaştırıcı politikalarla uyguladığı baskıları arttırırken, CHP’li belediyeler, sonuç odaklı demokratik bir alternatif sunmuştur. Özünde, liderlikte iki temel ilkeyi savunduk: Kapsayıcılık ve iyi yönetişim. Son 5 yıldır uygulanan ‘İstanbul modeli’, dışlamanın yerini tanımanın; hoşgörüsüzlüğün yerini saygının ve eşit olmayan kaynak yoğunlaşmasının yerini, adil bir yeniden dağıtımın almasını amaçlamaktadır.

İstanbulluların yaşamlarını iyileştirirken, tepeden inmeci bir yaklaşımı reddediyoruz. Açık belediye toplantılarından dijital platformlara, farklı katılımcı mekanizmalar oluşturduk. Şeffaflığa olan bağlılığımız en iyi, ‘Bütçe Senin’ isimli, vatandaşları belediye bütçesinin bir kısmının hazırlanmasına dâhil ettiğimiz girişimimizle anlaşılabilir. Yıllarca süren ayrıştırıcı siyaset, toplumlar arasındaki güveni zedeledi.

Biz, farklı bir yol seçtik: Bölmek yerine birleştirerek, ilerleme için partizan çizgileri aşan ortak bir vizyon inşa ettik. Bunun sonucunda CHP, 3,5 milyondan fazla yeni seçmen kazanmış ve Türkiye genelinde birçok il ve ilçede liderliği kazanmıştır. Ayrıca 48 yıl aradan sonra, Türkiye’nin en büyük partisi olduk. İstanbul ve CHP yönetimindeki diğer şehirlerin vatandaşları, sadece vaatler duymakla kalmadı. Merkezi hükümetin engellemeleri karşısında bile sonuçlar gördüler.

Altyapıdan sosyal politikalara, yönetişimin hem vizyoner hem de pratik olabileceğini kanıtladık. Her lira, net bir amaç için harcandı ve vatandaşlar, paralarının tam olarak nereye gittiğini görebildi. Dezavantajlı bölgelere öncelik veren sürdürülebilir ulaşıma, tüm mahalleler için parklara ve yeşil alanlara, uygun fiyatlı hizmetlere, asla yolsuzluğa veya verimsizliğe değil… İyi yönetişim önemlidir. Siyasi aktörler, yetkinlik ve dürüstlükle hareket ettiğinde, vatandaşlar sadece şehirlerine değil, demokrasinin kendisine de yeniden güvenirler.

Seçimlerde kazanılan zaferler, sadece bir başlangıçtır, savaşın sonu değildir. Küresel demokrasi krizini ele almak için, halkı siyasetin merkezine yerleştiren yeni bir vizyona, taze bir dile ve yenilikçi bir liderliğe ihtiyacımız var. Ben bu yaklaşımı, geçmişte siyasette yapıcı bir rol oynayan popülizmin olumlu bir yeniden tanımlaması olan, ‘demokratik halkçılık’ olarak adlandırıyorum. ‘Popülizm’ ya da Türkçesiyle ‘halkçılık’, partim olan CHP’nin altı kurucu ilkesinden biriydi.

Bu ilkeyi, halkın iradesine olan bağlılığın bir yansıması olarak benimsedik. Günümüzün bölücü ve otoriter popülizminin aksine, halkçılık; sosyal adalet, eşitlik ve kapsayıcılık temellerine dayanıyordu. Vatandaşları güçlendirmeyi ve ayrılıklar arasında köprü kurmayı amaçlıyordu. Popülizmin mevcut kötü itibarının tersine çevrilmesi ve biz ilerici demokratların bu kelimeye yeniden sahip çıkması ve onu otoriterlik ve demagoji ile eşanlamlı olmaktan kurtarmamız gerekmektedir.

Otoriterlik, dünya genelinde zemin kazanıyor. Çünkü, giderek daha fazla insan, küreselleşmenin gerisinde bırakıldıklarını, dışlanmaya ve aşırı yoksulluğa terk edildiklerini hissediyor. Biz demokratların, güçlü bir yol haritasına ihtiyacımız var. İlk olarak, eşitliğe öncelik vermeliyiz. Zenginliğin ve teknolojinin birkaç kişinin elinde toplandığı bir çağda, ilerici politikalar ekonomik, sosyal ve teknolojik eşitsizliklerle mücadele etmelidir.

Ayrıca hem ulusların içerisindeki hem de uluslararası kurumlardaki temsil eşitsizliklerini ele almalıyız. Eşitlik olmadan demokrasiler, halkların güvenini kaybedecek ve otoriter istikrar vaatlerine yenik düşecektir. İkinci olarak, dayanışmayı güçlendirmeliyiz. Daha önce de belirttiğim üzere, katılımcı yönetişimi benimsememiz gerekiyor. Dayanışma, aynı zamanda iklim değişikliği ve göç gibi küresel sorunlarla mücadele etmek üzere, sınır ötesi koalisyonlar kurmayı da kapsamalıdır.

Demokratik değerleri güçlü bir kararlılıkla savunmalıyız. Demokratlar olarak, hukukun üstünlüğünü desteklemeli ve temel hak ve özgürlükleri korumalıyız. Demokrasinin sadece bir yönetim sistemi değil, herkes için bir onur ve fırsat garantisi olmasını sağlamalıyız. Ancak demokratik değerler, tutarlı bir şekilde savunulmalıdır. İstediğimiz gibi seçemeyiz. Bir vakada adaletsizliği kınarken, diğerini görmezden gelemeyiz. İnsan haklarını ve küresel dayanışmayı savunurken, savaş ve çatışmalardan kaçanlara sınırlarımızı kapatıp, diğer ulusları bu yükü tek başlarına taşımak zorunda bırakamayız.

Otoriter rejimler, dünyanın her yerinde barış ve istikrarı tehdit ediyor. Ukrayna ve Gazze’deki savaşlar, milyonlarca insanı öldürdü ve yerinden etti. Suriyeliler, Ukraynalılar ve diğerleri sığınacak bir yer ararken, İstanbul ön cephede yer aldı. Fakat bu zorluk, İstanbul’un ya da Türkiye’nin tek başına üstesinden gelemeyeceği kadar büyük. İnsanlık trajedilerine aynı derecede tepki vermeli ve saldırganlığın hedefi olanlar için sesimizi yükseltmekten asla çekinmemeliyiz. Aralık ayının ortasında, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın büyük şehirlerinin belediye başkanlarını, çatışma kaynaklarını nasıl ele alabileceğimizi ve herkes için barış ve iş birliğine dayalı daha iyi bir geleceği nasıl inşa edebileceğimizi konuşmak üzere İstanbul’da bir araya getireceğiz.

Tarihin bu kritik yol ayrımında, geçtiğimiz Amerikan seçimlerinin sonuçları, küresel belirsizlik ve demokratik kaygılara yeni bir faktör eklerken, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin iş birliğini geliştirmesi gerekmektedir. Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlığı coğrafi değil, stratejiktir. İş birliğimiz, bölgesel güvenlik ve ekonomik istikrar için elzemdir. Fakat daha fazlasını yapmalıyız. Demokrasi yanlısı güçler olan bizler, demokrasinin güçlendirilmesinde hepimizin payı olduğunu bilerek, birlikte çalışmalıyız.

AB ile daha yakın ilişkiler, kesinlikle Türkiye’nin demokratik kurumlarını güçlendirebilir. Fakat bu, tek yönlü bir yardım değildir. AB içerisindeki demokrasinin dirençliliği, özü itibariyle Türkiye’nin dirençliliğiyle bağlantılıdır. Bir kıta olarak, Avrupa’ya yönelik varoluşsal tehditlerin ele alınması, Türkiye’yi de kapsayan vizyoner bir bakış açısı gerektirmektedir. CHP olarak, Türkiye’yi sürekli Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olarak gördük ve kendimizi Avrupa meselelerinin ve çözümlerinin paydaşı olarak konumlandırdık.

Türkiye’nin AB kapısındaki ebedi aday olarak kalmasını istemiyoruz. Hedefimiz, Avrupa’nın ortaya çıkan zorluklara karşı direncini güçlendirmede kilit bir rol oynayan bir üye olmaktır. Özellikle Almanya, Türkiye için hayati bir ortak olmuştur. Almanya, Türkiye’nin en büyük ticari ortağıdır ve iş birliğimiz, otomotivden yenilenebilir enerjiye kadar birçok sektörü kapsamaktadır. Fakat en kalıcı bağ, Almanya’da yaşayan 3,5 milyon Türk’tür. Kültür ve sanat alanındaki yeteneklerden iş ve bilim dünyasındaki yenilikçilere, Türk-Alman vatandaşları, Almanya’nın önemli bir parçasıdır.

Türk kökenli Alman vatandaşları, Alman demokrasisi için de önemli bir faktördür. Ayrıca günümüzde federal düzeyde ve eyaletlerde de kilit birer siyasi aktörlerdir. Türk-Alman ortaklığı demokrasinin geleceği, Avrupa’nın geleceği ve Avrupa güvenliğinin geleceği için hayati önem taşımaktadır. Ne yazık ki iş birliği potansiyeli, henüz gerçekleştirilmemiştir. Ukrayna krizinden düzensiz göçün yönetimine, güçlü bir Türk-Alman ortaklığına ihtiyaç duymaktayız.

Kararlı ve pragmatik bir sosyal demokrat lider olan eski Şansölye Helmut Schmidt’in mirasını onurlandırmak üzere burada bulunmaktan gurur duyduğumu belirtmek istiyorum. Şansölye Schmidt, üç temel değere bağlıydı: Adalet, özgürlük ve dayanışma. Bu ilkeler, günümüzün zorluklarıyla mücadelemizde bizlere ilham vermeye devam ediyor. Zorluklar çok büyük ama fırsatlar da bir o kadar büyük.

Bu durum, hiçbir yerde Berlin’de olduğu kadar belirgin değil. 35 yıl önce Berlin Duvarı’nın yıkılması, Avrupa haritasını yeniden çizdi ve tarihi yeniden şekillendirdi. Bize, dönüştürücü değişimin genellikle belirsizlik dönemlerinde ortaya çıktığını hatırlattı. Bugün demokrasiyi statik bir sistem olarak değil hem bugünün hem de yarının karmaşıklıklarını ele alabilecek dinamik bir güç olarak yeniden şekillendirme şansına sahibiz. Eşitlik, özgürlük, dayanışma ve hukukun üstünlüğünü ortak evrensel değerlerimiz olarak benimseyerek, demokrasinin 21. yüzyılda adalet ve ilerleme için ve ayrıca ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ için en sağlam güç olarak kalmasını sağlayabiliriz.”

Soru / Cevap

Konuşması, salondan büyük alkış alan İmamoğlu, ABD başkanlık seçimlerinden Almanya’daki seçim sürecine, sosyal belediyecilikten şeffaflık uygulamalarına, otoriter yönetimlerden kayyım atamalarına kadar farklı konulardaki soruları da yanıtladı.

“Bizim İstanbul’da çok önemli bir sloganımız var: İstanbul Senin” diyen İmamoğlu, şunları söyledi: “Şimdi yarınlarda bunu şöyle demeyi düşünüyoruz: Türkiye Senin. Ve aslında, belki de dünya vatandaşı olmanın, belki bütün dünyada hissedilmesi gereken sloganı da aslında ‘Dünya Senin’ demek. Yani dünya bana ait. Ama ‘ne yapmalıyım’ı da bilerek. Yani doğayı korumaktan tutun da birçok sorumluluğa kadar. Peki, Türkiye’de ‘İstanbul Senin’ ya da ‘Türkiye Senin’ kavramının altında ne yatıyor?

Diyoruz ki; bu ülkenin yetkisi, makamı, zenginliği, fakirliği, yoksulluğu ne olursa olsun, belli konularda eşitlenmiş bireyler haline geleceğiniz bir düzeni kurabilmenin çabası içindeyiz. Ve diyoruz ki; bu tapu tek. Ama hepimiz o tapuya, o ülkenin tapusuna eşit hissedarız. Bu duyguyu verebildiğimiz takdirde, demokrasiyi sağlamlaştırırız, kökleştiririz ve buna bütün halkı inandırırız. Onun için bunu her gün insanlara anlatıyoruz.”

Nasıl anlatıyoruz? Açıkçası tümüyle şeffaf bir yönetim olarak, ben şu anda bir rakam vereyim. Dünyada, tahmin ediyorum, en çok sosyal medyada izlenen belediye başkanı olabilirim. Çünkü, bütün sosyal medya hesaplarımın toplamı, yaklaşık 23 milyon. Yani 23 milyon insan, beni Twitter’dan, İnstagram’dan takip ediyor. Bu, başarılı olduğumuzu gösteriyor. Yani gösterdiğimiz şeffaflığa vatandaş karşılık verdi.

Buradaki bu dayanışmayla, biz birlikte o güçlü demokrasi zeminini oluşturabilirsek, aslında Türkiye’de demokrasinin geleceğini teminat altına alacağız. Peki bütün bunlara rağmen ne oluyor? Türkiye’de seçilmiş insanlar görevlerinden alınıyor, onun yerine hükümet, kendi yetkilisini, kamu görevlisini belediye başkanı yerine atıyor. Ben, şu anda Türkiye’de hem İBB Başkanıyım hem de TBB Başkanıyım. Ve bu arkadaşların hukuki mücadelesini, son derece güçlü bir şekilde de veriyorum.

Mesela; Türkiye’deki farklı görüşlerde olan tam 11 siyasi partiyi ziyaret ettim. Her birisinin kanun taslağına imzasını alarak, bugün (önceki gün) Meclis’e ortak kanun tasarısını verdik. Aslında neyi başardık? Şu an mevcutta kayyım dediğimiz bu uygulamaya karşı, biz, neredeyse Türkiye’de yüzde 75’e yakın oyu olan partilerin ortak imzasıyla, iktidarın bu otoriter tutumuna karşı güç birliği yaptık. Ben, 2 haftadır o liderleri geziyordum ve hepsinin imzasını aldım. Bugün Meclis’e teslim edildi, TBMM’ye. Yani Türkiye’de peki bu niye oluyor?

Aslında az önce anlattığım o güçlü demokrat politikalarımıza, Türkiye’de otokrat bir anlayışla, kötü bir rejimin, üretilen kötü rejimin çıktıları üzerinden uygulamalarıyla bizi köşeye sıkıştırırken, toplumda artan karşılığımız, desteğimiz, onların öfkesini daha çok arttırıyor. Ve bu sefer de kendi ellerindeki gücü, kötü olarak vatandaşın aleyhine, Türkiye’deki demokrasinin aleyhine kullanmaya devam ediyorlar. Ben, onların stresinin arttığını, kötülükleriyle beraber önümüzdeki seçimde sonlarının geldiğini görüyorum. Dolayısıyla, ‘bana nasıl bir karakter yükleniyor’ derseniz, böyle bir ortamda, vallahi güçlendikçe güçleniyorum. Yani mücadele gücümü, tarif bile edemiyorum, enerjimi tarif bile edemiyorum.

Evet, ben dünyada doğru iş yapan, yaptığı işin doğruluğuna inanan, hakkı ve hukuku koruduğundan emin olan her siyasetçiye öneriyorum, kendi ülkemden de öneriyorum, dünyada da öneriyorum; kendinizi kötü hissettiğinizde, iyi ve doğru işler yapıyorsanız, hemen çıkın bir okulda çocukları ziyaret edin, onlardan ilham alın. Üniversitelere gidin, gençlerle konuşun, onların enerjisinden faydalanın.

Sonra vatandaşların arasına karışın, duygularınızı paylaşın ve o insanlarla beraber kaynaşın, güç birliği yapın; sizi kimse yıkamaz diyorum. Onun için, emin olun sizi de davet ediyorum, ben İstanbul’un sokaklarında da yürüyemiyorum, caddelerinde de yürüyemiyorum, hiçbir törende fotoğraf sırasından da kurtulamıyorum, ama bunlar şikayetim değil. Çok mutluyum. Çünkü görevimi iyi yapıyorum, yapmaya da devam edeceğim.”

Paylaşın