Kılıçdaroğlu: Türkiye’yi Bu Cendereden Kesinlikle Çıkaracağız

Antalya Muhtarlar Buluşması’nda yaptığı konuşmasından bazı kesitler içeren bir video mesaj paylaşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Az kaldı Türkiye’yi bu cendereden kesinlikle çıkaracağız. Huzuru bu memlekete getireceğiz.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından, Antalya Muhtarlar Buluşması’nda yaptığı konuşmasından bazı kesitler içeren bir video mesaj paylaştı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun “Enerji fiyatları için uzun süredir savaş veriyorum bu aklını yitirmiş Saray iktidarıyla. Şimdi ise yeni cepheyi açıyorum: Gıda. Yağ, un, şeker; en temel gıdada fiyatlar uçuyor. Ama müsterih ol sevgili halkım. Biz buradayız; bu işin peşini bırakmayacağız. Bizden haber bekleyin.” ifadeleriyle paylaştığı videoda yaptığı konuşma ise şöyle:

“Bakın şeker stokları başladı, piyasaya yeteri kadar şeker verilmiyor. Niçin? Zam gelecek, niye satayım diyor. Stokçuluk başladı. mutfaktaki yangını da söndürmek için ne gerekiyorsa yapacağım, bundan emin olmanızı isterim. İktidar sahipleri enerji konusunda adım attılar kısmen, yaptıracağız tamamını ama gıdada yaşanan felaket için de aynı mücadeleyi vereceğiz bundan emin olmanızı isterim. Her çocuğun karnı doymak zorundadır, her evde huzurun ve bereketin olması lazım. Az kaldı Türkiye’yi bu cendereden kesinlikle çıkaracağız. Huzuru bu memlekete getireceğiz.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Dünya Tarihinde İlk Kez Seçimle Otoriter Bir Yönetimi Göndereceğiz

Antalya’da “Z Kuşağı Atatürk’ü Anlatıyor” etkinliğine katılan CHP lideri Kılıçdaroğlu, “İlk kez Cumhuriyet tarihinde ve ilk kez dünya tarihinde bir seçimle bir otoriter yönetimi göndereceğiz. 6 milyon 300 bin genç Türkiye’nin kaderini değiştirecek. Dolayısıyla sizin önümüzdeki seçimlerde dünya siyaset tarihine böyle bir armağanı verme olanağınız var” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, “Bir politikacının alkışa ihtiyacı yok aslında, biz sanatçı değiliz. Politikacının sağlıklı ve tutarlı eleştiriye ihtiyacı var. Benim hatamı ben görmeyebilirim ama siz görebilirsiniz. Bizi rahatlıkla, korkusuzca eleştirmek istiyorsanız oy vermeniz lazım” ifadelerini kullandı.

Siyasi bağımsızlığın, ekonomik bağımsızlıkla perçinlenmediği sürece ülkenin siyasi bağımsızlığını koruyamayacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bu iki gerçeği hepimiz bilmeliyiz. Biz 83 yıl önce Büyük Atatürk’ü sonsuzluğa uğurladık ama o bizim yüreğimizde, kalbimizde yaşıyor. Bize bir hedef gösterdi. Hedefin adı ne? ‘Çağdaş uygarlığı aşmak.’ Dolayısıyla hep beraber benim kuşağım bunun mücadelesini verdi. Sizler de bunun mücadelesini vereceksiniz. Sizden sonraki kuşaklar da bu mücadeleyi verecekler” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya’da “Z Kuşağı Atatürk’ü Anlatıyor” etkinliğine katıldı. Muratpaşa Türkan Şoray Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte Kılıçdaroğlu’nun gençlerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

“Gençlerin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur. Bir, umudunuzu yeşerteceksiniz ve büyüteceksiniz. Umudunuzu ne kadar büyütürseniz o kadar güçlü söz sahibi olursunuz. Ülke iyi yönetilmiyor, ben de biliyorum siz de biliyorsunuz. Bilgisayarın fiyatı bu olur, oyun konsolunun fiyatı şu olur, bir sürü şey… Bunların tamamını ithal ediyoruz, temel sorunumuz o. Türkiye neden kendisi üretmiyor? Üniversiteleri var, araştırma birimleri de var. Ama siz üniversiteden, farklı düşündü diye üniversite hocalarını KHK ile atarsanız o üniversite, üniversite olmaktan çıkar.

Üniversiteyi üniversite yapan; tartışmaların odak olmasıdır. Üniversitede her türlü düşüncenin özgürce tartışılmasıdır. Almanya örneğini vereceğim. 2. Dünya Harbi’nden sonra Almanya yerle bir edilir. Amerikalı General, Alman General’e şunu söyler: ‘Almanya’da taş taş üstünde kalmadı, bir daha Almanya sırtını doğrultamaz.’ Alman General’in Amerikalı General’e söylediği ise şudur: ‘Evet haklısın. Almanya’da taş taş üstünde kalmadı ama bir şeyi sakın unutmayın. Almanya’nın üniversiteleri ayakta.’ Ve Almanya bugün Avrupa Birliği’nin en güçlü ülkesi. Nasıl oldu böyle? Üniversiteleri sayesinde. Her şey eğitim.

Eğitimde eğitimi gören kişi, ne kadar çok nitelikli kaliteli soru sorarsa, soru sorma olanağı tanınırsa o eğitim başarılıdır. Karşılaştığınız her olayı sorguluyorsanız, sorgulama gücü ve yeteneği size veriliyorsa o eğitim başarılıdır. Eğitimin öznesi soru sormaktır. Bizde, ‘Yeni icat çıkarma şimdi’ derler. Oysa keşke her birimiz yeni icat çıkarabilsek. Her birimiz bir değerin içine doğarız, ilk değerleri evimizde alırız. Sonra komşularımızdan, sonra mahalleden, sonra kentten alırız. Üniversiteye gittiğimiz zaman içinde yaşadığımız değerin çemberi büyür. O zaman yeni arkadaşlıklar kurarız, aşık oluruz, kavga ederiz, hayatı daha iyi sorgularız, dünyadaki gelişmeleri sorgularız. Ondan sonra da acaba bu sorunları nasıl aşarız diye düşünürüz. Sorunları akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle çözdüğümüz andan itibaren ülkeyi büyütürüz, dünyayı büyütürüz. Etrafımızda henüz keşfedemediğimiz kim bilir neler var? Ama keşfetmemiz için o soruyu sormamız lazım.

“Türkiye süratle vasatlaştı. Vasatlaşmak çok tehlikelidir”

Dün Türkiye’de hukuk fakültesini bitirip İngiltere’ye gidip, orada önce master sonra ticaret hukuku konusunda doktora yapan genç bir avukat kadın iş arıyor, ‘Asgari ücretle iş bulabilir miyim?’ diye. Şunu bütün gençlerin unutmaması lazım, Türkiye süratle vasatlaştı. Vasatlaşmak çok tehlikelidir, vasatlaşmakla Türkiye katma değeri yüksek ürün üretemez noktasına gelebilir. Katma değeri yüksek ürün üretmek için üniversitenin bilgi üretmesi lazım. Üretilen bilgiyi de sanayici elle tutulur metaya dönüştürür. Bunun için üniversiteler çok ama çok değerlidir. Şu an bizim her ilimizde üniversite var.

Bunlar gerçekten üniversite mi? Hukuk fakültesi var, hukuk dersini verecek profesör, doçent yok. Geniş kitlelerin oyunu almak için her ilde üniversite kurduk. Akademik kadron var mı, yok. Şöyle olması lazımdı. Türkiye her yıl yurt dışına doktora yapmak üzere en az 10 bin öğrenci gönderir, bunlar doktoralarını yaparlar, sonra bunlar Türkiye’ye gelirler, siz ondan sonra üniversite kurarsınız. Ondan sonra onun adı üniversite olur. O üniversitenin laboratuvarı var mı? Kars’a gittim, Kars’taki üniversitede tıp fakültesi var. Ama hastaların tamamı Erzurum’a gidiyor. Adı var mı var, levhası var mı var, unvanı var mı var, tıp fakültesi mi tıp fakültesi, hoca var mı hoca yok, donanım var mı donanım yok ama orası şeklen tıp fakültesi.

“Sizin önümüzdeki seçimlerde dünya siyaset tarihine böyle bir armağanı verme olanağınız var”

Dolayısıyla üniversite demekle üniversite olmuyor. Türkiye’nin düştüğü temel hata bu. Dolayısıyla Türkiye’yi bu hatadan çekip çıkarmamız lazım. Bunun için bizim planımız şöyle: Her organize sanayi bölgesinde teknoloji liseleri kuracağız. Bu liseler en az altı yıl olacak. Her bir öğrenci branşında ders görecek. Üçüncü sınıftan itibaren sanayide kendi alanıyla ilgili stajını yapacak. Stajını yaparken onun sosyal güvenlik primini devlet ödeyecek. Mezun olduktan sonra arzu ediyorsa stajını yaptığı fabrikada çalışabilir. Arzu ediyorsa, kendi çalıştığı alanın izdüşümü olan üniversiteye artı puanla gitmiş olacak.

O zaman teknoloji liseleri çok cazip hale gelecek, üniversiteyi kazanamazsa işi hazır olacak, dolayısıyla ara eleman sıkıntısı büyük ölçüde bitmiş olacak, iyi bir eğitim almış olacak, üretim zincirinin asli bir parçası olmuş olacak, iş garantisi olacak, üniversiteye giderken de artı puanla gitmiş olacak. Bunların yapılması için sizin oyunuza ihtiyacımız var. İlk kez Cumhuriyet tarihinde ve ilk kez dünya tarihinde bir seçimle bir otoriter yönetimi göndereceğiz. 6 milyon 300 bin genç Türkiye’nin kaderini değiştirecek. Dolayısıyla sizin önümüzdeki seçimlerde dünya siyaset tarihine böyle bir armağanı verme olanağınız var.

Evde buzdolabınız olmayabilir, arabanız olmayabilir, çamaşır makineniz olmayabilir, mobilyalarınız olmayabilir ama yiyeceğiniz olmak zorunda. Günde en az bir kez, iki kez yemek yemek zorundasınız. Bunu sağlayanlar da çiftçiler, yani üreticiler. Dolayısıyla tarım, dünyanın bütün ülkelerinde stratejik sektördür. Türkiye tarımda kendi kendine yeten, karnını doyuran dünyadaki az sayıda ülkelerden birisiydi. Bugün mercimekten baklaya kadar, samandan canlı hayvana kadar, etten ayçiçeğine kadar ithal ediyoruz. Birinci soru şu, neden? Toprak deseniz var, su deseniz var, güneş deseniz var, insan deseniz var, o zaman neden? Yanlış politikalar. ’83 milyonu kim doyuracak?’ Avrupa’nın temel kavgası bu. Herkes, ‘Ben doyuracağım, benim çiftçim kazanacak, biz oraya mal göndereceğiz’ diyor ve biz onlardan alıyoruz. Bunu aşmanın yolu tarımda köklü bir değişikliktir.

“Dış politikayı da ‘Yurtta barış, dünyada barış’ üzerine inşa etmek zorundasınız”

Çiftçinin zarar etmeyeceği bir modeli hayata geçirmeniz lazım. Bu modelin adı, ‘Maliyet artı makul kâr eşittir taban fiyat.’ Matematiğiniz iyiyse mesele yok. Sulu arazide mi ekim yapıyorsunuz, susuz arazide mi ekim yapıyorsunuz, ektiğiniz ürünün cinsi nedir, bunun dönüm başına maliyeti vardır. Üstüne makul bir kâr koyarsınız ve devlet, ‘Sen şunu ekeceksin, maliyeti şudur, makul kâr şudur, bunun üstüne alıcı buluyorsan sat ama bunun altına düştüğü zaman devlet olarak ben alacağım’ der. Dolayısıyla çiftçi zarar etmeyecek. Bu modeli getirmeniz lazım. Konya’dan küçük bir devlet var, Hollanda. Hollanda’nın yıllık tarım ürünü ihracatı 180 milyar doların üzerinde. Devasa Türkiye Cumhuriyeti’nin tarım ürünü ihracatı 18-19 milyar dolar, bazen daha fazla ithalat yapıyor.

Demek ki bir sorunumuz var. Bunu söylediğim modelle değiştireceğiz. Uşak Şeker Fabrikası yumurta satılarak kurulmuştur. Şimdi fabrika satıyoruz, dışarıdan tarım ürünü ithal ediyoruz. Geldiğimiz noktaya bakın. Her köye mutlaka bir ziraat mühendisi ya da bir ziraat teknikerinin atanması lazım. Besicilik yapılan yerlerde de mutlaka veteriner atanması lazım. Toprak analizlerinin yapılması lazım. Çiftçi, hangi ürünü ektiği zaman daha yüksek verim alabilir, bunun yapılması lazım. Bütün bunların tamamının dış politikayla bağlantısı var. Ürün ektiniz ve fazla ürün elde ettiniz, ihraç edeceksiniz. Eğer bütün ülkelerle kavgalıysanız niye sizin ürününüzü alsınlar. Dış politikayı da ‘Yurtta barış, dünyada barış’ üzerine inşa etmek zorundasınız.

Atatürk yaşıyor olsaydı eğitim sistemini tepeden tırnağa değiştirirdi. Dış politikayı 180 derece değiştirirdi. Güçlü ve onurlu bir devleti inşa etmek için elinden gelen bütün çabayı gösterirdi. Vatandaştan alınan her kuruş verginin hesabını da kendi vatandaşına verirdi. Bugün dış politikadaki yanlışlık, bizim Orta Doğu’ya ürün satmamızı engelliyor ve bu bölgede yalnız kaldık. Oysa Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’i kurduğunda sadece kendi ülkesinin insanlarına değil, dünyadaki bütün mazlum milletlere örnek olmuştur. Mustafa Kemal’in ayağa kaldırdığı, büyüttüğü Türkiye herkesin dikkatini çekmiş ve Mustafa Kemal Atatürk tarihsel süreç içerisinde gittikçe büyümüştür.

“Yasaklama yok, özgürlük var”

Bir kişinin farklı düşüncelerden çekinmemesi lazım. Sosyal medyayı niye kapatacaksınız, hangi gerekçeyle kapatacaksınız? Kişiler orada düşüncelerini rahatlıkla ifade edebiliyorlar, espri yapabiliyorlar, eleştiriler yapabiliyorlar, şiirler yazabiliyorlar, öyküler anlatabiliyorlar, siyaset kurumunun yanlışları varsa gerektiğinde yerden yere vurabiliyorlar… Siyaset kurumunun yapması gereken ne? Politikacının sağlıklı ve tutarlı eleştiriye ihtiyacı var. Eleştiriden korkmaması lazım. Tam tersine politikacılar, sağlıklı ve tutarlı eleştirileri okumak, dinlemek ve kendilerine yön çizmek zorundadırlar. Yasaklama yok, özgürlük var.

Her biriniz tek tek vergi ödüyorsunuz. ‘Vergi dairesinde kaydım yok, ben vergi ödemiyorum’ diye düşünmeyin. Simit alırken, çay içerken, sakız alırken, arabaya binerken vergi ödersiniz. Şimdilik vergi ödemediğiniz tek bir şey var, teneffüs ettiğiniz hava. Sevgili Z kuşağı, şu soruyu sordunuz mu kendinize: Bizden vergi alıyorsunuz da bu vergileri nereye harcıyorsunuz? Bu soru, demokrasinin çıkış sorusudur. Bu hesap Türkiye’de sağlıklı verilmiyor. Verilmediği için de ülke zaten bu durumda. Bu soruyu gittiğiniz her yerde, karşılaştığınız her politikacıya lütfen sorun. Demokrasi istiyorsanız bu sorudan başlayacaksınız.”

“Onun sinirlerini bozacağım ve hiç merak etmeyin”

Genel Başkan Kılıçdaroğlu son olarak, “Cumhurbaşkanı ile aranız nasıl?” sorusuna ise “Erdoğan’la mı? Onun sinirlerini bozacağım ve hiç merak etmeyin, sizler gerçekten de önümüzdeki seçimlerde tarih yazacaksınız. Beraber indireceğiz” yanıtını verdi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a Çağrı: Çık Karşıma

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, yap-işlet-devret modeliyle devletin kasasından bir kuruş çıkmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirerek, “Sen ekonomistsin, ekonominin geldiği hale bak. Böyle ekonomiste ‘çakma ekonomist’ denir. Bir bakkal daha iyi yönetir. Yap-işlet-devret modeliyle devletin kasasından bir kuruş çıkmıyormuş. Çıkmıyorsa bütçedeki milyarlar ne? Üstelik dolar, euro olarak veriyoruz. Erdoğan’a bir çağrı yapmak istiyorum; gel çık karşıma sadece şehir hastanelerini soracağım. Cesaret edemeyebilir, vallahi soruları önceden vereceğim, cevapları prompter’a yaz istersen. Yiğidin karşısına çıkacak insanın namuslu ve temiz olması lazım” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Asgari ücret 385 dolardan 291 dolara düştü. 94 dolar asgari ücretlinin kaybı var. Asgari Ücret Tespit Komisyonu rakamı yükseltsin dedik, yapılmadı. Saray vatandaşa tasarruf yapın diyor. Bu millet ampulü söndürerek tasarruf yapacak” ifadelerini kullandı. Kanal İstanbul ihalesiyle ilgili söylemini yineleyen Kılıçdaroğlu, “İster içeriden, ister dışarıdan biri bu coğrafyaya ihanet etmek üzere bir ihaleyi alırsa o ihaleye giren ağır bedeller ödeyecektir” dedi.

İktidara geldiklerinde kadınlarla ilgili düzenlemeler yapılacağını ve İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “İktidarımızda, ilk bir hafta içinde İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğiz. Kadınlara hak vermiyoruz, kadınların hakkını kadınlara teslim edeceğiz” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, “Saray vatandaşa tasarruf yapın diyor. Bu millet ampulü söndürerek tasarruf yapacak” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. “Rahmetli Ecevit’i andık. O bize öğütlemişti, ‘Ne ezen, ne ezilen; insanca, hakça düzen’ demişti. Rahmetli Ecevit’i sevgiyle, saygıyla anıyoruz” sözleriyle konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi;

“Yarın 10 Kasım. Büyük bir liderin, devlet adamının, herkesin saygı duyduğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 83’üncü ölüm yıldönümü. Her CHP’li kimsesiz hissedenlerin yanında olacağız. Gazi Mustafa Kemal barıştan yanaydı. Zorunda olmadıkça savaşın bir cinayet olduğunu ifade etti. Cumhuriyet ve bağımsız Türkiye’yi hedefledi. Ekonomik bağımsızlığın ne kadar değerli olduğunu bu topraklarda hatırlatan kişidir. Bize düşen görev, güzel cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmaktır. Hep birlikte cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız.

Vatandaş kendisini çok yalnız hissediyor. Çözüm bekliyor. Emek harcayan, çalışan bütün arkadaşlarıma teşekkür ederim. Erzincan’a 21 milletvekili 44 arkadaşımız gitti. Odalara gittiler, vatandaşı dinlediler. Arkadaşlarımızın Türkiye genelinde düzenledikleri raporlar bir akademik çalışmaya değer bir çalışmadır. Bu raporların mutlaka değerlendirilmesi lazım. Arzu ederlerse CHP milletvekillerin her bir il için düzenlediği raporları kendilerine ulaştırabiliriz.

Ekonomik kriz

Çiftçiye gelince para yok. Neden yok? Sanıyorlar ki CHP unutacak. Çiftçi kardeşlerime sesleniyorum; büyük sıkıntınız var biliyorum. Sorunlarınızı çözeceğiz. Bunlar daha henüz 100 lirayı, 30 lirayı ödeyemezken biz ilk bir hafta içerisinde senin bankalardan, tarım kredi kooperatiflerinden aldığın kredinin faizlerini sileceğiz. Milli gelirin yüzde 1’ini çiftçiye vereceğiz. Çiftçinin traktörü ve hayvanı haczedilmeyecek. Her köye ya ziraat mühendisi ya ziraat teknisyeni ve veteriner atayacağız. Balıkçıların sorunlarıyla da ilgilendik. Hopa’dan Samandağ’a kadar 21 ili gezdi. Onların da sorunlarıyla ilgileneceğiz.

Erdoğan’a göre 83 milyon kendisini kucaklıyor. Bankalardaki mevduatın yüzde 58’i döviz. Güvenmiyorlar. Bir şey yapacaklarsa önce vatandaşı dinlemeleri lazım. Dinleyebilirler mi, buna tahammül edemezler. İcra dairelerindeki dosya sayısı 23 milyonu aştı. Türkiye daha önce böyle bir tabloyla karşılaşmamıştı. Zam yağmuru yaşanıyor. Son 6 ayda gübre fiyatlarına 31 kez zam yapıldı. KOBİ’lerin kullandığı doğalgaza yüzde 115, kömüre yüzde 72 zam geldi. 10 milyon civarında asgari ücretli var. Bu asgari ücretlilerin tamamı açlık sınırının altında maaş alıyor. Asgari ücretlinin 94 dolar kaybı var. ‘Asgari ücret tespit komisyonunu toplayın’ dedik. Bu yapılmadı. Saray şöyle bakıyor; eğer vatandaş ekmek bulamadıysa pasta yiyebilir. Saray ‘Porsiyonları küçültün’ diyor. Birisi daha ‘Peygamber efendimiz mideyi biraz boş bırakın derdi’ diyor. Yandaş gazeteler, ‘Alışverişe tok karınla çıkın, küçük market arabaları kullanın’ diyor. En son bakan, ‘Evi daha az ısıtın, tasarruf edin’ diyor. Bu millet tasarruf yapacak ama ampulü söndürerek tasarruf yapacak.

Kanal İstanbul

Kanal İstanbul ihalesine girenler ağır bedeller ödeyecektir. Ülkemizi seviyoruz. İstanbul’un talan edilmesini istemiyoruz. Yabancıların da ortak olmasını istemiyoruz. Büyükelçiliklere de yazı yazdım. ‘Sizin ülkenizden de bu ihaleye giren olursa o da ağır bedeller ödeyecektir’ dedim. Diyorlar ki bizi neden şikayet ediyorsun. Ülkenin menfaatini korumak, İstanbul’u korumak ne zamandır ihbar oldu. Bunu söyleyenler bizim milliyetçiliğimizi asla sorgulayamazlar. İstanbul’a ihanet edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Kanal İstanbul projesine kim girerse ağır bedeller ödeyecektir.

Kadın Hakları

Kadınların haklarını kadınlara geri vereceğiz. İlk bir hafta içerisinde İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayacağız. Cezalarda en ufak indirim olmayacak. Bu konularda özel yetkili mahkemeler kurulacak. Ev içi şiddet olursa, karakola intikal ederse eğitilmiş birimlerde en az 1 kadın polis olacak ve kadının hakkını savunacak. Hem kadına hem aileye sosyal güvence sağlayacağız. Kadınların ve çocukların güvenliğini sağlayacağız. İlk 6 ay içerisinde üst yönetimde yüzde 35 kadın kotası olacak. Kadınlar vali, savcı, emniyet müdürü olamaz mı? Boşanan kadının dramı vardır. Aile destekleri sigortası için ‘yeni başlangıçlar fonu’ kuracağız. Boşanan bir kadın ‘Ne olacak, kim bana iş verecek’ arayışı içine girmeyecek. Sosyal devlet bir numaralı güvencesi olacak. Nafaka gerginliği var, bitireceğiz. Kadının kendi evinde özgürce, huzur içinde yaşaması, çocuklarına bakmasını ‘yeni başlangıçlar fonu’ndan ilk 6 içinde gerçekleştireceğiz. Doğum iznini düzelteceğiz. Kadın lehine pozitif ayrımcılık yapacağız. Daha geniş zaman diliminde işe dönmesini sağlayacağız. Özel sektör için vergi teşviki getireceğiz. Kadının sağlığı tümüyle devlet güvencesinde olacak. Rahim kanserini önleyen aşılar ücretsiz yapılacak. CHP’nin yönettiği bir devlette kadınlar el üstünde tutulacak, hakları teslim edilecek.

Erdoğan’a çağrı

Şahsım, gençlere yap-işlet-devret modelini anlatıyor. Vallahi benim kafam bu işlere basmaz. Benim kafam kul hakkı yemeye basmaz. Sen ekonomistsin, ekonominin geldiği hale bak. Böyle ekonomiste ‘çakma ekonomist’ denir. Bir bakkal daha iyi yönetir. Yap-işlet-devret modeliyle devletin kasasından bir kuruş çıkmıyormuş. Çıkmıyorsa bütçedeki milyarlar ne? Üstelik dolar, euro olarak veriyoruz. Erdoğan’a bir çağrı yapmak istiyorum; gel çık karşıma sadece şehir hastanelerini soracağım. Cesaret edemeyebilir, vallahi soruları önceden vereceğim, cevapları prompter’a yaz istersen. Yiğidin karşısına çıkacak insanın namuslu ve temiz olması lazım.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Kurmaylarına: İl Ve İlçe Örgütlerini Uyarın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Bingöl’de yaşanan olay AK Parti’nin bu tür provakosyonlara daha sık başvuracağını gösterdiğini belirterek, örgütlerden ve yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılarının da bu tür provokasyonlara karşı il ve ilçe örgütlerini uyarmalarını istedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Edinilen bilgiye göre MYK’nın en önemli gündem maddelerinden birini Bingöl’de bir şehit yakınına küfür eden Lütfü Türkkan oluşturdu. Türkkan’ın şehit yakınına küfür etmesine tepki gösteren ve bu davranışı onaylamanın mümkün olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, yaşanan olayı ise provokasyon olarak değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, MYK üyelerine bu konuda uyarılarda bulundu.

Rize’de Akşener’e yönelik provokasyon girişimini de hatırlattı

T24’ten Eray Görgülü‘nün haberine göre, Türkkan’a tepki gösteren vatandaşın İzmir’de yaşadığının tespit edildiğini ve Meral Akşener’e tepki göstermek için özel olarak Bingöl’e geldiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, daha önce Rize’de Akşener’e yönelik provokasyon girişimini de hatırlattı. Ankara’nın Çubuk ilçesinde kendisine yönelik linç girişimini de hatırlatan ve Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu linç girişiminin görüntülerini grup toplantısında izlettirdiğini belirten Kılıçdaroğlu, “AKP bu saldırıyı sahiplendi. Saray yönetimi, ekonomik sorunlar arttıkça dikkatleri başka yöne çekmek için çaba harcıyor. Bingöl’de yaşanan olay AKP’nin bu tür provakosyonlara daha sık başvuracağını gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Gerekli önlemlerin alınması gerektiğinin altını çizdi

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, aynı zamanda örgütlerden ve yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılarının da bu tür provokasyonlara karşı il ve ilçe örgütlerini uyarmalarını isteyerek bu konuda gerekli önlemlerin alınması gerektiğinin altını çizdi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, Kadınlar İçin Yapılacaklarını Madde Madde Sıraladı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yayınladığı bir video ile iktidara geldiklerinde ilk 6 ay içerisinde kadınlar için yapacaklarını madde madde açıklayarak sıraladı. Kılıçdaroğlu, paylaşımına, “Milletimizi de şahit olmaya davet ediyorum” notunu düştü.

Haber Merkezi / Geçtiğimiz günlerde kameralar karşısına geçerek iktidara geldiklerinde ilk 6 ay içerisinde gençler için yapacaklarını sıralayan Kılıçdaroğlu, kadınlar için yapılacaklarını da şöyle anlattı:

“Kadına yönelik şiddetle mücadelemiz hemen başlayacak. İstanbul Sözleşmesi’ni ilk 1 hafta içinde yeniden yürürlüğe koyacağız. Kadına şiddet davalarına bakan özel yetkili mahkemeler ve Yargıtay’da ayrı bir ceza dairesi kurulacak 6 ay içinde.

Tüm savcı, hakim ve adli kurumlarda çalışanlar bu konuda özel eğitim alacak. Her polis karakolunda ev içi şiddet konusunda eğitim almış ekipler bulunacak. İçlerinden en az biri kadın olacak. Şiddet bildiriminin aile hekimi tarafından da yapılması için polis ve aile hekimi arasında bir iletişim kanalı oluşturulması sağlanacak.

Kadınlara şiddet olan şahıslara indirimsiz bir şekilde hukuki yaptırımlar uygulanacak. Kadına iş yerinde uygulanan ayrımcılığa yönelik ilk 6 ayda net adımlar atacağız. İşte veya evde her nerede olursa olsun kadına uygulanan fiziki şiddet gibi, psikolojik ve ekonomik şiddet de aynı kapsamda suç sayılacak. Umuyorum ki artık kadınlar, adaleti ve güvenliği sosyal medyada aramak zorunda kalmayacak.

Ev kadınlarının sosyal güvence meselesini ilk 6 ayda çözeceğim. 1971 yılından bu yana Türkiye’nin taahhüt ettiği ama yasalaştıramadığı Aile Destekleri Sigortasının yasalaştırılmasını ilk 6 ayda sağlayacağım. İlk 6 ayda ev kadınlığını kanuni iş tanımına dahil edeceğiz. Çalışmayan kadınların sosyal haklarını güvence altına alacağız.

Hane geliri asgari ücretin altında olan haneler için Aile Destekleri Sigortasından mali destek sağlanacak. Önce hanedeki kadın adına bankada bir hesap açılacak. Sonra da para, o kadının banka hesabına yatmaya devam edecek. Ev kadınları güçlendikçe aileler de güçlenecek.

Kadın istihdamını artırmaya yönelik adımları ilk 6 ayda atacağım. Tabi önemli bir hedefimiz de çalışmak isteyen ev kadınlarına destek olmaktır. KOBİ’lerin yarı zamanlı kadın istihdamını artırmak için sloganımız ‘Ev kadınlarına iş, eve aş’ olacak. Ev kadınları yarı veya tam zamanlı işe alan KOBİ’lerin vereceği maaş, ödeyeceği vergide devlet Aile Destekleri Sigortası kapsamında destek verecek.

Devlet memuriyetine ev kadınlarının da alınmasını teşvik edeceğim. Ayrıca kamuda, yönetim kademelerinde en az yüzde 35 kadın kotası uygulanmasını sağlayacağım. Devlet, yönetim kademelerinde çalışan kadın oranı yüzde 35 veya üzeri olan özel sektör şirketlerine de vergi teşviği verecek.

Eşinden boşanan kadınlar için ilk 6 ayda yeni başlangıçlar fonu oluşturacağım. Kadın ve erkek arasındaki nafaka gerginliğini kesinlikle bitireceğim. Eşinden boşanan kadınlara Aile Destekleri Sigortası kapsamında kuracağımız yeni başlangıçlar fonu sayesinde boşanıp, başvuran her kadına taşınma ve ev kurma desteği verilecek.

Kadın çalışmıyorsa, istihdama katılımı için belediyeler tarafından eğitim ve iş bulma desteği verilecek. Kadınlar güçlenecek ve kimseye muhtaç olmadan hayatlarına yeniden başlayacaklar. Amacımız bu konuda tam adalet düzenini kurmak.

Doğum izni kanununu ilk 6 ayda değiştireceğim. Doğum iznine ayrılmış ve kanuni süre içinde işine dönememiş veya işinden ayrılmak zorunda kalmış kadınların, ileri yıllarda yeniden iş hayatına dönmeleri halinde istihdam eden kurum ve kuruluşlarına yönelik özel vergi teşviğini ilk 6 ayda getireceğim. Tüm dünyadaki trendin aksine Türk kadınları iş hayatına dönmek istediklerinde pozitif ayrımcılık uygulamalarından yararlanmış olacak.

Güçlü bir kadın sağlığı projesini hemen başlatacağım. Kadın sağlığı programı sayesinde kadınların sağlık, bakım ve hijyen konusundaki en büyük güvencesi devlet olacak. Ergenlik çağına giren kız çocuklarının sağlık harcamaları ücretsiz olacak. Rahim kanserini önleyen aşı dahil olmak üzere bu konudaki tüm önleyici sağlık harcamaları da devlet tarafından ücretsiz olarak karşılanacak.

“Hesap soracaksınız”

CHP lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasını, “Sevgili halkım, bunlar, iktidara gelişimizin ilk 6 ayında kadınlar için hayata geçireceğimiz nefes alma kolaylıklarıdır. Videomu buraya bırakıyorum, siz de şahit olun. Söylediklerimi yapmaz isem hesabımı doğal olarak soracaksınız.” ifadeleriyle sonlandırdı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu ‘İmamoğlu ve Yavaş’ Konusunda Son Noktayı Koydu

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin yaptığı açıklamada, “Seçildiler, önce bir bulundukları kentin bir güvenini kazansınlar, arkadan Türkiye’nin güvenini kazansınlar. Önlerinde bir zaman dilimi var. O zaman dilimi içinde çalışırlar, deneyim kazanırlar, iyi alanlarda kendilerini gösterirler, o çerçevede görevlerini sürdürmelerini istiyorum.” dedi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ‘siyasi cinayet’ açıklaması üzerine şu değerlendirmelerde bulundu: “Devleti yöneten kişilerin, bu konularda bu tür eylemlere başvuracakları cesaretlendirecek söylemlerden uzak durmaları lazım. Ama şimdi bakıyorum, sayın Erdoğan bırakın uzak durmayı, açıkça tehdit; Meral hanımı tehdit etmesi, beni tehdit etmesi, grup toplantısında benim linç girişimiyle ilgili görüntülerin yayınlanması…”

Kanal İstanbul’a ilişkinde konuşan Kılıçdaroğlu, ” Sağduyulu, ülkesini seven, ülkesine hizmet eden hiçbir müteahhidin böyle bir projeye talip olacağını sanmıyorum. İhale belki yapılabilir ama kimsenin ihaleye gireceğini sanmıyorum” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Karar TV’de gazeteci Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını yanıtladı.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla ilgili “Belediye başkanları aday olabilir mi? Yoksa görevlerine devam etsin mi?” sorusuna yanıt veren Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:

Belediye başkanlarımızın görevlerine devam etmelerini istiyorum. Nedeni de şu: Öncelikle, belediye meclislerinde çoğunluğumuz yok. Onun olmadığı yerde biz belediye başkanlığını başka bir partiye teslim etmiş oluruz. O zaman İstanbullu bize ne diyecek, Ankaralı bize ne diyecek? O bağlamda kafamda ciddi soru işaretleri var.

İkincisi şu: Seçildiler, önce bir bulundukları kentin bir güvenini kazansınlar, arkadan Türkiye’nin güvenini kazansınlar. Önlerinde bir zaman dilimi var. O zaman dilimi içinde çalışırlar, deneyim kazanırlar, iyi alanlarda kendilerini gösterirler, o çerçevede görevlerini sürdürmelerini istiyorum.

“Biz dünyanın faizini ödüyoruz”

Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde atacakları ekonomik adımları şöyle anlattı:

Aslında Türkiye zengin bir ülke. Bütün mesele, kaynakları nereye harcayacağınız konusu. Siyasi tercihtir bu. Biz siyasi tercihi, sağlıklı çalışan bir planlama örgütüyle yapmak isteriz. Kaynaklar nereye gitmeli, ne kadar gitmeli, yatırımlar nasıl yapılmalı, devletin saydam olması, kaynakların savurganca kullanılmaması gibi pek çok ilkeden yola çıktığınızda aslında ülke kaynakları var. Bu kaynakları kullanabilirsiniz. Biz dünyanın faizini ödüyoruz. İçeriden dolarla borçlandık, avroyla borçlandık, altınla borçlandık.

Dolayısıyla bunlar yükseldikçe devletin normal yapması gereken işleri yapamadığını ve bu alanlara kaynak aktardığını ve bu alana kaynak aktardığı kişiler de bir elin parmakları kadar aslında. Gelir dağılımında da olağanüstü bir bozulmaya yol açıyor.

İmkan var. Tasarruf gittiğiniz zaman, kaynakları yerli yerinde kullandığınız zaman üretimi desteklediğiniz zaman, ihracatı desteklediğiniz zaman, dışarıdan getireceğimiz şeyleri kendimiz ürettiğimiz zaman çok daha rahat bir şekilde ekonomiyi büyütürüz.

Buradaki sorun şu: Diyelim ki iktidar olduk. Hemen ertesi gün ‘Ben bütün bu sorunları çözeceğim’  derseniz halka doğruları söylememiş olursunuz. İlk 7 günde neleri yapacağımızı söyledik; esnafın ve çiftçinin faizlerini sileceğiz.

Çünkü bu bizim elimizde, bir karara bağlı. Ama ‘7 gün içinde işsizliği önleyeceğiz’ dediğiniz anda gerçekçi değil. Belli bir zaman dilimi içinde ancak bunun giderilmesi lazım. Ben gençlerle yaptığım konuşmalarda da bunu anlatıyorum. Belli konular var ki erken çözebiliriz, belli konular var ki belli bir zaman dilimi içinde bunları çözersiniz.

Artı gelir elde edersiniz, artı yabancı sermayenin Türkiye’ye gelip yatırım yapmasını, istihdam yaratmasını sağlarsınız. Siz demokrasinizi geliştirirseniz pek çok ülke gelecektir, Türkiye’ye yatırım yapacaktır. Can ve mal güvenliği olduğu zaman, adalet olduğu zaman bütün bunların hepsi bir şekliyle sağlanacaktır.

Kanal İstanbul

Kanal İstanbul’a ilişkin yaptığı, “Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir.” açıklaması hatırlatılan Kılıçdaroğlu, “Bu açıklamalarınızın geri dönüşleri oluyor mu?” sorusuna şöyle yanıt verdi:

Aklı başında olan hiçbir sanayici de, yatırımcı da, işinsanı böyle savurganca bir yatırımın, Türkiye’ye hiçbir yararı olmayacak bir yatırıma kaynak ayırılmasını zaten doğru bulmuyor.

Bunun doğru olmadığını herkes kabul ediyor. Siz belli kişilere rant aktarıyorsunuz. Biz eğer bu ülkeyi yönetmeye talipsek, bu ülkenin kaynaklarının savurganca kullanılmasını istemeyiz. Üretmeli, alın teri dökmeli, istihdam yaratmalı, ihracat yapmalı, iç piyasayı sağlamalı, Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Kafkasya’da Türkiye güçlü olmalı. Bütün ülkelerle ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmalı.

Siz bu ihaleye girenleri getireceksiniz, onlara işi vereceksiniz, onlar dünyanın parasını kazanacak ama öbür tarafta milyonlarca kişi işsiz olacak… Bu doğru değil. Bu ihaleye kim katılırsa, kim alırsa ağır bedeller ödeyecek. Kesinlikle kimsenin bu ihaleye girmesini istemem, yabancı sermayenin de.

Bu ülkenin kaynaklarını hiç kimse savurganca kullanamaz. Fakirin fukaranın hakkı vardır. Siz kalkacaksınız birisine milyar dolarlar aktaracaksınız. Ya bu ülkenin Çankırı’sı yok mu, Çorum’u yok mu, Kayseri’si yok mu, Rize’si yok mu, Elazığ’ı yok mu? Anadolu’nun içi boşaldı. Bir dönem, ‘Anadolu kaplanları’ diye bir kavram vardı. Anadolu’da çıkıp, her ilde üç aşağı beş yukarı her ilde insanlar yatırım yapar ve istihdam yaratırlardı.

Arkadaşlara dedim ki, ‘Allah aşkına bir bakın bakalım ne oldu bu ‘Anadolu kaplanları.” Yok ortada. Her şeyi İstanbul’a aktarırsanız bu olmaz. Ülkenin dengeli büyümesi lazım. Sağduyulu, ülkesini seven, ülkesine hizmet eden hiçbir müteahhidin böyle bir projeye talip olacağını sanmıyorum. İhale belki yapılabilir ama kimsenin ihaleye gireceğini sanmıyorum.

“Yağmur gibi de bir sürü yolsuzluk belgeleri akıyor”

Kılıçdaroğlu, ‘yanlış işlere imza atan’ bürokratlara yönelik uyarısının hatırlatılması üzerine şu açıklamalarda bulundu:

O mesajdan sonra ertesi gün bütün devlet dairelerinde konuşulan buydu. Onlara şu güvenceyi veriyoruz: Siz devletin memuru olduğunuz sürece, yasalara uygun hareket ettiğiniz sürece, kanun dışı tekliflere karşı çıktığınız sürece başımızın üzerinde yerininiz var. Ama siz, yasadışı teklifler gelir, yolsuzlukların altına imza atarsanız bunun sorumluluğu size aittir. Bu sorumluluğa katlanacaksınız. Tarih de verdik, ‘Bu tarihten sonra istemiyoruz’ diye.

Gayet güzel geri dönüşler var. Yağmur gibi de bir sürü yolsuzluk belgeleri akıyor. Ama her belgeyi alıp hemen kamuoyu önüne çıkmıyoruz, önce onu doğrulatıyoruz. Bizden gizledikleri; Şehir Hastaneleri sözleşmelerinden tutun büyük ihalelerin nasıl yapıldığını, hangi imzaların nerelere atıldığını, hangi sözleşmelerin nasıl yapıldığına ilişkin bütün bilgiler geliyor.

Bizim çağrımız, bu ülkenin saygınlığı içindir, bu ülkenin güzelliği içindir, bu ülkenin kaynaklarının savurganca harcanmaması içindir, vatandaşın ödediği vergilerin birilerine tahsis edilmemesi içindir. Herkes görevini yasal sınırlar içinde yaptığı sürece başımızın üzerinde yeri var.”

Yaptığı açıklamalarda ben dilini kullanmasının nedeninin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:

Kürsüye çıkınca zaman zaman heyecanlanıyoruz. Salonun veya meydanın verdiği tepkiden de etkileniyoruz. Bu doğal bir şey aslında. ‘Ben’ sözcüğünü fazla kullandığım için bizim partililerden de zaman zaman eleştiri geliyor.

Ama şunu da kabul edelim: Sıradan vatandaş, ‘Sen ne yapacaksın?’ diye soruyor. Bu sorunun bir anlamda cevabı oluyor, ‘Ben bunu yapacağım.’ ‘Biz bunu yapacağız’ demek daha doğru. Bazen dozu kaçırıyoruz ama işin doğrusu, bizim neyi doğru yapacağımızı anlatmamız. Saygın, sağduyulu düşünen bir ittifakımız var. ‘Ben’ yerine ‘Biz’in kullanılması daha doğru.

“Erdoğan açıkça tehdit etti”

Kılıçdaroğlu, ‘siyasi cinayet’ açıklamasının hatırlatılması üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:

Devleti yöneten kişilerin, bu konularda bu tür eylemlere başvuracakları cesaretlendirecek söylemlerden uzak durmaları lazım. Ama şimdi bakıyorum, sayın Erdoğan bırakın uzak durmayı, açıkça tehdit; Meral hanımı tehdit etmesi, beni tehdit etmesi, grup toplantısında benim linç girişimiyle ilgili görüntülerin yayınlanması…

Savcı sormuş bizim avukata, dedim ki ‘Benim bilgimden önce sayın Erdoğan’ın bilgisine başvurmanız lazım.’ Bunları hangi gerekçeyle ifade ediyor? ‘Dur bakalım daha başına neler gelecek’ diye sayın Akşener’e bunu söylemesi, demek ki, ‘Bundan sonra gelecekleri ben biliyorum. Daha bu başlangıç. Asıl bundan sonra olacak’ diye açıkça tehdit de var burada.

Bu tehdidi yapan sıradan bir insan değil. Devletin bir numarası, en tepede oturan kişi. Dolayısıyla bu tehdit de sıradan bir tehdit değil. Bu tür insanlar var zaten. Ruh hastası bir sürü insan var. Her an silahı alabilir, ateşleyebilir, başka şeyler yapabilir.

O açıdan tehdit konusunda herkesin dikkatli olması gerektiği yönündeki bir düşüncemdi. Gelen bir duyumun seslendirilmesiydi. Bu duyum da sıradan bir duyum değil. İktidar sahiplerinin davranışları ve söylemleri aslında bu duyumun ne kadar güçlü olduğunu da bize gösteriyor.

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceğiz”

Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı olarak tarifini yaptıkları Cumhurbaşkanı adayı profiline ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

Seçeceğimiz Cumhurbaşkanı, güçlü bir Cumhurbaşkanı. Ama bu Cumhurbaşkanı’nın alacağı temel kararları ittifakı oluşturan liderlerle ortak alması lazım. Bu ortak alınacak kararların bürokrasiye yansımaları da, bakanlara yansımaları da, vatandaşa yansımaları da ittifakla vatandaşlar arasındaki güven ilişkisini pekiştirecek. ‘Evet beraber güç birliği yaptılar iktidar oldular ama güç birliğini sürdürerek devleti yönetiyorlar.’

Bu algıyı asıl bizim pekiştirmemiz lazım. Bunu pekiştirdiğimiz andan sonra alacağımız her kararın yansımalarını toplum kabul edecektir. Bu algının da gereğini yapmamız lazım. Tabi daha sonra Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceğiz.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Çok Sert ‘Kanal İstanbul’ Çıkışı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada, Kanal İstanbul projesine değinerek, “Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir. Bir daha ifade edeyim. İster içerden, ister dışarıdan bu coğrafyaya ihanet etmek üzere açılan bir ihaleyi birisi alıyorsa ve iklim krizinin bu kadar yaygın olarak konuşulduğu bir dünyada siz hala İstanbul’a ihanet etmeye devam edecekseniz ve bunun ihalesi açılacaksa o ihaleye giren ağır bedeller ödeyecektir. Bunu herkesin bilmesini isterim.” dedi.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB), bünyesinde dünyada sayılı örnekleri bulunan ‘İklim Müzesi’ni de barındıran Kadıköy’deki Müze Gazhane’de düzenlediği “İstanbul İklim Vizyonu ve Revize İklim Eylem Lansmanı” toplantısına katıldı. CHP lideri Kılıçdaroğlu toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Efendim böylesine güzel bir günde birlikte olmaktan son derece mutluyum. Mavi bir gezegende yaşıyoruz ve uzayın sonsuzluğuna baktığımız zaman aslında dünya çok da fark edilmiyor uzayın sonsuzluğu içinde. Dolayısıyla izniniz olursa hepinize dostlarım diye ifade edeyim. Çünkü bu mavi gezegende hepimiz geleceğimizi kurtarmak için, daha güzel bir gelecek için mücadele ediyoruz.

Elbette ki, Büyükşehir Belediye Başkanımızın anlattığı ve İstanbul için hayata geçirmeye çalıştığı ve İstanbul’un iklimini, doğasını korumaya çalıştığı bir gerçek. Bu vesileyle ben hepinizin huzurunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza teşekkür etmek isterim duyarlığı dolayısıyla.

“İklim krizi sadece bizim değil, sadece İstanbul’un değil dünyanın ortak sorunu”

İki genç çocuğumuz konuştu, onları da büyük bir dikkatle dinledim ve tabi Birleşmiş Millet Genel Kurul salonuna giren dinozoru da. Aslında o animasyonun bütün televizyonlarda gösterilmesini isterim. Oradaki bir soru çok önemli. “Hadi göktaşı düştü ve biz yok olduk ama siz neden kendi sonunuzu getiriyorsunuz ve neden önlem almıyorsunuz” diyor. Aslında soru son derece haklı. İklim krizi sadece bizim değil, sadece İstanbul’un değil dünyanın ortak sorunu. Dolayısıyla mücadelenin de ortak sürdürülmesi lazım. Sadece devletlerin değil devletler dışında uluslararası kuruluşların da bu konuda yoğun çaba harcadıklarını biliyorum. Ama bu çabalar ne kadar başarıya ulaşıyor bunun da bir şekliyle sorgulanması lazım.

Ortak sorun derken tabi gelişmiş ülkeler var, gelişmekte olan ülkeler var. Krizle mücadelede gelişmiş ülkelerin sorumluluğu biraz daha fazla. Hatta birazında ötesinde çok daha fazla. Eğer bir fosil yakıtların sonlandırılmasını istiyorsak o zaman gelişmiş ülkelerin ve oluşturdukları uluslararası fonların gelişmekte olan ülkelere aktarılması ve belli koşulların getirilmesi lazım. Belli süre içerisinde, belli bir zaman dilimi içinde bu mücadelenin hem yapılması, hem denetlenmesi, hem sonlandırılması gerekiyor. Eğer bu yapılabilirse ortak bir çaba harcanabilirse dünya mavi gezegen olmaya devam edecektir. Yoksa kendi sonumuzu getirmiş olacağız.

“Yaşanabilir bir dünyayı kurmak zorundayız”

Uluslararası kuruluşların elbette ki sorumlulukları var, elbette ki onlarda çalışıyorlar, elbette onların raporları var ve biz bu raporları da büyük bir dikkatle okuyoruz. Bütün mesele yenilenebilir enerjinin sürdürülebilirliğidir ve bu konuda harcanacak olan çabadır. Doğanın bize sağladığı bu konuda olağanüstü imkanlar var. Belki bugün için maliyetler biraz yüksek olabilir ama gelecek kuşaklar için bu maliyetlerin hiçbir anlamı yok. Dolayısıyla biz yaşanabilir bir dünyayı kurmak zorundayız ve sürdürmek zorundayız.

Bu arada Akdeniz kuşağı. İklim değişikliğinden en çok etkilenecek olanın Akdeniz kuşağı olduğu ifade ediliyor. Bizde bir Akdeniz ülkesiyiz aslında. Kuşağın nasıl etkilendiğini son orman yangınlarından gördük. İspanya’dan Türkiye’ye kadar bir Akdeniz havzasında olağanüstü orman yangınları oldu. Pek çok canlı hayatını kaybetti. Aslında ormanların karbondioksiti nasıl yok ettiğini ve oksijeni nasıl artırdığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Ormanları korumak aslında mavi gezegeni bir anlamda korumak demektir. Bu bağlamda uluslararası kuruluşlardan söz ederken Akdeniz ülkelerinin de bir araya gelip iklim kriziyle ilgili mücadelede dayanışma göstermeleri gerekir. İtalya’da mı yangın oldu buradan da bizde destek vermeliyiz söndürülmesi için. Türkiye’de mi oldu Yunanistan’ın bize destek vermesi lazım. Dolayısıyla Akdeniz’de yaşanan iklim krizinin önlenmesi için Akdeniz ülkelerinin de bir araya gelip ortak hedefler belirlemesi lazım. Bunun içinde çaba gösterilmesi gerekiyor.

Finans desteği. Özellikle gelişmekte olan ülkelere finans desteği son derece önemli. Bu konuda ayrılan kaynakların gelişmekte olan ülkelere aktarılmasına hepimizin önem vermesi lazım ve izlemesi lazım.

Bir başka konu, sözlerimi ondan sonra bitireyim izniniz olursa. İklim krizi onlarca yıldır konuşuluyor aslında. Şu veya bu şekilde hepimiz bir ucundan tartışıyoruz. Ama gereğini acaba yapıyor muyuz? Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler acaba gereğini yapıyorlar mı? Paris İklim Sözleşmesini biz daha yeni kabul ettik parlamentoda oy birliğiyle. Paris İklim Sözleşmesi aslında bu sürecin ilk adımı. Asıl bundan sonra o sözleşmenin gereğinin yapılması lazım. Acaba ülkeler bu sözleşmenin gereğini ne kadar yerine getirecekler, biz ne kadar yerine getireceğiz? Bunun üzerinde durulması lazım.

Birleşmiş Milletlerin ve uluslararası kuruluşların bu konuda yazılmış 30 yılı aşkındır hemen her yıl yayınlanan raporları var. O raporları okuyunca insan biraz umutsuzluğa kapılıyor. Raporlar böylede 30 yıl geçti neden gereği yapılmıyor ve neden daha sağlıklı, daha tutarlı, daha kararlı adımlar atılmıyor? Uluslararası finans kuruluşları çok açık ve net şunu söyleyebilirler Paris İklim Sözleşmesine uymayan, gereğini yapmayan hiçbir ülkeye uluslararası finans kuruluşları kaynak aktarmayacaktır nokta. Bu yapıldığı zaman mücadelenin etkisi çok daha fazla olacaktır. Asıl bunun üzerine kilitlenmek lazım.

“Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir”

Efendim İstanbul, Ekrem Başkanımız güzel şeyler anlattı. Mücadele için neler yaptığını söyledi, hedefleri açıkladı. Bunlar son derece güzel şeyler. Diğer Belediye Başkanlarının da aynı çabayı göstermesi lazım. Çünkü birlikten güç doğar. Bir kriz var evet kriz var. Kriz İstanbul’un mu? Hayır. Türkiye’nin mi? Hayır. Akdeniz’in mi? Hayır. Dünyanın krizi, insanlığın geleceği. Bizim dışımızdaki bütün canlılarında aynı zamanda geleceği. O zaman bu mücadelenin her birimiz bir ucundan tutarak ve belli bir zaman dilimi içinde başarıyla sonlandırarak güzel sonuçlar elde edebiliriz. Bu çok önemli.

Kanal İstanbul’dan da söz etti Sayın Başkan. Sayın Başkan hiç meraklanma Kanal İstanbul ihalesini hiç kimse almayacak. Alan olursa çok ağır bedeller ödeyecektir. Bir daha ifade edeyim. İster içerden, ister dışarıdan bu coğrafyaya ihanet etmek üzere açılan bir ihaleyi birisi alıyorsa ve iklim krizinin bu kadar yaygın olarak konuşulduğu bir dünyada siz hala İstanbul’a ihanet etmeye devam edecekseniz ve bunun ihalesi açılacaksa o ihaleye giren ağır bedeller ödeyecektir. Bunu herkesin bilmesini isterim. Dolayısıyla bu ihaleye kimse girmeyecektir gönlünüz rahat olsun Sayın Başkanım.

Efendim hepinize teşekkür ederim, sağ olun, var olun diyorum. Gençlere borcumuz var, çocuklarımıza borcumuz var onun gereğini yapacağız. Birlikte yapacağız.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Enflasyon Rakamlarına Tepki: Halk Gerçeği Görüyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon verilerine tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Gerçek enflasyonun TÜİK’in açıkladığı gibi yüzde 19.89 değil yüzde 40’ın üzerinde olduğunu belirten CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Halk çarşı pazarda gerçeği net görüyor” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, “Şahsım ve şürekası ülkeyi bitirmeye kararlı ama unuttukları bir şey var. Biz varız ve buradayız. Benim en önemli meselem halkımın sofrasıdır. Bazı önemli adımlar atacağız” dedi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ‘Ekim 2021 Tüketici Fiyat Endeksi’ verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, TÜFE aylık bazda yüzde 2,39 artarken, yıllık bazda ise yüzde 19,89’a yükseldi. Çekirdek enflasyon ise yüzde 16,98’den yüzde 16,82’ye geriledi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Kağıttan Kaplansın

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Erdoğan – Biden görüşmesine ilişkin, “Dışarıda tam bir kuzu, Biden’ı görünce gözleri gülüyor. Türkiye böyle bir tabloyla hiç karşılaştı mı? En büyük derdi ‘Acaba ben onunla bir saat oturabilir miyim’, ‘Acaba onunla bir fotoğraf çektirebilir miyim?’, ‘Acaba onunla tokalaşa bilir miyim?’ Şu geldikleri hale bak. Utanmaz mısınız böyle bir şeyden? Bu devletin itibarı yok mu? Bu devletin bir saygınlığı yok mu?’ Sen ne aslansın ne kaplansın! Sen olsa olsa kağıttan kaplansın!” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, konuşmasında, bir kez daha bürokratlara çağrı yaptı ve “AYM kararlarını uygulamayan bürokratlar talimatı kimden aldılarsa, aynı şeyi yapmasınlar. Yaptıkları taktirde onları devletin bürokrasisi içinde tutmayacağım, açık ve net söylüyorum” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, 5 yıldır tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş ve 4 yıldır tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’ya ilişkin olarak, “Haksız yere içeride tutulan Demirtaş ve Kavala var, benim vicdanım kabul etmiyor” dedi. Ayrıca, Erdoğan’a asgari ücret komisyonunu toplama çağrısı yapan Kılıçdaroğlu, “‘Asgari ücreti açlık sınırının üzerine çıkarın’ demen lazım” ifadelerini kullandı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın geçen Cuma günkü hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk’ü anmamasını eleştiren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Beni üzen, Diyanet’in ve Genelkurmay Başkanlığı’nı aynı tarihte parlamentodan geçiren Mustafa Kemal Atatürk’ün, Diyanet tarafından anılmamasıdır” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“Güzel bir ülkede yaşıyoruz, sıkıntılar var biliyorum. Hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmaya hakkı yok. Beraber bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız. Cumhuriyetimizin 98. yılını kutladık. 98 yıl geçti. 2 yıl sonra 100. yılını kutlayacağız.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti kurarken ‘Kimsesizlerin kimsesi’ demiştir. Bizim temel amacımız, felsefemiz de bu. Dolayısıyla Mustafa Kemal, irfanı, vicdanı hür olan gençler istemiştir. Bütün gençlere CHP iktidarında özgürlük vaat ediyorum. Onların hayalleri bizim hedefimiz olacak.

Bu süreç içinde beni üzen Diyanet İşleri Başkanlığını ve Genelkurmay Başkanlığı’nı aynı tarihte parlamentodan geçiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’in 98. yılında anılmamasıdır. Biz herkesin inancına saygılıyız. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran bir iradeye en azından saygı duyulması lazım. Bunların tamamını yapacağız.

Anıtkabir’de bir garabetle karşılaştık. Bazı televizyon kanalları ve gazetecilerin muhabirleri Anıtkabir’e alınmadı. O kararı alınlara söylüyorum. Anıtkabir’de bu ülkenin aslanı yatıyor aslanı. Ne yaparlarsa yapsınlar kendi sonlarını getiriyor. Bu milletin vicdanında derin yaralar açıyor. Bunların tamamını iktidarımızda çözeceğiz.

15 Temmuz Darbe Girişimi oldu. Hep beraber mücadele ettik. İktidarı ve muhalefeti beraber oldu ama birileri 15 Temmuz’u Allah’ın bir lütfu olarak kabul edip milletin ensesinde boza pişirmeye başladı. KHK ile ihraç edilip hakkında beraat kararı verilenler, göreve iadesi karar verilenlerin tamamını görevlerine iade edeceğiz. Biraz sabretsinler, geliyor gelmekte olan, az kaldı.

“Açık ve net söylüyorum”

AYM kararlarını uygulamayan bürokratlar talimatı kimden aldılarsa, aynı şeyi yapmasınlar. Yaptıkları taktirde onları devletin bürokrasisi içinde tutmayacağım açık ve net söylüyorum. Adalet yok ama adaletle beraber ahlak kavramı da çok önemlidir. Yanına bir de liyakati ilave etmemiz lazım. Defalarca dile getirildi ve söylendi. Türkiye’nin bütün sıkıntıları dillendirildi. Bir baktık ki Merkez Bankası’nda 128 milyar dolar buharlarmış. Kime sattınız, hangi kurdan sattınız, hangi güç bunu bakanlık aracılığıyla sattı diye sorduk. Cevabı hiç alınmadı ama bulacağız.

AK Parti’nin grup başkanvekili bir açıklama yapıyor, “128 milyar dolar, pandemi krizi çerçevesinde, ülkemizde evlerine kapanan, işyerleri kapanan, faaliyetlerine devam etmeyen, işsiz kalan işçilere destek olmak üzere bu ülkenin insanlarının menfaatine harcanmıştır” diyor. Açık ve net yalan söylüyorsunuz. Keşke mahkemeye verse de bu dosyayı mahkemeye versek. Yalanın hangisini söylüyorum. Pandemi 2019’da başlamadı. Bu kadar atılmaz.

Milleti perişan ettiler. Bugün sayın Bahçeli, ‘Anadolu’ya milletvekillerini göndereceğim CHP’nin ne yaptığını anlatsınlar’ diye demiş. Çok memnun oldum, hiç değilse vatandaşla muhatap olurlar. Ben söyleyeyim pazara, ayakkabı tamircisine, işsize sorsunlar ‘Bu CHP ne yapıyor?’ diye. CHP ile gurur duyuyorum. Demek ki Cumhur İttifakı’nın ortağına da yol açıyoruz.

Temmuz 2021 rakamları. 7 milyon 578 bin 123 kişi asgari ücretin 3’te 1’i kadar gelir elde ediyor. Geliri çok düşük olduğu için bunların sosyal güvenlik primini devlet ödüyor. Erdoğan’ın bu rakamlardan haberi var mı? Cumhur İttifakı’nın bu rakamlardan haberi var mı? Bu iktidar halkın, fakirin, çiftçinin, emeklinin yanında değil. Bu iktidarın yeri Türkiye’deki ve Londra’daki tefecilerdir.

Çiftçilere de ihanet ediyorlar. Buğdayı ton başına 2 bin 250 liradan alıyoruz. Dışardan buğday alıyoruz. 3 bin 343 lira ödüyoruz. Dışardaki çiftçiye Yüzde 48 daha fazla ödüyoruz. Nohutu 4 bin 50 liradan alıyoruz, dışarıdan tonunu 9 bin liradan alıyoruz. Yeşil mercimek 4 bin 150 liradan alıyor dışarıdan 12 bin 160 liradan alıyoruz.

AKP’ye ve MHP’ye geçmişte oy veren, ya da oy vermeye devam edeceğini söyleyen vatandaşlara sesleniyorum. Bu hükümet bizim çiftçimize mi çalışıyor yabancıların çiftçisine mi çalışıyor? Fransa aylık geliri 2 bin avronun altında olanlara her ay 100 avro verecek. İtalya, düşük gelirlilerin doğalgaz faturasını devletin ödemesine karar verdi. Çekya, enerji üzerindeki vergileri kaldıracağım dedi. Bizimkiler hiçbir şey yapmıyor.

CHP’li belediyelerin olduğu yerlerde, Kara Kış Fonu benzeri bir çalışmayı büyük ölçüde tamamladık. Bir vatandaşımız, doğalgaz, elektrik faturasını ödeyemez noktaya gelirse belediyelerimiz devreye girecek. Onların yapmadığını biz yapacağız. Gönül isterdi ki biz iktidar olalım, bütün Türkiye’de sıkıntı ile karşı karşıya olanlara biz yardım edelim. Kara Kış Fonu kur dedim, sana akıl verdim. Sana yol gösterdim. Senin çevrenin sana vermediği aklı sana verdim ama sen bildiğini okuyorsunuz ama bizim belediyelerimiz halkının yanında.

“Asgari ücret tespit komisyonunu çağır”

Asgari ücret 2 bin 825 lira, açlık sınır 3 bin 93 lira. Bu da cumhuriyet tarihimizde ilk. Erdoğan’a yine tavsiyem, hemen asgari ücret tespit komisyonunu çağır. ‘Asgari ücreti açlık sınırının üzerine çıkarın’ demen lazım. Adı üstünde asgari ücret açlık sınırının altında. Bir ton kömürün fiyati asgari ücreti geçti, nasıl ısınacak bu insanlar?

Öyle bir şahsım ve şürekası var ki gerçekten utanıyorum. Önümüze konulan tablo hiç kimsenin kabul etmeyeceği bir tablo. Dışarıda tam bir kuzu ‘şahsım’, gözleri gülüyor Biden’ı görünce. En büyük derdi ‘Acaba Biden’la bir saat oturabilir miyim?’; geldikleri hale bak. Bu devletin itibarı, saygınlığı yok mu? Yeter ki kendisini huzuruna kabul etsin, bir saat görüşebilsin.

Havuz medyasının gitmeden önceki manşetleri ile döndükten sonraki manşetlerini bir kıyaslayın. 180 derece nasıl dönebiliyorsunuz, nasıl bir bel var gerçekten hayret ediyorum. Kağıt toplayıcısını dövdürüyorlar. Elindeki çek çeki alıyorlar. En fakire, garibana güç gösterisini yapıyor. Baskıcı yüzünü millete layık görüyor. Dışarıda kuzu, içeride ise kaplan kesiliyor.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Doğalgaz Ve LPG Zammı Tepkisi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Doğalgaz ve LGP’ye gelen zamların ardından sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile zamlara tepki göstererek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslendi.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, açıklamasında, “Ey gözleri Biden’a gülen şahsım; milletimizin dertlerinden tümden habersizsin. Ne zaman bu ülke ile ilgilenmeyi düşünüyorsun? Yüzün bu ülkenin evlatlarına hiç gülmeyecek mi?” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, açıklamasında şunları söyledi;

“Zamlar durmuyor. Ekim’de 93 kuruş zamlanan LPG’ye 48 kuruş daha zam yolda. Doğalgaza %48 zam yapıp, yükü sanayiye yıktılar. Biliyorlar ki sanayici bunu ürünlere yansıtmaya mecbur. Sonra gelsin marketlere yaptıkları gibi, sanayicilere de karalamalar. Herkes suçlu, bunlar ak kaşık! Ey gözleri Biden’a gülen şahsım; milletimizin dertlerinden tümden habersizsin. Ne zaman bu ülke ile ilgilenmeyi düşünüyorsun? Yüzün bu ülkenin evlatlarına hiç gülmeyecek mi?”

Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ), bu ay sanayi aboneleri için geçerli olacak tarife ekim ayındaki tarifeye göre 1000 metreküp doğalgaz için yüzde 48,40 artışla 3 bin 482 lira, elektrik üretim santrallerinin kullandığı 1000 metreküp doğalgaz için ise yüzde 46,82 artışla 4000 lira olduğunu açıklamıştı.

BOTAŞ, konuya ilişkin yapılan açıklamada ise, “Konutlarda kullanılan doğalgaz tarifesinde kasım ayında bir değişiklik yapılmamıştır. Artan maliyetlerden dolayı büyük sanayi ve ticari kuruluşları abone grubuna yüzde 48,40 ve elektrik üretim amaçlı kullanılan doğalgaz tarifesine yüzde 46,82 oranında artış yapılmıştır” ifadelerine yer vermişti.

Paylaşın