Kılıçdaroğlu’nun ‘Adaylık’ Açıklamasını İYİ Parti Olumlu Karşıladı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı televizyon programında 2023 seçimlerinde “ittifakın kabul etmesi durumunda cumhurbaşkanı adayı olacağını” açıklaması, İYİ Parti kanadında da yankı buldu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki akşam katıldığı televizyon programında “Millet İttifakı’nın kabul etmesi durumunda Cumhurbaşkanlığı’na aday olacağını” açıkladı. İYİ Parti’de ise Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı konuşuluyor. Daha önce İYİ Parti Teşkilat Başkanı Koray Aydın, Kılıçdaroğlu’nun adaylık tartışmalarıyla ilgili “Kazanamayacak bir adayı desteklemeyiz” ifadelerini kullanırken, son açıklamanın ardından partinin bazı kurmaylarından “Destekleriz” görüşü geldi.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre, Kılıçdaroğlu’nun “kendisini kamuoyunda konuşturmayı başaran bir isim olduğu” ifade edilirken, parti yönetimi daha önce belirledikleri kriterleri de anımsatıyor. Millet İttifakı’nın adayının “tarafsız, herkese eşit mesafede yaklaşan, parlamenter sisteme geçiş hazırlığını kolaylaştıracak ve en önemlisi de devlet işleyişini bilen bir isim olacağının” altını çizen İYİ Parti kanadı, Kılıçdaroğlu’nun “bu kriterlere uygun bir isim olduğunu” belirtiyor.

Akşener’le görüştü

İYİ Parti kulislerinde Kılıçdaroğlu’nun önceki akşamki adaylıkla ilgili açıklamasından Akşener’in de “haberinin olduğu” ifade ediliyor.

Kılıçdaroğlu ile Akşener’in öncesinde görüş alışverişinde bulunduğu ve Akşener’in de “CHP’nin genel başkanı olarak kararınıza saygı duyarız” dediği belirtiliyor.

Görüşmede, “Akşener’in başbakanlık çıkışının da güdeme geldiği”, Kılıçdaroğlu’nun bu nedenle “Akşener’in başbakanlık kararının değerli olduğunu ifade ettiğinin” altı çizilirken, Millet İttifakı’nın üzerinde çalışma yürüttüğü güçlendirilmiş parlamenter sistem için “Kılıçdaroğlu’nun adaylığının uygun olacağı” değerlendiriliyor.

Millet İttifakı içindeki görüşmelerin ardından Kılıçdaroğlu’nun adaylığının “kesinleşmesi” durumunda, her iki liderin birlikte sahaya ineceği ve yurttaşlara “güçlendirilmiş parlamenter sistem ile birlikte Akşener’in başbakan olacağı, Kılıçdaroğlu’nun ise yetkilerini devredeceğini” anlatacağı da İYİ Parti kulislerinde dillendiriliyor.

Bir kesim ‘temkinli’

İYİ Parti’deki bir kesim ise Kılıçdaroğlu’nun adaylığına “temkinli” yaklaşıyor. Kılıçdaroğlu’nun son çıkışının “bir tür nabız ölçme olabileceğini” ifade eden “temkinli” kanat, “sağ seçmenin soldan gelen bir adaya oy vermeyeceği” görüşünü savunuyor. Ancak bu kanaatte olan partililerin sayısının “Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyenlerden daha az sayıda olduğu” belirtiliyor.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: İmamoğlu Ve Yavaş’ın Adaylığına Karşı Değilim

İstanbul Sanayi Odası’nı ziyareti eden CHP Lideri Kılıçdaroğlu, görüme sonrası yaptığı açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı olmadığını söyledi.

Haber Merkezi / Katıldığı bir televizyon programda sarf ettiği ‘ittifak isterse aday olurum’ sözleri hatırlatılan Kılıçdaroğlu, ”Bunu daha öncede ifade etmiştim, yeni bir şey değil aslında. İttifak bu konuda kararı birlikte, demokrasi konusunda birlikte mücadele ettiğimiz, parlamenter sistemi getirmek istediğimiz arkadaşlarla karar verilecek” şeklinde yanıt verdi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Sanayi Odası’nı (İSO) ziyaret ederek Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve yönetim kurulu üyeleri ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ziyaret öncesinde yaptıkları ortak basın açıklamasında şu değerlendirmelerde bulundular:

Kemal Kılıçdaroğlu: Ekonomideki gidişi sizler de çok iyi biliyorsunuz, yakından izliyorsunuz. İş dünyası zaten ekonominin temel aktörlerinden birisi. Siyasetçi olarak biz de yaşanan ekonomik bunalımı yakından izlemeye çalışıyoruz. Dolayısıyla sorun yaşayan bütün kesimleri dinlemek ve çözüm yollarını, sağlıklı, tutarlı çözüm yollarını kamuoyuyla paylaşmak için çaba harcıyoruz. Sanayinin kalbi, bir anlamda onların temsilcisi İstanbul Sanayi Odasını bu vesileyle ziyaret ediyoruz. Sayın Başkan’dan, arkadaşlarından bilgi alacağız. Bize lütfedip bilgi verecekler. Dolayısıyla biz de o bilgilerden yararlanarak sağlıklı ve tutarlı çözümler üretmeye çalışacağız.

Erdal Bahçivan: Değerli basın mensupları, İstanbul Sanayi Odasının her zaman önem verdiği karşılıklı istişare ve diyalog kültüründen hareketle CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindeki kıymetli heyetiyle bugün İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu olarak bir istişare toplantısında bulunacağız. Sayın Genel Başkanın da söylediği gibi İstanbul Sanayi Odası Türkiye’nin sanayinin hem öncü, hem en eski, hem de şuanda da en büyük odası olmak hasebiyle sanayinin hem bugün içinde bulunduğu durum ama asıl önemlisi geleceğe dair vizyonu noktasındaki en önemli bir… Kendilerinin bugün bizlerle beraber olmasını Türk sanayisinin ve Türk ekonomisinin önümüzdeki döneme dair değerlendirmek adına önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Bugünkü ziyaretin ben çok önemli ve anlamlı bir vesileye fırsat olacağı düşüncesiyle hem zatıalilerine hem de beraberindeki heyete bugün bizlerle beraber oldukları için, aramızda oldukları için şükranlarımı sunuyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu: Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Soru: Dün katıldığınız Haber Global yayınında “eğer ittifak kabul ederse adayım” demiştiniz. Bugün gün içerisinde ittifakla bir temasınız oldu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu: Yo hayır arkadaşlar. Bunu daha önce de ifade etmiştim zaten yeni bir şey değil aslında. İttifakla, bu konuda kararı birlikte yola çıktığımız, demokrasi konusunda birlikte mücadele ettiğimiz güçlendirilmiş parlamenter sistemi birlikte Türkiye’ye getirmek istediğimiz arkadaşlarla beraber karar verilecek.

Soru: Bugün ittifakla bu konuda bir temasınız oldu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu: Yo hayır bugün bir temas olmadı.

Soru: Şunu da ekleyeyim, İmamoğlu ve Sayın Yavaş’ın adaylığına daha önce karşı olduğunuzu söylemiştiniz. Halen aynı mı?

Kemal Kılıçdaroğlu: Efendim karşı değil. Arkadaşların görevleri var ve şu anda çalışıyorlar. Başarılı bir süreci İstanbul’a ve Ankara’ya yaşatıyorlar.

Soru: Sayın Bakan Nebati’nin bir açıklaması olmuştu geçtiğimiz günlerde. ”En fazla ne kaybedersin? Maaş alıyorsun enflasyonun altında ezilirsin. Ama ben bütün varlığımı kaybederim bu iş düzelmezse” dedi. Sayın Bakanın bu açıklaması hakkında neler düşünüyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu: Talihsiz bir açıklama önce onu ifade edeyim. Çünkü Bakanlar, ekonominin gidişini şahsileştirmezler. Kendi şahsi pozisyonlarını ekonomik pozisyonla eş tutmazlar. Bu yanlış, doğru değil, dolayısıyla talihsiz bir açıklama. Öyle ifade edeyim.

“Türkiye bu sorunları aşabilecek potansiyele sahip”

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, görüşmesinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, görüşmeye ilişkin, “Sorunları öğrendik. Doğrudan doğruya sorunu yaşayan değerli sanayici, yönetici arkadaşlar bizleri bilgilendirdiler. Sorunların aşılması konusunda biz de kendi düşüncelerimizi aktardık. Karamsar olmamamız gerektiğini, Türkiye’nin bu sorunları aşabilecek potansiyele sahip olduğunu, kadrolarının olduğunu, yeni kurum ve yeni kurallarla yola çıkıldığı takdirde bütün bu sorunların aşılacağı ifade edildi” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, görüşmede asgari ücret konusunun gündeme gelip gelmediğine ilişkin soru üzerine, “Her sanayici, kendi çalıştırdığı işçinin daha iyi bir ücret, daha iyi bir hayat standardı yaşamasını ister. Bu da ifade edildi. Ancak yaşanan enflasyonun hem kendilerini hem çalışanları olumsuz etkilediği de zaten bilinen bir gerçek. Bu da dillendirildi” dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bu yılın başında, yani asgari ücret belirlenirken asgari ücret 384 dolardı. Bugün dolar kuru yine yükselmiş. Bugünkü dolar kuru ile çarpılsın, 384 dolar karşılığında Türk lirası işçiye asgari ücret verilsin. Bizim düşüncemiz bu. Hatta o konuda bir hesap yaptım. 2 bin 825 TL net, yıl başında asgari ücret. 384 dolar, böldüğünüz zaman 2 bin 825 TL, net para kazanıyordu. Şimdi 14 TL ki 14 TL’yi aştı, eğer 14 TL hesap edilirse dolar kuru, bugün itibariyle 5 bin 376 net işçiye para verilmesi lazım. Bunun bir de vergi yükü var. Dolasıyla asgari ücretin, sanayici üzerinde uluslararası rekabet gücünü olumsuz etkilememesi için asgari ücretin vergiden muaf olması lazım. Bunu da ifade ettik” diye konuştu.

“Devlet şu anda sağlıklı yönetilmiyor”

AK Parti iktidarını eleştiren Kılıçdaroğlu, “Devlet, akılla, mantıkla yönetilir. Devlet, bilgiyle yönetilir. Devlet, dayatma kültürüyle yönetilir mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Devlet şu anda sağlıklı yönetilmiyor. Devlet şu anda savruluyor” dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Türk lirasının değer kaybı üzerine, “Merkez Bankası, kendisine ait olmayan dolarları satarak ‘acaba doları frenleyebilir miyim’ diyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir olay olmadı. O nedenle toplum daha büyük sorunlarla karşılaşmasın diye biz bir an önce seçimin olmasını istiyoruz. Yoksa seçim olur veya olmaz, zamanında olur ama gecikilen her günün topluma maliyeti artacaktır” eleştirisini yaptı.

“İnatla devlet yönetilmez”

Türkiye’de yaşanan üretim sorununa da değinen Kılıçdaroğlu, “Önümüzdeki süreçte gıda kriziyle karşılaşacağız. Ekilmeyen topraklarımız var, çiftçi ciddi sorunlarla karşı karşıya şu anda. Acaba iktidarın, saray ve şürekasının haberi var mı? Emin olun dünyadan haberleri yok bunların. Ülkeyi yönetemiyorlar. Nereye gittiğini, ne yaptıklarını da biliyorlar. İnatla devlet yönetilmez. ‘Ben inat ettim böyle yapacağız.’ Etrafında hiçbir bakan, bürokrat da ‘bu yanlış’ diyemiyor. Çünkü dediği zaman görevinden olacak” diye konuştu.

Paylaşın

Altı Muhalefet Partisi Yeni Sistem Üzerinde Anlaşmaya Vardı

Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş çalışması yürüten altı muhalefet partisi anlaşmaya vardı. CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Partisi yasama, yürütme ve yargıda cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılması konusunda uzlaştı.

Haber Merkezi / Anlaşmanın ardından Gelecek Partisi Seçim ve Hukuk İşleri Başkanı Ayhan Sefer Üstün, sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu. Üstün, “Şimdi rapor yazma aşamasındayız. Bütün kötülüklerin anası olan ucube cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden tez zamanda kurtulacağız inşallah.” dedi.

Yasama, yürütme, yargı, kamu yönetimi, demokratik sistemin temel esasları ana başlıklarından oluşan parlamenter sistem önerisi, son redaksiyon işlemlerinin ardından rapor haline getirilerek liderlere sunulacak.

Liderlerin önerileri doğrultusunda yapılacak son düzenlemenin ardından, yeni yılda parlamenter sistem önerilerinin kamuoyuna açıklanması planlanıyor. Ancak açıklamanın 6 siyasi partinin genel başkanının ortak toplantısı ile mi yoksa komisyon üyeleri tarafından mı kamuoyuna yapılacağı henüz netleşmedi.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Meclis’i ‘işlevsizleştirdiğini’ savunan muhalefet, seçimlere yeni sistem vaadiyle girmeyi planlıyor.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Bahadır Erdem, Saadet Partisi Seçim İşleri Başkanı Bülent Kaya, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp, Gelecek Partisi Seçim ve Hukuk İşleri Başkanı Ayhan Sefer Üstün ile DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu’ndan oluşan komisyon, 5 ana başlık ve 75 konu başlığı üzerinde uzlaşma sağladı.

Paylaşın

CHP, TBMM İklim Araştırma Komisyonu Raporuna Şerh Koydu

Çalışmalarını tamamlayan TBMM İklim Araştırma Komisyonu, raporunu önümüzdeki günlerde Meclis Başkanlığı’na sunacak. CHP’li komisyon üyeleri Murat Bakan, Jale Nur Süllü, Ahmet Vehbi Bakıroğlu ve Vecdi Gündoğdu, komisyon raporu muhalefet şerhi koydu. Ayrıca, muhalefet şerhine dayanılarak hazırlanan rapor da önümüzdeki günlerde CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sunulacak.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; CHP’nin muhalefet şerhinde komisyon çalışmalarına ilişkin eleştiriler, iklim ve çevre sorunlarına ilişkin tespitlerin ile iklim kriziyle mücadeleye ilişkin çözüm önerileri yer aldı.

’37 uzmanın 29’u Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan’

CHP’li üyeler, iklim aktivistleri, gönüllü çevrecilerin dinlenmesi taleplerinin dikkate alınmadığı, başta Ankara, İstanbul, İzmir Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere yerel yönetimlerin, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği dahil meslek örgütlerinin de görüşlerinin alınmamasını eleştirdi.

Komisyon çalışmalarına ve rapor yazımına katkıda bulunmak üzere görevlendirilen uzman dağılımına dikkat çekilen muhalefet şerhinde, şu görüşlere yer verildi:

“Komisyon çalışmalarına ve rapor yazımına katkıda bulunmak üzere görevlendirilen 37 uzmanın 29’unun Tarım ve Orman Bakanlığı, 1’inin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 1’inin Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, 2’sinin -Cumhuriyet Halk Partisi grubunun ısrarıyla- Millî Eğitim Bakanlığı uzmanlarından oluşması, raporda Tarım ve Orman Bakanlığı görüş ve önerilerinin ağırlıklı olması sonucunu yaratmıştır. “

‘Belçika kadar tarım alanı kaybedildi’

Muhalefet şerhinde, iktidarın çevreyi koruma ve iklim kriziyle mücadelede en arka saflarda yer aldığı bunun en önemli nedenlerinden birisinin 19 yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının “ekolojik yıkım politikalarından kaynaklandığı” savunuldu:

“Türkiye’nin dört bir yanında mega projeler, madenler, termik santraller, hidroelektrik santraller (HES) ve jeotermal enerji santraller (JES) geri dönülemez bir ekolojik yıkıma yol açmıştır.”

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 41 milyon 196 hektar olan tarım arazilerinin 2020’de 3 milyon 484 hektar azalarak, Belçika büyüklüğünde bir alanın kaybedildiği vurgulandı:

“Orman Kanunu’nda, 1956’dan 2003 yılına kadar 15 kez, 2003’ten 2021’e kadar 29 kez değişikliğe gidilmiştir. Orman alanları hızla parçalanarak küçük alanlara dönüşmüş, ormanlar odun üretim merkezi olarak görülmeye başlanmıştır. İstanbul Havalimanı için en az 13 milyon ağacın kesildiği ve kesilen ağaçların yaklaşık 6 bin 500 hektarlık bir alan olduğu açıklanmıştır. Bu alanda yaşayan tüm yaban hayat canlıları, ağaçlar, hayvanlar, bitki türleri evlerinden yerlerinden olmuş ya da yaşamını kaybetmiştir.”

Kanal İstanbul eleştirisi: Karadeniz ve Ege’nin ekolojisi değişecek

Muhalefet şerhinde, Kanal İstanbul projesinin yaratacağı ekolojik krize de dikkat çekildi. Proje ile bölgedeki 134 milyon metrekare tarım alanının yok edileceği ve bu alanın 83 milyon metrekaresinin yapılaşmaya açılmasının planlandığı ifade edildi:

“İstanbul’un su kaynağı, Sazlıdere Barajı’nı ve Terkos Gölü’nün su toplama havzasının da yok olmasına neden olacak projeden etkilenecek toplam orman arazisi büyüklüğünün 13 bin 400 hektar olduğu ve 394 bin ağaç kesileceği öngörülmektedir. Uzmanlar, projeyle sadece Marmara’nın değil bu denize komşu olan Karadeniz ve Ege Denizi’nin de ekolojisinin tamamen değişeceğini, projenin başlamasıyla bölgenin on yıllar boyunca bir hafriyat ve inşaat sahası olacağını ve bunun daha fazla fosil yakıt ve sera gazı salımı anlamına geleceği uyarısında bulunmaktadır.”

Kazdağları’nın yüzde 79’u, Ordu’nun yüzde 74’ü maden ruhsatlı

Madencilik faaliyetlerinin doğa, tarım, su varlıkları ve kültürel mirası yok etme tehdidiyle karşı karşıya bıraktığı vurgulanarak, Kazdağları’nın yüzde 79’u, Ordu ilinin yüzde 79’u, Muğla’nın ise yüzde 59’unun madenlere ruhsatlandığına dikkat çekildi:

“Kârı şirketlere, dönüşü olmayan zararı ise ülkemizin bugününe ve geleceğine yükleyen anlayış sonucu, ülkemizin dört bir yanında su kaynaklarını, ormanları, tarım arazilerini, meraları, zeytinlikleri ve hatta binlerce yıllık arkeolojik mirası hiçe sayılarak sürdürülen vahşi madencilik, çevre felaketlerine ve geri dönüşü olmayan ekolojik yıkıma neden olmuştur.”

‘Göllerin yüzde 60’ı kurudu’

Kuraklık ve su kıtlığına ilişkin saptamalara da yer verilen muhalefet şerhinde Türkiye’nin kişi başına kullanılabilir su miktarı açısından su sıkıntısı çeken ülkeler arasında yer aldığı belirtildi.

Kuruyan göllere dikkat çekilen muhalefet şerhine göre, Marmara Denizi büyüklüğünde 300’e yakın göle sahip olan Türkiye’deki göllerin yüzde 60’ının kuruduğu, küçüldüğü veya kirlilik nedeniyle göl olma özelliğini kaybetti.

Beyşehir Gölü’nün derinliği 26 metreden 6 metreye, Eğirdir Gölü’nün derinliği de 14 metreden 5 metreye düştü.

Ayrıca göçmen kuşların konaklama alanı olan birçok gölün de yok olduğu veya yok olma tehdidiyle karşı karşıya kaldı.

Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü’nün Su Riski Atlası’nda Türkiye’nin 32. sırayla, ikinci en yüksek riskli kategoride “yüksek derecede su sıkıntısı çeken ülkeler” arasında yer aldığı anımsatılarak, aynı rapora göre Türkiye’nin Türkiye’de su stresi seviyesinin 2040’ta yüzde 80’lere kadar ulaşacağını ifade edildi.

Erdoğan’a Glasgow eleştirisi

CHP’li üyeler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Glasgow’da yapılan COP 26 İklim Değişikliği Konferansı’na katılmamasını da eleştirdi.

Bu çerçevede Erdoğan’ın, konferansın sürdüğü 9 Kasım’da Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu hizmet binası ve enerji santralleri açılış törenine katıldığı ve burada “Ağaç bahanesiyle vizyon projelerimize kastedenlere nasıl fırsat vermediysek çevre diyerek enerji hamlemizi dinamitlemeye çalışanlara meydanı boş bırakmayız” sözleriyle önceliğini enerji politikalarına verdiği ifade edildi.

Türkiye Avrupa’nın çöp sömürgesi haline geldi’

Plastik atıkların yarattığı kirliliğe ilişkin değerlendirmelere de yer verilerek, Türkiye’nin Avrupa’nın en büyük plastik atık alıcısı ülkesi haline geldiği belirtilerek, “Bu iktidar döneminde Avrupa’dan gelen plastik atık miktarı -özellikle son 15 yılda- 173 kat artmıştır. Türkiye, deyim yerindeyse Avrupa’nın çöp sömürgesi haline gelmiştir” denildi.

Almanya’dan ithal edilen 141 konteyner çöpün Türkiye limanlarında beklediğine dikkat çekilerek, en büyük kirleticilerden birisi olan plastik çöp ithalatının yasaklanması önerisine yer verdi.

‘Kömür çıkılmalı, adil dönüşüm sağlanmalı’

CHP’nin muhalefet şerhinde, iklim krizi ile mücadele konusunda yer alan bazı önerileri ise şöyle:

  • İklim Yasası hızlı bir şekilde hayata geçmeli ve mevzuatın AB’nin iklim kriziyle mücadelede aldığı standartları da içeren kapsamlı şekilde düzenlenmeli.
  • Türkiye 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefini 2050’ye güncellemeli açık, net ve gerçekçi bir şekilde 2030 ve sonrası ara hedeflerini beşer yıllık dilimlerde ortaya koymalı.
  • Türkiye, ivedilikle kömürden çıkış yol haritasını belirleyip, açıklamalı ve bunun için eyleme geçmeli, fosil yakıtlara dayalı termik santrallerden vazgeçmeli, biyo kütle gibi yakma teknolojisine dayalı santraller ile ilgili yasal düzenlemeleri hayata geçirmelidir. Mevcut santrallerin “adil dönüşüm” ile 2035 yılına kadar kapatılacağını taahhüt etmeli.
  • Su Yasası, Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasası, İklim Yasası TBMM’de tam mutabakat ile gecikmeden çıkarılmalı.
  • Madencilik, taş ocakları, yanlış arazi kullanımı ile yapılacak her tür projenin hem ormanları hem su kaynaklarına zarar vermesini önleyecek yasal mevzuat değişiklikleri yapılmalıdır. Sayıştay raporlarında da yer aldığı üzere, Bakanlıkların denetimsizliği kaynaklı doğa talanı önüne geçilmeli.
  • Mevcut binaların karbon emisyonunu azaltacak tedbirler alınmalı 2030 yılından itibaren yapılacak tüm yeni binalar karbon nötr olmalı.
  • Şehirlerin imar planlarına bakanlığın müdahale etmesini önleyecek yasal mevzuatta düzenleme yapılmalı.
Paylaşın

CHP Lideri’nden ‘Cumhurbaşkanlığı Adaylığı’ Açıklaması: İttifak Kabul Ederse…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Haber Global’de Candaş Tolga Işık’ın programına katıldı. Programda “Cumhurbaşkanı adayı olmayı ister misiniz?” sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “İttifak kabul ederse bir sorun yok. Bir ittifakımız var. İttifakın liderleri bu konuda hiç bir araya gelmedi ve bu konuyu hiç konuşmadık. Benim ittifak adına konuşma diye bir yetkim yok. İttifak kabul ederse adaylık konusunda, bundan onur duyarım” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, TÜİK’in kendisine randevu verilmemesine tepki göstererek kapıların saraydan talimat ile kapatıldığını söyledi. “Artık, vatandaşın canına tak etti. TÜİK enflasyonu düşük gösterince emeklinin, memurun, işçinin maaşına da az zam yapılacak. Rakamları düşük gösterin diye talimat veriyorlar. Siz siyasetçi olsanız buna göz yumabilir misiniz? TÜİK’e gittik. Milletvekili arkadaşlarım vardı. Ben geleceğim diye kapıyı kapatmışlar. Demir kapı vardı ve ‘Biz kapıyı açamayız’ dediler,” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“İlk kez seçimle gelen milletvekiline resmi devlet dairesi kapatılmıştır. Dünya kamuoyu buna şahit oldu. Normalde randevusuz gidilebiliyor. Ama ben gittiğim için kapıyı kapattılar. Bakan olarak kendilerine unvan verilen insanlar, bir kişinin verdiği talimatları yerine getirmek için getirilen insanlar. Bildiğimiz devlet memurları. Marmaris’te yangın çıkmış, demeç veriyorsunuz, ‘Sayın cumhurbaşkanımızın talimatıyla yangınları söndürmeye başladık!” Talimatla yangın mı söndürülür? Şimdi ortada bakan yok. Atamayla gelen kişiler bütçeyi sunuyorlar.

Yeni sistem kıl payı kazanıldı. Meclis daha güçlü olacak dediler. Halkı kendi medyalarıyla kandırdılar. Bütün bunlara rağmen geldiler. Halk şimdi bu sistemin ülkenin başına felaket getirdiğini görüyor. Türkiye bu kadar derin bir ekonomik buhran yaşamamıştı. İlk kez 84 milyon insan bir avuç insan için çalışıyor. Demokrasi tarihimizde Türk lirasının bu kadar pul edildiği bir dönemi yaşamadık.

Merkez Bankası görevlerinden uzaklaştı, müdahale edildi, başkanlar sık sık değiştirildi, itibarının yerle bir edildiğini gördüm. Naci Ağbal’ın neden görevden alındığını açıklaması lazım.

Merkez Bankası

“TCMB’ye itibar kazandırmak benim görevimdir. Fiyat istikrarı ve Türk lirasından sorumludur. Merkez Bankası’na talimat verebilirsiniz. Ama nasıl ineceğine kendi araçlarıyla müdahale ederler. 128 milyar doları iradesi dışında başkası satsın diyorsunuz.

TÜİK’E neden gittim? Çünkü emekli, memur ve çalışanın alacağı maaşlar enflasyon üzerinden belirleniyor.

Enflasyon yüzde 50 – 60’ı bulmuş. “Enflasyonu nasıl hesapladınız?,” diye soracaktık. Sizde vicdan yok mu? Bunlarla emekli aylığı, asgari ücreti bağlayacaklar. Verdiğiniz rakam doğru değil. Soramadık. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. İnsan hata yapabilir, hatasından erdemle döner, bunu anlayabilirim. Ama bile bile işçinin, emeklinin, memurun hakkıyla uğraşırsanız ben ona isyan ederim.

Merkez Bankasının bağımsız olması gerektiğini söyledim. Sayın başkan karşıladı. Merkez Bankası, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasıdır. Önemlidir. Fiyat istikrarından sorumludur. Sıcak siyaset müdahale etmemelidir. Müdahale durumunda güven kaybolur. Görevimiz itibarını sağlamaktır. Merkez Bankasının başında liyakatlı kişilerin olması gerekir. Merkez Bankasının M’sini dahi bilmeyen bir insanı başına getiriyorsunuz. İşi en iyi yapana teslim edeceksiniz. Kapısından içeri girmemiş insanı başkan yapıyorsunuz. İradesi var mı? İrade sıfır. Dünyada hangi devlet bir kişinin iki dudağından çıkacak söze teslim edilmiştir.

Hazine ve Maliye Bakanlarının bütçe çıkarken ağırlığını görürdük. Şimdi neredeler? Yok ki öyle bir bakanlık fiilen. Bütçeyi kamu hesaplarını kendisi yapmıyor. Bakan oturuyor orada, konuşmuyor. Yöneten kişi Merkez Bankasını bilmiyor. Kasada 128 milyar dolar para var. Bunu çıkarıp bir protokolle damadınıza veriyorsunuz. Paranın nereye gittiğini bilmiyoruz. Fakir fukaranın ahı yerde mi kalacak? Ben bunların hakkını savunmayacak mıyım? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenden hesap sormamız lazım.

Başa gelince ilk adımım Ekonomik Sosyal Konseyi toplarım. Bülent Ecevit kurdu. Anayasal kurum haline geldi. En son 2009’da toplandı. Ekonomik toplumsal tarafların liderleri üyeleridir. Onlara, ‘Buyurun sorunlarınızı anlatın’ derdim.

Eskiden 3 ayda bir toplanırdı. Kanun kalktı. Anayasada var ama fiilen yok. Erdoğan Fiyat İstikrar Komitesi kurdu. Merkez Bankasının görevini başka bir kuruma teslim edebilir misiniz? Fiyatı indirecek ve fiyatları koruma altına alacak olan kim? Üreticiyi, stokçuyu suçlayacaklar. Ekonomik Sosyal Konsey’de önce bir anlaşacağız. Faiz yükseltilmeli mi, düşürülmeli mi? Merkez Bankasına görev verirsiniz ve o gerekeni yapar.

En son Erdoğan, ‘Nas var’ dedi. Siz ekonominin ne demek olduğunu bilmiyorsunuz demektir. Siyasi partiler devlet değildir. Rüşvet alan hırsızlık yolsuzluk yapanları devletin içinden temizleyeceğiz. Bu devlet sıradan bir devlet değildir. Bizi dünyada da rezil ettiler. Rüşvet alan birisi arabasında Türk bayrağı taşıyor ve siz onu bizi temsil etmesi için yurt dışına gönderiyorsunuz. Ne diyecekler? Bu anlayış devleti çürütür. En kolay şey devleti yürütmektir. Herkesin görevi tanımlanmıştır.

“TL alıp dolara yatıranlar ahlaksızdır” demişler. 128 milyar doları satarken ahlak mı vardı? Devlet içinde öyle bir noktaya geldik ki. Seçime kadar ne götürsek kardır. O noktaya geldik şu anda. Onların bürokratları, yöneticileri de öyle diyor. Tam bir soygun düzeni var şu anda.

Asgari Ücret

2021 başında net 2 bin 825 liraydı asgari ücret. O büyük kalkınma hamleleri onların olsun. İşçiye bugün 384 doları teslim edin. Şimdi bu parayı verirlerse bu yılın kayıpları önemli ölçüde telafi edilecek. 5 bin 376 TL işçiye vermek zorundalar. Aksi takdirde iktidarın eli işçinin cebinde. Sanayicinin korunması lazım. Asgari ücretin gelir vergisinden muaf olması lazım. Bu piyasanın canlanması için de çok önemli. Yoksa insanları açlığa mahkum edeceksiniz. 31 Aralık’ta dolar kuru neyse 384 dolar ile çarpıp tam karşılığını vereceksiniz.

Yasalar var. Eskiden devletin üç dört temel kurumu vardı. Devletin akademisi olarak tanımladığımız kurumlar vardı. Bunlar kapatıldı. Rüşvet alıyor, yolsuzluk yapıyorsanız yukarıya tırmanabiliyorsunuz. Bakan kendi bakanlığına şirketinden mal alabiliyor. Bir sefer işi en iyi yapan insanı getireceksiniz. Partisine bakmayacaksınız.

SGK batsa öyle bir kurum olmaz değil mi? Açık veriyordu SGK. İşin garibi şimdi daha çok açık veriyor. “Açıkça senin istediğin televizyonda tartışalım, SGK’yı kim batırdı?” dedim. Gelir mi, gelemez. Boğazdan aşağı haram lokma inmişse konuşmayacaksınız. Normalde daha prim yatırılırsa daha yüksek maaş almanız lazım değil mi? Öyle bir düzenleme yaptılar ki ne kadar çok yatırırsan o kadar az maaş alıyorsun. O yüzden EYT’li sayısı artıyor. EYT’lilerin hakkını verdirmek zorundayız. Ona rağmen olağanüstü büyük açıklar var. Çıkıp söylüyor mu? Neden açık olduğunu söylesin. Dünyanın her yerinde SGK açık verir. Çünkü tek gelir kaynağı primdir.

Fakirliğimizi satıyoruz. İhracat olsun ama hak ettiğimiz parayı alıyor muyuz? Fakirliğinizi ihraç ederseniz, Türkiye’yi batının egemen güçlerine teslim ederseniz bu iş yürümez. İhracatımız zaten var. Katma değeri yüksek ürün ihraç ediyor musunuz? O zaman dünyada söz sahibi olursunuz. Tekstil sattık güzele ama bu Türkiye’yi büyütmez. Üniversiteler bilgi üretmeli. İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı Türk üniversitelerini geçti. Üniversiteleri de perişan ettiler.

Vumhurbaşkanlığı adaylığı

İttifak kabul ederse bundan (cumhurbaşkanı adayı olmaktan) onur duyarım. Bu konu hiç konuşulmadı. Bireysel olarak karar vermek doğru değil.

İttifakın kendi içindeki özel görüşmeleri kamuoyu ile paylaşmak kolay değil. Akşener, başbakanlığa yakışır. Deneyimi vardır. Bakanlık da yapmıştır. Yetkilerin bir kişide toplanması asla ve asla doğru değildir. Evde eşimizle, çocuklarımızla bir karar alırken konuşuruz. Köyde muhtar ve ihtiyar meclisi var. biz koskoca devleti bir kişiye teslim ettik. Temel ve köklü bir krizimiz var aslında. Devletin bütün kurumlarda ciddi çürümeler. Parlamenter sistemin güçlenmesi lazım. Şu anda milletvekilleri ne yapıyor? Bir soru önergesi veriyorsunuz, Bakan soru sordunuz diye sizi mahkemeye veriyor veya hiç cevap vermiyor. Meclis Başkanı da yukarıdan talimat gelmeden konuşmam diyor. Hangi milli iradeden bahsediyoruz? İradesi ipotek altında vesayet altında olan bir parlamento. Bütün yetkileri olduğu gibi devrettik. Biz geldiğimizde bu yetkileri devredeceğiz. Demokratik yetkilere saygınız varsa parlamentoya yetkileri teslim edersiniz.

Paylaşın

CHP’li Özel’den Cumhurbaşkanı Adaylığı Açıklaması

Ordu’da partisinin il örgütü tarafından düzenlenen bir toplantıda konuşan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, kamuoyunun merakla takip ettiği CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı tartışmalarına ilişkin açıklamada bulundu.

CHP’li Özel, “Sizi temin ederim, cumhurbaşkanı adayımızı öğrendiğinizde şunu söyleyeceksiniz; ‘Bunu ben değil de bulunduğu makamdan bu partinin kurucusu görseydi, duysaydı diyecek ki; işte benim cumhuriyetimin 100’üncü yılı işte benim cumhurbaşkanım” diye konuştu.

Parti tabanına seslenen Özel, adayın açıklandığı güne kadar aday tartışmalarına devam edilmemesini istedi ve “Çünkü o bizi parti içerisinde de içe dönmeye, ittifakta da sanki boşu boşuna bir şey tartışmaya götürür” dedi.

Özel konuşmasına şöyle devam etti: “Sonunda bir masa kurulacak, liderler kendi yönetim kurullarından oluşan aldıkları yetkiyle bir araya gelecek, belki birkaç kez oturacaklar, en doğru kararı vererek cumhuriyetin 2’nci yüzyılında Türkiye’yi yeniden demokrasiye taşıyacak.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Sorunların Kaynağı Ülkeyi Yönetenlerdir

Ankara Büyükşehir Belediyesi, başkente kazandırılan ve bugün seferlere başlayan 85 otobüs için “Hasret Sona Eriyor: Başkent Yeni Otobüsleri ile Buluşuyor” ismiyle bir program düzenledi. Törene CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sabri Tekir ve milletvekilleri de katıldı.

Haber Merkezi / Törende konuşan Kemal Kılıçdaroğlu “Türk lirası yabancı paralar karşısında pula dönüyorsa bir sorunumuz var demektir. Bütün bu sorunların kaynağı ülkeyi yönetenlerdir, çünkü sorumluluk onlara aittir” dedi. 2013’ten beri Ankara’ya otobüs alınmadığını ve otobüs almak için uğraş veren Mansur Yavaş’a da engel çıkarıldığını belirten Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle;

“2013’ten beri otobüs alınmıyorsa bir sorunumuz var demektir. Ve otobüs almak için çaba harcayan Büyükşehir Belediye Başkanımıza engel çıkarılıyorsa bir sorunumuz var demektir. Eğer milyonlarca evladımız internete ulaşamıyorsa döneminde olsun veya olmasın bir sorunumuz var demektir. Eğer hala yüzbinlerce çocuk yatağa aç giriyorsa bir sorunumuz var demektir. Eğer gençler geleceklerinden endişe duyuyorlarsa, kaygı duyuyorlarsa ve biz acaba yurtdışına nasıl gideriz diye düşünüyorlarsa bir sorunumuz var demektir. Eğer Türk lirası yabancı para karşısında pul haline düşüyorsa bir sorumuz var demektir. Bütün bu sorunların kaynağı ülkeyi yönetenlerdir, eğrisi veya doğrusu ama sorunların kaynağı ülkeyi yönetenlerdir. Çünkü sorumluluk onlara aittir. Çünkü onlar söz verdiler biz bu sorunları çözeceğiz diye ama çözemediler. Dolayısıyla çözemediklerine göre bizim çözmemiz gerekiyor. Çözenlerin iktidar olması gerekiyor ve çözenlerin bir araya gelmesi gerekiyor ve biz bunu yapmak zorundayız. Demokratik yollarla bunu gerçekleştirmek zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, Büyükşehir Belediye Başkanımız gayet güzel ifade etti. “4 milyar lira borç ödedim” dedi, “hiç borç almadım” dedi. Demek ki borç almadan da otobüs alabiliyorsunuz. Demek ki borç almadan da ve borçları ödeyerek de bir kenti yönetebiliyorsunuz. Ve yönettiğiniz kente hesap verebiliyorsunuz ve yaptığınız ihaleleri kamuoyuna açık yapabiliyorsunuz ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyabiliyorsunuz.

İYİ Partinin Sayın Genel Başkanı gayet güzel açıkladı, evet sorun var ama sorun çözülebiliyor. Biz bu sorunu çözebiliriz. Demokratik yollarla çözebiliriz. Halka hesap vermenin siyasetçi için onurlu bir görev olduğunu herkese duyurmak zorundayız, herkese anlatmak zorundayız. Sayın Başkan, kur farkı sadece Türkiye’nin bilançosunu değil tabi sizin de söylediğiniz gibi bütün belediyelerin, bütün bağımsız kuruluşlarında bilançolarını altüst etti. Çılgın projelere ihtiyacımız yok dediniz. Bu memleketin Sayın Başkanım, bu memleketin çılgın adamlara değil akıllı adamlara ihtiyacı var. Olayı bilen insanlara ihtiyacı var. Sorunları masaya yatırıp açık yüreklilikle tartışan insanlara ihtiyacımız var. Kibirlilere değil, alçak gönüllü, ülkesi için çalışan insanlara ihtiyacımız var. Böyle bakmamız lazım. Ancak sorunları böyle çözebiliriz. Sorunlara böyle yaklaştığımız zaman pek çok sorunun kısa süre içinde çözüleceğini hepimiz biliriz. Aklı başında olan herkesin bu gidişten kaygı duyduğunu biliyoruz zaten bilmemek mümkün değil. Ama çözülmeyecek sorunu yoktur Türkiye’nin. Bütün sorunları çözülebilir. Akılla, bilgiyle, birikimle, deneyimle, istişareyle bütün sorunları çözülebilir. Ne kadar ağır yük alırsak alalım bu sorunların tamamının üstesinden gelebiliriz.

Kısaca ne yaptınız diye… Büyükşehir Belediye Başkanımız diyor ki, biz bunları, şunları, şunları, şunları yaptık. Dönüp bize diyorlar ki ne yaptınız. Sayın Başkan, bu soruyu sormaları gayet doğal. Çünkü onlar başka bir şey yapıyorlardı siz onu yapmadınız. Siz harcadığınız her kuruşun hesabını millete verdiniz. İhaleleri açık yaptınız. Onların alışkın olmadığı bir yönetim tarzı bu. Onlar ihaleyi kapalı yaparlar paylaşırlar kendi aralarında paraları paylaşırlar. Halka hesap vermezler, halkı küçük görürler. Siz tam aksini yaptınız diğer Belediye Başkanlarımızın yaptığı gibi. O nedenle ben bütün Ankaralıların önünde ifade edeyim size yürekten teşekkür ederiz. Bütün Belediye Başkanlarımızda aynı amaçla aynı çerçevede hareket ediyorlar. ”

“Nüfus arttı, otobüs sayısı düştü”

Törende konuşan Mansur Yavaş, en son otobüs alımının 2013’te yapıldığını ve hizmet veren otobüslerin dünyaya kıyasla iki kat daha yaşlı olduğunu söyledi. 2010’da Ankara nüfusunun 4 milyon 460 bin iken 2 bin 37 otobüsün hizmet verdiğini söyleyen Yavaş 2020’de ise nüfusun 5 milyon 663 bine çıktığını ancak otobüs sayısının 1547’ye gerilediğini aktardı.

Yavaş “2013’de günümüze kadar Ankara nüfusu yüzde 12 artarken, EGO Genel Müdürlüğü bünyesindeki faal araç sayısı yüzde 21’e düştü. Bu ters orantı sadece rakamların değil aynı zamanda bir yönetim anlayışının da tersliğini ortaya koyuyor. Daha da vahimi, filomuzun yaş ortalaması 12” diyerek kendisinden önceki yönetimi eleştirdi. Yavaş, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Göreve gelir gelmez bir gecede çıkarılan kararname ile bütçemiz alt üst oldu. Bakanlığın yaptığı ama bütçesi belediyeden kestiği metro ödemelerinin prosedürü bir gecede tek taraflı olarak değiştirildi. Eski prosedüre göre bizim 2019-2020 ve 2021 yılını kapsayan 3 yıllık süreçte 28 milyon 408 bin TL ödememiz gerekiyordu ancak yapılan değişiklikle biz bu 3 yılda tam 657 milyon 511 bin TL ödeme yaptık. Dikkatinizi çekiyorum, 23 kat fark var. Eski sistemle 246 yılda geri ödenecek tutar kararname sonucunda 11 yılda ödenmiş olacak.

Tabii ki bunlar mazeret değil. Sadece bu otobüsler için 5 milyon Euro kullanıldı. 4 milyara yakın borç ödedik. Bir kuruş bankaya da borçlanmadık. Kredi sözleşmemizi imzaladığımız günden bugüne kadar kur farklarının Belediyemize getirdiği ek yük maalesef yaklaşık 300 milyon lira oldu. Uzun süredir ulaşım fiyatlarında zam yapmama konusunda direniyoruz. Mevcut ekonomik şartlar ve gider maliyetlerindeki artışları göz önüne aldığımızda, toplu taşıma ücretinin 6 liranın üzerinde olması gerekiyordu. Çılgın projelere para harcayabilirsiniz ama bizim önceliğimiz insan ve insan sağlığıdır.”

“Belediyenin köylere internet götürmesi önemli”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de Millet İttifakı’nın kazandığı belediyelerin gerçekleştirdiği somut çalışmaların, hükümetin “seçmenlerin oylarıyla” ve demokrasiyle iktidardan gönderilmesinin yolunu açacağını dile getirdi.

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin köylere internet götürmesinin önemli olduğunu vurgulayan Akşener, COVID-19 salgını nedeniyle yüz yüze eğitime ara verilen dönemde imkansızlıklar nedeniyle okuma yazma öğrenemeyen çocukların okul başladıktan sonra “öğrenme güçlüğü yaşadıkları” ve bu nedenle rehabilitasyon merkezlerine gönderildiklerini söyledi. Akşener, “Umarım ki saraylarda yaşayanlar sizin ayağınıza çelme takmak yerine bu çalışmaları örnek alırlar ve Türkiye genelinde bu haksızlığın, hukuksuzluğun, acımasızlığın önüne geçerler” dedi.

Konuşmaların ardından CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Demokrat Parti Genel Başkanı Uysal ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Yavaş otobüsleri inceledi.

Paylaşın

ORC Anketi: Millet İttifakı, Cumhur İttifakı’nı Geçiyor

ORC Araştırma, 3-9 Aralık 2021 tarihleri arasında yaptığı anketin sonuçlarını paylaştı. Anket sonuçlarına bakıldığı zaman AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın oy oranı yüzde 39,1 iken CHP ve İYİ Parti’nin oluşturduğu Millet İttifakı’nın oy oranı yüzde 41,4 olarak çıkıyor.

“Bu Pazar Genel Seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusunun yöneltildiği ankete göre, sadece 3 parti yüzde 10 barajını aşabiliyor. Türkiye genelinde 41 ilde toplam 3 bin 920 kişi ile görüşülerek yapıldığı belirtilen araştırmada AK Parti yüzde 30,3, CHP yüzde 25,5 ve İYİ Parti yüzde 15,9 oy alıyor.

MHP’nin yüzde 8,8 ve HDP’nin yüzde 8,1 ile baraj altı kaldığı araştırmada, DEVA Partisi yüzde 3,3, Gelecek Partisi ise yüzde 3,0 oy oranına ulaşıyor. Saadet Partisi’nin yüzde 1,4 oy aldığı ankette, Mustafa Sarıgül liderliğindeki Türkiye Değişim Partisi yüzde 1,2 ve Muharrem İnce’nin başkanlığını yürüttüğü Memleket Partisi yüzde 1,0 oy alabiliyor.

ORC’nin bir önceki araştırması ise sistem değişikliğiyle ilgiliydi. “Sistem değişikliği ile ilgili referandum olsa tercihiniz hangisinden yana olur?” yönündeki araştırmaya katılanların yüzde 57,8’i ‘parlamenter sistem’ derken, ‘mevcut sistem’ diyenlerin oranı yüzde 35,2’de kalmıştı. Aynı araştırmada kararsızların oranı yüzde 7,0 idi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Yeni ‘Helalleşme’ Açıklaması: Açık Yaralar Kapatılacak

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından, “Türkiye farklılıklarından ve özgürlüklerinden korkan değil, “farklılıklarını ve özgürlüklerini kutlayan” bir ülke haline gelecek. Bu videomda iktidarımızın ilk 6 ayında atacağımız özgürlük adımlarını açıklıyorum. Biraz uzun ama önemli:) Milletimizi şahit olmaya davet ediyorum…” notunu düştüğü yeni bir video paylaştı.

Haber Merkezi / Videoda, iktidar geldiklerinde ilk 6 ayda yurttaş özgürlüklerine yönelik sağlayacakları 6 düzenlemeyi açıklayan Kılıçdaroğlu,  “İktidarlar bu ülkede birbirlerinin özgürlüklerini kısıtladı, birbirlerini ezdi, hep beraber el ele yaptık bu hataları. Oysa insan özgürlükleri basittir ve kolay anlaşılır konulardır, biz anlamak istemedik,  hayatımın bu aşamasında zannedersem artık anlıyorum. Türkiye farklılıkları ve özgürlüklerinden korkan değil, bunları kutlayan bir ülke haline gelmelidir” dedi.

Daha önce ifade ettiği “helalleşmeyi” yineleyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Uçmak istiyorsak, kanatlarımıza ağırlık yapan şeylerle ilgili helalleşmeli, bu bagajları atmalı. Türkiye’de insanlar özgür ve haklar bakımında eşit doğmalı, ömürlerinin sonuna kadar öyle yaşamalı. Mirasım bu olmalı benim, Türkiye’ye bırakmak istediğim miras tam da budur. İfade özgürlüğünü kullanmış ve bu yüzden yargılanan herkesin yargılanması durdurulacak. İfade ve fikir özgürlüğünden ceza alanların kayıpları tazmin ve telafi edilecek. Barış Akademisyenlerinin ve AYM’nin hak ihlali kararı verdiği tüm vatandaşlar da işlerine geri dönecek. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ‘propaganda aygıtı’ olarak çalışıyor. İktidarımızda devlet hiçbir siyasi partinin propagandasına alet olamayacağı için, o ucube propaganda aygıtına da ihtiyaç kalmayacak.”

Kılıçdaroğlu, atacakları adımları şöyle sıraladı:

“İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, İnsan Hakları, Eşitlik ve Özgürlük Kurumu adıyla yeniden yapılandırılacak. Toplumsal ayrımcılık, ötekileştirme, kötü muamele başta olmak üzere, tüm insan hakkı ihlalleri ile mücadele edecek. Tüm kurum ve kuruluşların uygulamaları, insan hakları çerçevesinde denetlenecek.

Kurum, herkes için eşit hak ve fırsatları teşvik edecek, gerektiğinde yaptırım uygulayacak. Bu kuruma tahsis edeceğim bina için gözüme saray hükumetinin propaganda aygıtı olan İletişim Başkanlığı’nın binasını kestirdim. Aramızda kalsın. İktidarımızda devlet hiçbir siyasi partinin propagandasına alet olamayacağı için, o ucube propaganda aygıtına da ihtiyaç kalmayacak.

Devlet adaletle yönetilecek, hiçbir yurttaşın özgürlüğüne müdahale edilmeyecek. Bu çerçevede fikir ve ifade özgürlüğü, inanç, yaşam tarzı özgürlüğü vb. tüm özgürlükler herkes için güvence altına alınacak.

İfade özgürlüğü, kamu otoritesinin müdahalesi olmaksızın, bilgi ve fikir alma özgürlüğünü de kapsayacak, ifade hakkı özgürlüğü ihlal edilen herkes, ihlali yapılanların kimliğine ve sıfatına bakılmaksızın  yargıya başvurma hakkına sahip olacak.

İfade özgürlüğünü kullanmış ve bu yüzden yargılanan herkesin yargılanması durdurlacak. İfade ve fikir özgürlüğünden ceza alanların kayıpları tazmin ve telafi edilecek. Barış akademisyenleri, AYM’nin hak ihlali kararı verdiği tüm vatandaşlarımız, iş başı yapacak. AYM ve AHİM kararları neyi zorunlu kılıyorsa o doğrultuda hareket edilecek. Karar, tahliyeyi gerekiyorsa tahliye gerçekleşecek; yeniden yargılamayı gerektiriyorsa yeniden yargılama süreci başlatılacak.

“Mağduriyetler giderilecek”

Birey olma özgürlüğü ve güvenlik hakkı sağlanacak. Tüm yaşam tarzları güvence altına alınacak. Geçmişte devletin bireysel hak ve özgürlüklere müdahalesine maruz kalmış vatandaşlarımın mağduriyetleri aralarında tazminat seçeneği de olacak şekilde giderilecek. Yani devlet vatandaşı ile helalleşecek, açık yaralar kapatılacak. Herkesin hayatını eşit haklarla ve özgürce yaşayacağı bir Türkiye olacak.

Sorulamayacak sorular kanunu çıkartılacak. Özgürlükler güçlendirilecek. Kamu ve özel sektör işe alımında her türlü ayrımcılığın önüne geçilecek. İşveren tarafından sorulamayacak ve bireyin beyan etmek zorunda olmadığı unsurlar, bu kanunda net şekilde tanımlanacak. Soranlar, kanuna aykırı hareket ettikleri gerekçesi ile cezalandırılacak. Basit bir örnek vereyim; kadınlara evlilik ya da doğum planları sorulamayacak.

Bilgiye erişim ilkeleri özgürlükler bağlamında netleştirilecek. Vatandaş denetimi mekanizması tesis edilecek. Vatandaşın devleti denetleme özgürlüğü ortaya konulacak. Devlet sırrı kavramı, evrensel kriterlere engel olacak. Devlet sırrı kapsamına giren konular dışında bilgiye erişimin önündeki tüm engeller kaldırılacak. Bağımsız medya kurumlarının yanı sıra kamuoyuna da resmi kayıtlarına erişim hakkı verilecek.

Adil devlet, yurttaşların hak ve özgürlüklerini kısıtlamayacak. Yasalar ve diğer tüm düzenlemeler, herhangi bir vatandaşı; kimlik, etnik köken, din, engellilik, cinsel yönelim veya yaş özellikleri nedeniyle dezavantajlı duruma düşürmeyecek şekilde hayata geçirilecek. Şimdi troller bunun üzerinden yürümeye çalışacaklar. Varsın yürüsünler, aynen öyle yapacağız. Adil bir devlet, evlatlarını ayırmaz.

Başaracağız sevgili halkım, bu zincirleri kıracağız. Geçmişin yaralarını kapatmayı vallahi de billahi de başaracağız. Çocuklarınız sizin yaşadıklarınızı yaşamayacak bu ülkede. Allah hepimize böyle güzel bir Türkiye nasip etsin.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Bağışlara Göz Diken Zihniyetle Hesaplaşacağım

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Ahdimdir, terörü bu topraklardan temizleyeceğim; şehit yakınları için toplanan bağışlara göz diken zihniyetle de hesaplaşacağım!” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, İstanbul Beşiktaş’ta Vodafone Stadı yakınında 2016 yılında gerçekleştirilen saldırıda hayatını kaybedenleri anarak bir mesaj paylaştı. Kılıçdaroğlu, mesajında, şu ifadeleri kullandı:

“10 Aralık 2016’da, Beşiktaş’ta hain terör örgütünün saldırıları sonucu şehit olan polis ve vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum. Ahdimdir, terörü bu topraklardan temizleyeceğim; şehit yakınları için toplanan bağışlara göz diken zihniyetle de hesaplaşacağım!”

 

Paylaşın