Elektriğe Yeni Zam Gündemde!

Sonbahar döneminde elektriğe yeni bir zammın kaçınılmaz olduğun işaret eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, iktidarı uyararak, “Elektrikteki bu üretim dengesiyle artan maliyetlerin faturasını artık vatandaşa kesmeyin. İktidar gerekirse akaryakıt ürünlerinde hayata geçirdiği eşel mobil sisteminin bir benzerini elektrik için de uygulamalı” dedi.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, sonbahar döneminde yeni bir zammın kaçınılmaz olduğuna işaret ederek, “Elektrikte başta TRT payı ve dağıtım bedeli gibi kesilen fon ve vergiler kullanılarak artan maliyetlerin faturası artık vatandaşa yansıtılmamalı. Zammın tutarı bu bedelden karşılanmalı” değerlendirmesinde bulundu.

Vatandaşların tepkisine neden olan elektrik faturaları konusunda yazılı açıklama yapan CHP’li Akın, özetle şunları dile getirdi:

“Ülkemizde porsiyonlar küçülürken; zamlar ise büyüyor… Vatandaş artık isyan ediyor. Son zamlarla birlikte en düşük elektrik faturası artık neredeyse 250 liraya yükseldi. 2021 yılında elektriğe Ocak ayında yüzde 6, Temmuz ayında yüzde 15 olmak üzere toplam yüzde 22 oranında zam yaptılar. 2022 yılı için memurumuza ise yüzde 5 artı yüzde 7 olmak üzere toplam yüzde 12 oranındaki zammı reva gördüler. Elektrik faturalarına yapılan zam; memura yapılan zammın neredeyse iki katı. Bu nasıl adalet?

Üstelik yeni zamlar da kapıda. İklim krizine karşı bugüne kadar hiçbir adım atmayan AK Parti, bugün yaşadığımız art arda felaketlerde nasıl yetersiz kaldıysa, kuraklık nedeniyle enerji üretiminde de darboğaz yaşıyor. Hidroelektrik santrallerin üretim payı rekor oranda düşerken, ithal girdili santraller devreye alınıyor. Bu da maliyetlerin artması ve faturaların kabarmasına neden oluyor.

“Sonbahar döneminde yeni zamlar gündemde”

TEİAŞ’ın resmi verilerine göre 1-23 Ağustos tarihleri arasında Türkiye’deki üretimde hidroelektriğin payı yüzde 15’e geriledi. Bu oran daha önce yüzde 30’ların üzerindeydi. Aynı tarihte doğalgazdan elektrik üretimi yapan santrallerin oranı ise yüzde 37’ye çıktı. Bu oran daha önce yüzde 20 seviyesindeydi. Bu denge böyle devam ettiği sürece maliyetler katlanarak artacak. Bu da özellikle sonbahar döneminde yeni zamları gündeme getirecek.

İktidarı uyarıyoruz: Elektrikteki bu üretim dengesiyle artan maliyetlerin faturasını artık vatandaşa kesmeyin. İktidar gerekirse akaryakıt ürünlerinde hayata geçirdiği eşel mobil sisteminin bir benzerini elektrik için de uygulamalı. Elektrik zamları doğrudan vatandaşa yansıtılmamalı. Elektrikte başta TRT payı ve dağıtım bedeli olmak üzere kesilen fon ve vergiler kullanılarak zam vatandaşa yansıtılmamalı.”

Paylaşın

CHP’li Salıcı: Rant İçin İmar İzni Verdiler

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, Samsun’da partisinin 11. Bölge toplantısında yaptığı konuşmada, iktidara sel felaketleri üzerinden yüklenerek, “Ülke daha önce de sel felaketleri ile de karşılaşmıştı. Bunun tedbirini önceden alması gerekmiyor muydu? O dere yatağına yapılan bina izinlerini Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları mı verdi? Merkezi iktidar ve oradaki basiretsiz yöneticiler dere yatağındaki imar iznini verdiler, sırf rant yüzünden.” dedi.

Haber Merkezi / CHP’li Salıcı, konuşmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in övgüyle söz ettiği Atatürk’ün isminin sansürlenmesini de eleştirerek, “Atatürk’ten korkuyorlar, bunun farkındayız. Ama Etiyopyalının gördüğünü Erdoğan’ın görmüyor olması bu ülkeye yakışmıyor” ifadelerini kullandı. Salıcı, toplantıda yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:

“Türkiye bir yandan ağır sorunlarla karşı karşıya. Bu ağır sorunlar da üç günde çıkmış değil. 19 yıllık bir Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı var ve bu iktidarın özellikle son 10 yılında Türkiye’ye ağır bir fatura kesiliyor. Bu faturanın ortadan kaldırılması için, Türkiye’nin düze çıkması için, sadece ekonomide ve yaşadığımız felaket dönemlerinde değil, Türkiye’nin haklar ve özgürlükler anlamında da bir yere gelebilmesi, demokrasi anlamında Türkiye’nin hak ettiği yerde bulunabilmesi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği çağdaş muasır medeniyetler seviyesine çıkabilmesi için Türkiye’nin açık ve net bir şekilde iktidar değişimine ihtiyacı var.

“Biz 3 yıldan beri ağır bir kriz içindeyiz”

Ortada bir siyasi iktidar var. Meseleleri biz önceden görmüş ve uyarmış olmamıza rağmen tedbir almayan, kılını kıpırdatmayan, sonra da bu yaşananlar engellenemezmiş gibi dönüp vatandaşa kendisini anlatmaya çalışan bir iktidar. Biz Ağustos 2018’de bir kur şoku yaşadık. Birkaç gün içinde döviz kurları şok yaşadı. İlk açıklama 2013, biz kur şokuna 2018’de girdik. Rahip Brunson’a bağlayıp dış güçler edebiyatı ile işin içinden sıyrılmayı tercih ettiler. Ne oldu rahip gitti kriz kaldı. Biz 3 yıldan beri ağır bir kriz içindeyiz. Kriz buhrana dönüştü ve üstüne pandemi geldi.

Vakalar görüldü, ilk vaka ortaya çıkana kadar ciddi bir tedbir alınmadı. Onlar beş maske dağıtamadı, bizim belediye başkanlarımız atölyeler kurdu, buldu buluşturdu, kıt kanaat kaynaklarıyla milyonlarca maske dağıttı. Onlar dönüp IBAN numarası verirken, bizim belediye başkanlarımız esnafa nakit desteği verdi, vatandaşın faturasını ödemesi için askıda fatura uygulamasını yaptı, veresiye defterlerini kapattı. Bizim belediyelerimiz vatandaşa dönüp IBAN numarası vermedi. Oysa ki biz Türkiye’nin büyük bütçesini yönetmiyoruz, daha mütevazi bütçeler yönetiyoruz. Üstüne birde Adalet ve Kalkınma Belediyesi’nden aldığımız bütün belediyelerimiz borçlu. Kasasında para ile aldığımız bir tek belediye yok. Bir yandan belediye başkanlarımız o borçları ödemeye çalışıyor bir yandan pandemide düşen gelirlerinden dolayı daha tasarruflu tutuma girdiler ama sosyal yardımları arttırdılar aynı zamanda da yatırımları sürdürdüler.

“İnsanın vicdanı sızlıyor”

Geçen haftalarda çok büyük Orman yangınları ile karşılaştık. Türkiye olarak ilk kez orman yangınları ile karşılaşıyor da değiliz. Bu yangınlara önceden hazırlıklı olursak tedbirimizi almış olursak, uçaklarımızı hazır edersek bu yangınları söndürebiliriz. Oysa ki Tarım Bakanı ne yaptığından habersiz bir siyasetçi. Öyle açıklamalar yapıyor ki, insanın vicdanı sızlıyor. Birinci gün “envanterimizde uçak yok” dedi. Malesefe ormanlarımızın ciddi bir kısmını böyle basiretsiz bir anlayış yüzünden yanmaya terk ettik. Son olarak bir de Karadeniz’de sel felaketi ile karşılaştık. Ülke daha önce de sel felaketleri ile de karşılaşmıştı. Bunun tedbirini önceden alması gerekmiyor muydu? O dere yatağına yapılan bina izinlerini Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları mı verdi? Merkezi iktidar ve oradaki basiretsiz yöneticiler dere yatağındaki imar iznini verdiler, sırf rant yüzünden. Sonuç şimdide tavsiyede bulunuyorlar “Dere yatağına ev yapmak yanlış bir şeydir bunu yapmamak lazım.” diye. Kim izin verdi? Tabi ki Adalet ve Kalkınma Partisi izin verdi.

Her gün ülkemize yeni sığınmacılar geliyor. 10 yıl önce Suriyeli sığınmacılar gelmeye başladılar. Büyük bir misafirperverlik gösterdik ama o, savaşın sonuçlanması için hiç çaba göstermedi. Bir şey yaptık, Avrupa Birliği ile rüşvet pazarlığı yaptık. Sonra döndü dedi ki “Biz bu işin maliyetini daha iyi karşılayabiliyoruz, onun için almaya devam edeceğiz” dedi. Biz ırkçı falan da değiliz. Biz nefret diline karşı olan insanlarız. Evrensel barışa, dostluğa, kardeşliğe, dayanışmaya inanan sosyal demokrat bir partiyiz. Ama Türkiye’nin bir sığınmacı sorunu olduğunu göz ardı edemeyiz. Bunun Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bakışı ile çözülebileceğini de mümkün görmüyoruz. Bunu da açıklıkla ifade edeyim.

“O para İzmir’e gelecek”

Şu anda yaşadığımız iklim krizi, yangınlar, seller depremler İzmir’de de yaşandı. İzmir’de büyük bir dayanışma ile belediye başkanı arkadaşlarımız ve belediyelerimiz destek verdi, hep birlikte İzmir’e sahip çıktık. Türkiye’nin başka yerinde de bir felaketle karşılaştığımızda Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları halka sahip çıktılar ve çıkacaklarda. Bundan daha doğal bir şey yok. Depremden sonra özellikle orta ve az hasarlı görüler ve oturulamayan binalarda kentsel dönüşüm faaliyeti yürütmek için Sayın Belediye Başkanımız Tunç Soyer, Dünya Bankası’ndan beş yıl geri ödemesiz, 25 yıl ödemeli bir kredi buldu. Bu kredinin depremde mağdur olmuş yurttaşlarımızın yararına kullanılması için ne yapılması gerekiyor? Majestelerinin sarayda imza atması, izin vermesi gerekiyor. Bütün süreçlerden haberdarlar, sadece İzmir’deki Cumhuriyet Halk Partili belediyeyi cezalandırmak için ve bizim hizmet vermemizi engellemek için imzayı atmadı. Bunu açıklıkla söylüyorum; Onlar imza atmadığı sürece, İzmirliyi cezalandırma çabasında olduğu sürece, bu yaptıkları yanlışları ve kibirli hareketi Türkiye’nin dört bir yanında dillendirmeye devam edeceğiz. O para İzmir’e gelecek. Burada bize oy veren vermeyen depremzede bütün yurttaşlarımızın kentsel dönüşümde daha iyi konutlarda yaşaması için kullanılacak.

“Atatürk’ten korkuyorlar, bunun farkındayız”

Türkiye öyle bir hale geldi ki, bu gün konuştuğunu yarın reddeden bir iktidar var. Atatürk ile uzun zamandır sorun yaşayan ve dönem dönem de sorun yaşadığını açıklıkla ifade eden bir iktidar var. En son Etiyopya Başbakanı geliyor Türkiye’ye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşme yapıyor. Atatürk’ün reformcu kişiliğini ve devrimlerini anıyor ama bu çeviriye yansımıyor. Atatürk’ün adı çeviriye yansımıyor. Öyle bir çeviri yapılıyor ki, sanki önceki, bugünkü ve gelecekteki Lider Tayyip Erdoğan, bütün bu devrimleri sanki Tayyip Erdoğan yaptı. Bütün bu reformlar, devrimler sanki Atatürk tarafından değil de başkası tarafından başlatıldı. Atatürk’ten korkuyorlar, bunun farkındayız. Ama Etiyopyalı’nın gördüğünü Tayyip Erdoğan’ın görmüyor olması bu ülkeye yakışmıyor.

Birde Taliban’ın açıklaması var! Açıklama; “demokrasi gelmeyecek, bu konu tartışmaya kapalıdır. Kız çocuklarının okula gidip gitmeyeceğine ulema karar verir” şeklinde. Bizim bu anlayışla, bu kafa ile nasıl bir ortak noktamız var? Buyursun Tayyip Erdoğan, nasıl bir ortak noktamız olduğunu biraz daha detaylı bir şekilde topluma anlatsın.

Bütün bu sorunların çözecek kadro ve irade Cumhuriyet Halk Partisi’nde var. Belediye başkanlarımızda var, milletvekillerimizde var, örgütümüzde var, il ve ilçe başkanlarımızda var. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün kadrolarında yaşadığımız bu ağır sorunları çözecek bir irade var. Bunun için sandığın gelmesi gerekiyor ve bizim çalışmalarımızı sandık gelene kadar artırarak devam ettirmemiz gerekiyor. Ben CHP’nin iktidar olacağına, Türkiye’nin aydınlık geleceğini kuracağına, Türkiye’yi normalleştirecek bir sürecin yepyeni siyasi aktörlerle bu ülkenin düze çıkacağına inanıyorum. Sizlerin inandığını da biliyorum.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’ndan ‘Göçmen’ Çıkışı!

Göçmenlere ilişkin yaşanan son gelişmelerin ardından sosyal medya hesabından paylaşımlarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Saray iktidarının ülkeyi yangın yerine çevirmesine izin vermeyeceğim” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, göçmenlere ilişkin yaşanan son gelişmelerin ardından sosyal medya hesabından paylaşımlarda bulundu.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, paylaşımında “Göndere Afgan bayrağı çekme, sözde gazeteci bir provokatörün verdiği mesajlar, Suriyeli bir gencin “CHP’ye karşı birleşelim” çağrıları, saldırı ve ölümler… Ben bu işin nereye gidebileceğini görebiliyorum; Saray iktidarının ülkeyi yangın yerine çevirmesine izin vermeyeceğim.” dedi.

“Sakin olun ve bize güvenin”

Kılıçdaroğlu, paylaşımlarının devamında, “Biz bu sığınmacı sorununu çözeceğiz; ve tabii ki bunu aklıselim ile yapacağız. Davul zurna ile uğurlayacağız misafirlerimizi. Lütfen sakin olun ve bize güvenin” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun paylaşımları şöyle:

Paylaşın

CHP’li Salıcı: İktidar Ekonomik Krizi Yönetemedi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, Samsun’da partisinin 11. Bölge toplantısında yaptığı konuşmada, “2018 Ağustos ayından beri Türkiye net bir şekilde ekonomik krizin içinde. İktidar ekonomik krizi yönetemedi” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, Samsun’da partisinin 11. Bölge toplantısında yaptığı konuşmada, iktidarın Paris İklim Anlaşması’nı onaylamaması çağrısı yaparak, “Yangınlar, seller, doğal afetler, depremler ilk defa olmuyor. Olması gereken bu afetler gerçekleşmeden önce tedbir almak. Adalet ve Kalkınma Partisi, bizim geleceğimizi yok edecek bir aymazlık içinde” dedi.

Salıcı, Türkiye’nin sığınmacı politikasını da eleştirerek, “Adalet ve Kalkınma Partisi sığınmacılarla ilgili siyaseti tam anlamıyla Avrupa Birliği ile rüşvet pazarlığına dönüştürdü. Türkiye rüşvet pazarlıklarına mahkum edilebilecek bir ülke değil. Biden (ABD Başkanı) ile görüştü ya, o görüşmede muhtemelen bizim bilmediğimiz, devletin kayıtlarına girmeyen bazı sözler var. O gizli anlaşma Türkiye Cumhuriyeti’nin bundan sonraki iktidarını kuracak CHP’yi bağlamaz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi, 11. Bölge Toplantısı’nı Amasya, Samsun ve Sinop illerinin katılımı ile Samsun’da yaptı. Toplantıya Sinop Belediye Başkanı Barış Ayhan, Atakum Belediye Başkanı Cemil Deveci, Merzifon Belediye Başkanı Alp Kargı, Gümüşhacıköy Belediye Başkanı Zehra Özyol, Ayancık Belediye Başkanı Hayrettin Kaya ile Samsun Milletvekilleri Neslihan Hancıoğlu ve Kemal Zeybek katıldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı toplantının açılış konuşmasında özetle şunları söyledi:

“2018 Ağustos ayında kur şoku ile beraber biz bir krize girdik. Diyorlardı ki, ‘Rahip Brunson’dan kaynaklandı, dış güçlerin müdahalesi’. Rahip gitti ama kriz kaldı. 2018 Ağustos ayından beri Türkiye net bir şekilde ekonomik krizin içinde. İktidar ekonomik krizi yönetemedi. İşsizlik arttı, enflasyon arttı, kendi hayatına kıymak zorunda kalan yurttaşlarımızın sayısı arttı. Sonra Aralık ayı sonunda pandemi ortaya çıktı. 70 gün sonra ilk vaka görüldü ve ilk vaka görülene kadar iktidar her hangi bir önlem almadı. Sonraki süreci nasıl yürüttüğünü de hepimiz çok iyi biliyoruz. En son ülkenin güneyinde ve batısında hepimizin yüreğini yakan yangınlar başladı. İktidar yangınlara sadece seyirci kaldı.

Biz Sayın Genel Başkanımızla beraber hem Antalya, hem Muğla’ya yangınların yol açtığı hasarı yerinde tespit etmek ve belediye başkanlarımızın verdiği mücadeleyi tetkik etmek için gittik. Gördüğümüz tablo gayet vahimdir. İtfaiyelerimiz, belediyelerimizin personeli, arozözlerimiz çalıyor ama yangınlar orman içi bölgelerde başlamış. Yerleşim yerlerine yakın yerlerde itfaiye, arozöz, personel işe yarıyor ama iç bölgelere itfaiye araçlarını sokma şansımız yok. Akşam oluyor helikopterlerin hiç biri çalışamıyor. Çünkü gece görüş imkanı yok. Yangın söndürme uçağı Tarım Orman Bakanı’nın dili ile söyleyeyim “envanterimizde yok”. Dolayısıyla akşam olduktan sonra ne helikopter ne de uçak çalışabildi. O yangınları söndürmek için havadan müdahale şart.

Bu iktidar 2002 yılında iktidara geldi. 2002 yılında İktidara geldiğinde Türk Hava Kurumu’nun envanterinde 16 yangın söndürme uçağı, üç tane keşif uçağı vardı. 2002 yılında 176 farklı yerde yangın çıktı ve itfaiyelerin de desteği ile ağırlıklı olarak uçaklarla, geniş bir alana yayılmadan, Türkiye’nin ana gündemine girmeden söndürüldü. 2002, AKP’nin iktidara geldiği, “eski Türkiye” dediği Türkiye’nin üretmiş olduğu yapının, Cumhuriyet Kurumu olan Türk Hava Kurumu’nun bu ülkenin birikimleri sonucu aldığı uçaklar. Bu gün çok ciddi bir alan yandı gitti.

“İktidarın yapması gereken şey tedbir almak”

Hepimizin içi yandı. Doğamız, hayvanımız, insanımız, ekonomik hayatımız, canımız, malımız yandı gitti. İktidar bu yangın sürecini, bu krizi de yürütemeyen iktidara dönüştü. Önümüzde karşılaştığımız hiçbir krizi yönetemeyen bir siyasi iktidar var. Bu iktidar artık Türkiye’nin canına da, malına da zarar gelirken sadece seyirci kalan, hatta canla başla mücadele edip söndürmek isteyen insanları da yeri geldiğinde başka sıfatlarla suçlayan iktidara dönüştü. Yangınlar, seller, doğal afetler, depremler ilk defa olmuyor. Olması gereken bu afetler gerçekleşmeden önce tedbir almak. İktidarın yapması gereken şey tedbir almak. Adalet ve Kalkınma Partisi bu tedbiri almıyor.

Öyle ilginç zamanlardan geçiyoruz ki, şu anda Muğla’da, Aydın’da yangınlar devam ediyor dün akşam Ordu’da sel oldu. Bir yandan Karadeniz’de, Van’da sellerle boğuşuyoruz, bir yandan da yangınlarla boğuşuyoruz. Bir küresel iklim krizi ile karşı karşıyayız. Bunlara genel tedbir almak için Paris İklim Anlaşması metni ortaya çıktı. Dünyadaki devletlerin büyük kısmı bu anlaşmayı onayladı. Adalet ve Kalkınma Partisi halen Paris İklim Anlaşması’nı onaylamıyor. Meclis’te defalarca dile getirdik, grup başkanvekillerimiz gitti Meclis Başkanı ile görüştü, biz bunu Genel Merkez olarak defalarca dile getirdik.

“Erken seçime ihtiyacımız var”

Paris İklim Anlaşması imzaladığında bir ülkenin kendi başına çözemeyeceği doğal afetleri veya iklimi tetikleyen olumsuzlukların tedbirini tüm dünya beraber aşacak. İçinde yaşadığımız ülke, dünyadan bağımsız değil. Yunanistan’daki yangın da bizi etkiliyor, İspanya’daki yangınlarda başka ülkeleri etkiliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, bizim geleceğimizi yok edecek bir aymazlık içinde. Bu iktidarın değişmesi lazım. Değişmesi içinde acilen Türkiye’nin daha fazla hasar görmemesi için erken seçime ihtiyacımız var.

İkinci konumuz sığınmacı konusu. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında çok yanlış bir Suriye politikası izlendi. O yanlış Suriye politikası sonucu resmi rakamlara göre 3 milyon 700 gayrı resmi rakamlara göre çok daha fazla Suriyeli Türkiye’ye geldi ve kendi ülkesinde iç savaştan kaçtı. Biz tabi ki onları misafir eder, ekmeğimizi onlarla bölüşüyoruz. Ama Suriyelilerin Türkiye’ye gelmiş olmasının nedeninin ne olduğunu bilmemiz lazım. Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi bu kadar yanlış bir Suriye politikası izlememiş olsaydı, komşusunun evindeki yangını körüklememiş olsa 4-5 milyon Suriyeli kendi ülkesini bırakıp Türkiye’ye gelir miydi, başka bir ülkelere gitme ihtiyacı duyar mıydı? Bizim sığınmacılara karşı bir nefret dilini tasvip etmemiz mümkün değil, doğru da değil. Tabi ki onları kendi ülkemizde misafir edeceğiz, geçici bir süre için onlara destek vereceğiz ama bir yandan da bunun kalıcı hale dönüşmemesini sağlamamız lazım. Diğer ülkelerin de desteğini alarak Suriye’de savaşı bitirip, ülkenin imarını tamamlayıp, yaşanabilir bir yere dönüştürüp, can güvenliğini sağlayıp Suriyeli misafirlerimizi kendi ülkelerine misafir edeceğiz. Genel Başkanımızın söylediği gibi davulla zurnayla yolcu edeceğiz. Yani gitmekten mutlu olacakları hale getireceğiz.

Sadece Suriye’den gelenler mi var? Irak, İran, Afrika ülkelerinden var, geçmişte gelen Afganlar var, bu gün İran sınırına kadar otobüslerle taşınan ve oradan koşarak Türkiye’ye giren Afganlar var. Adalet ve Kalkınma Partisi sığınmacılarla ilgili siyaseti tam anlamıyla Avrupa Birliği ile rüşvet pazarlığına dönüştürdü. “Biz bu işin finansmanını daha iyi yönetiriz” diyor Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı. Avrupa’ya “Bizim istediğimiz kaynağı ver, biz onlara burada bakalım” diyor. Türkiye rüşvet pazarlıklarına mahkum edilebilecek bir ülke değil. Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsü başka, Dış İşleri kaynakları başka, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı başka konuşuyor. Anlaşılan o ki partisinin de, devletin de haberdar olmadığı bir gizili anlaşmanın içinde. Biden ile görüştü ya, o görüşmede muhtemelen bizim bilmediğimiz, devletin kayıtlarına girmeyen bazı sözler var.

“Gizli anlaşma bizi bağlamaz”

Şu açık; Türkiye geçmişte de göçler aldı, komşu ülkelerden göçlerle gelenlere kucak açtı ama Türkiye hiçbir zaman bunu rüşvet pazarlığı haline getirmedi. Türkiye hiçbir zaman, “Ben sizi korurum ama karşılığında şu kadar para alırım” diyen bir Cumhurbaşkanı veya Başbakan tarafından yönetilmedi. Aralarında gizli bir anlaşma varsa, Sayın Genel Başkanımız da ifade etti o gizli anlaşma bizi bağlamaz. O gizli anlaşma Türkiye Cumhuriyeti’nin bundan sonraki iktidarını kuracak, yönetecek olan, Türkiye’yi refaha taşıyacak olan CHP’yi bağlamaz. Tıpkı Kanal İstanbul’la yapılacak yatırım ve verilecek olan kredilerin, geleceğin iktidarı CHP’yi bağlamayacak olduğu gibi. Tıpkı beşli çetenin bazı ilişkiler üzerinden almış oldukları Londra’daki tahkim mahkemeleri üzerinden devlet garantisi verilen, döviz üzerinden geçiş garantisi verilmiş olan projelerin CHP tarafından iktidara geldiğimizde kamulaştıracak olması gibi. Mesele bizim için çok açık. Biz Türkiye’ye zarar verecek, Türkiye’yi sıkıntıya sokacak her hangi bir işin içinde olmayız. Bunu iktidara gelince yapacağız.

Üzerimize çok büyük görevler düşüyor, zorlu bir dönemdeyiz. Doğru. 100 yıl önce, çok daha zorlu bir dönemde Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde ilk adımının atıldığı Cumhuriyet kenti Samsun’da, çok ağır koşullarda Ulusal Kurtuluş mücadelesi başlatıldı ve başarılı oldu. Şu anda Türkiye yine ağır koşullarla karşı karşıya. Ama biliyoruz ki bugün örgütlü bir CHP, duyarlı bir toplum, aydın bir kesim var. Bu yaşananları gören halk kitlesi var. Onları örgütleyerek, onları bir araya getirerek, onları il, ilçe başkanlarımız, milletvekillerimiz, Genel Merkezimiz önderliğinde örgütleyerek iktidara gelmek mümkün.”

Paylaşın

Öztrak’tan Mehmet Şimşek yorumu: Allah akıl fikir versin

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) sonrası açıklamalarda bulunan parti sözcüsü Faik Öztrak, CHP’nin Mehmet Şimşek ile görüştüğü iddiasın ilişkin, “Yeni bir suni gündem harekatı başlatmaya, milletin asıl gündemini çalmaya çalışıyorlar. Allah akıl fikir versin, başka bir şey söylemeye gerek yok” dedi.

Haber Merkezi / Açıklamasında Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’yi eleştiren Öztrak, “Yangının en başında ‘Envanterimizde yangın söndürme uçağı yok’ diyen kifayetsiz Tarım ve Orman Bakanı dün çıktı, ‘Yunanistan’a uçak göndermeyi değerlendiriyoruz’ dedi. Beyefendi herhalde milletin aklıyla alay ediyor” ifadelerini kullandı.

Faik Öztrak, başta orman yangınları olmak üzere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu:

“Bölgemizdeki diğer ülkeler, havadan yangın söndürme işini, yandaşlara ihale edilecek ticari bir iş olarak değil, kamu görevi olarak ele almışlar. Kendilerine ait, havadan yangın söndürme uçak filolarını, devletin bünyesinde hazır etmişler. Burada bir yönetim ve organizasyon açığına izin vermemişler. Bizde ise kişisel egolar, devlet aklının önüne geçmiş.

Tarım ve Orman Bakanı ihale şartnamesiyle oynamış. Sadece Türkiye’de değil, İsrail’de, Gürcistan’da yangınla mücadele eden, Türk Hava Kurumu’nun Ateş Kuşlarını, beş damacana eksik su atıyor diyerek, söndürme ihalelerine sokmamış. Elimizdeki uçakları, Etimesgut’ta öylece çürümeye terk ettirmiş.

“Yandaşlara peşkeş çekmiş”

Ülkeyi 20 yıldır yöneten Erdoğan hükümetleri, itibarlarını parlatmak için 13 uçan saray alırken, THK’nın uçaklarını hurdaya çıkarmış. Kurumu borca batırmış, malını mülkünü de yandaşlara peşkeş çekmiş.

Milli servetimiz ormanlarımızı koruyacak, yangın söndürecek uçan araç ihtiyacını, düzensiz yıllık ihalelerle, eksik gedik teminlerle çözmeye çalışmışlar. Sonuç, karşımızda duran korkunç bilanço. 20 yılda yanan orman alanı, 10 günde yandı.

“Türkiye’yi uçuracak” denen, ucube tek adam vesayet rejiminin, zamanında uçuracak uçak bulamamasının, milletimize maliyeti bu. Şu son tecrübe gösterdi ki, bunların “Yangında ilk kurtarılacaklar” listesinde ormanlarımız yok. Tarlalarımız, bağ ve bahçelerimiz yok. Köylerimiz, evlerimiz yok. Erdoğan hükümetleri için, ne olursa olsun, ilk kurtarılacak şey cakaları… Sarayın sözde itibarı. Kendi beceriksizlikleri ve kifayetsizlikleri nedeniyle, yangın kontrolden çıktı.

Yangının en başında “Envanterimizde yangın söndürme uçağı yok” diyen kifayetsiz Tarım ve Orman Bakanı dün çıktı, “Yunanistan’a uçak göndermeyi değerlendiriyoruz” dedi. Beyefendi herhalde milletin aklıyla alay ediyor. Son marifetleri de yangın bölgelerine gönüllüleri sokmamak.

2007’de Güvercinlik koyunda yangın çıktı. Ardından da üç tane otel konduruldu. Ne Anayasa dinlendi, ne de vicdan? Peki, o dönemde Muğla Orman Bölge Müdürü kim? Bugün Orman Genel Müdürlüğü’nün helikopterine binip, yanan ormanları inceleyen AK Parti Antalya Milletvekili.

“Her tedbir mutlaka alınmalıdır”

Kuzu kurda, ormanlarımız da bunların rant iştahına emanet edilemez. Bu işler öyle, felaketzedelerle pazarlık yaparak olmaz. Kim, yangında ne kaybettiyse, tastamam kendilerine geri verilmesi gerekir. Yanan bölgelerin demografik yapısının değişmemesi için, Muğla’nın köylerinde ve Toroslar’da yaşayan yurttaşlarımızı ata yurtlarında tutmak için her tedbir mutlaka alınmalıdır.

Bir çağrımız da yurttaşlarımıza… Özellikle Muğla, yerli turistin rağbet gösterdiği bir ilimiz. Yangın nedeniyle otel rezervasyonlarının iptal edildiğini öğreniyoruz. Ne olur, tatil planlarını değiştirmeyelim. Otel rezervasyonlarını iptal etmeyelim.

Ormanlık alanlarımızın talan edilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. İklim değişikliği, ne yazık ki önümüzdeki yılların en büyük sorunlarından biri olacak. Ranta, taşa, betona ve borca dayalı büyüme modelini değiştireceğiz. Yeşil Mutabakat’a uyum, Paris İklim Değişikliği Anlaşması’na taraf olma konusunda gereken siyasi iradeyi göstereceğiz.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: AK Partinin yapamadığını yapacağız

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Her bölgede sorunlar var, milletvekillerimiz çalışıyor. AKP’nin yapamadığını yapacağız. Çünkü biz iktidar olacağız, bütün sorunları çözeceğiz.” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, “Sen hala sandığa gittiğinde AKP’ye oy veriyorsan, şikâyet etmeyeceksin, aç kaldığında da şikayet etmeyeceksin, hakkını da aramayacaksın. Ama hakkını arıyorsan, çoluğun çocuğun işsizse, yeraltında kömür dururken, o kömürü çıkarmayıp, dışarıdan getiriyorlarsa, sandığa gideceksin, dersini vereceksin. Tek oyla dersini vereceksin. O zaman bu ülke kurtulur.” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a ‘uçak’ yanıtı: Korkma

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘uçak’ açıklamasına yanıt veren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Bir yere tarifeli uçakla gitmeyi, metroya, trene binmeyi korkunç bir şey gibi görüyorsun. Korkma, o kadar kötü değil. Halkınla birlikte olabiliyorsun, dert dinleyebiliyorsun. Bu aralar senin çok ihtiyacın var bunlara, benden söylemesi.” dedi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısına sarf ettiği, “Neymiş, uçakları satacakmış. Dünyayı dolaşacaksın, neyle, tarifeli uçaklarla mı? Trene binersin, otobüslerle beraber seyahat edersin” sözlerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yanıt geldi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu; 3 Haziran 2021 tarihinde Ankara’dan İzmir’e gittiği uçakta birlikte yan yana yolculuk yaptığı ve bulmaca çözdüğü gençle fotoğrafını da paylaşarak sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Erdoğan “Kılıçdaroğlu iktidar olunca uçakları satacak mı göreceğiz” demişsin. Gel diyoruz er meydanına, kaçıyorsun. Gelirsen görürsün satacak mıyım, satmayacak mıyım! Sen kaç, biz kovala, nereye kadar Erdoğan? Bir de anlaşılan bir yere tarifeli uçakla gitmeyi, metroya, trene binmeyi korkunç bir şey gibi görüyorsun. Korkma, o kadar kötü değil. Halkınla birlikte olabiliyorsun, dert dinleyebiliyorsun. Bu aralar senin çok ihtiyacın var bunlara, benden söylemesi.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan ‘erken seçim’ çağrısı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, “Bu kadar çürüme hiç olmadı ama temizleyeceğiz, demokratik yollarla temizleyeceğiz, demokratik yollarla temizleyeceğiz. Temizliğin sihirli anahtarı seçim; hemen seçim, erken seçim, gelsin, Türkiye’yi aydınlığa kavuşturacağız, beraber kavuşturacağız” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasında ülke gündemini kasıp kavuran devlet-siyaset-mafya ilişkilerinin ifşası sonrası sessizliğini koruyan iktidara yüklenerek, “Türkiye’yi temelden sarsan bir sürü açıklama var, Saray’dan tek bir açıklama yok. Bu kadar lağım kokusu dünyaya yayılmışken neden kimse konuşmuyor? Neden savcılar harekete geçmiyor?” dedi.

HDP hakkında açılan kapatılma davası hakkında da konuşan Kılıçdaroğlu, “CHP demek demokrasi demektir. Bu ülkeye kendi özgür iradesiyle çok partili hayatı getiren parti CHP’dir. Dünyada başka örneği yoktur. Demokrasi olmazsa olmazımızdır. Siyasi partiler ise demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Demokrasinin var olduğu bir ortamda siz bir partiyi kapatamazsınız” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasındaki açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“Türkiye’yi temelden sarsan bir sürü açıklama var, Saray’dan tek bir açıklama yok. Ak Partili, MHP’li kardeşlerime sesleniyorum. Bu kadar lağım kokusu dünyaya yayılmışken neden kimse konuşmuyor? Neden savcılar harekete geçmiyor? Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir kabile devleti mi? Nerede bu savcılar?

İktidar kendisini kurtarmak istiyor, gündem değiştirmek istiyor. Gırtlağına kadar lağım çukuruna düşmüşler. Açık ve net ifade ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Yargı asla ve asla tarafsız ve bağımsız değildir. Talimatla iş yapan bir yargı vardır. Türkiye’de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur.

Devletin hazinesini mafyayla el ele olacaksın, tezgahı kuracaksın, belli yerlere çökeceksin rantı alacaksın. 21. yüzyılın Türkiye’sinin geldiği nokta bu. İktidar sahipleriyle mafya ortak devleti yönetiyorlar. Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağı mafyadır!

Ben lağım borusu patladı dedim. Meğer lağım çukurundalarmış bunlar. Saray kokuyu hissetmiyor. Türkiye’yi temelden sarsan bir sürü açıklamalar var. Saray’dan tek cümle bile yok. Niçin? Gerekçe yaratmak istiyorlar onda da batıyorlar. Gerekçe bile bulamıyorlar. İstifa diye bir müessese var. Onurlu insanların başvurduğu istifa diye bir müessese var!

Yeraltı dünyasının önemli bir aktörü açıklama yapıyor. Gazeteler, TV’ler tartışıyor. İktidar sahibinden tık yok. Sen her konuda konuşuyordun. “Dış güçlerin oyunu” diyorlar. O zaman 19 yılın sonunda ülkeyi dış güçlerin oyuncağı haline sen getirmedin mi?

Rüşvet alan siyasetçilerden söz ediliyor, siyasi destekle uyuşturucu kaçakçılığı yapanlar var, tık yok. Savcılar korkudan soruşturma açamıyorlar. Kara para aklayanları bizzat serbest bırakıyorlar, yurtdışına çıkarıyorlar. Bunu yapan kim?

“İçişleri Bakanı isim verecek mi, asla vermez”

Meclis Başkanı’na geçen salı günü çok ağır konuşmuştum, doğru. Konuşması lazımdı. 600 milletvekilini kimse töhmet altında tutamaz! Sonunda konuştu. “Mektup gönderdim” dedi, “O siyasetçinin ismini istiyorum” dedi. İçişleri Bakanı isim verecek mi, asla vermez. Atanmış bakan, seçilmiş Meclis Başkanı’nın sorusuna cevap vermezse bu nasıl karşılanacak?

Peki göndermediği zaman atanmış bir bakan, seçilmiş bir TBMM Başkanı’nı sorduğu soruya cevap vermeyerek aşağılamasını nasıl karşılayacak? “Cevap vermiyorum sana, istediğin kadar yaz” diyecek, göreceksiniz. Sayın Başkan’a mektup yazdığı için teşekkür ederim.

10 bin dolar alan siyasetçi kimdir, açık ve net ortaya çıkması lazım. Biz biliyoruz, herkes biliyor. O kişide acaba yüz, ahlak var mı? Kire bulaşmış insanlar, yaşamları boyunca kirli gezmekten hoşlanırlar.

Türkiye’yi bu bataktan çıkaracağız. Ülkemize temiz, ahlaklı siyaseti, dayanışma kültürünü yeniden getireceğiz. Farklı görüşler, farklı siyasi anlayışlar kavga konusu değil zenginlik olmalı… Demokrasini var olduğu bir ortamda siz bir partiyi kapatamazsınız. Şiddet, baskı uyguluyorlarsa kapatın. Zaten savcı harekete geçer. Ama savcı siyasi otoritenin tavrıyla harekete geçiyorsa orada demokrasiyi yok ediyorsunuz demektir.

“İstifa bir erdemdir”

Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör atadılar. Melih Bulu’ya söylüyorum. Sen o üniversiteye bırak rektör olmayı, orada ders verecek kapasiteye bile sahip değilsin. Sende onur varsa istifa et. İstifa bir erdemdir. Hocaların görevine son veriyor. Niçin? Hangi akılla, hangi mantıkla? Üniversitenin rektörü bilime düşman olur mu? Düşünün rektör bilime, bilim insanına düşman!

Boğaziçi Üniversitesi’nde görevine son verilen hoca, “Maddi karşılığı olmayan bu vazifeyi memlekete ve gençlere bir vazife olarak gördüm. Keşke iyiden, doğrudan, güzelden bu kadar nefret etmeselerdi. Güzel günler göreceğiz” diyor.

“Keşke Yunan galip gelseydi” diyen bir meczubu devlet ricali gidip ziyaret etti. Milli ordumuzun Tank Palet Fabrikası’nı beş kuruş bile almadan Katar ordusuna peşkeş çektiler. Hangi milli dayanışmadan söz ediyor bu iktidar? Asgari ücretliler geçinemezken, Saray beslemeleri bir yerden değil iki, üç, dört, beş yerden maaş alıyor. Bu mudur adalet?

Bu kadar çürüme hiç olmadı ama temizleyeceğiz, demokratik yollarla temizleyeceğiz, demokratik yollarla temizleyeceğiz. Temizliğin sihirli anahtarı seçim; hemen seçim, erken seçim, gelsin, Türkiye’yi aydınlığa kavuşturacağız, beraber kavuşturacağız.”

 

Paylaşın

CHP’den İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının iptali için Danıştay’a başvuru

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı daha önce kadın örgütleriyle yaptıkları başvuruyu bugün de tüm CHP grubu adına yaptıklarını duyurdu. Türkiye, Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmıştı.

Haber Merkezi / CHP, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’a başvurdu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca ile Grup Başkanvekili Özgür Özel, başvurunun ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundular.

Açıklamasında “Danıştay’a bu kararın yok sayılması, iptali ve yürütmesinin durdurulması yönünde üç talepli başvurumuzu az önce yaptık” diyen Özel,  özetle şunları söyledi;

“İlk olarak usul yönünden bu kararın yok olduğunu iddia ediyoruz ve bu yokluğun tespitini istiyoruz. İkincisi yapılan işlemin tamamen anayasaya aykırı olduğunu tüm yönleriyle delillendiriyor ve anayasaya aykırılık yönünden iptal etmesini istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilindi onun yarattığı olumsuz iklimin hem şiddeti uygulayanlarda hem de kanunları uygulama yükümlülüğü olanlarda yarattığı, kadınlar aleyhine olumsuz etkiyi de hepimiz görüyoruz. Yılın ilk üç ayında 88 kadının katledildiği bir ülkede, AKP İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye çalışıyor. Bu yüzden de Danıştay’dan ivedilikle bu Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın yürütmesinin durdurmasını istiyoruz. AKP’nin yaptığı tek iyi iş ne diye sorsanız İstanbul Sözleşmesi’ni söylerdik. 19 yıldır yaptıkları en iyi işten geri dönüyorlar. Coğrafi ev sahibi, ilk kabul eden ülke olduğumuz, üzerine titrediğimiz bu önemli meseleden AK Parti’nin bu şekilde çekiliyor olması elbette sadece kadınların meselesi değildir. Bu Türkiye’yi seven tüm yurttaşların meselesidir. İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak hayatı savunmaktır. Bu savunmaya hep birlikte, omuz omuza, gururla, inatla devam edeceğiz. Bir aydır partimizin hukukçularının yürüttüğü titiz çalışma sonucunda CHP Grubu olarak, bu sözleşmeye istisnasız tüm milletvekillerinin oy verdiği bir grup olarak, sözleşmeden çekilme yetkisinin TBMM’de olduğunu bir kez daha vurgulayarak, Danıştay’a bu kararın yok sayılması, iptali ve yürütmesinin durdurulması yönünde üç talepli başvurumuzu az önce yaptık.”

“İstanbul Sözleşmesi hala yürürlüktedir”

Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca da İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararıyla “Kadın beyanı esastır” ilkesine uyulmadığını belirterek şöyle konuştu:

“Bugün, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararı ile çıkılması sonrasında CHP örgütleri olarak başlattığımız mücadelenin bir başka aşamasındayız. Bu sadece bir kadın meselesi olmayıp, toplumun kadın erkek tüm bireylerini ilgilendiren bir mesele olduğu mesajını da vermek istedik. İstanbul Sözleşmesi hala yürürlüktedir. İstanbul Sözleşmesi, TBMM’de yürürlüğe girmiştir. Bu kanun yürürlükte olduğu sürece Cumhurbaşkanının bir kararname ile sözleşmeden çekiliyorum demesi hukuk literatüründe yok hükmündedir. İstanbul Sözleşmesi 18 yaşından küçük çocuklarımızın zorla evlendirilmesinin önüne geçen bir sözleşmedir.”

İstanbul Sözleşmesi

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası insan hakları sözleşmesidir.

Sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmektedir.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu gençlere seslendi: Bunları artık yemeyin

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı video ile gençlere seslenerek, “Bakın sevgili gençler sizden bir isteğim var; bunları artık yemeyin. Çünkü bunlar gidici. Biz iktidara geliyoruz. Size sözüm söz. Sizden çalınan ne varsa, hepsini alıp size vereceğim. Çünkü ben sizleri çok seviyorum.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı bir video ile gençlere seslendi.

Evinin mutfağında çekildiği anlaşılan videoda CHP Lideri Kılıçdaroğlu, özetle şu ifadeleri kullandı;

“Size evimin mutfağından sesleniyorum. Biliyorum bu paylaşımın altına bir süre sonra bir troll ordusu saldıracak. Neymiş efendim, ‘Kılıçdaroğlu muhalefet yapamıyormuş, liderlik yapamıyormuş’. E haklılar! ‘128 milyar dolar’ ezberlerini bozdu. Bakın sevgili gençler sizden bir isteğim var; bunları artık yemeyin. Çünkü bunlar gidici. Biz iktidara geliyoruz. Size sözüm söz. Sizden çalınan ne varsa, hepsini alıp size vereceğim. Çünkü ben sizleri çok seviyorum.”

Paylaşın